28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHÎFE tKİ 23 Ekim 1966 CUMHURÎYET TURNA GÖCÜ • ••• •••• • ••• PetKim'in hikâyesi liii iiii •••• Tam yerinde oldu Tehdit ile terör yaratarak bazı semtlerin sâkialerinden haraç mı alıyorlar, ban yolsuz kadınlan bi maye ederek sırtlanndan mı geçı niyorlar, batakbane mı ışletiyorlar? Haberimiz yok.» diyor. Hoppalaaaaaa .. Bizim, ve bütün İstanbnlun, burdann hepsinden haberimiz var. Hattâ bunlar, âdeta, normal hayatımıra karışmış tabiî şeyler oldu. Bizim karakol basanlardan, sokak ortalarında tabancalarla muharebe e > denlerden, çoluk çocuk alıp satanlardan da, ve daha nelerden de haberimiz var. Adam iki üç yumrukcuk atmıs, nıp da bir türlü bulunamıyan Nuh Hazretlerinin meshur gemisi orada. Meğer, adamlar esatiri gemiyi çoktan bulmuşlar. Almıslar, Akdeniz sahillerine indirmişler. İhtı mal, va arkasma bir motör, va da önüne bir römorkör nydurnp taaaaa... Hollywood'a kadar götürmüşler. Biz farkında bile değiliz Bir de, oturmusuz, vok kazılardan çıkan heykeller kaçınlıyormuş, yok mezar taşları vok oluyormuş, yok çanakmış çömlekmiş kendi kendimize, bu çalınıp dışan kaçınlan. tarihi şeylerden dolayı, patırtı gürültü edivorıız. Hadi efendim gitmis N'uh'un eemisi! N'erdeyse. günün birinde. memleketin münasip bir yennc. atomlu matomlu bir şeyler talcacaklar derken, bir sabah uyanacağız. hir de bakacağız ki, meselâ, Baltimor limanına gelmisfz! lçede havalar bozda gine. Sadeee öğretmenler değil, birçok memnr sepet bsvası oluyor. Mal Müdüriinü, özel tdare memnrnnn, tanmcıyı, tekelciyi yolladık. Şimdi savcının, doktornn »ırada oiduğu söyleniyor. Uzak yakın demiyorlsr. Göçler eoğnnlnk yollnklu olnyor; yüklerini yükleyip gidiyorlar. Bn kadar çok göçün sebebi nedir, düsünüp edip içinden çıkamıyornz. Bizim ilçede deprem olmadı. Bir havalar bozmayls bu kadar gb'ç olur mo? Bn olup bitenlere nasıl akıl crdireceğiz, anlamıyorum. tlköğretim Müdürii Cevdet bey bir torpil patlatıp merkeze sıvıstı geçen güz. Ardında büyök bir bosluk kaldı. Dedi ki, «Sadri bey doldurur yerini.» Varıp askıntı olduk: «Ne de olsa bu yerlerin çocuğusun. Tecrübeyse, sende var. Kıdemse gine sen onde gelirsin. Bir dilekçe ver, başımıza geç. Bi?i ellere bırakma.» Sadri beye, «Gel senı bir daha everelim» de•ek eski dîrliğini bozmazdı. Hep birlikte yüklenince bizi kıraraadı. Kaymakam dedi, «Tamam, uvgunu budur.» tldeki vali de, müdür de böyle dediler. Dosvasına baktılar. Puvanlarını saydıIar. Bakanlığa bir güzel yazı yazdılar. Bizim demokrasi benüz yerini yadırgadığından ilçe memnrları bile Bakanlıktan atanıyor. Ama ilden yazarlarsa hayır demiyorlar. «Sadri'nin İM oldu bitti» diyorduk. Adam, bunda dipli köklü çıkarları var gibi bize bir ziyafet çekti. Biıimle birlikte gevrek gevrek gülerek kadeh kaldırdı, sarhoş eldn. Fakir BAYKURT gıbı kıüç kalkan biribirlerine yürüdüler. Derken oknllar açıldı, dersler başladı. Zil çalıyor öğrenciler içeri. Zil çalıyor öğretmenler dışan. Kitaplar alındı, defter kalemler tamam. Ama sanmıyorum ki yaklaşıp nzaklaşan nal seslerinin gürfiltüsünden öğretmenler ders yapsın, bebeler bir şey öğrensin. Her gün onar kelime ziyan etıeler şn kadar olnr. Biz gelecek yıl da ay'a yıldıza gidemeyic. Ulnsal geliri nüfns artışma denk yapamayız. Ve gine yabancı ilâç firmalarını kârla, «ermayecl devletleri senetle, bonoyla karşılarız. Yarınımızı knrtaracak, bngün oknllarda oknyan bebeler değil mi? ir gfln llçeden kaltup İl'e geldim. Sadri'yle Sadık'ın, Ali'yle Vell'nin hikâyelerinden doydngnm faşkmlığı anlatıyornm. Hiç kinue tınmıyor. Arkadaşlarda bir ınıkn, bir «ükfit! Her geyl olağan bnlmnş gibi bir hal hepsinin yflzfinde :::: •••« I fiif :: :: Lüzumsuz gevezelikler Istanbulda bir misafir Muradına eremeyen sabırlı deıvişler Gemi bulundu Ateş ve baca Biz de anlıyamadık B Tam yerinde oldu r o n ı l çıktıktan biraz sonra ^ Bakanlardan biri (hangisl olduğunu bilemiyorum. Çünkü şimdi hepsl her i»e kanşıyor) beyanatta bulnnmuş, aftan faydalanan 14 bin küsur mahkumdan, sadeee, bilmem ne kadannın tekrar hapse girdiğini, bunun yüzde pek az bir şey tuttnğunu, söyleıniî, yani, affın vatandaşlara ne kadar yararlı olduğunu belirtmişti. Fazlaca aceleye gelmi? sözlerdi bunlar galiba. Şu son bir fld vak'aya bakınız: •ic Istanbulda: Tarlabaşı cinayetine karışanlarrian biri, aynı şekilde, bir başka kanlı vak'adan mahkum olmuş, ve aftan istitade ederek cezaevinden yeni çıkmış. ir Bnrsada: Katil suçundan yatarken, aftan yararlanarak, çıkan Hüseyin Işık, Mustafa Acar'ı tabanca ile öldönniiştür. •• Drfada: Üç kardeş Siileyman * Dinçer adındald bir şahsı, pusu Inırarak, Sldörmfişlerdir. Süleyman Dinçer, aftan faydalanarak, bir gün önce hapisten çıkmıştı. Bunlar, yalnız, gazetelere aksedenler, onlar arasmda da, yalnız. bizim gözümüze çarpanlar. Hiç şunhesiz tanuunı defildir Hakikaten çok isabetii oldu bu af. öyle değil mi, efendim? *** Başları, Başkanları ç gün sonra bir dnydnk, partinin bflyfik küçük «baç» lan, hem de «baskan» ları hemen »yaklanıp il'e varmışlar. Bütün saylaviarı syartıp valiye çıkmıslar ki, biz Sadri'yi istemeyiz. O şöyle şudur, böyle bndnr; bnnca yıldır inanıp güvendiğimiz, adamoğln adam Sadık beyimiz var, onu isteriz. Valiye göre hava hoş. Nanl olsa biri Sadri. biri Sadık. Sadık'ın pnvanları biraı eksikmiş ama pnvanın ne önemi var? Bocnn kararnameyi, yapın yenisini .. Emir demiri keser mi, keser. Biz Sadri'nin emrini beklerken Sadık'ınkt çıkıp gelmesin mi? Bir dalgınlık olmnstnr dedik. Ama bemen anlaşıldı ki, işin içinde is vsr. Partiden kanstırmıslar! Kasaba bir alabora oldu. Gine partiden baska «bas» lar, «başkan» lar ayaklandılar. Dis dise biribirlerine girdiler. Merkeıie ilçe arasında özel bir yol dokndnlar ki, Sadri olaeak, Sadık olacak. Geceleri nvknyn tübegi nçnrdnlar. Âşıkpasa Tarihindeki gibi «mübalâğa cenk. olnndn. Kıs boyu filimlere filân gitmez oldok. Bebeler «Red Kid., «Tom Miks» oknmaz oldolar. Sanki ortada bir tepe vardı. Ba taafta beri yaka ele geçiriyordn, su hafta 5te yaka! Ama kesin sonne alınmıvordu. Kıs cıktı bahar geldi, nznn tatil ayları geldi, Cevdet bevin yerl dolmadı. Müfettiş Tevfik bey de teftiş edeceğim diye gelir gider. ama Müdürün ma«a«ı bos. kimi teftiş etsln. Seminer ayı da gelip çattı .. yok! En sonu araya bir karnaz adam girdl. Muskacılar, büyücüler, sabun çömüeüler, «el, dü. be!» bağlayıcılar harekete geçtl, Sadri beyTmMttrlükten soğnttular. «îçirdiğim rakılar helâl olsun» dedi, bir dilekçe yazdı. îsler düzelsin diye II merkezinden bir okula atayıverdiler. tlçedeki koltnk ds Sadık beye kaldı... Bütün olanlar hep n gibi sarı samanın altından oldn. Ü Hey gidl güzel Ankara, aslan Ankara!.. diyordum içikıden. Derken, gecekondulardaki Çakıltepe Okul Müdürii Kemal bey üçlü öğretim listesinl çıkanp önüme koydu. Sabahçılar, öğlencller, akşamcılar ayrı ayn blrer sütun. 1880 den fazla öğrencl, 10 tane dersliğe birer sefer girip çıkıyorlar. «tyi mi?> dedi Kemal bey. İyi değildi ama, «tyi» dedim. Hemen bir «kartvizit» çıkarıp burnuma nzattı. Filân ilin milletvekili falan. «Çevir de ardını oku.» Çevirip okndam Içimden. tjst üste birkaç kere olnıdum. «İşte böyle, bizi kendi halimize bırakmıyorlar hocam!> diyor Kemal bey. Efendim, Emel hanımı sabahçı yapmışlar. Milletvekili diyor ki, «Emel'i öğleci, ya da akşamcı yapmanm rica ederim. Çiinkü sabah kalkıp tâ Çakıltepe'ye gelmesi zor oluyor'» Savtat'tan dönerken Trabzon'a uğramı;tun. Kahvelerde bir hikâye konuşulnyordu o zaman. Mezarlık bekçisi Tastan ağayı işten atmışlar. Sebebi de bekçinin Halkçı oluşu. Fıkradır diye inanmadımdı. Lisedeki arkada^m beni gotürüp Taştaıı ağayla konuşturdu. Kendisi gerçekten Halkçıydı. tnanmak zonında kaldımdı. Bu sefer milletvekilinin kartına fıkra diye inanmazlık edemedim. Dosdoğruydn mübarek!. • •aı • ••ı • ••I • ••I V.l ::: veya, yemiş. Bu da bir şey mi? Tevekkeli Sabri Esad'ın. şöyle bir, rahat konusması, rahat dolasması, görünüşte olsun sinirsiz bir yasaması vardır. Şimdi anlasıldı. Demek bütün bunlardan haberi yokmuş. Keşke hepimiz öyle olabilsek! *** Ates ve baca ^ azetelerde n« zaman «... cak» ^U «... cek» li havadisler gör sem, ki mübarekler hiç de eksik olmuyor, aklıma hep şöyle bir şe> gelir. Misaller: Haber Emniyet Müdürü «ka badayüar takip edilecek» dedi Akla gelen Demek şimdlye kadar edilmiyormuş. Haber Çocuk yuvalan ve an» okulları bir düzene konacak. Akla gelen Demek şimdiye kadar konmamış. Haber Tarifelere uymıyan es nafa ceza kanunu tatbik olunacak. Akla gelen Demek şimdiye kadar olunmuyormuş. ... ve hep böyle. Uzun boylu sıralamaya lüzum yok.Elbette siz de görüyorsunuzdur. Yine görüyorsunuzdur ki bunlar, genellikle, hiç bir fayda sağ lamıyor. Dedelerimizin bu bahiste söyledikleri bir alay söz vardır: Demir tavmda dövülür. demışler Agaç yaşken eğilir, demişler Kı zını dövmiyen dizini döver, de mişler. Velhasıl demişler de demişler Kısacası her tedblri vaktinde alın demek istemişler. Gelgelelim, anlaşılıyor U, kimseye laf anlatamamışlar. On ihtilâl olsa m «• erkezde biraz dolaştım. Sagı solu kolaçan ^ ' •* ederken neler neler çıktı karsıma. Anıttepe'nln bağnnda bir Zübeyde Hanım anaokulu vardır. Örnek diye açılmıştır. Am» örnek olmasına kalmadan, ltalyan usulü mü, Amerikan stili mi, lüks bir okul olup çıkmıştır. Bütün taksili, yetkili büyükler, büyüklerin sekreterleri, özel kaleın müdürlerl, hem de sayın eşleri bebelerini kucaklayıp kosmaya başladılar. Kellerle. körlere on «ihtilâl» olsa, sıra gelmez. Milli Eğitim Müdürlüğü bir komisyon kurup, bebeleri su yönetmeliğe göre seçin demiş. Komisyon »eçimi yapmış . Ama ne olduysa ondan sonra olmuj. Kırkında, kırkbirinde «çok muvaffak>, «çok büyiık» siyasiler celip Rİdip baskı yapıyorlar kl, benim bebe niçin seçilmedi? Bu ne demek?. Yazılarımda abartma yapmam. Hattâ biraz «düşme> yapanm ki abartma var demesinler. Demir, ba kır işlerini, çimento, su teslsleri, tuğla fırmı «kapalı zarf usulü» eksiltmelerini bilmem. Daha başka nerelerde ne dolaplar döner, ne patlayıcı, patlama yıcı maddeler kııllanılır, lç yüzleriyle bilempm. Ama Millî Eğitirain durumu. sadeee bir yanıyla. budur, bovledir. Doğuya, Batıya, oraya buraya, tur na göçü gibi bir öğretmen güçudür ki, yaşlı koca, suçlu suçsuz demeden, alıp yürümektedir. Çok kere bir particl sikâyeti yetmektedir. Müfettis koğus turması söyle sonuçlanmıs. böyle sonuçlanmıs, ayırd edilmeden. okulda okuyan çocuğuna, yaptığı savaşa. gözündeki yaşa bakılmadan yolluklnr çı kartılıp ögretmenler yolcu edilmektedir. Bundan kimin zarar görece£l besbellidir. Ama faydalanarak olanlar belli değildir. Daha doğrusu bn yollardan «demokrasinin vazgeçilmez unsurları olan» pax tilere jarun untim bir fayda gelecek midir? ••• ::: Muradına eremeyen saöırlı dervışler T urizm işinde, bizim pek anlı" yarnadıgımız en mühim nokta, galiba «kaz gelecek yerden tavuğun esirgenmıyeceği» meselesidlr. Bu dâvadan hep şikayetçiyiz ya, nihayet, hafta içinde, Turizm Bakanı Nihat KUrşat dostumuz da aramıza katıldı, ve takjm tamam oldu. Turizm bölgelerinde tetkiklerde bulunan Sayın Bakan Antalyada İİÎİ Lüzömsuz gevezeiikier r utbol millî takırrumız Rusyada * güzel bir oyun kazandı. Hepımiz sevindik. Ama, hatırlıyacaksınız. Bizim takım yola çıkmadan, ve gıttikten sonra, Moskovada Federasyon Başkanı Orhan Şeref Apak beyanatto, buluıunuş! «Biz yuhalanm&nıftk için oynıyacagiz» demiştl. Yani, ya blzimktler tekme, çelme atarak oynıyacaklar, ve Rus seylrcisl tarafından, yuhalanacaklar. Yahut da o kadar acemice oynıyacaklar ki, yıne Rus seyirclsi, bu sefer, alay ederek yuhalıyacak. Kısacası, Başkana göre, yuhalanmak mukadder gibi. Bir defa, bu şekilde konuşmak, bir Federasyon Başkanının ağzına yakışmaz. «Elimizden geleni yapa cağız» de, çık işin İçinden be adam! Üst tarafını ne kanştırırsın? Sonra, Başkanları tarafından söylenen bu sözlerl duyan ve o •••• •••• •••• •••• •*•• •••• • III • ••• • ••• •••• •••• • ••• •••• • ••• •••• «•• • •• • •• • •• Ama yanıldılar adri bey, Fatih Mehraet Oknlnnnn Müdttrüydü. tl'e gtdince onun yeri bosaldı bn sefer. öğretmen kısmı biraz sâf mı olnyor, ne? Sendikada, dernekte toplasıp «Alıyi mudür yaptıralım oraya» dediler. «Sadri'yi istediniz de yaptırabıldiniz mı, durun oturun» diyecek oldnm, «Canim hoca, bunda ne var, bir okul müdürüne de mi kanşacaklar? Bu garanti!» dediler. Ama yanıldılar. Kasabada aksam ezanı oknnurken partinin başlan başkanları ayaklandılar. Atlarını eyerleyip, eseklerini semerleyip sürdüler. Belediyenin seçim öncesl döktürdüğü asfaltta bir sakırtı başladı. Yataga yattıgım zaman knlaklarımda nal sesleri yaklaşıp nzaklaşıyordu. «Aliyı değil, Veliyi isteriz. Veli olmaz, Ahyı isteriz... İsteriz. istemeyiz...> Insanlar, bir eski zaman romanındaki disute gitmiştik. Eğitim konusu açılmca bizim grupu uzun süre tuttu. Zaman zaman Millî Eğitim Ba kanlannı çağırıp bu işlere politika karıştırılmasın diye öğütler verdiğini söyledi. Sonra da elini yaltasına götürüp söyle bir silkti, hiç unutmam: «Karsunda dururken peki diyorlar. bükülüyorlar. Ama çıkıp gidince yine bildiklerinl okuyorlar. Eğitim işlerine kötü politika tokmadan edemiyorlar!..» Öyle... açıksözlü bir devlet C emal Gürsel bir hayliokullar açılırken ken adnmıydı. Geçen yıl Öy/ e... • ••• •••a A TC Ş TO P URANUS'TA 2009 VtUNIN COMANI kuyan genç futbolculann moralıni düşündük. tnsan. oyun kazanmak değil, âdeta, oynamaktan vazgeçer. Mademki yuhalanmak zaten hesapta. Bana kalırsa, futbolculanmız asü muvaffakıyeti, Ruslara karşı olmaktan çok daha ziyade, Sayın Federasyon Başkanına karşı elde etmişlerdir. Eğer, mahcup olduysa tabil. *** beyanat vermls. Nereden bulduysa 100 milyon liralık kredi bulmus, bununla, önümüzdeki sene, en az, 12 bin otel yatagına kavusmus olacakmısız. Orası İyi. HalbuM, yina Nihat Kurşat'a göre: 1 Türkiyerün en büyük turistlk potansiyel sahibi olan Muğlada yol diye bir şey yok. 2 Fethiye bölgesinde bir hava alanı inşa etmek bir zarurettir. 3 Deniz yollarımızın turistlk seferler için yeni gemilere ihtiyacı var. 4 Hava yollarının modem Jet uçaklatına sahip olması şart. Bunlar bir kısmı. Daha bir sürü eksiğimız var. Sayın Bakan «1967 yılının Birleşmiş Milletler tarafından bütün dünyada turizm yılı olarak ilân edildiğini, bunun bizim için bir fırsat olduğunu» da sözlerine ilâve ediyor. Olmaz. 1967 ye şunun surasında ne kaldı ki... Yalnız yukandakllerin, 12 bin yatak dahil, bu kısacık zamana. onaa birini bile yetiştiremeyiz. Yani, kaçtı demektir srine fırsat. Hadi bir yenisüıe inşallah. *** Biz de anlıyamadık Oknlda bizlere, Anadoluyu «Cennet vatanımız» diye belletmişlerdir. Çocuklnğumnzn geçirdiğimiz Anadoluda çatlamış topraklara ve kel tepelere bakarken, «Cennet bunun neresınde?» diye düşündüğümüz çok oldu. Işıksız, yolsuz, snsnı. oknlsuz, hastanesız onbinlerce köyün serpildiği bir vatana cennet diyebilmek, vatan sevgisinin romantizminden doğuyor. Aslında bir vatanı cennet yapmak da vatandaşın elindedir, cehennem yapmak da... Eloğln çölü ormanlaştmrken biz ormanlığı çölleştirmekte ve «onra : «Dertlerken kurtulursun Gezsen Anadoluyu...» Diye manzume ezberlemekteyiz. Gerçek sudnr ki, biz, vatanımızı nasü sevecegimizi bilmiyoruz. Bu alanda körkütük cahiliz. Profesörümüzle, doktorumuzla, avnkatımızla, mübendisimızle, generalimile, işçimia ve köylümüzle cahiliz. Eloğlu da bu cehaletımizden faydalanmasını pekâlâ biliyor. Yabancı kapitalizmın kumpanyaları yeraltı kaynaklanmıza uzanmıştır. Biz cennet vatanın üstünü keüeştirirken altım da yabancıların sömürmesine bırakıyornı. Sonra da şisine şişine nntuk atıyoruz : « Biz vatammızı severiz, bu cennet vatan uğruna icabında canımızı feda ederiz...» diyerek. Ve yabancı kumpanyalar da Türkleri gözü açılmamış «ığırcık yavrnsu gibi avnçlannın içinde saydıklarından, en pervasıs tekliflerle Ankara'ya gelip is çevirmek istiyorlar. Petrol iistüne, borusuyla, rafinerisiyle, ithalâtiyle, gatışiyle, yağlariyle, kimyasiyle el koymak istiyen yabancı kumpanyalara karşı milliyetçi cevrelerin açtığı mücadele kör topal yürümektedir. Petrol born hattını kim vurduya getirmek istiyen komprador politikasına karşı «ciheti askeriye» den itiraz gelmistir. Üçüncü rafineriji yabancı kjımpanyaların çıkarlarına göre benzetmek faaliyeti yürümektedir. PetroKimya tesisleri ise şimdilik millî »irketin voluna koyduğu gibi gelismektedir. Ama yann ne olacağı bilinmez. Yabancı kumpanyaların Türkiye üstiine küstahlıklarının derecesinı aniamak için PetKim (PetroKimya) işinde Amerikan knmpanyalarının birinin çevirdiği dolabı bikâye gibi bilmek yararlıdır : tzmıt yakınında çeçenlerde temeli atılan «PetKim», llk beş yıllık plânlamanın kararlarındandır. Ne var ki, bn tesebbüsü yabancı knmpanyaların oynnlarından kurtarmak kolay olmamıstır. Ünlü Amerikan içki firmalarından biri hemen Ticaret Bakanlı£ına basvurarak bu tesisi kurmak istedifcini bildirmiştir. Firma, «Mr. Randall'ın Yabancı Sermaye Kanunu. na göre hazırladığı teklifine bir de proje eklemiştir. Bn projeye göre tesis 8? milyon dolâra malolacaktır. Tüzde 65 hisse Amerikan kumpanyasının elinde bulunacaktır. Türkiye, Amerikadan aldığı yardımlardan 65 milvon dolârı tesise avıracaktır. Açıkgöz Amerikalı da gert kalan 22 milyon dolârı koyacaktır. Bn teklif üzerine bir iııceleme yapılmıs ve Amerikan kumpanyasının dediği gibi bu is için 800 milyon lira değil, 450 milyon lira gerektigi ortaya çıkmıştır. Tabancı kumpanyaya da «Hayır» denmistir. Bu sırada Amerikan kumpanyası Ankarada Bulvar Palas salonlarında viskili hav>arlı şahane bir kokteyl vererek basın toplantısı yapmıstır. Bu gibi basın toplantılarında oldnğn gibi gazetecilerle kadehler tokuşturulmustnr : Türk Amerikan dostlnfuna .. Dostluk iistüne knnılan isbirliğine .. Hafif bir sarhoşluk üstüne gevseyen midelerin, bnğnlo kadeblerin, tebessümlerin, iş seyahat ticaret konuşmalanmn yapıldıSı bu çibi kokteyllerin memleketi parça parça satma hazırlığında ne önemli isier gördüğünü hılenler bilirler. Çünkü böyle koktevllerin ertesi günü çok tirajlı gazetelerde, halk, işin içyüzünü bilmeden şnnlan okur : « Bir Amerıkan fırması Türkiyede 800 milyon üralık tesis kuracak. • Bu baslıeın altında Amerikalı Mr. Eloğlu'nun mnbabire izahat verirken fotoğranarı vardır. Mr. Eloğlu demiştir ki : « Maksadımız Türkiyeye hizmet ve Türk Amerikan işbirliğini takvıye etmektir. özel teşebbus sayesinde Türk halkının refaha kavusacağına ınanıyorum. Komünızmin karşısında Türk milletinin gösterdiği cesarete hayranım. Türkiye cennet gibi bir yer. Türk kadınlarının güzellıği beni şaşırttı Atatürk çok büyük ijler yapmış. Şis kebabınıza ve tstanbul Boğazına bayıldım..» Devam edelim : Amerikan knmpanvasının başkanı Mr. Eloğln, milliyetçi Türk uzmanlannın red cevabını almca TPAO'nın o «amanki Genel Müdürü İhsan Topalojl» i | e konostnn» t « Bu tesisleri an cak biz yapanz...» demiştir. Topalogln'ndan gereken cevabı almıştır. Bnnnn üzerine zamanın Basbakanı Ismet Pasa ile hemen randevn sağlamasını bilmiştir. Ismet Paşa'dan da aynı cevabı almıştır. Fakat Amerikan Hükumeti ve çeşitli baskı kavnakları yoluyla Tiirkiye üzerine baskı yapmaktan vazgeçmemistir. Milliyetçi Türk memnr ve müdfîrlerinin direnmesi sayesinde bu baskılar atlatılmıstır. Şimdi PetKim tesisleri Türkiyeye yan yanva ucuz knrnlmaktadır. Iste bn hikâyeler böyledir. Ve bn hikâyeler böyle oldnğn içindir ki, Amerikalılar ve bizim Odalar Birliği Başkanı : « Devlet memurlan bizlere güçlük çıkanyorlar. diye bir ağızdan şikâyet etmektedirler. ••««•••••• ••••••••• TEŞEKKÜR Bizleri sonsuz acılara gark ederek aramızdan ebediyen ayrılan, kıymetli büyüğümüz, CİASAN Çimento Anbalâj Sanayii Ltd. Şti. Müdürü. | l aberi bizim gazetelerde de çıktı: Montreal'de tertiplenen «Karikatüristler müsabakası» nı Erdoğan özer isimli bir Türk kazanmış. Mükâfatı 5 bin dolar. Az da değil. 50 bin lira demek. Bir Amerikan dergisi. çok münakaşalara yol acan, bu karikatürii neşretmiş. Altında da şunu yazıyor: «Siz bundan bir »ey anladınız mı?» Maamafih, her şeye rağmen, vatandaşımıza tebrikler. MELiH GÜNEL'in cenazesine bizzat gelen çelenk çiçek göndermek suretüe katılan Telefon Telgraf ve mektupla acımızı paylaşan akraba; dost ve yakmlanmızla sayın şirket ve müesseselere, CİASAN Torba Fabrikası personel ve işçilerine ve Fenerbahçe Kulübüne ayn ayn teşekküre büyük acımız mâni olduğundan gazetenizin tavassutunu rica ederiz, CİASAN Çimento Anbalâj AİLESİ Sanayii Ltd. Şti. Reklâmcılık: 4169/12412 Gemi buıundu R. C. ÜLUNAY'a A merikalılar adet edindiler. Se" nede bir, veya, iki tane «büyük filim» çeviriyorlar. Bunlar • çok masrafu (milyonlarla dolar) şeyler. Bu sene, aynı şekilde «İn ı cil» i tilme almıslar. Bu filim geçenlerde New îork*ta gösterilmeve baslandı. Amerika ' İstanbulda tiir misafir | y | aşallaaaaah! Hos geldin evi** mize. Sabri Esat Siyavuşgil dostumuzun, halis muhlis İstanbullu olmasına rağmen, geçen gün, gökten inmişçesine bir yazısmı okuduk. Bir gece saat 11 sulannda Osmanbeyde iki şoförün yumruk yumnığa birbirlerine girdiğini. ve buna ne trafik, ne polis, ne jandarma kimsenin müdabale etmediğini, daha doğrnsu, şehrin bu işlek yerinde o, erken saatte bile. bunlardan hiç brrinin oulnmnadı ğını görmfiş. Üstad lâfı âsayiş bahsine gefirerek: «Kimbilir gizliden gizliye bu kabadayı takımınm daha ne gibi marifetleri var bilmıyoruz ki. ŞAKIRE ERTÜRK ile Kiray» Y. Muh. RAHMİ tNCE Nisanlandılar 22.10.1966 Erenköy V EFA T Akseki eşrafından Şadıye GuvenMn eşi, Fethi Güven, Hatıce Berberoğlu, Kâniye Tim ve Mine Aydıner'in babaları, Mükerrem Güvcn, Muzaffer Berberoğlu, Ihsan Tim ve Ethem Aydıner'in kayınpederi. NevaJ ve AU Berberoğlu, Mehmet Tım, Enıre Aydıner'in ve Mustafa Güven'in büyük babalan Cumhuriyet 12420 ve Avrupa, gazete ve mecmuaları, galiba az çok birimkiler de babseder oldu «İncfl» e dair yazılarla, resimlerle dolu. Geçenlerde bir tanesine bakıvordum. Bir de ne göreyim? A. A... senelerdir Ararat dağmda ara GÜLAY UNCUOÖLU (GÖK) ile HALİL UNCUOĞLU Evlendller Cınır Otell 22 10.1966 MUSTAFA GÜVEN Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 23 Ekim 1966 pazar gunu öğle namazını muteakip Şişlı Camiinden ahnarak Zıncırl:kuv\ıda ebedî istirahatgâha tevdi cdi. lecektır. Mevlâ rahmet eylesın AİLESİ Cumhurı\et 12411 İstanbul Tficcarlanndan Ctımhuriyet 12409 Reklâmcüık 4207/12431 MEVLİDİ ŞERİF Niğde eşraiından ve İstanbulun tanınmıs tüccarlanndan insanlık v« fazilet timsali, medan iftihanmız, büyiik varlığımız ümidimiz; tesellimiz ve tek mesnedimiz babanuz haluk ve necip büyük insan Ampulde tektir Uro Genital Plâsîikler Yazan: Üroloğ Op. Dr. CAFEK VILDİRAN Mazlum, Haşet, Adnan, Üniversite Kitapevlerinde Fiatı: 50 LİRA Bateş: 69/12403 BAHADDİN TACÎROGLU'nun vefatının ' inci sene devriyesi münasebeti ile aziz ruhuna ithaf olunmak üzere 25 ekim 1966 salı günü öğle namazını mütaakıp Sultanahmet Camii Şerifinde H. Hafız Hasan Akkuş, Hafız Aziz Bahriyeli, H. Hafız İbrahim Çanakkaleli, Hafız Fevzi Mısır, H. Hafız Kâni Karaca; Hafız Zeki Alün; H. Hüseyin Top ve Fatıhli Kardeşlerin içtirakiyle okutulacak Mevlidi Şerıie arzu eden akraba, dost ve din kardeşlerimizin teşrifleri rica olunur. EVLATLARI Dizel Elektrojen Grubu Aranıyor 380 220 Volt 50 HZ 300 400 KVA Dlzel elektrojen grupu tablosu ile komple çalıjır durumda aranıyor. tsteklilerin Kazhçeşme'de kâin MENSUCAT SANTRAL T.A.Ş.' ine UâacıUk: 5aâü/12429 Müracaatlan rica ohınur. Tel: 21 70 00 Reklâmcılık 4203/12430
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle