25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE İKf f Mayts 1968 POLİTİKACI ve DEVIET ADAMI Sadi KOÇAŞ Senatör rdün ordusunu kuran ve yülarca bu tnemlekette bizmet gören Glubb Paşa, bu görevini bitirerek İngiltereye döndüğü zaman, Londradaki subay kulüplcrinden birisinde Orta Doğu hakkında bir konferans vermişti. •••••••••••a ••»••'J •••• fili a* »a 0GRETİIV1DE NİCİN GERİYİZ? S ayın Prof. Dr. Sadi Irmak, «öfretimde Niçin Geriyiz?» adlı yazısında, en büyük problemlerimizden eğitimin, tamamlayıcı unsurlarından bıri olan öğretimde metot yanhşhğını on plâna alarak, cidden gerçeklerı yansıtmıs. Buna, ben de bazı ilâvelerde bulunurken, Sayın Irmak'ın fikirlerine de genel olarak katılmak ısterim. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, ciddî şekilde üzerinde durulan meselelerden biri de eğitim ve öğretim dâvamu olmakla beraber, bugün, bu konular hâlâ gerektiği gibi başanya ulaşamamış; hâlâ, ilerlemis ülkelerin modern metotları yanında, meydana getirdiğimiz ve pek de olumlu sonuçlann alınamadısı sistemden vazgeçilememiştir. Bir Alman lise öfrencisi, müspet ilim derslerinde kendine göre bir basit sistem bulurken, bizler bir kimya denklemini eıberliyerek, bir fizik problemini oknyarak öğrenmisiz. Bu öğrenmenin de uzun vâdeli olamıyacağı aşikârdır. nasıl yorumlandığı ise ayrı bıı konudur. Vietnamda bu deyimın en iğrenç yorumlanndan birisı yıllardan beri yapılmaktadır. Bir gün dost bildiklerimız bizi sonu gelroez bir maceraya sürükliyebilir, ve yalnız bırakabilirler. Bu bakımdan devletlerarası anlaşmalar sağlam temellere oturtulmalıdır. Atılan adımlar dünyanın «genel barış» a yönelen doğrultusunda olmalıdır. Birtakım ard niyetlere daya. an anlasmalar yararlı olmaz, zararlı olur. özgür GERÇEKÇİ Yazar B i g a de daha ziyade ormanlarm korunması konusunu işlediler. Bay Özçamur yazısında, Bozkurt'un (bazı göreviilerin de bilerek veya bilmiyerek ormana zarar açtıkları) iddiasmı ele alarak bunu gerçekleştirecek bir şahsm çıkabile ceğini zannetmiyorum demektedir Halbuki bu iddiayı doğrulayacak o kadar çok misaüer verilebilir ki. Ormancı olan Özçamur'un bunlan bilmemesini. ya çok idealist veya bazı göreviilerin ormana zarar verdıklerini gorecek kadar meslekte eskimemiş olmasına yormaktayım • I Dünyadan habersiz olanlar Mevlut Vılmaz 33 yaşında Adalet Partisi milletvekili. Demek ki Atatürk'ün Cumhuriyeti ilânından 10 yıl sonra doğmuş. Mısır ve Irak'ta okumuş. tmara hatip ve vaiz. Mevlut Tılmaz, Korgeneral Refet Ülgenalp'in mahkemeye sevkini ve cezalandırılmasını Meclis kürsüsünden i«temîştir. Haygiyet Divanına verilmiştir. Ama fikirlerini sonuna kadar savunacak kadar açık sözlü ve cesaret sahibidir. Dünkü konuşmasında bu niteliğini görüyoruz : « Bizi Ülgenalp'in şahsı ilgılendırmez. Biz onun selâhiyetı dışına çıktığını, yanlış hükümlerle dine ve din adamlarına ağır ithamlarla hakarette bulunduğunu ifade ettik. Senelerden beri bazı dinsizler ve komunıstler tarafından sistemli şekilde dinsizlik propagandası yapıldığı halde bunlar hımaye gördü. Bundan sonra gdrmıyecektir Çesıtlı ve maksatlı tertiplerle milletin dinine ve tslâmiyete hücumlar yapıldı. (...) Din adamına keçi sakallı diyen zihniyete karşıyız.» Mevlut îılmaz'ın konuşmasında bizim demokrasinin bir büyük hastalığını da görüyoruz. Refet Ülgenalp'in konuşmasını dikkatle okuyanlar çöreceklerdir ki, Sayın Korgeneral din adamlarına asla hakaret etmemistir, din adamlarına keçi sakallı dememiştir. Korgeneral Refet Clgenalp, bu memleketin basına yüzlerce yıldan beri belâ olan yobaz din sömürücülerine ve dini politikaya âlet edenlere karsıdır. Ama bizde alıskanlıktır, insanlara söylemediklerini söyletir, sonra da söylenmemis olanlara cevap veririz. Mevlut Tılmaı da aynı mesleği sadakatle yürütüyor, ve Korgeneral Refet Clgenalp'e sövlemedikleri yüzünden hücum ediyer. Bu hücumun bir bakıma faydaları vardır. Çünkü ülkemizde nice Mevlut ifılmaz'Iar yasıyor. Onlann Meclis kürsüsünde fikirlerini açıkca savunmaları, meselelerimize aydınlık getirecektir. Türkiyede. temelini tslâmcılık'ta bulan bir siyasi akım vardır. ümmetçiliğin hızla yürürlüğe kondugu günlerde yaşıyoruı. Şimdilik : Ayasofyava müezzin çıkarmak... Patrikhaneyi sınır dısı etmek... Din düsmanlarını yola getirmek... Cibi bedeflcrin pesinde görünen bu akım. Adalet Partisinin en kuvvetli kanadlanndan birini meydana getirmektedir. Ne var ki, bu akımın müritleri ekonomiye pek akıl erdiremedikleri için bağlandıklan Adalet Partisi iktidarının iktidarını da hesap etmek yeteneğinden yoksundurlar. Adalet Partisi iktidannın fcaymak tabakası Amerfkıya baflı ekonominin Türkiyede yarattığı kompradorlardır. Bunlar Amerika karşısında hiçbir zaman çizmeden yukarı çıkamazlar. Amerikan ortodoksları Türkiyedeki patrikhanenin bâmisidirler. Bunun içindir ki A.P. iktidarı, Patrikhaneye gözünün üsiünde kaşın var dahi diyemez. Ümmetçiler istedigî kadar bağırsın çağırsın, A.P. iktidarı Ayasofyaya müezzin çıkaramaz. Adalet Partisi iktidannın ümmetçilere verebileceği tâviı, Amerikan kapitalizminin müsaade ettiği tâvizlerdir. Türkiyede insanların kafasını yozlastıracak biçimde yobaılık propaçandasına bütün imkânlar açıktır. Türkiyede Kur'an ve hafız kursları alabildiğine kaynıyacak, ImamHatip Okulları yanlış yollarda besleneeek, her yerde ve her köşede tslâm kültürünü yavıyoruz diye ortaya çıkan geniş fcadrolar kapitalizmin propagandasını yapacaklardır. Bütün geri Arap ülkelerinde ve Asya Afrika yan sömürçelrrinde aynı çark islemektedir. Bugün Türkiyede de din kurumları kapitalizmin hizmetine girmişlerdir. tslâmı sâf düşüncesinden nzaklaştıranlar, kspitalist iktisat ve ahlâk düzeninin birer neferi gibi çahşmaktadırlar. Ve din kurumlannın bağtı olduğu siyasi ve iktisadi temellerden habersiz olanlar ise, ne yaptıklannı bilmeden ortaya çıkmakta ve : Avasofyaya müezzin çıkaracatız ! Patrikhaneyi sınır dışı edeceğiz !.. diye çocukları bile güldürecek gürültüler yapmaktadırlar. Bu arada Kadifekaleye yeşil bavrak çekmeye heveslenenler de vardır. Adalet Partisinin Müslüman iktidan elbette Türkiye sınırlan içinde ümmetçilere istedikleri tâvizleri vermek zorundadır. Ama Hıristiyanlıtın bueün yeryüzünde temel direği ve fktisadi gücü olan kapitalistleri kızdırmamak sartı ile... , Bu gerçefi görm«kten âciz olanlar ne yaıık ki Türkiyede şimdilik kalabalıklan pcslerinden «üriikliyebiliyortsr. â»*e Mevlut Tılmaı onlardan biridir. Ü Orta Doğu hakkında yülarca yapümış tetkik ve müşahedelerin neticesi olan bu konferans, bölgenin hemen her hususU özelliklerine temas eden değerll bir etüddür. Ancak bfitün konferans içinde beni en çok etkileyen fikir, ve konferansın hiç unutamadığım tek cümlesi, bölgenin siyasî idaresine ait olan kısmıdır. Paşa, Orta Doğunun siyasî bünyesi bakkındaki görüşlerini, bölgeyi batı memleketleri ile mukayese ederek çok veciı bir şekUde dile getirmiştir. (Batı memleketlerini devlet adamlan idare eder; Orta Doğuda ise bu iş günlük politikacüanıı elindedir. Aradaki en bariz fark budur) diyordu. O zaman bu (Orta Doğu) terimine Türkiye de dabil mi diye kendi kendime çok düşünmüştüm. Bu hususta Glubb Paşanın düşüncesini öğrenemedim. Fakat Orta Doğu hakkında İngiliz resmî makamlarınca hazırlanmış bir etüdde, Orta Doğu memleketleri sayılırken Türkiye de dabil edilmiş, ancak memleketimizin mevcut imkân ve kabiliyetleri, bilhassa askerî gücü zikredilerek (Türkiyeyi diğer Orta Doğu memleketleri ile mukayese etmemek lâzımdır) denilmişti. Yabancı bir devletin resmi etüdlerinin neticesi olan böyle bir görüş o zaman beni sevindinnişti. Fakat şimdi, 4 yıüık bir parlâmento tecrübesi •onunda, kendi darumumuzu bilhassa siyasi ve idarî bakımdan kiymetlendirince, Glubb Pasanın müşahedesine Türkiyenin de dabil olduğunu üzüntü ile itiraf etmekten kendimi alamıyorum. YlUarca hizmet gördügfim, evvelâ talebe, sonra da görevli olarak uzun möddet içlerinde yaşadığun batı memleketlerini ve onları idare eden, bir çoklarını şahsen ve yakinen tanımak fırsatını bulduğum hükümet ve parlâmento üyelerini, zaman zaman bizi idare edenlerin büyük ekseriyeti ile mukayese edince, insan ister istemez bu neticeye boyun eğmek mecburiyetinde kalryor. devlet mekanizmasma hâkim olan politika meydanı ehJiyetsiz, tecrübesiz, biigisiz günlük politikacılann elinde kahr. Böyle bir neticenin günahı, politikadan kaçan üstün vasıflı devlet adamlarınındır. Siyasî partilerin, bünylerine insan alırken bu hususa âzamî derecede dîkkat ve riayet etmeleri; memleket menfaatini hiç bir art fikre ve partizaD dösünceye feda etmemeleri lâzımdır. İktidara gelen partilerin, önlerindeki 4 yıUık çalışma zamanının dört yıJ sonraki seçimi kazanmak için tâviz dağıtarak değil, memleketin ciddi problemlerini halledebilmek için değerlendirmeleri gerekir. Bu ifademizi biraz daha açıklamak istiyorum. İktidara gelen bir parti, önünde dört yıl gibi uzun bir süre olduğunu, tekrar iktidara gelebilmek için dağıtacağı tâvizlere değil, bu dört yıl zarfında başardığı islere istinat etmek mecburiyetinde olduğunu hesaba katmak mecburiyetini hissetmelidir. Bu dört yıl bir çok önemli problemlerin halline, bir kısmının da ele alınıp gerçekleştirilme safhalanna ulaşmasına imkân verebilir. halde iktidara gelen bir parti, daha ilk günden bu yola yönelmeli, dört yıl sonra seçimi kaybetmeyi dahi göze alarak, ve gerekirse buuu millete Uân ederek, kitleleri ve kitlelere müessir kişileri memnun etmek politikasma asla iltifat etmeden, bütün gayretini memleketin kalkındınlması konusuna teksif etmeüdir. Kanaatimizce meselenin en önemli kısmı burasıdır. Çünkü, bngünkü duruma düşmemizin yegâne sebebi, çok partili siyasi hayatı benimsediğimiz gündenberi, iktidarların dört sene sonraki seçimi düşünerek, gerçekleri ve uzun vadeli millî menfaatleri değil, kitlelerin kısa görüşlü arzulannı ve kitlelere müessir kişilerin çıkarlannı verine getirme gayreti pesine düşmeleridir. •••• •••• •••• !••• ıaaa O Neden böyledır ? u neden böyledir? diye de uzun uzun düşündüm. Binlerce senelik tarihe sahip, müteaddit devletler, imparatorluklar kunnuş ve asırlarca çeşitli mflletlere hükmetmiş, siyasî bağımsızlığını hiç kaybetmemiş bir milletin böylcbir mukayesede eski tâbilerinden bile geri kalmış olmasının sebeplerini de aradım. Bugünkü siyasi ve idari durumumuzu bu düsünce ve müşahedeler zaviyesindcn de değerlendirmeye çaüştım. Bu yanlış bir düşüncedir. Demokratik idarenin en zayıf tarafı olan böyle bir tatbikat, henuz demokrasi yolunda olan cemiyetleıin, bu en az kusurlu idareyi uzun müddet muhafaza edememelerine de sebep olur. Seçimi düşünmeden memleket menfaatleri için çabşan bir iktidarın dört yıllık icraatı sonunda sağlanabilecek sonuç, her türlü tâvizden çok daha müessir bir seçim şansı da sağlar. Zira kitleler, bilhassa geri kalmış ülkelerde, memleket için faydalı bir çok faaliyetlerin başlangıcında daima gayri memnundurlar. Fakat onlann neticesini gördükten sonra takdir hissini asla esirgemezler. Bunun yerine, Idtlenin günlük arzulannı yerine getirmek suretiyle onları memnun etmeye çalışan. fakat memleketi kalkındıramıyan bir iktidar, kitle ne derse desin, bir gün iktidarı kaybetmeye ve hattâ besap vermeye mahkflmdur. Hesap gfinünde. kitlenin onları savunduğu ise hiç görülmemlştir. r% ugün Türkive iktisadi bakımdan büyük ham••Jlelere muhtaçtır. Kültür bakımından himmete muhtaçtır. Ve bugün Türkiye, aşırı sol ve aşırı sağ cereyanların pervasızca at ovnattıkları bir vasat içindedir. Türkler, en ıleri \e en mükemmel esasları olan bir dine sahip olduklan için hakikatea baiıtiyar bir miDet; fafeat TSrkrre, bn en mükemmel dinin hakiki değeri ve mahiyeti yerine, politika canbazları tarafından istismar vasıtası yapılan bir kara taassubun hâkim kılınması suretiyle, kitleleri cabil bırakarak küçük bir azmlığın kişisel çıkarlanmn saglanmaya çalışıldığı bir ülke durumundadır. Ve nihayet bugün Türkiye, tıpkı Glubb Paşanın dediği gibi, delvet adamlan tarafından değil, ekseriyetle günlük politikacılar tarafından idare cdilen bir ülkedir. Her iş için, hattâ ve bilhassa en önemli ve hayatî işler için adam seçerken, onun devlet adamüğı vasfı, onun bilgisi, karakteri ve iş görme gücü gibi vasırian ekseriya hiç gözönüne alınamamakta; sadece onun siyasî düşünceleri, iktidara veya kendisini seçecek zata körii körüne bağblık derecesi düşünülmektedir. Politikacı seçerken ise, devlet adamlığı vasfı hemen hiç rol oynamamakta münhasıran bir takım seçim. teşkilât ve hizip mülfihazalan her türlü memleket menfaatlerine tercih edilmektedir İşin daha acısı, her noksanımız, millet olarah cehaletimiz ve kültür noksanımızla izah edilmeye çahşılmaktadır. Halbuki bütün bu işler ve hatalar daima münevver geçinenler tarafından yapılmaktadır. Tabii bütün suç da bu münevver veya yan münevver politika esnafmmdır. B Olayların doğurduğu gerçekler bir defa daha çöstermiştir ki: bu^ün içinde bulunduğumnz öğretim sistemi düzensizdir. Ve yanhs bir metot takip edilmektedir. Maalesef, Sayın Irmak'ın da dediği gibi, üniversiteye gelen öğrencilerimiz, müşahededen uzak olarak, olayları «alıştıkları bir sistemle» açıklamakta ve öğrenmeye çalısmaktadırlar. Hangi lise mezunu, bugün okuduğu derslerden öğrendiklerini tekrarlıyabılir? Hangi ezbere bildiği bir fizık deneyini yapabilir?.. Herhalde bu, ve bu gibi sorulara «HİÇ» ten başka bir cevap veremeyiz. Az gelişmiş bir ülke olmaktan kurtulma çabaları ararken, bu dâvayı da on plâna almamız gerektir, kanısındayım. MESUT ÖZGEN A. C Eğitim Fakültesi !••• :::: ayın Ord. Prof. H. V. Velidedeoğlu, Bir Hukuk Köprüsü başlıklı makalesini Medeni Kanunu muzun tsviçre hukukundan iktibas edilmesinin ve Ankara Hukuk Fakültesinin kuruluşunun 40. yıidönümü münasebetiyle tertip edilen ve îsviçreli birçok profesörlerin de ka tıldığı toplantı konusuna tahâs ede rek iktibas olayının önemini belirtmekte ve sözü geçen kanunun Türkiyede uygulanışına temas etmektedir. Kendisinin hukukta bir otorite olduğu gerçektir; Ancak, ya zıda dikkate değer. fakat müphem kalmış bazı noktalar vardır. Öme ğin yazının bir yerinde: «Fakat Me denî Kanunun uygulanış tarzına dair eserler çoğalınca ve Türk mahke melerinin, özellikle Yargıtaym kararları gittikçe enteresan olmaya başlayınca İsviçreli hukukçular bu uygulama ile ilgilenneye başladılar», başka bir yerinde ise: «Türk hukukçulan tarafından daha pratik ve rasyonel bir şekilde yorumlanıp uygulandığını gören İsviçreli hukukçular..» şekünde bir ifade kuN lanmaktadır. Kanaatımca yukarda sözünü ettiğim ifadeler, vuzuha yani açıklığa kavuşturulmaya muhtaçtırlar. Acaba bunları açıklamak lutfunda bulunmazlar mı?. Saygılarımla. Hakkı ULUG Bir hukuk koorusu S FEN LİSESİ # Aynı konuda Ankara Fen Lısesi Fızik Öğretmeni Cemalettin Içağa, sözü edilen yazıyı dikkatle okuduğunu, Prof. Irmak'ın Türk eğitim ve oğretim ailesinin yakından bıldiğı fakat bir türlü ciddiyet w onemle ele almadığı büyük derde parmak bastığını beiirterek Ankarada Ford vakfı ile kurulan Fen Lisesinden söz etmekte ve özetle şunları *6ylemektedir : «Sayın Ord. Prof. Dr. Sadi Irmak'ın isaret ettiği metotlarla çalışma alanına girmiş bir «lâboratuvar* okul olan Fen Lisesi'ne karşı Millî Eğitim Bakanlıgının ilgisi anlayış içinde devam ederse yurdumuzun yakın bir gelecekte dünya çapında isim yapacak ilim ve fen adamlanna kavuşacağı inanci '"'•'eyizjı * * * Neticede, en mühim problemimiz olan sosyal ve ekonomik durumumuzun sebeplerini de bu siyasî ve idarî zaafımızdan başka bir sebebe bağlıyamadım. Yakın tarihimizde (Ecdadmuz öyle kuvvetll 1 bir devlet kurmuş ki, siz dışandan, biz içerlden bütün gayretimize rağmen bir türlü yıkamıyoruz) > diyen delvet adamlannuzm, hastabğı bu şekilde • " teşhislerine rağmen tedavi edemeyişlerinin sebebiH ni de uzun boylu düşündüm. Bu etfidler sonunda, hastalığımızın teşhis ve tesbit edebildiğim siyasî, idari, iktisadî ve sosyal yönlerini birer birer ele alarak, (Bu hastalığı nasıî tedavi edebiliriz?) problemini çözmeye çalıştım. Tıpkı bir doktor gibi hastalığın menşeini aradım. Bütün araştırmalanm sonunda hastabgın en önemli menseini Glubb Pasanın teşhisine bağladun. Devieti devlet adamlannın değil de, günlük poUtikacıların idare etmesi halinde, ne yaparsak yapalım, bu neticeden kurtulmamıza imkân olmadığı neticesine vardıtn. Binlerce yılük tarihimize ve devlet tecrübemiı e rağmen, devlet adamı vasfında pek az insana sahip olduğumuzu, maalcsef bunlardan büyük bir kısmının da politikadan, vebadan kaçar gibi kaçtıUaruu acı acı görmenin ıstırabı Ue (Bu şartlar altında bu işi nasıl halledebıliriz) diye düşündüm Uaştıgım neticeyi açık açık vazmak lüzum ve zaruretini bissettim. Teşhis ve mütalâalanmda aldanmış olabilirim. Bu konuda kendisini daha iyi yetiştirme imkânı bulabilmîş, daha doğru teşhis koyduğuna inanan. daha raüessir tedavi imkânı bulduğu düşüncesinde olan berkes, düşüncesini kendisinde saklamayıp umumî efkâra duyunır ve inandıkları prensiplerin yetkililer tarafından tatbik edilmesine vardımcı olurlarsa, bu hastabğımızuı tedavi edilememesi için hiç bir sebep kalnuyacağı kanaatindeyim. teşhis sonunda benim düşünebildiğim tedavi yollannı şu şekilde özetlemeb mümkündür: Evvelâ, devlet kademclerinde veya muhtelit sahalarda uzun vıllar hizmet edip değişik konularda bilgi ve tecriibe sahibi o!an; devlet idaresi usul ve prensipJerini kavTamış üstün vasıflı ve karakterli kişilerin politikadan kaçmamaları lâzımdır. Memlekete bizmetin yılla, yaşla tahriit edilemiyeceğini kabul etmek zorundayız. Aksi balde Soflalık modası . . Softalık Modası» adlı yazıyı dik '»katle okudum. Bize çok güzel yazı örneği verdiği için müteşekkiriz Kenan Esengine. Ancak ya zar, Dinde cahil softa, politikacı sof tadan söz ediyor. Bize göre bir softa daha var. O da yazar softa. Kalemlerini bir kılıç gibi kullanıp mu kaddesat katleden. «Atatürk» ilkele rine aykın kalem sallayan softa ör neklerini her zaman görmekteyiz. tslâm dini; Softa politikacı, softa din adamı ve softa yazarlar elinde isîismar ediüyor. Büyük Atatürk, bir nutkunda: •L'muru İslâmiyeyi ve Türk milletiııi bu derecede farz etmek vc islâm âleminiıı nezaheti vicdaniyesin den nezaketi hulkiyesinden sefil ve caniyâne maksatlar için istifade yolunda devam eylemek artık o kadar kolay olmayacaktır» diyor. Büyük «Atanın» bu ulvi, ulvi olduğu kadar cihan şümul sözleri gün geçtikçe daha anlam taşımaktadır. Zira, cehli değil, ilmi, gafleti değil basireti, Atalet ve meskeneti değil hamleyi, zuhnü değil, adaleti emreden bir dini rahat bırakalım süflü ihtiraslara âlet edip kendimi zi aldatmıyalım. • Ne yaptığını bilen çağdaş ilim adamına ve aydın din adamına dünden, bugün daha çok ihtiyacımız vardır. En büyük savaşımız Cehalet, sefalet ve tembelliğe karşı olmalıdır kanısındayız. Saygılarımla. HÜSEYİN ARIKAN Fıstıklı köyü Gemlik * * * • aaa •••a •••• aaaa aaaa aaaa aaaa Ne komedjdir Sonuç • 3 ütün bu gerçekler karşısında, siyasi partilerif mizin, artık bu çok aşikâr duruma bir son vermek için hep birlikte ve müştereken gayret sarfetmeleri; bilhagsa iktidar partilerinin, memleketi bu durumdan kurtarmak için sahip olduklan bütün imkânlan kullanarak, bu tarihi devieti, bu bü >ük mületi, ortaçağ vasatmdan çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırma yoluna yönelmeleri lâzımdır. Biz bütün gücümüzle, bu yola yönelecek politikacılarla beraber olacağız. azetenızın değerll yazarları îlhan Selçuk ve Kayhan Saflamer 22 nısan 1966 tarihli yazılannda çehsmeye düşer gibi olmuşlardır. Sayın llhan Selçuk, «Ne komedidir bu!» başlıklı yazısında şöyle diyor: « . Ingiltere Dışisleri Bakamna göre. NATO ve CEXTO da komünist tecavüzlerini karsılamak üzpre kurulmnş. Oysa bu anlaşmalann temeli açıktır. Üyelerden birine yapılacak saldırıya karsıdır bu anlasmalar. NATO anlasmasının hiçbir maddesinde komünist tecavüzüne karsı diye bir lâf yoktur. Tecavüz nereden gelirse gelsin, tecavüzdür.» 6 Bay Bozkurt'a gelince gerek ilk yazjsındaki (bazı göreviilerin de bi lerek veya bilmiyerek ormana zarar açtıkları) yargısına ve gerekse son yazısındaki görüşlerine tamamen iş tirak etmekteyim. Maalesef ormanlarımız bugün 18yıkı veçhile korunamamaktadır. Dün de böyle idi, bu tutum devam ederse yann da böyle olacaktır. Bay Bozkurt'un belirttiği gibi. ke sim plânlarının ehil eller tarafından uygulanmaması sonucu ormanlarımız hakikaten zarar görmektedir. Ancak ormanların zarar görme si bununla bitmiyor. Bazı görevlile rin bilerek veya bilmiyerek ormana verdikleri zararlar küçümsenmiyecek kadar çoktur ve elle tutulurca sma gün ışığına çıkmıştır. Söyle ki: O Sahipli arazi muamelesi adı altında (ormancılar bilir) Devlet Ormanlannı pervasızca kestirenler. ^ Yapı enkaz kerestesi muame lelerinde (yine ormancılar bilir) ka çak orman emvaline damga vurmak nakliye vermek suretiyle profesyonel orman kaçakçıları ile iş birliği yaöanlar, O Yürürlükteki Orman Kanu nunun. orman köylüsüne tanıdığı hak ve menfaatierin kısıtlanması sonucu köylünün bir karşı çıkışı ola rak ormanlan kesmesine ve yakma sma sebeo olanlar. O ~ Bulunduğu mevkiden aynl mamak veya daha yüksek mevkilere geçmek için iktidaı mensubu politikacılara hoş görünn ek gayretiyle ormanlan peşkeş çekenler, O MHletvekili veya senatör ol mayı aklına koyup rey almak İçin ormanlan vasıta olarak kulanmak la beraber ormana zarar verecek bütün saldırılara bigane kalanlar, O Yatırım yapmak için politikacıların orman teşkilâünı, menfaat gruplarının emir ve hizmetine sok maya çalışmaları neticesi viran olası hanede eviâdu ayal var Endisesiyle bu baskılara boyun eğerek ormanları poliükacıların arzu ve rTeVesterine göre idare edenfer, isfe* basd 'görevli ormanKfaTÖır. '• akın mâziden bir misal; 19501960 devresi, bazı ormancıların bu tarz davranışlan yüzünden • ormanlanmızın en çok zarar gördü * ğü bir devredir. Bugün de aynı dav •••«•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••a ranışların belirtilerini görmekteyiz. Bazı ormancılarla politikacılann el ele verdiği bu devrede şu veya bu çıkar için memleket ormanlannı peşkeş çekmenin yarattığı ortam icerisinde. memleket ve orman sev Risiyle yürekleri tutuşan bir avuç idealist ormancmın ormanların ko runması uğrunda hayatları pahasına yaptjkları mücadeleyi millet ve memleket adına minnetle yâd etmek isterim. Memlcketimizde orman dâvası hal ledilmek isteniyorsa, idealist \e di namik ormancılara teşkilâtın kilit noktalannda yjer verilmeli ve poli Telefon: 53 48 01 7 tikacılar orman Işlerine burunlannı sokmaktan vazgeçmelldirler. İdareyi maslahatçı bir tutum içeri sinde teşkilât yönetildiği, ve politi kacının arzu ve hevesine göre orman işleri yürütüldüğü müddetçe ne ormanlar tahripten kurtulur ve ne de orman dâvası halledilir. Bahartin BAYRAKTAROGLU Y. Orman Mühendisi Y mnm Sayın Müştenlennin Hizmetindedir y« görmeden buzdolabı almayın PERIHAN KOKĞEN Istenbul 8. inci Asliye Hukuk Hâkimliğinden: 965/487 İstanbul Vakıflar Başmüdürlüğü tarafından Fatih Hovyar mahallesi Haseki caddesi en eski 67, eneski 58, taj 58; kapı ve 1133 ada 34 parsel arsa Bostancıbaşı Osmanağa vakfmdan bulunan ve tapuda İsmet kızı Zoviça adına kayıtlı gayrimenkulün mutasarrufu bulunan Zoviçan'ın çaipliğine karar verilnıesi talebiyle açılan dâ^'ada, dâvahnın şösterilen adreste bulunamadığı ve zabıta araştırması da bir netice elde edilmediçinden iş bu gayrimenkulün 10 seneden fazla zamandır Kayıımla idare edildiğinden Medenî Kanununun 32 ncı maddeîine göre Zoiçe'nin gaipliğine karar ittihazı istenilmekle adı geçeni bilen veya tanıyan, hayat ve mevatından bilenler veya haberi olanların yukarıda numarası yazılı dosyamıza ikinci defa olarak müracaatlan ilân olunur. 29/4/966 TEŞEKKÜR Armemlz ATİYE TİMUaAY'ın hastalığını teşhis ve yapmış oldı.ğu fevkalâde amelıyatla sıhtlatc kavuşturan Ankara Tıp Fakultesi Frofesörlerinden PROf UR SERMET AKGÜN ile yardımcıları Dr. Kâzım Ergin, Dr. Altan Tuzüner, Dr. ZeKi Demırors. Dr. Ülkti Güney. Or Bahattın Korucu. Anestesizt Dr. Birsen Akkartal'a ve her turlü yardımlarını esirgemiyen dığer servis personelîne sükranlar'inızı sunarız. ÇOCUKLAR1 Edip Kemal TTMIRAY, Perihan UZUN Ve Ünal TtMUBAÎ Cvunhuriyet 5043 Sayın yazar buradan hareketle CENTO'nun her türlü saldırıya karşı ortaklannı koruması gerektiğini, bu dünyada komünistlerden başka da saldırganlar olabileceğini söylüyor. Oysa Sayın llhan Selçuk'un sütun komsusu Sayın Kayhan Sağlamer aynı günkü «CENTO» ba' lıklı vazısında şövle divor : «... CENTO ise Irak ve Nâsır'a karşı Iran'ı destekleyememektedir. Çünkü yalnız komünist askerî saldırısı, siyasi baskı ve yıkıcı (aaliyetlerine karşı kurnlmuştur.» Sayın llhan Selçuk saldırıyı dyırım yapmadan her çeşit saldın olarak düşünmekte ve bunun bdyle olduğunu savunmakta, Savm Sağlamer ise «komünist sal i dırısı ayınmını belirtmektedir. Bu durumda bir çelişme var görünmektedir Sayın yazarlann bizı aydmlatmalarını istivoruz ile MLHARREM VABOL Orman davası T artışma sütunlarında bay Mehmet Ozçamur ve bay İsmail Bozkurt'un orman dâvâsı başlığı altında yazılan çıkü. Her ikisi Cumhurıyet 5020 Satılık dükkânlar Galata Arap Camii Yemenicıler No: 1416. Bir çaü altında takviyeli kâreir iki katlı, ayrıca bodrumu olan iki dükkân 1502 ada 13 parsel, 423 M2, İnşaat kabildir. 3edeli 90.000 TL. aracı kabul edilmez. Müracaat pazar hariç 44 36 43 No. h telefonla yapılır. Cumhuriyet 5019 ALJVIANYA SEYAHATİNIZDE Her türlü ELEKTRİKLİ CtflAZLAR, RADYO ve TEKSTİL ihtiyp.çlarınız içln zengin çeşitleri ve ucuz fiatlariyle CENTO'nun durumu JJ te yanda CENTü'nun durumu M gerçekten bir komedidir. Üye devletleri saldırılara karşı korumak için kurulan bu ittifakta üye devletler saldırılar karşısında yalnız kalmışlardır ve ilerde de yalnız bırakılacaklan anlaşılmaktadır. Kıbrıs konusunda Türkiye, Hindistan çatışmasmda Pakistan ve Nâsır karşısında tran hasımlan karşısında eli kolu < bağh, yalnız kalmışlardır Ü^telik CEKTO üyelerirıin vapamadık larını komünist Rusya yapmıs: PakistanMa Hındıstan'ı Taşkent'*e bir masava oiurtmustur Komunıst «aldırısına kar'i ıttıfak kur. sonra da komuni't bir devletin arabuluouhıgurıs ba?vur ' Komertinın rn eüMiirücıı hölumlerinden birısıri'r bu (Basrn 2649^5026 EVRİMEXPORT ALMANYANIN EN BÜYÜK TÜRK FİRMASI Aıiapazarı hlıi'ri Sann llııiii Konıisyonu Ba$kanlığından Gamizon Adapazan Bolu Kandıra KaramürseJ Pamukova Cinsi Sığır Sığır Sığır Sığır Sığır et) et) etı etı eti Miktarı 15ü 60 4ü 8 7 Ton Ton Ton Ton Ton r.Fiyatı 700 H İ Z M E T İ N İ Z D E D İ R . MÜNCHEN 15. Landwehr Strasse 26. Tel: 59 43 21 Türkiyede: Sirkeci, Asirefendi Cad. Piyasa Han No 602 Tel: 27 33 42 İlâncıhk: 3158/504C r.Tutan 1.050.000 420.000 280.U0O 56.UO0 •9 000 TL. TL TL TL. TL ü.Teminatı 45750 20.550 16.750 3.990 "5 675 TL TL. TL. TL. TL thale tarihi ve SaIH 23/5/966 saat 23/5/966 saat 23/5/966 saat 23/5/966 saat 23/5/966 saat 11.00 11.30 15.00 15.30 16.00 Qi 700 7U0 700 700 di) de da da Mühendîs Araıuyor Büjük ve eski bir döküm ve madeni eşya fabrikasınm TEKNİK MÜDÜRLÜĞÜNÜ yapabilecek, iş tecrübesi olan ve yoşı 35 i geçrnemiş, muhendis alınacaktır. Müracaat: P.K. 593 Karaköy/İSTANBUL PEŞlN 11,5 AYAK TAKSİTLE rümen oırlıklerı ıhtıyacı ıçın garnızonlan nızalannda gösterüen sığır etl kapalı zarl usulü ue satın alınacaktır thalesı 23 Mayıs 1966 günüdür Garnızonlaı ayrı ayn ısteklilere verilebilir Zarflar belirH gün ve Uıale saatinden bir saat evveline kadar verılmelıdir Evsat ve şartlar tstanbul Ankara Lv Âmirliklpn ile Komisvonda gorülebUir. (Basuı 275118445011) 3500 TL 205 TL PEŞIN 205 T.L AYDA 4100 TL PEŞİN 3200 T.L 9 AYAK TAKSİTLE 190 T L. PEŞIN 199 T.L AYDA 3800 TL ÜÇKEN KOLLEKTİF ŞİRKETİ Istiklâl Caddesi 30 Tel: 49 96 00 • 49 96 01, İlâncüık: 3261/5036 «Komünist saldınsı» deyımının
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle