12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFEDÖRT Z'l Ocak 1968 CUTVÎHURİTET Onu şiirden öliim ayırmışU Ziya Osman Saba'yı, Cahit Sıtkı vasıtasiyle tanıdun. Yıl 1936... Cumhuriyet gazetesine yeni girmişim. Cahit, «Cevat Sadık» imsasiyle yazdığı hikâyelerinden birkaçını getirmiş, ücretini almak üaere bana fişini dodıtrtmuştu. Ayrüacağı sırada: Aşağıya inlp Ziy& Osman'ft ığrayaynn, paramı alayım, dedl. Hayretle sordum : Ziya Osmania ya» fteretiin ne alâkası var? Cahit gülerek cevap verdi : Bilmiyor masnn, Ziya bnada mubasebe servisinde çalıı.vor, hiç karşılaşmadınız mı? Hemen ayağa kalktım, Cahitle ıeraber asağıya indik. üçbeş kiinin birlikte çalıştığı alt kattai odada kapının yanında küçüük bir masada güzel yüîlü, teniz bakışll bir genç oturuyordu. Cahit, o kesik kesik konu$maıyla, aynı yerde çalıştığımırı rastederek «O mahller ki derya çredir deryayı bilmeıler...» gilüerden bir şeyler so'yledi ve bii tamştırdı. Arkasından da henen ilâve etti : Ziya'cıfım, on paratn yok, u fişi taemen vezneye sevkettiiver. Uzun beylu, yakışıklı, «on de•ede kibar, mütevazı genç adam, ^ahit'in kendisine uzattığı fişi ıldıktan sonra : Çok özür dilerim, bir dakita beni bekler misiniz? diyerek )dayı terketti. Masasınm yanın3a kendi sandalyesinden başka jizi oturtaeak sandalye yoktu. \yakta birkaç dakika bekledik. Dda arkadaşlarından birkaçı ıBuyurun oturun!» diyerek kenii santfalyelerini verecek oldular Teşekkür ederek ayakta beklemeğl tercih ettik. Bes dakika sonra Ziy» geldi, Cahit'e : Paran hanr, vezneye nfrayabilirsin, dedi. Yüzü hep gülüyordu. Mahcupdu, çekingendi. Üçümüz birlikte odadan çıktık, holde ayakta konusmaya başladık. Ziya kalorifer radyatörüne dayanmıs, elleri arkasında ağır ağır, hafif sesle bana soruyordu: Demek Bakl Sttha sizsiniı? Beson gün evvel maas ve ficret* leriniz hakkında elimden bir kfi* ğıt geçti, fakat bn Bakl Sttha, bizim Şair Baki Süha nu aeaba diye düşündüm, fakat siıin olacaiınııa hiç ihtimal vermedim. Çok öıür dilerim, size hof ffddiniz demek üıere bn tereddüt ytt. zünden yokan kata çıkamadım. Zaten yokan kats çıkmak pek âdetira değildir. ZİYA OSMAN SABA O günden sonra aynı müessesede Ziya ile hemen her gun bulusup goruşüyorduk. Hukuk Fakültesini yeni bitirmişti. Evli idi. Hasta bir karısı vardı. Çok mutevazı bir ücret aldığı halde işinden memnundu. Yüzü hep gulüyordu. Genç yasında daha Galatasaray Lisesinde iken «Tedi Meşaleciler» adıyla kurulan edebi ckulun yedi gencinin en küçüğü o idi. Gazetede her karşılaşmamızda yeni bir çiiri olup olmadığını sorduğum zaman, yüzü kızararak : Ufak tefek bir seyler var, ama daha bitmedl, dah* olmadı, derdi. Okuman Için ricalarda bulunur, israr ederdim. Yine o her zamanki mahcup tavırlanyla odasından dışan çıkar, yine kalorifer radyatörüne arkasını dayar, âdeta bir günah işler gibi yeni yazdığı veyahut tamamlamak üzere olduğu şiirini okurdu. Yanılmıyorsam, 1937 yıhnda kendi ağzından ilk dinledigim şiir şu idi ve beni çok etkilemişti : Bn vakitaia giden yas, erken inen akşamla, Kapanmif pancnrlara, dayıyarak başını, Dinle solgan bahçenin kalbe anlattıjfrnı, Ağaeın yaprak yaprak, havuıun damla damla. KoşUr aanki yaralı, benzi aararmış farala, Dnymak ffinetin, rengin bizi bıraktığını Gfinler gfintt vefasıı leyleklerin akını. Ab uzak palmiyeler .. kaçmak, geninle yazla. ÇaTdak altlan blttt, bitti ütümün tadı, Artık Ihtiyar çamlar, «elviler saltanati, Iste bir kere daha harab oldn bahçeier. Ürperen vüendnnu yavaşça koluma ver. Gözlerinde okunan btttün hüznü Eylülün, Karanlıktan, geceden, ölümden korkan gönlün. Ziya, bu güzel şıırıni hiç de giızel okumuyordu. Şivesi tam İstanbul şivesi idi. Fakat inşadına hiçbır teatral unsur katmıyor, mısralan düz yazı gibi, adcta bir hikaye anlatırcaslna okuyor, kelimelerin mısra içındeki önem ve deferlerinin hakkını veremiyordu. Bu onun hiç şüphesiz kişüiginden geliyordu. Çünkü Ziya Osman Saba, eşıne hemen hemen hiç rastlamadıgım derecede mütevazi, hattâ eski tâbiriyle söyleyeyim aşın derecede (mahviyetkâr) bir tnsandı. özel hayatı çok sade ve lıareketsızdi. Kalamış • Kızıltoprak taraflannda oturuyordu. Bütün hayatı evi ile çalıştığı gazete arasında gıdip gelmekle geçiyordu. Bizim kuşak şair, hikâyeci ve yazarlarının pek çoğu Beyoğlu'ndaki pastahane, sinema, tiyatro ve meyhanelerdetopluhalde sohbet eder veya eğlenirken Ziya, evinde çocuklanyla, kitaplarıyla, çiçekleriyle meşgul oluyor, bazan tek başına oturduğu semtin tenha yollarında yürüyor, yemegini saatinde yıyor, uykusunu saatinde ııyuyordu. Uzun erkadaşlıgmıız boyunca onu bir defa olsun Beyoğlunda görememiştim. Talebeligı Galatasaray Lisesinde geçtiği halde Beyoğlu' nu. çenellıkle kalabalık yerleri pek sevmezdi. Belki senede birkaç defa çocuk yıliannı hatırladığı ve özledıği için bir şiirinde söyİPdiği gibi «Koklamak isterim Tünel'in kokusunu.. » diyerek Köprüden bu yana geçer, tunele buıer, ağır agır yürüyerek vitnnleri, bilhassa fotoğrafhane vitnnlerini seyrede seyrede Galatasaray Lisesine kadar gelir okulunun demir parmakîıklan arkasında durur, gdnKinü o eski çocukluk günlerinin acı. tatlı, fakat hepsi de güzel olan hâtıralanyla doldurup taşırır, belki de gozleri biraz nemli gerisin geri döner, Köprüden kalkacak 6.30 Yozan: BAKİ SUHA ED1B06LU çırmesı, fakat üütun bunları tetıkları halde, Ziya üsman ölünceye kadar şiire baglı kalrmş, bu vekkülle karşılıyan bir mizacın arada kendlne has bir tadı, bir » • çemberinden kurtulamaması zü ve biçimi olan düz yaaı örne'.:Başka bir açıdan bakıldığı zaleri de vermlşrir. Hiç şüphesi» man Ziya aynı zamanda bir hâtıbu duz yazılarmda Ziya, şiir unralar ve hasretler şaındir. Geçsurunu ön plânda tutuyor. ya da miş ve bir daha geri dönmıyecek elinde olmıyarak şiir havasından olan zamanların, guzel günierin ayrılamıyordu. Düz vazılannı, 70özlemi içinde bahtsızlıgına yanar ğunlukla 3035 aşlanndan sondurur. Fakat bu yanışta ve tannra yayınlamaya ba$ladığı tçtn ola ya yakarışta o kadar masum, o cak, ilk şiirlerine nazaran bunlar daha olgun, daha doyurucu ve ki\ a 3 4 6 6 7 8 9 1O1112131*'J16 şiîiğine özel örneklerdir. Başından itibaren Ziya Osman Saba'nın şiirleri topluca gözdsn seçirildiği zaman, gencl olarak insanda bıraktığı izlenimleri şöylece özetlemek mümkündür: Şairimiz derin ve düşündürüeü degüdir. Şiirinin başlıca özelligi sade, açık ve yalın bir dile sahip olmasıdır. Tabiatı, insanlan. hayatı sevmesi, daima her şeyde ve her yerde güzelliği, iyiliği ve saadetl araması yanısıra, zaman zaman ölüm korkusuyta burkulan bir yaşantı içinde ürpertiler K 9 Kadar temiz ve sade bir dille söy lenir ki, insanda karamsarlık yaratmadığı gibi, aksine hayata, tabiata, güzel şeylere karşı olan tutkulanmzı daha da güçlendirir. Şu «SevgUer» şürini birlikte okuyalım: Insanlar, heplnlsi seviyorum! Içinizde dostlarım, kardeşlerim var. Ey şehtr!.. Bütün hemşehrilerim. Bayrammız bayramım, kederi. niz kederim. Yoksullar. hastalar, zavallılar, Sizler için sözlerimdeki pınar. ölüler! özlemez olur muyum dünyanuı, Aranıza kanşmış annem var, babam var. E UÜÜ naBa cnaara SOHII OtJ OO İ 3 C B J ıo uaaııa a oc aaaa Giinler feçiyor diye bir yandan içim sızlar, Hayat: Hayat! Sevivorom seni, Yem ye$ü çayırlarda bembeyac gezen kızlar! Aranızda sevfilim var... UOEBH M 1Aİ> T ana FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA HAhTALIK BUL.MACAMN HALLEDtLMlŞ 123456789 1 | 1 2 3 4 5 •»« •••• vapuruna yetişirdl. Yukanda da söyledlgim gibi Ziya Osman bilhassa fotoğrafhane vitrinlerini çok seyrederdi. Vitrirüerde gördugü baslannı bir birıne dayamıs mes'ut çiftler, gozleri aydmlık bir rüya âlemine rjairpış gibi duran genç kızlar, yep yeni elbiseleri kabank beyaz papyonlanyla ayak ayak ustüne atmış küçük erkek çocuklan, redinkot elbi*eleri içinde eüni çenestne davamış yanındakı kalın ciltlere Öteki elınl uzatmış mütefekkır baloşlı orta yaslı, yaşü erkekler ve beyaz duvaklar içuıde genç eşınin koluna girmış güler yüzlü taze geünler... Işte bütun bunları Ziya dakikalarca seyreder, onlann o anki hayatını şimdi nerede, nasü yaşadıklaruu düşünürdü. Nitekim onun bu çok mâsum zevki kendini bir eser yazmaya ka4ar götürmüş, sonunoa «Mesvıt tnsanlar Fotografhanesi» adlı kitabını yayınlanuştır. Ziya Osman Saba, Yedi Meşa'eciler okulundan geldıgı halde, bu okulun siirimize getirdigi bazı ye nilıklerın ötesine de geçmış, bırer birer şiiri bırakıp başka türde yazılar yazan arkadaşîanna nazaran daha güçlti ve ünlu bir şa;r olarak kalmasını bilmistir. Yedi Meşaleci'ler arasında yazt hayatına şiırle basltyan Sabri Ssat Siyavuşgil, Yasar Nabi Nayır, Cevdet Kudret Solok, Vasfi Mnhir Kocatürk, Muammer Lutfi gi bi isimler birer birer şiiri bırak İ : 11 111 YUKARIDAıJ AŞAĞIYA: 1 Patlayıcı olan süâhm mermi atmayı sağlıyacak parçasına asıl!» manasma iki sözlü bir emir. 2 «Orman süsü ve da'.iı budaklı kocaman bitkiye göz at!» an!arruna iki sözlü bir errur. 3 «Hızla eser durumda olan» minasına iki söz (birmr^şoz eski terimdir ve bu terim ^ g â r hakkmda kullarulırdı). 4 Burîa çevresinde ve kayak sporları yap maya yarar bir yüceliğimiz (karma söz), bir harfin okunuşu. 5 Bir takı, bağırsaklar (bir tıp lerimi ve eski usul çoğul). 6 Birine bir kalabalık tarafmdan ha karet edici bağırtılarla gösteride bulunmak. 1 Çevrllince lsta~bulda sur dışı semtlerden bırınde bulunan ve şimdi müze ha1 2 3 4 5 8 9 67 ^ l i n e o l a n esk ^ j j1 " 1 ." j b r K 1 liseye verilmıs ad belirir, çekimlerde kullanılan bir soru takısı. 8 Bir yemis, bakır cılası. 9 KarL halledllmi» sekll ,"Î~V.".. L,« n i f i b ı r Bvveiu eünkü . . . blr emir, nsı. hayvanın ya SOLDAN SAGA: 1 Bahçelerimizde besledlğl. miz kanatlı insancıl hayvanlardan bir cinsine mahsus besın madd»si (karma söz). 2 lYurdumuzun batı bölgesi halkından kaşmma hastalığına tutulmuş klşi» anlamına iki söz. 3 «Tersi ellndekinl yerinden kalkmadan bana ulastıracak hareketlerden birini yap!» mânasına bir emir. dlizenll dizilmiş seylerin meydona getirdüleri çizgi. 4 Hiç ortada yokken meydana çıkanlrmş keşifler (çoğul). 5 Afrikanın kuzey batısm d». bir memleket, bir çeşit mobilya tahta ve cilası. 6 Tersl Asyada bir çöldür, eski Türk lnv paratorluklanndan biri. 7 Batı Anadolumuzdaki ilçelerden olri, tekaüt edilmiş memurun iki başı. 8 llave parça kabul etmemek (iki söz). 9 «Amma beyıa ftzft!» karşıUgt bir edat ve iki söz. 3 İSTANBUL M25 O«.3O 07.00 07.05 07 30 07.45 07.50 08.00 08.15 08.4S 09.00 09 15 09 30 09.40 10.00 10.05 10 20 10 40 1100 11.45 12.00 12 10 12.25 12 40 13 00 13.15 13.30 14 00 14.S0 14 15 14.45 15 00 15 05 15 20 16 00 17.00 17 05 17 JO 17.50 19 00 19.35 19 45 20 00 20 15 20.30 20.50 21.00 21 10 21.35 22.00 Y> 45 23 01 24.tM> Acıiıs Drot Gunavdın I Kove haberler Gunavdın II Haberler ve hava durumu Istanbulda bueün H&nlar ve hafif müıik Hafjf Batı muzlii Saz eserleti. Özdal Kale'den sarkılar Orhan Avsar orkestrası Baâlama T. türküler Keman soloian Ovun h a v a l a n Ev icin .,, „ . Ara habert?ı a ^ '• ' Hafif Batı müîiBİ Y.Eroîludan sarkılar Arkası varın Sabah konserl R.Ertenden sarkılar Ara haberler. iiâniar O YörükoSludan türkfller Hadvo H. M Orkestrası N. H. Culha'dan «arkılar Haberler ve R.G. de buaün Saz «erleri ReMâm nrosramları Cetin tnbnterje orkestrası M. Enriirtkten türküler A. Buvüküt^mandan sarkılar N. Kovuturk orkestrası Ara haberler T. Tooerden sarkılar KiJcUk konser Okul radvosu Ara haberler Karma f.îslı Köv odası Reklâm oroeramları Haberler ve hava dunınra Türkuler SaSlık dünvamız Tiırk halk müziei Ülkelerin fethl B. Sıtkı Sezeinden sa TBMAT de eecen hafta 24 saatin olavlan Hafif B»tı müziSi Klâsik T M. Korosu Reklâm Droeramları Haberler Stiidvo konserlerimiî Ervelki çünkü bulmacanır haUedilmis şekli NASIL HAULEDİLECEK Ynkandaki rakamiı bulmacada *adeee 4 tane anabtat (ipucu) ve 8 Uıne sontıç vardır Boj kalan Ü karenin içine 1 den 9 a kadar uygun blrpr rakam koyarak ve loplama, çarpma. çıkartma, bölme işaretlerioe dikkat ederek soldar Ukğh ve yukandan aşağıya bulmarada gosterilen sonnçlan bul .>ız Blru vaktinizi alir ama, bos vaktinizl ho^ça geçirmi; olnrsnnuı VV1LL1AM SAROYAN 16 Hıh, kızkardeşi dört çocuk anasıydı bugün. On beş mi, yirmi yıl önce mi birileri, Joe'nun bir otomobil kazasında öldüğünü söylemişti. Joe'nun bacı sı San Francisco'ya göcmüş, bir ressamla başgöz olmuştu. Nedense geçinememişlerrli de. kızcağız iki çocuğuyla birlikte baba evine dönmüştü yine. O uzaktan yeğeni olan kız, Chicago'da hastabakıcılık yapıyordu. Yirmi yıl içinde birkaç defa mektup yaz mıştı, hatırladın mı beni diye. Tabii, elbet hatırlıyordu; hatırlamaz olur muydu? Çok iyi, çok iyi hatırlıyordu onu. Yaman bir kızdı. Hele gülüjü, hele gülüşü.. Langley yeniden aradı: «Zamlock, yerini ve zamanını o söylesia diyor * dedi. •Şimdi, bürosunda olsun.> «Fakat vakit öğle oldu Yep...» «N'olur öğle ise?» «Birlikte bir öğle yeraeği yemek ister miydiniz?» «Hayır, onun böyle bir niyeti varsa masasında bir kaç sandviç bulundursun, yeter!» «Yani, şimdi olsun diyorsunuz?» «Eh, şimdi değilse bile yürüyerek bir on dakikada alırun orayı.» «Saat yartma ne dersiniz? Ben de o vakte kadar kendi gutlak meselemi hallederim beraber oluruz.» «Peki. Yarım dedik.» «Şey, Yep, bir şey daha diyebilir miyiz?» •Tabii. Dinliyorum.» «İlk izlenim sakın şaşırtmasın sizi emil» «Ne demek o?> «Zamlock sizin cevrenizden birilerine benzemez. Yazar falan değildir o.» «Benim çevrem de yazar tekımından değildir, hoş okurlardan da bir çevrem yoktur yaj «Yani, benim demek istediğim kalın kaialı bir işadamıdır Zamlock.» «Ben de zaten onu akıllı uslu. yumuşak bir mli yoner diye düşlemiyordum.» «îlk karşılaşmamızda beni de pek sarmadıydı, fakat sonra sonra daha iyi tamdıkça kötü bir insan olmadığını anladım. Yani, görünüşe pek kulak asmaym. Şurasını da iyice belirteyim yine; bu sizin için çok iyi bir fırsat, herşey de lehinize. Ona göre igte.» «Saat yarımda bulusuyoruz.» «Zamlock'un bürosunda, tamam.» Langley'den sonra çocuklarıyla konuşmayı canı çekti. Ama kız herhalde daha okuldan gelmemişti; oğlan da Kitty Delmonico ile birlikte maça gitmişti mutlaka. Telefona bayan MacDougal çıktı. «Yoklar ama ister misiniz eve geldiklerinde hatırlatayım. Sizi her gün telefonla arasmlar mı?, di ye sordu. «Yok, hayır. Zor olur onlar Sçin. Ben şöyle bir arayayım, seslerini duyayım demiştim. Birboş günlerinde de hep birlikte çıkmayı istiyorum. Tabii mümkünse...» «A, ne demek! Sevinçlerinden uçacaklardır.. Kalktı, yeni bir boyunbağı taktı. odasından çıkıp koca bir milyonerle bulusmaya gitti. Otelden Ellialtma Caddey* çıküğmda son derece acelesizdi; aklı gelince tarlasına takılnustı, hep onu düşünüyordu. Joe'nun kimliğini bir tfirlü çıkaramıyordu, ya. kın arkadaşlanndan olmamışü da ondan. Önemsi»n biriydi. Esmer ufak tefek, on ya da on bir yaşlannda bir çocuktu tanıdığmda; yeni bir Amerikalı tipiydi, îngilizcesi takur takurdu, çogu kelimelen gulunç bir biçimde yanlış söylüyordu. Kızkardeşi »bı ayakkaplannı bir yana »avurup gelincik tarlaanda yalnayak koıtururdu o da. Kızkardeşi ysman bir kızdı. Akh eren bir kız. Gelincikleri toplayıp demet demet satmayı, çok para kazanıp çarçabuk «eagın olmayı kuruyordu. Güıel olmak, durmak BİR OGLEDEH SOHRA Ç vr n TARIK D U R S U N K. e ie : sızın dansetmek, eğlenmek Istiyordu. «Bu da onlardan işte..j diyordu Joe. «Bu da on lardan iste.» Sonra kızlar gibi tepiniyor, kızlar da ona bakıı katıla katıla gülüyorlardı. «Akıllan sıra sinema oyuneusu olacaklar. Hıh Güya filimlerdeki o ünlü dansözler gibi olacakla da ayakkaparından erkekler şarap içecekler. Oys ayaklarında ayakkapları yok. Nerde kldı...» Joe'nun kızkardeşi gülerek: «Sen hiç tasalanma Joe..» diyordu. «Yalnaya değiliz, ayakkaplarımız var, tasalanma.»> «Ama kocaman da ayaklann var.» diyordu Joı gümbür gümbür gülüyordu. Joe, bir sımf öndeydi ondan, bu yüzden de aı nî derslikte bir araya gelip günlerini gün edemiyoı lardı. Ayni sınıflarda okuyanlar, ister en ön sın da. ister en arkalarda otursunlar hep ayni hava: solurlar, aralarmda sıkı dostluk bağlan örülür. Sö. gelişi Zak'la Yep. Kuzu kuzu geçinirlerdi, bütü gün eglenirlerdi de. Birbirlerini matrağa alırla Zak şarkı söylerken Yep gülmekten kırıhr, Yep yı zı yazarken de Zak yerlere yatardı. Bir dokunmaya gördü Zak'a. Kıkırdamasını tu mak için kendini zorlar, gırtlağından garip gar sesler çıkartırdı. Tek emeli Caruso gibi bir şarkı olmaktı. Yabancılar içinde de güzel sesli olanla karşı yakmlık duyardı. Bununla ilgili ne plânl kurardı, ne plânlar. Ama metelik etmezdi hiç b de. Çevresini hoşnut etmek, günün birinde kend sini iyüikle anmalan için elindekini avucundaki har \Tirup harman sav«jrurdu. Aşın müsrif bir o landı. Kahvaîtı sırasında: • Insanlık yanşmda neler döndüğünün. uranvnun öneminin, nükleer yanşmanın sağladığı gü' enerjinin neler olduğunun farkmda bile değils sen..» demişti. «Hiç bir bilgim yok, evet. Ama kim bugün ura ynma sahipse tonla para kazanacağmın farkınday elbet.. «Tonla değil, milyarlarca.» «Ama para boktan birşey aynca..» «Sen hep öyle bellersin zaten. Bu yüzden de nüne çıkanı tepersin.» •Evet, beş altı kere böyle oldu, aynen.» «Kumar gibi yani. Oynadm, kazandın mı?» «Çok az.» «San Francisco'daki perişanlık günlerimizl I tırlıyorum şimdi: Modası geçmiş, sinir bir oyı kaptırmıştın kendini; bir saatlik ter döktükten s > ra at yanşmda bir kaç dolar anca kazanmıştm. i neydi atın. söyleyeyim mi? Panther Rock. Sen. un muş gitmişsindir bile. Ama ben unutmadun i Bire on kazanmıştm on gün. Cebimizde kumar kazandığımız paralarla tam bir ay beyler gibi yı mıştık ikimiz, Hiç de kaybetmemiştin o ay. On kiz yıl öncesiydi bu tabii. Hatırladm mı?» «Hatırladım.» Saat tam yarımda Fiftb Avenue üzerindeki : leşilen yere vardı. Kir pas içinde bir binaydı, as sörü çıkarken zangır zangır sallamyordu; asansöı sü, en üst kata çıkan birileri ile yüksek sesle nuşmaya dalmıştı. O çıkış sırasında, ansızın Zal San Francisco'da beyler gibi yaşadıkları günle anlattışı bir hikâye aklına geliverdi. Günlerden gün Zak'ın babası. üç kardeşinden birinden, L Beach'de terzilik yapanından bir mektup alrr Terzi kardeş, o aralar çok kötü giinler geçiriyoı Ermenice yazdığı mektubunda: ' • (Arkası v: DÜNYADA BİR GİJN I Tiffany Jones [TIFFANY JÛNES İSTANBUL IL RADYOSU Acılıs ve nroerara Di«kotek!erimizden Küciik konsr Genrlere mıizik Sepfonik mu?ik 10 OO Hufif müzik ( ]«3O Alt«a"i konseri ?rı ı s Oe^clprle beraber •>ı no Ttalvadan müzdk Koncertolar •>•> n n ri?an melo''ilerl y> 15 Gece kon«»ri • Caz m''zifti Hafif Batı müzâîl Prosram ve karjams 01.00 17.no 17 ?.n 1R00 16 55 A N K A R A 06.25 06.30 07.00 07.05 07.30 07.45 08.00 08 10 08.40 08.00 08.20 09 35 09 55 1000 11.00 11.05 11.25 11.55 Acılıs. oroeram Gunavdın I Kove haberler Gunavdın II Haberler ve hava durumu Sabah müzigi Ankarada bugün Her telden Türküler eecidi Ev icin Sabah konserl Arkası varın Ara haberler. llanlar Okul radvosu Hafif muzik V.Gürselden sarkılar Konser saati Ara haberler. ilânlaı türküler K. Karasülevmanoîludan Kıbrıs saati Beraber ve solo sarkılar Haberler ve R.G. de bugün Hafif müzik Reklâm DroeramiarT N Sesieüzelden tüıküler Y.Kioten sarkılar Albumlerden secmeler Ara haberler ilânlar Okul radvosu G.Seyimden rürküler Y Özelden sarkılar Ara haberler. ilânlar Plâklar arasında Yurttan sesler Kov odası Reklâm oroeramları Haberler ve hava durumu B Akartürkten türküler Uvkudan önce Birlikte dusünelirn A R KöDrüIüleroSludan sarkılar TamdıSım meshuriar Hafif müzik 24 soatin olavUrı Mikrofonda tivatro TBMM saati Haberlır Ocera olbümünden Gece varısına doSru Ksoanıs DENİZRU\'VETLERİROMI]TANUG1 Seyir ve Hidrografî Dairesi Başkanhğından bildirilmistir. DENtZCtLERE VE HAVACILARA 3 SAÎIL1 BtLDlRİ 29 Ocak ılâ 3 Şubat 19t38 tarihlerinde 09.00 ile 17.00 saatleri arasında aşağıdakı noktaları birieştiren saha içinde seyretme, demirleme, avlanma. dalma, sualtı seyri ve bu sahanıh 1000 metreye kadar olan yüksekliği can ve mal emniyeti bakımından tehlikelidir. KARADENÎZ tSTANBUL BOGAZ1 GtRİŞİ 1 inci nokta : Enlemi 41 derece 13 dakika Kuzey, Boylamı 29 derece 09 dakika Doğu olan E. 4958 No. lu ANADOLU feneri. 2 nci nokta : Enlemi 41 derece 27 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 15 dakika Doğu 3 üneö nokta : Enlemi 41 derece 22 dakika Kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu 4 üncü nokta : Enlemi 41 derece 11 ctakika Kuzey Boylamı 29 derece 29 dakika Doğu. DENtZCtLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUTURtJLUR. (Basın: 10401/970) ORTA DOÛU TEKNİK ÜNİVERSİTESİ REKTÖRLÖGÜNOEN Üniversitemiz Sağlık Merkezi içln ekgörevÜ 1) KulakBoğaz ve Burun Miitehassısı, 2) Diş Tabibi, 3) Psikiatri Miitehassısı, 4) Tamgörevli bir hemşire alınacakbr. Doktorlarda Aranan Şartlar : a) Askerlik gö'revini yapmış olmak. b) 45 yaşmdan fazla olmamak, c) İngilizce bilmek tercih sebebidir. İsteklüerin Üniversitemiz Personel Müdürlüğünden alacaklan müracaat formlarını doldurarak en geç 25/1/1968 perşembe günü saat 17.00 ye kadar iade etmeleri ve 29/1/ 1968 pazartesi günü saat 10.00 da yapılacak mülâkatta haVi bulunmalan rica olunur. 10382 . 269/669) 12.00 12.15 12.30 13.00 13.15 13.30 14.00 14.15 14.35 14 55 15 00 16.00 1615 16.55 16 35 17.00 17.30 1750 19.00 19 35 19.50 19.55 20.15 20J5 20.50 21.00 21.05 22 05 22.45 33.00 2345 24.00
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle