05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT 11 Ekim 1969 CUMHURİYET HAYVANLARvelNSANLAR Fikret Otyam ...Arahk ilçesı halkl da hayvancıhkla geçinir. Geçen yıllarda, CHP Genel Sekreteri Bülent Ecevit. Aralık ilçesinde «Ortanın Solu» nu anlatıyor, Ortanın Solu ile «gelecekleri» sıralıyordu.. Saçları kınalı, çok yaşh bir kadm kesmışti Ecevit' in sozunu.. «Ogil, ogil» demişti.. «Bütün bnnlar oldağu zaman tornnum et yiyebilecek mi?» Şaşırmıştı Ecevit bir an. Sanırım, Ortanın Solu'nd'a et; et yemeği, kapama, yahni, incik kebabı, tas kebabı, kavurma ve de başkalan duşünülmemışti ayrıntılı olarak.. Ve kadın eklemişti : «Et yiyebilecekse torunum; helâl olsun, bu yol iyi yoldnr.» Ve hemen Doğu Mitinglenndeki bir döviz gozümün önüne gelmişti : «Teni rökfîğünü dikemez, Dofuln etini yiyemez.» Sonra dıger dovızler : «Batıya fabrika, Dognya komando Dofııya çok Bakan geldi, gören gelmedi Kannn varsa kuln kölesiyim, kanun yoksa da£da eşkiyayım . Dâvamız sefalet dâvası Givditimiz çul içtiSimiz çarnnr Eskiden tabntluk «imdi kürtçülük Jandarma ve tahsildar.. iste Dofvda bildigimiz devlet » Hayvan kredisi, hayvan başına yıldo 125 kuruş c . Gerçekten ,büyük çognnluğu okuma yazma bilmeyen, eğitim olanaklarından sınırlı olarak yararlanabilen; an» uğraşı dallan olan tarımda, tarımsal yapı ve tarım teknolojisiyle tarım araçlarının ilkelliği gibi nedenlerle az üretebilen ve pazarlama düzeninin yetersizliğinden ötürü büyük gelir kaybına ugrayan, yıllık gelir •eviyeıi eiddi olarak düşük; asgari yüzde 2,5'i veremli, ilk ya« içindeki ölüm oranı çok yiiksek, beıleme olanaklan ve kosnllan sreliştirilmeye mnhtaç; yüzde 85'i staridart köy yolnndan, yüzde 98i elektrikten yoksun, yüzde 64'ü Içme «nynndan ya tamaraen yoksnn ya da yetersiz içme sayona «ahip; kalkınma konmunda sahip oldukları tüm kaynaklan en Ssabetli ve verimli bir sekilde değerlendirmekle ilgili kosullara kavnşamamış; çalışma haklannı kısıtlavan çeşitli olnmsuz ko•nllarla karsı karşıya bulnnan ve toplam nüfusumnran büvük bir çotnnlngunnn yasamakta bnlundnğn (il ilçe ölçüsüne jröre yfizde 65.S: 10 bin nflfns ölçüsflne göre yüzde 70,8) köy. Sefil ireçberin yüzii lofnktnr Yıl perhizi tntmns içi kofuktnr Inegi davan 4ki tavuktnr Bnndan gayn yaktnr malımu blzim Sekiı sy kışumz dört ay yanmn Aclıfından tele{ olda bazımız Kasım demeden bnz tntuyor özfimdı Mayısta oöıülür gölfimüı blıim. . SERDARt ma»ı ve devamı kredlye Oıtlyaç gosterdigine göre yeterli olmayan kredi mekanizması herhangi bir üretim kolunda gelişmevi imkânnz kılar. Bu bakımdan Doğu BSlgesi hayvansal üretim kolunda da kredinin yeterli bnlunmaması yük•ek üretim •eviyesinln sağlanmamaaında en önemli faktör olmnştor. . . 1965 yıhnda bölgede 7 1 1 Ziraat Bankası tarafından toplam olarak 21.4 milyon Türk lirası çevirme ve donatım kredisi almıstır. Bn dnrnmda 1 yılda hayvan bafina 1^5 TL. düsmektedir ki, çok yetersizdir. Asknda Ziraat Bankası yetistiriciye daha fazla kredi vermek imkânlanna sahiptir. Ancak yetistiricinin sahip oldağn hayvanlann rehin edilmesi ve slgortalanması yoln ile değil de tapnln menknl ve fayrimenknlüne karsıhk kredi verilmektedir. Bn bölgede lse halkın büyük bir çofnnluğnnan elindeki mülkün tapnsn yoktur. Bn dornm, kredi miktannın artırılmasıru Snleyen en 3nemll BOrnndor > (2). ÖZEL SEKTÖR Türkiye Ticaret Odaları, S«nayi Odalan ve Ticaret Borsaları Birliği «Doğn Anadoln'yn Kalkındırma Somnlan Semineri» düzenlemişti. Yani özel sektör de Doğu'ya eğilmis, yapıeı ve kurtancı hünerli elini Doğu sorunlanna sokmuştu! Seminer dört gün devam etmiş ve 35 saatlik bir çalışma yapılmıştı. Serainere katılan. bir delege (Faik Zrtuğrul) «Efendim» diyordu, «ben, Bingöl'e döndüğüm zaman bana, dört gün ne yaptın, aldığınız kararlar nedir, özetini bildir dedikleri zaman, hayır diyecek kadar BinEÖl'e bos gidiyornm. Bir CEVTO'nun yaş meyva ve sebzecilik semineri 10 gün devam etmiştir. Bizim Doğn'nnn kalkındınlması semineri ise, sadece dört gün . » Takunya^ı büyük Necmettin Erbakan. ki Umumi Kâtip idı, kapanıs konuşmasını şoyle bitıriyorJu : « .. Gerçekten, Dogn Anadoln'nnn milli gelirdeki payı çok düsüktür. Milli vicdanda Dogn Anadoln'nun dikkat ve özel bir ihtimama mnbtaç ve lâyık olduğu, bir inanç haline gelmiştir . Millet olarak, bn vatan kösesine harırhahça dikkat ve şefkatle ejilmemiz sarttır..» Burası da bir vatan köşesl... Fakat millet olarak. bn çeştt köşeleıe de hayırhahça, dikkat ve ;efkatle egümenln «*rt oldugıınn topyekun unutmu* görünüyoruz... Batırlamanın zamanıdır. • lerl.. Zaman değiştikçe neler değişmiyor? Banka Müdürü Ahmet Bey, Tapu memuru Abuzettin Bey deroesine, tamstınrüıyor yanındakilerce.. Demokrasi, bir bakıma da açıklık düzenıdir, her şey apaçık; millisi, taharrisi, gayri resml giysüisi falan, saklanmıyor eskisi gibi! Yemek yerken, Türkiyenin düzenini, Doğu'nun düzenini, ot ve saman konusunu, kürtçülüğü, şeyhleri, hacılan, hocalan, eşkiyalan, milli geliri, planlamayı, Türkiyenin ne denli sorunu varsa yani hepsini İsmet Paşanın deyimiyle «Hulusu kalble» tartıştık' Bu çevreye göre Dogu'da kıtlık yoktur, mevzil bir darhk vardır.. Ot vardır, var ki kamyon kamyon Trabzona, Rizeye diğer Karadeniz illertne gönderıliyor. Eğer bu konu için geldimse boşa gelmiş sayılınm. Ara sıra gulüyordum konuşmaları dinlerken.. Ve ara sıra soruluyordu neden gUldüğüm? Soru yöneltilıyordu, fikrimi apaçık söylüyordum, bir sevimli Bitlisll canı yürekten onayhjordu söylediklerimi ve de l&fa karışıyordu.. Ama beni can 1 yürekten dinle yen görevli de d.urmadan masanın altından diziyle Bitlisliye vuruyordu «sus» dercesine, adam da dizime neden vuruluyor diye eğilip eğilip bakıyordu saf, saf. masanın altına.. Sanatçı dostum Safiye Aylâ gelmisti geçenlerde evimize.. Benim üç canavar bebem var evde.. Tanıştırdun Safiye Aylâyı. Bir tanesi, «Baba, Arap Safiye değil mi?» deyiverdi!.. Kaş göz işareti, nafile!. Bu sefer çocuk lurdığı potu düzeltmek is tedi ve konuştu: «Yokıa Arap Safiye degil ml, baba?» Alkıma bu hikftye geldi de on dan gulüyordum, kimesneler alındılarsa bagışlasınlar, yoksa ortaya atılan flkirlere güldüra sanılmasın. Hârika bir geceydi, anısmı sevgiyle anacağım uzun süre» Faytoncu basıyordu kırbaçla atlara. atlar parlarcasma kojtu ruyordu gecenin bir yansı serhat şehri Kars sokaklannda. Nefis bir uyku çektim o gece, bir aylık uykusuzlugunun acısını çıkararak. Sabahın erinde Kars hayvan pazanna gittim, geri bırakılııuş ve de gelişmekte olan bir ülkenin, yoksun bir bölgesinin ge. lişmemiş hayvanlannı toplu halde görmek için. Ve de üreticileri.. Nasıllar mı? lyiler, selâmlan var.. lerimizi ve köylü nüfnsnmnra, in'i^ılık haysiyetinin gerektird'*^ <tsgari yaşama düzeyine ka\nsturaiays yönelmi? ve plânlı kalkınma döneminde...» (1). Böyle başhyor yakmma, sonra anlatması kaleme gelmeı şeyler.. Doğru mu bu yakınma acep? Yine rakamlara bakalım : « Türkiye, toplam hayvancılık kredisine kıyasla da dfisük «eviyededir. Nitekim 55 ilde 100 kabnl edilirse, 12 il kredi miktart 35.7 dir. Böylece hayvancüığa bölgede bitkisel üretime, Türkiye'de toplam hayvancılık kredisine kıyasla düşük seviyede kredi verildi|i anlaıılmaktadır. Halbnki yüksek üretim sevivesinin gağlan NE DENLİ GERÇEK? Gerçekle ilgisi var mı bu ya» karışlann? Bırakalım Doğuyu bir an, zaten Doğu, Batı diye yok bir şey; Türkiye bir bütündür. O halde tum Türkıye'y» bakalım bir vcl : HAYVANCILIK KREDİSİ Nereye gittiysem ilk yakınma hayvancılık kredisinden, yetersizliğınden, keyfiliğınden, azlığından «Ne kredisi? Heyvan? Nsul alacan baboT Kolaydir kredi almak?» yarın: «KARS. ATEŞ ALBP, ALEV ALEV YANIYOR..» •••••••••••••••• •••••••••••••••• Disi B o n d •••••••••••••••••••••«••••••«•••••••••••••••••••••«•••••••••••«••••••••••••••••••**• ••••••••••••••••••••••••••••••••••••>••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• >••••••••••••••••«••••••••••••••••••••••••I • • • • • • • • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • • « • • • • • • • • • • • • • • • • •• •• • • • • • • • • • • « • • • • • • • • • •• • • • • • • • • • • • • • • • • « • « • • • • • • • • • • •• • • • • • • • • •••••••«••••••a••••••••••••••••«•«••••••••«•••••••••••••••••t«aa••••! MODESTY BLAISE «EKMEKKK... EKMEEEK...» Çocuk bağınyordu avazı çıktığı kadar : «Ekmeeeeeek .. Ekmeeeekk! Metresi bir liraya ekmeeeeek.j» Çocuğu çağırıp yarım metre ekmek, bir başka çocuktan da uç yumurta aldım tanesi elli kuruştan.. Pideler birer metre uzunluğundaydı. Satıcılar bunları omuzlanna atıyor ve satarken «Ekmek... ekmek.. metresi bir liraya..* dive bağınyorlardı. Çok ulke gezdim, sanırım metreyle ekmek satısı sadece Erzurum Kars tren hattında yapılıyor1. .T 68 Her gece alt kattaki kırmızı kilim döşeli kışlık oturma odasında toplanıyorlardl. Nilüfer, duvar dıplerındekı kerevetleri çesitli kilim ve kilim yastıklarla bezendirilmi? bu kuytu odayı çok. sever. Ocak b.a4inda çeYeleniyorlar, çocukların uykuları gelinceye kad»r ömer onlarla alt alta ust üste oynuyor ve idadılan ahp götürdü mü onları, bir dınlenme faslından sonra, gundeme konulması gereken temel konulara girişiyorlardı. Kısa süre sonra da erken yatıp erken kalkmağa ahşık Kaya ile Ayşe esnemeye koyuluyorlar otfalarına çekiliyorlardı. Sonunda Nılufer'le ömer kalıyordu ocak başında. Erte^i gün Istanbul'a doneceklerdî. Bitmisti Nilüfer'in haftalık izni. Yine ikisi ocak başındaki ayı postunun üstunde yalnızdılar. Nilufer. odun alevlerınin balesine dalmıştı. Bu arada ömer'in kendisini incelediğinin farkında değıldi. Ömer, kollannı omuzlanna dolayınca dönüp baktı ve gözlennin ya«lı olduğunu Ağlıyor musun yoksa? görünce şaşırdı. Sen benim agladığımı gördün mü hıç? Yok hayır. Arm sır» gözlerin dolar çok mutlu olunca. Çok mutluyum 5 anda da, Nılüfer. U Uzanmış posta, karısını da yanına yatırmiîtı. başını goğsune çekmişti. Fısıldar gibi konuştu: Seninle şuradan hiç ayrılmasak. Bizim ger. çek yurdumuz bu ocak başı. Ve gerçek insanlanmız, bizden bir şeyler bekleyenler burada, bu çiftlikte, dedi. Biz gidınce sanki öksüz kalıyorlar. Ve ben suçluluk duygusuna kapıhyorum. Görevimden kaçıyormuşum gibi. Sonra cevap vermesine vakıt bırakmadan Nilüfer'in dudaklarını parmaklanyla örttü. Daha büyük bir heyecanla konuştu: Sanma ki Istanbul'da senin yanmda mutsuzum. Aslal Dıleklerden bir dılek benimkisi... Hani mümkün olsa da şuracıkta bir hastahane kurabilsek . Tarlada otların üzerine doğan bebeler senin ellerıne doğabilse... Boyle bir hayal oyunu başladı mı kafasında ömer'in. perde perdeyi izler . Nılüfer'e konuşmak fırsatı vermeden anlatıyordu. Ve o konuştukça Nılüfer, oyunun başlangıcında kendi?i baş oyuncu iken yavaş yavaş rolünün silikleştiğ.ni, fıgüranlığa düştuğünü ve sahneden tümüy le sıiinrr.eğe joız tuttuğunu ancak büyük bir dostluğun yarattığı hoşgörüriükle düşunüyordu. Ömer, hayalinde bir köy yaratıyordu çiftliğinde. Hastahaneleri, kreşleri. okulları. pazar yerleri, eğlence yerleriyle modcrn bir köy. Ve köyün kalabalığmda Nilüfer eriyip gidiyordu. Duygularından hiç belirti vermedi ömer'e, hiç sitem etmedi. Hattâ bir süre. o sustuğu zaman göğsünde öylece uyukladı. Fakat ertesi sabah uçak ı.a nına gıtmek hazırhğı başlayınca: KARAMAG OT SIKINTISI Tiffony Jbnes • •«••••••"*•• • • • • »• • ! • • • •« • • «••••••t ••••••• T1FFAHY JONES BEM C y R U S ı UÛVVKESSAM'AT TEŞEKKÜULECj ADI 1 §§ •••••a•»••«••••••••••••«•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• •••••••••«•••••••••••••••••••••••••••••••••••••«•••••••••••••*•••••••••• ••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••«• RAYASİ KAT? t MOQR&'B.W<A DtGLEEİMIZl r i 1 \?S lliİ Konu ve resim: A Y H A N B A ? O G L U i TONA CASUSU Kompartıman arkadaşlarımızla Doğu'nun hajrvancıhk durumunu tartışıyoruz. Doğu'da yeniden boy gosteren çeyhlerden bırının yeğeni, dobra dobra konuşan bir genç: «Milletin anası » dedi. Mületin anası ş'apılıyormuş kredisizlıkten, iltimasdan, ot ve samansızlıktan . «Aha» dıye devam etti.. «Mal almaya gittim, Yozgatta saman dağlar gibi yıgılı, ama bak Allahın işine burda sanınm Dev let Demir Yollan demek istemiçti vagonn yok ki saman gelsin buralara.. Doğu sahipsizdir.. Bir akrabam var.. (.) milletvekili . Kerata üçüncülüğe düştü bn sefer Yegenim yegenim der, yaralı parmağa isemez.. Bir zamanlar toplum polisliği yaptım abi.. Siyasalı, T. I.P. in resim sergisini falan biz bastık.. O gün bir sopa yedim ki Allahıma, sopayı yiyince yıkıldım yere, bir oglan çekmiş kamayı saplayacak. dedim nerelisen babo? Bıyıklı yigit bir oğlandı, dedi doguliyem.. Dedim ben de dogiliyem kurban.. Bıçağı indirdi, bas git dedi.. Bastım gittim, verdim istifamı.. Gittim A.P. Genel Merkezine. (Burada çok ılgınç isımler verdi.) Dedim yavrim, siz bizi öıdüresiz? Ben yogim bu işte.. Dediler korkma \3tan için kanın akıyor.. Dedim kan benden akıyor siz bnradan drektif veriyorsunuz..» Sırke şişesindeki limonatayı uzattı. oldum olası hazzetmem hmonlu votkadan ve limonsuzundan.. Her yerde ot konusu, darlık, kuraklık.. Bir kaç yerde Millî îstihbarat Teşkilâtı görevlüeriyle karşılaştım, dertleştık, yemekler yedik.. Dünya bir hoş olmuş, eskiden bu görevlileri bir Allahlan bilirdi bir de şef Sen dönme îstanbul'a benimle, dedi. Senin gerçekten dınlenmeğe ihtiyacın var. Kendini toparlayıp eski çalışma hızmı buluncaya dek burada kal. Sesınde öyle bir kesinlik vardı ki, Ömer yıllardır edindıği nice denemelerle bilir, Nilüfer'i artık fikrinden döndürmek olanaksızdır. Son ayrılışları gibi öylesine yürekten bir a«yl« sarıldüa/'birbirlerine. ,. » ' ^rtl~^ i IJeziman izin jeteCeksin lstanbuİ!»V"önmeme, gülüm? Sen ne zaman o gücü kendinde bulursan. Ben şimdi... şimdi... Kafasını salladı Nılüfer: S«n burada dinleneceksin. Zeytin ağaçlan dik mek amacındasın ya Şimdi tam mevsimi Mart'a ka dar, diye güldü. Ve böylece alışkanlıklan arasında girdi Ömer'in ayları kansıyla çıfthği arasında paylaşması, Nilüfer onu suçlu bulmuyor. c Zavallı nar ağacı, diye düşünüyor. Yası iler leyip fiziksel yapısı zayıfladıkça sunî bir sekild» ekildiği toprağın iklim koşullarını yadırgayıp çiçe ğinden meyvesinden olan zavallı nar ağacı...» diye duşünüyor. Ömer, sanat ihtirasmı tümüyle tüketmis verimU olamamanm ve kendi alanmda işe yarayamamanın acısını duymağa başlamıştı. Belki de yeniden tomurcuklanır umuduyla çiftliğe dört elle «arılmiîtu Her buluşmalarında: Ben çok yararlı oluyorum, diyordu. Çocuk» ları da destekliyorum. Nasıl onardım çiftliği görsen. Çok çahşıyorum, diyordu. Nilüfer, arada bir resmî tâtillerde iki geceliğine de olsa oraya gidiyor ve Ömer sevincinden deliye dönüyordu. Öğretmenine ille hünerini beğendirmek isteyen bir oğrencı gibi kıvançla titreyerek ona top rakları ve ınsanları nasıl canlandırdığını gosteriyordu. Anlıyordu ki Nilufer toprağma tutkusu ağır baj mıştır. Kendisi ikinci plânda kalmıştır. Ömer'i yeni den İstanbul'a çekmek olanaksızdır. Onu yine o bunalım devresındekı gıbi mutsuz kılmaktan başka bir şeye yaramıyacaktır. Kendini çöküntüye bırakmış emekliye dönecektir. Bu düşüncelerle ona artık: «Seni özledim, gel!» diye de yazmıyordu. Durmuyordu yılın yandan fazlasını ayrı geçırmeleri konusu ürerinde. Onu hareketlerinde serbest bırakmıştı. Fakat bir gün konunun üstünde Ömer durdu 1». tanbul'a geldiğmde. Şermin Belek'in mezannı yaptırıyorlardı. Ömer çızm.şti projeyi. O gün Nılüfer'i de gdtürmüştü me zarlığa. Dönüşte yuce ağaçların altmdaki bir kahveye oturmuşlardı. Ömer yorgun ve dalgındı. Bir ara Nüüfer'in masasının üstünde duran elini kocaman avcuna almış ve rahatlıkla açıklayıvermişti kararmı: Ne dersin, gülüm, mukavelyi bozalım biz. Şaşırdı Nilüfer: Ne mukaveleâ? Ömer, elinin geniş bir hareketiyle mezarlık yönünü gösterdi: (Arkası Tar) TCDD. İşletmesi İstanbul Alım ve Salım Komisyonu Reisliğinden: Fesih llânı • Ankara Eleklrik, Havagazı ve Ofobiis İşlelme Müessesesi Umum Müdiirlüğünden: 2500 adet 4 metre boyunda galvaniz Demir boru ( 2 " ) satın alınacaktır. 1 Müessesemiz ihtiyacı için 2500 adet 4 metre boyunda galvaniz demir boru (2") (dişsiz, manşonsuz ve su presi iskartası olabilir) teklif alma usulü ile satın alınacaktır. 2 İstekliler tekliflerini teklif fiatı uzerınden yatıracaklan % 7,5 muvakkat teminat üe birlikte engeç 17/10/1969 Cuma günQ saat 17 30 a kadar Müessesemiz Yazı İşleri Müdürlüğüne vermiş. olacaklardır. 3 Telgrafla müracaat kabul edilmiyecegi gibi postada vâki gecıkmeler nazan itibare alınmıyacaktır. 4 Müessesemiz ihaleyi yapıp yapmamakta veya diledlgine yapmakta serbesttır. (Basın: A. 1Ö32123398, 12276) 24 ve 26/9/1969 tarihlerindeki Cumhuriyet gazetesinde. 20/10/1969 günü saat 15, de kapalı zarf usulü ile satışı yapılacağı ılân edilen 1785 ton hurda ahşap travers ıhalesi görulen lüzum üzerine fesh edümiştir. (Basın: 23681/12292) İLÂJS 1 Belediyemizde raünhal bulunan 600 liralık maaşlı kadroya Belediye Başkâtibi alınacaktır. 2 Belediyelerde çalışanlar terciiı olunur. 3 Taliplilerin engeç 25/10/1969 tarihine kadar müracaatlan ilfln olunur. (Basın: 23996/12374) Avcılar Belediye Başkanlığından:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle