01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Öğretmen ve ihşkileri ismet KÜR oplumla olan llt;kflerl bakmundan öğretmeolarak nitelemek, T nt. «çilelieove önemlt kisl» yapmak olur kanıO'nun, gerçeğe uygun târiflnl için de önce aileyi, çevreyl eğitmek gerekir. Bizim, ısde blzim değil, dünya uluslannm «osyal tarihlerl lncelendiği zaman, öğretmenler, sosyal değişiklikler, sosyal kalkınma ve ilerlemelerde en etkili çalışmalan yapmıj insanlar olarak dikkati çekerler. İşte bunun için de, geri kalmıs ülkelerde öğretroenin «çilcsi. korkunç bir mücadelede, biz meydan savaşında şekillenir. tnsanlarm, kalıplaşmıs inançlannı değiştirmek kolay değildir. Aslında kalıplaşmış duygulann, tekerleme haline gelmis kurallann içinde gerçek anIamıyle «inanç» aramak, inanç bulmak da mümkün değildir.. Çünkü inanç, uzun inceleme, arastırma, kıyaslamalarm sonunda vanlan bir «sonuç»tur. Bir incelemenin. bir araştırmamn sonunda edinilmis fikirlerin sahipleriyle rahatça konuşmak, insanca tartışmak mümkün olabilir. Oysa. geri kalmış ülkelerin, geri kalmışlığı, zaten kalıplaşmış, yasantısını, hareketini. akıcılığını yitirmiş insanlar yüzündendir. Bu insanlann kafalaruıa gerçek'in ışığmı, günün değer ölçülerini aktarmak, elbette bir meydan uıvaşı vermek kadar çetin olacaktır. eri kalmıs ülkelerde öğretmenin «çile»sl, çok defa «üst makamlann elinde bJr kör düğüm haline, bir cekilmer hale Kelir. Bütün memleketlerde, özellikle az gelişmis ülkelerde iş basına getirilenlerin her zaman gereği kadar bllgiye, gereği kadar sağduyuya, iyi niyete sahip olraadıklan sık sık görülen hallerdendir... Böyle durumlarda öğretmenin, gerçek vazifeslnl yapmak uğruna verdtği savas, artık bir ölüm kalım savaşıdır. Koltuğu içinde kaybolmuş idareci, koltuğundan ilerisini göremer. Oysa öğretmen, ilerisini gören, ilorici kişidir.. Geri kalmıs ülkelerin, geri kafalı Idarecilert bunun için öğretmenin karsısrnda tedirgindir. Küçük yprlerin kücük insanianyle, koltuklan içinde kaybolmuş idareciler el ele verince, öğretmenin avdınlık kişiliğine süremiyecekleri kara aydmhk dünyasına getiremiyecekleri karanlık yoktur. Muh.ıkkak ki öğretmen, en çetin, fakat en verimsiz savaşmı böyle idarecilerle yapar. Verlmsiz; çünkü günes, mağaraları ne kadar etkileyebillrse, öğretmen de, büyük koltukların gölgesinde kaybol muj basları ancak o kadar etkileyebillr. imdayız. Bütün dünyada, içinde bulunduğu sosyal ve ekonomik düzen ne olursa olsun, her toplumda öğretmen, az veya çok çileli, fakat dalma önemli kljidir. Hem de çilesi ve önemi birblrinden aynlamıyacak kadar sarmaş dolas olmus bir kisl.. Öğretmenin en büyük çilesi, kültiir, görgü düteyi. hattâ bazı kere inançlan biribirinden çok farklı insanlardan örülmüş çevresinin en nâzik meseleleriyle uğraşmak zorunda olması, bununla vazifelen dlrilmis bulunmasıdır.. Üstelik öğretmen, bu nâzik meselclcri çevreslyle yüzyüze, vâsıtasız olarak tartısmak durumundadır. Bu «nâzik meseleler>den llkl «Çocuk»tur. • •• :::• İ •a ::: • •»• • aaa • ••• Hâfızai beşer nisyan ile malul değildir e oluyonız, ytne ortalık tos duman, göz gözü gönnüyor. Her ursatta Anayasayı çurasından burasmdan mıncıldıyanlar son günlerde iyice coşarak Temel Hak ve Hürriyetleri konın u bahanesiyle henüz kundakta olan demokTasimizin ayagi altına karpuz kabuğu koymakta yarısa çıktüar. Kursaklarda kalmaya mahkum bu denli kuruntulann ulusumuza zarardan gayrı bir şey getirmiyeceğinl sorumlularm ne zaman kav rayacaklan bilinmez. Sıkıyı görünce girişilen çark etmeler de yürekleri serinletmek şöyle dursun. kuşkulan daha da çoğalmaktadır. Ne hikmettir bilinmez, bizde «tedbir» adı alünda özgürlüklere el atmak eski bir illettir; galiba kurtulacağımız da yok. Tedbir konusunda bir llgili daha ağzını açar açmaz tüm niyetlerinl şıp diye anlamak işten degü. Onlar varsın: HUrTiyeti, hürriyetleri yok etmek için kullandırnTiyacağız gibisine parlak (!> sözler etsinler. ICara cümleyi söken herkes daha leb demeden leblebiyi anlamakta, dillerin altmdaki :sh baklayı görmektedir. Kurtuluş gayelerini «Jıal ka daha çok hizmet» diye ilân eden siyasal örgütlerünizin yurt sorunların: açık açık tartışmak varken çeşitli şekillerde gizliliğe gömUlme çabalan anlaşılır işlerden değildir. Bugün hala halkımızın yandan çoğu alfabesiz. Bir kısım vatandaşımız sıtmayı iplikle bağhyor. Muskayla hastalık tedavisi öneminden hiç bir şey kaybetmedi. Yaralar yine tükrük pansumam görüyor.. Her yıl kızamıktan ölüp giden binlerce çocuğumuzun ardmdan «arapça ağıtlar» okuyoruz. Milyonlarca vatandaş evden çok ine benzeyen sefalet yuvalarmda çürüyor. Milyoıüa aç... bir ucu Avrupada milyonlarca işsiz var ülkede. Ve en kötüsU, en berbatı, vatandaşın bir giinde yarattığı kendi öz değerinin yansmı tek; rardan üç gün çalışmadan elde edememesi oyunu var ülkede. BUtün bu çileleri soylu tedbirlerle yok etmeye çalışmak varken, yasak yasalan düzenleme de ne oluyor diye haykırası geliyor insarun. Bilime değer veren Ulke lnsanlannın fezada yurüyecek, Ay'da randevUleşecek kadar devleştiği gUnUmüzde. öğretmen katli&mı tertiplemek, ağızlara kilit, düşünceye tuzak hesabına dalmak pek utandıncı olmuyor mu derslniz? Hakkârinin Çukurca ilçesinde... | Doğunun uzaklannda bir Hakkâri var. Hakkârinin yoksulluk Te • nnutulmusluk yollarında şanını sölıretini duymıyan yoktur. Bu jöh • reti birkaç rakâmla doğnılayalun: Adam başına düşen yülık ortalama . tanm geliri Ayduıda 2000 lira iken Hakkâri'de 255 liradır. Okur yazar . olmıyanlarm oranı Türkiyede yuvarlak rakam yüzde 60 iken Hakkarı de . yüzde 90 dır. Türkiyenin doğusunda karanlıklar içinde yaşamaktadn . Hakkârt.. Bu karanlığın içinde neler döner? tstanbul ve Ankaradan o . kadar uzaktır ki oraları, gereği gibi bilinmez. Bilinen şey Hakkari ıli . nin sünsiyah kaderiyle başbaşa bırakılmasıdır. Cumhuriyet Devletınta • yasalan dışmda Ortaçağ gelenekleri düzeyinde ıstırablı ve urautsuz ya • «antısım sürdürür bu yoksul ilimiz. J İşte bu Hakkâri'nin Çukurca ilçesi 1965 yazında bir yabancı nçak • tarafından bombalanmıştı. Bu işi Barzani savaşında yolunu şaşıran Irak • havacılan yapmışlardı. Bazı vatandaşlanmız öldü, yaralandı, evieri hasara uğradı. Böyle hallerde geçerli olduğu gibi, Irak hükumeti zarar xlyanı tazmin etmek durumunda kaldı. Türk ve Irak Dışişleri Bakanlığı ilgilileri olay yerinde durumu tesbit ettiler. Ve Eylul 1966 yılında Irak Hükumeti 700.000 lira tazminat ödedi. Buraya kadar durum tabiidir. Ne var ki bu noktadan sonra birtekım garip hikâyelerin döndüğünü bildiren mektuplar aldık Hakkâriden. Bize anlatılanları olduğu gibi köşemiıe aktarıyoruz. Yetkili ve llgili resmi makamlarm bu işin kovuşturmasını titizlikle yapıp gerçeği ortaya çıkarmasım da diliyoruz. Çünkü Hakkâri İstanbuldan uzaktır. Hakkâri'de öylesine sert bir düzen vardır ki ufak bir menfaat çatışmasmda adam harcamak işten değildir. Bu yüzden Çukurca ilçesinde olup bitenleri bize bildiren vatandaşlanmızın isimlerini de açıklamıyoruz. Irak Hükumetinin Çukurca ilçesinde zarar ziyan görenlere 700 bto lira ödiyeceği haberi duyulunca birtakını açıkgözler derhal harekete geçmişlerdi. Zira, memleketin her yanında devlet ile halk arasında aracılüt görevüıe kendisini tâyin etmiş bulunan mütegallibe, bu gibi dağıtımlarda vurgunlannı yürütmek imkânlarını bulmaktadırlar. Nitekim Çukurcada pek meşhur adı bizde vardır. ve yetkill mâkam, istediğinde kendisine verilecektir bir eski DP'li avukat, zarar ziyan gören halka kendisini zarar ziyanı tesbitte kudretli kişi gibi tanıtarak: Ödenecek paranın yüzde 35 Ini bana vermeyl taahhüt edersenlı tazminatı ona göre sağlarım. diye ortaya çıkmıştır. Buna karşıhk Dışişleri Bakanlığı tarafından Adlî mâkamlara: • Devietin bu konuda avukata ihtiyacı olnıadığı, çünkü zarar «Iyanın iki devietin diplomatik kanallanndan çbzumleneceği.» açıklanmı«tır. Hakkâri'den bize bildirildiğine göre, eylül 1966 da Irak Hükumeti tarafından verilen 700 bin lira, Ziraat Bankası Müdürü ve Jandarma Komutanı eliyle dağıtılmış; ve bu paranın yüzde 35'i, makbuzlar zarar görenler tarafından imzalandığı halde eski DP'li avukata verümi«.tir. Demek ki zarar ziyan olarak gelen 700 bin liranın 245 bin lirası bir tek şahsa haksız yere ve âdeta haraç diye verilmiştir. Bu olay doğru mudur? Bize gelen mekrupta isimleri yazılı kişilerin durumlan, olaym biçtml, Hakkâri'nin gerçekleri, böylesine bir oyunun yürüyeceği kanısını bizde uyandırmıçtır. Hakkâri'de yaşıyan yoksul halkuı yüzde 811nin Türkçeden yoksunluğu, ve yüzde 88'inin okuma yazma bilmemesi, birtakım açıkgoz aracılar tarafından sömürülmelerine büyük kapılar açmaktadır. Devlet katındaki bütün işlerini ve dâvalannı aracılar eliyle görmek zorunda kalan zavallı fakir halkımızı savunacak olanlar pek azdır. Zarar ziyan gören yoksullar, avukata verilen paranın miktanndan ancak dağıtundan sonra haberli olabilmişlerdir. Ne var ki Hakkâri'de yürürlükte bulunan ağalık ve şeyhlik düzeni herkesin hakkını »erbestçe aramasma imkân tanımaz. Doğunun çok yerinde zâlim kanunlar yürürlüktedir. Ve oralardan aldığımız mektuplarm yüzde doksanı: Aman adunızı açıklamayın, sonra beni öldürürler.. diye bihnektedir. Yirminci yüzyılın iiçüncü çe>reğinde işte Türkiyenin Doğusu böylesine bir karanlığın dehşetinde yaşamaktadır. Yetkili makamlar yukanda anlattığımız işi tahkik etmell; ve olay dogruysa sorumluları meydana çıkarmalıdır. Devlet, görevlerinl yüriitürken mütegalllbenin aracılığına prim tanımamalıdır. Ne var ki bu söylediklerimiz bin haksulıktan bir tanesinl anlatmaktadır; ve ancak halktan yana bir iktidar, devietin başına geçtigi zaman Doğu'nun ıstırablanna son verme yoluna girilebilecektir. Şimdilik Doğu İHeri üvey evlât muamelesi görmeye mahkumdur. Kompradorlann elinde kalmı? bugünkü siyasi iktidar Doğu lllerinta yoksul halkını duşüneceğine elbette Batının zengin öıel tesebbüscülerine hizmet edecektir. Hakkâri'Iİ 5imdillk bu gerçegl belki bilmlyor; ama bu gerçeği öSrenmeden kendisine kurtuluj yoktur. '.î >.<•<" i ' f • iiii •••• N; I yımıza düşenl .lmahyız. Bundan aonra bari olsun akıllan başlara devsirip olumlu lşlere yönelmeli, bu miskirüik ve gerüikten tez elden kurtulmanın hesabmı yapmaUyız. Her halde ilk iş olarak da yedekte gitme politikasına paydos çekip, halktan yana olmak gibl onurlu tutumlan suçlamak 11letimizden vazgeçmeliyiz. HÜSNÜ BAĞIMSIZ :::: •••a Uçuruma giden yol Saym PTOI. Hüseyin Nail KUbalı'nın aynı başlığı tasıyan yazısrndaki fikirlerine katılmamak mümkün değil... «Temel Hak ve Hürriyetleri Koruma Tasansı»nı objektif olarak eleştiren sayın Profesör, bu tasarının aslmda temel hak ve hürriyetleri» «kısıtladığına» işaret ederek söyle demektedirler: «Anayasamı» iki aşırı uca gidecek yollan tereddüde ve tartışmaya imkân vermlyecek bir açıklıkla kapamıştır. 27 Mayıs Anayasası siyasi alternatiflerünizde söz ve karar sahibi olması gereken hürriyetçi ve reformcu «demokratik ve parlâmanter sosyalizm>e değil, diktacı ve totaliter ko münizm ile faşizme ve seriatçılığa kapalıdır.» Gerçekten Anayasamız, aşın uç lara yer vermiyen bir hürriyet düzeni getirmiştir. Anayasamız aşırı sol ve sağın karşısındadır. Buna karşılık Batılı anlamda «hürriyetçi ve demokratik sosyalizm»i yasaklamadığını «sosyal devlet», «Sosyal adalet» gibi kavramlanndan anlamak hiç de zor değildir. Kanunt mevzuatımız, özellikle T.C.K. undaki cezaî müeyyideler aşırı solu ya da sağı karşılamaya ve boğmaya yeterli olduğu halde aynca olağanüstü suç ve cezalan ihtiva eden zor tedbirlerine neden gerekseme duyulduğunu anlamak güçtür. ••• •••• •••• •••• • ••a •••• •••• • ••• •••• Öğretmenoi/e ilişkiteri kendi eğitim tarzına toz kondurmak da istemez. Bu yüzden çocuğun bütün bfişansının, bütün lyillkletinln nedeni kendlleri; bütün başansızlığuıın, bütün kötülüklerin nedeni ögretmen olarak görülür ve böylecc öğretmen, birçok evlerde lânetlenen rarlık olur.. Çocuğun da, ailenin de, «lyl not>Ia birlikte daima «almak», «kötü not» ya da «ceza» ile birlikte «vermek» fiilinl kullanmaları. bu halln belirli bir işaretidir.. Yâni lyl notu öğrencl «alır»; kötü notıı. ya da cezayı öğretmen «verir»... Kendilermd'en benzetlikler alarak doğmuş ve biivümekte olan çocuğuna bir pazar günü tahammül edemiyen ana babalar dahi: çok farklı ailelerden gelmiş. kafası, sağlık durumu, görgüsü, alı?kanlıkları. birbirinden çok farklı 5060 çocuğa, bütün günlerini ve gecelerinin bir kısmını adamış olan öğreımenleri snlamayı. onlara yardımcı olmayı dçnemek bile istemezler... Öyle sanılabilir ki bunlar. öğreîmeni suçlıyarak kendilerinl temize çıkarnıik çabası içindedirler, Elbette bu dediklerimiz, cevrenin. çocuk öğretmen eğitim anlayışına göre değişmektedir. Öğretmen aile ilişkileri. toplumun kültür seviyesini yansıtan en sâdık aynalardan biridir. Eğitimden birnr. anlıyan, hattâ sadece iyl niyet, sağduyu sahibl olan aiieler gayet iyl bilirler ki, çocuğun kulağına gidecek şekilde öğretmeni kötülemek, hattâ ondan, çocuğun kafasına kusku düşürecek bir dille soz etmrk, önce kendi öz evlâtlarma. sonra da topluma yapabilecekleri en büyük kötülüktür. Çünkü, öğretmeni saymıyan, ona inanmıyan, güvenmîyen çocuk, sadece okul hayatmda bocalamakla kalmaz; synı zamanda sorumluluklanna, toplumun somut değerlerine saygısizlık RÖstermeye alışır.. tnançlarını yitirmeye başlar.. Kişiler, kişilikler böyle yıkıl'r: toolumlar düzenlerini, uluslar güçlerinl böyle kaybedcrler isteerl kalmıı ülkelerde ögretmenln «çllesl, sadece çocuklardan ötürü değildir.. Çünkü öğretmcnin vazifesi. özellikle gelişme halinde olan memlcketlerde sadece genç kuşakları yetiştirmek de değildir. Öğretmen, aynı zamanda içlnde yaşadıgı ıtoplumu, muasır medenlyet seviyestne yükseltmek« için çalısması gereken, buna mecbur olan bir numaralı insandır. Esasen «çocuk>u yetistirebilmek ocuk ,her ailenin en büyük umudu, en büyfik Ç kaygusudnr. Çoğunlukla aile, çocuğuna ve sında, bilgili, bilgisiz karışmalarla meydana gelen yapmanın yapması bir dildi de ondan. «... Ve çünkü, dili sağlam olmayan bir ulusnn, sağlam bir kültürü, sa*lam bir düşüncesi, özlü bir ulusal benlifi olamazdı da ondan!. Iste, bn gerçeklerin ışıfında, bir devrim, dil devrimi yapıldı Türkiye'de.» Bu dil devrimi basarıya ulasacaktır! Buna yürekten inanıyoruz. Ord. Prof. Gerhard Kessler'in de dediği gibi; «Dili gereksiz yabancı sözlerden ayıklayıp temiz tutmak, tıpkı bedenini, vio danını, evini, köyünü ve kentini temiz tutmak gibi töresel bir gö revdir.» Biz bu töresel görevi yurütme çabasındayız. Montaıgne; «Ah, keşki Paris'in zerzevat pazarında kullanılan kelimelerIe konnsabilsem» der, Mâdem ki, dili aydınlar değil de halk yaratmıştır.. Mâdem kı biz de halkız. O halde halkça konuşacağız, halkça direneceğiz! M. Sadık ASLANKARA öğrenci Denizlı (1) Mehmet Salihoğlu, Işıklanan Ülke, sayfa: 76. (2) Adı geçen yapıt, sayfa: 56. •••• •••• •••• Dolaylı saldırı İkili anlasması J | " f Şubat 1967 günü BUyük # f Millet Meclisinde zabıtla•• " ra bir olaya değinerek «Dolaylı saldırı ikili anlasması» başlıklı yazısıyla Sayın îlhan Selçuk bir gerçeği dile getirerek önümüze ser mektedir olduğu gibi. Saym İlhan Selçuk'un yazısı gerçek olduğu kadar içimizi burkan apacı bir şey olduğu da ortada. Mayıs 1960 tarihinde Amerika ve Türkiye arasmda imzalanan bu anlaşma, Amerikan çıkarma bir çıkar daha katmakta ve onlan bir yönden daha yörüngelerine oturtmaktadır. Şimdi de unutmuşuz tabit bu anlaşmayı. «Kayıtlannı» bulamıyoruz bir türlü. Neyse ki bir iki kışi buluyor bu anlaşmanm kaydını. «Bu anlaşma 16 Mayıs 1960 tarihli 10506 sayılı Resml Gazetenin 1371 inci sayfasında yayınlanmıştır». Diyor duyabiliyorsak. Oysa biz Amerikarun yardım olarak verdiğl silâhlarla izin almadan tek atış yapabiliyor rnuyuz? Verdiği donanma hasara uğradığı takdirde tamir edilip istedikleri an geri verilmiyecek ml? Ya yaptığı yardımlar için blzleri kendi yararlarına çahştırmaya devam edecek, üslerinin sayısını gün geçtikçe çoğaltacak ve sonuç olarak bizleri sömürmiyecek mi? Görülüyor kl kendilerinin çabalarına ftlet ediliyor ve hesaplanna çalıştınlıyoruz. İşte «Dolaylı saldırı ikili anlaşması» da bu türlü düşüncelerinın sonucudur. Amerikanm bize oynadığı iğrenç oyunlarından blrl olarak daha fazla ugraştırmamalı Dlzi bu anlaşma. Bunun kaldınlması mümkün iken daha durmamalı karşımızda. Bir an önce kaldınlsın istiyoruz bu. Bununla birlUrt* di|erleri. N. tNAN ÜRPA •••• •an Sonuç A ma, az gellşmls ülkelerin tâllhsiıliği sonnna • ~ kadar böyle sürüp gitmez.. Aydmın sembolü olan öğretmen, direnmesini: vazifesini. canından can katarak basannasını bildikçe, güneşli günlere kavuşmamak imkânsızdır. Bizde olduğu p:ibi, bir Atatürk yctişir.. Memlekete ilericiliğin tohumlannı atar.. «Öğretmenler. gelecek kuşaklar sizin eserinis olacaktır !• dcr.. Sonra gençliğe döner: «Bütün bu ahval ve serait İçinde dahl vazifen..j. diyerek gençliğe ödevini hatırlatır.. Ve nihayet atılan tohumlar, Ustünden fırtınalar, seller geçmis de olsa, bir ucundan yejerir, kalkınır, boy atar, geli«ir Bir günlerln «geti kalmıs ülkesi», başka günlerin «muasır medeniyet teviyesUne yükselmis mutlu dlyan olur!.. Ama öğretmenin, o «çileli ve önemli kljUnln la temesi, direnmesi, «yann slzln eseriniz olacaktır» lmanına kendini adamıs olması jarttır!. ŞİÎÎ::"""::":::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::^ •l l f • ••a aa»a aaaa ••>• •••a •••• • ••• •••• • ••• Selamete giden yol fl ayın Profesör, uçuruma doğl ' r u yol abnakta olan siyasi iktidan uyarmak hususunda belkl faydalı olur düşüncesiyle «selâmete giden yolu» da değerli yazılarında söyle belirtmektedirler: •Korkulan aşın sol akunlann herkese ulu orta komünist damgası vurup arkasından dikta kanun ları getirmekle değil, sosyal ve ekonomik alanlarda göze batan sefalet lerimizle adaletsizliklerlmlzi ve mll H bagunsızhğımızı ve şerefimizl zedeleyen aksaklıklan ortadan kaldır maya uğraşmakla, köye yol, su ve ekmekle beraber bilgiyi ve irfanı ge tirmeye çabalamakla, plânlı kalkm mayı dogru dürüst yürürmekle önlenebileceği unutuluyor.» Sayın Profesörün şu sözleriyl* ya zıma son vermek isterim: «Memleketimizin binbir sosyal v« iktisadî dâvalannı bırakıp yine rejim dertleri ile mi uğraşacak, tarlhin acıklı tekerrürüne ikinci bir defa daha mı şahit olacağız? Türk aydmlarının, talihsiz ve cefakes Türk milletiııin aluıyazısı bu ise çok yazık!.. Gürtan DEMİRER , îskenderun •••• •••a lııı •••a •••a *•>• A L A G Ö Z Yayuıevi Sunar Prof. Dr. 2EYYAT HATİBOĞLU'nun İki yeni eseri Oeğer/end/rme .::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::::S:::: C umhuriyetin «hafual beser nisyan ile malül değUdir» uyarmasından hepimiz pa I PARA, KREDİ VE BANKAGILIK 30 T L H İŞLETME İKTİSADÎ 20 TL Kitapçılarda bulunur, ödemeli gönderilir. İsteme adresi: P.K. 114, İSTANBUL Cumhuriyet 348* 18 dlle çevrilen dünyada bir milyonun üstünde Bulgaristan'da 300.000 satan DİMTTIE DİMOV'urrı TÜTÜN adb eseri uzerıne oç. Dr. Cavit Orhan Tütengil «Türkçe Üzerine» başlıklı yazısını söyle bir yargıyla bitiriyor : «Dil konusnnu politika alanına sürükleyenler, çeşitli yollarla Türkçe'nin kendini bulmasını ve çelişmesini önlemeye çabalayanlar ırmakların tersine akıtılamıyacağını bilmelidirlerj» Gunümuzde Turkçe'yi politika alanına kaydıranlar, Türkçe'den korkan kişüerdir kanımızca.. Bunun bir başka açıklaması olatnaz! Arada «kez», «dek«, «sevi» diyenlere «dil baltalayıcısu diye saldırılmaktadır hemen.. Oysa asıl dil baltalayıcıları bu tür eylemde bulunan kişilerin kendıleridir. Bu tür kişilerdir Türkçe' yi Türkler'den uzaklaştıran! Dilde de bir sa^sol polemiği yaratanların Türkçe'ye karşı bir bağlıhgı olacağına inanmıyoruz biz. Mehmet Salihoğlu onlann bu tutumunu açık seçik ortaya dökmüştür: (1). «Dil devrimine karşı olanların siyasal, ya da dnygusal denemeyecek bir gerekçeleri kalmamıstır artık. Her geçen çün, onlan n telâslannı, korkulannı, yenilgilerini biraz daha artırmaktadır.» Öyle görünüyor ki, yavaş yavaş Turkçe'yi sevmek de suç olacak ülkemizde.. Birkaç öztürkçe sözcük kullandm mıydı, hemen «solcu» ya çıkacak adın. Ne denli bir tutumdur bu böyle?.. Dilimizi, dilimizi konuşan kisileri sevmiyelim mi? Bilinen gerçektir oysa; dili sevmekle başlar ulusu sevmek.. Atatürk'ün gö?terdiği yöntemlerle, dili ileri bir aşamaya götürmek suç mudur? SARI DÜNYA BURHAN ARPAD'ın Almanca'dan çevirisiyle yayınlandı 488 aayfa onbeş lira. MAY YAYINLARI ATASARAY 102 CAĞALOĞLU İSTANBUL. Cumhuriyet 3514 D Karanlıklar dağılınca ••• Bayındırlık Bakanhğı Karayollan Genel Müdürlüğü 1. Bölge Müdiirlü^ünden: 1 Eksiltmeye konulan iş İpsalaiçi geçişi parke kaldırım ve müteferrik üst yapı iiişaaü işi olup, keşif bedeü 185.000.00 liradır. 2 Eksiltmesi 19 Nisan 1967 salı günü saat 11.00 de İstanbul Küçükyalıdaki Bölge Müdürlüğünde kapalı zarf usulü ile yapılacaktır. 3 Eksütme evrakı Ankara'da Karayollan Genel Müdürlüğü Malzeme Müdürlüğünde İstanbul'da Böîge Müdürlüğünde görülebilir. 4 Eksiltmeye girebilmek için: a) İsteklilerin 1967 yüına ait Ticaret veya Sanayi Odası belgesi ile usulü gereğince 10500.00 liralık geçici teminat vermeleri. b) Yeterlik belgesi almak için İsteklilerin en geç 13 Nisan 1967 perşembe günü saat 16.00 ya kadar bir dilekçe ile Karayollan 1. Bölge Müdürlüğüne müracaat etmeleri müracaatta genel evTak kaydı tarihl muteberdir. Dilekçelerine enaz bu işin keşif bedeli kadar buna benzer bir iş yaptığrna dair belge eklenmesi lâzomdır. Telgrafla müracaatlar kabul edilmez. 5 İsteklilerin 2490 sayıh kanuna göre hazırlayacaklari teklif mektuplannı en geç ihale saatinden bir saat evveluıe kadar Komisyon Başkanl'.ğına vermeleri lâzımdır. Postada vâki gecikmeler nazarı itibare alın AGI B İ R OLUM BAY KAREKİN HORHORUNİN'in (Hırdavat Tüccarı) vefat ettiğini teessürle bildirirler. Cenaze merasimi bugünkü çarşamba 5 Nisan 1967 saat 14.30 da Beyoğlu Balıkpazar Üç Horan Ermeni Kilisesinde icra olunacağı ilân olunur. Isbu ilân dâvetiye yerine kaimdir. Tâziyet ziyaretlerinden imtina edilmesi rica olunur. Eşi re Evlâtları Cenaze işleri »ervisi BECİDYAN Tel: 44 12 29 48 09 98. Üâncılık: 9614/3518 Eşim ve sevgili babamız Kors Belediye Başkonlığından 400.000 adet muntazam parke taşı nakliyesi dahil 2490 sayıh kanunun 31. inci maddesine göre satın ahnacaktır. Keşif bedeli 166.668 lira olup geçici teminatı 9.584 liradır. İhalesi 25/4/967 salı günü saat 15.00 de Belediye Encümeninde icra kılınacaktır. Keşif ve şartnamesi Encümen Kaleminde görülür. Taliplilerin aynı kanunun 32 inci maddesine göre müracaatları ilân olunur. (Basın 13185/3501) (Basıu 12667/3486) artışma sütunlannda öğretmenin durumu üzerine ayn iki gö rüş okudum. Biri iyi diyor. Biri de iyi değü diyor. Evet iyi değil. öğretmen olarak bize verilen Ucret diyelim artık maaşı öne sürmeksizin gözönüne getirelim du rumumuzu. Bugün öğretmen gibi iktisadî buhran içinde olan bir memur daha var mıdır, yok mudur? Görevimizde gerçek öğretmen sıfatiyle eylem olabiliyor muyuz, olamaz mıyız? Günlük yaşantılanmızda öğgürlüğümüzce nareket • • debiliyor muyuz, edemez miyiz? Saym Abdullah Oelik bu sorulara lutfen cevap versüı. Fakat kendi yaşantılarını da gözönünde tutmak şartiyle. Köylü için bir eylem olmadığını şimdiden salık vermek isterim. Ve ne de köylü İçin gerçek bir lider olabilmiştir. Bu durumda pek az diyeceğim, Türklyede var. Bu şartlar altmda öğretmenin istenen görevini yapacağından şüpheliyim. Zira öğretmen sadece çocuk yetiştiren değildir. Bir öğretmenden sadece bu istenmemektedir. ir öğretmen, lise olgunluk imtihanlarına girmeden yükseğe gidemediği gibi, lise olgunluk imtihanlarında bile son smıfrn tüm derslerinden sorumlu tutmaktadır. Bir lise öğrencisi eğitim enstitüsüne giriyorken bir öğretmen okulu öğrencisi doğrudan doğruya hukuk fakültesine giremiyor. Köyde ebeler için lojman varken, öğretmen için yeterince lojZorunludur man yapılmamıştır. Öfretmen daiil devrimi zorunludur bugün ma bir üs ezgisi altında çelimsiz ülkemizde. Nasıl özgürlüğübırakılmııştır. Sayın meslekdaşım, müze kavuştuysak Kurtuluş acaba maaşımzın kaçta kaçını oSavaşımızla, bir ikinci savaşla kumaya ayınyorsunuz? Hiç olmazda dilimizi kurtaralım dış etkisa okunacak bin, iki bln eseriniz lerden ve de tutsakhktan.. Buvar mı kitaplığınızda? nu yapmak Atatürkçülüğün, Ata Biz öğretmenler maddl değil, türk'ü sevmenin ilk koşuludur. mânevi çöküntünün altındaız. Ve Çünkü O, her şeyden önce dil bazı aydınlarımız «Neden hep köy devrimmin gereğine inanmıştı. öğretmenleri» deyip çıkıyor işin Yine Mehmet Salihoğlu'nun göiçinden. Karanlıklar dağüdıkça köy rüşünü aktarmaktan fayda umu öğretmenininin neden bu denli ça yoruz: (2) ba gösterdiği anlası'.acaktır, saAtatürk neden dilimize el atyın meslekdaşım. mıştı dersiniz? (..)^Çünkü o MEÖENt AKGÜL dil, Yunus Emre'den Âşık VeyBaşpınar köyU ögTetmeni »el'e dek duru bir ırmak gibi TEFENNt akan Türk halkımn öz dili dı« T VEFA T TÜRKİYE GENEL SlGORTA A. §. İDARE MECLİSİNDEN: Şirketimiz İdare Meclisi Başkan' Veküi Sayın FAİK •efat etmistir. L Ü TF1 SOYAY Cenazesi 5 Nisan 1967 çarşamba günü öğle namazmı mütaakıp Şişli Camiinden ahnarak Zincirlikuyu'daki ebedî istirahatgâhına tevdi edilecektir. Değerli ve faziletli arkadaşımıza Tanrıdan rahmet diler, kederll ailesine tâziyetlerimizi sunarız. Dâncılık: 9620/3537 VEFA T İSTANBUL PORSELEN SANAYII A.Ş. İDARE MECLİSİNDEN: İdare Meclisimizin değerli üyesi, faziletli v* dürust arkadajimH B FAtK LÜTFİ S O Y A Y 4 Nisan salı günü geçirdiği kriz neticesinde vefat etmistir. Merhumun cenazesi bugün (5 Nisan) öğle namazmı mütaakıp Şişli Camiinden kaldınlarak Zincirlikuyu Mezarlığında ebedî istirahatgâhına tevdi edilecektir. Aziz hâtırasını ve büyük hizmetierinl rahmetle anar Allahtan mağfiret diler, kederli ailesine tâziyetlerimizi tunarız, İlâncılık: 9620/353S D ARSA ARANIYOft Bir sanayi teşekkülü için Topkapı Londra Mfaltı üzerinde veya Levent Boğaz cdvannda takriben 20.000 metrekarelik arsa aranmaktadır. İlgililerin, arsalan hakkındaki gerekli bilgileri P. K. 572 htanbul adresine «Arsa» rümuzu ile bildirmeleri rica olunur. Yeni Ajans: 2457'3535
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle