Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE İKÎ 14 Mayıs 1967 CUMHURİYET Küçük davronışlor Doç. Dr. A. Haluk Ülman öyliyeceklerimizi ağız içinde geveleyip durmaya, ya da gerçekleri görmezlikten gelmeye hiç gerek yok: «Demokrasi», «kişi hürriyetleri», •hukukun hukümranhğı» gibi iri sözlerle kunılan NATO'nun üyelerinden olan Yunanistanda, bütün dünyanın gözleri önfinde, fapkı gene bir NATO üyesi olan Portekizdeki gibi, bu sözlerle ozaktan yakından ilgisi olmıyan bir faşist yönetim yerle$mektedir. Gene açıkça söyliyelim: Sağdan, ya da soldan değil, Batılı basının kalelerinden öğrendiğimize göre, Yunanistanda kurulan bu faşist rejim daha işbaşma gelirken «demokrasi» yi, «kişi hürriyetleri» ni ve «bukukun hüküraranlığı» nj korumaya çabştığı söylenen NATO çerçevesinde hazırlanan bir ulândan yararlandığı fibi, bu sözleri ağzından düşürmiyen Birlesik Amerikadan da iistü kapata da olsa destek görmüştür. Bu sözlerimizi şüpbeyle karşılıyanlar Batılı ba> sını iyice gözden geçirmelidirler. New York Times gazetesinin ünlii dış politika yazan Sulzberger, nasıl bundan altı ay kadar önce Kıralın demokratik düzene karşı bir darbe hazırlamayı diişündüğünü bildirmişse, şimdi de. bu darbeyi uygulamaya koyanların, ilk olarak 1960 yilında kaleme alındıktan sonra 1965 yılında yeniden gnzden geçirilen bir NATO plânından yararlandıkJannı açıklamaktadır. Sulzberger'e göre, «Prometheus» adını taşıyan bu plân, başlangıçta, bir komünist saldırısı olursa ülke içindeki solculann girisecekleri yeraltı çalışmalannı önlemek, kilit noktalannı tutarak yönetim ve ulaştırma alanlarmda sabotajlara yer vermemek amacıyla bazırlanmıştı. Pakat geçtiğimiz ayın sonlannda, Yunan subaylan tarafından, detnokrasiye paydos demek ve adı bu plâna geçen binl«rce insanı tutuklamak için kullanılmıştır. DOĞAN NADI S G şik Amerikanın da kendisini savunmak için bu konuda söyliyecefi sözler vardır. Nitekim Amerikan yöneticileri, daha şimdiden kendilerine yöneltilecek suçlamalan en kestirme yoldan karşılryabilmek amacıyla, darbenin Ynnanistanm bir iç sorunn olduğunu ve başka filkelerin iç işlerine karışmanın Birleşik Amerikaya düşmediğini ileri sürmeye başlamışlardır. Ancak, burada kendilerine şu sonı yöneltilmelidir: YnnanistandaM darbe sağdan değil de soldan yapüsaydı, hattâ darbeden geçtik, Yunan solu işbaşma, bir seçimle gelseydi, acaba Birleşik Amerika bu durum karsısında da seyirci kalmakla mj yetinecekti? Böyle kalmıyacağı, Yunan Genelkurmayma daha yıllarca önce, hem de NATO bahanesiyle hazırlatılan «Prometheus» plânından açıkça ortaya çıkmamakta mıdır? ene ipe un serilmek istenirse, Amerikan yöneticileri, sol aknnlann «demokrasi» ye, «kişi hürriyet'eri» ne, «hukukun hükümranlığı» na karşı olduklannı ve Birlesik Amerikanın bu yüksek ilkeleri korumak için tehlikeli gidişlere son vermeyi kendisine bir görev bildiğini söyliyeceklerdir. Nitekim, Vietnam konusu açılınca söylenen budur. Dominik Cumhuriyeti Amerikan deniz piyadelerinin işgali altına girdiği zaman da bunlar söylenmiştir. İyi ama, sanki sağdan gelen darbeier neye karşıdır?. Her sol akımın eninde sonunda bir proletarya diktatörlüğüne ulaşacağından korkarak bunlara karşı süngü diktatörlüklerini seçmek, üstelik bu seçimi yaparken «demokrasi» ve «insan hakları» gibi iri iri sözleri kullanmak, akülı yöneticilerin harcı değildir. Çığınndan çıkıyor • •• •••* • ••• Ne âlâ memleket! Geldi, geliyor ve gelecek Maksadına ermiş Karar rafa konunca Göz göre göre tomobil ibadullah. Bu işin başında. yasai kararlarım verenlerden başka, herkesın bildiği gibi permi rezaleti geliyor. Sonra da, meselâ seyahate çıkan milletvekillerinin birer otomobil getirme hakları gibi, bir takım iltimaslılar var. Ankaradan verüen bir habere göre, bu otomobil meselesi, bilmem kaç yüzüncü defa olarak, tekrar ele alınmış. Yine acayip acayip hiiO ayın Başbakanın, beraberinde, kümler: Yok otomobil getirenın " Almanyaya götürdüğü heyetin bin dolarhk tasarruf permisi olatam listesini gördünüz mu? Bir cakmış, yok getirdiği otomobüi altı ay evvelinden almış bulunacakâlem. Baylı bayanlı ve irili ufaklı tam 30 kişi. Hani, hazır giderken, mış, filân, filân... Hiç üzülmeyin. Otomobil meuçakta boş yer kalmasın diye, dolraklılarına biz, şimdiden, müjde duruunuş gibi bir şey. verelim. Bunlardan hiç bir şey çıkBuna, başta, Almanyadaki Büyükelçiliğimiz erkâniyle çeşitli a maz. Çıksa çıksa yeni bir «tasarruf permisi» ticareti, bir de «altı taşeliklerimiz ve temsilciliklerbniz mensuplarıru da (tabiî onlara da ay evvel kesilmiş fatura» ticareti vazife verilecek. Yoksa ne güne duruyorlar?) ilâve edersiniz, şöyle, 45 50 kişilik kocaman bir bevet eder. Eh, bunca mühim meseleleri konuşmak için, elbette, böyle kalabalık bir heyet lâzımdır, denebilir. Fakat, aslında, bu «deviet heçıkar. Belki biraz fiyatlar oynar. sabına seyahat hevesimizin» artık O kadar. kökleşmiş, bir yeni örneğinden Otomobüler yine gelit, yine sabaşka bir şey değildir. Bir çoğutılır, ve bizim ulema takımı «Almuza tatlı gelir oldu bu iş. Hattâ, lah, Allah... Bu yepyeni arabaları bazüarı için, âdeta bir meslek hada nasıl getiriyorlar?» diye oturup, lini aldı. çeneleri avuçlarında, güya düşüHadi, pek ileri bir iyi niyetle, nüp dururlar. Almanyaya giden heyetin her bir *** üyesine bir vazife düştüğünü kabul edelira. Peki. Ama, acaba, IImanlann bayanlariyle bizimkilerin bayanlan, karşı karşıya oturup, M illiyet'te bir fotoğraf: Yan hangi önemli meseleleri konuşur" " çıplak bir kız ve pesinde bir lar? sürü adam. Kız, adeta, yatak kıvaYoK, yok. Bu resmi seyahatlere fetiyle. Etekler, tabiî, mini. Hattâ, bir çeki düzen vermek iâzım. İş mini de değil de, minicik. Kol hiç ciddiyetini kaybediy»r. yok. Omuzdan askılı. Göğsü, botnsan, değil siyas" temaslarda bulunmaya, sadece misafirliğe bi yundan epey aşağılara kadar, tabak gibi meydanda. le gitse, etrafına böylesine bir kaArkadaşımız, bu tazın peşine taIabaiık toplayıp gitmez. Ayıp olur. kılıp seyreden vatandaşlara bir Epeyce oluyor da galiba. parça takılarak, resmin altına «Tür #** kiyede bu kıyafetle dolaşan turistin hali böyle olur» gibilerden b>r kaç satır koymuş. Bize kabrsa, vuöööööö... Bunun ( A kullarda imtihan zamanı gel Türkiyesi mürkiyesi yok. Bu kız, * ' diği için size bir güzel imti resimde gördüğümüz kılığıyle han haberi: Hindistamn üttar Pra(çünkü buna pek elbise denmez) deş eyaletinde, Eğitim Bakanlığı, nereye gitse, peşine adam taküır, okullardan imtihanı kaJdırmış. Bu lâf da, hattâ biçhnine cetirince,' çimdik de aülır. Çünkü kızın, zaten, böyle yapılsın diye, bu şekilde dolaştığı besbelli. Tam tersine, kimse aldırış | etmeyip başını başka tarafa çevirse, bfiyük bir ihtimalle, müteessir , olacak, «bu Türk erkekleri de ne | biçim şeyler» diye hayal sukutuna uğrıyacaktı. eyalet Hindistanın en kalabalık eDediğimiz gibi böyle bir kızın, j'aleti. 80 milyon nüfusu var. her yerde, peşine takılanlar buluVe, orada artık, en büyüğünden nur. Yalnız başka yerlerde, ilâve en küçüğüne kadar, hiç bir okulolarak, bir iki de polis takılır, ve da imtihan yok. Sebebi de bir hoş: kendisini, en yakın karakola göEfendim, Uttar Pradeş okullarıntürüp, «âdab ve ahlâkı umumiyeda, imtihanda muvaffak olamıyan, ye» uygun bir şekilde giydirirdi. sınıfta kalan öğrenciler, kendüeriBizde görülen eksik, olsa olsa, ne not vermiyen hocatara fena budur. Kalabalık normal. halde saldırıyor, hattâ, pek çok *** defa onlan bıçaklıyor, daha hattâ, öldürüyorlarmış. Bu rezaletle başa çıkamıyan devlet de, selâmeti, imtihanları toptan kaldırmakta bulmuş. ir zamanlar, resmi karşılama I Bizim «Şu mektepler olmasa işlar ve uğurlamalar yapılmıya j lerl çok iyi idare ederdim» diyen, cak diye, hükümetçe bir karar ve ı meşhur Maarif Nazın gibi, bir an, rıldiydi. Buna göre, «Bakan gelikendinizi öğrenci farzedin, ve ra yor», «Bakan gidiyor» diye memhatlı»ı düsünün. Sene ?onu geldi lekette ne kadar umum müdür, mü mi, imtihan yok. Elinizi kolunuzu sallaya sallaya, bir yukan sınıfa gidiyorsunti2. Kimsenin hocasını dövmesini, vurmasını, hele öldürmesini istiyecek degüim ama, neme İâzım, hoşuma gitti Imtihansız okul doğrusu. Hele benim gibi «sultanı» tenbeller için biçilmiş. dür, reis, başkan filân varsa.tren lsAh... Tekrar küçülmek, gençleştasyonu senin, hava meydanı be ! mek kabil olsa, hiç üsenmez Utnim, hulus çakmaya, koşuşmıya ] tar r"radeş'e kadaı gider, okulların caklardı. | en zoruna kaydolunurdum. Her halde unutulmuş olacak iri. bu tuhaf kovalamaca, eskisinden daha da şatafatlı, devam edip gidiyor. : Sayın Başbakanın Almanya ; yolculuğu, bu yüzden. şehrimizin I «bü>*ük» lerini. tam mânasiyle. | pestile çevirmiş. Başbakanın uçağı Ankaradan saat onda Yeşilköye aşedemediğimız önemli meselelerden biri de, otomobü. Se konacak. Tabiî irili ufaklı bütün «ileri gelenler» ımiz, ne olur ne olnelerdenberi, birbiri üstüne çıkamaz diye, o saatten de evvel hava nlan kanunlara, nizamlara, ustıllemeydanında hazır. Sayın Süleyman re, kararlara göre Türkiyeye dıDemirel gelmiş, ve doğru Çınar oşarıdan otomobil getirmek yasaktelinde, Allah rahatlık versin, uytır. Halbuki piyasada, hangi markuya çekilmiş. Onun rahatı yerinkanın, hangi çeşidinden, hangi sene modelinden isterseniz, az kul d. ama, berikilerde, uyku yok. Çünkü Başbakan sabahın saat lanılmış, çok kullanılmış, veya, hiç beşinde Almanyaya hareket edekullanılmamış istediğiniz kadar ocek. Tabil uğurlamak da İâzım. Bizimkiler, sersem sepet, beklemişler. Sonunda, yarı kapalı gözlerle, o vazife (!) lerini de yapmışlar. Ama, yine uyku yok. Zira saat dokuzda da, aksi gibi, tçişleri Bakam Ankaraya gidiyor. İçlerinden birisini meydanda görmezse, maazallah... Onun için çaresiz, Sükanı da bekleyip. selâmetlemişler. Böylece harap bir hale düşen bizim «kalbur üstü» lerinin, şimdi, Bakan seyahatlerinin sıra ile ve daha derli toplu saatlerde tertiplenmesi için, dua ettiklerine şüphe yok. Yoksa, çekilir angarya değil, doğrusu. *** • ••• • ••« • ••• Çığınndan çıkıyor Göz göre göre •p rafik kontrolu için vasıta az, * anladık. Memur kadrosu kâfi değil, anladık. Şoförlerin fazla sürat yapmalannın önüne geçilemiyor. anladık. Hadi hepsini anladık, ama. • s u na ne dersiniz: Silivri civarında, hendeğe yuvarlanan ve yanan bir takside, 1 kişi ölmüş, 10 kişi de yaralanmış. Yani bir takside 11 kişi. Olur mu böyle şey? Ben • ordum, oluyormuş. Çünkü bazı arabalar, döşeme üstüne ve bağaj yerine kadar tıklım tıklım müsteri alıyorlarmış. Şoförün, yanına, dört kişi aldığı bile oluyormuş. Hattâ «bu da tuutlaka öyleydi. Ve şoför yanına dört kişi oturttuğu için direksiyona hâkim oiamamıştır» diyen, ve işten anlıyanlar var. Peki, bu bali gören Allahın kulu bir trafikçi yok mu? Silivri dediğiniz dağ başı değil. İstanbulun burun ucu. Üstelik çok da işlek bir yol. Fakat, bizim gözümüz hep bfiyükte. Avrupada, hele Amerikada olduğu gibi radar misali, en mudern âletlerle trafik kontrolu hevesindeyiz. Onlar da olmayınca «n'apalım» deyip oturuyoruz. Şu trafiğin evvelâ «t» sinden baş lıyalım. Meselâ biçimsiz ve çok fazla >üklü kamyonları, müşteriden akordeon gibi şişmiş otomobilleri durduralım. Bunu sörmek için de mi vasıta ve âlet İâzım, canım? Ve gene ipe un serilmek istenirse, Birleşik A merikanın işe kansmasuıın Yunanistanda bir iç savaşa yol açacağı da söylenecektir. Buna verilecek cevap da şudur: Kimse Birlesik Amerikadan Yuilmivoruz, bu devirde artık gerçekleşme olananistana asker göndermesini istenüyor. Amerikan sılığı yok denecek kadar azalmış bir komüyöneticileri bu beceriksizliği bir kere Vietnamda nist saldırısı oerdesi arkasına gizlenerek. başka yapmışlar ve işi yüzlerine gözlerine bulaştırmışlarNATO ülkelerinde de aynı biçimde plânlar hazırdır. Dünya kamu oyu aynı trajedinin bir kere de lanmış mıdır? Bilmivoruz. başka NATO ülkelerinYunanistanda oynanmasını istemiyecek kadar sajde de günün hoşa gitmiyen kişileri için uzun listeduyu sahibidir. Şimdi Birleşik Amerikadan isteIer hazırlanmış ve bu listeler, ilk fırsatta uygulannen, Yunanistana yapılan her türlü yardımı durmak üzere Genelkurmayların kasalarına gizlenmi? durması. yeni hükümeti hiç bir biçimde tanımamidir? BUdiğimiz tek şey, eğer başka NATO ül ması ve Batılı devlctlerin de kendisi gibi yapmakelerinde de böyle plânlar hazırlanıp uzun listelarını sa 'lamasıdır. Uluslararası toplum tarafından ' ler yapılmışsa, oralarda da günün birinde görev ve tanınmıyan bir yönetim, Yunanistan gibi dış dünyetkilerini iyice bilmiyen bazı maceracı subaylar yaya çok açık ve demokratik güçleri sağlam bir çıkarsa, Birlesik Amerikamn bunlann yanında yer ülkede uzun süre iş başında rutunamaz. Hele bu alacağı ve uzun listelerdeki kimselerin başına getanmmama çeşitli üluslararası kuruluştan çıkanllecekler karsısmda kayrtsız kalacağıdır. Çünkü, ma Ue de tamamlanırsa, o zaman Yunanistandaki şimdilik görüldüğü kadanyla, Yunanistan'da böyle faşist düzenin ömrü daha da kısalacaktır. yapmıştır. A ma denecektir ki. eğer Yunanistandaki faşist olculukla uzaktan yakından ilgisi olmıyan, * * düzen gider ve secimler vapılırsa, o zaman üstelik doğru haher vermekle öğünüp gerAtinada sol eğilimli bir yönetim kurulur. Bunu pek çekten de öyle tanman Sunday Times gazetesinden iyi bilen Birleşik Amerika artık bu faşist düzenin öğrendiğimize göre, Yunan kıralı Konstantin türlü mizansenlerle kendisini dışında göstermeye ça yıkıljnasını ister mi? tşte, zaten işin bütün düğüm noktası da buradadır. lıştığı darbeden hemen sonra, yanına Atinadaki Yunan darbesi şimdi Birleşik Amerikayı getirtngiliz ve Amerikan Büyükelçilerini çağınnış ve onlardan darbe karsısında nasıl bir tutum takın •mis, bir deneme tahtası üzerine yatırmıştır. Eğer Amerikan yöneticileri, sonuç ne kadar hoşlanna ması geektiği konusunda akü danışmıştır. Gazegitmiyecek türden olursa olsun, Yunanistanda detenin Atinadaki İngiliz Elçiliğine pek yakın olduğu mokrasiye yeniden dönüşü sağhyabilirse, o zaman anlaşılan muhabirine bakılırsa, bu toplantıda tndünyada kendilerine karşı her gün biraz daha azagiliz Büyükelçisinin Kırala darbeye katılmamasını lan güveni biraz olsun yeniden kazanmak fırsatını öğütlemesine karşılık, Amerikan Büyükelçisi Philips kazanaciklardır. Yok, eğer faşist bir diktatörlük Talbott Kjnstantin'e darbecilerin duruma hâkim solcuları işbaşma getirecek bir demokrasiden dagöründüklerini, bu bakımdan onlarla işbirliei yapha iyidir diye düşünmeye devam ederlerse, bunmaktan başka çare olmadığını söylemiş ve bu fetvayı alan Kıral da, çok geçmeden, o zamana ka dan sonra söyledikleri iri sözlere inanacak insan zor bulacaklardır. dar takındığı maskeyi yüzünden düşürmüstür. Bu açıklama karşısır.da, Birleşik Amerikanın darbeunan Kıralı Konstantin'in durumuna gelince, den sonra göstermeye çabştığı telâşa, Yunaniseğer kendi eliyle hazırlamadıysa bile sonratana yaptığı ekonomik ve ask«rî yardımı kesmeyi dan darbeyt kstılnlış olmakla urihin Yunan tabtı r düşündüğü yohındaki sosleftae nasıl inanılabilir? konusunda verdiği hükmün altına çoktan imzasuu Ama bir kere ipettnserilmek Istenirse, BLrle atmıştır. ••«• B Maksadına ermiş S • III Ne âlâ memleket! Y •••• leşekkür ve Minnet elim kaybı dolayısiyle cenaze sinde bulunan, telefon, telgraf, mcktupla veya evlerimize gelerek acımızı paylaşan, çelenk gönderen. akraba, dost ve arkadaşlarımıza, Süreyya Paşa Sanatoryumu doktor. memur ve personeline, tst. Belediyesi Hukuk İşlerl Md. ve mesai arkadaşlarına. Kuzey Dz Saha ve Yassıada Kumandanlıklarına, tedavi gördügü S.S.K. İst Hastahanesi Başhekiml Saira Aksan ve muavinleri Necati, Fethi ve Tarık Kırbakan'a. tedavisini takip eden dahiliye şefi Dr. Zihni Kavtırt ve As. Dr. Sevin Kopçalıoğlu'na. ameliyatını ba şarı ile yapan Op. Dr. Rifat Cankat. Op. Dr. Metin Erean, Op. Dr. M. Onlütürk. Op. Dr. Halit Turan, As. Dr. M. Gençer. Dr. Turan Özalp ve bütün hemşire ve hastahane personelıne, vefakâr Maltepeli dostlarımıza, gazeteniz vasıtasiyle teker teker ve âlenen teşekkür ve minneti borç biliriz. ,,Aile adına, Dr. Yaşar GUnsal Cumhuriyet 5402 îstanbullular dün sabah Beşiktaştan Karaköye kadar nzanan caddede sıkışıp kaldılar. Saat 9'a doğru herkes işine gücüne yönelirken trafik boğuldu birden.. Yüzlerce otomobil ve onlarca otobüs kilometrelerce kuyruk yaptılar; dur kalk üzerine adım adım ilerlediler Karaköye doğru.. Bunca benzin, bunca vakit kaybı.. Herkes : Ihtimal bir kaza olmuştur, ya da olağanüstu bir hal vardır, diye düşünüyordu. Ben de kalabalığın arasındaydım. Bu yüzden gideceğim yere en az bir saat geç kaldım. Sonunda öğrendik ki, trafik tıkanıklığının sebebi bir kocaman fil'dir. Hazret, koca kulaklarını sallıya sallıya, hortumunu oynata oynata, küçücük gözleriyle ortalığı «üzerek a n ı endam edince ne denli bir lâübalilik içinde yaşadığımızı bir daha anladım. Tam işe gidiş saatlerinde bir sirkin reklâmını yapmak üzere görevlendirilmiş fil uğruna binlerce kişiyi tedirgin etmek, yüzlerce işi aksatmak ancak bizimki gibi alaalahey yaşıyan toplumlara özgü bir lâübaliliktir. tnanır mısınız, fil sallana sallana ve yavaş yavaş uzaklaştı gitti.. Ardından bakakaldım, ve şaşakaldım. Türkiyede en akıl almaz işler böylesine yürümekte.. Ciddiyetten uzak bir toplum halinde bulunduğumuzdan kamu oyu seyirci kalmakta bu işlere. Kimsenin kimseden hesap sorduğu yok. Bırakınız küçük seviyedeki işleri, parlâmento düzeyindeki lâübalilik haddi hesabı geçmiştir. Iktidarın sorumlu başı ba memlekette Meclis kürsüsünden : • Türkiyede Amerikan üssü yoktur, tesisi vardır» diye konuşabilmiştir. Gerçeğe aykırı bu yutturmacanın sebebi neydi? Niçin Başbakanlık koltuğunda oturan kişi bütün dünyanın bildiği, yerli yabancı gazetecilerin yazdığı bir gerçefi saklamak için çahşıyordu? Türkiyedeki üsler Küba buhranında Sovyetler ve Amerika arasında pazariık konusu bile olmuştu. Ama Türkiyede iktidarın başı bu gerçeği inkâr ediyordu. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi hoplaya zıplaya kürsüden asağı iniyordu. Ve kendini bilen kişiler bu hale şaşıp kalıyordu. Dün gazetelerde Amerikadan gönderilen «Istanbul» mnhribinin Donanmaya katıldığı yazılıyordu. Millî Savnnma Bakanı, yapılan törende bir nutuk atıyor ve «Son günlerde başında yer alan Türk Silâhh Kuvvetleri ile ilgili konuların bilgisizlik yüzünden yanlış yazıldığını» ileri sürerek, «Türkiyeye verilen silâhlann NATO'yu korumak için değil Türk komutanları emrinde yurt savunmasında kullanıldığını. söylüyordu. Amerikan Büyükelçisi P. Hart ds «rdından bir nutuk atıp töreni perçinliyordu. Donanmaya yeni katılan bu gemiler hakkında biz yazılar yazdığımız için Savnnma Bakanı Ahmet Topaloğlu'nun notkunu hoş karsılamadık. Neyi kimden gizlemek gayretindedir Topaloğlu? «tstanbul» muhribi ve onun eşi «Izmir» muhribinin ve de başka silâh ve malzemenin hangi şartlarla Türkiyeye verildiğini bilmez mi? Bilir, ama bilmez görünür. Vaktiyle bu köşede yazdığımız bazı gerçekleri tekrarlıyarak bilmez göriindüğü gerçekleri kendisine batırlatalım : Donanmaya katıldığı söylenen ve ba ağurda tören yapılan «tstanbul» muhribi 1943'te denize indirilmiştir. Demek ki, tam Î5 yaşında, yani bir çeyrek asırlıktır. 1958 yılında Türkiye adına Fatin Rüştü, Amerika adına Carlos C. Hall arasmda alıp verilen bir mektupla yürürlüğe ginniş bir ikili anlaşmaya göre bize verilmhjtır. Soz konusu anlaşmaya göre : 1 Verilen geminin ariyet müddeti be? yıldır; ne var ki Amerika istediği an gemiyi geri alabilir. Ve Amerika istediği an biz bu gemılerin üstündeki en küçük bir çizgiyi bile tamir ederek gen vermek zorundayi7. 2 Bu gemiler herhangi bir sebeple batarsa Amerikaya tazminat ödenecektir. 3 Türk Hükümeti bu gemilere bayrak çekme hakkına sahiptir, fakat gemilerin mülkiyeti Amerikaya aittir. Ba ikili anlaşmanın mektubo 14 Ekim 1958 tarihlidir. Bu İkili anlaşmaya çöre verilen silâh ve malzemenin nasıl kullanılacağı da Amerika Cumhurbaskanı Johnson'un Türk Hükâmet Başkanına yazdığı şu mektupla kesin olarak açıklanmiftır. Diyor ki biılere Amerika Cumhurbaskanı : • Askerî yardım sahasında Türkiye ile A.B.D. arasmda mevcut ikili anlaşmaya dikkatinizi çekmek isterjm. ... askeri yardımın venlış mak?atlarından gayn gayelere kullanılması için hükumetinızın Birleşik Devletlerin muvafakatini alması icap etmektedir.» Işte bu anlaşmalara davanarak Amerika, Türkiyeye verdiği siIahların ancak kendi isteği yönünde kullanılmasını sağlamaktadır. Kıbrıs davasında bu. gerçek tecrübeyle ortaya çıkmıştır. Hal boyle ıken Millî Savunma Bakanı, Amerika Elçisi ile beraber nutnk atıp neyi tekzip etmektedir? Aslında Sayın Topaloğlu böyle konusamazdı.. ama ne yaparsınız ki, bir garip ortamda yaşıyoroz. Bir fîl binlerce kişinin yolunu •kesiyor, tepkl yok.. fktidarın başı Meclis kürsüsünde garip lâflar söylüyor, tepki yok.. Savunma Bakanı belli gerçekleri nutukla örtraeye çalışıyor, tepki yok.. Ve bu yılan hikâyesi uzayıp gidiyor; bakaiım nerede biter.. de ayaklarımız suya erer. Fili yuttu bir yılan SALİHA GÜNSAL'ın Aziz varhğımız, annemiz • ••••••••••••••••••••••• Dr. Hikmet KIVILCIMLI'nm yönetimindcki I I i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i i î I &§^Şğ^£z^s^ KUŞADASI'NI ZİYARET EDİNİZ. Güneş, deniz ve tabiat güzelliğiyle eşsiz bir dinlenme yeri. î i î| i İı Yarın YAPI ve KREDİ BANKASl'NIN SUBESI Kusadası'nda hlzmetinize gıriyor. Daima en fvı hîzmet i i i i î î i i i i j i i i i Geldi, geliyor, i i ve gelecek i B i i i i i i i is i o Karar rafa konunca 12 Mayısta her yere dağıtıldı. ^ Cumhuriyet 5423 B İSTANBUL Tel.: 4 4 2 6 3 6 ANKARA Tel.: 1 2 7 3 1 8 HERIŞ 300.' 5440 AMERİKAN NEŞRİYATI BÜROSU AGI BİR ÖLUM ENCYCLOPAEDIA BRITANNICA TEŞEKKÜR Hastalığıma kesin teşhlsl ko yarak, ameliyatımı büyük bir başarı ile yapan ve beni hayata ve sağhğa kavuşturan Sayın üstad Opr. Dr. yard.mcısı sayın Opr. Dr. Nu rettin Apaydın, yakın ilgilerini esirgemiyen Opr. Dr. Muhsin Baçak. değerli anestezist Dr. Cahit Bergil, asistan Dr. AH Aktaş, asistan Dr. Sümer Tarcan, asis tan Dr. Güney Ardmç , asistan Dr. Kirkor Yanık. asistan Dr. Şevket Kırımlı ile başhemşire Saniye Savcı, hemşire Naciye Mete'ye ve diğer hizmeîlilere minnet ve şükranlarımı sunarım. KEMAL TAN Cumhurıyet 5407 HAZIM BUMİN Kolağası Ahmet Beyin ve Aliye Hanımın kızı, Kayseri eşrafından Ziraat Yük. Mühendisi merhum Saban Hami Beyin eşi, şair Behçet Kemal ve avukat Fikret Çaf lar'ın ve Türkân Ba rutogJu'nun anneleri, Maden Yük. Mühendisi Hulusl Barutoğlu ve Türkân Çağlar'ın kayınvaldeleri, Saniye Çağlar'ın kardeşi; Ayçın. Şaban, Yaprak ve Sel can'ın büyükanneleri; İhsan Er söz. Ahmet Ölmez, Yarbay Ce malettin Çağlar'ın teyzeleri. iyi insan vefat etmiştir. Cenaresi 14 5.1967 Pazar günü (BUGÜN) öğle na mazından sonra Şişli camiinden alınarak Zincirlikuyu mezarlığına defnedilecektir. Allah rahmet eylesin. VEFAT Dul Bayan Matild Fotiadis, Bay Dlmitri Fotiadis sevgili esi ve babaları BAY Foti Fotiadis'in vefat ettiğini teessürle bildirir Ier. Cenaze merasimi bugün 14 Mayıs 1967 Pazar saat 14 te Arnavutköy Taksiyarki Rum Ortodoks kılısesinde icra olunacaktır. İşbu ılân davetiye yerine kaim d'ir. Cenaze İşleri Servisi PistoJ Tel: 4998:2496845 Heris 3125439 NACİYE ÇAĞLAR BU AKŞ;\M SAAT 18 DE • •İ Istanbul Radyosunda Makina ve Montaj Sigortaları Ruhsatnamesi Ticaret Bakanlığı Içticaret Genel Müdiirliiğiinden: Evvelce mer'i mevzuato tâyin eyîediği şeraiti ifa ederek Yangın, Kaza. Nakliyat ve Hayat sigorta branşlarında çahşmok üzere ruhsatname almış olan; idare ve iş merkezi Istanbul Karaköy, Bankalar caddesi Şark Han'da bulunan Şark Sigorta Türk Anonim Şırketinin 7397 sayıh Sigorta Şirketlerinin murakabesi hakkındaki kanunda kayıtlı evrak ve vesaıki tevdı ederek, İâzım gelen kanunî formaliteleri ikmâl ve gerekli teminat akçesini ita etmiş olraakla Türkiye Cumhuriyeti hudutları dahilinde bu defa MAKİNE VE MONTAJ sigortaları branşında da çalışmaya mezun bulunduğu ilân olunur, Reklâmcılık: 1681,5391 Şark Sigorta T.A.Ş. T. E. D. Ankoro Kolejinden Ankara Kolejine giriş testlerinin yüda bir defa yapıldığı duyurulur Kayıtlar başlamıştır. HAS: 1006/5403 Gerçek Hayat Hikâyeleri KERIMAN BECERIK Ue Ruhi Mandıralıoğlu nişanlandılar. Fatıh 13.5.1967 Cumhuriyet 5431 Programımızı dinleyiniz. yayinlanacak TüRKTiCARET BANKASI Reklâmcılık 1694/5410