18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHtPE DÖRT Kasım 1988 CUMHURÎYET Dokns ya^mdaydım. Kemanda bir arkadaşımı» vardı aynı nnıfta. Sarışın, romantik bir çocnk. Tent baslamıstı kemana. Amı onun «do re ml !a »ol» leri bana bir sonat sribi z?lirdl herhalde.. O çalar ben dinlerdim, o çalar ben bale yapardım. Bir de en büyiik arzoran; bahçede oynanan «yakan top* veya «saklambac» gibi eşıli oynn larda beraber olmaktı. Hâlen arkadaşız. O da operada. Şimdi o çocukluk aşkını düfündükçe gülüyorum. O kadar aklımdan çıkmış kl!. kan'a çLkarız. Degişti ciefişeeek derler. f*etice yok. öyle bir hava oluvor ki içerde.. Artık girke kokuyor. Biraı bava diye deli oluyorsunuz. Altmıs kişi etrafınızda. \dım atacak yer yok. Sigara içenler bir tsraftan. Kapı: «Güm!» diye kapanır. Piyanist bir sey anlarnaz. Hoca deli olur. sen ne yap tıgını bilemez^in o sinir içindeÇantanı kaptıjın gibi gelirsin.. Sesi i'vanla titriyor. Allahtan ki, roller yetişiyor imdada. Onu bu katı gerçeklerden çekip götürüyor zaman zaman. O vakit de sessizlikten çay n her şeyden nefret ediyor. Her temsilden sonra bir an önce sessizlifce kavnşmak isterim, diyor. Meselâ çoSu arkadaşlar prömiyerleri kutlamak için kulüplere eitmevi tercih ederler. Ben nefret ederim. tnsanları eörmekten. klâsik müzijin üstüııe miizik dinlemekten nefret ederim. Şevket Güventürk: Meriç oynadığı rollere kendini tamamen veren hir insan diyor. Temsilden dönüp eve geldigi zaman bile bazı günler, o havadan kurtaramaz kendinl... Bir sey söylerim dnymaz bile. Çünkü kendi âleminde.. Bir masal kahramanını eş §eçmenin de bir takım mahznrlan var elbet. Daima bulutların üzerinde gezen, söyledikleriniı! duymayan, duydnklarını anlamıyan bir başka dünyanın insanı ile bir çatı altında beraber y»samak kolay deçil. Bana göre giiç deçil, diyor Şevket Güventürk. Karım oldn£u içhı bambaska ama, ben herkese yardım etmekten zevk alan hir insanım. Onn neseli görmek için yapamıyacagım sey yoktur. Güç olan tarafı.. ne bileyim, ml desine düskün bir insansanız, güç tabiî. Her zaman evde yemek buiunmaz. Bulunmaz elbette. Ormanda nyuyan güzelden. vahut Romeo'nun Juliette'inden de, mutfağa girip size bir kuru fasulya veya bulgnr pilâvı pisirmesini, ya da börek açmasını istivemezsini» ya... Çaresiz açlığı »ineye çekmek gerek!... n fîJ\ HAIIRALARI R p ro S N e c l â ö ot i SEYHUN Asi kuğu.. Oknl yıllanndan enteresan bir olay! îlk temsiilerimizi vermeye ha.şlamıştık. O zaman «Kufn Gölü» nün ikinci perdesini ovnuyorduk. Ben kiiciik sınıftım. Ama hoca beni oynatmak istemisti. Büyükler oynamıyor ben seçildim diye, çok ho«uma çitmisti. Bu rolün verdiji ba/Ia kendimi çok befenmiş bir tak'm tavırlar takındım. Meselâ hoca: «8nnu yap» divordn. «A., yapamam». «Bnnu yap» «Onn da yaparnam». Temsil zamanı gelinee, boca en zor kısımları bana oynattı. O perdenin sonnnda gayet basit bir kısım vardır. Ben hemen üzerimdeki tüyü çıkarıp, arkadasıma verdim. Arkadasım o kısmı hitirdi. Bfn de zannettim ki, o selâm verecek, bcni de kor dodan alacak'ar, ben de selâm verece|im. Ama hoca öyle yapmadı. Arkadaş her teınsil ikinci perdeyi ovııamıs eihi selâm veriyordu. Ben kordo'nun arka sında, hiç bir sey yapmamıs fibi yürüyordum. Bu korknnç ızdırap yerdi bana. Her temsilde aSlıyordum. Sene sonnnda hoca: «Ru eüzel bir ders o'ıin sana» demisti. t'steMk her sene 10 alırken o sene 8 verdi o baleden bana. Ne ıztırap yani! Ne ızdırap!.. Çoüu arkadaslar pek phcmmiyet vermezler. Ama bcnim her şeyimdi bale. Bütiin dünvam!.. Okul yıllarında oynadi&ınıı roller arasında sizi en çok etkiliyen haneisiöir? Meznn olmama iki sene kala, Giselle'de ovnamıstım. Tam benim yaşıma eöre bir baleydi bu. 1718 yasındaydım, sahnede gene 1718 yasında bir kızı canlandırıyordum. Sevdi&i prens ntruna deli oluyor, kpndini öldürüyor falan.. Ben de çok romantik oldufnm için o rolü çok «evmiştim. Diyebilirim ki. en çok sevdifim eserlerden hirisidir Giselle. Zaten ötedenberi daha çok hisli. ve dramatik haleler bana tesir eder. Röportajı izliyen eşi, burada karıştı söze: Ama romantikliSinfn yanıgıra erkekçil taraflan da varmıs, dedi. Meselâ kayınbiraderim soka^a çıkar, dayak yermiş. Meriç de onu döveni dövermiş. Evet, diye kahkahalarla sül dö Meriç Güventürk, dogrn! Ço cnliiüfnmda çok knvvetll bir kızdım. Afabevim^e hövle nazenin, ha'talıklı büyümiiş bir çocuktu. Az yemek yerdi, ber şeye kırılırdı. Onun kınlması da dnkıınıırdu bana. Onn hirpalıvaniarın karsısına h?n çıkirdım. Onn dövenlcri ben döverdim. Kavçalı yumnıklu hâtıralar birbirini kovalıyor artık. Ben hafta sonlan eve selinee, benimle ya giireş, ya boks yapmaya kalkardı herr?n. Ben derdim kf: «Biraz evcilik ornıyalım. biraz da boks yapalım, sırnvla.» Ama 0 dinlemezdi. Söy le bir dalardı. Arkadaslarından ötrendifini bpnde denerdi. Kafanı korn!.. Koltu^a carpardim. yerlerde ynvarlanırdık. Her seferinde odamızdan kajımız patlamıs 5yle çıkardık. Bn yürden ben otoma tikman erkek gibi yetiştim. Sonra oknlda tiyatro ile bale arasında füreş müsabakaları yapılırdı kırlar arası. Baleden bir •ek ben (firerdim. On k!«irle bir ben basa çıkardım. Bütiin gün provalardan sonra, düsünün, bir de güreş, bir de kostnrmaca.. Onnn haricinde hir kutu bisküvi. çikolata, yemiş îi lân, evden haftihk ?etirdi6>m ne vaısa ye.. Mide bn kadar. Oknl hayatım hep bövle geçti yani. Bir de misket ovnardım çok. Küçükken görseydiniz, ma hallede «Hayta» derlerdi bana Gülıiyor: Halen de dogru dürüst yürfidüğfimü hatırlamıyorum. Me»elâ şimdi kendime gelirim. Kızılay'da kosuyomm. Çok ayıp de|il ntl? Bir banım giizel güzel yürümeli sokakta. Ama imkâ ru yok. Çanta elde.. Pat, pat, pat... Merdivenleri birer birer çıkamam. Şevket bazan bana «yavaş» falan der. Ne gczer... Kolnna glrer, haldır haldır gide rim. Rome o'nun Juliette'i ile ayni çatı IMpT'jf* altmda Güventürk Meriç GSventfirk e*i Ue beraber. «Her temsilde sahneye çıkıacay* kadar korkunç bir heyecsn çekerim» (üyor. Saçlan omuzlarından a?ağı 1jıktan bir sel gibi iniyor. Kuju misali bir boyun, manâh çekik bir yüz, ince uzun bir boy.. Bır masal kahramanı sanki.. Ormanda uyuyan güzel, ya da Juliette!.. Çabuk çabuk konuçuyor. Jestlerle. Baçının her hareketinde ışık seli yer değiştiriyor. Bir önüne düşüyor, bir mrtından a$ağı akıyor. Çofra insmn oknlnnn pek aromaı belki, diyor. Amı ben anTornm. Oknl bayatı benim için çok tatlı hâtıralarla dolc. Belki de hep balenin çevresinde dönüp dolaştığı için.. Bale! Büyülü, şiirll, gerçek dışı bir dünyanın kapılannı açan sihirli anahtar. Meriç Güventürk, dokuz yaşında Konser vatuarın imtihanına girip de leyli kazandığı günden bugüne, o gerçek dışı dünyada yaşıyor. Öyle normâl, çocukça oyun lar oynadığımızı hatırlamıyorıın» hiç, diyor. Bir rüya âleminde yaşardık. Meselâ hoca «Bugün nekadar güzel dansettin> dcse, bütiin gün onun sesi «Bugün ne kadar püzel dansetne onun sesi knlaklarırada nvnrdum. Balede hayâl âlemine atılan bu ilk adım, aşka atılan adım Bale benim bütün dünyam! Sever • miydİTiiz geometri, cebir gıbi deri'.eri? Cevabını 0 söylemeden ben biliyorum zaten. Hay'ır, diyor. hiç sevmezdim. Zoraki çaîışırdım... Bn aşik.ir!.. E^ı cene pülüynr: tîtimas olmasa, geçemezmiş yani.. Meriç Güventürk : E\et, diyor, dnSru. lmtihana girerdim: «A.. Hosçcldin Meriç derlerdi. Ah kızım sen cok fazia yoruluyorstın. Ayakta dur ma. Bir iki şey söyle. yeter..» Çok sevilen talebeydim okulda. Çnlısırdım da... Ama çalışır kcn daima baleyi, rolümü düşünürdiim. Ders aklıma girmezdi. Çok güzel ders anlatan bir edebivat hocamız vardı. Provadan rıkıp ş;c!digim için onun anlatı?ı ııyku verirdi bana. Tembel talf':• : •:,.. '•'••<:ı a r k a Diçl Bond MOOCSTY sında oturuyorum. Bir gün bana: «Sürnen, Siimen demiş. Ben duvmnvorum. Dalıp gitmisim.» Simdi de öyle. Çok kere bulutların üzerinde dola.şıyor, rolle rinin etkisinden kurtaramıyor keııdisini. Su katı gerçekler de olmasa. Hayâl diinvasının tadı11 hozan katı eerçekler. Deli o1 luyor provalarda. En mühim meselemiz su bi na meselesi. biliyorsunuz. diyor. Halkevinde çalışıyoruz, üçüncü tiyatroda. Artık binanın ne tarafım tutsanız, yıkılıyor. Geçen sene farelerle, böceklerle falan sovunııyorduk. Sonra salon 0 ka riar kiiçiik ki.. O salonda nıeselâ 20 kişi ders yapıyornz. Bir step yapacaksın, önüne duvar çı kıyor. Sonra doSru çalışman lâzım. Arkadaşına çarpacağın için yanlış çalışıyorsun. Biz 7 senedir bu dSva için belediye baskanına çıkanz, Başba Y ARI N A LP A T VE POKO • MOKO ÇETESİ DENİZ GURBETÇİLERI 87 Söziin burasmda, Boz Hasan: «Pekey, Ateşoğluyla Kocagöbekoğlu ns olacak?» diye sordu. Karakulak: «Kocagöbekoğlugiller azdır, zaten topu atmak üzereler. Ateşoğlu'na gelince ondan Yunanlılar da korkuyorlar. Yunanlılar bana bir elektrık âieti bir de su geçmez iki kablo verdiler. Onların iki ucunu bir kapsula sokacağız. Altı ay önce ilk clünya savaşmdan kalma bir mayni denizden çıkard:k ya. Seksen kilo dinamiti evde sakladım. O dinamitleri su geçmez bir torbaya koyacağız kablolu kapsulla beraber. Ateşoğlu arkadaşlanyla depozitoda uj'urlarken, gece ortası torbayı depozitonun yanır.da denizin dibine bırakacagız. Bu ışi Baz Hasan eyi yapar. Kablonun öteki uçlannı elektrik âletinin bana gösterilen yerlerine dokundurunca dinamitler patlayacak. Değil depozitoyu içindeküerie, o kadar dinamit koca bir zırhlıyı havaya uçurur, Böylece Ateşoğlu lşinl de temizlemiş oluruz», dedi. Karakulağın kabadayılan, bir agızdan, «Çok •bilm:ş?in aî;am». dediler. Bodram'da, Karakulak ve kabadayılan, başbaşa verip bu sözleri ettikten iki gün sonra, Ate.şoğlu'nun dalgıçlan, hiçbir şeyden baberslz , yaşama sevincinin masumluğuyle «hey, hey güzel dünya», deye türkülerini göklere salıverlyorlar, b.î'ık vapura dalaçıka işlerini pürüzsüz, mutlulukla görüyorlsrdı. Ama bir akşam dalgıç kayığının hava pompası sakatlandı. Pompanın kiml demir parçalannın onarıîması gerekiyordu. Oranın en yakm demir ustalan da Datça llçeslndeydi. Onun içîn Ateşoğlu onanlacak parçalan alıp hemen Datça'nın dağ yo'.una davrandı. Demirciler «bu parcaların onarımı inre iş ister, bunu yapsa yapsa Savran köyün irham!, «Elektrik Imam» yapabilir» dediler. Ateşoğlu, Elektrik Imarmn köyüne yasst r.amazından az sonra vardı. tmam, Çavuşoğlunda askerî muhabereciük etmiş, elektrik ve telefonculukta usta ohauştu. Köylülerin çok sevdikleri orfu malı imamm Tann aşkı azalıvermiş miydi ne? O <;ıra Tann aşkını alevlendirmek için, kendi imbikten çektigi has üzümden yapılma mis gibi rakıyı parlataparlata demlenmekteydi. Elektrik îmam hemen kollannı sıvadı ve ince eğeler ve makaplarla istenilen onanmı yapıverdi; karşılığmda da para almadı. Ateşoğlu, Elektrik İmam'da işinl bitirince, sabaha karşı gün ağarmadan dönüş yolunu tuttu. *** O gece, Uzun Ada'nın karşı kıyısında, Karakıılak'la kabadayılan, sık çalılıklarm arasına gizlenmişlerdi. Duyulmamak için fısıldayarak konuşuyorlardı. Karakulak, ötekilere; «Tâ nedenberi seslerl kesildi, hepsi de uykuya varmışlardır. (Danacıların Yusuf'a dönerek ona) dinamitleri tam depozitanm altına yerleştirdin mi?» diye sordu. O günün akşamı, hava pompasım onarmak irin, Ateşoğlu'nun, Datça'ya gittiğini görmemişlerdi. Danacılarm Yusuf, «Merak etme ağam, dinamitler tam yerinde» dedi. Karakulak, «Eh öyleyse, bismillâh deyip iça başlayalım. Ama ben şimdi dinamitleri ateşleyeceğim. Danaların Yusuf benimle beraber kalsm, sıs hepiniz Tek'rburnu'nun öteyüzüne koşun ve gizlediğimiz motorun biriyle far^'ap Bodrum'a yol alın. Bodrurr'dan hiç aynlmamış ve peceyi orada geçirmişsiniz gibi, sabah herkes uyamnca evlerinlzin kapılanndan çıkın. Sizi elâiem görsün» dedi. Çu lâf üzerine kabadayılar Tpkir'in alt limanma seyirttiler. Karakulak, akümülâtörün düğmosine bastı. Dağıdağa ka\uşturan bir kıyamet kopru. yaman bir yer depremindeki gibi. KarakulaMa Danacılar'ın altında yer kalgıdı, cleniz dibinden ^avaya doğru bir şimşek çaktı: Denizde bir volkan patladı sanki. Kayık ve insan parçalariyle deni.îler göklere uçtu. Koca Datça yanmadasiyle çevredeki adalardan bütün kuşlar uyanıp, çığnşaçığrışa kanadp. kalktılar. Yaban yaratıklar; çakal, kurt, ayı; uzunuzun ve çok acı uludular. Sporad adalan; en beridekilerden en jzaktakilerine dek dakikalarca re sırayla gürlediler. Sanki uyuyan dogamn. büyük bir çirkinlik canına kıymıştı. Karakulak ve Danacılar bile yaptıklanndan korktıılar ve kendi'erinden tiksindiler. Sürünen adımlarla kıyıdaki bir r.kıntıya doğru yürürken, Karakulak'ın önündeki çalılarda sert bir çatırdı oldu. Karakulak'ır önüne. Ateşoflu'nun sesi. «ülan alçak! ne ypptı|ını a'ıladım. Seninle çoktandır görülmemiş bir hesabiTiız vardı.» dedi, kamasim çekti. KarakulsK «Bilhorum, hakhsın...» diyordu, ama sözlinü bi'irer:r''. Danacıların Yusuf. Ateşoğlu'nun başını parçalıyacak kadar büyük bir taş indirdi. Ateşoglu, din'ldiği yerden, bir ça,.ı yarması gibi deniz? düştü. Karakulakia Danacılar da. ikinci motora binip, Bodrum'a gitmek için Tekir'in güney limanına koştular. ^ArkHsı var) ^" veresim: AYHAN BAŞOĞLU BUDIN KOPRUSU i'r s+lı belınaı,4ffir &$\v Gflzipaşa Belediye Başkanlıığından Fıkdeniz Sahilinde flrazi Satılacaktır: CtNSİ Muz. T'irfanf?!>' :;ıfc v r Dinlenm» > İsfanbul Asüya 5. ci Ticarei Mahkemesi Başkanlığından: Dosya No: 988,'8O îbmhlm AyTal tarafından Aristo Yuanidi ve arkadaşlan aleyhine agılan dâvanın muhakemesinde: Dâva ba.sit JSUIU muhakemeye tâbi olduğundan cevap yerrnek üzere tebli*ine ve duruşmamn 13.12.1963 gür.ü saat 14/30'da icrasına H.U.M.K.nun 509/510 uncu maddeleri gereğince ibraz etmek istedikîsri vesikalan en geç duruşma gününe kadar ibraz etmelerine ve duruşmaya gelmediklerl takdirde gıyap karan tebliğ edilmeksizin gıyaplaraıda duilan olunur. ruçmaya devam olunacsgı bu»uau 20 gün müddetle dâvaöy» 7»rln* kaim olmak üzer« parsel \o. Miktan M2. 4035 5300 3740 4900 Fiatı Lira kuruş S50 2.00 2.50 2.50 2.00 3.50 3.00 2.00 2.00 3.00 4.00 4.00 2.50 2.50 4.00 Tuları Lira Kurus 14122.50 10600.00 9350 110 12250.00 10000.00 15925.00 15000.00 10000.00 10000.00 15000.00 11000.00 16904.00 1133.Î.I1O 9390.00 18336.00 Lira Kuru* 1053.18 795.00 • ^ Teminatı evi yapımına müsait arazi > > • » » » » » » • » 1 2 4 5 6 7 3 . 8 11 12 13 14 15 16 18 5000 4550 5000 5000 5000 5000 2750 4226 4534 3756 4584 91S.75 750.00 1194.37 ll?5.00 750.00 750.00 1125.00 825.00 12CT.80 8511.12 704'5 1375 20 Gazipaşa Belediyesine ait o!up bu kerre psrsellenen 7 "ukarıda müfredatı yazılı gayrîmenkullerin satıŞ! 2490 «ayıh artırma eksiltme kanuçunun 31. maddesi gereğince kapalı zari usulü ile S 1/12/1968 pazartesi günü yspılacaktır. Arazinin etrah muzluk olup turfandacılık ve dimerımı: evi yapımına müsaittir. Parsellerin yolîarı a y rılm'ştır. Araziye ait müfsmm:m mSlumat her ıp"ın Beledivede görülebilir. Tâliplerin ihale günü saat 13 den önce teklii ve teninat mektuplannı '. 3elediyeye ibraz etmeleri ilân olurmr. Pottada nılrtıbu'üeak geefkmelerden mes'uHTet csbu' edflmeı. (Basın: 28266,14557)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle