22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE İKİ 13 Kasım 1968 CUMHUKtYET • • • • • • • • • • » • • • • • • • • • • Buğday ilhali ve iktisai politikası Prof. Dr. Gülten KAZGAN tüm iktisat politikası pembe baT urkiyede dayandırılnuştır; larıpolitikacıların, yallere keııdi muhajjidelerinde jarattı' bir efsaneyi nel fiyat endeksi 100 den 166 ya çıkarken, ilkel buğday satış fiyatları endeksi 100'den 200'e çıkrnıştır. Bu, büyük çapta buğday ithaUne «rağmen» böyledir: eğer itbalât olmasaydı, fiyat artışınuı çok daha kötü olacağına. fakir halkın temel gıda maddesinden dahi voksun kalacağına şüpbe voktur Diğer bir deyişle, iç üretun artışının yavaşlığı ve tüketim artışının sür'ati. fiyat artışlannın çok sür'atli olmasını önlemek ve halkın ekmek yiyebilmesini sağlamak için, buğday ithalini kaçınılmaz bir zorunluk haline getirmiştir. Yani, buğday ithali Türkiye'nin somut gerçeğidir. •••• •••• •••• ÖLÜMÜNÜN Z0. YIL1NDA ATATÜRK'ten ANILAR Uç Bayrak üç bayraktan birincisi orakçekiçli kızıl bayraktır, ikincisi seriatın yesil bayrağıdır, üçüncüsü Amerikan emperyalizminin elli yıldızlı bayrağıdır. Bız, bu üç bayrağı Türk yordu üstünde yalnız elçilik binalan üstünde çörmek isteriz. Devletlerin karsılıklı saygı ve dostluk anlayısı çerçevesinden eıkıp Türk topraklan üstünde su veya bu çerekçe ile dalgalanmaya baslıyan her »oy yabancı bayrağın karsısındayız. Türk topraklan üstünde yalnız Avjıldızlı bayrak dalçalanır. Bu bayrak millî bağımsızlığın timsalidir. Millî bağımsızlıgı bu bayrak korumaya yeterlidir. Metnleketimizi korumak gerekçesinin paravanasma sığınarak bu bayrağın yanma bir bayrak katanlara karsıyız. Iki bayrakh bir ülke, bağımsız vatan olatnaz. Bir yabancı bayrak. elçilik binalanmn dısına taşıp üstür, tesistir, radardır, ortak savunmadır. tkili anlaşmadır, kiralanmis top raktır, Amerikan kumandanlığıdır, Tuslogdur, muslogtur, gibi nedenlerle memleketi doğudan batıya sarmaya baslarsa. bilin ki milli bağımsızlık gölgelenmiştir. ^Şerıatın huküm surduğu yer vatanımdır> diverek ortays çıkıp ümmetçilik, sultancılık. Abdülhamitcilik vapmaya yeltenenlerin yesil bayrak özlemi. millî bilinç yoksullufundan doğar. ve vabancı bir devletin güdümünü benimsevip memleket dısında parti kurmava veltenen, bu partiyle Türkive adına komünist partileri koneresine katılıp Moskova u\duluâunda vürüyenlerin elindeki kızıl bayrağın da bu memlekette jeri voktur. Eğer bir millî birlik ihtivacında isek bu birliğin sınırlannı keskin bir bıçakla çizmeliviz: 1 Türkiyede üretim araçlarını devletlestirip emekçi sınıfını iktidara getirmevi Türkiyenin kalkınması için gerekli gören vatandaslanmız bulunabilir. Bu inanca katılan vatandaslar gün eeçtikçe artabilir. siyasi parti kurulabilir. Hep bilivoruz ki busünkü Türk sosvalistleri millî bağımsızlık ülkösUnü bayrak edinmis kisilerdir. Ama bu alanda baskaları çıkar da: Hayır arkadas, Türkiyenin kalkınması için Sovyet Cnmhuriyeti olması gerrklidir, Türkivede sosvalizm baska türlü kurulamaz... der ise bu fikirde kendine yakınlık bulanlara: Dnr arkadas. deriz. Bu memlekette her türlü siyasî harekete cevaz vardır. ama millî baeımsızlık çerçevesinde... Türkiye milletlerarası antiemperyalist harekete kendi «özünün sahibi olarak katılamazsa bizim kuşağımıza ancak serefsizlik pavı düser. Milli bağimsızlığı reddeden sol'un bizim aramızda yeri yoktur. 2 Türkiyede islâmın kosullarını toplum ahlâkı bakımından savunanlar, müslümanlığın erdemlerini vatandaslara aniatmavı görev belliyenler bulunabilir. Camiler vatandasiann tabii toplantı \erleri, vaızlar mimbere çıkmıslann sreleneksel hakkıdır. Ama iglâm ınancının bir sivasi akıma dönüsüp seriatçılık niteliğini kazandığı eün: Dor arkadas.. deriz, bu memleket lâiktir. Her soy inanca saytımız vardır, ama din rsası üzerine parti kurulamaz. Seriatçılık ve onun tabiî sonucu olan ümmetçilik iki seve avkındır: a) Millî bağıtnsızlık ilkeıtine.. demek ki milliyetçiliğe.. ve demek ki Atatürkçfilüğe avkındır. b) Müsptt bilimciliğe.. demek ki çağımızın gerçeklerine.. ve demek ki devletimizin temel ilkelerine avkındır. Müslümanın inancı özünden saptınlıp siyssî harekete Slet edildiği vt hu sapm» milliyetçiliğe millî bağımsızlık aleyhine gelistiği anda seriatçılık kesimine girmis olur. 3 Türkivcdr kapitalizmi savunan, özel tesebbüsle memleketin kalkınacağına inanan vatandaslar da bulunabilir. Bu fikir, bir siyasî evleme ve partiye dönüşebilir. Ne var ki sosyalist akım gibi kapitalist akımın da millî bağımsızlık çerçevesinde kalması gerekir. Eğer Türkiyedeki kapitalistler bir yabancı devletin bayrağı altına sığınıyorlarsa. ne sayçıya, ne de tartışmaya lâyıktırlar. Ben özel tesebbüsçüyüm... diyen kisiye sorarız: Nereye ksdar? Eğer gayrimillî özel tesebbüsü destekliyorsa övlc kapitalistin bu mllletin hayatında yeri yoktur. Amerikan emperyalizminin elli yıldızlı bayrağını özel teşebbüsçülüğü için teminat »ayan kisi Türk vatandası olmava lâvık değiidir. Kapitaüzmi komprador kapitalizmi çizgisinde savunanların siyasî hareketi gaynmillîdir ve millî bafımnzlığa avkındır. Atatürkçülükte böyle ;ey yoktur. Ancak «Milli oiduğu nispette özel teşebbüs» fikrt tartısmaya lâyıktır. Bundan ötesi vatan satıcılığına girer. Millî bagımnzlığa aykın sağ'ın Türk milleti arasında yeri yoktar. S îesil bayrak, orakçekiçli bayrak ve ettt yılâızlı bayrsk red S dedildikten sonra geriye kalan sınırlar içinde millî birlik ve be S raberlik olur. Ve bu ortak platformdan ileriye doğru yürttnebilir. S Bu sınırların dışına taşan her soy akım Türk millî bağımgızlığını S yok etmek, ve devleti çökertmekten başka işe yaramaz. S İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Dolmabahce'deki katafalk Ord. Prof. Dr. H. V. VEÜDEDEOĞLU okul 1920 yüı Nısan Jd.vımn başında imtıhanlara 'basladı ve Nısan ortasında >az tatıhne girdı. Bunun neden'ermden bırısı, okul bınasının bır bolumunun vaz ayUıı boyurıca askeri ışlere ozgulenmesı, oteki nedeni de yakmda açılacağı ilân edılen Millet Meclisinin memur kadrolarınm geçıci olarak oğretmenlerden kurulması ihtıyacı ıdı. Aynca bizim sınıfların sıralarından duzgünce olanlan, Meclis binası durumuna getirilen eski îttihat ve Terakki Kulübüne (bugunkü Inkılâp Müzesine) götüruluyordu. O zamanlar henüz muntazam ordu yoktu. Çerkez Ethem'in Kuvâyı Mılliyesı gönüllü topluyordu. Mektep tatil oiduğu için hepımiz başvurduk. Nüfus kâğıctına göre 18 yaşından aşağı olanlan almadılar. 18'inden yukarı valnız 5 arkadasımız vardı. Hepsi de gönüllü yazılıp cepheye gittiler. Salihli ve Demırcı muharebelerine katıldılar. Bizden yukarıki sımftan Salih Ağabey ve bi?ım sımftan sıra arkadaşım, Ahıskalı Tahsin sehit düştüler. (Uzun sure Millî Eğıtim Bakanlıgı Başmufettisliği görevinde bulunan) sınıf arkadaşım Lütfü (Erçin)ın pol orta parmağını kursun göturdu (Sonradan vâlilik ve umum nıudurluklerde bulunan) Memduh (Payzın) ve (Türkiye Büyuk Millet Meclisi Zabıt Kalemi Mudurü olan) rahmet'.i Salih (Onar) sağ salim gerı döndüler. Mustafa Kemal Vatan uğrunda hayatı hiçe sayan bu gençleri tabii tanımıyor, fakat mehmetçikle aynı hizada harb eden ve birçokları sehit olan binlerce, onbinlerce aydın Türk genci bulunduğunu büiyordu. Atatürk'ün Cumhurıyeti ve Devrimleri aydın Türk gençlığıne emanet etmesi bır tesadüf esen olmsyıp, bu gençliğe olan haklı inanının bır sonucudur. sanki «bir gerçek, bir doğru» üni gibi kaırıu oyuna sunmaiarı adetâ gelenekselleşmiştir. Fakat, olavla~ın doğal gelişitni hayaUele katı gerçekler arasmdakı çelişkiyi orta>a ko>unca tüm kamu o>u bir ha\ai kırıklığına düşmektedir. Gerçekten, iktisat oolitikamız pembe havallerle kara gerçeklerin çizdiği şekilleri belirsiz bir tabloya benzeroektedir. Buğday hikâyesi de \u efsanenin CD somut ve et. «aktüel» örneklernden biridir. !••• • ••• *•>• • ••• • ••• • ••a •••• »••• • ••• Bir efsane ekilise çevrildiğ 193033 yıllaruıda hubnbat üretiminin sür'atle artması bir ümit v bir efsanenin başlangıcı oimuştur. Türkiye, Avrupanın «hububat ambarı» olacak, bellibaslı ibraç üriinlerimiz arasına budağ da girehilecektir. 194830 döneminde hiç huğday ihraç edilmezken ihraç miktarmın 1952de 450; 1953de "IOO ve 1954de 950 bin tona vükselmesi. hu ünıitlcri destekleven başlıca ka>nak olmustur. Oysa. daha 1954"de Türkiye'nin hu bubat ve pamuk gibi ürünlfrde ABD'nin dünya pazarlarında rakibi olma ihtiraallerini inceliyen bir ABD'li iktisatçı, hu bubat konusunda en ufak bir ihtimaliı dahi bulunmadığını açık seçik beürtmiştir. lfiâO'lerde traktör ve ekilis genişlemesinin varattı£i efsanevj son vıl yeni bir buğday tohuımımın denenmesi tekrar ortaya çıkarmıstır. Her ikı efnanenin de sonucu aynı olmustnr. Türkive 1958*de:ı sonrc PL 480 kanalından (Türk lirası karsılığı) si'rekli buğday ithal etmek zorunda kalmış, içinde bulunduğumuz yU ise. Türk lirası ile ithal imkânı kalmadığmdan dövizle ithal zorunluğıı ortaya çıkmıştır. L J uçday konusuna gerçekçi bir bakış, Türkiye••* nin dünvadaki bellibaslı b\Jİ.day arrticisl ve ihracatçısı ülkelerle sürekli olarak rekabet et mesine ve iç üretimin tüketimi riirük çapta asacak bir eelisme göstermesine pek ihtimal olmadığını nrtava knvmaktadır. Bunun nedeni açıktır: Buğdav urün birimi basına çok toprak ve az pTPfk kullanan bir üründür. Dolayısiyle, tanm sal nüfus voğunluğu düşük ve topraklan çok jteniş ülkelerde ancak Oretim maliveti çok düsük olmaktadır Buna avnca. üretiı înin makinaUv mava el'prisl: olriuğu ürünlerln başmda buğdann eeldiei de eklenmelidir. Bundan ötflrüdür ki, kapital ve toprak fiyatr düşük emek fivatı yüksek olan fîlkeler dünvanın bellibaşh buğdav ihracatcılandır: *BD. Kanadr. Avustralva, \rjantin. Fransa bütiin bu niteliklere sahiptir ve hepsi dünyaııın bellibaşlı ihracatçılarıdır. iırkiyp bu imkânlardan yoksundur: Tanrada nüfus yoğunluğu yüksek, emek fiyatı düşük; fakat kapital ve toprak nisbi kıtlıgn çok vüksek ve nisbi fiyatlan çok vüksrktir •Türkiye' nin kaynak oranlannın verdiği özellikler. dünva piyasalarında rekabet imkânını toptan ortadan kaldırmaktadır. Bu bakımdan, buğdav konusunda gerçekçi olmak ve Türkiye'nin çok elverisli flrün yıllarında yapılan anzi nitelikteki ihraeat ki gerçekte stok hareketlerinin verini almaktadır dışmda büyük bir buğday ihracatçısı olamayaeağını bilmek gerekir. Aaldı ki, 195154 nllanndaki büvük çaptaki ihraeat da. Toprak Mahsulleri Ofisi'nin, enflâsyon kaynağı olan fivat politikasırla yüriitülebümistir. Rekabet imkânlannın vokluğu yanında iç üretimin ve tüketimin de asağıda inceliveceğimiz özellikleri îhracat imkânlarını kısıtlavan başlıca etkenlerdir. Marshall T ürkhe'nin traktörlerlePlânı çerçevesinde )thal ettiği ner'aların sör'atle ; B İktisat politikası u belirtelim ki, Türkiye'nin veya diğer herhangi bir Ulkenin her ne kadar harp zamanları için stratejik bakımdan çok tehlikeliyse de normal banş şartları altında buğday veya diğer gıda maddeleriı.i ithal etmesi bir «felâket» değiidir. Fakat, Türkiye için meselenin bu görünüşte olması, ihracatı çok yavaş arttığı halde ith.lâtının sür'atle artması: bellibaşlı gıda maddelerinin ithalâtı için de dövnz giderinin gerekiyor olmasıyla ilgilidir. Tabii, aynca buğday ihracı efsanesinin fiyasko vermesi dolayısiyle kamu oyundaki h?yal kınklığı söz konnsudur. Gerçekte, önemli olan Türkiye'niiı buğday ithal etmek zorunluluğunda kalması değil, fakat döviz giden kapılarının gittıkçe büyürken, bunları kapatacak yeni ihraç ürünleri veya mallannin bulunamamasıdır. Bu ise. tek başına bir huğdav politikası değil. fakat tüm iktisat politikası meselesidir ve onun iflâs ettiğinin gittikçe su vüzüne çıkmasıyla ilgilidir. irinci Plân döneminde ne B üretimiBeş Yıllıkgenel tanmsal Uretim buğdav öngöne de İİİ ••• ,••• ı*aa iaa» ıaaa aa« !••• ğını soyleyerek aklımı bu ise yatırdı. Bırhkte giderek Meclıs bınasının bugunku Sayıştay tarafından olan» aşağı kapısından ıçerı gırdık. O sırada Recep bey yerınde yokmuş. Ağabeyim evrâk mudur muavıni Ankara'h Tevfık beyle konustu (Evrâk Mudurluğune henuz kımse atanmamıstı). Fevfık Bey beni ıtnlâ (yanlıç1 sız \azma) ve hüsnü hat i (kalıgrafı)'den ımtihan etti ve sonuçtan çok memnun olduğunu soyledı. Recep bey ge'ince İmtihan kâğıtlanm ona goturdu. Biraz «îonra Recep beyin çağırtması Ü7erine. aSabea'imle birlikte odasına gırdık. Ben heyecandan tıtriyordum. «Aferim küçük! çok güzel yazın var. Seni mübeyyizliğe (müsvetteleri temize çeken kâtiplige) tâyin ettim.» dedi. «Teşekkür ederim efendim» diyebıldim ve çıktık. T eis paşa ile son defa karşı karşıya gelmem, resmî bır sâğıdın ımzalanması ışı dolayısiyle oldu: Bir gün Başkâtıbin hademesı kaleme gelerek mudür muavinı Tevfık Beyı çağırdı. Tevfık Bey yoktu. Hademe tekrar geldı. «Başkâtıp Bey mimurlardan kım varsa gelsın dıyo.» dedı. Yalnız ben vardım ve gıttım. «Şu kâğıdı al çabuk Keis Pasaya ımzalat getır.» emrini verdi. Gittım, kapıyı vurdum; «giriııız!» sesını duyunca girdim. Sanki insanın gözlerınden içerıye doğru geçerek tâ rununa kadar işleyen keskın bakışlarıyle yuzüme baktı. «Ne var?» demek istiyordu. Ben hemen: «Efendim, başkâtip Bey zatıâlinıze imzalatmak üzere Könderc1!.» diyerek kağıdı uzattım. Okı ır, masasının Uzerine koydu. Ve «Peki kalsın. Recep Beye söyleyin, bana kadar gelsin» dedi, çıktım. R ıaaa >••• taaa laaa !••• ii: ıaaa ıaaa llll Jlll •••• • ••• rülen oranlarda artabilmiştir; sanayileşmemiz ambalajlatna ve montaj yapma sanayii niteliğinde oldnğu için bir sanayi değil fakat bir pazarlama hizmeti niteliğindedir. Bu sanayi, Batı mallartnı iç piyasada pazarlamak üzere kurulmuştur: kaldı ki, bu dahi öngörülen artış hızina erişememiştir. Birinci Plân döneminde millî jrelir artış hjzının öngörülen *• 7 >e vaklaşmasının başlıca nedeni hizmetler kesimindeki sür'atli artış olmuştur. Oysa, hizmetler millî gelirin gercek Itelir yaratma yönünü değil de daha çok geliri bölüştflrtne yönünü gösterir; hattâ bir çoğu da milli Tfliri %aratma maliyetinin bir kısmını teskil eder. Bu olgu, plânın öngördüğü üretim orınları gerçekleşmediği halde genel gelişme hızınm önçörüıene vaklasmasının yptersizliğini ortaya koymaktadır. Türkiye'nin gerçek sıkıntısı üretim oranlanndaki bu bozukluktan doğmaktadır. Zahiri millî gelir artışlanna davanıp. «plân hedeflenrine eriştlmiştir» diven politikamn kokusu da Türkive bir döviz darboğazına girdigi dönemde, bir de buğday itbali için döviz geTektiği zaman ortaya çılonaktadır. ürkive'de mığdav üretıminın yaklaşık nlaraküçte ikişi tanmsal Işlctraelerin • 4'i> İS^nde üretildîğine göre oldukça büyülr' Btçekte üretim yapılıyor demektir; bunlarda makinelesme oranı da yüksektir: sulanan toplam alanların •'• 35 Kadan buğdaya avnlmıştır: toplam gübre kullanr.ıının, azotlu gübrelerde *• 12'si, fosfath güb<elerde *'• 43'ü buğdayds kullamlmaktadır. Çıkmaz buradadır: traktör. gübre, ilâç v.s.. Hepsi montaj ve pazarlama sanayiine yani büyük döviz girdlsine dayanan üretim kollandır; bunlarla ürettiğimiz buğday da iç aiketime yetmemekte. ayrıca döviz çıkışma yoloçrr.aktadır. Türkive, yaratabildiği gelirin üstünde tüketim yapan hovardalar gibi. nerdeyse herseyi Hhal edip hiçbirşeyi iharç etmeden yaçar duruma gelecektir. :::: •••• Henüz onaltı yaşımı doldurmadan Meclisin memuru olmuştum. Tevfik bey 23 Nısan'da orada hazır olmamı, ancak maaşa (maasım ayda 600 kuruştu) 1 Mayıs'ta geçebileceğımi, şu halde bir hafta parasız çalışacağımı söyledi. Benim maaş filân düşündüğüm yoktu. Peki dedim. Okulumuzun tatilinin devam ettiği Kasım ayına kadar tam altı ay ve bir hafta süre ile ilk Türkiye Büyük Mület Meclisincte. önce mübeyyız, sonra dosya memuru olarak çalıstım. • ••I aaaı • •a • •• Meclisin acılışı eclis 23 Nısan 1920 Cuma günü öğleden sonra açıldı. Ben toplantı salonunun yanında dar bir merdivenle çıkılan ahşap dinleyici locasında yer bulamadığımdan, bu merdıvenin bir basamağında ayakta durarak açılıs merasımini ızledim. En yaslı uye Sınop Mıl'etvekih Şerif Beyın ağır ağır Başkanlık kursusüne çıkısını ve (Huzzârı kiram!» dıye baslayan kısa açış konuşroasını, onun ardından Mustafa Kemal Paşa'nın kürsuye gelerek «Salahiyeti fevkalâde ile içtima eden» bu Meclisin hangı uyelerden ve nasıl meyd'ana geldığme değgın sozlerinı, çok uzun yıllar sonra rahmetli Refık Şevket Ince'nın aracılığiyle tanısıp kendisiyle dost olduğum Bursa mebusu rahmeth Muhittın Baha (Pars) beyın Dıvan Kâtıbi seçilişini ve sonra bir torbadan ad çekilerek Milletvekillerinin tutanaklarını inceleyecek komissyon larm kuruluşunu bugünku gıbı hatırlıyorum. Ertesi gunü, kısa teneffus arahkları verılmek suretile. yapılan beş oturumda (bunlardan bırısi gızll olmuştu) Mustafa Kemal Pasa'nın 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıkışından o güne kadar süren faahyeüenni ve Istanbul Hukumetiyle yaptığı yazısmaları açıklayan uzun konuşmasına ve o gunku son oturumda Türkiye Buyük Millet Meclısine başkan seçılısıne ve Meclıse buyuk bir alçak gonullülük fakat vekâr içinde teşekkür etmesıne ve başkanlık kursüsüne çıkmasına tanık oldum. Bunlar hayatımın Atatürk'le ılgıli en değerlı anılarındandır. M •••• ••a* T • III fi» Meclis memurluğu Recep Bey bana her zaman (sen) diye hitap ederdi. Reis Pasa ise (Siz) demiştı. O anda çocuk ruhumda büyük bir gunır duydum. Büyük adamlık duypusu geldi içime! gUnden sonra Recep Beyden başka hiç kıms* Reis Pasaya k&ğıt imzalatmaga gitmedi. Oysa eskiden müdürier ve muavinler de imzalattınrlardı. Reis Paşa askerliktekı (silsilei meratib)i yani rütbe sırasını Mecliste de uygulamıştı. Artıs bir daha onunla doğnıdan dogruya karşı karşıya gelmek fırsatına kavuşmadım. 1 Kasım 1920 de memurluktan çekilerek okuldaki derslerime basladım ve 1922 Haziranında arada geçen okul degişiklikleri dolayısiyle. • Trabzon Lisesini bitirerek Ekim ayında tekrar Ankara'ya geUp TUrkiye Büyük Millet Meclisi evrak kalemine yeniden memur olarak tâyın edildım. Bu defa evrak müdürü Sayın Necmettin Sa J hir (Sılan) ve yardımcısı yine An • kara'lı Tevfik Beydı. 1928 sonuna ! kadar 6 yıl süren bu ikinci memurluk döneminde de AtatürMe şahsen karşılaşmak fırsatı olmadı. Fakat onur Büyük Nutuk dahil hemen bütün ':onuşmalannı kaçırmadım. '• • • O îthal gerçeği vana. miktarı yıldan yıla çok değişmekle beraber, bazı yıllar 60 milyon dolara varan tutarlarda buğ day ithal etmek durumunda kalnuştır. Nedeni çok açıktır: Fakir halk çoğunluğumın temel gıda maddesi ekmektir. Nüfus ?rtısı buğday talebini de artırmakta; fakir halk katlannın gelirinde sür'atli artışlar olmadığı için temel gıda maddesi olaı ekmek yerine diğer çıda rnaddeleri büvük çapta ikanıe edilememektedir: hattâ. Kuıev Anadolu Rİbi buğdav ekmeçi dahi bulamayan fakir bölgelerde, gellr artısları mısır ekmeğinden buğdav ekmeğine kayılmasıyla sonuçlanmaktadır. Nüfus ve gelir artışlannın buğday talebini artırmasına karsılık 1962 67 yilları arasında buğdav üretimi sadece ••7 oranında, vani >ı!da • l'den biraz fazla artabilmistir. Bunun • sonucu. tabii. buerdav fivatlannın artması ve tüm buğdav tüketicisi halkın gelirinin olumsuz şekilde etkilenmesidîr. 193866 ytlları arasında gcihracı B uğday gerçeğiefsanesinin karşısında buğdav ithali vardır. Türkive 1958'den bu Sonuç EJuğday ithali. iç üretim artış oranlanndaki •*^ bozukluğun su üstüne çıkarak yeni bir döviz gideri kapısının açüması demektir. Tanmsal üretim öngörülen artış hızına erişmedikçe ve gerçek sanayileşme gerçekleştirilmedikçe, milli gelir artış hızınm "i 5 veya '• 6 olması o kadar önemli değiidir: iç üretim oranlannın öngörülenlerden çok farklı olması Türkiye'nin para: sal dış ticaret sorunu >anında b de vapısal dış ticaret sorunu olmasıyla sonuçlanmaktadır. Buğday ithali tek basına önemli bir olay değildir uzun dönemde. Türkiye gibi ülkelerin buğday ithalâtçısı olması esasen beklenir bir olgudur. Fakat, önemli olan Türkive'nin ihraç edecek yeni hiçbir şevi yokken yeni döviz çideri kapılarınm açılnasıdır. Türkiye nıutlaka öngörülen üretim oranlarını gerçekleştirmelidir: nıutlaka üretim malivetinin elverisli oiduğu yeni mallar VP ürünler hulmahdır. Bucünkü durum fivasko vereıı bir genel iktisat politikasının sadece bir vüzüdü.. I aaıa ••."••• •••a» • taaaaa Pesadüflerin ınsan yaşamında bazan çok büyük bır rol I oynadığım o tarihlerde henüz bugünkü kadar bUmezdim. Yozgat Lisesinde resmini elden ele dolaştırdığımız Anafartalar Kahramanı ile bir yıl sonra çok kısa bir süre için de olsa karsı karşıya geleceğimi, hattâ O'nun elını sıkmak bahtiyarlığına ereceğimi hiç düşünmemiştim. Bu da oldu. O zamanlar Ankara Darulmualhmininde (yani öğretmen Okulunda) tabiat bılgısı oğretmenı olan rahmetlı ağabeyim Halıl Serafettın, 1920 Nısan ayının ortaîarında bır gün bızım okula gelerek beni buldu: cHıfzıü B'.z oğ retmenler yeni açılacak meclıste zabıt kâtıbi olarak, butün tatıl bovunca, çalı^acağız. Mustafa Kemal Pasa böyle ıstemiş. Meclis Baskâtibi Recep bey (Peker) ısmınde bır erkânı harb yuzbaşı^ı. Bu zat bizı çağırdı (yazısı ıyi ve ımlâsı duzgun olan kımseler tanıyorsanız getırınız. Daha memura ıhtıyacımız var) dedı. Senın yazın çok güzeldır. Haydı gıdelım» dıyerek beni kolumdan tuttu. Bu ise çok sevinmekle beraber: «Benim yasıro kuçük dı>e askere almadılar. Memur alırlar mı?> decfim. Ağabeyim şımdı olağanustü bir durum bulunduğunu ve benım Lisede ll'ıncı sınıf oğ'encısı olduğumu, yaşa baKılmıyaca Kafafalkın öniînde olmabahçe sarayında, çocuklanmdan bin kucağımda, bın de yanımda, eşimle birlikte, Katafalkın Jnunden geçerken Atatürkie ilgili bütün eski anılarına ve O'nun büyük devrimlerini düşünüyordum. Üzüntülüydum. Fakat ıçim gelecek ıçın umutla doluydu. 30 yıl sonra tekrar emperializmin tuzagına düşeceğimızı ve bu Ulusun lçınden, okumuş kişiler arasından O'na, O'nun eserlerıne ıhanet edecek, açık açık hılâfet propagandalan yapacak kişilenn çıkacağını nereden düşünebllirdım?! Okumuş genç Türk hanımları arasından. O'nun asil ve ^eref İi Türk kadınma sağladığı insanlık haklannı ortadan kaldırıp kadına kocasından dayak yemesıni bir hak gibi gösteren, açıkçası kend' kadınlık haysiyetiyle birlikte bütun bır Turk kadınlığının haysıyetinı ayaklar altına alan okumuş hanunlann çıkabilece^ini nereden hatırıma getırebılırdım?'. D •••••••••••••••••••• VEFAT îzmır'li Kıremitçioğlu merhum Bezzaz Ali Fuat torunu ve merhum Bezzazzade Hacı Hafız Mehmet Büketoğlu ve merhum Bezzszzade Hacı Osman Paşa ve Hacı Mustafa Efendi yeğenJeri ve merhum Refik Büket ile Alı Fuat ve Halım Büket'lerin ve merhume İkbal Şanlı'nın ağabeylerı. merhum Korgeneral Kiramettin Koeaman'ın damadı ve Nezahet Bükefın zevci ve Fethi ve Yümaz Büket ile Münire Pıraf ın babalan ve Behiç Fıratin ve Yurdun Buket'in kayınpederlerı, Hüseyin Tevfik BÜKET Hakkın rahmetıne kavuşmuştur. Cenazesı 13 Kasım 1968 Çarşamba günü. Şişlı Camiinde öğle namazını müteakıp Zincirlikuyu kabnstanında toprağa verüecektır. Bayramlaşma töreni nkara'nın sıcak yaz ay'arında her gun okulö*an meclıse gıdıp gehyordum. O sıralarda ramazan ve sonra bayram geldı. Bunun hangi aya rastladığını hatırlamıvorum. Kalem mudurlen bız küçük memurlara, ha 7irlıkh olmamızı, Reis Pasaya bavram tebrıkıne gidıieceğını soyledıler. En onde Başkâtıp Recep (Peker) bey, sonra müdurler. muavınler. mumeyyızler ve nıhayet kâtıpler, daracık kondorda. arka arkaya sıralandık. Salondan geçerek bınanın otekı ucunda bulunan Başkanlık odasına yoneldik. Ben en genç memur olarak en sonda idim. Biraz önce Milletvekılleri tebriklerini bitirmişlerdı. Odanın kapısı açıktı. Girdik. Recep bey «Reıs Pasanın» elını sıkarak masasının yanında durdu. Reis Paşa kalem müdür ve muavinlennı zaten evvelce tanımıs oiduğu için. Baskâtip Recep bey yalnız kuçük memurları, isim ve gorevieriyle Paşaya tanıtıyordu. Memurlardan bazısı Paşa'nın elıni öpmeğe davrandılar; O da bundan memnun olmadığını belli ederek elini çabuk gerı çekti. Sıra bana gelince Recep bey «Mübeyyız Hıfzı Efendi: Sultani II ncı sınıf talebesındendir. Hüsnu hat'tı çok iyitfır. Paşam» dedı. Reis Pasa «Teşekkür ederim. memnun oldutn» dıyerek elini uzattı Cçları sıgaradan sararmış ınce parmakh zayıf fakat bıçimlı elını sıkarken yüregim dısarı fırlayacak gibi çarpıyordu. Elıni opmeğe kalkışmadım. hafifçe eği'erek sıktım. Çok kısa süren bu tören benım tebrikımden sonra bıttı. Makamdan çıktık Bu kutlama. memurlann reıs p.i sayı ük ve son kutlaması oldu. O tarıhten sonra Bayram kutlamasına kalem müdur ve n emurları adı na yalnız Kâtibı Umumi (Baskâtibın adı. sonradan Kâtibi Dmuml olmuştu.) gıderdi (1922 jnlında tekrar meclise memur tftvin edılerek orada 6 yıl daha çahşhgım için, bu durumu yakından bıliyorum.) A u anda düşünüyorum; bütün bunlar her turden ve her par'ıden çıkarcı polıtıkacılann mevkı veya servete duşkünluklennin ve bunun içır. de O'nun olumunden sonra, 30 vıldan ben ver< ıklen tavızlerin Turk sosyal bünyesıne ektıği köti tohumların kotü meyvalandır. Bir yerde durmak gerekır. Meşhur 'v\ır'k ata sözüdürZararın neresinden donülürse kâr'dır. F NOT : Cenazeye çelenk gonderilmemesı rıca olunur Istanbul Reklâm: 3824/13811 S O N Aylâk Musa 15 Kasım Cuma gecesi U O K 1 U It Tarık Z. KIRBAKAN Uen, Saç »e Zöhren Hastatıklan Mütptmsnm tstıklâl Cad Parmskkmpi No 66 IPI M 10 73 HILTON SALONLARIHDA GALATASARAY 1OO. yıl Balosu Dâvetıveler okuldan temin edılebilır. Rezervasyon !3 ve 14 Kasım gunlerı Hilton holünde saat 1419 arasında yapılabilir. 7 jandarma Levazım Âmirliği Satın Alma Komisyon Başkanlığindan: Jand'arma birlikleri ihtiyacı içm kapalı zarf usulü ile 110 adet 4 ki^ilik çift diferansıvelli 4x4 arazı bınek oto=u satın alınacaktır Tahminl bedeli 5170HOO fbes mılvnn vüz yetmiş bın) lıra olup geçıcı temınatj 168.850 (yuz altmıs sekiz bin sekiz yüz ellı) lıradır. Ihale'i 2? Ka«sım 1968 Çarşamba günü saat 11 00 de Demirkapıdaki Komisvonda vapılacaktır Evsaf ve sartnamc>=ı tstanbu!. Ankara J Satınalma Korn^vnn BaskanlîkUrı ile lzmtr Ege J Denız Bölee Komutanlıgında görülebilir C'">nh!invet i iBFB! T 8 1 g B u iü 1 S j 8 j ffi g i îfflffî U ' (Basın 27465/13787» ülS İİ lilEİİ$ 1 [ 1 1 I Jl t ı ı ı Bı I 1 I I f IJ| 1 ıll Reklâmcılık: 4132 13304 11 11
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle