Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAHİFE tKİ CUMHURİYET 10 Kasım 1966 ÎEH KİŞİ KALSA DA Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA On Kasımdayız. Yirmi sekizinci kez sa> ' • at dokuzu beş geçiyor. Ve sanki O, son sonıyu soruyor: «Saat kaç?n. «Hangi çağda yaşıyor•unuz?» der gibi... Türkçülükle (yani miUîleşmekle) olacaktı. Tek tek, atom halinde yaşıyan Türkler millî bir vicdana, millî varhklarına şuur kesbedince millet de yaratılmış olacaktı. Türkler, millî vicdanlarını büyük tehlikeler karşısında «Ben varım!» diyerek ispat edeceklerdi. Meşrııtiyetin ümidi, kendi kadrosn i> çinde. gerçekleşemedi. Ne zaman ortaya çıktı bu olay? imd! tekrar Atatürkü, İzmlr İktisat Kongre? si kürgüsünden konuşurken dinleyiniz: «... tşte, milletimlz o dakikadan itibaren milll devreye gtrdi, halk devTesinin başlangıcına gırdi». «O dakika», Osmanlı devletinin tarilıe goçmesidir. Millî bir devietin, Müdafaai Hukuk toprağı üzerinde yeşermesidir. Ziya Gökalp'm ve Türkçü Ekolün Atatürk üzerindelri etkisi, devrimci ekip üzerindeki etki ile açıklanabilir. Erzurum Kongresinin en genç üyesi hâtıra defterine şu satın yazmıştır: «Hepimiz, Ziya Gokalp'ın mânevı talebelerıydik.» Ziya Gökalp, «Uzak Türkçülük» formülünü terkederek, «yakın Türkçülük», tezinde karar kılınca. Türk devriminin yorumcusu da olmuştur. Türk devriminin dayandıgı, müli devlet prensipînin özelliklerine ıçelince... Millî devlet, milli iradenin eseridir. Ama duru. gerçek, pınl pırıl bir millet iradesinin meyvasıdır... Türk halkını, milleti aldatmadan, onun dinini istismar etmiyerek ortaya çıkarılmış ve organize edilmiştir. Tarihin akışım değiştiren, belki de çok uzun sürecek bir oluş yerine birdenbire patlayan bir kuvvet olarak organize edilmiştir. Bu işi muhafazakârlar değil, devrimciler, Atatürkçüier yapmıştır. r k rM~> " milliyetçiliğinin ikinci özelliği, Arap 1. milliyetçiIİRİnden aynlış noktalarındadır. Arap miUivetçiliği yabancı baskısı ve tahriki altında, önce Türklere karşı girişilmis bir harekettL Atatürk milliyetçiliğinde yabancı baskısı yok, yabancıya karşı bir millî ilıtilâl vardır. Bu yabancı, Türkleri yarı sömürge olarak yaşatnıak istiyen Birinci Dfinya Savası galipleri oldugu kadar, Türkleri peyk devlet yapmak istediklerini o zaman açığa vurmuş olan Sovyetler Birliğidir de... Arap milliyetçilİRİ ümmetçidir. Hattâ, bir çeşit Arap enternasyonalizmidir. Atatürk müliyetçiligi sımrbdır, beynebnilelci değildir. Arap milliyetçiliği ümmetçnikle, belki de kendi kendisiyle tezada düserek. varlığım ve uygaruğını tslâm dinine borçlu olduğu tezini ısrarla savunur. Atatürk milliyetçiliği, halis Türk milliyetçiligi. tslâmdan önceki medeniliğine dayanır ve tslâm dünyasına Türklerin yenilik ve üerilik kattığını savunur. öyleyse. Atatürk milliyetçiliği ne ırkçıdır, ne de enternasyonalisttir, ne de ümmetçidir. Millî devlet kadrosu içinde gelişmiştir. Şu halde lâiktir. Bu gerçeği inkâr etmemek gerekir. Ümmetçüikle milliyetçiligin bağdaşamıyacaklan da açıkça ortaya çıkar. •••••••••••• Takvim yaprağma bakıp duşönmeli! Atatürk Mahkemede Bu yılın eetirdikleri çok acı oldn. Yıllardır göl!ge halinde sayılan bir gerçek somutlaştı, şekUlesti ve bütün 1966 yı kapsadı: Cumhurbaşkarunın, Yargıtay Başkanımn, Üniversite Rektorlerinin, kamu oyunu açıklayıcı ciddi müesseselerin uyarmalarından vc yetersiz sayılabilecek bazı hükümet tedbirlerlnin anlamlanndan varılan gerçek odnr ki, gerici çevreler ve azınlıklar evet azınlıklar, çünkü Türk halkı bu kadro içinde değildir bu yılı teşkilâtlanma ve gövde gösterisi dönemi yapmışlardır. Bir yandan, Atatürkçülük dediğimiz fikirler ve olaylar bütünü garip bir yanlışlıklar ve çelişmeler komedyası için soysuzlastırmak istenmekte .. Bir yandan da Atatürkçülüğe içten inananian ve savunanları aralıksız hırpalama, iftiralama ve ithara etme politikası güdülmektedir. Atatürkçüler, bütün bir yıl sanki Damat Ferit hükümetleri karşısındaydılar. 365 gün, Atatürkçü oldukları için, en iğrenç iftira oklanna hedef tutulnıuşlardır. 1919 da, bir kısım Istanbul gazetelerinin Kemali'ler diye saldırdıklan fikirlere ve olaylara, bugün daha da artan bir tempo ile saldırılıyor. Atatürkçü olanlara komünist deniliyor. O zaman da, Mütarekenin karanlık ve bulanık havası içinde de. böyle idi. Anadolunun ortasındaki bir avtıç Müdafaai Hukukçu'ya, sırtlarını yabancı işgalcilerine ve Mandacılara dayayarak küfredenlerin bugünkü temsilcileri, 1966 da Atatürkçülüğü sıgaya çekmektedirler. 1966 yılının en büyük özelliklerinden biri de Atatürkün, Bursa nutlnıyla. mahkemeye verOişi olmuştur. Üniversiteler. Rektorlerinin açış konuşmalannda açıkça belirttikleri gibi, ana fonksiyonlan liderlik olan, en önemli görevleri de gericilikle savaş olan hamleci müesseselerdir. 1966 daki gelişmeler üterine, bir üniversite hocaaıaın efOmesi de, nonnal görevidir. ATATÜRK ve " NUTKU„ Sabahattin SELEK htilâllerin asıl buhranlı v« tehlikeli dönemi, iktidara lahip olunduktan sonra ba$lar. Bu noktaya plinceye kadar da, |üphesiz, kazanmakla kaybetmek arasındaki mesafenin kıl payına indiği cid di zamanlar yaşanmaktadır. Fakat, zafere ulaşıhnca, büyük ağırhğı dı sa dönük olarak işleyen mücadele mekanizması artık içe yönelmiştir. Ihtilâlin beraberinde getirdiği meseleler çözüm çareleri ister. Ycni rejimin, ilk anlarda, en azından eskiyi aratmıyacak biçimde işlemesi ve süratle şekillenip yerleşme si gerekir. îhtilâlin ydnetici kadrosu içinde, üstü küllenmiş duran bü tün tutkular, kişisei inanç ve görüs farklan birdenbire açığa vurur. Eski iktidarı tutan ku\aetler, her yerde yuvalanmış olarak, yeni rejimi çürütmeye çahşırlar. Bütün bun, lar, ihtilâl sonrası dönemini buhranlı ve tehlikeli kılan başhc» faktörlerdir. Birkac yıl önce Faruk Güventürk Pasa Istanbnl'da « Kumandanıydı. Bir gün gazeteye telefon edip benl aradı. O günkü övgü sözleri arasında : JIMI K«« Bizım söyliyemediklerimizi sen yazıyorsun» dedigini bn pjnkü gibi hatırlıyorum. !..«•. landıi, zaman yak.nl.k ve ilgi gösterdi. Bütun bu orellikleri, Güventürk Paşaya bir borcum olduğunu belirtmek ıçın yazıyorutn. îşte bu Güventürk Pasanın dünkü gazetelerde bir demec. çıktı. Şimdi 7 nci Kolordu Knmandanı olan Pasa dıyor ki : « Türk milleti ne raman yükselme yoluna gınnışse, tarını düşmanımız komünıstler rahatsız olmuşlar ve türlu vesılelerle yükselmemizi baltalamak için gayret sarfetmişlerdır. Bugun de bu mânasız ve haince fırsatlarla özel sektörü korkutmak ve sermaye yatırımına mâni olmak. yurda girecek ecnebi sennayeyı urkütmek. milli iktisadiyatımızı körletmek, kalkmma hamlelenmızı baltalamak, müttefiklerimiz hakkmda şüphe duymalannı sağlamak ve dolayısiyle NATO'daki mevkiimizi sarsmak, (...) Türk mılletini her yönden zayıf düşürmek hayal ettikleri menhus komünızmın pençesine düşürmektır. Bugün devietin başmda Atatürk'ten sonra çok az komutana nasip olabilmiş, belki de olamamış şekilde sevilen ve sayılan Silâhlı Kuvvetlerin gözbebeği Komutanımız Cevdet Sunay bulunmaktadır..» Demecin devamım köseme almavı lüzumsuz buluyorum... Gflventürk Pasanın asker sâfiveti içinde konustuçu asikâr .. Ancak sonu söylemek zorundayız ki. Güventürk Pasanın Cevdet Sunay için söylediklerine halk dilinde denileni burada tekrarlamıyornı. Atatürk'ten sonra en çok sevilmis ve sayılmış kumandan Cevdet Sunay imis!.. Meydan muharebelerinde bu memleketi knrtannıs kisiler varken buçün iktidar koltugunda oruranlara medhiye düımek ne demek? Güventürk Pasa beklesevdi keske, ve emekliye ayrıldıktan sonra bn düsüncelerini açıklasaydı; o zaman sözlerinin bir deteri olabilirdi. Bundan sonra eelelim demecin öteki taraflarına... Güventürk, Ticaret Odalannın başmda olsaydı; 5zel sektSr, yabancı sermaye, iktisat ve kalkmma hakkmda söylediklerini tabiî bulabilir ve : « Eh, kompradorlar hesabına konuşuyor ve görevini yapıyor. » derdik. Ama üstünde üniforma bnlunan bir asker b5yle konnşamaı ve kompradorların sözcülügünü yapamaz. Biliyoruz ki, şimdi Göventürk bu söylediklerimizl reddedecek ve «Ben kompradorların avukatı rleğılim» diyecektir. Ne var ki, bizim rahmetli peder çibi asker Güventürk'ün de iktisat ve ticaret islerine aklı ermez. Yabancı sermaye nedir? Yabancı kurapanvatar bir memleketi nasıl sömürür? Memleketin petrol ve madenlerine el koymak istiyen cecnebı sermaye» ve karşı milliyetçUer neden mücadele ediyorlar? Bütün bunlardan Güventürk'ün haberi voktur. Haberi olmadıeı içindir ki, sâfiyetle çıkı? yapmakta ve memleketin millî kavnakiarını yabancılara peskes çekip komisyon almak mesle£ ; nde söhret yapmıslarla bir cephede görflnmektedir. Faruk Güventürk'iin AtarSrk hakkında koskoca bir kitabı vardır. Ve bu kitabı öveii sözlerivle bize ithaf etmiştir. Bnjfün takvim yaprası 10 Kasım'ı göstermektedir. Atatiirk'ün ölüm günü Korgeneral Güventürk basını elieri arasına almalı ve Atatflrk'ün yabancı kumpanvaları memleketten nicin kovduğuna, ve yabancı çirketleri ncin millilrstirdiğini düsünmelidir. Ben Güventürk Pasa gihi çok asker tanıdım. Tenl sSmürgecilik. emperyalizm. yabancı sermaye oyunlan «fibi konularla hiç ilgisi olmıvan kisilerdir bunlar. Atak insanlardır, ama kendi sahaları dısına çıktıkları zaman sasırırlar. Bunun yanısıra nice scnç ve yaslı asker de vardır ki, sdmfirütme mekanizmasını bütün eerçekleriyle anlamıslardır. Türkiye bu «ömürülme düzenini degistirmedikçe. az gelişmişlik çemberini kıramıvaeaktır. Bakınız Atatürk'ün ölümünden bu yana 28 yıl jeçmis. Yani bir revrek asrı asmısız demek . tkinci Dünya Savaşından bu yana yirmi yıl geçti. Ve biz hep kompradorlar eliyle ve 'ecnebi sermave» desteğiyle kalkınmaya çalıstık. Kalkınabildik mi? Yirminci yüzyılda yirmi yıl, millet hayatında çok önemlidir, ve kalkmma için yeterlidir. Bizim halimiz ise meydanda, ileri filkelerle aramızdaki mesafe yıldan yıla açılıyor. Sülfyman Demirel tzmir'de askerî,«iarhı}j»*.,karşı silâhlanan S . O sivilden söz açarken Güventürk Pasa'nın durduğu yerde MO O çıkıs ^attmftM mânalıdır. Anlaşılan"tyf 'saatte oisimların rüzcirı gene esmeye başladı. Ne var ki, gölgesinden vehim kapanlar ikide bir de böyle konuştukça isler büsbütün sarpa saracaktır. Yukarıda belirttifim gibi benim Güventürk'e bir borcum var. Ama gerçek sayeisı adına belirtmek zorundayım ki, böyle konuşmalarla kendisini harcatnakta, Atatürkçülükle çelişmelere düşmektedir. Vazgeçmesini dileriz. Tanfsmam» böyle baslar. Sonr. bi.im rahmetli V**J*£ İ * Hii •••* parti, profnmı ile tutucu idi. Daha yumusak bir yoruır.la, Mustafa Kemal Pasanın devrimciliğindeki hı zı tehlikeli saymaktaydı. tktidarı mürakabe ve oligarşiji önleme amacıyla kurulduğunu açıklayan Te rakkiperver Cumhuriyet Fırkası, hiç şüphe yok ki, iki unsurun birle şiminden doğmuştur: O Mustafa Kemal Pasanın diktatör olmasından duyulan korku. A Bir grup İttihat çının iktidarı yeniden ele alma tutkusu. Kaleme alınış yılı; Şeyh Sait isyanı <H Subat 12 Nisan), Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasuıın kapatılması (5 haziran), Şeyh Sait ve 46 adamınm idamı (29 Hazirani. tekke, Zaviye ve türbelerin kapatılması (5 Eylül), şapka giyme mecburiyetinin kanun laşması (25 Ekim> gibi önemli olay larla geçti. Takriri Sükun Kanununun (4 MarO yarattığı korku ve yılgınhk ise, siyasal havayı büsbü tün ağırlaştırmıştı. «Nutuk»un hazırlanmasmda ve havasında etkisini en çok hissettirecek olay, 192G yazında patlak verdi: Mustafa Kemal Paşaya karşı ha zırlanmış bir suikast teşebbüsü mey dana çıkarıldı (15 Haziran). tşte o zaman, yer yerinden oynadı diyebi liriz. «Anadolu îhtilâli»nin en korkunç. en kanlı tasfiye hareketi böy lece başlamış oluyordu. Hemen hemen akla gelen bütün Ittihatçılar ve bu arada Terakkiperver Cumhuriyet Fırkasma girmiş 28 milletvekili tevkif edilerek tsüklâl Mahkemeslnde yargılandılar. Kâzım Karabekir, Ali Fuat. Refet, Cafer Tayyar ve Rüştü Paşalar tevkif edi lenler arasuıda idi. Dışarda bulun duklan için Rauf (Orbay) ve Adnan (Adıvar) Beylerin gıyaben mu hakemelerine karar verildi. Önca Izmir'de, sonra Ankarada devam eden yargılama sonunda 18 kişi idama 5 kişi (Rauf ve Adnan Beyler de dahil, onar yıl kalebentliğe mah kum oldu. (Rüştü Paşa hâriç diğer paşalar beraat ettiler) «Nutuk», işte bu kasırganm hemen arkasından kaleme alınmıştır. |"kinci Büyük Millet Meclisi. yu kacvi* jöaetleaea>rsiya8td gelis • meler içinde süresini tamamla» k tenımuzunda dağıldı. Eyu' Devrim Ahlâkı köhnemis bir eski düzeni yıkarak, kurduğu, koruduğu ve geliştirmekle ödevli olduğu mfiesseseler ve prensipler alanında, hiç bir tâvize ve telifçi yola yanaşmamasıdır. Tanzimattan beri süreeelen ikici, tivizci metodu silkip atan Türk devrim dnzeninde bu niteliği görmemek, devrimi topyekun inkâr etmek anlamına gelir. Devrimi. herhanei bir darbeden, herhangi bir •iddet olayından ayıran O'nun bir felsefeye, bir ideolojiye, bir etike. bir ahJâka dayanmasıdır. Devrim ahlâkı. devrimciyi sarmazsa, devrimci bir fikir ve ahlâk adına hareket etmezse, sadece kaba kuvvetin emrine girmis olur ve gerekli inancı ve meşruluğu sağlıyamaz. Devrimci bir lider, tek baştna kalsa da, yolunda yümadan, korkmadan yüriiyen kahramana derler. Atatürk'te bu yüce, bu yavuzca tutura her zaman varolmuştur. Atatürkçülük nedir? Sorusuna cev»p anyanlar, O'nun bu eşsi* davranışını bir kaynak olarak ele almalıdırlar. 1% rB^ek başma kalsa da... • lşte, 1§!3 Şubafrrida, devrim bareketleriain, • thtilâl ahlâkının karşısına çıkan. din istismarcılarma karsı Konya Türk Ocağında söyledikleri: «... Eğer onlara karşı benim şahsımdan bir şey arüamak isterseniz, derim ki, ben şahsen onlarm düşmanıyım. Onların menfi istikamette atacakları her hatve, yalnız benim şahs! imanıma değil, yalnız benim gayeme değil, o adım benim milletimln hayatiyle alâkadar, o adım milletimin hayatına karşı bir kasıd, o adım milletimin kalbine havale edilmiş zehirli bir, hançerdir. Benim ve benimle hemfikir arkadaşlarımın yapacağı şey mutlaka ve mutlaka o adım atanı tepelemektir.» «Sizlere bunun da fevkinde bir söz söyliyeyim. Farzı muhal eğer bunu temin edecek kanunlar olmasa. bunu temin edecek Meclis olmasa, öyle menfi adımlar karşısında herkes çekilse ve ben kendi basıma yalnız kalsam, yine tepeler ve yine öldürürüm (1).» • e, işte, 14 yıl sonra, ölümü yıünda. 1938 de Hatay meselesiyle ilgili olarak söylediklerinden bir fcaç satır: «... Hatay benim şahsi meselemdir. Keyfiyeti Fransız Büyükelçisine tâ bidayette açıkça ifade ettim. Dünyanın bu durumunda böyle bir meselenin Türkiye ile Fransa arasmda silâhlı bir ihtilâfa müncer olması kat'iyen varit değildir. Şayet ufukta bu yolda binde bir ihtimal bclirirse, Türkiye Cumhur Reisliğinden ve hattâ Büyük Millet Meclisi âzalığından da çekileceğim. Ve bir fert olarak bana iltihak edecek bir kaç arkadaşla beraber Hataya gideceğim. Oradakilerle el ele verip mücadeleye devam edeceğim. (2).» Cumhuriyetin kurnlusu yılından. fâni hayatının son yılına değin. Atatürkün tutarlılığını, tâvizsiz ihtilâl ahlâkında bu ana çizgiyi bulursunuz. Tek başına kalsa da, O yolunda yürümüştür. Bn ahlâkı. bu tutarhlığı ve ihtilâl zihniyetini belirten bir yannın altında O'nun imzasını okumak gerekir. Tek başıma kalsam da» .. Devrimcinin parolasıdır bu... Atatürkün devrünciliği, ihtilâUe tasfiye edilen eskiyi, adaletsizliği <m edinmiş düzen parçalarını ve temsilcilerini bir, daha geriye dönmüş görmemek esasına dayanır. Atatürk sözlüğünde bunlar «eşhas ve müessesatı zâile» (lüzumsuz şahıslar ve müesseseler) dir. Böyle bir geri dönüş, devrimin inkârı olurdu. tatürk, başarüı tutariı bir fhtUiUn lideBu en önemli özelliği, A ridir.derin yönde veO'nunanlayışına dayanarak, milletinin seıişine ve •Nutuk», iste böyle bir dönemin ürtinüdür. 19231927 yıllarım kapsayan bu dönemi, Mustafa Kemal Paşa önceden sezmiştL Bunu. Sakarya Muharebelerinden hemen sonra Halide Edip ile aralarmda geçen şu konuşmadan anlıyoruz: •İzmiri aldıktan sonra artık biraz dinlenirsiniz pasam. Çok yoruldunuz.» •Dinlenmek mlT Yunanlılardan sonra birbirfanizle kavga edeceğiz, birbirimizl viyeceğiz. (1) Ve gelecek hakkındaki yargısmı çöyle tamamlıyor: «Bu mücadela bitince, vaziyet sıkınüh olacak^ Önemli olaylar •••• •••• •••• Ceng/z Hastalığı S Brk milliyetçiliğinin lâik karakteri, lâikliği bir koruyucu prensip haline getirmistir. Lâiklik devlet ve millet hayatına hâkim, toplum hayatını düzenleyici temel bir kuraldır. Bir devlet prensipi olarak, her çeşidi ile teokratik, saltanatçı ve hilâfetçi sistemleri şiddetle reddeder. Ve bunlarm bir daha jreri dönmemelerinrtrter. Lâiklik T * « » e Canrtmriyetinin şarU«CJ > çinde, sadece din *nrlet «>Ttk(h değildir.;*siW«aA. manda, Tann temsilcileri olduklarını, İslâm dinine aykırı olarak, iddia eden çevrelerin fert ve toplum hayatına kanşmamalan için, devlete bir kontrol yetkisi verilmesidir. Bu nedenledir ki, eski düzen artığı çevreler ve annlıklar, 1918 den 196S ya değin, en amansız düsman olarak lâikliği seçmişlerdir. Aslında Atatürkçülükle savaşmışlardır. Hâlâ da savasıyorlar. Bugiin, yer yer, Ziya Gökalp"i, Atatürkçülüğü yermek bâbında, kendilerine yardımcı seçenler belki unutuyorlar... Ziya Gökalpie alay eden ve onun bir «Çıngız hastalığı» na tutulduğunu söyliyenler ümmetçilerdi. kozmopolit bir tutumu savunanlardı. Araplan bir «Zümrei Nâciye» (yüksek bir kavim) olarak Türklerden üstün sayanlar onlardı... MUliyetçilik hareketini ümmeti parçaladığı için reddedenler, onu bir dâvayı kavmiyet, bölücülük meselesi olarak görenler de onlardı... Islâmcı • Türkçüleri yerenler, yine onlardı. Bugün mukaddesatçı bir milliyetçilikten söz etmeleri, kendi kendileriyle tezada düşmeleridir. Atatürk, lâikliği, devietin kurucu ve koruyucu unsuru saymıştır. Lâikliği dinin elden gidişi olarak tanımlayanlar. menfaatlerinin elden gidişi acısı içindedirler. T • • ••• •«• • ••• • ••a «••• • ••• • «•• imdi, ihtilât sonrası dönemin «Nutuk»a damgasını vuran ve muhtevasında ağırlığını hissettiren olaylarını hatırlayalım: 1 nisan 1923 de, Büyük Millet Mec lisi, seçimlerin yenilenmesine karar verdi. Seçimlere siyasi bir cinayetle (Trabzon Milletvekili Şükrü Beyin Ankara'da öldürülmesi) giriliyordu. Seçim süresince, tkinci Grup üyelerinin gîzli veya açık bir şekilde Mustafa Kemal Paşa aleyhinde çahştıklan görüldü. Buna rağ raen Mi4da|aai . Hukuk, .adaylannın hepsi seçim i kazandı ve tkinci Grup görünüşte tasfiye edildj. Mustafa Kemal Paşa, dağılan Mec lise, saltanatın kaldırılması kararuıı onaylatmıştı. Yeni Meclis, önüne sürülen cumhuriyet teklifine «evet» diyip Mustafa Kemal Paşayı Cumhurbaşkanı seçti. Arkasından hilâfet kaidınldı. Bunlar, «Anadolu îhtilâli.ni siyasi hedeflerine ulaştıran önemli ve köklü değişikliklerdi. Tutucu gruplar, açık. sert bir direnme göstermemişlerdi. Fakat, ağızlarda gevelenen ve hoşnutsuzluğu belli eden lâflardan, yeni rejim adına kuşku duymamak mümkün değildi. Nitekim, 1923 yılı sonu ile 1924 yılı başında, Ankara ve Istanbulda istiklâl mahkemelerini çalıştırmak suretiyle etrafa bir gözdağı verildi. lulde yapılan »eçimlerde, «Gazi Mus tafa Kemal» ünzasiyle halka sunulan Cumhuriyet Halk Partisi aday lan kazandılar. Bu sonucu değişti recek başk» bir parti olmadığı gibi, önceki yılın tasfiye operasyonundan sonra bağımsız adaylann seçime katılması da düşünülemezdi. Yeni Meclis 1 kasımda açılacaktı. Cumhuriyet Halk Partisinin ilk büyük kongresi, Meclisten önee, 15 ekimde toplandı. Şimdi, «Nutukun okunduğu bu kongre üzerinde biraz durmak gerekir. Kongrenin ilk 6 gününü «Nutuk» un okunması almış ve bir gün aradan sonra 22 ve 23 ekim günleri ko misyonlann sunduğu raporlar. üte rinde her hangi bir görüşme yapılmadan, oybirliğiyle kabul edilerek kongre dağılmıştır. Bu kongrenin, siyasal hayatımıza getirditi en önemli yenilik, parti tüzüğünde, bazı genel ilkelerle birlikte jreniş yet kiler tanınan Parti Genel Başkanının ismen tesbitidir. tlk tüzükte de bukınan bu ilkelerin yanı sıra Genel Başkan da, partinin benüğini ve hükumetin varlıemı ifade eden ve hiç bir şekilde ilijilemez ve değiştirilemez esaslar olarak kabul edilmiştir. Böylece. Mustafa Kemal Paçanm devlet yönetimindeki kesin irade ve otoritesinin rakipsızlığı tes cil ve kamu o>ruyla beraber bütün dünyaya ilân edilmiş oluyordu. Top landığı zaman, sekiz giinlük çalışmalarının biçim ve öz olarak j"rü nüşü ve verdiği sonuç dikkate alınırsa, 1927 kongresinin yalnız bu amaca yöneldiği söylenebilir. örülüyor ki, «Nutuk^un okuna cağı zaman ve yer özellikle seçilmiştir. «Nutuk». Cumhuriyet Halk Partisi kongresi verine, 15 gün sonra 1 kasımda. Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılısında da okunabilirdi. Hattâ. metnin a«ıl ağırlığını teskil eden olaylar açısmdan bakıhrsa. 23 av önce. B M M. nin ikinci ddnemi bitmeden Meclis te okunmak gerekirdi. Fakat, seçim sonuçlarmı aldıktan sonra, ilk defa il temsilcilerinin de dâvet edileceği parti kongresinin seçilmesi. yukanda yaptığımız yorumu doğrulamak tadır. 6 H) Halide Edip Adıvar, Türkün Ateşle Inıtihanı. Can Yayınlan Istanbul 19S2, S: 26S. YARIN «NÜTUK» NEDİR VB NE DEĞtLDİR? TEŞEKKÜR MUSTAFA Alle büyüSümüz K*tipzâde. Arapklril ölümü dolayısiyle Niğde ve Ankara'da cenaze merasimine g€İmek. çelenk göndermek. telgraf. mektup, telefonla ve evlerimizde taziyette buJunmak suretlyle acımıza katılan âkraba, dost ve hemşehrilertmize candan sükran Iarımi7i sunarız. BENLİ. GÜRSOY, KADIOĞLU AİLELERİ V EFA T Merhum Hüseyin ve Merhume Fatroa hanımın oğulları Kaptan Celâl Sarıoğlu'nun kardeşl Doktor Cahide Sarıoğlu'nun sev. gili eşi Cavit ve Mehmet Sarı. oğlu'nun biricik babaları Mehmet Adil ve Ayşe Cela«un"un damadı MOcevher Eksperi Mahmut Gülsün'ün bacanağı Pakile. Sernr», Ayşen Gülsün'ün, Kaptan Cihat ve Handan, Fatoş Aslı Celesun'un. Ertan, Ersan. ve Gülşen Çetinok'un eniştelert Eski Denizyolları Bas Enspektörü ve İşletme Müdür Muavinl BENLİ'nin Tekziptir tstanbul 18 Ekim 1966 tarihii Gazetenizin ikinci sahıfe Pencere sutununda cDünden bugüne. bashğı altında llhan Selçuk imzasiyle yayınlanan yazı hilâfı hakıkat olduğu cihetle bu tekzibin aynı sahife. ayni lutunda ayni puntolu harflerle neşredilmesini rica ederim: 7 Ekim 1966 Cuma günü Camiikebirde «Islâmiyet her türlü nifak ve fesâdın karsısındadır» isimli hutbe okunmuştur. Bu hutbe Tahsin Yaprak tarafından te'lif edilip 1964 yılmda, Doğus Ltd Şkt. matbaasında basılan «Sesleniş» nâmındaki eserin 68. sahifesindedir. Sözü geçen hutbenin en son pragrafını aynen yazıyorum: «İşte aziz Müslümanlar, yeryüzünü fesâda veren, îslam ahlâkını ifsâde kalkışan Komünizm belâ'i her türlü nifakm, fitnenin kaynağıdır. Milletce, Devletce bu âfetin karsısındayız. Her ne kadar onlar Müslüman Milletimizin uyanma«;ını istemeseler de. Düşmandan korunmasını, yaşama^ını ve yükselmesini arzu etmeseler de... Her zaman. her yerde dâima karsısındayız. Biz Hak yoîunun yolcusuyuz. Hak ehlinin dostuyuz. Ebediyen böyle yaşıyacak, böyle yükseleceğiz.» Anlaşıhyor ki «adının açıklanmasını istemiyen» mektup sâhibi Komünizm belâsına karşı uyanık olmayı halka telkîn eden bu sözlerden kocunmuş ve eline kalemi alarak beğendiği gibi yazmıstır. Komünizm konusuna 7/10/1968 cuma günü İste bu şekilde değinümistir. Bunun dışmdaki sözler mektup sahibinin uydurmasından baska bir şey değildir. 3/11/1966 A. Edip Güvenen Maras Müftüsü Cumhuriyet Gazetesi Yazı îslerl Müdürlüpne Fırfına sonrası afif geçen bu fırtınadan sonra Mustafa Kemal Paşaya karşı olanlarm gerek basında, gerekse Mecliste sesleri yükselmeye başladı. Yılm sonu yaklaşırken, darbeye benzer bir çıkışla tehlikeli görülen kumandanlar ordudan ayrılmaya zorlandılar. Karabekir, Ali Fuat ve Cafer Tayyar Paşalar politikayı tercih ederek askerlikten, Mustafa Kemal Paşayı tutan Fevzi (Çakmak>, îzzettin, Ali Hikmet, Şükrü Naili ve Fahrettin Paşalar ise askerliği tercihle mebusluktan iatifa ettiler. İkinci Büyük Millet Meclisi, siyasal partilerin hukuken ve fiilen ortaya çıktığı dönemdir. Meclisin açıldığı günlerde Halk fırkası kurul muştu. 1924 yılı kasımında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası, muha lefet partisi olarak Halk Fırkasınm karşısında yerini aldı. Adı ile ilerici ve Cumhuriyetçi gözüken bu (Cumhuriyet 13137) ı Alaş'in Cevabı Bu insan yenidir. Çünkü gelecekten korkmaz. Gelcceği sever, Atatürk kusağının en belirli özelliği, akla, insanın yaratıcılığına, hayatta en gerçek yol göstericinin ilim olduğuna inanmasıdır. Ortaçağ kösteklerinden kurtulmuş insanlardır ki, geri kalmıs Şark kafasiyle çarpışmayı göze alabilirler. Açık söyliyelim, bu insanlar, bizim sosyal yapımızda azdırlar. Ne var ki, her kalkmma hamlesi, yetişen her olumlu kafa, binlerce geri zdhniyetin yok olması demektir. Atatürkçüler, Atatürkçü olmıyanlar ya da olmak istemiyenler kadar yaygın olmadıkça, kurtuluş ümitleri azalır. Bir an önce, her zaman yürümüş ama hiç bir zaman ilerlememiş kümeden kurtulmak gerek... Atatürk her yerde... Idarecüerin, adliyecilerin, öğreticüerin, öğrencilerin uyarmalarında o var... Halk diyeceksiniz... Halk anmaz mı onu? Öyleyse, Sivaslı genç şairi dinleyin... « Buralarda Atatürk var mıdır Alaş? J « Heya... « O'nu görür müsün hiç? « Helbet. « Dediklerin dogru mu Alaş? « Ne demek? « Bana da gösterir misin bir kez... « Ana! dedi Alaş yürekten. «Bir avuç toprak alarak öptü yerden (3)». (1) E.Z. Karal: Atatürk'ten Düşünceler, s. 72. (2) Aynı eser: s. 18. (3) Hâzım Zeyrek: Gada (Sivas 1966). Hi I Dr. Cemil BiKMEN PSCHÎATRÎST . Kaptan Selâhattin Sanoğlu Hakkın rahmetine kavujmustur. Cenazesi 10.11.1968 Perşembe günü öğle namazını mütaakıp Anadoluhisar Yeni Mahalle Gök. su Camllnden kaldıniarak Kandilli Atle Kabristanına defnedilecektlr. AUah rahmet eylesin. AİLESt (Cumhuriyet 13125) A lamda, tarih sahnesine çıkardığı yeni insanlara emanet etmiştir. Gözü, gönlü pek üısanlara... tatürk, memleketin kaderini gençliğe, bir an (RUH ve StNİR MÜTEHASSISI) Osmanbey Rumeli Cad. Ogan Ap. 16/3 İST. TEL: 47 94 71 48 40 91 Muayene saati 12^0 19.00 Randevu ile. Cumhuriyet 13134 :::: TÜRK KÜLTÜRÜ SAYI: Ben Varım! "Alalürk Sayısı,, 96 sayfa, fiyah 1. Lira, Yıüığı: 12 Lira. İstem» adresi: Türk Kültürünü Araştırma Enstttüsü, Tumıs Cad. 16 Bakanlıklar Ankara veya PJC 14, Çankaya Ankara. Başbayilik : BATEŞ. Millî Eğitim Bakanlığı Yayınevlerinde de satılmaktadır. (Heris Rek:) 3048/13138 •••••••••»»»»»»••, X G eçen On Kasımdan bugüne, Atatürkçülügün dayandığı müesseseler ve prensipler, dunnadan zorlanmıştır. MiUiyetçilik de bu arada... Milliyetçiİik akımıran, XIX. yüzyıldaki anlamı ve kapsâmiyle, bu memlekette şekillenişi ve toplum hayatına hâkim oluşu, İkinci Meşrutiyet yıllan boyuncadır. Bu kristalleşme 1911 lerde elle tutulur bir hal almıştır. Bu mâneri yapının o zamanki baş mimarı Ziya Gökatp'tı. Osmanlı milleti yoktu, Ziya Beye göre... ama, Türk mületi var olmabydı. «Kökünü maziden alan bir ati (bir gelecek)» olarak, eski uygarUklarının üzerinde, kendi kendisini yaratmaüydı. Dili, yaşayısı, dini, (özellikle ezanı) Türk ve Türkçe olarak. TEŞEKKÜR •••• •••• ••«« •••• •••• •••• •••• •••• •>•• ••«• •••• >••• •••• •••• •••• *••• •••• •••• >•••••••»•••»»» Nobel Yayınlan, 1966 Nobel Edebiyat ödülünü alan yazann iki ünlü eserini bir arada sunar • Beş seneden beri devam eden hssUlığımı yaptıjı »meliyatl» tedavi ederek bent sıhhat ve huzura kavuşturan muhtcrem meslekdaşım, kıymetli hoca. Üroloğ. Op. Dr. w CAFER YILDIRAN'a ve hastahanede kaldığım müddetçe yakın iigîsini gördüğüm Amerikan Hastanesi personeline teşekkür ederim. Dr. G. GÜR ••««•««§ ••••>•?" (Cumhuriyet 12127) t L  is Karadeniz Teknik Üniversilesi Rektörlüğünden: Müraeaat : TLF. 2548 Son Puvan I Kontenjan Açığı : Inşaat 32827 47 T1LSIM ve SÖZLÜ 240 Sayfa, 7,5 Lira • Genel Dagıtım: BATEŞ BAYILIK TESKİLÂTI Bates Reklâm: 81/1313S Mimar 315.85 30 Jeoloji 280.32 ••»•»•»»»••••••»»••••»•»•»»»»••»»»•»••••»»»t» Her cumartesi günü saat 13.00 te kontenjan doluncaya kadar liste çıkartılacaktır. Mevlidi Serif Kıymetli aile larından Petriçli büyüğümüz ve babamız Edremit tiiccar DEMİff SAG NAKLEnİRİLEGEK Ereğli Demir ve Çelik Fabrikalarından İstanbul'da Bankamızın göstereceği verlere 600 ton DEMİR SAC denizden veya karadan naklettirilecektir. En son teklif tarihi 25/11/1966 günü skşamma kadardır. Şartnamesi Malzeme Müdürlüğiirnüzde Körüiebilir. DENİZCİLİK BANKASI TA.0. HACI ALİ RİZA SAGLAM'ın vefatının birinci seneyi devriyesi münasebeti ile aziz ruhuna ithaf olunmak üzere 11 kasım 1966 cuma günü (yarm) ikindi namazını mütaakıp Şişli Camii Şerifinde kıymetli ehli kuran ve mevlithanlar tarafından okutulacak Kur"anı Kerim ve Mevlidt Şerife; akraba, dost ve arzu eden din kardeslerimizin teşrifleri rica olunur. Egi ve Çocnklan Cunhuriyet 13124 22918/13128). *..»M >; ,rc "7 ^. Jλ âtsr î j î U m'^ı