16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHIKR trrt 5 Mart 1966 CUMHTJRtYET CUMHURBAŞKANININ TARAFSIZUGI nayasanın Camhurbaşkanı leçimhıe ait 95 inci maddesl, Camhurbaşkanı seçilenin partisi İle ilgisi kesileceğini, T.BJVL Mecllsl üyeliğinin sona ereceğini hüküm altına almaktadır. Bu maddenin gerekçesi, Cumhurbajkanı seçilen kimsenin partisi ile ilgisi kesilmesl ve B. M. Meclisi üyeliğinin sona ermesi keyfiyetini, tamamen (tarafsızlık) ilkesine bağlamakta ve şöyle demektedir: cEski Anayasamızda Cumhurbaşkanı, gerek süresi, gerek bünyesi bakımmdan, B. M. Meclisine sıkı surette bağlı bulunuyordu. Bu durum umumiyetle, Meclis hükumeti sisteminin neticesi sayılmıştır. Yürütme ve yasama organlan arasındaki münasebetleri umumiyetle parlâmanter sistem içinde düzenlemeyi istihdaf eden tasan, Cumhurbaşkanlığınm tarafsızlığını sağlamak maksadiyle görev süresini Meclislerin Küresinden tamamen ba ğımsız hale getirmiştir. Cumhurbaşkanının T. B. M. Meclisi üyeleri arasından seçilmesi, bu seçime demagojik cereyanlarm karışmasını önlemek, tarafıız ve itibarlı bir organ olması lâzımgelen Cumhurbaşkanı seçiminin, efkân umumiyede polemiklere yol açmasına engel ohnak maksadiyle kabul edilmiştir. Yeni sistemimize göre, Meclislerle İlgisi kesilmiş bulunan Cumhurbaşkanmın, Meelis üyeliğini muhafaza edememesi tabüdir.» (1). Cumhurbaşkanı seçimine ait olan bu 95 fnd madde. Temsilciler Meclisinde müzakere edilirken, üzerinde esaslı surette durulrmış ve a y n ayn yönlerden maddenin mütalâası yapılmıştır. Bu yönlerden en önemlisi, Cumhurbaşkanmın tarafsızlığı üzerinde israrla durulmus olması keyfiyetidir. ••••••••••••••••«« Telefon! •«•• •••• •••• • ••• •••• • ••• •••* :::: iiii • ••• Baha ARIKAN 1 lis içinden değil, Meclia difindan secilmesini istemektedlr. Kardeşler arasındaki ilişkiler ve sonuç Halis ÖZGÜ j ocuk da, yetişkinler gibi ve , yetersiz olması yüzünden, yetişkinlerden ziyade başkalannm, özeUikle, kendisi için büyük bir önem taşıyan annesinin, babasının sadece kendisiyle ilgilenmesini arzu eder. Evdekilerin yalnız kendisiyle ilgüendiklerini, kendisini herkesten daha çok sevdiklerini gbren, anlayan çocuk sonsuz bir sevinç duyar. Bu ilgi, sevgi ile değeri, önemi arasında bir bağlılık bulunduğunu düşünür. Her yerde ve her zaman annesinl, babasını yanında bulur. Hayatmın daima annesi, babası tarafından korunacağına lnanır. Zayıf insanlar için tehlikeli bir mahiyet taşıyan ve yaşama korkusuna yol açan yataızhk duygusundan kurtulur. Varlığının sürekli olarak yer yuzünde en güçlü, her şeyi bilen ve yapabilen varhklar halinde tanıdığı annesinin ve babasının varlıklan 116 tamamlandığını duyar. Sadece yetersiz, zayıf varhğını yasamaktan kurtulur. Kendisi için çok önemli ve güçlü diğer Ud varlıkla hayat ortaklığını kurar. Bunun sonucu olarak, gelismesi, özelUkle, duygusal gelismesi İçin gerekli yeterli bir güvenhTc duygu su ile değerlenir. Annesinin, babasının varuklanyla güçlenen, değerlenen varhğının yaratıcılığına inanır. Bu inancın etkisiyle gerçekten yaratıcı bir varhk haline gelir. Dinamik bir hayat olanağı bllinclne ulaşır. deşlerine benzetüğl arkadaşlariyle çatışır. Her fırsatta onları gözden düşürmeğe, hırpalamağa çalışır. ardeş çekememezligi duygusu daha da tehlikeli bir mahiyet kazanabUir. Patolojik bir şekil alabilir. tnanı hayatı boyunca etküeyebilir. Aşağıdaki misal bunu açıkça göstermektedir. Çocukluğunda küçük kardeşine evde fazla yer veriimesinden, ihmal edildiğine, ikinci plâna abldıgına fnqr)raflt!ir'f*aH dolayı aşırı derecede kıskançlık duyan, bu yüzden evde annesi, babası, kardeşi, okulda da öğretmenleri, arkadaşlan ile anlaşamıyan, öğretmenlerinin verdikleri ödevleri yapmıyan, derslere çalışmıyan, okulu zorlukla bitiren ve nihayet orta okulda belgeli duruma düşen 16 yaşmda bir çocuk bir gece gördiiğü rüyayı şu şekilde anlaüyor: «Bir gece rüyamda kendimi etrafı yüksek duvarla çevrili, içinde bina bulanan bir bahçe içinde bul dum. önce orada yalnız ben vardım. Sonra bahçenin içinde baska biri göründü. Bahçenin etrafını çeviren yfiksek duvann üstüne çıktı otnrdn. Birdenbire bahçede bir baska adam daha belirdi. Bu adam yavas yavaş ve çekine çekine duvara yaklaştı. Duvara tırmandı. Duvann üstünde otnran künseye yaklaştı. Onu itti, aşafı yuvarladı. Bütün bu işler olurken büyük bir heyecan ve korku duydum. Ba beyecan ve korku ile uyandım. Korkum nyandıktan sonra da devam etti...» tulabilirler. Daha sonraki çevrelerin telâfi edici ve yapıcı etkileriyle desteklenen iyi yaşamak arzusu mutlu varlığın ıztıraph varhğına tercih edilmesine yardım edebilir. İnsan sadece hayatmın bir evresinin eseri değildir. Bir hayat evresinin insanı daha sonraki hayat evresinde veya evrelerinde daha başka bir insan haline gelebiür. Gelebilir, ama hayatmın bir evresindeki insan bir başka hayat evresinde tamamiyle ortadan kaybolmaz. Yok olmaz. İnsan bir defa yaşadıgını, hayatmın bir evresine ait acı tecrübelerini hayatı boyunca değişik şekillerde yaşıyabilir. Evrende olduğu gibi evrenin küçücük bir parçası olan ve evrenin kanunlanna tâbi bulunan insanda da var olan bir şey yok olmaz. Mutlu bir çocukluk çağı daha sonraki hayat çağlanmn mutluluklarmda rol oynayabilir. Mutsuz bir çocukluk çağı da daha sonraki çağlan mutsuzlaştırabüir. Sözlerimizi, sayın Şevket Rado' nun, ana, baba arasındaki anlaşamamazlıklarm çocukların varhklarında yarattıklan tehlikeli sonuçlan, mutsuzluk içinde geçen çocukluk çağmm sürekli olumsuz etkilerini çok iyi belirten, «Ana • Baba ve Çocukları» adını taşıyan yazısından aldığımız bir parça ile bitireceğiz (1). «Elimde, oknyuculamndan 21 yaşında, ıztıraplar içinde boçulmuş bir gencin bu hafta bana gönderdiği bir mektup var ki, birbirleriyle geçinemiyen, durmadan kavga etmiş bir ana, babanın çocuklarmı nasü perişan ettiklerini gösteren adeta canlı bir vesikadır. Bu mektuptan anlaşüdığına göre, delikanhnın anası ile babası bütün ömürlerince kavga etmişlerdir. İkisi de cahi) insanlardır. Üç çocnklan ounustur. Bunlar kendikendilerine âdeta sokakta bfiyümüşlerdir. Evin içinde bir sevgi nişanesi görmedikleri için sevgiye hasret kaünışlardır. Bu üç çocuktan kız olanı yetişkin yaşa gelince karşısma çıkan ilk adama verihniş, fakat kısa bir zaman sonra boşanmıştır. O kavçalarla dolu eve dönmek istemediği için de «okaklara düşmüş, kötü olmugtur.» «BUyuk çocuk ilkten sonra dah&i yüksek bir melctebe gltmişse Öe Acaip halierl yUzOnden o mektept« bannamamış; yalân söyleyen, muhitinde itibar kazanmamış bir avare ohnuştur.» «Bana mektnp yazan küçük çocuk, kendi başına da ba hallerin gehnesinden korkarak toparlanma ya çahşmış, okuynp bir meslek edinmefe mnvaffak olmuş, fakat iki kardeşinin düştüğii feci durumun doğarduğu atanç hissinin altında ezilmiştir. Kendisinin korkak ve pısınk, kardeşlerinin ayıplariyle terslenmekten korkan, bu yüzden evlerun&îe bile cesaret ede miyen bir zavaliı olduğona söylüyor. Kacmak, aüesinden ozaklaşmak, bağlannı kopanp hiç tanınmadığı yerlerde yepyeni bir hayata başlamak istiyorsa da bu imkânları bir türlü elde edememekten muztartptir. «Bana yardım ediniz» diye yalvanyor...> (1) Hayat 1965 Mecmuası, 16 aralık SON A Karşı tez arsı tezi, yâni Cumhurbaskanmm Meclis dışm' dan aeçilmesini savnnanlarm İstediklerl de, yine Devlet Başkarunm tarafsız olması ve milletin gözünde itibarlı bir kimse bulunması hususudor. Temsilciler Meclisinde üye bulunan bir profesör bu hususta diyor ki: «Devlet Başkanlan, Türk siyasi hayatında orta Asyadan ve Bozkır devletlerinden gelen bir gelenekle, çok kuvvetli olmuşlardır. Cumhurbaşkanları da bu gelenek içinde kahnıştır. Türk siyasi zihniyeti, Devlet Başkanına büyük bir otorite etfetme eğilimindedir. İslâmiyetin ülil'emr mefhumu, halifesultanın icra ettiği iktidarın ilâhî bir kaynaktan gelişi telâkldsi, ülil'emre itaatın, Allaha kulluk etmenin bir şarta olusu, bizim zihinlerimizde Devlet Başkanlannı mümtaz bir mevkie getirmiştir. Cumhuriyetimizin ilk iki başkamnda yeni bir rejimin korucusu, koruyucusu, devam ettiricisi görevlerine sahiboluşlan, onlan aynca bir ihtiram ile telâkki etmeğe yol acmıştır. Hülâsa, arzettiğim bu sebeplerle, Türk zihniyetinde Devlet Başkanlan pek müessir bir mevkie gelmislerdiı\. (4) Temsilciler Meclisindeki Anayasa Komisyonu, Cnmhurbaşkanlarmın Meclis içerisinden ve B. M. Meclisi tarafından seçilmesi tezini müdafaa etmekte aynı zamanda, savnnduklan tez dolayısiyle dahi, Cumhurbaşkanlannın tarafsızlığı üzerinde esas lı bir surette durmaktadırlar. Komisyon sözcüsü bir profesör, B. M. Meclisindeki partiler faallyetlerini, spor kulüplerinin futbol maçlanna benzetmekte, Cumhurbaşkanını da bu ovunlardaki hakeme teşbib etmektedir. Sözcü diyor ki: • fc Anayasa, Cumhurbaşkanına, Devletin temsil cisidir demektedir. Dikkat nazanna alınan bir temsil yetkisidir. Cumhurbaşkanı bir de Parlâmento oyununun hakemi vaziyetindedir. bunun dışında istisnaî bir yetki tanımıyoruz. Şüphesiz demokratik bir parlâmento oyununun içinde, takrmlar halinde çalışacak olan partiler, iktidar par tileri, muhalefet partileri olacaktır. Bu partilerin Meclisteki çalışması olduğu gibi, dışardaki calısmalannm da tarafsız bir hakemin nezareti altında olması, arzu edilir bir keyfiyettir. Birer takım demek olan partilerin oyuncularuun hakemin tâyininde, ittifakı aranacaktır. îşte bu adam, oyunu tarafsız bir şekilde idare edecek, diyecekleri bir şahıs lâzımdır. Bu bakımdan tâbir caizse, takrnıları teşkil eden parti gruplarının toplandığı Türkiye B. M. Meclisinin iki takımı tarafından, böyle bir adamın bulunması daha mümkündür.» (5) Komisyon sözcüsü, Cumhurbaşkanmın tarafsızhğı üzerinde esaslı bir surette durmakla beraber. Cumhurbaşkanı olacak olan kimsenin tarafsizlıkla beraber, siyaset oyununa da vakıf olmasını istemektedir. Sözcü bu konuda: «Siyaset oyununu idare edebilmek ve hakem olabilmek için, bu siyaset maçıla ve kaideleriyle 8z, çok yakinen meşgul ohnus bulunmak lâzımdır. Hele bir Parlâmentoda, bir Parlâmento aritmetiği ni çözebilmek, uzun, siyasi tecrübelere bağlı olacağına göre, gayri siyasi şahıslann, bu oyunun kaidelerine riayet ve gerektiği şekilde basiretie hareketini düşünraek biraz »or olur.» demektedlr, (C) Sözcünün bu beyanlari hJç b& itiraza trğramamıs bulunmaktadır. Demek oluyor ki, Cumhurbaskanmm tarafsız, İtibarlı ve politikaya âşina bir kimse olmasmda, Temsilciler Meclisinde ittifak vardır. K Şimdiye dek Babıâli basınında telefon için yazılmış fıkralan birbirine ekleseniz, Istanbnldan Ankaraya kadar uzanırdı ganırım. Gazete oknrlan içinde nüfas kâğıtları : Yaş otuz beş yolun yansı eder Dante gibi ortasmdajız ömrün... diyecek kadar esklmls olanlar. âdeta bir telefon edebiyatiyle büyümüşlerdir. Telefon derdimiz, et derdi, süt derdi, ekmek derdi, çöp derdi, gibi bitip tükenmiyen, aşınmıyan bir derttir. Ne şakalar yapılmış, ne nükteler düşürülmüştür telefon için... Bir tanesi hemen şimdi aklıma geliverdi: Biliyorsunnz bir hayli zamandan beri Bakanbklanmızda hangi kapıyj açsanız, bir Amerikalı uzraana raslarsınız. tşte bunlardan biri Amerikadan yeni gelmiş, Ulaştırma Bakanlığını «teftiş» edermiş. Koridorlarda dolaşırken, Vlaştırma Bakanının odasınds bağırdığını dnymus : Sayın Bakan niye bağınyor? demis. tstanbnlla konuşuyor... diye cevap vermişler. Niçin telefonla konnşmuyor? diye sormnş Amerikalı nzman. Acaba neden doğru dürüst işlemez bizim telefonlar? Bizler mi kabiliyetsiz insanlarız, yoksa makineleri çaüştıracak kadar ehliyetIi değil miyiz? Yoksa işin içinde bir başka Alicengiz oyunu mu var? Şimdi geliniz alışılagelmiş telefon fıkralannın dışına çıkarak telefon denilen âletten şikâyet etmiyelim, Telefon Idaresinden de şikâyet etmiyelim. Türkiyedeki telefon işlerinin içyüzünü beraberce öğrenmeye çalışalım. Eğer ba dâvanın mekanizmasını çözümliyebilirsek, belki de faydalı olnruz. Çünkü bagün yalnız Istanbulda telefon almak için sıra bekliyen 90.000 kişi vardır. Bir abone bize yaklaşık olarak 200 dolâra malolmaktadır. Istanbulda ve hele bazı semtlerde bir telefonnn yedi sekiz bin liraya satıldığı duyulmaktadır. Böylesine para döndfi mü bir işde, o işde çok is var demektir. Türkiyede ise içinde iş olan i.şlerin başımıza çok işler açtığını tecrübeyle bildi|imizden, işin içinde iş olup olmadığını ancak telefon işini biraz kurcalarsak anlıyabileceğiz demektir. Şu halde işe başlıyalım : Bir kere şn iki noktayı çok İyi bilmeliyiz: Türkiyede telefon denilen nesncyi yabancı özel şirketler yapar ve knrarlar. Ba yabancı şirketlerin ilişkileri de bir tktisadi Devlet Knmmn olan PTT iledir. Şehir fçl telefon şebekelerinde iki Snemll eleman vardır : 1 Otomatik telefon santrallan (kl bnnlan Imal etmek pmdilık bizim harcımız defildir, çünkü yüksek teknik ister); 2 Yeraltı telefon kablolan (ki bunlan biz imal etmek imkânlarına »ahibiz, çünkü işçiligi daha az teknik bilei ister ve ham maddesinin yüzde 100'ü ynrdumuzda bulunmaktadır). Şimdiye kadar bu iki eleman da dısandan getirtilmistlr. Şn halde telefon demek döviz demektir bir bakıma... öyleyse ba konada çok dikkatli olmalı, elimizdeki zaten kıt dövizlerimizi çok yerli yerinde knllanmalı, bir yandan da bn işin sanayiinl kurmaya çalısmalıyız. Telefon sahasında Türkiyede iki büyük yabanaı şirket rekabet halindedir: Bunlardan biri ITT. grupudur. ITT. bütün yeryüzüne yayılmış firmalar grupu olap, menşei Amerikadır. Türkiyede bn grup adına santrallar kuran şirket Fransu L« Materiel Telephonique adındadır. Kısaca LMT. diye anılır. Türkiyede LMT. nin rakibî îsveç LM. Ericsson firmasıdır. Şimdi ba iki firmanm Türkiyedeki dnramnna anlamak için an rakamUn bilraek yeterlidir: Halen Türkiyede çalışmakta olan otomatik 220.000 telefon hattından 96.600'ü LMT'nin, ve 123.600'ü L.M. Ericsson firmasınmdır. Türkiye telefon bakımmdan dünyanın en geri ülkelerinden biridir. Bizde 100 kişiye bir telefon düşmektedir. Komşamaı Yunanistanda 100 kişiye dört telefon düşmektedir. Bnna rağmen 15 yıldan beri Türkiyede telefon konusunda önemli hiçbir adım atılamamıştır. Önemli sayılacak yatırımlardan birl 1952 yılında LMT. ile yapılan sözleşmedir. Bu sözleşmeyle Istanbul santralma 37.600 hat ilâve edilmiştir. Bir de 1954 yılında L. M. Ericsson flrmasiyle yapılan 30 şehir için 52.000 hatlık bir sözlesme vardır. 1954 ile 1959 aragında hiçbir gelişme olmamıştır. Ynkands §8ylediğimiz gibi tstanbalda telefon için bekllyenlerin «ayın 90.000'e ve Anadoluda 100.000'e yükselmiştir, 1959 yılında. yatırım yapmak gerefinin baskısı altında yeni sözleşmelere doğru gidilmiştir. Ancak iktisadi bir devlet teşekkülü olan PTT içinde futbol kulübü ratar gibi yabancı firma tntan kiSİler vajdjr, Şimdi 1959'da başlıyan yatırım tesebbüsünün hikâyesini yann anlatacağız. Unutmıyalım ki söz konusu olan yatırım yarım milyar liralıktır, ve Keban'dan sonra Tflrkiyenin en bfiyttk isi oldnğa söylenmektedir. Bu kadar çaplı bir meselede kamu oyunun bilgisi olmahdır. Demokrasi ne Kır at edebiyatiyle, ne seçim veya af kannnn masallariyle gerçekleşir. Demokrasi ancak ba gibi iktisadi, malî konnlan açık tartısma alanraa çıkarmakla gerçekleşir. Meclis dışından mı seçilmeli? dışından secilmesini savunmakta, savunmasına dayanak olarak, tarafsızlığı ileri sürmektedir. B a tezi savunanlann, Cumhurbaşkanmın Meclis leerisinden scçilmesinde gördükleri en kuvvetH sakmca, seçilecek Cumhnrbaşkanmm, tabiî bir sonuç olarak, çoğunluk partisine mensup olacağı keyfiyetidir? Gerçi Cumhurbaşkanırun, Anayasanm 95 inci maddesine göre, parti Ue ilgisi kesilmis olacaktır. Fakat bir parti listesinden Meclise gelmiş olması dolayısiyle, o parti listesinin manevî minneti altında daima kalacak, partinin menfaatlannı, beşerî bir hisle, ister istemez, ön plâna alacaktır. Bu tezi savunaıılardan bir üye, tarafsızlık konusunda. Temsilciler Meclisi kürsüsünden su suretle seslenmektedir. Diyor ki: , «95 inci maddenin bize getirdiği Cumhurbaşkanı, Meclisteki çoğunluğun desteğine dayanan bir Cumhurbaşkanı olacaktır. Yâni bir seçim kam panyasından ve onun çesitli safhalarmdan geçip gelmiş, bir parti listesinden seçilmiş insan olacak. Bu insan, şahsan ne kadar tarafsız olursa olsun, bir siyasi partinin elemaru olarak Mecliste yer almış bulunacaktır. Bu suretle bir seçim kampanyasmdan çıkıp Millet Meclisinde veya Senatoda bu suretle yer almış böyle bir insan, fikriyatı ile ve ruhiyatı ile, bir partinin seçim kampanyasının buhurdan gibi kaynayan havasından çıkıp Millet Meclisinin veya Senatonun çatısı altına girmis bir insandır. Bix İnsan. ültıiyaüyla ve ruhiyatıyla bu memlekette filan veya falan miktardaki vatandaslarla temsil edilmiş bir irnanHır. Türkiye Cumhuriyetinin bugün kurmak istediği Devletin basında bulunacak devlet adamınm, bir partilinin ruhiyatı ve fikriyaü ve partili olmak vasfı ile hareket eden bir insan olarak işbaşma gelmesi, kanaatunca yanlıştır. Bir ihtilâl geçirmis ve arkasından da sosyal bir devlet kurmus olan Türkiyenin isteklerine intibak edecek olan Devlet Reisinin, bütün partilerin saflan içinde veya etrafında toplanan vatandaşlann tümünün vicdanlarına hitabetmesi ve tarafsız olması lâzımdır. Bu tarafsızlığın, milletin bütününde, en katî delilleri taşıyacak bir insan olması şarttır. Böyle bir mevkide olması lâzımgelen bir Cumhurbaşkanının, beşer tabiatının üstünde nefsini tarafsız kılması, kendine mahsus hususiyetleriyle dahi kabil olamaz. Devlet Reisi se çildikten sonra partisinden ayrümış olması şartınrn, bu durumda zerrece mânâsı olmayacaktır. Türkiye siyasi hayatmın onbeş senelik mâzisi içinde, Cumhurbaşkanhğı mevkiini işgal etmis olan insanlar, kimsenin şahsına hedef tutarak arzetmiyorum, bu sözlerimi teyid eder. Böyle bir insan bütün parti mücadelelerinden, bu mücadelelerin tesirlerinden annsa bile, partilerin filan tutumundan, falan karanndan dolayn her hangi bir tutumu veya jesti, tarafsız bir Devlet Reisi olarak değerlendirip herkesi tatmin edemez.» (2) Yine aynı tezi savunan diğer bir üye ise: «Biz, Cumhurbaşkanılığının itibarlı bir organ ol masını, hiç bir siyasi teşekkülün üyesi bulunmamasııu istiyoruz.» (3) demek suretiyle itibarlı bir organ olan devlet Başkanlığının tarafsız olması için, MecMeclisinde Cumhurbaşkanmın, Mee lis dışından secilmesini savunan önemli bir T emsilciler Bu grup, Cumhurbaşkanının Meclis jrrup vardır. Aşırı kardeş çekememezliğinin nedeni ı ersine olarak, annesinin, babasının kardeşini veya kardeşlerini daha çok sevdiklerina Inanan çocuk büyük bir acı duyar. Kendisini kardeşlerinden daha önemsiz bulur. Annesinin, babasının kendisini sevmedücleri, kardeşlerinden daha az sevdikleri, kendisini önemsiz, değersiz bulduklan için böyle hareket ettiklerine lnamr. Kendisini sevmiyen annesinin, babasının günün büinde kendisini terkedebileceklerini düşünür. îçinde bulunduğu sonsuz evrende yetersizlik bilinciyle değerlenen varhgryla başbaşa kahr. tçinde buiunduğu zamandaki varlığını ebedUeştirir. Geleceğini bugünün varük anlayışıyla değerlendirir. Gelecekten korkar. Hayatı daha hayatın eşiğinde sürekli bir ızbrap kaynağı gibi sayar. Hayatı kendisi için bir düşman gibi görür. Bu yüzden hayata intibak etmekte, hayatın is teklerine göre hareket etmekte zorluk çeker. Dış dünyanın isteklerine uygun bir şekilde vaşıyamıyan, hayata intibak edemiyen kimselerin çoğunun çocukluk çağlarında anneleri, babalan tarafından sevilmeyen veya sevilmediklerine inanan insanlar olması bunu doğrulamaktadır. Annenin, babanın yanUş davranışlan yüzünden aşınlığa kaçan bir kardeş çekememezligi duygusunun etkilerini duyan çocuk, bir yar.dan, bir başkasmı kendisine tercih eden annesinden, babasmdan, öte yandan da yerini aldığına inandığı ve acüannın bir kaynağı gibi saydığı kardeşlnden soğur. Gerek annesi, babası, gerekse kardeşi tle açık veya gizli bir mücadeleye girişir. Annesinl, babasını sadece kendisiyle ilgilendirmeğe elverişli çareler arar. Sırf, annesine, babasına yaptırmak amacıyla, kendisinln kolayca yapabileceği işlerl yapmaz veya eksik yapar. Hatta, daha da ileri gider. Anneslnin, babasının istemedikleri işleri yapar. Sık sık somurtur. Yemek yemez. Uyumaz. C4ece yata ğmı ıslatır. Üstünü, başını temiz tutmaz. Annesinin, babasının en çok sevdikleri şeyleri düşürür, kırar. Okula gidiyorsa, derslerine çalışmaz. Ödevlerini yapmaz. Okula gidişini bir evden uzaklaştınlma, kovulma şekli gibi düsünür. Okula gönderilmesinl sevilmediğinin bir delili gibi düşünür. Bu yüzden, okula başladıktan sonra daha da çetinleşir. Üzerine fazla düşülmesini sağlamak için zaman zaman rahatsızlanır. Okulda annesinin, babasının yerini verdiği öğretmenleri sevemez. ögretmenleriyle anlaşamaz. Kar li Söz konusu çocuğun böylo bir rüya görmesinde, aşınlığa kaçan kardeş kıskançbğı duygusunun, psikanaüz diliyle, Kain kompleksinin geniş ölçüde rol oynamış olması mümkündür. Bilindiği gibi, rüya, insanm bilinçsiz yaşayış şekU Ue yakmdan ilgilidir. Başka bir deyişle, insan, büinçaltında yer alan ve sürekli olarak faaliyette bulunan duygulannı, eğUirnlerini, dış dünyanın sert tepkileriyle karşüaşmamak için, rüyasında değişik şekillerle gerçekleştirir. Rünyasmda kendi yerini bir başkasına verebilir. Yap mak istediği ve yapmaktan çeMndiğl işleri başkalanna yaptırabilir. Varhğonın bazı yanlarını bir süre için başkalarmın varlıklannda yaşıyabüir. Dış dünyanın tepkileriyle karşılaşmadan Isteklerinl, arzulannı yerine getirebilir. Bütün bunlardan da anlaşılacağı gibi, bu rüyada etrafı yüksek duvarla çevrili bahçede üç kişl rol almaktadır. Bu Uç kişiden biri yüksek duvann üstünde oturmaktadır. Bir diğeri yüksek duvann üstünde oturan Hmseyi aşağı yuvarlamıştır. Üçüncü kimse de onlan ve onlarla ilgili olaylan heyecan, korku ile izlemektedir. Sonuç «nunlann esprisinl anlamak İçin basvnrulan yollardan birisi de, o kanunun müzakeresl sırasında gösterilen eğilimleri anlamaktır. Anayasanm bahis konusu ettiğimiz 95 inci maddesinin konuşulmasmdaki eğilim ise Cumhurbaşkanının tarafsızhğmda tecelli etmektedir. Üzerinde çok önem le durulması lâzım gelen nokta,raaddedeki(par• ••• tisiyle ilgisi kesilir) hükmüdür. Bu kaydın reali• •>• • ••• • ••• tede ne dereceye kadar tesirll olacağı çok düşündü rücü bir keyfiyettir. Yukanya aktardığımız mütalâalarda da göriileceği gibi, bir kimsenin partisl ile ilgisinl kesmesi, ranendildiği kadar kolay de• ••• ğildir. Her şey bir tarafa, partili bir kimsenin bir • ••~ • •• ideoloji sahibi olduğut» farz olunmak lâzım geltnektcdir. Bu ideoloji ise, partinin programında göster diği ve seçim beyannamesinde millete vâdettiği ilkeleri gerçeklestirmektir. Partisi ile ilgisi kesilen Cumhurbaşkanını, eğer candan inanmış ise, bu : : : : ideolojisinden sarfmazar ettirecek kuvveti tasavvur etmiye imkân yoktur. Bunun içindir ki, Cumhurbaşkanı seçimlerinde, bu noktaların göz öniinde bulundurulması, milletin yaranna olacaktır. B! İİİİ (1) Anayasa gerekçesi madde: 95 (2, 3, 4, 5. 6: Temsilciler Meclisi tutanağı Cilt3. S.: 480 486 I u rüyayı psikanaEz görüşü ile I şu şekilde yorumlayabiüriz: Rüyada yer alan bahçe ve ev rüya gören çocuğun evini, bahçeyi çeviren yüksek duvar kendisine fazla yer verilen ve aşınlığa kaçan kıskançlığı yaratan evin küçük çocuğunun taşıdığı önemi, üstünlüğü, yüksek duvann üstünda oturan kimse kıskanüan çocuğu, yüksek duvarda oturan kimseyi oradan aşağıya yuvarlıyan kimsa de rüya gören, yani, kardeşini kıskanan çocuğu, nihayet, bahçede bu olaylan heyecan ve korku ile lzleyen kimse de kıskanan ve kıskançlığın etkisiyle, vaktiyle kardeşini yerinden etmek isteyen çocuğun vicdanını temsil edebilir. Çocuk, geçmişte kardeşine evde daha fazla önem verildiğine inanmıştır. Bu önemle onun üstünlüğıi arasında bir ilişki bulunduğunu düşünmüştür. Bundan büyük bir acı duymuştur. Bu acıdan kurtulmak için kendisine Ustün tutulan kardeşinin üstünlüğünden yok sun kalmasmı düemiştir. Onu bu üstünlükten uzaklaştırmak arzusunu duymuştur. Kendisini korkutan, başkalan tarafından öğrenilmesini istemediği bu arzusunu bi lincinden uzaklaştırmıştır. Bilinç altına itnüştir. Vicdanı bir fonksiyon halinde kapsıyan Üstben'inin baskısıyla bu arzu olduğu gibi bilince çıkamamıştır. Gerçekleşememiştir. Ancak kendisini mas kelemek, tanmmıyacak bir hale gelmek suretiyle amacına ulaşabilmiştir. Patolojik bir şekle giren kardeş çekememezliği duygusu çocukluk çağında çok daha tehükeli dav ranışlanna yol açabilir. Çtocuk fazla kıskandığı kardeşini yaralıyacak, kör edecek kadar ileri gidebilir. Birkaç yıl önce Amerika' da Uç yaşmda bir çocuğun dünyava yeni gelen ve kıskandığı kardeşinin gözlerine kezzap dökmesi bunu açıkça göstermektedir. ı imdiye kadar söylediklerimizı den de kolayca anlaşılacağı gibi, insan hayatında çocukluk çağı ve ba çafla ügill tecrübeler, önemli bir yer tutmaktadır. Başka bir deyişle, çocukhık drarm ile bayat dramı arasında sıkı bir bağhlık vardır. İnsanm bayat yoluna çıkış şekli Ue hayat yolunda yürüyüş şekli arasında bir benzerlik bulunabilir. Bnlunabilir; çflnkü, insan ilk hayat anlayışın» hayatın temel çağı olan çocukluk çağında ulaşır. Daha sonraki hayat görüşünü bu temel hayat anlayışına göre değerlendirebilir. Bütün bunlara rağmen, ıztıraph çeçen çocukluk çağmm yankılan, bu çeğı izleyen daha sonraki mut lu çağlaruı olumlu etkileriyle önamlarlnl kaybedebiUrler. Tama Rüyanın yorumu ARTHUR MİLLER'in BROOKLY \ KöPRİJSİl 7MARTTA BAŞLIYOR BÜYÜK MEYDAN SAHNESİ (llâncılık: 1923/2342) iMiıııııııuıı ı t ı i H M i ı ı ı ı r ı ı i H t ı ı ı ı t n » • • • • * • ••••iZiia • • • * •• • «•••••a*•••••••••••••••••«••••••ı•••••••••••••••»a3*Ba»BK>aBiiSSii :::::::::•::•; •••«•••••MIII<tıl>llllf*Mltt*aa>*ttı»iılıtııt •••••••"•••••••••••••••• TÜRKAY ENDÜSTRİ ve TİCARET ÂNONİM ŞJRKETFNDEK Sicil No. 50736/3382 24 Şubat 1966 tarihinde yapüıp, Türk Ticaret Kanununun 377. maddesi veçhile talik edilen Umumî Heyetimiz, aynı gündemle 24 Mart 1966 tarihinde saat 10.30 da, Şirketin İstinye Çayırbaşı Sokak No. 1 deki idare merkezinde yapılacaktır. Gündem aşağıda tekrarlanmıştır. Sayın hissedarlanmızın teşriflerini rica ederiz. İDARE MECLİSİ GÜNDEM: 1. Şirketin 1965 yılı hesap ve muameleleri hakkmda İdare Meclisi ve murakıplar raporlarının okıınması, 2. Şirketin 1965 yılı bilânço, kâr ve zarar hesabmın tetkik edilerek tasdiki ve İdare Mecilsi ile murakıplannm ibrası, 3. 1965 yılı kârının tevzii ve ödeme zamanı hakkında karar alınması, 4. Müddeti biten İdare Meclisi âzasının yerine yeniden intihap yapılması, 5. 1966 senesi için iki murakıp intihabı, 6. 1966 senesi için İdare Meclisi âzalannm huzur haklan ile murakıplann ücretinin tesbiti, 7. İdare Meclisi âzalanna Türk Ticaret Kanununun 334 ve 335 roaddelerinde yazılı muameleleri yapabilmeleri için mezunr'et verilmesi, 8. Dilekler. Cnmhurlyet 2353 TEŞEKKUR Sevgill babamız eşim, agabeyimlz ve rahatsızhğı müddetince yakm alâkalarını esirgemiyen Sayın Profesor aiustafa PEKİN, Operatör Siyami ERSEK ve Doktor Muammer CEN'GİL Beyefendiler ile cenazesine teşrif eden, çelenk gönderen, bizzat gelerek veya telgraf. telefon ve mekiupla taziyette bulunan sayın akraba, dost ve meslekdaşlanmıza teşekkürlerimizi arzederiz. AİLESİ EKREM KÜLEN'in Veziri Azam Ayazpaşa ahfadından merhum Ömer Naim Eeyin kerimesi Izmir eşrafından Yüksek Mhnar Tahsin Sermet Beyin refikası, Cüneyt Sermet, Saniha Sezer, Lamia Ozaltanın anneleri, Hüseyin Sermet, Sabiha Sermetin babaanneleri, Refik Müderrisoğlu, Ömer Paker'in anneanneleri, Nurseli Sermet Nejat Sezer ve Cemal Özaltan'ın kayınvaldeleri YEFAT Fafma Nafia Sermet Hanımefendi vefat etmiştir. Cenazesi bugün 5 mart 1966 cumartesi Şişii CHiniinden öğle namazmı mütaakıp kaldırılarak Zincirlikuju Aile Kabrine tevdi edilecektir. AİLESİ Cumhuriyet 234» Sonuç DENIZCIÜK BANKASI T.A.O. DAN: Bankamız ihtiyacı olarak 1000 Kg. Matbaa kolası almacaktır. Son teklif verme tarihi 16/3/1966 dır. Şartnamesi Malzeme Müdürlüğü veznesinde satılmaktadır. (Basm 9222/2328) KAl'LP Pasomu kaybettım. Hükümsüzdür. Art* SİZİ HUZURA KAVUŞTURUR ! ıre tstırap çekmeyiniz OPON, diş, adale, lumbago, rornatizma ve sinir ağnlannı teskin eder. OPON, günde 6 tablete kadar ahnabilir Yeni Ajans lSJ.1/2337
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle