20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE İKt 19 Eyiul 1968 CUMHURİYET •«•••»••••>•••»•••••> "DİN ADAMI MESEİESİ Prof. Dr. llhan ARSEL larım bir Vâiz, her halde ya «Protesto» deyiminin ne demek olduğunu bilmediği tçin veyahutta sırf mel'anetinden doğma bir reaksiyonla, din'e ve Ibadete «dil uzatmak» şeklinde göstererek, kendisini dinleyen cemaate hitaben: «... Bizlm yüreğımızi sızlatan, dıyor, dmımıze, ibadetimize dü uzatan AHMAK'lann müsluman anadan babadan olmalandır. Bu abmaklar şunu bilsınler lri... Ev kızıl kâfir yarın geberdiğin zaman leşin... Yakmda hesabınızı gorecegiz... Ahmak kargalar siai bu Islâm ulkesınden sürüp Moskova'ya süreceğiz...» (1) Konuşma bu tninval fizere devam etmiştir. Düşününüz lri bu küfürler, bu kaba tehditler, hn bayağı ifadeler, halka efendîlik, nezâket ve edeb Srneği olmak gereken bir din adatnının ağzmdan hiç fütursuzca çıkabilivor; hem de Ankara gibl avdın sınıflann çoğunluk teşkil ettiğini kabuD>ndiğimiz büyük bir şehrimizin, vine aydın diyebileceğimiz bir semtinin (Bahçelievierde) camiinde söylenebiliyor. "•" slâm Enstitüsünü bitirmiş bir diğer vaizin, *• daha bir kaç gün önce, İstanbul'un g8beğinde ve üstelik toplumun «zinde kuvvet» teonilcilerinin (Vali, Savcı, General, Profesör. v.s) yüzlerine karşı irticaı methederek \e «Cumhuriveti» ve «Lâikliği» hiçe savarak \e yine terbiyesiz ve kaba lisanda konuşma yapmış oldujhı \navasa Profesörü savın Kubalı tarafmdan ileri sürülmüs ve bu konuda Savcılığa ihbar ve sikâyette bulunulmuştur. Savcılıkça girişilen tahkikatı.i somıcunun ne olacagmı şüphesiz ki kestiremeriı; fakat bu olav dışında çördüklerimiz, duyduklanmız ve bizzat şahid olduklarunız o'dur ki yüksek din okullannı bitirmis kişiler arasında bupunkü medenî ve Batılı dfizene ayak uyduramayan ve basta Atatürk olmak iizere Atatürk'ün getirdifi devrimlere gerçekten diş bileyenler sayısı az deJHldir. Zannetmeviniz V bu çeşit davranıslar, d su veva bu camide vaaz veren. stı veya bu din adamına veya din adamları azınlığına mfinhasırdır. Hayır, camllerimizin bemen hepsinde, ister okumuş ister okumamış, kendisine din adamı niteligi yakıştıran kişilerin genellikle taktik, ve benimsedikleri tutum bu... Pek çofu galiz ve terbivesiz küfürlerle. ajjza alınmayacak kelinıelerle, çirkin ve kaba tahditlerle, yalanlarla, Atatürk ilketerine, Atatfirk gençliğine, Ataturk avdınlanna ve kısacası yobaz ve mfiteassıp olma*yan herkese leke atmak, şuursuzca saldırmak. dinsizlik damgası vurmak ve toplum refahmdan söz açan herkesi komünistlikle itham etmek siyasetini kendi şahsi mutluluklannın vesllesi yap. mışlardır. Okumuş ve diploma almış dahi olsalar kültürsüzlüklerinin ve bir tiirlü sfıvnlamadıklan ve hiç bir zaman da sıyrılamavacaklan aşağılık duygulannın acısını ancak bu şekilde çıkaracaklarma inanmışlardır sanki... rotesto namazlarının Anayasaya ve meri P kanunlara ajkın da\ramşlar olduğunu ikuaçıklayan Devlet ve Hükümet yetkililerinin bu toplumu tarihte eşıne az rastlamr bir keyfüik ve mutlaklık rejimiyle ıstedikleri gibi idare edebılmişlerdir. Ttirk'ün milll'lık şu'urundan yoksun kalması yine gericının cehaletinin re ümmetcilik prenslbine körü korüne bağlılığımn zararu bır sonucu olmuştur... Evet onun (din adamımn) bütün düşmanlığı, bütün melaneti müsluman Tiirk'e karşı olmuştur.» Hemen ilâve edelim ki din adamıtım düşmanIıfı sadece Türk'e karşı değil fakat Türk ile ilgiH ne varsa ona karşı olmuştur: Türk'ün giyimi, kuşamı, yemesi, lçmesi, gezmesi, eflemnesl, sevmesi, düşünmesi, inanmasi ve saire... yani yaşantılanmn her noktası din adamı geçinenlerin o il kel. o bedevl ölçülerine jtöre avarlanmıştt. Tıpkı bugün de yapUmak istendigi gibi. Hele Türk'ün konustufcu dil. «Osmanu Tarilri» adh eserinde sayın Profesör Enver ZlyB Karal şöyle der: «Eğitimde Turkçenin en büyük düşmanı medrese idi. Orada resml dil Arapça idi. Medrese adamları Devlete Türkçe okuyup yazma bllen klmseleri yetiştirmezler ve Türkçeyi 51un va edebiyat dili olrak geliştirmezlerdi. Bundan baska Devletin muhtaç oldugu bilgileri ihtiva eden eserlen de Batı dilınden Türkçe'ye çevirmelerine imkân ve ihtimal yoktu O halde yapılacak tek şey Devletin medrese dışında bir eğitim sistemi kurması idi. Bu sistem kuruldu. ^kat medresenın nüfuzu o kadardı ki. kendı dışında kurulan eğitim kurullarında Türkçe, müstakil ders olarak konulamadı: Arapça ve farsçanın yanmda yer aldı.» Gerici din adamı sadece Türkçe'ye karşı koymak. TarkçeVi tenezzül edilmez bir dil haline ce> tirmekle kalmamıs. ve fakat aynı zamanda müs bet alanda her türlü e|itim hareketlerine engel olntafa çalışmış ve bilhassa Üçfincü Selim'den itibaren başlavan efitim yeniliklerini baltalamak için elinden felsni yapnuştır. Tıpkı buRÜn de yapmak istediği pibi. YAPI1MALI Ml? DEVALÜÛSYOH Gökteki ile yerdeki Hayırdır insallah.. önceki aksam çok garip bir şev oldu. Rahmetli Adnan Menderes ölüm yıldönümünde beyaz atına bınerek \ çökten iniverdi, ve Bay Süleyman Demirel'i ziyaret etti. Esk] Bas S bakan Basbakanlı£ının parlak yıllanndaki çizgilerine kavusmustu. Ş Saçlan dümdüz arkaya taranmıstı. Hafif dar ceketi ütülüydü. Sivri • burunlu a^akkabıları parlak, yüzü gergin ve matruş, gülümsiiyor • du. Agzı bir nezaket mimijiyfe büsbütün incelmisti. Yüksek kola i lı yakası gerdanını ve ensesini hafifçe zorluyordu. Bir parça dalgın gibi görünen sevimli halivle : Nasılsınız beyefendi? diye uzattı elini. Sülevman Demirel makam odasında eski Basbakanını görünce sasırdı. Ne yapsındı acaba? Nereden çirmisti bu adam odaya? özel Kalemden çeçmemisti şüphesiz? Saga sola baktı Demirel. kimse yoktu. Gerçi Amerikalı danısmanlar «eskı Demokratlardan uzak dur> diye sıkı sıkı tenbih etmis, kulafını bükmüslerdi; ama özel ve fevkalâde bir dnrum vardı ortada.. Ceketini ilikleyip ayaSa fırladı : Oooooo beyefendicigim! Sizi çöklerde ararken yerde bnlduk! Adnan Menderes hep öyle gülümseverek «eski Su Mudürü Sulevman» a bakıyordu. «Eskı Su Muduru» çok şismanlaraıştı. Ceketi zorla iliklenivordu. Yanaklan tombul tombuldu. Biraz dafınık. biraz savruk ;ivimi, mütereddit hareketleri arasında karsısındakine tesir etmek için umursamaz ve piskin görünen hali dikkati çekiyordn. Gözleri makam masasına takıldı Mpnderesin. sonra tekrar Demirel'in tözlerini buldn. Birdenbıre sıkıntılı bir hava psmisti odada. Görünmez kader kusu Basbakanlık odasında uçmns. kanatlannın hısırtısı dnvulmustu «E«kı Su Müdüru» eski Başbakana azametlı maianın ardındaki koltuiu göstererek : Buyurmaz mısınız bevefendi!.. dive kekeledi. Geçti artık hizdrn.. dedi pski Bashakan Odanın koşesindeki koltuklara dojru ilerlediler. Menderes sigarasından bir nefes aldı, içine çekti, dnmanım havava dogru üflevip, söze basladı : Yukarıdan vaptıklarınıza bakıyorum. Sizi ikaz etmek istedim. Benim 1953 sonunda eeldiŞim noktaya vardınız. Bundan önce kolavdı isleriniz.. bundan sonra sittikçe zorlasacak. Ben tecrübe«si7İik ettim, siz etmevin bari Döviz bakımından tamtakırsmız, Merkez Bankası transferleri kör topal yürütmeve çalışıyor.. Mahsul üc \ıl üstüste ivi gitti ama. bir vıl dahi kötü olsa büvük meseleler do}ıırnr. Ticaret Odalarımn baskısi altındasımz. Pahalılık artıvor, fivatlar %ükselivor, devalüasvon «övlentileri aldı vürüdıi Bu sövlentiler kesRfet De\da etti mi devalüasvon vapılmıs gibi tesirler varatahilir. tthalâtta nefe<! darlıtı artıvor Demirel önce terbneü bir eda ile eski Basbakanını dinliyordu.. ancak *iire£inde bir isvan dııveusu kabardı birden : Bevefendi. dive söze basladı, zatıilinize hürmetim olduiunu bilirsiniz. \ e var ki. biz sizin hatalarınızın vükü altında çalışıyoruz. ve sizin hatalannizı bir daha tekrar etmemeye gayret edivoruz. Köprülerin altından çok sular akmıstır. Bizi plânla ba|lamıslardı, plânı tasfire ettik; bizi veni Anavasayla bağlamava çalıstılar. her eün mücadele edivoruz. Sizin zamanınızda ne Anavasa Mahkemesi vardı, ne ırev hakkı. ne de balhmsız radyo, ne »olculuk. ne sosvalizm, ne dıs politika tenkidi.. Bu engelleri asıp da istedifrimm vapmak ve vaptırmak kolav mı sanıyorsnnuz? tjstelik bir de ordu meselesi var Menderes sükunetle dinliyordn. Demirel : Bevefendi, dive devam etti. biz sizin vaptıÇınız hatayı rapmıyornz. orduva sokulmava oalısıvoruz. ama olmuvor bir türlü.. Basımıjdaki en zor dâva budur. Biz sizin eihi orduvu küçümsemedik. Tersine, kendimizi beSendirmeve çalısıvoruz. Bnnun ne kadar vorucu bir is oldufnnn herhalde tahmin edersiniz. Sonra her konuda Amerikanın tavsivelerine uymak mecburiyctinde oldnfumuzu da biliyornz Menderes dalgın dalgın bir köseye bakıyordu : Bevefendi, üç vılı jjecirdiniz. önümüzdeki seçimlere kadar disinizi sıkarsanız seçimleri de kazanırsinız . Ama i» ondan sonra büsbütün sarpa saracak . Tekrar ikaz etmek Isterlm : Benim yolomnn çıkmaz oldujtunu ben çok geç anladım: anladıktan sonra da iş işten geçmişti artık... Peki ne tavsiye edersiniz? Amerikalı dostlanmızın tuttugumnz voldan başkasına razı olmadıfını bilirsiniz.. Menderes, duvmamıs gibi devam etti : Bu yol çıkmaz kardesim.. Amerika destekleıe de çıkmaz. orduyu memnun etmeye çalıssanız da çıkmaz.. Halkın dini duvculannı oksasanız da çıkmaz.. Bakın üçüncü kere sövlüyornm : Ben eeç anladım bu meseleyi Ovsa bu meselevl simdl açık seçik si7* anlatanlar, dojru yolu gösterenler var. Benim zamanımda dâvaJanmız bu kadar ajdınlık değildi. eŞer bilseydim. bilebilseydim .. Ne vapardınız? '' ' •• Bilmem ki ne yapardım? Ama herhaTde sMn bugün yaptık* lannızı yapmazdım. Çünkü çıkmaz o yol .. O yol çıkar yol olsa ben çıkardım. Aynı tas dnvara iki kere kafs vnrmak ne fayda verir ki? Süleyman Demirel cevap verecekti ama; birdenbire otnrdnğu koltakta kayboldu Menderes .. ve beyaz atına binip tekrar gökyüzüne çıkıverdi. voksa... İ Prof. Besim USTÜNEL StTASAL BİLGÎLER FAKÜLTESt ÖĞRETtM CYESİ O Aynca, Türk hükumeti aldığı yardımlan iyı kullanamamakta, elde ettiği imkanları, kısa bir süre sonra Türkiyeyı jardıma muhtaç olmaktan kurtaracak biçınade değerlendırememektedir. Aksine, dışa bağhlığı artıracak şekilde, luks mallar üretımıne oncehk vermekte ve bizzat kendısı devlet olarak beheri 100150 milyon dolarük dovıa harcamasına yol açacak olan asma köpru, televizyon, otomobıl sanayü ve luks hava alanlan vapımı gibi pahalı oyuncaklara gösteriş yatınmlanna heves et miş bulunmaktadır. El kesesınden hovardalık yapma anlamına gelen bu akıl dışı davranışın, Türkıye'yı kalkındırmak ıçın yardım veren ülkelerin ka rarlarını olumsuz vonde etkıledıfeı de muhakkaktır. O Türk ekonomisinde fivat istikrannı korumak, toplam kavnaklarla harcamalar arasında denge sa£lamak amacıyla Kalkınma Plânımızda konan ilkeler 1965 vılından beri ciddiye alınmamaktadır. Bir yandan, önemli bütçe açıklan fiyat istikrannı bozarken, bir yandan da kamu ve özel tüketim harcamalannın plân tavanlannı delerek yurdiçi tasarruflan azaltması Türtdyeyi dış kaynaklara daha muhtaç durumlara düşürmektedir. Paramızm dış değerinin düşmesinin başlıca nedeni de esasen budur. Bu «gevşek plânlama» anlayışı ve «açik • bütçe politikası» devam ettirildiği takdirde, kısa bir süre sonra devalüasyon kaçınılmaz olacaktır. Hattâ bir devalüasvon yetmeyip bir süre sonra Ikincisin/ vapmak ferekecektir. O Bugünkü kur poütikası ve kota sistemi büyük suiisnmallere ve haksız kazançlara yol açmaktadır. Sosyal sdalet ile bağdaşması imkânsız curumlar ortaya çıkmaktadır. Ge nış bir üretlci kitlesinın sırtından bir avuç ithalâtçı ve bırkaç lmtiyazlı sanayici çok bıiyük •kazanılmamış gelırler» elde etmektedırler. Ekonomık, sosval, hattâ politik dengeyi bozan bu durum kamu ovunu rahatsız etmeye başlamıştır ve dolayısıyte umm svtee devam ettirilmesi güçtür. içın belki hızlı kalkınmadan vaz geçıp kurumsal reformlara ve ıstıkrar Ukeleririe oncebk vermeyi zorunlu kılabılır. Şımdi olduğu gıbı Turk ekonomısının çarpık büyümesı, süıhatsız gelışmesı verine, bir sure için belkı daha yavaş, fakat uzun vadede çok daha sıhhatr lı ve si'reklı gelışmesını sağlamak üzere açık bazı sıyasi tercıhlerın yapılması gerekebılır Kur ayarlamasının alternatıfı olan politıkalar seçilmediğı takdirde ki bu seçimı bugün ış başında bulunan hükumet, ekonomık anlayışma uy madığı için yapamaz devaluasyonu geciktirmemek tek çıkar yol olarak kalmaktadır. Hiç şüphesiz. devalüasyon Türkıyenın bugün karşılaştı*ı ekonomık güçluklenn hepsmı halledecek sıhirh bır formul değildır Fakat, Turkıyenm uzun vadelı gelışme ve dış ticaret plânlamasında onemle uzennde durulması gereken politıka alternatıflennden bırıdır. • ••• *«•« • ••• • ••• •••• •«•• ürk lırasımn dış değerı, resmi kurlara na*ran daha düşüktur. Ikı değer arasındakı fark son üd yılda artmı» ve % 50 nin üzerine çıkmıştır. Bu oranda «aşırı degerlendırılmiş» bir para kurunu devam ettırelim mi'' Yoksa bır kur ayarlaması yaparak ve bu arada onumuzdekı yıl karşılaşacağımız fıyat artışlannı da hesaba katarak, 1 doların değen meselâ 15 lıradır dıyelim mı? T Görüsler erhal bır kur ayarlamasma gidelım, yani devalüasyon yapalım diyenler var. Bunların çoğu, böyle bir operasyonun faydalannı «aşın değerlendirmiş» görünüyorlar. Bunlar arasmda bulunan ve meslekten iktısatçı olmayıp da «Devalüasyon yapmazsak komünizm gelir...» diyenlerle, Devalüasyon yaparsak bütün meselelerimiz hâllolur» diyecek kadar ölçüyü kaçıranlan bir bakıma bağışlayıp bir tarafa bırakabiliriz. Fakat, devalüasyon isteyenler arasmda, ciddi iktisatçılanmızm bulundu ğunu da görüyoruz. Bunlardan bazı lan ise basit bir kur ayarlamasmı yeterli görmeyip, aynca ithalâtta kota kısıtlamalarımn kaldırılmasım ve dalgalanan kur sisteminin uygulanmasmı tavsiye etmektedirler. Devalüasyona kesınhkle karşı olanlar ise, çoğunlukla «thraç edecek maljmız yok ki devalüasyon faydalı olsun!», «tthal ve ihraç malUnmmn a n ve talep esneklikleri müsait mi « , bunu yapaltm?>. «Karaborsa kur farkı nasıl olsa yeniden ortaya çıkacak...» gıbi çürük argümanlarla ortaya çıkmaktadırlar. Bazılan ise genellikle sosyalist ülkelerin uyguladığı «çoklu kur sistemini> devalüasyona tercih etmektedirler. Bunlann da tezlerini destekleyecek sağlam ve tutarlı gerekçeler ortaya koyduklannı ben şimdiye kadar görmedim. D Yan ledbirler» B Sonuç TUTadiselcr gösteriyor ki (ve dah» da söstere•*•• ceğinden çok korkara ki) din adamının Türk'e ve Türk ile ilgili her şeve karşı bu hasraane tntumu sadece bilçisiz, sadece koyu cahil kabul ettiklerimizin değil, fakat okumuş ve hattâ vüksek öğrenim sevivesinde diploma almış ve kendilerine «din görevlisi» ünvanı verilmiş kişlIerin de özenti duvduklan bir tutum olmakta devam ediyor. Aydın din adamı yetiştinne çabalannın insanı bir yandan ümitsizlige ve bîr yandan da ciddî kuşkulara sürükleyen kötü örneklere sap lanmış olması keyfiyeti üzerinde mutlaka durmak lâzım. Bundan önce kaleme aldıgımız bir çok yazılannuzda (2) din adamının bu memlekete yaptıfı bitmez tükenmez kötülüklere özet olarak temas ettik. Bu kötülüklerin daha ne zamana kadar devam edeceğini söylemek tabii mümkün dejil. Fakat her halde buna sevirci kilmamak ve din adamının bu tutumu knnusnnn çeşitli vönlerivle ele almak ve bilbassa bupiin tâkip olunan din etitioi sistrmiyle «avdın din adamı vetişebilir mi?» sorus'inıı eleştirmek ve tartışmak ftrek. Din adamları ile ilgili olarak zaman zaman adâlete intikal rden veva tartışma konusu yspılan olavIar vesilesiyle hepimizin kafalannda beliren istifhamlan açıll'lığa kavuşturmak biz hukukçular için hem Hıeslekî ve hem de virdanî bir borçtur. Gelecek vazılanmızda kendi din adamlanmoU Batılı din adamının mukavesesini vapacak ve «Aydm din adamı yetişir mi?» meselesine dönecefiz. Şu muhakkak ki bizim bnırün, her zmmandaa daha oüyük önem taşıyan bir «Din Adamı» meselemiz var. (1) Bk. «MilUyet» gazetesi, 14 Eylül 1968 (2) «Cumhuriyet» gazetesinde 27 Mart 1968 tarthinde «Türk'lük ve İslâm'cıhk», 10 Nısan 1968 tarihinde «Türk'ün Büyük Düşmanı». 10 Haziran 1968 tanhınde «Bızı Bölen Nedenler», 8 Eylül 1968 tarihinde «Ordu'dan Yükselen ses» başlıklı yazüanmız Ue, «Millyet» jçazetesinde 4 Mart 1967 tarihinde «31 Mart Yolu» ve 1 Mayıs 1967 tarihinde «Yüksek TahsiUi Gericiler» başhklı yazılanmıza batanız. Ke fayda sağlar? Düşmanlıklar yine 4wgazetede «Türk'ün Bfiyük Dfişmanı» başhğı altında yayınladığımız bir yazıya aynen şöyle başlamış idik: «tslâmı kabul ettığımız tarıiıten bu yana, yani aşağı yukan bın yüdan beri, Türk'e karşı gericilerden ve din adamının cahilinden daha zararh, daha tehlikeli, daha korkunç bir başka düsman, bir başka hasım. bir başka. belâ çıkmamıştır. Ne acı bir gerçektır kı tanhimiz süresince din adamları, çok btiyük bir çoğunluğu itibariyle, daima bilgisiz. daima yetersiz, daima gerıci, daima tstibdattan yana olmuşlar ve bu memleketı bır felâketten bir diğerine sürüklemekten kaçınmamışlardır... Cumhuriyet devrine gelınceye kadar Türk' ün "ahilde esâret ve zulum ıçerisinde idare edılmesinin, kışı hak ve hürnyetlerınden yoksun kılmmasının asıl sorumlusu bilgısız ve bılgısız ol duğıı kadar gerıci din adamları olmuştur. Osmanlı hükümdarlanmn pek çoğu her turlü könilUge fetva veren, iktidarın her türlü suı'istimallenni tecviz eden bu çeşıt gericiler sayesındedır ki bu B K:: ence konuyu «Devalüasyon % a palım mı. yapmayalım mı?» dıye koymaktan ise «Aşırı değerlendirilmiş kunı daha ne kadar devam ettirebihro?» *e «Devamı mümkün olsa bile kime ne fayda sağUr?» şeklinde koymak daha anlamlı olacaktır. Aşın değerlendirılmış kuru daha ne kadar devam ettirebiliriz sorusuna verilebilecek cevaplar bir ölçüde değişüc olabiUr. Fakat hiç kimsenin İM yıldan fazla bir süre tanımayacagını ve çoğunluğun bu işi en freç bir yıl sonra yapmak zorunda kalacağunız görüşünü benımseyeceğini sanıyorum. Bunun nedenîennı kısaca sıralamaya çalışalun: tf| Türkiye'nin dış vardım alma imkânlan her geçcn gün biraz daha daralmaktadır. Yar dım veren ülkelerin degisen dış yardım politikaları te kendi ekonomik güçlükleri, Türkiye'nin bundan böyle çok daha az dış yardıma yaslanan bir kalkınma strstejisini benimsemesini zorunlu kUmaktadır. Sihirii bîr formül mü? ukanda söylediklerimizden şov le bir sonuç çıkanlabilir : Madem kı aşın değerlendırilmış kur politikası bu derece sakmcalı ve madem ki bir süre sonra nasıl olsa devalüasyon vapmak zorunda kalacaftz, o halde bunu hemen yapıp kurtulalım. Şunu hemen açıklayalım kı, sdz konusu dengesızlıkien bertaraf etmek ıçin devalüasyon ne zorunludur, ne de tek başına yeterlidir. Ayni amaçlara alternatif politikalarla da ulaşüabilir. Fakat onlan başan ile uygulamak devalüasyon vapmaktan çok daha güçtür. Ciddi bir plânlamayı, etkili bir kamu yönetimini ve kuvvetli bir hükumeti gerektirir. Aynca. bir süre an meslektaçlanm şövle tir görüşün sahibidirler: Devalüasyon, yapalım ve bazı «yan tedbirler» ile onun başansını sağlayalım Ben bu görtişe tam olarak katılamıyorum. Çünku, devaluasyonun basansı fıyat mekanizmasınm iyi işlemesine bağlıdır Bızde ise strüktürel bozukluklar ve kurumsal ençeller fivat mekanızmasının kaynak dajhlmundaki etkilerini çok zayıflatmaktadır. Bu bakımdan. vapılacak bır devalüasvonun iktisadî kavnaklann dağılımında dış dengesizligi azaltacak önemli degismelere yol açabileceği konusunda ciddi şüphelerim vardır. Türkiyenin müzmin das açıklardan kurtulması ve belli bır tarihte dış dengevi sağlaması ancak ıyi bir dış ticaret plânlaması ile mümkün olacaktır. thracatı artıracak ve ithalâtı ikame edecek projelere gercekten öncelik verecek ve vatmmlann yb'nünıl degıştirecek bovle ciddi bir plânlamada, almarak daha temelli tedbirler vanmda «kur avarlama^ı» kendısi ancak bir «yan tedbir» olarak düşünülebilir. Nasıl ki, ithal kotalan sisteminin bastan basa revigyonu, gümrüktarifet sistemimizin gelisme plânınm ilkelerine göre yeniden gözden geçirilme«l, vergi ve sübvansiyonlann rasyonalize edilmesi de diğer <yan tedbirler» olarak düşünülmek gerekirse: Sonuc Y D evalüasyonu da lçine alan ve dıgpr tedbirler manzumesi ile bırlıkte Türk ekonomısini dış kavnaklara baSlılıktan kurtaracak. Türk ekonomisinde kavnak ve gelır dagılımını düzeltecek köklü tir politikanın plânlanması ve uvgulanması zamanı gelmiştir sanınm. 1968 Unitelerine uygun tek İlk 3 ARİTMETİK : YARIN H ^ H M B Türkıyenin dâvası devalüasyon değildir Yazan: Orhan PEKtN kitabı Mehmet ÖZDOĞAN ve CemsJ AKDAĞ tarafmdan hazırlanarak yaymlanmıştır. İncelemek isteğinde bulunan öğretmen ve okul idarelerine gerekli ömekler gönderilir. Yayan: KANAAT YAYINLARI Fiyatı: 200 Kuruş. Öânclhk: 8752/10952 Nimbiis Istanbul Teknik Üniversitesi Rektörlüğünden: Makina Fakültesi Makina Elemanlan Kürsüsü Profesörü, Yabancı Diller Okulu Müdürü ve İAJI.S.T.E. Türkiye Merkezi Başkanı aziz arkadaşımız ACI BIR OLUM Kıbrıs Türk Kültür Derneği kuruculanndan ve Başkan Yardımcılanndan, Kıbrıs'm faziletli büvük evlâdı Ord. Prof. Dr. HİLMİ İLEfiİ 17 Eylül 1968 sah günü vefat etmiştir. Perşembe günü (Bugün) saat 1 0 3 da Binasında (Taşkışla) yapılacak töreni getirilecek ve öğle namazuıdan sonra zarlığına defnedilecektir. Cenazesi, 19 Eylül 1968 Üniversitemizin Merkez müteakip Şişli Camiine Zincirlikuyu Asrî MeCumhuriyet 10927 Ord. Prof. Dr. HİLMİ İLERİ vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 10.30 da Teknik Üniversitedeki törenden sonra öğleyin Şişli Camıinden kaldınlacaktır. Kederli ailesine, bütün dostlarına ve Kıbrıslılara başsağhğı dileriz. Nur içinde yatsın. KIBRIS TÜRK KÜLTÜR DERNEĞİ İSTANBUL BÖLGESİ Cumhuriyet 10951 •»••»•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••• !*•••••••••••••»•••••••••••»•••••»»»•••••••+» TEŞEKKÜR Sevgili babamız, aile büyüğümüz, M. SAFFET RONAnın ölümü münasebetıyle bizzat cenazeye gelen, çelenk yollamak zahmetinde bulunan, telgraf; mektup ve telefonla acımızı paylaşan, yakın alâkalarını esirgemeyen merhumun arkadaşlarma, öğrencilerine ve üyesi buulnduğu kunıllar mensuplarma, bizlenn üvesi buiundıığumz tesekküllere, bütün akraba; dost ve arkadaslanmıza âlenen tesekkür ederiz; AJLESİ Yakın ve Orladoğu Çalışma Enslitüsüne Mütercim, Memur ve Teknik Persone! Almacaktır Enstitüye; Ingilizce müterdmi Fransaca mötercimî Memur Desinatör (Teknik Ressam) Teknik Operatör alınacakür. Mütercimler (1250 lira baremiçi üıtisas kadrosunu) Memur (baremiçi) Desinatör ve Teknik Operatör (baremdışı D cetvelinde üç üst dereceyi) Maaş veya ücret olarak alabileceklerdir. Erkeklerin askerlik yapmış olmalan şarttır. Taliplerin Eylül 1968 sonuna kadar şahsen ve bir dilekçe ile Salıpazan Dursun Han Kat 3 deki Enstitü Müdürlü• ğüne müracaatlan ilân olunur. KİRALIK Cumhuriyet Cad. Hılton Oteli karşısı 169/6 luks büyük, her • < > tonforu haız şahâne manzaralı daıre mesken olarak, aynı Apt. <\ \\ 2 No.lu daıresı tamamı parke 10 oda, her konforu haiz, şirket• lere ış yen olarak verilecektır. Mün 49 07 95. J •••••••••••••••••••••••••••••••••••»•••»•»»»» evde... her yerde: Cumhuriyet 10926 Deniz Kuvvetleri Komutanlığmdan Sevir ve Hidro»rafi DMrçci BaskaniıŞından bildirilmiştir. DEMZCILERE VE HAVACILARA 94 SAYILI BİLDIRI 23 Eylül 1968 ilâ 5 Ekim 1968 tanhlerinde 09.00 ile 24.00 saatleri arasında aşacndaki noktalan birleştiren saha içinde seyretme, demirleme. avlanma ve bu sahanın 600 metreye kadar olan yüksekliği can ve mal emniyeö bakımından tehlikelidir. EGE DENİZİ SAROZ KÖRFEZİ GİRİŞİ 1 ind nokta : E. 4558 No. lu Büvük Kemikli Burun fenerinden 346 derece ve 11 mil mesafede enlemi 40 derece 30 dakika Kuzey. boylamı 26 derece 10 dakika DoŞu 2 nci nokta : Enlemi 40 derece 36 dakika Kuzey Boylamı ?6 derece 14 dakika Dogu 3 üncü noku : Enlemi 40 derece 36 dakika Kuzey Boylamı 26 derece 17 dakika Dogu 4 üncü nokta : Enlemi 40 derece 30 dakika Kuzey Boylamı 26 derece 17 dakika Dogu. E VE HAVACTLARA ÖVEMLE DÜYÜRÜLÜR. ••••< >••••••••••••••••••••••»•••• Cumhuriyet 10928 Hacettepe Üniversitesi İthalât Bürosu İçin Yabancı Dil Bilir ELEMAN ALINAGAKTIR Hacettepe Üniversitesine Yüksek Okul veya Kolej mezunu çok ıvi Ingılizce bılir eleman almacaktır Ücret ehlıyete göre olup, ithalât islemlerinde tecrübeli olmak tercih sebebidır. Müracaatlann 25 Eylül 1968 tarihine kadar Ünlversite Personel Müdürlüğüne yapüması gereklidir. (Basm: A. 1249724*90/10918) (Basın: 24627/10942) APART&EKT FOR LEASE Furnished apartment Living room, dining room, studio or Hbrary, 3 to 4 bedrooms. mînimum 2 baths; maidroom. pıö^e w r i t e to P K 324 KARAKÖY tSTANBUL Rekiâmeıhk: 3585/10944 1 EDISON AZ SARFİYAT BOL IŞiK tiânıılllrr 8680/10937 (Basın: 24322/10919)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle