03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHÎFE ÎBJ 2 Ocak 1966 CÜMHURÎTET 6ENEL GÖRÜŞME SINIRLANMAMALIDIR Prof. Bahri SAVCI QOLAY: Ayın 29 una 30 a bağlıyan gece, Dışişleri Bakanı, Kıbns konnsunda hükümet adına konuştu. Muhalefete cevap verdi. Muhalefet de, bu cevapta karanlık kalan, açıklanmamış kalan noktalar üzerinde sorular sorarak, Parlâmentonun ve karau oyunun tam aydmlanmasını istedi. Fakat muhterem Meclis Başkanı, içtüzüğe dayanarak, genel görüşme sononda, hükümetten soru sorulamıyacağını ileri sürerek, sorulan sordurmadı. Muhalefet diretti. Onun üzerinde, «genel görüşme sırasında ve sonunda hükümete soru sorulup sorulamıyacağı» konusunda bir usul tartışması yapıldı. Ve konu, oy ile çözüldü: «Sorulamaz» sonucuna varüdı. Ve bu suretle de, Millet Meclisinin bir denetim hakkı, artık bir usul hükmünü almış bir emsal karan ile, sınırlanmış oldu. QAP. MVTLAKİYET ÇEMBEBİ: Bu karar, A. P. nin kurmaya başladığı mutlakiyet çemberinin biı halkası olarak kullaıulma istidadındadır. Evet, bir süre önce «bir mutlakiyetin temelleri atılıyor» demiştik. Evvelki geceki emsal karan ile de, bizzat Meclisin denetim bakkı sınırlanarak, bir siyasal grupun mutlakiyetine varacak gidişin önü bir yeni istidada açılmış'oldu. Oysa ki, demokrasi denetim rejimidlr. İktidarların, mutlakiyet takdirlerl ile değil, denetim altında çahşması rejimidlr. Fransanın V. cumhuriyetinde, klâsik parlâmentolann hepsinde kullanılan parlânıento haklarının en bfiyüklerinden olan yasama hakkı bile sınırlanmış olduğu halde, Fransa siyasal rejimde «denetim müessesesi» gene de ayakta tutulmuş olduğu için, demokrasi, gene de yaşar sayümaktadır. Bizde ise, türlü fikir hürriyetlerinl sınırlama yoluyla başlıyan bir kamu oyu denetimi smırlanması; nihayet Parlâmentonun denetim hakkını sınırlamaya kadar gitme yoluna giderek ülkenin ana sorunlarını, bir iktidar mutlakiyetinin takdirlerine bırakma tehlikesini getirmiştir. Millet Meclisinin pek değerli Başkanmın ruhundakl ve siyasal idrâkindeki demokrasi savaşçılığı niteliğine dayanıp, bu mutlakiyetin Meclis içinde canlanmasını önlemek için elinden geleni yapacağından emin olarak arzedelim ki, Anayasamıza da aykın olan bu emsal, sahip oldukları «hukuk ilmi» nl acele ile kullanmalarının açtığı psikolojik ortamdan çok yararlanarak gelmiştir. QBAŞKANLIK MUDtLESt: Burada, bir baskanük mudi.esine de dokunmak isteriz: Başta parlâmentolar da olmak üzere, herhangi bir tartışma ve müzakere organında başkanlık, bir mudile halini almıştı: Başkanlar, çatışma istldadı gözüken her noktadan kaçınmaya doğru bir eğilim gösterirler. Mahiyeti ne olursa olsun bir oy çoğunlugunu yakalayıp, süratle bir karara nlasmaya doğru eğilirler. Bunu da anlamak kolaydır ve gereklidir: Baskanlık; işi yürütmek, işi örtmek, işl çıkmazlardan uzak tutarak bir «sureti muslihane» ye ulaştırmak görevidir. Ama, çağımızın karraasık problemleri karşısında, Başkanlık, aynı zamanda, işi olgunlaştırarak, işi aydınlığa kavuşturma hususundaki bütün düşüncelere, akımlara. eğüimlere, istidatlara bir akıs ve etkl getiren tansını verme görevi haline de gelmiştir. İşte bu sefer, Millet Meclisi Başkanı, görevinin işte böyle bir noktasında iken belirtme zorunda kaldığı bir hukuksal görüs, AJ». 11 hatipler ve çoğunlukça istismar edilerek ele ahnmıştır. Ve denetim hakkını sınırlayan bir emsale dayanak yapümıştır. Q İLERİ SüRÜLEN GÖRÜŞLER: Bu emsale. şöyle bir bilimsel tartışmadan geçilerek vanlmıstır: O BAŞKANIN GÖRÜŞÜ: Muhalefet mflletvekilleri, Dışişleri Bakanına, uzun konuşmasmda aydınlatmadığı hususlar ttzerinde soru sormak istedikleri zaman, muhterem Meclis Başkam, içtüzüğün 111. maddesinin, bu gibl sorulann ancak, bir kanun veya bütçe mfizakeresi sırasında sonılması imkânını verdiği; şimdi ise, bir genel görüşme yapılmakta olduğu; genel görüşme sırasında ve sonunda da soru sorulacağına dair ayrıca bir bttküm bulunmadığı gerekçesiyle izin vermedi. Muhalefet temsilcileri, genel görtişmede soru sorumuna izin vermemenin, Meclis denetlmlni zedeliyeceği yolunda itiraz edince de, muhterem Başkan, denetim müessesesi ile soru müessesesinin ve soru sormamn müteradif olmadığı; denetim müessesesinin mânasının, sadece, genel görüşme sonunda soru sormaktan ibaret bulunmadığı; sorunun, denetim yollarından nihayet blrisini teşkil ettiği; bir klmseye genel görüşmede soru sorma bakkı verihneyince denetim yollarınm tüm tıkanmamış bulunduğu; bu genel görüşmede herkesin konuştuğu, tüzük 111 inci maddeye göre bir de soru sormadan yararlanüamıyacağı yolunda cevap verdi ve bunda ısrar etti. Bu ısrarı, Millet Meclisini etkiledi. @ MUHALEFET TEMStLCİLERİNİN GÖRÜŞÜ: Buna karşıhk muhalefet mensuplan, özetle şunu ileri sürdüler: İçtüzük 111 i, sorular, ancak, kanun veya bütçe mflzakeresinde sorulabillr, şeklinde tahdidi ve hasrî olarak anlamak yanlıştır. Çünkü, içtüzük 1956 tarihlidir. Genel görüşme müessesesini getiren 1961 Anayasasmdan önce konulmuş bir hükmün roadde 111 in mefhumu mu•••••••••••a •••••••••••••••a DOGAN NAP1 • • ••• ••• Irtica ve iktisat Menderes'in Londra kazasından dönüşünü batırlıyorsnnnz. Eski Başbakan o tarihten sonra evliyalık mertebesine yükselmişti. Ve büyük törenler, büyük heyeeanlarla karşılanmıstı Türkiyede... Yollar kalabahktan tıkanmış, insan selleri şehir caddelerini basmıştı. Vatandaslardan biri de çocuğunu kurban etmek istemiştl Menderes'e... Yavruyu bıçağın altından zorla kurtarmışlardı... Şimdi de Ceza Hukuku Profesörü Sayın Dr. Faruk Erem'den aldığımız basılı bir mektup, çocuğunu Menderes'e kurban etmek istiyen vatandaşın hikâyesinden daha acıklı bir duromn gBzlerimizin önüne seriyor : M. K. adında bir vatandaşın bir meselesi, bir derdi vardır. Diyor ki : Eğer şunu bir atlatırsam Mızrap'ı Allaha kurban edeceğim... Mızrap, M.K.'nın çocuğudur. Baba, adak olarak Mızrap'ı adıyor Tannya... Ve dileği yerine gelince de yavruyu bıçak altuıa yatınp kurban ediyor. Adalet işe el koyuyor. Deli midir, değil midir şüpbesiyle M.K.'yı Adlî Tıbba gönderiyorlar. Müsahede altına alınıyor. «Aklen mâlul olmadığı» anlasılıyor. Ancak M.K.'nın «koyu inancı», hafifletici sebep olarak kabul ediliyor. Kaatil baba, idam edileceği yerde müebbet hapse mahkum ediliyor. Yukanda anlattığımız her iki olaya da inanmak zordnr. Ama ikisi de gerçektir. Üstelik bn tip olayların tek tek kalmayıp salgın haline gelme istidadı gSsterdiğini bir baska haberle ortaya koyalım : Geçenlerde KİM dergisinde okuduğumuza göre Hava Kuvvetleri Kumandanhfı Kurmay Baskanı Korgeneral Reşat Marter, birliklere gönderdiği bir yazı ile birlik kumandanlannı uyarraaktadır. Konu şudur : Dazkırı Kaymakami yeni tâyin olduğu kasabada dolasırken hasta kıhklı,.yüzleri sarı yeşile çalar, zayıf gençler göriir. Acaba buralara mahsus bir hastalık mı var, düşüncesiyle Hükümet Doktoruna basvurur. Sebebini sorar. Doktor, bu halin yalnız Kur'an kursuna giden öğrenciler arasında görüldüğünü anlatır. Ve yapılan incelemede şu sonuca vanlır : Kur'an kursuna devam eden gençler kendi hugyelerini ibrisimle boğarak erkeklik hücrelerini öldürmek lstemektedirler. Çünkü Kur'an kursu hocası : Erkeklik Türkiyenin doğusunda mübah, batısında günahtır Erkekhğinizi öldürmezseniz ve dediklerimi yapmazsanız ahirette seccadenizi cehenneme serersiniz... diye telkinde bulunmaktadır. Hava Kuvvetleri Komntanlığı bildirisinde aynı kursa devam eden çocuklar arasında 10 11 tanesinin hnsyelerinl iki taş arasında ezmek yoluna saptıkları bildirilmektedir. • Bütün bn olayların çapı, akla ve mantığa sığmıyacak kadar dehşet vericidir. Irtica, TürMyeyi zifiri karanlığa boğmak için çaIısmıyor. Türkiye çoğtmluğnyla zaten karanlıUtadır. Insanlarınm üçte ikisi alfabeyi sökemiyen bir ülkenin aydınlık oldnğunn kimse iddia edemez. trtica iste bu karanlıkta yarasa gözleriyle rahst rahat dolafmaktadır. Ancak, inançlanna körükörüne bağlı zavallılan da durup dumrken suçlamak istemeylz biz... Çünkü cahilin cehaletinden, kendlni bilgili sanan kisiler soramludur. Cehaletin ve Irticaın temel nedenlerinl kavnyamıyan, ortaya çıkaramıyan, ve karanlıkla boğoşmanın metodunu ve sistemlni ortaya koyamıyan aydınlar suçludurlar. Bllgisiz katmış halkı, kara sakallı softayı, cahil bocayı durmadan suçlamak ne işe yarar? Asıl suçluya iyice tesbit etmedikçe, İHİca düzenini besliyen ve gelistiren iktlsadi sistemi bütOnüyle ortaya koymadıkça, irticaa karşı olmak temelsiz bir aydın edebiyatı olmaktan öteye gidemez. Böyle bir edebiyat ancak büvük kentlerde otnrup medenl dünyanın nimetlerinden nasibini alan okumuş yazmış'ların kendi kendilerini tatmine yarar. Tfirkiyeyi eebaletten ve karanlıktan kurtarmak için gerekli metodu ortaya koymak vazifemizdir. Kimdir geriliği ve karanlığı tetvik edenler? Kimdir yabaneı şirketlerin nimetlerine garkelnp da : Ben her sabah besmele ile uyamrım, beş vakit namazımt kılarım .. diye seçim propsgandasına ve oy goygoyculnğuna çıkanlar? Kur'an ve Hafız kurslarını kontrollan altma alıp maddi kaynaklarını sağlayanlar, ve siyasi yatırım yuyası yapanlar kimlerdir? Bütün yurtta yabancı kapitalizm ile işbirliği yapıp devleti ele geCİrerek bütün para kaynaklarını Atatürk devrimlerine karşı kullanmak yetkisini ellerinde tutanlar kimlerdir? Millî eğitim dSvasını baltalayıp Sfretim birllğini yokedenler kimlerdir? KSv Enstitülerini kapatanlar kimlerdir? Kapitalist metotlarl* kalkınmak laüye» Utrldye gitNkçe karanlığs gömtlmeye mahkumdnr. Devrifıiei, Halkçı, devletçi iktisat metotlarını uygalamadan ne maddi kaynaktanmızı ıcferber edebiIiriz, ne irtieaa karsı koyabiliriz. Kentlerde oturup lâklakiyat ile irticaı yermek, husumeti eahil halk üstüne yoğunlaştınp durmak bef para etmeı bir davranıştır. Dağ doğura doğura Bir münasibini bulmalıKarada.yüzme gayretleriBir yıl daha Kaynak hazır ama... Çoğunluk öteye geçiyor zın, Sdeta, bir özeti. Hfirriyet verilmiş, sonradan birileri çıkıp «fazla kaçtı» diye geri almışlar. Gene verilmiş. Gene alınmış. Ve, eden açıldı, kuznm, Mecliste gene, gene, gene... Hâlâ, gene Kıbns için genel görüşmeler? Bir buhar kazanının kapağı Biz neler bekliyorduk? Oturu kaldınlınca, birden fazla dulacak, bütün parti sözcüleri dış man çıkar ama, lonradan dupolitikamız etrafında fikrini söy rulur. Bu bir fizik kailiyecek, beiki, yalnus Kıbrıs bah desidir. Bırakırsanız gitgide si sinde değil, genellikle dış poli gara dümanı gibi bir şey olur, tikaya yeni bir yön verilmesi, biter. Halbuki biz, yükselen ilk hattâ anlaşmalanmızm ve itti dümanları görttnce «bu kadar faklarımızın yeniden gSzden ge duman da çok» diye kapağı geçirilmesi isteneoek, bu iş için, ne kazanın üstüne bastınyoruz. ihtimal Dışişleri Bakanlığı uzBir n\üddet sonra «eh, şimdi manlannın da katılması ile, bir oldu galiba» zannıyla kapağı kalkomisyon kurulacak, filân filân dırıyoruz. Birikmiş duman aynı gibi bir şeyler değil mi? yüksekliğe çıkınca, birüeri çıkıEh, ne oldu? Bir patırdı, bir yor «daha olmamıs» deyip kapağı gürültüdür koptu. «Sen bu isi gene bastırıyorlar. beceremedin», «asıl sen bu işi Blras tabır, be mflbarekler! Girin şn denlze, öğrenin an yüzmeyi! Çünkü, başka türlü, hiçbir isimiti halledeceğimiı yok. *** halifinden, 1961 Anayasasındaki genel görüşme hakkında bir hüküm çıkarmak mümkün değildir. Anayasamn 87 nci maddesi genel görüşmeyi, bir de• ••• netim yolu olarak getirmiştir. İçtüzük, bir denetim *BI ••• • • ••• • ••• yolu olmıyan kanun ve bütçe müzakerelerintle bile • ••• • ••• soruyu kabul ettiğine göre, şimdi, bir denetim yolu olan genel görüşmede de aynı hakkın tanmması gerekir. Çünkü, demokratik hükümette esas • ••• • ••• olan, bükümetin denetimldir. Genel görüşmeden gaye, Meclisin ve milletin aydınlanmasıdır. Sorulmak istenen sorular, genel görüşmenin bir denetim yolu halinde kullanılmasına matuf olarak Mec• ••a lisin ve milletin aydınlatılmasına hizmet edecektir. • « • • • ••• Bu gaye itibar nazanna almırsa, buna müsaade etmek gerekir. akıâ eski tüzük, ancak, kanun ve bütçe mü | | | zakeresinde soruya imkân verir. Bunun dışını düşünmemiştlr. Şimdi, bu tfizükten sonra gelen bir yeni müesseseye de bu hükmü, haklan kısıtlayıcı bir yorum ile uygulamak, zorlamak teskil edemez. & İKTİDAR TEMSİLCİLERİNÎN GÖRÜŞt: • ••• İçtüzükler, çok önemli kurallan teşkil eder. Bunlar, kanunlara, hattâ Anayasalara üstündür. Vakıâ, şimdi uygulanan içtüzük, Anayasadan öncedir ama. Anayasa geçici madde 3 e göre, bu Anayasa altında ve içinde de bu üstünlük niteliği ile yürürlüktedir. Bu tüzük, soru müessesesini baştan asağı düzenlemiştir. Ve bu tanzim ettiği hususların dışında her zaman soru sorulabileceğini söylememistir. Tüzük, soruyu, tahdidî ve tadâdî olarak düzenlemiştir. Bımlar arasında da genel görüşme sırasında soru sorulabileceği kaydı yoktur. Hattâ, yürürlük kazanmamış bulunan, geçen devrede yapılmış yeni içtüzük tasarısında da genel görüşme sırasında soru sorulacağı kaydı konmamıştır. Şimdikl tüzük de bu tahdidî ve tadadi haliyle yürürlüktedir. Hükümleri ihmal edilemez. Çünkü hükümleri, her seyden, hattA Anayasadan üstündür. Bu sebeple, «genel görüşme sonunda Bakana soru sorma hakkı olup olmadığı» konusu oya bile konamaz. O BİLİMSEL GÖRÜŞÜMÜZ: Yenl Anayasanm bütün müesseselerinl kapsayan, onlann işlemesinl mümkün kılan bir yeni tüzük yok. Eski tüzükte de, yeni Anayasanm bir yeni müessesesini (genel görüşmeyi) işletecek özel bir hüküm yok. Ama «genel görüşme» müessesesini de mutlaks isletmek zorundayız. O halde ne yapacağız? a önce eski tüzükte, bu yeni müessesenin tabiatına, mahiyetine, bunyesine, maksadma aykın düşmiyen hükümler aramr; bu yeni mücsseseyi, kendi tabiatına, mahiyetine, bunyesine, maksadma aykın düşmemek şartiyle işletebilecek hükümler olup olmadığı aramr. Böyle hükümler bulursak, bunları delâlet yoluyla bu yeni müesseseye de uy « • • • • ••• gulayıp, onun işlemesini saglarız. Ama tekrarhya• ••• !••• lım; delâlet yoluyla, mefhumu muhalifler yoluyla uygulayacağınuz bu hükümler, yeni müesseseyi, tabiatına, mahiyetine, bunyesine, maksadma aykın şekilde islemeye zorlamamak şartiyie.. aksl halde, bu yeni Anayasa müessesesi, işletiiememek söyle dursun, iptal edihniş, hattâ dejenere edihnis olur kl, bu, anayasa ihliU teşkil eder. ski içtüzugttn 111 ir.ci maddeal, delâlet ve mefhumu muhaliflîk yoluyla «genel görüş••• ••• me» ye uygulanamıyacak bir hükümdür. Çünkü, bu iii hüküm, «genel olarak soru müessesesini dttzenliyen ••• ••• bir prensıp hükmü» değildir. Ancak ve ancak «ka••• nun veya hütçe müzakeresi sırasında soru» mü • • • essesesini düzenleyen bir hükümdür. Onu, bu alanından çıkarıp, hiç de dngöremlyeceği genel görüşmeye uygularsak, bu, ayrıca, genel görüşme müessesesinin tabiatını, mahiyetini, bünyesini, ::ı: maksadım da bozacaktır. Çünkü, genel gSrüşmenin mahiyeti ve maksadı «hükümetin gerek belli bir meseledeki politikasma, gerek genel politikasına •••• •••• dahil fiilleri hakkmda bilji vermeye sevkederek bu fiilleri ve meydana getlrdifi meseleyl bütünşümulüyle mütalâa etmek» dir. «Bilgi verme tam» olmak zorundadır. Fiilln ve meydana gettrdiği meselenin tahlilî mütalâası tam» olmak zorundadır. Oysa ki, 111 inci maddeyi uygulayarak sorulan önlemek; «tam bilgi elde etmek», «tam bir tahlill mütalâa» ya ve «hükme» ulaşmayı imkânsn kılar. Yani, genel görüşmeyi, Ubiatından, mahiye••• •<•• tinden, bünyesinden, maksadından saptırır; ihlal eder. Bu sebeple, bu olayda, ancak ve ancak <kanun veya bütçe müzakeresindeki soru müessesesi• ni düzenliyen 111 inci maddeyi delâlet veya mef I a«a• • humu muhaliflik yoluyla uygulamak hukuksal olamaz. b Bu olmadığına göre, bu sefer, müessesenin mahiyetine ve maksadma uygun ge • ••• • ia* nel parlâmenter araçlan anyacağız. Şöyle ki: Ge aaia aaıa • ••• nel görüşmenin mahiyeti ve maksadım, yukanda • III gösterdik. Bundan da anlaşıhr ve kanun da açıkça gösterir ki, genel görüşme bir denetim müessesesidir. Tâ, tngiltere parlimantarizminden başlıyan bir İ:İ: •••a parlimantarizm kuralma göre, mmhalefet, denetim hakkımn icrası olarak her zaman, hükümete, bir meseleyi vazedebllir. Bir tartışma açümasım •••• • •a« • ••• istiyebilir. Bu takdlrde, hükümet de bundan kaçamaz, kaçmaz. Meselenin müzakereslni, tartışıhna•aaa sını kabul zorunda kalır. «Evet» veya «Hayır» sek•••• •••• linde de olsa, bu meseleye dair sorulara cevap ver • • • • mekten kaçamaz, kaçmaz. Meseleyi aydmlatır. Aksl aiaa *taa hareketi, muhaiefetin denetim hakkını sınırlama teşkil eder. •• •• jî Dağ doğura doğura N Fakat anlıyamıyoruz. Biz sadece «turizm, turizra» diye senelerdenberi yırtınıp duruyoruz. Ve, gelenden fazla, dışarıya turist yolluyoruz. Çogunluk öteye geçiyor yerinde bir K adıköyün orta birbir başka millî gureşçımizi milli güreşçımızın adarnı fo V Bir yıl daha bu hale getirdin», «vaktinde aıker çıkarma fırsatını sen kaçır r>ünyamıx bir sene daha ihti^ y a r l a d ı . Hepimiz gibi o da dın», «sen Johnson'un mektubunu oku da gör», «onnn okunma her tene bir yaş ihtiyarlıyor. Yalnız, biz her sene bir «semti sı lamanı değil» snçlamaları arasında, bir de baktık, pat diye, meçhul» a biraz daha yaklaşıyoruz. Onun için böyle bir mesele görüşmelere son verilivermis. yok. O, ihtiyarlıyor. îhtiyarlıyor Halbuki ne gfizelfimitlerekaptırmıstık kendlmizi. Hele bu ge ama, gene de, olduğu gibi ve olduğu sekild* kalıyor. nel gSrüsmeleri iki büyük partinin birden Istemiş olması, bu Ne oldu geçen ıcne içinde? ümitlerimizi bütün bütün kuv Hıç. Şöyle bir hesaplarsanız, bunvetlendirdiydi. Hepsi suya düştü. dan evvel «geçen «eneler» d« ne olduysa gene onlar oldu. Eğer, o da açık görfişmelerden bizlm bekledlğimiz gibi kararlar Bir kac «evdigimizi kaybettik. beklediyse, vanlan sonnçtan (soBuna mukabil birkaç sevdiğimlnuç da yok ya) şimdi en çok se zın çocuklan oldu. Bir kaç sevvinen adam, şüpbesiz, Kıbrıstagılimiz görünmez oldu. Buna muki papazdır. Hattt, işin bu sekle kabil birkaç yeniıi çıktı ortaya. dökülmesinden, tek sevinen o ol Birkaç arkadaşla kavga ettik. sa gerek. Buna mukabil, daha evvel kav*** galı olduğumuz blrkaçı ile barıştık. Birkaç okuyucumuz yazı tobüs rekabeti yüzunden) herkesm gözu onunde uç el tabanca i!e öldürmeğe kalktı. Yarahyı güçbeli Ölümden kurtardılar. Bizde bu «daima yanında bu lundurduğu tabancayı çekti, ve...» başhkh zabıta vak'aları «nezle oldu da aksırıyor» dere cesine tabil bir hal oldı. Adeta alıştık. Hiç yadırgamıyoruz. Ne demek cebinde tabanca tay.mak? Bir tarihte, ?imdi hangı mil letten olduğunu unuttuğıım, bir yabancı dost bana «bizim memlekette bu cinayetlerin epeyce önü alındı» demişti, ve anlatmıştı: «Bizd* bir kaatil hâkim huzuTuna çıkıp 'da «seviyordum, kıv kamyordum, bana yüz vermiyordu, başkaları ile düşüp knlkıyordu, kendime malik değildim» gibilerden konuşmaya başlayınca, hâkim sözünü keser ve «hakkımz var. Yerden göğe hakkımz var. Elbette öyle yapmalıydınız. Yalnız o ıırada üstünuzde o tabanca ne arıyordu?» diye sorar, ve yapıstınr en ağır cezayı». Türklyede de filâh taşıma yasağı vardır. Vardır ama cezası, devede kulak kabilinden, hafif bir şeydir. Onun için elaÇlu, dağ başında değil, sehir sokaklannda bile toplu tüfeklı dolaşıyor. Olmaz böyle şey: Meşhur 141 • 142 yl rahat bıraknjalı da Ceza Kanununun bu maddsini siddeüendirmeli. ı Bir münasibini bulmalı Sem Meçkul 1965.18». 1968.1969.13 larımıza kızdı. Buna mukabil bir kaç taneıi memnun oldu. Birkaçımızın çocuklan tınıfta kaldı. Buna mukabil birkaçımızınkiler, pek iyi derecelerle geçtiler. Birkaç ahbabımır hastalane^ı. Buna mukabil, zaten hasta olan, bırkaçı iyileşti. Bu hesabı uzatmaya lüzum yok. Hep biri ötekini yok ediyor. Hepimizin basında aynı şey, ve her sene aynı seyler. Göz yajlanmızla kahkahalarımız, üzün • tulerimizle sevinçlerimiz, felâketlerimizle saadetlerimiz, hayret verici bir ilâhl müvazene ile, birbirini kovaltyor. Ve, bütün bunlarla alay eder gibi, hiç değişmiyen dunyamız, işte, dün bir yaş daha ihtiyarladı. Hepinize iyi, daha doğrusu, yukarıki hesaba göre, müvazeneli seneler. *** Yoksa, neredeyse «Silâhlı Kuvvetler» deyince aklımıza, ordudan evvel, liviller gelecek! E İii! H: :: :: P iiü I !İ | ^ | emlekete bir solculuk kom** plekai ârız oldu. Bir türlü, yakamızı kurtarsmıyoruz. Bir takım insanlar ve sazeteler, rüyasında umacı görmüs çocuk gibi, Allahın günü ferytdı b»»ıyorlaf. Bir defa tolculuk dedıgimiz ıey (kslime olarak değil de, genel mânası ile, toplumculuk oiarak alınırsa) dünyanın her yerinde var. Bir bakıma dençbilir ki, bu günttn dünyası, krallıklar dahil, solcu (tekrar ediyorum: Topluracu) bir ortamda ilerlemektedir. Hattâ bizler bile, pek farkın» Varroadan, grev haklan, sendi kalar, işçi sigortaları, emekli aandıjı, toplu sözleşmeler, v daha birçoklan gibi kanunlar çıkararak, köşesinden, bucağından ve ister istemez, bu akımlarm tesirinıç girmişiz, dolayısiyle sosyal adaletı sağlayıcı tedbirlere gitmişizdir. Bunlann çeşitli memleketlerde, değişik dereceleri ve tatbik şekilleri de var. Onun için ikide bir, ve olur olmaz her vesileyle «solcu, solcu> diye bağırıp çığırmakta fayda yok. Onun yerine oturup, toplumculuğun hangi şekünin birim memlekete en uygun clacağını batıh demokrasiler gibi düşunmeli, bultnalı, ve yavaş yavaş tatbikına geçmeli. Üst tarafı bo« lâkırdı. *** TEŞEKKÜR Atl* büyüğUmüz, r&hatsiBMtı rüreslnde ymkm a'.ikalarmı gosteren Guraba Hasta. nul i n üncU Dahillye Kllnlgl. ntn dejerll hocaJarından Prof. Dr. tlhan Ulagay'a ve Müt. Dr. Mehmet Oran, Dr. Tuncay So. ymk re dlğer alâkalı doktor arkadf4lar»: candan lhtlmamlannı eslrgemeyen başta Leylâ Ongan ve Flllz Kılınç olmak üze. re Kızılay hemşlre talebelerly. le haıtabakıcı •• peraonıllne; 20 lî 965 tarlhlnde »efatını mü. taakıp büyüt acımıza katılan Te conaze merasiminde bulun»n. telefon t«lgrai, mektupla T« blscat gelerek kederlmlzl paylaşan, bllhassa Emayetas Fab rlka«ı İle tst. Unl. Çocuk Kllnlk. lert menBupUrına,, bütün akr»b» doct v* yakınlanmıza gazetemlz aracüığıyla teşekkür minnet T* sukranlanmızı blldlrlrla. KURDO&LU AİLC8İ ŞEVKET ŞİNASt KURDOĞLU'nun kınMimıııııııı •••••••••••••••••ı ••••••••••••••••• İsianbu! Tiirk İngiliz Kiiltür Derneği İngilizce Akşam Kurslan (tkinci Devre) 11 Ocak 1966 Salı Günü Nişantaı İngiliz Erkek Lisesinde başlaj'acaktu. (Englith High School for boys) Kayıtlar 3 ocak pazartesi ile 7 ocak cuma günleri arasında saat 17.00 19.30 Nişantaj İngiliz Erkek Lisesi (Hacı Emin Efendi Sokak. No: 52, Nisantu) Tel: 47 43 30 Kaynak hazır ama,. • spanya, 1965 yılında, turizm • kanalından tam bir milyar dolar kazanmış Bir milyar dolar bu. Lâf değil. Ispanyol bütçesinin ne kadar olduğunu bilmlyorunj ama, herhalde, pek Snemli bir kalemini teşkil eder. Peki, ne var bn tspanyada ki böylesine bir yekun getirmif tnristler? Daha doğrusu, bu îspanyada ne var da burada yok ki, biz hâlâ yüz elli binler, ikl yüz binlerle uğraşıyoruz? ICOPOO'matfiît ç/rkli . •aaasaaeaaaa [ • • «• • a • • •« • • lljjniljülllllljjiljijjlljljjjjjljlljljljijljjjjjgjjjjgjljlijjşjjjjjjjîliji Karada yüzme iii; gayretleri azetelerdeki tartışmalara, G savcıların kovuşturmalanna, açılan dâvalara, yasaklanan pi roo.ooo KONSERVE FABRİKASI cni thttnt 1En iyi dilcktcri ile J kutlar Reklimcılık 5352/95 VATAN Büyük Mevlîdi Şerif 8»bık Irak b»lc»nl»nnd»n, tda ruhuna lthaf olunm&k u. sere vefatımn 52 ncl günün< te•adüf eden 2.1.966 pazar günU f»ce«l teravüı namazjnı müu*kıp Tefvllclye Camll feritinâa memleketlmlzln kıymetu ebU Kur'an va MeTUdh&nlannduı halız Fabrt K»y», H. H. K&nl Karaca, H. H. Halll tbrahlm ÇanaJdulell, Hafız Azlz Bahrtyell, Hafız Pevzl Muır ve dlger kıymetU haiızlar tarafmdan oku. nacak Mevlldl Şerife dost. »kr»b» Te dln lurde;lerimlzln teş. rlfleri rlea olunur. Kııı: GeUl< Salb Berket (Cumhurlyet (0) DAVÛD PAŞA el HAYDARİ'nin yeılere, verilen hükümlere bak tıkça hep, yüzme bilmiyen adamın hikâytsi akhma gelıyor. O hikfiye, bizim, yüz yılı asan, siyasî tarihimizin hikâyeıi. Denlze girsene, demişler. Yüzme bilmiyorum ki... demiş. Bizim demokrasimic de tıpkısı bu: Yüzme bilmiyoruı diye deni Evveli, her türlüsüyle, gaaete rekifimından televizyon röportajcısına kadar her türlüsü ile, sıkı ve devamlı propaganda var. 3Iemlekette seyahat kolaylığı ve ucuzluğu var. Tozgaz topraksız yol var. En küçiik kasabaya kadar mütevazı, fakat temiz ve sıeak soğnk akar «uln oteller var, ve Hâh... Yanl bizde olmıyanlar. Bütün bunlann yapılması, coğn ötel sektör işi olacağına göre, devlete kaça mal olur? Kaça olnrsa ol sun, hiç şüphesiz, senede bir mil ' yar dolar getireoek böyle bir yatınm İçin değer. ze girmiyoruz. Uenize girmeyince de yüzmeyi öğrenemiyomz. Yüz yılı aşan siyasi hayatımı ORTA DOĞU TEKNIK Üniversitesi Rektörlüğünden Üniversitemiz Mlmarl Fakültestoe asistan ye ögretlm görevlisi aJınacaktır. 1 îsteklUerin tanm ekonomisl •» tanm plânlaması alanlannda Zlraat Pakülteal mezımu olmalan, tngllizc* bilmelerl sarttır. 2 Tftyin isleml (Orta Doğu Tetaüc Üniversitesi Akademik personele verüecek unvanlar ile görevlendinne sartlan ve usulü hakkında yönetmelik) geregince yapılacaktir. 3 tsteklilerin Personel Müdürlüğünden alacaklan müracaat fonraannı doldurarak müracaat tariol İçinde Personel Mtidürlüğüne lade etmeleri gerekmelrtedlr. Postadakl gecikmeler nazan dikkate alinmnz. 4 Son müracaat tarüü 10 Ocak 1966 pazartesl günü saat 17.00 ye kadar olup, imtihan 17 Ocak 1966 pazartesl günü saat 10.00 da Mimarhk Pakültesinde yapılacaktir. 5 Bu hususta fazla bügi almak istiyenlerin ügüi Pakült« Dekanlılt ve BölUm Başkanhğma müracaat etmeleri. (Bastn 24434 A. 15662/79) Sevgili kardeşimiz, L1DI ŞERIF famt dlrayet T» m&haretlyl* hast»llğımı kıaa zamanda tef. hls edip başarüı bir «mellyatl» benl «ıhhat« k»TUşturan Cerrahpaça Hast&ned Ürolojl K1U nlgl jefl uyın Prof. Dr. TEŞEKKÜR MELAHAT SÜKKERİ Cumhuriyet en dertn minnet Te teşeklcürlterlml sunarım. Bu arada smell. yatımda bulunan narkozitör Dr. Vahlde Erdoğan'a, bastalığım müddetlnce yakın çefkat ve alâkasını gördüğüm Dr. Mukadder Dağada'ya ve yardımlannı eslrgemeyen Kllnl^ln dlğer » y m doktorlann» ve penoneUnc teaekkürU borç bllirlm. HASAN ODABAŞI tcumüurlj». GIYAS KORKUT'a nin Allah'ın rahmetine kavuştuğu 40 mcı gününe rastlıyan C Ocak 966 pazartesi günü (yarın) ikindi namazını mütaakıp Şisli Camiinde, Hafız Nusret Yejilçay'ın idaresinde, okunacak Mevlidi Şerife bütün akraba, dost ve din kardeşlerimizin teşriflerini rica ederiz. Şivezat ve Hamdi KERMAN PEŞÎN 800.000 Lira İle tradı senevi 120.000 kontrata bağlanmış, han veya apt. alınacak. ANADOLEMLÂK 22 74 74 SİZİ HUZURA KAVUŞTURUR ! Boş yere ıstırap çekmeyiniz OPON, baş, diş, adale, lumbago, romatizma ve siniı ağrılannı teskin eder. OPON, günde 6 tablete kadar ahnabilir Yeni Ajans 121y69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle