Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE DÖRT hal eyledfk Tolumuzu yol eyledik Her çiçekten bal eyledik Anra saydılar bizi. PİR SULTAN ABDAL 17 Eklm 1969 CUMHIJRİYET BA6RINA TAS BASANUR ağcıyı sızım sızım sızlatan, asıl belini büken üzüm raTn»Tiından önce faizle borç para Bİmaktır. Denilebüir ki onun en bü yük derdi tefeciyledir. Bağcılar, borçlannı karşılamak için kıştan üzüm fiyatlarmın tah mini olarak üç lira olacağını hesap ederler. Tefeciler de bu yıl üzümün çok olacağını, bu yüzden üzümün para etmiyeceğini hesaplayarak simdiden bu lokmaların rehavetli hazım devresine girerler. Üzümün çok olması ya da öy le hesaplamak onların islerin* ge ]ir. Böylece tefeciyle üzümcüler daha çok önceden karşılıklı bir aldatmacanın çembcrine girmişlerdir. Tabii ki bu aldatmacanın ağırhgı r«i 99'u) tefeci tarafında dır. Bu körebe oyununun yönetimi de tefecidedir zaten. Ziraat Bankası bağ için 60 lira ile 150 lira arasında kredi verir. Oysa ki bir dönüra bağ 250 ile 400 lira arasında bakım masrafı ister. Bağcı. bu banka kredisinden sonraki farkı kapatabilmek için mut laka tefecinin eline düşecektir. Ku rulu düzenin gereği bu aynı zamanda. Bunun başka bir yolu yok. Bağcının tefeciyle olan alı?verisi şöyle: Kilosu 225 i'e 250 kurus arasında değlşecek olan üzümü tefeci 100 ile 150 kuruş arannda satın alır. Ne var ki bu alış veriş yapıldığında üzümler koruk bile olmamıştır daha. Bahara doğ ru bile bu tür alışverişlere üzüm yöresinde raslamak çok olağandır. Ne var ki tefeci işini (parasım' garantilemek için 2000 kg. üzümü 2500 liradan almış ise bağ cıdan 4000 liralık bir bono senedi alır ve iki de kefile imsalattınr. Bu alısveriş durumunda tefeci için en küçük bir tedirginlik, endiş« ve korku olamaz. Çünkü bu durumda yasalar karşısında tefecilik diye bir şey yoktur; çünkü ÜZÜM ÜZÜME BAKA ÜZÜMCÜYE KİM BAKA? B n ı •••••••••••••• • • •••••••••••••• Bond ••••••••••••••I ••••••••••••••« ••••••••••«•••• ••••••••••*•••• TIFFANY JONES Bu ortamda bağcı yalnıslığına terkedümiş gibidir. Yalnızlıktan bunalmakta, nereye başvuracağıru şaşırmaktadır. En güvendiği devleti, «hökümatı» vardır ama o da elini bağcıya uzatmamakta, hattâ bunda direnmekte gibidir. Bu durumda ne yapsuı üzümcü?.. Kime baksm?.. Kim bâksın üzümcüye?.. Terkedildiği çaresizhkte bunalsm mı?.. Yukarda anlatüarüan yapanlar Tek; ve kesin çıkar yol güçlü da onlardır. bîr örgütleşmedir (teşkilât). ÜSalihli, Turgutlu köylerinde HALtMtZÎ HAL EYLEDÎK zümcunün dercüyle içten ilgilebirçok bağcıyla konuştuk. Özelnecek kooperatifler. YOLUMUZU YOL EYLEDİK likle tefecilik konusunda. Daha Her bağcının dileği üzümünün «tefeci» sozü edilir edilmez tüyHER ÇİÇEKTEN BAL EYLEDtK 91011 numarayı tutması. Buleri diken diken oluyor. öfkenun için hiçbir özveriden (fedaleri soluk ahşlanndan belli cluARIYA SAYDILAR BİZİ kârlık) çekinmeyen bağcı bu veriyordu hemen. alanda da yine türlü entrikalar« Tefecinin elinden çektiğila karşılaşmakta. Üzüm sergiden mizi bir biı bUiriz, bir de Tantoplanmıştır. Bağcı, üzümünden rı.» bir miktar mendiline koyarak Diye biri başlayıp öteki «ttrçıkm yapar ve tüccarm kapısıdürüjordu bu tür sözleri: na dayanır. Bu üönemde onu |a«a Mehmet Efendi de fetva « Kim kurtaracak biri bnoelde üzüm alış verişine ilişkin bir anlaşılmaz, tatlı bir güleryüzlüverdikten sonra, bağcı gık bilann elinden? Kim?.j» belge yoktur. Yalnız bağcı tüccalükle karşılayan tüccar aynı zale diyemez. Ve hiç bir tefeci ra 5000 lira borçludur. Yâni üzüm, Dıyorlar, diyorlar ama kasamanda tatlı sözlerle de okşayamart ayından önce para vermez. bağda daha çiçekteyken böylesine baya iner ınmez doğru tefecinin rak karşısına oturtur. Hattâ çay, Nedeni ju: Çif tçi devlet kredileriyok fiyatla tefeci tarafından kaağına düşeceklerini de adım gikahve bile ısmarlar. Üzüm örni kullanır, sonra bir süre dayabi biliyorum. Onlar da biliyor. patılır. Artık üzüm tefeciye ait sa neği incelenir. «Nümunesnin nır, »onunda gücü tükenir, zorunÇünkü «düzen» böyle. Öyle bir yılabilir. 2000 kilo üzümü «laraa (üzümden getirilen örnek) dodurumdalar ki bu aga düşmeye lu olur yine tefecinin kapısmı çal nında getirip tefeciye teslim etkuz numara olduğunu söyler tüc zorunlu ve de tutuklu. ötesi maya. Bu durutn da yine tefecinin miyen bağcımn vay haline! Dercar. Diyelim ki 205 kuruş 9 nuyok. Tefecinin ağı öyle bir ağ yararınadır. Marttan önce para mara üzüm. Tüccar: hal icraya verilir ve 5000 lira bağ ki, bu öyle bir düzen ki. iplevermek ona ne kazandıracak? Pa « Hemen getir AIi Ağa, tarcıdan ya da kefillerden tahsil edi rin ucu başkasınm elinde. Bu rası boşuboşuna bağlı kalacak? talun», der. lir. Bu dolanlı, gizli alıj verişin oyun ustalıkla sahneye konuluDaha çok nisan, mayıs, haziran Ali Ağa gidince nümune değişyasalar yönünden bir sakmcası yor. Ipler geriliyor, iplerin ötetirilir. Bu arada Ali Ağanın üve temmuz aylarında dağıtılan pa olmadığını yukarıda söyledik. Te ki ucunda bağcılar zavallı birer zümleri de gelmişür. Tartılır. ralar, ağustos ve eylülde üzümün feciler, bağcının sesini çıkarmafigüran... Şöyle de denebilir: Tartılır ama asıl çıngar ondan hasadıyla birlikte tahsil edilir. ması için, onun din yönünden de Tefeci (tüccar) oltalı adarn. Bağ sonra kopacaktır. Tüccar, Ali Bankacı gözüyle hesapladığur.ız tatmin olması için şunlan da ekcılar da oltaya gelmeye zorunlu Ağayı yanuıa çağırır. Kızgındır. zaman en fazla beş ay çiftçide ka lemeyi unutmazlar: garip balıklar. Daha üzüm mevBurnundan soluyordur. lan paraya ödenen faiz nisbeti 1b • Bak, Ahmet. Dinimizce de simi biter bitmez ağ tekrar stı« l?te bunu senden hiç um> 100 ile co 300 arasında değişir. makbul olanı buymuş. Bana inan lıyor. Gelecek yılın oyununu mazdım Ali Ağa. Asıl üzümün Eee, bundan tatlı kâr da ax bulu mazsan islersen gidip yukan casahneye koymak için... Nice gagetirdiğin nümnneyi tutmadı.» nur hani. minin hocası Hact Mehmet Efenrip üzümcünün anasını, bacısıGiderler, bakarlar. Ali Ağa şadiye soralnn. Böyle oldağnnu aha nı, çoluk çocufunu bir daha ağBağcılann, tefeci dedikleri; şar kalır bu işe. deraincik konuştuk daha...» latmak için... üzüm tüccarlandır çoğu zaman. « Nasıl olur?» Diye yakınmalan para etmiyecektir hiç. Yine tüccar: »•••»•••••••••lllflNlltlltllllllıııııııııııııııııııııııııııııııınıiMIMIIItllMI • • • • • • • • • • • • • a • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • « • • • • • • • • « Bak Ali Ağa, istersen blr• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • « • • • • • • « • • •• • • • • • • • • ••••••••••••••••••••• ••« ••• ••« •••••••• • • • « •••••••••••••••••••••••••••••••••••«•••••a • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • • kaç adam çağıralım bizim tüc• •lllllllllllltllllllllll | IIIIIMOKIIMIIIIIIIIMI Mtlll carlardan. Onlar da baksın.» Çağrılan adamlar da incelerler. Ama nasıl inceleme?.. Ve nümunenin asıl üzümü tutmadığı sonucuna varır bilirkişi kurulu. Zaten yargi önceden bellidir kurulca. Bu, zaten danışıklı döğüştür?.. Ali Ağanın üzümü daha önce satın alınanlara depoda kanşmıştır artık. Üzümünü satmaktan vazgeçip alıp götürmek istese bile bu bakımdan olanaksızdır. Ali Ağanın yüzüne mahçupluğun kırmızılığı gelip" MODESTY oturmuştur. Sesini bile çıkaramaz. Tüccar başlar: BLAISE « Hadi sen yabancı değilsin. Bir daha yapraa böyle şey. Üzümünü 8 numara kabul ediyom..» Ali Ağada ses, soluk kesilmiştir zaten. Artık 7 numara bile deseler boynunu bükmeye hazır gibidir. Sekiz numara üzüm 180 fcuruştur diyelim. Tüccar oturduğu yerde her kilo başına jirmibeş kuruş kazanmıştır. Ve Ali Ağa o mahçuplukla yola düşer. Şu başma gelenler pişmiş tavuğun başına gelmiş midir acaba?.. Yolda bile hâlâ bu işe saşmakta devam eder. Pek tabii ki bu iş tüm dokındıncılıktır. Elbet bu dolandırı işini tüm tüccarlar yapıyor demek istemiyoruz. Bu, bir örnektir. Ne var ki, üzüm yöresiride örneğine çok raslanan bir olay. üzümün tartma işi de bir âlem! Üzüm tartılırken bağcı, kantan, rakam göstergesini izliyemez. «Doğru mu tartıyorlar acaba?» diye kontrol edemez. .•••••••••••••«•••••••••••••••>•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••^ •••••••••••«••••••••••••••••••••••••••••«••••••••••••*••*•••••••••••*•• Elli çuval üzümde onar kilo •a••••••••••(••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••M••••••••••••••! •••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••! ekstk gösterilse beşyüz kilo e• • • • • • • • • • • » • • • • • • • • • • • • tttll l ftlM M • • • • • • • • • • • » • • • • • • • • • • • l l lltf l ll t l der. Bu da kısa gün ticaretidir. Bağcı: « Kaç kiloydu şu çuval?» Diye merak edecek olsa bile hemen susturmasını bilirler. <t Ayıp ettln işte şimdi Dnrsun Emmi, biıe güvenin yok ga Uba?» Araya «füven» de girince akan sular durur. Dursun Emmi deyip diyeceğine pişman olur; bir daha sesini çıkarmaz artık. Hiyleli kantarlardan tutun da bilerek eksık tartma olaylanna adım başında karşılaşılır üzüm yöresinde. Bağcıya göre tefeci çoğu zaman üzüm tüccarıdır PiR SULTAN ABDAL Çekirdeksiı «Snltanî» üzüm, çeşitli işlemlere tâbi tntnldnktan sonra kumtnlmak fizere bir düzlüğ» serilir ve güneşe terkedilir. (Foto : AHMET ÖNAL) ra kimin? Halkın. Halkın parasıyla halkı soymaktır b a Bü* tün hesaplar buna göre yapılmış, bu çıkann yürürlükte kalması için bütün köşebaşları tutulmuş, işler öylesine duzenli ayarlanmıştır. Gelmiş geçmiş tüm iktidarlar bağcının yanında olacağı yerde hep tüccann yanmda olmuş, onu kazandırmaya çalışmıştır. Kredisiyle, desteğiyle, ekonomi tutumuyla... Bütün bu olanakları yanmda bulan tüccar meyda nı boş bulmuş, atını istediği gibi oynatrnış, bu kapkaç düzende yüzbinleri, milyonlan kı\nrmış ve de kıvırmakta.. İzmir'li üzüm tücean AU Kilimli bütön bu olanakların güvenciyle konuşuyor: « Ben kârıma bakarım. Ge risinden bana ne? Bağcüık da kolay değil. Biliyorum ama ben ne yapayım? Bu iş böyle kurulmuş. Hem canım efendim, bağcı memnun değilse, bıraksın bağcılığı o da tüccarlık yapsınj TabU demesi kolay... AU Kilimli de diğer tüccarlar gibi. Ne eksik ne fazla. O da «rdümenine» bakıyor. Mevsim sonunda elde ettiği kârlarla «tatlı hayat» ını sürdürecek, hanlarına, apartmanlanna yenilerini ekliyecek. Üzümcüyü sömürmezse bunları neyle yapar? Ali Kilim li de somürmenin gereklerini yerine getiriyor. Ve sonra Kordonboyu'ndaki gazinolarda, tavernalarda kendini kandırıp Izmir Körfezinin mavi sularında gözlerinı dinlendiriyor. «; Ben çıkarıma bakanm» diyor. «Başka bir şey yapmak elimden frelmez ki.» Gazinoya doluşan cins1 lâtiflere ve de dansözlere göz süzüyor ondan sonra. « Yaşamak lâzun, yaşamak! Baksana şunlara. Kârundan, vaz geçersem nasıl felirim buralara? Nasıl yaşanm? Hadi, içelim! tçelim dostlar! Bu gecenin serefine! lçelim! Üzümcünün (!) serefine!..» Bu gazino eğlencesiyle yetinmezse, kalkar Basmane'deki pa» yonlardan birini kapatır. Bunun ötesi yok. «Böyle gelmiş böyle fider» diye böyle bekleyelim mi? Mağ dur olan hattâ ezilen bağcıyı düşünmeyelim mi? «Böyle çelmiş, böyle gitmez» kuralmı yürürlüğe koymak gerekmez ml artık? Bu derde bir çözüm yolu bulmamamızm nedeni bunlar olabilir m:? Neymiş, *«böyle gel miş, böyle gider». Bu da söl mü? Yüzyıllarcır insanlanrnızm kulağı bu sözle uğuldayıp dardu. «Çîle» dolmadı mı daha? «Dur» deyip «böyle (çelmij ama böyle pitmeı» demenin sırası hâlâ gelmedi mi? En iyisi bu değil mi? H Yarın:ÜZÜM SOYGUNU KARAMAGARAU 74 Tekrar ediyonnn, $*tersen bir süre daha kalayım, gülüm? Yok hayır. Kalırsan bunalırsın. Ben bütün gün hastahanedeyim. Ayhan işinde. Kalabalığma ahştığın evde sen tek başma.... Akşamları da taşınma hazırlığı... Sonra biiiyorsun, dostlar yalnız bırakmıyorlar. Sen nasıl istersen, dedi Ömer. İhtiyacım olursa hemen çağırınm seni. Elbette çağıracaksın. Bütün bağların üstünde, birkaç yıllık dostlar, gülüm. Kucaklarcasına bırbırierine bakıftılar. Derken birer birer sökün etti hare halkı. Ve bir «Nilüfer abla.dır başladı. Kahvaltıdan sonra yola çıkacaklardı. ömer'la beraber Ayşe ve Kaya da, bir ay önce artık gittikçe ku\T.etten düşen Ferit Beîek'i görmeğe gelmişlerdi. İki hafta kalıp döneceklerdi. Fakat Ayşe, babasır.ı çok düşkün bulduğundan, çocuklarını çiftlikta hısım akrabaya bırakmıs olmasına rağmen gitmemekte direnmişti: Anneciğimin hastaîığuıda bulunamadım. Babamı bu halinde bırakamam. Kocasıyla Ömer de ister istemaz ona uymuşlar, dönmeği geciktirmislerdi. Fadık bütün kış bakmıştı babasma. Sonra da Ankara'dan hastahaneden dö nen ablasma. Akademi'deki derslerini bırakıp. Peri şandı hali. Ve işte bir gece Ferit Belek, Kaya'nın doğutn yıldönümü serefine piyano çalmış; sonra azı cık kaneped'e u\uklamış ve derken hemen oracıkta. oturma odalarında: «Allahaısmarladık» deyivermişti hepsine... Hahatlarcasma bir güiümseyisle ölmüştü. Hiç eziyetsiz. Hepsi mahzun kahvaltı sofrasmın başında. Fakat hepsi birbirine rol yapmakta. Ayhan bile... Dra mı dile getirmiyorlar, aralarmda sessizce oynuyor lar. Ayşe. Fadik'e bakıyor, Fadik Ayşeye... Sonra u?ulca babalannm sofrada boş bıraktığı yere bakıyoriar. Analarınm yerinde oturan Nilüfer'e gözlerini çeviriyorlar. Nilüfer görmemezlikten geliyor bu dolan bakışları... Ikisi de başlannı tabaklarına eğiyorlar. Lokmalar boğazlannda düğümleniyor bel li. İki haftadır bu böyle. Kaya bile ağlamaklı. Bıraksalar kendilerini hepsi bir boşanacak. Yeniden yas havası. Ayhan, birden taşkınlık yapmak ihtiyacı duydu. Koca yumruğunu indirdi masaya. ünutmuştu, masaya indirdiği kırılan sol kolunun yumruğuydu. Can acısıyla: Vay anam! diye bağırdı. Sonra koca diliyle kedi yavrusunu yalar gibi yumruğunu yalamağa koyuldu. Hâlâ acısı geçmedi be cenabetin, diyor. Gözleri dolu dolu o da Ferit Belek'ten boş kalan iskemleye bakıyor. Dayanamadı bu havaya Fadik. Fırladı yerinden, Nilüfer'in boynuna sarıldı: Ablacığım, ben seni bırakıp gidemiyeceğim, gidemiyeceğim. Gözyaşlanyla Nilüfer'in yanaklannı ıslattı. Gideceksin, Fadik. Çok yoruldun, bakılman gerekir. Ben bütün gün bastahanede. Nasıl bakabilirim sana? Kaldı ki, dedi Ömer, burada ablana ancak üzüntü olursun. Sonbahara kadar mutlaka sağlığını kazanman gerekli. Burs aldtn Fransa'ya gideceksin. O zaman ablan yine yalnız kalacak. Nilüfer, sabırsızlandıkça sabırsızlanıyor. Sallanmasalar, bir an önce gitseler artık. Nasıl ols» ayrılık. Bu dram havası sona erse. Başbasa kals» Ayhan'Ia. Evi toparlamağa kalkışs, oyalansa... Antrede biriken bavullar yüklendi Kaya'niB otomobiline. Sarmaş dolaş hepsi birbirine. Ve yi» ne acıkh bir sahne: Fadik ağlayarak: Dönüşte göremiyeceğim bu içinde doğup büyüdüğüm e%'i bir daha, dedi. Bu anılarımızla yüklü evimizi..., Yukarı katla vedalaştım. Bari oturma odamıza son bir Allahaısmarladık, diyeyim. Tekrar döndü içeri. Onu Ayşe izledi. Kaya koştu, ikisini de yakaladı getirdi. Nilüfer'den zor la ayırıp zorla bindirdiler otomobile, ikizleri.. Ayhan bir kova su hazırlamıştı: Haydi Kaya bas gaza, kızlar yeniden su ko Tuvermeden, dedi. Arkanızdan nasıl olsa ben su koyuvereceğim. Bastı gaza Kaya... Hepsi birer birer pencerelerden ellerini uzatıp salladılar. Ayşe'ye Fadik'in mendillerini yüzlerine örttüklerini gördü Nilüfer. Köşeyi kı\Tilırken otomobil, Ömer uzandı, kocaman beyaz mendilini salladı. Gözden silindiler. Ayhan, bir kova suyu sokağa devirdi. Girdl içeri gümletti kapıyı. Atınca kovayı elinden Nilüfer'in boynuna sarıldı. Sonuna kadar dişini sıkmış, şimdi o da ağlamasmı kojTivermişti. Sahi mi, saka mı? Hepiniz sulu gözlü. Utanmıj'or musun koca herif, dedi Nilüfer. Onun başmı okşadı'. Kızların gidişi yüreğim» dokundu da hani. Ya benim yüreğim?.. Benim yüreğimi kim«enin hesaba kattığı yok. Ben sanki ağlarna taşı. Utandı Ayhan. Yüzünü yurnruğuyla sildi. Sonra kovayı yakalayıp bir selâm çaMı: Temizliğe hangi odadan girişeyim, hanımefendi? İster istemez güldü Nilüfer. Gün böyle başladı. îlk iş sofrayı toplamışlardı. Sonra boşalan y« mek masasının başma oturdular. Ayhan birer kah ve yaptı getirdi. Birer sigara yaktılar. Bu geçen yüzyıl armağanını, kurtlu kurtsuı eşyalarından kurtarıp borr.boş yeni sahibi müteah hide teslim için gerçekten çok düşünmek, bir plân yapmak gerekiyordu. Ferit Belek. kansının ölümünden sonra. Nilüfer'in ve Fadik'in israrlanna karşı durmuş. evden taş:nmak istememişti. Ancak: bu kış. deneyden sonra artık bu evde bannamıya caklarını anlamış ve nicedir. kat furyası çıkalıberi kapılarını aşındıran alıcılardan birine ölmeden az önce satış muamelesini yapmıştı. Ve işte evi bo saltmak için ancak bir aylık zamanı var Nilüfer'in. Bu bir ay içinde, hem rlacağı katı bulacak, hem satılacak eşyaları satacak. hem taşınacak. Fakat belâ bu evi boşaltmak. Ömer müzayede yolunj akla getirmiştî. Müzayede yapılsm, ben öyle giderim, demişti. (Arkajı var) KI2IL KABTAL TECİMENİN OYUNU Komıveresim:AYHAN B A Ş O Ğ L ü CASUSU üccann oyunu, tüccara.. Bağın kahnnı çeken, üzüm yetiştirmek için bütün gtilüklere katlanan bağcıdır ama; Uzüm ticaretinden asıl kazançlı çıkan tüccardır. Tüccarlann çoğu bu îşi devlet kredisiyle sağlarlar. Yani üzüm alabümek için gerekli parayı bankalardan bulurlar. Bankadaki pa T 50,000 Adet Takvim Bastırılacaktır Muhammen bedel 400.000. TE. olup, şartnameler Taksim Gümüşsuyu Dümen Sokak Gümüşpalas Apt. nında Levazım Müdürlüğünden alınabilir. Son tekiif verme tarihi 21/10/1969 Salı gunü saat 15.00 e kadardır. TÜRK HAVA TOLLARI A. O. (Basın: 23363/12504) Aliminyum Bant İthal Ettirilecektir (Alatürk Orman Ciftüği Miidürliisünden) Müdürlüğümüz Süt Fabrikalan ihtiyacı bulunan cem'an 31 ton çeşıtli renkte aliminyum bant 5/11/1969 Çarşamba günö saat 15 te kapalı zarf usulü ile proforma faturadaki fiat ve diğer şartlar, nümuneler göz önünde bulundurularak satmalınacaktır. Tekiif veya proforma faturalar FOB U.S. $. dolar olarak verilecektir. İthalât için luzumlu vesaik Müdürlüğümüzce temin edilecekî ve akreditif Genel Müdürlüğümüzce açtınlacaktır. Bu işe ait şartname, mesaî saatleri dahilinde Müdürlüğümüz Ticaret Servisinde ve Beşiktaşİstanbul'daki Süt İşletmemiz Şefliğinde görulebilir. Müdürlüğümüz 2490 sayılı kanuna tâbi olmadığından ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. ATATtRK ORMAN ÇİFTLİG1 RILDÜRLÜGÜ / L AN Tuzla Beledive Reislipinden: 1 Beldemiz dahilinde muhtelif semtlerde (99.691.60) lira keşif bedelli ve (7.476.87) lira geçici teminatlı adi kaldınm yol yaptırma işi 2490 sayılı kanuna göre kapalı zarf. usulü ile ihaleye konmuştur. 2 İhale 27/10/1969 Pazartesi günu saat 15.00 de Belediye Encümeninde yapılacakür. 3 Talipler 2490 sayüı kanuna göre hazırlayacaklan tekiif mektuplannı ihale saa^ınden bir saat evvel Komisyon Başkanlığına vermeleri, postada vâki gecikmeler nazara alınmaz. 4 Bu işe ait ihale dosyası mesa! saatlerinde her gün Belediyede görulebilir. (Basın: 23665/12499) (Basın: A. 1699823587. 12503)