29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHİFE tKf IS Ocak 1966 CUMHURÎYBT VER6İ KAÇAKÇILIGI ve SERVET BEYANI Hilmi ÖZGEN • urdumuzda çok geniş çapta vergi kaçırıldığı bütün yetkililer tarafından bilinen ve açıklanan bir gerçek olduğu halde son zamanlarda vergi reform komisyonunda çoğunluğu teşkil eden Ticaret ve Sanayi Odalan temsilcileri bu kaçakçılığı önleyecek en sağlam kontrol mekanizması olan «Servet Beyanı» nm kaldırılması yolunda sürekli çabalar sarfetmişler ve bu husustaki arzularmı yeni Hükumet programına koydurmaya muvaffak olmuşlardır. Saym Maliye Bakanı «Servet Beyanı» nm kaldırılmasıyla aksayacak olan vergi kontrol sisteminin yeni ve modern usullerle takviye edileceğini ve «Vergi Reform Komisyonu» na bu yönde talimat verildiğini gazetecilere bildirmiş olup «Servet Beyanı» nm kaldınlmasiyle bunun yerini alacak olan kontrol tedbirlerinin bu aksaklığı gideremiyeceği hususundaki inançlarımızı muhafaza etmekteyiz. Bu inancımızm nedenlerini açıklayarak «Maliyeye zarar gösteren» firmaların servet beyanmda bulunmalannın gerekliliğini isbatlamaya çalışacağız. ci öldüren yiğit bir Amerikalıdan daha ağır oeza görmektedir. dalar Birliği temsilcileriyle Liberal Ekonomi sözcüleri bu sistemin mahzurlan olarak servet beyanının doğuracağı ekonomik ve pisikolojik sakıncalan ileri sürmektedirler. «Para ile imânın kımde olduğu bilinmez» ata sözüne sıkı sıkıya bağlanan iş adamlanmız servetlerinin Maliye memurlannca bilinmesinden o derece rahatsızlık duymaktadırlar ki, vergi kaçırmak kasdiyle olrnasa bile bazı vatandaşlannuzm varlıklanm saklayacaklan kanısındadırlar. Bize öyle geliyor ki servet beyanından asıl kaçınanlar gerçekten varlıkb olan kimselerden ziyade, varlıklı görünerek kaptı kaçtı işler çeviren ve çevresindekileri aldatan kişilerdir. İki yü önce tzmir'de bir bankanın kredi hesaplanru incelediğimiz Birada görmüşüzdür ki, Maliyeye üç yıldanberi zarar gösteren bir firmanm bu küçük bankada yarım milyon lirayı aşan ticarî kredisi işlemekte ve bankaya verdiği özel bir bilânçoda durumunu gayet parlak göstermektedir. Bu vatandaş ya hakikaten zarar etmekte ve fakat bankadan kredi alabilmek için durumunu parlak göstermektedir veya kâr ettiği halde vergi ödememek için türlü dolaplar çevirerek Hazineye zarar göstermektedir. Her iki halde de karışık bir durumda bulunan bu vatandaş elbetteki «servet beyanı» na taraftar olmayacak ve gittikçe erimesi lâzım pelen sermayesini maskeleyebilmek için karardık dorumunun devamını isteyecektir. Esasen vergilerin ve net gelirlerin İlâm bir kanunla kabul edilip bütün gazetelerde varlıklı kişilerin isimleri sayfa sayfa ilân edildikten sonra bu kazançlann dayanağı olan maddî varbklarm «Maliye memurlarmca çok gizli tutulmak şartiyle» bildirilmesinde de psikolojik bir sakmca olmaması lâzımgeldiği kanısındayız. TÜRKYÜNAN • aaa • ••• Savunma politikası da.. önce Millî Birlik Senatörü Ahmet îıldız'm Senato kürsüsünden söylediği şu sözleri birlikte okuyalım. Demiştir ki Yıldıı : « Bütun kuvvetlerimizın NATO emrine verilmesi hatalıydı. Bütün sırlarımızı bize düşmanlık gösteren Yunanistana verdik. Buna engel olmak istejen generaller, bu arada zamanın Genel Kurmay Başkanı Zekâi Okan tasfiye edıldi. Artık memleket için hiçbir sır kalmadı. İzmırdeki NATO Karargâhmda görevli bir Yunan subayı Türkiye hakkmda, diğer kıt'adaki bir Türk subayından daha fazla bilgi sahibıdir.» Biz bu acı sözlere yetkili askerlerden duyduğumuz daha acı gerçekleri de katalım : Bugün bir Amerikan çavuşuna Türkiye savunması hakkmda bir Türk albayından veya generalinden daha fazla güvenle memleketin sırlan emanet ediliyor. Şimdi biliyoruz ki, bu sözlerimiz de tepkiyle karşılanacaktır. Ama birkaç yıl önce tepkiyle karşılanmış nice sözlerimizin bugün itiraz edilmez gerçekler olarak tartışıldıgını hatırlatmak nezaketsizliğini şu anda göstennek zorundayız. Biz iktisadi kalkınmamızı Amerikaya, Amerikan Yardım Teşkilâtına ve îardım Konsorsiyumuna emanet ettiğimiz gibi ne yazık ki millî savunmamızı da yalnız ve yalnız Amerikaya emanet etmişiz. Oysa böyle bir millî savunma politikası Atatürk Türkiyesinin gerçeklerine taban tabana zıttır. Şöyle ki : 1 Türkiyenin güvenliÇi yüzünden girişmek zorand» kaldığımıx bir savaşın bir NATO savaşı olup olmıyacağı belli değildir. Bu konuda karar verecek olanlar başkalandır. 2 Türkiye güvenligi ve korunması sadece NATO şartlan İçinde hesaplanmıştır. Bunun en açık delilj bütün birliklerimizin NATO emrine verilmiş olmasıdır. > Biz istediğimiz zaman NATO'dan birliklerimizi çekebiliriz.. demek hiçbir şey söylemek değildir. Bir NATO savaşına göre h«zırlanmıs ordu ile salt bir millî savas için hazırlanmış ordu srasında gerek donatım, gerek yetişme bakımından büyük farklar vardır. 3 Türkiye eğer Atatürk Türkiyesinin milli savunm» politikasında yürümek istiyorsa Atatürkün savaş ve barıs anlayışını iyice incelemek gerekir. Senatör Ahmet Yıldız'ın yukandaki sözlerinin temel ilkelerini Atatürk, Osmanlı tmparatorluğunun son günlerinde ortaya koymustur. Atatürk, Osmanlı Ordusunun Alman kumandanlar ve uzmanlar eline verilmesine karşıydı. Bu durumun haysiyet kıncı olduğunu açıkca söylemiştir. 4 Türkiye gibi bir ülkenin elindekl en büyük askert koz, ne atom bombası olabilir, ne son model zırhlılar, ne de büyük bir devlet tarafından vatan topraklanna yerleştirilmis dev radarlar... Atnerika Cumhurbaşkanı Yardımcısı Humphrey'nin Amerikalı subaylara yaptıçı bir konuşmada söylediği gibi, barutun icadından sonra en büyük keşif millî kurtuluş savaçıdır. Bir milletin tecavüze karsı topyekun ayaklanması kendi koşullan içinde bambaşka bir savaş sistemi ve ruhu yaratmaktadır. Bu sistem ve bu rnh, NATO sistemi ile birbirine tüm aykınlıklar göstermektedir. Türk toplumu karsılıklı radar üsleri. rampalar ve atom silâhlariyle çalışmaya sirmis olanlann çatışma alanından çıkanlmalıdır. 5 Biz Stalin'in Boğazlar üstündeki taleplerine hayır dediğimiz zaman ne NATO vardı, ne CF.NTO, ve ne de üçüncü Dünya... Stalin'i dnrduran NATO değildir. 6 Bugünkü NATO savunma sisteminin Tflrk Iktisadiyatına vurduğn yük, Türk toplumunun kaldıracağı bir yük değildir. Bu ağırlığa karşılık yapılan yardım çok yetersizdir. Türk Silâhlı Kuvvetleri hiçbir zaman NATO standartlanna yükseltilmemiştir. NATO içindeyiz, ama üstelik ordumuz NATO kosullanna da intibak ettirilmemistir. 7 C.H.P. Milletvekili Emekll Kurmay Mustafa Ok Meclis kürsüsünden söyle konusmuştur : « NATO ve Amerika bütün tahriklerini bizim alandan yapmamahdır. Kıraldan çok kıralcı olmakta ve herhalde Rusyayı güneyden devamlı tahrikte millî menfaat yoktıır.» Türkiveyi bir tabrik ve tecavüz rampası halinden çıkarmak Türk milletinin güvenliğini saîlamak Için bir millî görev olmnştur. 8 Türkiye bütün Ortadoğuyu atom silâhlanndan tecrit etmek için gerekli politikayı benimsemelidir. • Türk dış politikası gözden geçirilirken ister istemez Türk milli savunma politikasını da gözden geçirmek zorundayiz. Amerikayla ikili anlasmalar millî çıkarlarımıza göre incelenmelidir. NATO meselesi. biz zaten istesek de istemesek de önümüze gelecektir. Bir dSnüm nokfasındayız ve hazırlıklı olmamız gerekmektedir. BürSn bnnlara rağmen millî savunma hcsaplannı yaparken uçaklann ve harb gemilerinin fiyatlanna bakarak politika düzenIemek istiven politikacılar bulundnğunu da biliyoruz. Ancak nnutmıyalım ki, özel otomobillerin, yolcn gemilerinin ve yolcu uçaklarının fivatları da pahalıdır. Silâhlanmanın ağababaları, yeryüzünde savas gerilimi yüriisün de banka cüzdanlan palazlansın diye bakmaktadırlar. Onlar her zaman silâhlannı satıp fataralarını keseceklerdir. Basımızı ellerimiz arasına alıp, aldığımızı ve verdiğimizi gerçekci olarak dıisünmeliviz. Efter çerçekci olur VP avaklanmızı va tan toprakların.i h?snrak dnsitnürsck NATO hesaplarının çok daha başka biçimde ödendiğini anlıvacağız. 1 ILIŞKİLERİ ••:• O TÜRK YUNAN ilişkilerinin tarihçesi Suphi KARAMAN ıbns sorununun aldığı seyir dolayısiyle, tarihimızin çetin ve belki de beklenmedik olay ve ıstıraplarla dolu olacak bir dö nemine girmiş bulunuyoruz. îstanbul'un işgal edildiği mütareke senelerinin acı günlerini yaşa yanlar veya sonradan öğrenenlerin bildikleri gibi, dünya politikasında ve kamu oyunda, yine yalnız kalmanın bunalımı içerisindeyiz. Ehli salibin bize karşı davranışları lle, medeniyetin, tek dişi kalmış canavar biçiminde görüneceğinin endişesi içerisine girdik. Ve daha »cısı; Suriye cephesinde ordularımıza arkadan sal dıran, hastanelerimizi basan eski emperyalist uşaklanndan bazılarını, bugün, Bkrleşmi? Milletlere gidilmeden önce dâvamızı arkadan hançerleme oyunlanna önderlik etme gayreti içerisinde gö rüyoruz. Atatürk'ün zaferle ve çanla ku rulmuş Cumhuriyetinin, mill! devletinden, haysiyetli, çahsiyetli ve şerefli dış politikasmdan bu noktaya nasıl geldik. nasıl getiriîdik, kimler getirdi? Bunu bilmek çok lüzumludur. Gelecek için temennimiz tarihten ibret almasını bilen kuşaklann memleket yönetiminde sorum luluk alabilmeleridir. Eğer yakın mazideki yöneticiler de tarih bilen, ondan ibret alabilen kimseler olsalardı tarihin bu tekerrürüne şahit olmayacaktık. Fakat bugün için başhca konu, dı? politikamızı bugünkü çıkmazları ile bu noktaya getiren sorumlulan aramak değildir. Bu arama ve araştınna işini tarihin yüce yargısına bırakmak lâzımdır. Geçmi? politikada sorumlu aramak, meseleyi sen ben kavgasına, küçük kişilik çekişmesine, par ti mücadelesi ve iç tartışmaya dökmek dâvaya çözüm olmayacak aksine, ona daha çok zarar verecektir. K başlarımızın dikildiğini görüyoruz. Biz orada Bizans'ın boruk ahlâkınm, hilekâr politikasınm, saray lanmıza, şehzadelerimize sokulmak istenen aşağılık hislerinüı, Mora'da, Girit'te, İzmlr kordonunda ve nihayet Kıbnsta Türk ve müslüman halka yapılan zulümlerin mihcnk taşında bayalığın derecesini görüyor ve nefret ediyoruz. Beyanın faydalan •r y ygulamakta olduğumuz gelir vergisi kanua \~J nıına göre vergi ödeyicilerinin Maliyeye büdirdikleri «net gelir» leri denetleme bakımından en sağlam kontrol aracı «Servet Beyanı» olup bilhassa zarar gösteren firmalann «Gider beyanı» surethle bildirdikleri özel masrafların anormal yüksekliği bu beyannamelerin gerçek duruma uymadığı konusunda önemli bir ip ucu teşkil etmektedir. Arka arkaya birkaç yıl zarar gösteren ve «Gider beyanı» ndaki özel masraflara göre firmasınm zararlı durumiyle orantılı bir hayat sürmediği anlaşılan bir mükellcfin durumu hesap uzmanlarmca şüpheli görülerek «Secvet beyannamesi» incelenecek ve sermayesi gittıkçe erimekte olan firma sahibinin bu israflı yaşantısının izahı istenecektir. Ticarî münasebetlerin büyük bir kısmının naylon faturalarla cereyan ettiği bilinen piyasamızda herhangi bir firmamn hakiki ciro miktarım öğrenmek ve bu yoldan gayri sâfi gelir takdirine gitmek çok müşkül olduğundan bu şartlar içinde en sağlam kontrol mekanizması «Servet beyanı» na dayanmaktadır. İş adamlarımızın ve onlann temsilcileri olan Odalar Birliğinin bütün telâşı bu yüzden olup Hazine yaranna ve fakat iş adamları zararına en küçük bir davranıştan çekinen Birlik idarecileri yıllardanberi bu konuda direnmektedirler. aldı ki bu kanun Odalar Birliği temsilcilerinin iddialan hilâfma yalnız yurdumuzda uygulanmakta olmayıp aym temsilcilerin orta yolcu sosyalizme örnek olarak ileri sürdükleri İskandinav memleketleriyle İngiltere'de ve Liberalizmin önderi olan Birleşik Amerika'da da uygulanmaktadır. Yine bu temsilciler unutmaktadırlar ki, orta yolcu sosyalizmin örneği olan Iskandinav memleketlerinde bir de «Servet vergisi» mevcut olup Marksist ilkelere dayandığını iddia ettikleri Türkiye İşçi Partisi programında bile bu kadar ileri gidilmemiştir. LJberaiizm sözcülerinin hayran olduklan Amerika Birleşik Devletlerinde öyle sıkı bir vergi kontrolu tesis edflmiştlr ki, C.İ.A. AjanUrıodan sonra en becerikli «Çester» ler malî polis teşkilâtında kullanılmakta ve Hazineden 500 dolarük vergi kaçıran bir vatandas ülküsü uğruna üç zen Malazgirften Bizans'a T Ekonomik sakıncalor ine bu «servet Y beyanı» sözcülerin iddialanna göre kaçınılabir takım servetlerin gizli kalmasına ve ekonomik alanlarda yatırımlardan rak sermayenin kısır ve verimsiz olmasına yol açacaktır. Halbuki sermaye piyasasmın çok verimli olduğu ve faiz oranlarının normalin üstünde bulunduğu az gelişmiş ülkelerde böyle bir düşünce ile parasmı kullanmayacak kadar dar düşünceli bir iş adamı tasavvur edilemez. Kaldı ki yeni seçimlerle iktidara gelen Adalet Partisi, liberal ve özel sektörcü bir anlayışın savunucusu olduğu balde büyük bir çoğunluğun oyıınu kazandığına göre önümüzdeki yıllarda servet aleyhine tedbirler alması ve kamu sektörüne öncülük tanıması söz konusu olamaz. •••• • maı • ••• *••• «••a ••:•:: ıtll •••• •a» !••• !>•• K Sonuç Yukarda açıkladığımız sebepler Gelir Vergisi Kanununun uygulanmasında «Servet Beyanı» sisteminin ne derece önemli bir rolü olduğunu göstermektedir. Bunun yerine konacak her türlii kontrol sisteminin başanlı olmıyacağı kanısındayız. Bu sistemin mutlaka kaldınlarak varlıklı vatandaşların huzura kavuşturulması isteniyorsa bu husustaki kanuna bir madde konularak «Gelir vergisi beyannamelerinde son üç yıl içinde zarar göstere» veya işletmeye y»tırdığı döner sennayenin yüzde onundan daha az kâr eden » firmalarm otomatik olarak servet beyamna tâbi tutulmaları lâzımgeldiği mutalâasındayız, •••• • ••• arih sahnesinde Türk . Yunan ilişkilerl XI nci yüzyılın ortalarmda başlamıştır. Büyük Selçuklu devletinin gittikçe artan tarih potansiyeli, Türkleri, islâm âleminin korayucu büyük gücü olarak Ortadoğu sahnesine çekmiştir. Malazgirt raferi, Bizans'm doğuda yıkılışmm tarihçe tesçil edilen dönüm noktasıdır. Hıristiyanlığın doğuya karşı 200 yü devam eden Haçlı seferleri her şeyi yakıp yıkarak, Bizans'ı ve Ayasofya'yı tahrip ve yağma ederek icra edilirken Türklerin Batıya ya yılışi medeniyetin ve adaletin tesisini sağlıyordu. O zaman Bizanstaki Ortodoks liderleri «Ayasofya'da Katoliklerin serpuşunu görmektense Türklerin kavuğuno gör meyi tercih ederiz» diyorlardı. Neticede 1453 de medeniyet ve adalet Bizans'a hâkim oldu. Türklerin büyük dinî toleransı, Ortodoks kilisesine ve Hıristiyan ahaliye dini serbestliklerini tanıdı. Orta çağ tarihinde bu ömek hiçbir yerde görülmemiştir. Ömeğin aym çağlarda Endülüs'te de Anadolundakine benzer başka bir tarih olayı gelişiyordu. Bu sonuncusunda bü yük Endülüs medeniyeti ve Arap, îslâm halkı o derece yok ediliyordu ki, Iberik yarımadasında işgal tamamlandığı vakit bu varlık lardan eser kalmamıştı. Oysa Anadolu'da ve Bizans'ta Hıristiyan halk Müslümanlarla bir arada daha beş asır yanyana yaşıyacaklardı. Osmanlı devletinin yükselme devrinde, kudretli olduğu bütün dönemlerinde Bizans artışı Hıristiyan unsurlann bir mesele teşkil etHği görülrnemiştir; ' " TABtt SENATÖR mamış olmakla beraber, eski Grek medeniyetinin Avnıpa'da eskiden beri uyandurdığı hayranlıktan ötürü. 1S21 de başlıyan Mora isyanı, Yunan istiklâl harekerl, Batılılar tarafından sempati ile karsılanmış ve teşvik görmüştür. 1814 te Atina'da kurulan ve başlangıçta edebi bir mahiyette olan Heteria Filâmuson derneği Osmanlı devletine karşı ayaklanmayi gaye edinen siyasî gizli ilk teşekkül olarak faaliyete girişti. Bunu gizli Erniki Heteria cemiyetinin faallyeri izledi. 1821 de Fenerli bir Rura olan Aleksandr İpsilânti'nin Rusyadan destek görerek Eflâk ve Buğdan'daki isyanma paralel olarak, kardeşi Dimitri İpsilânti de Moraya çıkarak Rumları ayaklandırdı. Fenerli Rumlann ve özellikle Fener Runı kilisesl Patriği IV ncü Gregoros'un bu ayaklanmada oynadıklan rol önemlidir. îsyan ilk zamanlarda bastınlnuş olmakla beraber olaylar büyük Avrupa devletlerinin ve Rus'larm devamlı ilgilerini çekmiş, Osmanlı Rus savaşlarına yol açmıştır Inçiliz, Fransız ve Rusların Yunanistan istiklâli lehine anlaşmalarır.ı Navarin deniz felâketi, 1828 Osmanlı Rus savaşı ve 1830 Yunan istiklâl hareketi izlemiştir. 1S66 yılından itibaren Girit meselesi başlamış ve 1866 1897 Girit ayaklanmalannda da Yunanistan yine büyük A\rupa devletlerinin yardımlannı görmüştür. 1S97 de Türk Yunan savaşındaki ağır ye nilpri'erine rağmen büyük devietlerin müdahalesi ile Yunanistan hiç bir kayba uğramadan savaşa son verilmiştir. Balkan savaşlan ilk defa olarak Megalo İdea'cı Yunanlıları, Türklerden başka olarak, Balkanlarda Bulgar, Sırp ve Arnavutlarla da karşı karşıya getirdi. Bu tarihten pek az önce 1909 da iktidara geçen Elefterios Venizelos'la birlikte Yunan dış politikasında önemli değişiklikler görülür. Ege denizinin tam ortasındaki Skiros adasını Elenizmin coğrafî merkezi sayan Venizelos'un büyük Yunanistan hayali ilk meyvesini Balkan savaşı sonunda topladı. Savaşın bitiminde toprakları bir aıisli arttı, Fakat Bah Trakya için Bulgarlarla, Büyük Makedonya için Bulgarlar ve Sırplarla, Kuzey Eplr için de Amavutlarla anlaşmazlık haline düştü. Hattâ savaşmak zorunda kaldı. Bu noktalarda bugün bile Yunanistan bu milletlerle bir hendikap içerisindedir. aaaa nn ana VEREMUURE T :::: İS VERİIHEIİ Mi ? ürkiyemizin en önemli mediko • sosyal problemi olan ve ortalama bir rakamla 750.000 memlcket evlâdına bulaşmış bulunan veremle savaşta, tedavi edilerek iyUeşmiş olanlarla hastalıkları eskimiş bulunanlann topluma yararlı kişiler haline getirilmeleri konusu verem savaşı dâvamızın başta gelen mevzularmdan biridir. Nitekim, 32 milyona yakın nüfusumuzun ortalama bir rakamla °o 2,5 nun tüberküloz sebebiyle çalışamaması millî servet ve gücümüzde 2 milyar 250 milyon liralık bir zarara sebep olacağı gibi bu gibilerin bakımı ekonomik açıdan daha da büyük kayıplarla karşüaşmamızı icabettirmektedir. Böylesine ehemmiyetli bir konunun halledilmesi, iş verme kriterlerine öncelik tanınması ve tüberkülozdan iyileşmiş olanlann sakatlıklan ile bağdaşabüecek iş koUaruıda eğitilmeleri (rehabilitasyon Esenİendirme) sayesinde mümkün olabilmektedir. enel olarak iyi olmuş veremlilerde ideal olan eski işlerine dönme şansıdır. Ancak, çalışma güçlerini muhafaza ettikleri halde verem mikrobu çıkaranlarda hastalığın başkalanna bulaşması ihtimali gözönünde tutularak belirli şartlar altında çalışma imkânları da düşünülmelidir. İleri garp memleketlerinde bu konu etraflı bir şekilde ele alınmış bulunmaktadır. Meselâ İngilterede (Papworth ve Prestonhal gibi) bu maksatla kurulmuş tesislerde basil çıkaran ve fakat çalışma gücünü kaybetmemiş olan hastalar matbaacılık, dokuma işleri ve benzeri gibi iş kollannda hekim kontrolunda çalışmaktadırlar. İngiliz deniz kuvvetlerinin matbaa işlerinin büyük bir kısmı bu tesislerde başarılmaktadır. Aym mevzuu memleketimiz'için de düsünmek zamanı gehniş bulunmaktadır. Bu gibiler için bilhassa hastalığı bulaştırma tehlikesi çok olan gıda sanayii ile küçük çocuklarm bulunduklan yerler, tabiatiyle istisna teşkil eder. Bunun haricindeki iş yerlerinde bu gibi hastalar mutlak bir hekim kontrolunda aym zamanda ilâçları da verilerek ve etraflanna zararlı olmalarmı önliyecek her türlü koruma tedbirleri de alınmak surctiyle hem meşçul edilerek hastalıklanm unutmak ve hem de sınırlı olan enerjileri Heybeliada Sanatoryomu Başhekimi değerlendirilmek suretiyle çalıştınlabileceklerdir. Yurdumuzda bu amaçla kurulmuş ve işliyen belirli sayıda bazı merkezler bulunmaktadır. Meselâ Ankarada Atatürk Sanatoryumunda bu gibi hastalar akvaryum, resim, el işleri, oymacıük ve benzeri gibi iş koUarında verimli bir şekilde çalışabilmektedirler. Keza Eskişehir Göğüs Hastauklan Hastahanesinde de bu gibi hastalar, tabelâcılık ve resim işlerinde emeklerini değerlendirmektedirler. Sosyal Sigortalar Kurumu memleketimizde çok geniş bir kadroyu içine alabilecek olan bu konuyu ele almış ve hazırlanmakta olan bir tüzükle bu faaliyete geçmiştir. •^•eremden tedavi edilerek mikropsuz hale ge• lenlerin fotoğrafçılık, daktilo, saat tamirciliği, radyo tamirciliği ve benzeri gibi az yorucu ve çok az bir sermayeye ihtiyaç gösteren branşlarda hayatlarını kazanır kişiler haline getirilmeleri konusu evvelkilere nazaran daba kolaylıkla başarılabilmektedir. Memleketimizde bu amaçla kurulmuş Heybeliada sanatoryumu ve Yedikule Göğüs Hastauklan Hastahanelerindeki esenlendirme merkezleri bu tip rehabilitasyon çalışmalarına sahne olmaktadırlar. Bu arada verem savaşı derneklerinin başardıklan gündüzlü esenlendirme merkezlerine değinmeyi lüzumlu bulmaktayım. İstanbul Verem Savaşı Derneğinin Şişlide bu amaçla kurduğu.ve çalıştırdığı merkezde hastahk geçirmis kız ve bayanlar sabahleyin bu merkeze gelmekte. öğle yemeklerinj parasız olarak yemekte, dikiş nakış ve biçld işlerinde hekim ve sosyal hemşirelerin kontrolunda çalışmaktadırlar. Vaptıklan işlerin satışından da bir miktar para almakta ve iki sene sonunda kendilerine bir de dikiş makinesi verilerek merkezi terketmekte ve hayatlarmı kazanır kişilerin mutluluğuna kavuşmaktadırlar. ukanda örneklerini saydığım eğitim merkezlerimizin çok az olan adetlerini arttırmak suretiyle başanlı bir verem savaşı yapabileceğimize önemle işaret etmeyi Verem Savaşı Haftası raünasebetiyle lüzumlu bnlduk. ::: aaaı Dr. Zülfü S. OZGEN G ıbns konusunda, kamu oyunu bugün birinci derecede il gilendiren husus; Birleşmiş Milletlerde alınan son karar kar şısında milletçe ne düşündüğümü zün ortaya konulması, milH men faatlerimizin kournması yolunda hükumetin yetkilerle teçhiz edilmesi ve özellikle gelecek gün lere daha hazırlıklı olabilmek için dıs politikamızın tüm gözden geçirilmesidir. Çünkü hepimiz iyice bilmeliyiz ki, Birleşmiş Milletlerdeki bu ağır yenilgiye 1955 lerden, Bandung konferansmda emperyalist politika görüşüne uşaklık eden tutumumuzdan, Birlesmis Milletlerde Cezayir için ters davranışımızdan, XX inci yüz yılda hürriyet ve istiklâl mücadelesinde açtığımız yolda bizi izleyen mazlum milletlere karşı gösterdiğimiz anlayışsızhktan ötürü gelmis bulunuyoruz. Gelecek günleri bugünden çok daha önemli görüyoruz. Kıbrıs sorunun da siyasî ve hukukî bir yenilgi gelecek günlerin ufuklarmı daha çok karartacaktır. Bugünün sorunu gibi görünen Kıbns, yann, başka sorunlann baslangıcı sayılacak bir istidat taşımaktadır. Bi ze göre Kıbrıs sorunu ve buna ilişkin dış politika davramşımızın asıl önemli yönü budur. Yann ne olaeaktır? Kıbnstan sonra yann neler olabilecektir?. K Mora isyanından Balkan savaşına akat gerileme devrinde yabancı büyük devletlerle temasa başlıyan Ortodoks kiliselerinin politik ve fesat yuvalan haline geldiğinl görüyoruz. Devletin aley , hinde her türlü fesat bu yuvalarda hazırlanmış, iç ihanetler ve isyanlar olarak ortaya konulmuştur. Yunan milletinin Milâttan önceki Yunanlılarla ırk ve medeniyet bakımınadn önemli benzerlikleri kal F YARIN : Yunan Emperyalizmi ve Anadolu'da Yunan vahşeti ŞİMDI KARŞINIZDA YEPYENÎ BİR TANCA ERFAHRENER KAUFMANN ca. 2838 Jahre alt, von Vertretungsgesellschaft bedeutender deutscher Chemiefirma in İstanbul für Innen und Aussendienst gesucht. Bedingungen: Berufspraxis im Vertrieb von Industrieerzeugnissen, möglichst Chemie oder venvandte Branchen, gute deutsche Sprachkenntnisse, abgeleisteter Militaerdienst. Nach Probe und Einarbeitungszeit hat Bewerber bei Eignung und überdurchschnittlichen Leistungen Aussicht auf ausbaufaehige Lebensstellung. Bewerbungen in deutscher oder türkischer Sprache mit genauer Beschreibung der bisherigen Taetigkeit und Photo an Karaköy, Tfinel Cad. No. 36 Atksn Han Kat S ÎSTANBUL (îlftnahk: 143/451) Reklâmalık 66/439 :::: NOT: Gazetemize gönderilen yazıiar yayınlansın veya yayınlanmasm iade edilmez. ::::::::::::::::::::::::"::::::::::::::::::::;::::::::::::::::::::::::::;;:; •••>>• •aaaiBaa«aBBBaaı**""*"*>Eiıa>>*a«ı«BPBBBaa a , ğğâ,ğ, Jğ2ı B aBaflaBaaaB aaa > 8 • •»•••••^••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••İlliiltîllllîll aaıa • ••• Ticaret Bakaiilığmılam 7397 sayılı Sigorta Şirketlerinin Murakabesi HakkındaH Kanun hükümleri uyarmca, Türkiye dahüinde Hayat S'gorta branşında çaljşmak üzere Ruhsatname almış bulunan ve büâhere Bakanhğımıza müracaatla Türkiyedeki muamelâtım tasfiye edeceğini bildirip, aynı kanunun ügili hükümleri mucibince gerekli ilânları yaptıran İstanbul Bahçekapı Cermanya Han No: 34 mukim «Lö Feniks Espanyol Hayat Sigorta Şirketi» Bakanhğımıza îerekli belgeleri tevdi ederek müracaatla, tasfiye !şlemlerinin tekemmül ettırilmesi için, Merkezi Istanbulda »latada Bankalar caddesi Ünyon Handa kâin İttihadı Millî Tüılc Ano: 'm Sigorta Şirketini Tasfiye memunı olarak tâyin ettiğini bildirmiştir. Keyfiyet ilân olunur. (Basın 168/443) MEVLİD Kıymetli eşim, Em. Dz. Alb. ŞEKtP ALTINTUĞ'un vefatının 40'ıncı gününe rastlayan 14.1.1966 cuma günü Levent Camii Serlfinde öğle namazını mutaalcıp okunacak Mevlidi Şertfe akraba, dost ve arzu eden dln kardeşlerimizin teşriflerlnl rlca ederlm. Ejl: HaHee ALTTNTUĞ (Cumhuriyct 132) irleşmiş Mületlerin Kıbnsla ilgili son toplanülanndan birinde Dışişleri Bakanımızın «Enosisten vazgeçin, taksimden vazgeçelim» beyamna karşı Yunan Dışişleri Bakanı Çirimokos'un «Enosisten nasıl vazgeçeriz, tarihin akışı durdunılamaz» diye ver diği cevabı duymıyan kalmadı. Çirimokos'un bu beyanı karşısında Dışişleri Bakanımızın o anda ne düşündüğünü ve ne cevap verdığini bilemiyoruz. «Tarihin akışı durdurulamaz» sözü düşüncelerimizi eski hatıralara, tarihin derin liklerine doğru hüzünle götürdü. Hüzünle diyoruz. Çünkü ne dün, ne de bugün Çirimokos'un mensup olduğu toplulufun cürmü, onun bize böyle hitap etmesine yeter değildi. Kıbnsın elden gıîme^ı ih timalinden çok onun hitabı kahredici bir zehirli ok gibi göründü bize. Yakın tarihlerde, büyük dev letlerin şımarttığı Yunanlı zaman zaman bize karşı çizmenin üstüne taşarak davranışlarda bulunmuş, fakat her defasında boyunun ölçüsünü almıştır. Ona, tarihin akışınm Malazgirt'ten başlayıp Sakarya'dan ve Dumlupınardan seçtiğini hatırlarmak lâzımdır. Ona Dumlupmar'da gömülen Elcnizm'in mezar trşuıda Megalo İdea yazıldığmı söylemek lâztmdır. Tarihin akışı içerisinde, fesat yuvası Fener Patrikhanes'nîn Aynaroz'a sürüleceğinin mevcut olduğunn da belirrmek lâzundır. Biz Türkler tarihin akışını görmek için arkaya baktığımız vakit hürriyeti iade edilen esir imparatorlardan Tekfur saraylarının güzel kızlakadar her geyden gururla Dumlupınar'dan geçer SANTRAL REKLAM B TANCA DEMEK AYAKKABI DEMEKTİR i\iiiıılııı! Emniyet Sandığından .64/369 Emniyet Sandığma borçlu İsmail Tokçaoğlu (Oıman oğla) na ilân yolu ile tebliğ Gösterüen Adres: Kacoköy, İçerenköy, Kozyatagı Cad. No: 35 Fatma Hadiye Birgi ile müştereken mutasamfı olduğunuz Kadıköy, Kozyatagı mahallesi, Sahrayı Cedit İçerenköy caddesi, eski: 77; 78, 79 yeni 34/1, 34/1/1, 34/1/2/1 No. lu kârgir apartmanın 6/40 hissesine isabet eden 2 nd kat 5 No. lu daireyi Sandığımız Moda Ajansımıza birinci derecede ipotek göstererek 21.12.1962 tarihinde H. 205 hesap No. lu mukaveleyle müşterek borçlu ve birbirinize müteselsil kefil olarak (2500.) lira istikraz etmiştiniz. Borç vadesinde ödenmediğinden haklanruzda kanunî tâkibe geçilmiş ve yukanda yazılı adresinize ihbarname gönderilmiş ise de ikâmetgâhmızı terkettiğiniz ve halen bulunduğunuz yerin de meçhul olduğu anlaşıldığından tarafınıza 3202 sayılı kanun hükümlerine tevfikan ilin yoîu ile tebliğat yapılması icap etmiştir. Bu sebeple 20.11.1965 tarihinde yapılan hesaba nazaran faiziyle birlikte (2325.81) liraya bâliğ olan borcunuzun bir ay içinds ödenmesi lâzımdır. Borç bu müddet içinde ödenmezse ipotekli gayrimenkulünüz mezkur kanunun hükümlerine göre Sandığrmızca satıîacaktır. Bu cihetler İsmail Tokçaoğlu tarafından bilinmek v* ihbarname makamına kaim olmak üzere ilân olunur. (Basın 7835/449) Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Devlef Sn İşleri Genel Gokçekaya Barajı ve Hidroelektrik Santrah için Hidrolik Türbin Satın Âlınacaktır DSl G«nel Müdürlüğünce Amerika Birleşik Devletleri imalâtçılanndan 3 adet hidrolik türbin v» müstemilâb ihale suretiyle satm âlınacaktır. Türbinler dikey Francis «pl 187J d/d İlk beheri tahmlnen 155 000 beygir gücünde olacak v« 115 metre net düsüde çalışacaktır. İhaleye iştirak etmek lsteyenlerin belge almak üzere engeç 16 şubat 1966 saat 17 ye kadar DSİ Barajlar ve Hidroelektrik Santrallar Dairesi Başkanlığına Rüzgârlı Sokak, Çatal Han UlusAnkara) müracaat etmeleri gereklidir. Müracaat eden firmalar keüHilerinl ve imalâtlannı t«nıtan broşür ve kataloglan ve 1950 Mnesinden bugune kadar yaptıklan mümasil türbinlerl gö*tarir bâr belge3rl dllekçelerine eklemelidirler. Teklif evrakı belge almış olan flrmalar» Şubat «yı sonunda gönderilecektir. (Basın 7815 A. 250/444)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle