17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHIFEIK! B3 Mart 1966 CUMHURÎYET ZİYA GÖKALP Doç. Dr. Cavit Orhan TÜTENGiL »Mart 1876 tarihinde Diyarbakırda dünyaya •gelen Mehmet Ziyatıın «Ziya Gökalp» olarak sosyoloji tarihimizde ve fikir hayatımııda aldığı yer 1924 teki ölümünden sonra geçen yılları da yaşına eklememizi gerekli kılıyor. Çünkü aradan geçen yıllar onu bizden uzaklaştıracağma çeşitli vesilelerle yanıbaşınuza getirmekte, tarihimizin bir bunalım döneminde vardığı sonuçlar, aradan geçen bunca zamana rağmen düşündörücü ve ilgi çekici olmaktadır. Gerçi onıuı fikirlerinden bir kısmı gerçekleşerek hayatımıza kanşmış, bazıları aşılmış ve aşınmış olsa da hâlâ bir özlem niteliği taşıyanlar da eksik değildir. Öte yandan yanlış yorumlarla, karşısında olduğu fikirlerin bayrağı haline getirilmek gibi ters bir alın yazısı varsa da yaşama gücü bir gün elbette gerçeği ortaya koyacaktır. Açık bir şekilde «Irkî Türkçüler» e karşı olan, «... milliyette şecere aranmaz». «... atlarda şecere aramak lâzımdır, çünkü.. hayvanlarda ırkın büyük bir ehenuniyeti vardır» diye yazan Ziy» Gökalp'ın gerçek kişiliği anlaşılacaktır. (1). Doğduğu şehrin gazetesi rDiyarbekir» de 1904 yılında yaymladığı makalelerde, daha soııraki yazılarında şrelişip olgunlaşacak olan nıilli iktisat, sanayileşme ve devletin iklisadi hayata yardım ve müdahalesi fikirlerine temel teşkil eden görüşler karşımıza çıkar. 1908 yibnda yayınlanan ilk kitabındaki (2) «Uhuvvet Şarkısı» adlı manzumede ise dünya görüşünün ve tolerans anlayışının ışıltılannı veren şu raısralar vardır: «Din farkını aramamak hepimizin emeli» «Bir Allahtır insanlara Incil ve Kur'ân veren» «Din baskadır vatan tıaşka, bunu ayırt etmeli» «Bir vatanm evlâdıyız mezhep bizi ayırmaz» «Acem bizi esirgemez, Firenk sizi kayırmaz» tır. Bütiin insaolar ve bütün milletler için müsavi hürriyet ve adalet istemek bir mefkuredir. Bu mefkure, istikbalin hâkimi olacaktır. Zulümlcr, istibdatlar, emperyalizmler hep bu mefkurenLn karşısında eriyecekJerdir. tnsanlar yalnız bir hükünı ran tanıyacaklar ki o da hakikattir.» iya Gökalp'ta «mefkure» ve «ilim» sadece cemiyetin çarklannı çevirmekle kalmaz. devamlı bir flerlemenin kaçınılmaz gidişini de çizer. Kendisini yuzeyden tanıyıp bir takım saplantılarla dîrenenlere karşüık Ziya Gökalp yürüyen hayatın içindedir re ilmin yamndadır. Aşağıdaki satırlar Malta'dan yolladığı 13 Mayıs 1920 tarihli mektubundandır: «Fabrikalarda makuıeleri çeviren buhar kuvveti olduğu gibi, cemiyet makinelerini çeviren de mefkurelerle ilimlerdir. tlim \e mefkure mevcut oldukça, dünya karanlık kalaraaz. Arzın hareketini kimse durdnramadığı gibi, tekâmülün hareketini, terakkiDİn yürüyüsünü de hiç bir kuvvet durduramaz. İnsanlar isteseler de. istemeseler de terakki etmeye, âdil olrnaya, hür olmaya mahkumdurlar. Bütün haksızlıklann sebebi, cehaletle mefkuresizliktir; fakat bu haksızlıkları görerektir ki insanlar cehaletten knrtulurlar, mefkure sahibi olurlar. Demek ki içtimaî terakkir.in bu gibi devirleri olması da zaruridir. O halde. bugünkü ahvale bakıp da, Allahın adaletinden şüphe etmemeli. Allah sabırlıdır. Insanların da sabırlı olmasını ister. Onun kanunu insanları adalete, hürriyete, mükemmeliyete ulaştırmaktır» (3). eğerü ustad Nadir Nadi'nin •Gençliğin Görevi» başlığını taşı yan maka'.esini her zamanki gi bi zevkle okudum. Tarafsızhğı gaye edinen bunu da yazılannda yansıtmastnı bilen yazar, son günlerdeki hâdiselere değinerek, yüksek öğrenim gençliği arasında yaratılmak istenen aynlıkları ve bunun tabii neticelerini, haklı olarak Mec l:s salonlarında birbirine kıyasıya saldıran milletvekillerine bağlamaktadır. Ellerinde muştalar, tornavidalar olduğu halde Meclis binasında birbirine giren Türkiyemizın temsilcileri, gere damlayan ksnlarm raânâsını acaba düşünmüşler midir? Milleün vekıli, detnokrasinin teminatı olacakların bu hareketleri yanında, daha tecrubesiz, buna mukabil çok daha ateçli gençlerin birbirlerine sataşmalarını normal karşılamak lâzımdır. «••••••••••••a D Gençliğin ö görevi Maalesef memlekeümizin birçok bölgelerinde hâlâ hâkim olan patrıarkal aile zihniyeti artık kalkma hdır. Kadın zaten bugün şehirde, tarlada günlük işleri erkeklerle omuz omuza paylaşmakta, hiç deği'.se onlara kadar hayatta çaba göstermektedir. Hele bir annenin yük ve mesuliyetleri hiç de az değıldir. Unuttuğumuz Kıbrıs! Eski Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin, Siyasal Bilgiler Fakültesinde \erdiği bir konferansta şunlan söylemiştir: « İngiltere ve Amerikanın NATO süâhlariyle donatılmış 10 bin Yunan askerınin Adaj'a çılcartılmasına goz yummaları; anlaşmaların ihlâline, Türklerin katledılmelerme rağmen Türkiyenin müdahalesinı engellemeleri, Enosis'e ydnelen bir pohtika izlemeleri, üç devlet arasmda gizli bir anlaşma bulunduğu intıbaım vermektedir.» Poütikacılanmız Parlâmentoda bir ölüm kalım savaşına giriştiklerinden Kıbrısı umursayan yok. . Ve meyd3n meydan «Komünizmi tel'in» mitingi hazırlamak için yatırun yapıldığından Kıbrısı hatırlryan yok... • Acaba Yeşil Ada ne haldedir? Doğrusu Demirel hükümeti bir noktada büyük başan kazanmıştır. Müdürler, memurlar arasında büyük değişikliklere gidersin, mahkeme kararlarını dinlemezsin, Seçim Kanununu değiştirmek istersin, 15 yaşında çocuğun saçını komünizm propagandası yapıyor diye kazıtırsın, yazarlan ve şairleri tevkif edersin, kahrolsnn komünizm mitingleri tertiplersin Kıbrısı da unutur millet, iktisadi kalkınmayı da unutur, fiyatları da unutur, reformları da unutur. Ve bütün millî dâvalar bir avuç politikacının hezeyan halindeki tartısmaları ardında kalır. Oysa Kıbrıs bugün bir «ikinci Yunan devleti» haline gelmiştir. Enosis fiilen gerçekleşmiş gibidir. Enosisin ilân edilmemesi gene Anglo Amerikan ve Yunan kumazlığının icabındandır. Fiilen gerçekleşen Enosisin hukuken ilânı Türkiye içinde büyük tepkiler uyandıracaktır. Bu tepkilerin doğuracağı değisiklikler, gene de Anglo • Amerikan ve Yunan çıkarlannı bozacak tehlikeler yaratabilir. öyleyse Kıbrıs Cumhuriyetinin böylece de\ammda fayda vardır. Zaten Makarios adanın hâkimidir. Yunan askerleri Amerikan ve İngiliz himayesinde Adaya çıknıışlardır. Adada yaşıvan Türkler, iktisadi bakımdan gün geçtikçe çökmekte. umutsuzhıia sarmaktadır. Buna karşıbk Rumlar bütün iktisadî güçlere hâkim olmuşlardır. Csteük Ynnanlüar bakımmdan Kıbrıs Cumhuriyetinin bugünkü fiilî durumuada sürdürülmesinde büyük çıkarlar vardır. Bir kere Türkiyenin karşısına iki Rum devleti birden çıkmaktadır. 1 Yunanistan Kıralbğı. 2 Kıbrıs Cumhuriyeti. Birleşmiş Milletler topluluğunda ve bütün dünyada bu iki devletin iki ayn rolü vardır: 1 Yunanistan Kırallığı Amerikadaki re dünyadaki Rum kapitalistlerinin ve Yunan göçmenlerinin de büyük etkisiyle kapitalist blok içinde oynamaktadır. 2 Kıbns Cumhuriyeti, «Bağımsız Kıbrıs» oltasını kullanarak üçüncü dünyada ve sosyalist blokta oynamaktadır. Türkiyenin tek yönlü ve kalıplaşmış dış politikası bu Ud yönlü ve geniş ufuklu siyasetle başedecek gibi değildir. İstnet Paşanın iktidan zamanında millî çıkarlanmızı koruyabilecek bir esnek politikaya girmeye vönelmiştik. Emperyalist güçlerin itici kuvvetini müttefik edinenler harekete çeçip Paşayı devirdiler. Ve Türkiyeyi kalıplaşmış politikasına yeniden yatırdılar. Oysa, Türkiye, Kıbrıs dâvasında dünya şartlannı çok iyi değerlendirmek ve fırsatlan kuüanmak zorundadır. Bn konuda ötedenberi işin içinde bulunmuş en yetkili kişilerden biri olan Feridun Cemal Erkin diyor ki: « Rusyanın Kıbrıs meselesinde Türkiyeye gösterdiği yakınlıgı dostlan göstermemiştir. Şayet müttefikler avnı anlajnşı göstermiş olsalard:, Kıbns sorunu bugünkü tehlikeli durumda bulunmazdı. Bir gün Türkiye ve Yunanistan karşı karsıya gelir ve bır çatışma çı karsa, bu. müttefiklerin federasyon tezinın yüzünden olabilecektir . NATO tedavi edilmelidir. General De Gaulle'ün takındığı yeni tavn. Türkiye kendi çıkarlan açısından değerlendirmeli ve Fransa ile ilışkilerir.i bu anlamda gözden geçırmeladır. Üçüncü dünya devletleri ile ilgılenilmelidir. Bulgaristan, Romanya, Polonya ve Rusya ile ilişkı lerın geliştirilmesi zorunludur. Tanhî bağlarımız dolayısiyle Polon.'a ile ilişkller kolayca duzeltilebilir. NATO ile ilişkilerimiz ise ittifaka eşitlik esasına dajanmalıdır.» Eçer Türkiye böyle çok yönlü bir politikaya girmezse Yunanistan Kıralhğı ve Kıbns Cumhuriyeti ildlisi karşısında âciz kalacaktır. Ancak Demirel hükiimetinin Amerikandan fazla Amerikancılık politikasını güttüğü çeşitli sözleri ve darranışlariyle ortadadır. Birleşmiş Milletlerdeki büyük yenilgiye rağmen, iktidar, yolunda ısrar etmektedir. Kıbnstaki soydaşlanmızın durumunu kurtarmak konusunda en ufak bir çaba göstermemektedir. Bütün hırsını ve gücünü. seçim ve af kanunları çıkarmak, yazar tevkif etmek, fırsatçı ve komprador phasasına inıkân yaratmak üstüne yogunlaştırmıştır. Açıkça söyüyebiliriz ki Demirel iktidan Kıbnsı çoktan gözden çıkarmıştır, ve Anglo Amerikan iradesine mütevekkilâne boyun eğmiştir. Z • Ne zaman göreceğiz önül isteıdi ki. bu genç ögrencı: «Ben Cunıhuriyet neslinin ikinci kuş.iğmdan bir fert olarak babftmın. amcalanmın annemi, ablalarnnı kendilerinden aşağı gör melerine tahammül edenıiyorum, Anııem, bayan öğretmenim, ablala rım, kız kardeşlerim vc diğer bütun kadınlar hepsi kanunlarımız ve artık yerlesmesi lâzım gelen modern çağ yaşantımu icabı erkekler gibi ve aynı derecede saygıya lâyıktırlar. Aynca her hangi bir anne de anne olması sebebiyle saygıya Iâyıktır. Zaten yeni Anayasamı zın 12 ncl maddesi de: Herkes, dil, ırk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ayırımı gözetilmeksizin kanun önünde eşit tir« demiyor mu? «Ben kadını da er kek kadar saygıya değer buluyorum» şeklinde düşünsün. Acaba bu kadın ve erkeğin eş haklara sahip vatandaşlar olduğu fikrinin kafalarımızda ve günlük yaşantımızda ne zaman yerîeştiğini göreceğiz? 6 hip olamaz. Bunun somut bir örne ğini Ereğli Demır Çelik'de görebiliriz. ugün Türkiyede yabancı ve yer li iş adamları birleşir, devleti de yanlanna alarak bir drtak şırket kurarlar. Şirketin sermayesi nin önemli kısmı devlet hazinesinden çıkar. Devlet ortak olduğu sir keti batmaktan kurtarmak için, ke fil olur, araçiarını seferber eder, fiatlan yükseltmek için tedbirler almak zorunluğunda kalır ve bu arada özel sektör. devletin parasmdan, emeğinden ve mevkiinden yarar'.anarak milyonlan alır. B Yobazların bir oyunu • ••• •••• Sonuç geniş görüşten aJmaktadır. Bunun içindir ki Türk toplumnnun sorunları üzerine eğilirken Gökalp'ın dediklerini de yoklamanın faydalı bir yanı vardır. Bu yoklamayı yaparken, gerçek Ziya Gökalp'ın izinde olabilmek için Nnrullah Ataç'm 1948 yılında yazdıği şu satırları hatırlamak yerinde olur: «Ziya Gökalp'ı hep saygı ile ananm: Bu topluma büyük iyiliği vardır; bizi bir çok konular üzerinde düşünmeye o alıştırdı. Ancak Ziya Gökalp'ın bütün dediklerini, gökten inmiş, üzerinde tartışma açılamıyacak birer yargı diye göstermeyi anlıyamıyorum. Hepimiz gibi, onun da yanlış düşündüğü, eksik düşündüğü olmuştur.» Yaşadığı koşulların fazlaca etkisinde kalan önceükler ve biçim kazandırmalann yarusıra oluş halinde olan, büyük meselelere yönelen bir Zija Gökalp da vardır. Türk miüetini yükseltmek için çaba gösterenler oluş halindeki Gökalp'ın özlemlerini dile getirenlerdir. (1) Bk. Türkçülüğun Esasları, İstanbul 1955, 2. basım, s. 15 fVarhk Yayınları), (2) «Şâki tbrahim Destanı» adını taşıyan ilk kitabı yeni harflerle C. O. Tütengil'in «önsöz» ü, N. Gökalp'ın «Notlar» ı ile 1953 yılında tarafımızdan yayınlanmıştır. (3) Bazı bölümlerini aktardıSımız her üç mektup için Türk Tarüı Kurumu Yayını olan ve Ziya Gökalp Külliyatının ilrinci kitabını teşkil eden «Limni ve Malta Mektupları» nin 453, 3B5/3S6 ve 310. sajfalarına bakınız. Fevziye Abdullah Tansel'in yayına hazırladığı ve büyük çoğunluğu iHt defa ÖÎDtymMtaMr •sünulan 57a mek« « ^ Ç P .?!?» Gökalp'ın rmyatının pek bilinmiyen bir dönemini aydınlatmaktadır. (Ankara 1965. LXII r 625 sayfa, fiv»tı 50 üra\ örülüTor ki Gökalp'ı bugfin 90 Golan «zaman»,Ziyayıllardafikirlerine temelyaşına getiren, gelecek da yaşına yaş katacak gücünü olan S •• • Bir demeci X ; üzü uzak bir geleceğe ve ışıklı ufuklara döM niik olan Ziya Gökalp 19191921 yılların: «eBir» olarak geçirdiği Limni ve Malta adalarından gönderdiği mektuplarda bir «denemeci» nin içtenliği ile karşımıza çıkar: «Kalbimin çocukluğuna tâbi olduğum zaman, hayata bir şair gözüyle bakarım. Rulıumun gençliğine uyduğum zamanlarda ise, dünyayı bir filozof gözüyle görürüm. Hayata bir sarraf gözüyle bakmak, dünyayı bir tüccar gözüyle görmek. insanı yüksek saadetlerden uzaklastırır. Onlar, beiki maddeten daha rahat yasar lar; fakat mânen bedbahrtırlar: çünkü insanlı.Cin hakikî zevklerini tatmaktan mahrumdurlar. Sözün doğrusıı, insanda bu iki türlü ruhiyyet beraber bulunmalıdır İnsan hem mefküreli. hem de şeniyetçi olmalıdır. Tam mükemmel bir insan böyle olur; fakat maatteessüf, ben şeniyetçilik noktasından çok eksiğim. Mefkurecilik beni çok hayalî yaptığı için, haricî hakikatlerden daima uzak yaşadım.» Bir haşka mektubunda da insana Sokrat'ı hatırlatan ifadelerle özlemlerini dile getirir: « . Benim gibi bir ilim adamını esir edenler, elbette bu hareketin hem mânasız, hem de medeniyete mugayir olduğunu anlıyacaklarriır. Fikir sahasından başka hiç bir sahada yaşamamış bir adamdan ne sorabilirler? Düşundüklerini mi? Benim düşündüklerim, bütün insanlar ve bütün milletler için müsavi hürriyet ve adalettir. Eğer böyle düşünraek bir cürüm ise. ben bunun cezasına razıyım. Bngün •'dBnya bu müsavi hfirriyef ve adalete doğru gidiyor. Bs hareketi, hiç bir kuvret durduramıyor. P,b^lde, bu türlü düşünüşü de, hiç bir kudret tevkif edemez. Insanın hayvandan farkı, mefküreli olmak :::: iyasal Bilgilerdeki hâdise, dışarıda hazırlanıp plânlı olarak tatbik edilen, yobazların bir oyunudur. Bu ojima mekân teşkil eden yer sadece Siyasal Bilgiler değil, ülkücü Atatürk gençliğinin teşkil ettiği her kuruluştur. Geleceğin müreffeh Türkiyesini yaratmak için çırpınan, yokluk içinde mücadele eden Atatürk gençliğinin ideali as!a kaybolmayacaktır. Bunu yok etmek için denenen hukukî yollar netice vermeyince kaba kuvvete başvurmak esef vericidır. •T.M.T.F. baskını» bunun açık raisâlidir. Halbuki T.M.T.F. emperyalistlere karşı savaş açmakta, tabiî zenginliklerinıizi sömüren yabancı şirketlerin millileştirilmesini istemekte, kalkmmada gençliğm vazifesini hakkıyle yerine getırmektedir. Bu kutsal vazıfede diret mçk bizlerin vazifesi olmalıdır. Saym yazarın belirttiği gibi üniversiteli genç. doğru düşünmenin. doğru soylemenin. korkmamanın, gerçeği aramanın öğretildiği kuruluşta oku maktadır. Karanlığa ışık tutmak onun vazifesidir. Bu ışığı tutnrken onu söndürmek istiyenlerle de mü radele etmek zorundadır. Yoksa ısık sönmeye mahkumdur. Doğruya ve iyiye giden yol bndur. Bu güldürü yıllardır o>"namaktadır. Özel sektöre sermaye birikirni yaptırmak bahanesi ile devlet, pek az bir kitlenin lüks yatırımlar yap masına âdeta yardımcı olmaktadır. Biz inanıyoruz ki, devlet. tüm kuruluşlarda maddî ve manevî yöneltme insiyatifini eline almadıkça içinde bulunduğumuz kaos'dan kurtulamıyacaktır. Mürsel ENGİX Öğrenci Oknl ve hapishane X Mart tarihinden itibaren ba" sında neşredilen bir haber bitaraf ve insaflı eğıticilerin benlıklerinde derin izler bırakacak niteliktedir. Ozellücle öğretmenük mes leğini çok yakından ilgılendirmesi bakımındarı ilgi çekicidır. Gazetenızde neşredilen Sayın Burhan Felek ve Saym Zarife Koçak'ın jazılan bislerimize tercüman olmuşlajjdır. Ne var ki bu konuda ben de fikirlerimi belirtmekten kendimi alamadun. 14 yaşmda Gürbüz Şimsek, Xamık Kemal Ortaokulu 2. sınıf öğrencisi 14. de tutuklandı. Bembeyaz irfan yuvasından alınarak karanlık hapishane duvarlan arasına götürüldü. Bu olay vicdanlarda acı olduğu kadar, tekrarı çok sakuıcalı kara bir hâtıra olacaktır. Bu olay âdi bir zabıta vak'asının ötesinde çocuk sanatkân olan eğiticileri derin derin düşündürmek tedir. Çocuk ve ailesinde meydana gelecek nıhi ve psikolojik yıkıntımn sosyal yaşantılarında o lumsuz tesirlerinin «sndisesi eğiticileri üzmektedir. ' ' I A yaşındaki bir çocuk her• •hangi bir ideoloji veya resim konularını gerçek yönlerini şuurlu ve bilinçli olarak bilemez Okul, aile, çevre, kitap, gazete, sinema gibi etkenlerin tesiriyle kan şık yargüara varabilir. Eğitim savaşmda, yasaklar, tehdit, hele hapishane silâhlannm yeri yoktur. Bir çocuk iyi veya kötü davranışlariyle ögretmenin mahsulüdür. Eğer bir suç varsa çocukta değil, eğitici kadroda aramak gerekır. Kötüyii ıstemiyorsak, iyiyi öğretmenıız lâzım. Hiç bir şahıs kötü diye bir iş yapmaz. Kdtüytı iyi zannettiği için yapar. İyıyi öğretirsek fenadan vazgeçeceği tabildir. Bugünün eğitim anlayışında ve bilimsel yollarda, demokratik bir ortam yaratmak fikir özgürlüğıinü hâkim kümak. mukayeseli, isabetli çalışmada bulunrcak esası hâkim olmalıdır. Aksi eğitim ve öğretim hiç arzulamadığımız komunizm ve faşizm olur. Vicdan ve fıkir özgürlüğünün bütün korku ve şüphelerden uzak olmarun rahatlığı içerisinde meydana çıkan bir ödev kıymet taşır, aksi düşünülemez. lbette çocuk arzuiamadığımız bazı suçlan işliyebilir. İşliyecektir. Am» bunun tedavisi eğitim müessesesinin görevidir. Her okul j'önetmeliğinde, eğitim sistem ve esaslan dahilinde bu suç lan gidermek mümkündür. Arzula dığımız neticeyi almak için eğitim ve Öğretim düzeninde yol hiç bir zaman hapishaneye uğramamalıdır. Öyle olsaydı çocuğu okula değil hapishaneye göndermek gerekirdi. Öfretmen Türk Ceza Kanunu, hâkim, savcı, polis ve jandarmadan daha mükemmel eğiticidir. Aczinin mahsulü olarak, okul idaresinin yapması gereken bir işi başkasına yaptırmadan fayda umması öğretmenlik yüceliğiyle çelişraektedir. İstikbalde, Cumhuriyetimizi, bağımsızlığımızı ve güzel vatanımızın bekasmı teslim edeceğimiz yarınm gençliğine ulusça hassasiyet çöstennenîn vicdanî ve millî bir ödev olduğu kanısındayım. Fahire AKMAN Istanbul İkinci Noteri HI Sonuç etice olarak şunu söyliyebiliriz ki. ülkücü Atatürk gençliği va zifesine raüdriktir. Gençliğin asil inançlannı tahrik ve sömürmek isteyenler hüsrana uğrayacaklardır. Nasıl bir yota'ba*' vunılursa \urulsun Anayasamızm öngördükle rini istemeye. onun icaplarını yerine getirmeye azimliyiz. İrfan İNANÖZ Ist. Ün. Huk. Fak. TÜRKİYE HADDECİLERİNE A P A Kütük İhtiyaç Belgelerinize Ehven Fiat Ve Şcraitle Mal Temn Edilir ve Proforma Fatura Verilir. DEMİR KERESTE T. A. Ş. Tel: 49 11 41 en modern ve teknik imkânlariyle teçhiz edilen ÜSKÜDAR LÂLE SLVEMASI Yarın matinelerden itibaren sayın halkımıza kapılaruıı açıyor. Senenin en muhteşem filmi Asrın Yalan Makinası ayın Doç Dr. Sebri Özbaydar'm «Yalan Makinesi»ne daır aydınlatıcı yazısını ilgiyle okudum. Işin mahiyetini ve mahzurlarını öğ renmekle çok faydalandım. Yazıda bahsedilen bütün mahzurları kabul etmekle beraber acaba bu cihaz sadece delil toplama hususunda faydalı olamaz mı? S Necati EĞİLMEZ 'Staj. Avukat) 0 Necati Eğilmez'in sorustmu Doç. Dr. Sabri Özbaydar şu şeküde cevaplandırmıştır: «Yazınm bütününde gösterdiğimiz o kadar sakıncadan sonra Yalan Maldnesi'nden elde edilen delillerin sağlamlühndan şüpheye düşmek gerekir. Mahkeme kararı bu delillere dayanarak verilince kararın değerine de şüphe düşer.. Ancak makinc'den elde edilebilecek bazı ipuçlnrının. araştıncıyı daha başka maddî delillere götürmesi ümid edilebilir. Bu da her jeyden önce makine'nin Polis Müdürlüğünde değil de daha sâkin bir yerde tneselâ üniversitede kulla nılmasiyle beiki olabilir. Henüz ilim son sözünü söylemediği için, doğrudan doğruya makineden elde edilen deliller yetersiz sayılmaktadır. Federal Mahkemcnin delilleri kabul etmeyiş sebebi buna dayanmaktadır. Şu sözü ömrünü Yalan Makineleri üzerinde yaptığı araştırmalara vakfeden bu konuda Dünyanm 1 numaralı otori tesi Inbau soylemektedir: «Tekniğin daha fazla geliştirilerek mükem melleştirilmesiyle tam güvenilir il mi sonuçlar alınıncaya kadar beklemek daha akılhca bir iş olacaktır.» Bu görüşe her halde hukukçularımız da iştirak ederler.» 0 A>nı konuda tartışmacı Ca\1t Öztürk. «Saym Profesör Arsel'i ten kit etmek nivetinde değilim. Her şeyden evvel annemin de kadın olduğunu düşünerek, kadına insani muamclenin gereğini kabul ederim. Hattâ saym yazarm verdiği mi saldeki muameleyi hayvana dahi uygun görmem» diye basladığı yazısına şöyle devam etmektedir: •Her şeye rağmen kadının diğer rephesinin de ortaya konması yerinde' olacaktır: Sayın Profesör de bilirler ki; beşeriyet tarihinde her ulus beiki birer Jeanne Dârc yetiştirmişlerdir amma ne bir Aristokles ve Hegel. ne de Tales ve Galille seviyelerinde filozof ve âlim kadınlar yetişmemiştir. îşte kadın denen mahlukun erkekten ayrılan en bâriz tarafı. Denilebilir ki kadın; bu günkü medeniyet düzeyinin erişilmesinde insan neslini devam ettirmekten başka bir işe yaramamıştır. Buna rağmen kadın, cinsiyetini özelliklc artistik meslcklerde temsil etmistir. Örneğin, Bale yıldızlığından konsomatrisliğe kadar. Türkiyede de kadm, genellikle hundan farklı değildir. Âdeta Türk Medeni Kanununu kendilerine çok sörenlere ve birçok hususlarda ka dınları yeteneksiz kabul eden her yaşta kadına raslamak mumkündur. Aynı zilıniyete sahip olanlar lister azınlıkta. isterse çoğunlukta olduklan kabul edilsin) kadının, erkeğin iktisadî inıkânlanna iştirak eden asalak bir mahluk olması gereğini savunurlar. İşte bütün bu sebeplerdeıı dolayı kadın ekseriya salonlarda rağbet görüyor.» *** Salonlarda ıaqbet görüyor Osmanh İmparatorluğu Hicaz Vali ve Kumandanı Muşir merhum Osman Paşanın kerimesi Harbij'e Nâzın meıhum Zıya Paşanın hemşiresi, Bahriye Nâzırı Âyan azasından Çürıi!:suJu Mahmut Paşanın refikaları VEFAT LÂMİA ÇÜRÜKSULU (HANIMEFENDİ) vefat etmişlerdir. Aziz nâşı 23 mart 1966 çarşamba günü (bugün) öğle namazını mütaakıp Üsküdar İskele Cami Şeri/inden alınarak Karacaahmet Kabristanındaki ebedî istirahatgâhına tevdi edilecektir. AİLESİ NOT: Çelenk gönderilmemesi bilhassa rica olunur. Cumhuriyet 3059 Ekonomik kalkınma ve Italyan mncizesi AKjELİK ve KRAL Henki) TEKLİF ISTEME DENİZCİLİK BANKASI T.A.O. Şehir Hatları İşletmesinden : Caddebostan, Moda, Kalamış ve Kireçburnu iskele ve biralan kiraya verilecektir. Taliplerin: 1 Kiralamak istedikleri mahal için verebilecekleri aylıli kira miktarını, 2 Yapılacak işin mahiyeti ve nev'ini, 3 Teklif edecekleri özel şartlannı bildirmeleri ve verebillrlerse tesise ait hazırlanacak bir eskizle birlikte engeç 10.4.1966 günune kadar İşletmemize müracaatları rica olunur. (Basm 10183/3067) «Angelique et Ie ROİD Micheîe Mercier Robert Hossein Sami Frey SEANSLAR: 11. 1. 3. 5. 8. 10 da Not: Her pazar saat (10) da Çocuk Matinesi Tel: 36 51 86 İlâncılık: 2291'3061 E S ULUDAG IKIKOİ KIŞ FESTİVAL! 24 27 MART 1966 TRAŞ KREM, Kremli Traş Sabunı Sert sakalmızı yumuşatmak için her sabah tra? olurken m u 11 a k a traş kremi kullanınız. Kremli köpüğü nefis kokuludur Traştan sonra mey dana gelen yanmaları dnler. KİRAZJLI ¥AYLA DİNLENME EVİ Pansij'on kornple: 40 Lira Rezeıi'asyon: 5171 (Bursa) Cumhuriyet 3007 Bl u e Ble" mozmzz : Malatya Bölge Ziraat Okıılıı iiğüııdeıı Miktarı ' C i n s i Çesitli yiyecek maddesi ( K u r u bskkaliye) Ekm^k (francalâ) Mese odunu Koyun eti Sığır etı (kemiksiz) Koyun ciğeri ayın Muammer Y. Islamcıoğlu •İtalyan mucizesi» diye adlan.dırdjğı İJÎ.I. kalkınma yöntemiııi, bizim de kalkınma çabamızda kullanabileceğimiz bir prototip ola rak sunuyor. Bızdeki 51+49 = 100 formüllü iktisadi devlet teşekkülleri yerine îtalyada bunun şöyle ol duğunu söylüyor: »10 üzerinden alı nan bir ölçü ile, sermayenin fl'i devlet, 9'u özel sektör) tarafından sağlanmıstır. Çünkü, İtalya, herşeyden önce, «Özel teşebbuse» değer verilen bir ülkedir. Ve devlet. hususi sektörü, yurt yararma yöneltme imkânlanna daima sahip bulunmuştur.» Türkiyede böyle bir uygulamanm olaır.ıyacağı kanısmdayım. Her şey den önce yurdumuzda gereken ya tınmları 10 üzerinden 9 oranmda gerçekleştirebilecek yetenekte özel sektör yoktur. Kaldı ki devlet, 10 üzerinde 1 oranı i'e iştirak edece ği bir teşebbüsde, işletmeyi yurt yararma yö'neltebilme olanağına sa SATILIK Türkiye Hayvanlan Koruma Cemiyeünin Osmanbey ^ai Nigâr sokağmdaki üç yoiun birleştiği kösede bulunan kıymetjı mülkü satıbktır. Isteklilerin iş gunü ve saatlerinde 48 02 li No. lu telefona müracaatları Cumhuriyet 3043 İsmail BULAN öğretmen T a h m i n Fiatı Lira ı K r . 1 Tutarı Lira Kr. Gç. teminat Lira Kr. E k s i 1t m e Saati Sekli Kadına Saygı Benlı Kmv&tlen Komufanhğı Seyir ve Hidrografi Daiıesi Baskanlıçmdan bildirilmistir DE.VİZCİLERE VE HAVACILARA 23 SAYILI BİLDIRI 5 ilâ 8 Nisan 1966 tarihlerinde 09.00 i]p 17.00 saatleri arasında aşağıdaki noktaları birleştiren saha içinde, seyretme, demirleme, avlanma ve bu sahanın 12 500 metreve k\dar olan yüksekliği can vr mal emnlyeti bakımından tehlikeli dir. KAR*DEXİZ İSTANBUL BOĞAZI METHALİ 1 nci nokta : E. 5832 No. lu Şile fenerinden 008 derece ve 18 mil mesafedeki enlemi 41 derece 28 dakika Kuzey, boylami 29 derece 40 dakika Doğu otan nokta. 2 nci nokta : Enlemi 41 derece 50 dakika Kuzey BoyJamı 23 derece 40 dakika Doğu 3 üncü nokta : Enlemi 41 derece 50 dakika Kuzey Boyiamı 30 dereet 19 dakika Doğu 4 ncü nokta : Enlemi 41 derece 28 dakika Kuzey Boylamı 30 dereec 19 dakika Doğu DENİZCİLERE VE HAVACILARA ÖNEMLE DUYURULUR. (Basın 10180/3056) HURDA ALUMINYUM SATISI 1 Kurumumuz Kırıkkale Şantiyesinde mevcut takriben 50 ton alüminyum hurdası 30 mart 1966 çarşamba günü saai 14.00 de Kurumun Ankarada Genel Müdürlük Malzeme Satış Müdürlüğünde kapalı zarfla teklif almak suretiyle satılacaktır. 2 Muvakkat teminatı 30.000. (oruzbtn) liradır. 3 Tâlipler, malzemeyi mezkur mahalle müracaatla mesai saatleri dahilinde görebilirler. 4 Şartnamesi Ankarada Genel Müdürlük Malzeme Satış Müdürlüğünden ve İstanbulda Şube Müdürlüğünden bedelsiz olarak temin edilebilir. 5 Kurumumuz 2490 sayılı kanuna tâbi değildir. 25 50000 100 5000 2000 100 kalem kŞ. ton kğ. ) kğ. ) kğ ) 1 165 8 7 4 10 00 00 00 00 92002 55000 16500 40000 14000 400 50 00 00 00 ) 00 ) 00 ) 5850 00 4000 00 1240 00 3970 00 10.30 kapalı zarf 11.00 kapalı zarf 11.30 kapalı zarf 14 30 kapalı zarf S 1 Yukarıda cinsi, miktarı ve h i z a l a n n d a geçici teminatı ile eksıltme şekli yazılı yiyecek ve y a k a c a k l a r 11 Nisan 1966 Pazartesı günü Malatya H ü k u m e t Konağı ıçınde Millî E m l â k M u dürlüğünde toplanacak Komisyon tarafından ayrı a y n eksiltmelerı yapılacaktır. 2 Eksiltmeye ait şartnameler mesai s a a t l e n içinde okulda ve Milli Emlâk Müdürlüğünde görülebilir. 3 Isteklilerin 2490 sayılı kanun hüküraleri uyarınca lüzumlu evrakları ile eksiltme saatinden bir "=aat evvel teklif m e k t u p l a n n ı Komisyona v e r m e l e n lâzımdır. 4 Postadaki gecikmeler kabu] eriilmez. (Basm 101733053) ayın Profesör Dr. llhan Arsel ve diğer yetkili şahısların (Kadma saygı) konusundaki yazılarını ve genç lise öğrencisi M. Sâdık Aslankara'mn bu hususta dü şüncelerini okudum. Görüşler sütununuzda yetkili şa hıslann (Kadma saygı) konusunda kendilerîne has ve değişik açılardan yapmış oldukları incelemeleri çok üginç bulmaktayız. Ben, bir aydm kadın olarak, bj genç ö'ğrencinin (Kadına saygı) mev zuunda: Bizde erkek efendi, kadın köledir. zihniyeti vardır. Ben buna karşıyırn. îtladem ki biz erkekler efendi.yiz kadını azad edelim, o da memleket sorunlanııda mesul olsun« demesini çok üzücü bulmakta MAKİNA VE KİMYA ENDÜSTRİSİ KURUMU GENEL MÜDÜRLÜK (Basın 9892 A. 2321/3038)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle