25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE DÖRT 5 Kasım 1968 gençlerln Fransad» yetlştlrllmesi kararlaştırıldı. Sultan Abdülaziz'in padişahlığı sırasında da bu üişkilere devam olundu. CTJMHURÎYET Napolyon rürkiye'nin aksimi için nüzakerelere ririşmişti Napolyan Bon&part, Transed» .vrildikten ve idareyi eline alıktan sonra genç padişab. III. ultan Selim ile uzun mUddet ıektuplaşmıştı. . Haddizatında ürklerin iyüiğinl isteyen mekıplari pek çok olmakla beraber, unların geneUikle, yapmacüc oluğu ve iki yüzlU bir siyasetin adesl bulunduğu ergeç anlaşüııştır. III. Sultan Sellm'e yazdığı mek ıplarda, daima, Türkleri Ruslaın aleyhine tahrik eden Napolon, zaman caman tehditler sauran znektuplar da göndermişr. Tarihi blr haldkattir kl, Naolyonun Türklere karşı tutumu ofc değişikti. Türkiyede hizmet lmak isteğine dalr dilekçesındei cümlelerle, Mısın işgâlindeki itabelerl, III. Sultan Selim'e lektuplan ve onun yerine padiah olan Sultan Mustafa İle yaışmalan ve bu yazışmalardaki ikirler, hiçbir xaman birbirini utmamıştır. Hattâ Napolyonun onralan fikir değlşörerelc TUridenin taksiml için, yabancı deretierle müzakerelere giristiği bii anlasılmıştır. Meşhur Lamarin (Türklye Tarihl) adlı eserinle, Moskova hezünetinl, Napolonun, TUrldyenin taksimine raı oluçunun, blr cesası addetmek edlr. Sultan Abdülaziz'in Paris Seyahati împarator III. Napolyon'un dâ veti üzerine Sultan Abdülaziz, 1867 yazında Fransaya gitti. Bu seyahat, oradaM 1leri sanat ve kültürün Türkiyeye gelişinl sağladı. Sultan Abdülaziz'in Paris seyahati İçin birçok yazılar yazıldıgından, burada bu seyahate ait fazla malumat vertlmesine lü zum görülmemiştir. Ancak, Abdülaziz'in ileri likirli blr padişah oluşu Türkiyeye dönüşünde birçok yeni müesseselerin kuruluşunu, bu seyahatin hayırlı neticelerinden saymak lazımdır. Sultan Abdülaziz'in ziyaretini III. Napolyon'un eşi Imparatoriçe Eugenie 1869 jnlvnda iade etti. tmparatoriçenin Türkiyeye gelişi büyük dostluk gösterilerine vesile oldu. 94 yaşına kadar yaşayan, uzun boyu ile, güzelliğiyle ve siyasi şöhreti ile dünvaca tanınan imparatoriçenin Istanbula ait çok samimi hâtıralan vardır. Bunlardan bir kısmını olsun ckurlarımıza sunmayı lüzumlu buluyoruz. 3. Selim ve Napolyon 1*56 Pari» antlasmssı Anzalandıktan sonra (bu Ublo yıllarca Franss Hariciye Neaaretinde anlı Miuakereye Türkiye •dına Âll Pas» lle Ccmll Bey katılmıslardır. Napolyonun Mısın işg&li ve bunu guya Osmanlı Imparatorlugu lebine yaptığını imâ eden tu Yazan: Taha TOROS gailelerle ugraşmaya elverişli değildi. Mehmet AU Paşanın İsyanı, hattâ Anadolunun ortasına kadar ilerleyerek saltanat tebeddülüne yolaçan söylentilerin çıkması, bütün Avrupa devletlerinl telâşa düşürdü. Bu arada Ruslar, Fransızlar, Ingilizler bu konu ile yakından ilgilendiler. II. Sultan Mahmut, Fransızlara daha çok güveniyor, eski dostluklardan umutlu bulunuyordu. Mısır işi maslahat yolu ile halledilmek isteniyor yabancıların yardımlanndan da faydalanılması uygun görülüyordu. Parise elçi olarak Mustafa Reşit Paşa gönderilmiş ve bundan sonra, politikanm at oynattığı yer olan, Fransada devamlı şekilde kuvvetli elçiler bulundunılması prensip olarak kabul edilmişti. Y AR IN : Fransızlarla son ilişkiler Abdülaziz'in bu fotoğrafı, 18€7 yılında Paris'i jiyareti gırasında David ve Dichier tarafından yapümıştır. Ash Paris'te MUU Kütüphane'dedir. tumu, o zaman için, Türkleri ha reketsiz bıraktı. Çünkü devletin içyüzü düzensizdi. Napolyondan sonra Mısır valisinin isyanı ve II. Sultan Mahmut'un, III. Selim gibi yapmak istediği islâhat, dış Disf Bond II. Sultan Mahmut'un padişahlığı süresince Fransa politikası, ara sıra zikzaklar yapmış olmasına ragmen, her iki milletin ananevl dostluğuna uygun şekilde yüriitüldü. Oğlu Sultan Abdülmecit, küçiik yaşta tahta çıkınca Türkiyenin idari ve siyasi hayatında bir yenilik devri olan tanzimat ilân olundu. Tanzimatı Idare edenler aydın, batüı devlet adamlanydı. Sultan Abdülmecit de babası gibi Fransız dostluğunun hayranı oldugundan etrafında Fransız kültürü almış insanların bulunmasma itina ediyordu. Fransızlar bir aralık bu dostluğu daha çok artırmak maksadıyla Kıral Louis Philippe'in oglu Duc de Montpensier'i Türkiyeye gönderdiler. Kıralm oğlu, Beylerbeyi Sarayında misafir edildi. Sultan Abdülmecit, mükellef bir ziyafet verdi. Türk Fransız dostlugu yeni gösterilere sebep oldu. Ruslarla Türkler arasında başlayacak olan Kınm savaşında Fransızlarla Ingilizler Türklerin safında yer aldılar. Neticede bu savaş Ruslann su!h istekîeriyle sonuçlandı ve 1856 Paris anlaşması yapıldı. Tanzimat sırasında Türk Fransız iüskileri HALİKARNAS BALIKCISI 66 Mağarasında değilse, harman bekçileri için yapılmış kulübelerin birindeydi. Onu nasü olsa arar bulurdu. Cennet, İmdad'a gider ve onu ararken zaptı yeler tarafından görülmekten çok korkuyordu. Çunkü onu gören zaptiyeler, İmdad'a gitmekte olduğunu anlarlar, kendisini izlerler. İmdadın gizlendiği ye ri öğrenirlerdi. İmdad'a giden yolun öncesi çok engebeli ve yer yer ağaçlıktı. Sonrası kır kıraçtı. Orası, yeryüzüne ya bancıydı sanki. O dağ taş kargaşahğı başka bir dünyadan, uzak bir yüdızdan yıkılakoymu} gibiydı. Şurada ayak üstüne üç hörgüçlü bir fil gibi yükselen koca koca dağ parçalan görülüyor, orada kayalar arasında kıvır kıvır kıvranan geçitlerden geçiliyordu. Çevresini yadırgayan bir dağ taş çıldınşıydı o yer. Ama ötede beride tanma elverişli yemyeşil yer ler de eksik değildi. Imdad, kara keçilerin uçurumlarda sıçraya sıçraya uğradıklan iki mağarayı ve ke çilerin oralara nasıl çıktıklannı görmüştü. Köylülerin harman zamanında tarlalarını geceleri beklemek için çitden ve otdan kulübeler yapmışlardı. îmdad o kulübelerde yatmazsa o mağaralarm birinde bannırdı. O mağaralar. çalıçırpı ve başka yeşilliklerle örtü lüydü. Ve sanki yeryüzünü unutmuş hoş köşelerdi. Bir de önlerindeki geniş bir alanı, tâ yukarıdan göz aitında bulundurabilirlerdi. Jşte bunlar, Imdad'la Cen net'in düğün odalanydı ve evleriydi. Cennet sabahleyin yola düzüldü. Ağaçhğın içinde dört yanını can kulağıyla dinledi. Çıt bile yoktu. Bu iyiydi, ama biraz ilerleyince bir takntı dnydu. Aca ba toprak kayması mıydı o? Hani sıcakta kuruyan bir kaç avuç toprak, durup dururken yamaçtan aşağıya bir takırtıyla kayıverirdi ya. Yoksa bir insan adımı mıydı? Cennet'in yüreği ağzına geldi korkudan. Kız, bir kovuğa büzülüp sığındı. Epeyce bekledi. Kollan bacaklan ağnmaya başladı. Takırtıyı gene derin bir sessizlik izledi. Belki takırdıyı geçen bir karaca yap mıştı. Yavaş yavaş kovuğundan çıktı. Dalların göl gesinde birkaç adım attı. Ama ağaçlarm altından açı ğa çıkmadı. Ne olur ne olmaz, göriilmek istemiyordu. Ağaçlarm dallannda birkaç yeşil an kuşu gördü. Konduklan yerde düşünüyorlarmıs gibi duruyorlardı. O çok ürkek kuşlar, orada bir tehlike görmüyorlardı ki, oradaki dallara konmuşlardı. Sonra gökte bir atmacanın çark ederek alçakta uçmakta olduğunu gördü. Yere bakıyordu, mutlaka bir yılan ya da tarla faresi kolluyordu. Yakında bir insan olaydı, korkar yaklaşmazdı. Kız doğayla yaşayan doğa yavru su olarak kuşlardan güven aldı. Dimdik yürüdü. îmdada gidişinin her dakikasında belki bir yıl yaşıyordu. yaşantı hızıyla. Uçurumlann Önüne gelmek için suların kararmasını beklemiyecekti. Çünkü îmdad mağarasmdan aşağısını gözlüyorsa, Cennet'i alaca ka ranhkta kolay kolay seçemezdi. Imdad'm göz yayhmına gündüz gözüyle girmeliydi. Yol uğrağmdan uzak yerlerden ıssızlık içinde yürüdü. O kimsesizlikte İmdad'a yaklaştıkça adunlannm çabasmdan ziyade sevincinin hızıyla uçuyordu. Köyde ağaçlarm canh olduğu, her ağacın bir perî kızı olduğunu anlatırlardı. Her peri kızı ağacın göv desinde saklanır, gcçen yolcuya sezdirmeden gövdesi nin kabuklannı aralayarak bakardı ona. Sonra peri kızları birbirine yavaş yavaş seslenirler. rüzgârla birbirlerine fısıldaşırlardı. Fısıltılar arasında Cennet, uçurumun önüne v«r» dı. Uçurumdan sert ve sevinçli bir ıshk çınla(dı. Cennet ı ıslığı iyi tanırdı. Hemen uçurumdan asağı biri nin acele inmekte olduğunu gördü. Iradad'ü inen, Ona: « înme ben geliyorum!» diye bağırdı. Cennet'in bağırışı, Imdad'uı kulağına uzakhktan olacak ücra bir kuşun uzun uzun ciyiü... ik etmesi gibi çalmdı. İmdad'ı hemen herkes seviyordu, önceleri ona seyrek seyrek iş verirlerken. şimdi onu doyuracalc kadar iş ısmarhyorlardı. Îmdad, mağarayı enikonu döşemişti. Bir de bağlama almıştı. Dinlenmek için onu arasıra zımbırdatırdı. Köylülerin söylediklerine göre onun peşine düşen zaptiyeler olsaydı, köylüler onlara herhâlde rastgelirlerdi. Sanki hükumet İmdad'ı unutmuştu. Onun için Cennet sık sık annesine uğrar, bir gece kalır, heykesini doldurup sırtlar, mağaranın yolunu tutardı. Ama bir gün karnında bir çocuğun oynadığını sevinçle duydu. Kadmhk utancı mı ne? Her neyse, Cennet mağarada, İmdad'ın önünde doğurmak istemedi. Doğumu yaklaşmca Çavdarh'ya annesine gitti. Bir sabah erken, gün doğmak üzereyken, Cennet'i doğum sancıları tuttu. Tan ışığı yükseklerden kapan altın bulutlar, giineye doğru gofe yolculuklarına giderken Cennet doğum işine girişti. Göğün bir ucundan öteki ucuna dek, günü müjdeleyen bir tathlık vardı. Cennet çocuğu doğurdu. Çocuk erkekti, akarda yuvdu. Çocuğu doğururken ağaran o ilk gün, Cennet'e güzel günlerin en güzeli oldu. Çocuğu göğsüne bastı, memesinin ucunu çocuğun dudaklarma verdi. îlkönce çocuk almak istemedi. Ama az sonra açlıkla gırıl gınl emmeğe koyuldu. Yüzü kızardı, uyudu. Tâ yükseklerde bir kartal ya payalnız uçuyordu. Cennet'in bakışı tâ yükseklerde kanat üstünde duruyor gibi uçan kartala takıla kal dı. Gözleri gökteki kartal'a baka dururken yüzü de mutluluğun hayranlığıyla aydınlanıyordu. Koynunda uyuyan çocuğuyla Cennet de güneşte uyııye kal dı. Her ne kadar yüzeyde bir tehlike görünmüyor idiyse de, Îmdad dağdan inmiyor Cennet ona gidip sık sık kahyordu. Bu durumları doğal değildi. Ama yine de mutluydu ikisi de. Imdad'm evlendiği, hattâ bir çocuğunun da olduğu kulaktan kulağa fısıldana fısıldana yol aldı ve ağaların kulağına vannca kızıl kıyamet koptu. Ağalar birbirine düşman idiler. Ama halktan biri ağaların birine baş kaldırınca, onu ezmek için hep birlesirler. bir olurlardı. Ağalar bunca çaba harcamışlardı. bu çabalar sayesinde İmdad'ın çoktan öldürülmüş olduğunu sanıyorlardı. Bu anlı sanlı ağa ların her biri, şaka değil kırk elli köyün haraç keseni ve ali kıranı, ulu eşraflarındandı. rar) ^ Denilebilir ki, Kınm muharebesi ile, Pariste imzalanan anlaşma, müttefik sıfatıyla Türklerle Fransızlan daha çok kaynaştırdı. Devlet Başkanları bu dostluğu o kadar açığa vurdular ki, hiç âdet değilken Türk padişahı 1856 yılının 4 şubatında Istanbuldaki Fransız elçiliğinde verilen baloya gitti. O zamanki Fransız elçisi Thouvenel idi. Daha evvel III. Napolyon, Sultan Abdüîmecit'e Lejyon Donör nişanı göndermişti. Padişah bu nişanı göğsüne takarak at üstünde sefarethanenin bahçesine girer girmez, balodaki bütün diplomatlar, generaller hanımlan ile birlikte avluya koşup büyük tezahürat yaptılar. Fransız bandosu, bu sırada Türk marşı çahyordu. Elçilik binasına girince sefirin odasında padişah elçi ile bir müddet başbaşa kaldı ve Parise anlaşma için Türkiyeyi temsil edecek olan Âli Paşanm, Fransız imparatoruna tavsiye edilmesini istedi. Bu görüşme tercümansız yapıldı. Çünkü, Sultan Abdülmecit, Fransızca konuşabiliyordu. Daha sonra padişah, balo salonuna girdi ve danslan seyretti. Buna karşıhk olarak Fransa Imparatoru III. Napolyon da 1 nisan 1856 tarihinde, Pariste Türk sefarethanesinde tertiplenen baloya gitti. Sultan Abdülmecit devrinde Fransa ile geniş bir kültilr münasebeti kuruldu. Orada bir (Mektebi Osmani) açıldı. Devîet idaresinde çalışacak kıymetli III. Napolyon ve Sultan Abdülmecit Sinop Kız İlköğretmen Okulu Müdürlisğünden: C 1 n s1 Giyim malzemesl Çektipi sandalya Miktan 13 kalem 300 adet Muhammen tutan Lr. Kr. 190784.00 9000.00 BUDİN KÖPRÜSÜ •• " •• •• Oçicl teminatı Lr. Kr. 10789.20 675.00 Tarihi t H A LEN t N Saati Sekli 11 10 O O K 1O K 21.11.1968 21.11.1968 Kapalı zarf Açık eksiltme Tarık Z. KIRBAKAN UeM, Saç ve ZOhren Hastalıklan Mütehassısi tstiklSI Cad. Pannakhapı No 66 !>!: «4 10 7S Yukarıda yazılı İkl kalem malzeme ihaleye çıkanlmış olup eksiltme okulda yapılacaktır. Şartnameler mesal saatlerinde okulda görülebilir. tsteklilerin 2490 sayılı kanun niikümlerine uygun şekilde hazırlayacaklan teklif mektuplannı ihale saatinden bir saat evveline kadar Komisyona vermeleri, Postada vakl gecikmeler kabul edilmez. (Basın: 27063/13387) Seyir ve Hidrografi Dairesi Ba^kanlıŞmdan bildirilmistir: DENİZCİLERE VE HAVACILARA 122 SAYILI BÎLDtRİ 12 ilâ 15 Kasım 1968 tarihlerinde 09.00 i'e 17.00 saatleri arasında aşağıdaki noktaları birleştiren sahalar içinde seyretme demirleme, avlanma ve bu saha'.arın 3200 metTeye kadar olan yükseklikleri can ve mal emniyeti bakımından tehlikelidir. KARADENİZ EREĞLİ VE BARTIN ÖN'LERİ K 5 ve K 6 SAHALARI. • BlRtNCt SAHA: K 6 SAHAS1. 1 inci nokta: Enlemi 41 derece 19 dakika Kuzey Boylamı 31 derece 27 dakika Doğu E. 5826 No.lu ölüce feneri. 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 19 dakika Kuzey lîoylamı 31 derece 06 dakika Doğu 3üncu nokta: Enlfclni 41 derece 32 dakika Kuzey Boylamı 31 derece 09 dakika Doğu 4üncfi nokta: Enlemi 41 derece 36 dakika Kuzey Boylamı 31 derece 25 dakika Doğu 5 İnci nokta: Enlemi 41 derece 26 dakika Kuzey Boylamı 31 derece 45 dakika Doğu. lKl.NCt SAHA: K 5 SAHAS1. 1 inci nokta: E. 5019 No.lu Filyos Fenerinden 247 derece ve 2.5 mil mesafede, enlemi 41 derece 33 dakika Kuzey, boylamı 32 derece 00 dakika Doğu. 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 50 dakika Kuzey Boylamı 32 derece 00 dakika Doğu. 3 üncü nokta: Enlemi.42 derece 05 dakika Kuzey Boylamı 32 derece 32 dakika Doğu. 4 üncü nokta: Enlemi 41 derece 51 dakika Kuzey Boylamı 32 derece 45 dakika Doğu. DENÎZCİLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYURULUR. (Basın: 26907/13384) DENIZ KUVVETLERİ KOMUTANLIGI Deniz Kuvvetîeri Komutanlığı Seyir ve Hidrograîı Dairesi Başkanlığından bildirilmiştîr: DENİZCİLERE VE HAVACILARA 119 SAYItl BİI.DİRİ 6 ve 7 Kasım 1968 tarihlerinde U9.00 ı)e 17.ÜU saatlen arasmdf aşağıdaki noktaları birleştîren sahal&T ıçmd sevretn e , demirleme, avlanma ve ou sahaların 2i)(ı(> metreye Kadar ola" yükseklikleri can ve ma) emniyetı bakımından tehlikelidir. K.*RADENtZ İSTANBLL BOĞAZI GIRİŞİ BİRtNCİ SAHA: K 14 SAHAS1 1 nc'. nokta: Enlemi i\ derece 13 dakikn Kuzey Boylamı 29 derece 09 dakika Doğu E 4958 No. iu Anadolu tenerl. 2 nci nokta: Enlemi 41 derece 27 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 15 dakika Uofu 3 ncü nokta: Enlemi 41 derece 22 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu. 4 ncü nokta: Enlemi 41 derece 11 dakika Kuz^y, Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu. tîtİNCt SAHA: E 15 SAHAS1. X n d nokta: Enlemi 41 derece 14 dakika Kuaey, Boylamı 29 derece 07 dakika Doğu E 4956 No. İu Rumeli fenerl. 2 ncj nokta: Enlemı 41 derece 28 dakika Kuzey, Boylanu 29 derece 01 dakika Dogu. 3 ncü nokta: Enlemi 41 derece 25 dükifca Ku?ey, Boylamı 28 derece 58 dakika üogu. 4 ncü nokta: Enlemi 41 derece 18 dakika ttuzey, Boylamı 28 derece 47 dakika Dcgu DENİZCİLERE VE HAVACILARA ÖNEVJ.E DLYURULUR. (Basın. 26720/13386)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle