22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
y v. I 8 I ok önceden söz vermeyi hiç göa çefceeek blçlmde giyinlrdl, sevmem. Bundan, üç, dört boncuktan • kolyelere, acayip bihafta sonra falancayla bir çimde küpelere de pek merakakşam yemeği yemek isteyip islıydı. teıruyeceğinizi şimdiden nasıl Müzikte üstün bir sanatçı debilebilirsiniz? Olur a, o güne ğildi; yalnız, çok okurdu, reskadar öyle bir şey çıkar ki siz me karşı derin bir ilgi duyardı. daha çok onu yapmak istersiniz. Çok kimsede bulunmaz bir saOysa, öyle çok önceden yanat anlayışı vardı. Yeni ressampılmış bir çağn, buyük, yan ları severdi; züppelikten defil, Yazan resmî bir toplantıyı haber veriyaradüışından. Tanınmış resyor demektir. Ne yapabilirsiniz samlann tablolarına verdiği pakı? O kadar önceden haber verVV. Somerset MAUGHAM rayı başka hiç bir şeye vermemişlerdır ki çağırüanlar işlerini mişti; sonradan bu ressamlar ona göre tutmuşlardır, hepsi ser duyduğu coşkunluk içtendl. büyük ün kazanmışlardı. Onun besttir, sızin ancak pek yerinde evtnde en yeni, en güç anlaşılır bir mazeretiniz olmalı ki nezaOnun en büyük hayranı da müzik parçalarını dinliyebilirdi ketsizlıkle suçlanmıyasınız. Thomas Warton'du. Mary'nin da niz; dünyaya yeni, acayip bır şey ha şarkı soyledıği yıllarda ona Geleceğirüzi bildirirsinız, sonsunan bir tek Avrupalı şair, rotutulmuş, kendısiyle evlenmeye ra verdiğıniz bu söz bir ay tepemancı yoktu ki Mary ona karşıt razı edebümek için musallat olnize bir heyülâ gioi dikılir Yapolanlarla kavgaya girişmeye hamuştu. Mary belki on kere redmak için can attığınız nice şeyzır olmasm. ükala derdiniz beldetmişti, bana oyle geliyor ki lere engel olur. Hayatınızı altki; ukalaydı ama, zevki kusuren sonunda da yine istemiye isust eder. suz, verdiği hükürnler sağlam, temiye evlenmışti. . Işte bunun için, bir Haziran akşamı, saat sekiz buçuğa doğru, Half Moon caddesındeki evimden, köşeyi donup Macdo nald'lara yemeğe gitmek üzere, sokağa çıktığımda içimde böyle hafif bir kızgınlık vardı. Severdim Macdonald'ları. Yü larca önce karar vermiştim: Sev mediğim, begenmediğim kimselerin yemeğini yemiyecektim, Böylece, pek az kimsenin misafiri olmak zevkini tattım ama, yine de bunun iyi bir kural oldugunu söyliyebüirim. Macdonald'lar hoş insanlardı ama, eğlentileri bır kaderkısmet işıydi. Kötü bir düşünceye saplanmışlardı: Sanırlardı ki birbirlerine anlatacaklan bir şeyi olmıyan altı kişiyi çağınrlarsa yemek pek soğuk geçer; ama bu sayıyı üçle çarpar da on sekız kişı çağınrlarsa eğlenti başanlı olur. Eve biraz geç vardım. Hep öyledır ya: Gideceğiniz eve çok yakın bir yerde oturuyorsanız tak sıye binmeye değmez, yaya gl dersiniz, geç kalırsınız. Oda doluydu. İçeridekilenn pek azını tanıyordum. O uzun yemek boyunca hiç tanımadığım iki kişiyle konuşmak için kendimi nasıl zorhyacağımı düşündükçe ıçime hafakanlar basıyordu. Onun için, Thomas Warton'la Mary Warton'un içeri girdiklerini görünce içime su serpildi, sofraya otururken da baktım, bana Mary'nin yamnd& yer vermişler, pek sevindim. Thomas Warton portre ressamıydı. Bir vakitler hayli basarı kazanmıştı ama, gençliğindo verdığı umutlan gerçekleştirememışti, çoktanberi de eleştirmeciler onun üzerinde pek durmaz olmuşlardı. İnsan onun sanatma hayranlık duyabilmek isterdi, çünkü iyi kalbli, hoş bir adamdı. Bir yazarsanız, yazdığınız herhangl bir şey üzerine öyle içten bir coşkunluk duyar, kazandığınız başanyla öylesine sevinirdi ki isterdiniz içiniz elverse de siz de onun eserleri Üzerinde gereği gibi hararetle konusabüesiniz. Buna imkân yoktu. Onun için, son sığmağı portre ressamının arkadaşında bulurdunuz. « Harikulâde bir benzerlik vaf gibı görünüyor» derdiniz. Mary Warton bir vakitlerin tanınmış bir konser şarkıcısıydı, güzel bir sesin kalıntıları hâlâ duruyordu. Gençliğinde çok güzel bir kadın olsa gerekti. Şimdi, elli üç yaşında, çevresini yadırgar bir görünüşü vardı. Yüzünün çizgileri biraz erkeği an'dınrdı, derisi de yıpranmıştı; ama, kısa kesilmiş akçıl saçlan pek gürdü, dalgalıydı, o güzel gözlen de zekâdan parıldardı. Modaya uygun olmaktan çok, Ç ylyip bitirirdl. Bunu şakaya boğardı ama, anlardınız ki karısının açıkça söylediklerine içinden kızıyordu. Kimi vakit o u zun, at gibi suratı tutmaya çalıştığı öfkesinden kıpkırmızı ke silir, gözleri hıncından kapkara olurdu. Karı kocanın geçinemediklerini ahbaplan çok iyi biüyorlardı. İkisinin de kötü bir huylan vardı, herkesin içinde birbırleriyle çekişirlerdi. Thomas başkalarına Mary den hep hayranlıkla söz ederdi ama, Mary pek o kadar ağzı sıkı değildi dert ortakları onun kocasını ne kadar çekilmez bir adam gibi görduğünü bilirlerdi. İyi adammış, cömertmiş, bencil degilmiş; Mary bunu açıkça söylüyordu ama, kusurlan da çekilmez şeylermiş: Dar görüşlüymüş, kavgacıynuş, kendini beğenmişin biriymiş. Sanatçı değilmiş; Mary ise dünyada her şeyden çok sanata değer verirçeviren dı. Vazgeçemiyeceği bir şeydl bu onun. Bu yüzden gözleriVahdet GÜLTEKİN nin önüne öylesine bir perde çekilmişti ki kocasının onu çiThomas Warton karısıru seleden çıkaran kusurlannın, büverdi. Onun düşuncelerine büyuk saygı duyardı; bütün Lon yük bir ölçüde, duygularının rencide edilmiş olmasından iledra gazeteleri sütun sütun övri geldiğini göremiyordu. Onu gü yazsalar o kadar sevinmezdi boyuna yaralardı. Thomas da de kansından onu öven bir tek savunurken pek inakçı davrasöz duysa dünyalar onun olurnır, hiç hoşgorürlülük gösterdu. Mary de öylesine açık sözmezdi. Düşünceleri sizin için lüydü ki düşünmediği bir şeyi her şey demek olan bir kimsesöyliyemezdi. Eserine kansının nin sizi küçük görmesi kadar pek değer vermeyişi Thomas'ı da kötü bir şey yoktur. Sonra, Thomas Warton çekilmez bir adamsa da ona acımamak da elde değildi. Mary'yi size hırçın, can sıkıcı, kibırli bir kadın gıbi tanıttımsa haksızlık ettim demektir. Çok durust, çok hoş bir arkadaştı. Yeryüzündeki herhangi bir konuyu onunla konuşabillirdiniz. Nüktelerle, zekâ pırıltılariyle dolu bir konuşması var dı. Canlılığı engindi. En sonunda bana dönünce: «Bu akşam pek formundasınız» dedim. «Şaştınız mı?» «Yo, sizden bu beklenir. Herkesin sizi evine çekebilmek için bırbiriyle boğazlaşması boşuna degil. Bir toplantıyı şenlendirmekte sizin üzerinize yoktur.» «Yediklerimi hak edebilmek için eUmden geleni yapıyorum.» «Ha, aklıma gelmişken s o rayım: Manson nasıl? Geçen gun biri söyledi, ameliyat için hastahaneye yatacakmış. Korlculacak bır şey degıldır inşallah.» Mary önce bır duraladı ama, yine neşeyle gülümsüyordu. «Akşam gazetesini gormedıniz mı?» «Hayır, golf oynamaya gitmiştim. Eve geldiğimde ancak yıkanıp elbise değişecek vaktım vardı.» «Bugün öğleden sonra saat ikide ölmüş.» Dehşetten, şaşkınlıktan haykırmak üzereydım, benı durdurdu. «Aman dikkat! Tom"un sırt lan gibi gözü bende. Herkesin gözü bende. Manson'a karşı hayranlığımı hepsi biliyor ama, sevgilim miydi, değü miydi, hiç biri kesin olarak bilmiyor; Tom bile. Haberi nasıl karşıladıgımı öğrenmek istiyorlar. Rus balesinı anlatıyormuşsunuz gibi görünmeye çalışın.» Bu sırada masanın öbür yanmdan biri Mary'ye bir şey söy ledi, Mary de, bavını bıraz arkaya atarak bunu huy edinmişti, hep öyle yapardı geniş agzıyla da gülümsıyerek, ona öyle çabucak, öyle yerinde bir karşılık verdi ki çevresindeki herkes gülmekten kınldı. Konuşma yeniden ortaya yayıldı, beni şaşkınlığımla başbaşa bxraktılar. Bıliyordum, herkes de biliyor du ki, yirmi beş yıldanberi Gerrard Manson'la Mary Warton arasmda derin bir bağlılık vardı. O kadar uzun zamandanberi sürmüştü ki bu, arkadaşlannın en geri düşüncelüeri bile, başlangıçta ayıpladılarsa da, bu nu çoktan hoşgörürlükle kabul 1 VV. SOMERSET MAUGHAM 6 c i 0 7 1 ty e zda°8 d ub>u 199 1 5 tüljk ö l d ü Büyük Ingiliz hikâye ve roman I Ui I I a r l l y hayatı içinde dünyanın hemen her 1 • yanını gezmiş, buralardan aldığı yeni konularla bir çok hikâyeler, romanlar yazmıştır. Hindistan'daki izlenimlerinin cseri oîan «The Razor's Edge. (Usturanın Ağn, Türkçe çevirisinde «Şeytanm kurbanları») en çok okunan romanıdır. Bugüne kadar olan baskılarıyla 5.000.000 satmıştır. Öteki romanlan da çok okunııiuş. böylece yazar kalemiyle milyonlar kazanmıştır. Ünlü sözleri arasında «Hayatm en büyük faciası insanlarm yok olmaları değil, artık sevemez hale gelmeleridir» diye Somerset Maughanı'ın aşk konusunu en güzel işlediği bir hikâyesirü sizlere sunuyoruz. etmesini öğrenmişlerdi. tkisi de orta yaşlı kimselerdi: Gerrard altmış yaşındaydı, Mary de ondan çok genç değildi; onun için, bu yaşta istedikleri gibi davranamayışları gülünç kaçıyordu. Kimi vakit, bakardımz, külüstür bır lokantanın kuytu bir köşesinde oturuyorlar, ya da hayvanat bahçesinde dolaşıyorlar, kendilerinden başka kimsenin karışamıyacağı bir işi niçin hâlâ saklamaya çalışıyorlar djye şaşardınız. Ama, Thomas vardı, doğru. Mary'yi delicesine kıskanırdı. Kaç kere ne kavgalar etmışti! Bu gibi fırtınalardan birının sonunda da Mary'yi zorlamış, Ger rard'ı bır daha Torıruvaceğine daır ondan soz almıştı. Mary bu sözünü tutmamıştı elbette; Tho mas'ın bundan kuşkulandığını da biliyordu ama, bunu kesin olarak öğrenmesini önlemek i m arkadaşlığından pek hoşlanmazdım. Onun tadına varamamıştım da ondan belki. Kendisini yıllardanberi tanıdığım halde hoş bır şey söyledığıni bir kere olsun duymamıştım. Konuşkan değildi, bir şey söylerken de sanki kutsal bir hüküm verıyormuş gıbi konuşurdu. Bır akşam onunla bir yerde bulunacağım diye düşündükçe ürpertiler geçirirdim. Böyle donuk, yapmacıklı bir adamcık nasıl oluyor da o güzel, zekâ dolu, neşe dolu yazıları yazabiliyor diye şaşmaktan kendimi bır türlü alamazdım. Daha da şaştığım bir şey vardı: Mary Warton gibi neşeli, can lı bir kadın nasıl oluyordu da bu adama karşı ateşli bir sevgi duyuyordu? Bu gibi şeyler anlaşılmaz. O acayip, aksi, suratsız adamda besbelli öyle bir şey var dı ki kadınları çekiyordu. Kansı da ona hayrandı. Şişman, Mary9 bir zamanîarm konser şarhtcıstydu Güzel bir sesîn halıntıları onda haîa duruyordu çin ayağını denk alıyordu. Thomas'ın durumu çok acıydı. Bence onlar, karı koca> iyi kötü geçinip gidebılırlerdı; Mary de onun ikinci derece bir ressam oluşuna boyun eğebilirdi, Manson'la olan ilgisı buna zehir katmasaydı. Kocasmm sonüklüğü, sevgilisinın parlakhğı arasındaki zıtlık bu işe büyük bir acılık verıyordu. Bir gün bana: «Tom'la olunca sanki toz içinde dokuntulerle dolu kapalı bir odada bogulu yormusum gibi geliyor» demişti. «Gerrard'la oldum mu dağ tepelerindeki temiz havayı cığerlerime çeker gibi oluyorum.» Sırf merak dolayısiyle: «Bir kadın bir erkeğin kafasına âşık olabilir mi?» diye sordam. «Gerrard'm başka nesi var ki?» dedi. Beni susturmak için soylenmiş bir sözdü bu. İçimden: «Hiç bır şeyi» dedim. Ama, cinsiyetle ilgili şeylere akıl ermez. Bana sorarsanız diyebilirdım ki Mary Gerrard Manson'da çok kişinin göremediği bir güzellık, bir erkek çekicliği buluyordu. Gerrad ufacık tefecik, kavruk bir adamcağızdı. Kafalı adamlara özgü soluk bir yuzü, gozlüğünün arkasından bakan sonük mavi gözleri, pırıl pırıl yanan saçsız başının da yüksek bir kubbesi vardı. Romantik bir sevgili görünüşü hiç yoktu. Buna karşılık, çok ince bir eleştirmeci, bulunmaz bir yazardı. Ar tık ölmüş, gomülmüş olanlar dı şındaki îngUiz yazarlarına karşı küçük göriir gıbi takındığı tavra biraz kızardım. Ama, züppe aydm kişiler arasında bu ona büyük değer kazandınyordu, çünkü bunlar kendi memleketlerinde yetişen şeylerin iyi olamıyacağına inanmaya hazırdırlar. Ben kendi hesabıma Gerrard pasaklı, alımsız bir kadmdı bu. Gerrard'a hayatı zehir etmişti ama, bır türlü de boşanmaya razı olmamıştı. «Beni bırakıp gi dersen kendimi öldururum» diye yemin ederdi. Dengesiz, deli bozuk bır kadın olduğu için de Gerrard «yapmaz» dıyemiyordu. Bır gun, Mary'le çay içiyorduk, baktım pek dalgın, sinırli bir hali var. «Ne oldu?» diye sordum. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladı: Oğle yemeğinde Gerrad'la birlikteymiş, adamcağızı pek pe rışan bulmuş, çünkü o gün karısıyla korkunç bir kavga etmış. «Bu böyle gitmez» diyordu Mar>. «Hayatı mahvoluyor. Hayatımız mahvoluyor.» «Niye bir hamle yapmıyorsunuz?» «Ne gıbf?» «Ne zamandanberi sevişiyorsunuz, artık birbirinizin iyi, kotü yanlarını öğrendiniz. Yaşlanıyorsunuz, daha ne kadar yaşıyacaksımz ki. Bunca zamandır süren bır sevgiyi heba etmek yazık olur gibi geliyor bana. Gerrad'm karısına, senin kocana iyılik mı edıyorsunuz sanki? Siz kendinizi perişan ediyorsunuz da onlar mutlu mu oluyorlar?» «Yo.» «Öyleyse, niye her şeye bir tekme vurup ikinız çekip gitmiyorsunuz? Ne olursa olsun demiyorsunuz?» Mary başım üd yanına salladı. «Uzun uzun çok konuştuk biz bunu. Yirmi beş yıldır konuştuk. Olacak şey değü. Gerrard yıllarca kızlanndan dolayı yapamadı bunu. Karısı belki ço cuklarına pek düşkün bir kadın dı ama, çok kötü bir anneydi, kızların iyi yetişmesi Gerrard'a bakıyordu. Şımdi kızlar evlenip gıttiler ama, Gerrard da alışkan lıklarına bağlandı kaldı. Ne yapabiliriz ki? Pransaya, tngiltereye falan mı gidelim? Gerrard'ı çevresinden çekip alamam. Perişan olur. Kendisine yeni bir ha yat kurabilecek yaşta değil artık. Onu da bu^k, Thomas beni horlar, kavga eder, hırpalar, bırbirimizin sinirine basanz ama, sever beni. Son raddeye gel di mi yüreğim elvermez, bırakamam ben onu. Mahvolur bensiz.» «Sonu olmıyan bir durum bu. tkınize de acıyorum.» Mary'nin o şaşkın, yıpranmış yüzü, birdenbire, geniş, kırmızı dudaklarında beliren bir gülüm semeyle aydınlandı. Yemin edebüirim ki o anda pek güzeldi. «Acınacak bir şey yok» dedi. «Biraz önce pek bitkindim ama.^şoyle iyice bir ağladım ya, açıldım. Bu işin bana çektirdiği bütün acıya, uğradığım bütün umutsuzluğa rağmen, yine de «Sevmeseydim» diyemiyo rum. Sevgimin bana yaşattığı o bir iki anhk kendimden geçiş uğruna bütün geçmiş günlerimi yeniden \asamaya hazırım. Gerrard'a da sorsanız o da böyle Söyler bence. Ah! Yaşanmaya değer doğrusu » Kendimi tutamaoım, içim ezüdi. «Orası öyle» dedim. «Sevgi denilen şey bu işte.» «Evet, sevgi. Sonuna kadar böyle gidecek bu. Kurtuluş yolu yok.» Şimdi, birdenbire bir faciayla, işin sonu gelmişti. Şöyle biraz donüp Mary'ye baktım. Baktığımı sezdi, o da döndü. Dudaklarında hafif bir gulümseme vardı. «Bu akşam buraya niye gel dinız?» dedim. «Çok acı olsa gerek sızin için.» Omuzlannı sükti. «Ne yapabilirdim ki? Haberi giyinirken, akşam gazetesın de okudum. Karısı yüzünden, hastahaneye telefon etme, diye tembih etmişti bana. ölüm bu benim için. Ölüm. Ama, gelmek zorundaydım. Bir ay öncesinden soz vermiştik. Tom'a ne mazeret uydurabılirdim kı? Sozde ben yıllardanberi Gerrard'ı gormüyordum. Biliyor musunuz yir mi yıldır birbirimize her gün mektup yazardık.» Alt dudagı biraz titredi a^a, ısırdı, bir an içia ytlKü t» tu, tuhaf bir biçim aldı. So. gulürnsiyerek kendini toparladı. «Dünyada her şeyim oydu. Ama, buraya gelmemezlik edemezdım, değil mi? O bana hep «Gorgülü bir kadınsmdır sen» derdi.» «Neyse, erken kalkarız, eve gidersiniz.» «Eve gitmek istemiyorum. Yalnız kalmak istemiyorum. Ağlıyamam, çünkü gözlerim kızanr, şiser; yarın da öğle yemeğine bir alay misafirinuz var. Derli • toplu olmalıyım. Tom bu isten kendisine bir portre siparişi çıkacak diye umuyor.» «Vallahi pek yamansınız!» «Öyle mi buluyorsunuz? îçim kan ağlıyor, biliyor musunu? Bence bunun için dayanabiliyorum ya Gerrard şimdi bu rada olsa yüzümden belli etme memi isterdi. Durumun acı gülunçlüğünü anlardı o » Yankı yaratan olaylar O Tıirkiyede Müzik ve Sahne Sanatçıları Danışma Kurula toplandı. O Zeki Müren resim sergisi açtı. Q •Renk Duvarlan Türk dokümanter filmi Pariste ödül aldı. O Adamo gei İlgi çeken gösteriler (f) «Gözlerimi Kaparrm Vazifemi Yapannı» 200. temsil. g) Piyanist Julius Katchan ve Şehir Orkestrası konseri. 0) Istanbul Şehir Operasında «Satılmış Nişanlı». ff) «Pollyanna» da Alev Oraloğlu. Yankı yaratan olaylar Moyıs İlgi çeken gösteriler Yankı yaratan olaylar | Orhan Veli Almaııyada ko nuşma ve yayınlarla anıldı. ) Türkije Tiyatro ve Müzik Eleştirmenleri Birliği İstanbulda kuruldu. Eylül İlgi çeken gösteriler Sait Faik ödülünü Mahmut Özay «Yorgo» hikâyesi ile kazandı. Ankara Sanat Tiyatrosnnda «Ayak Bacak Fabıikası». Ümit Yajar Oğnzcan 23. Ssnat (î) Bolzano Triosu'nun Türkiyedeki ilk konserleri. Ö) Avni Dilligil «Kırmızı Fenerler» adlı ilginç bir oyua sahneye koydu. (S) Fikret Otyam'm (T) Idil Biret'in Cemal Reşiv Rey yönetiminde Şehir Orkestrasıyla konserı. (2) Sehir Operası Korosunur Halk Türküleri konserı. (?) Şehir Tiyatrosunda «Suçlu <*"" Haxiran O Tnnus Nadi Hikâye Armağanını kazananlar belli oldu. Q Devlet Tiyatrosn sanatçıları Özel grup kurarak «Leblebici Horhor>n oynadılar. Q Adana'da Belediye'nin Tlyatroyu kapatması. (T) Devlet Tiyatrosunun îstanbul tumesinde <Satranç> ve «Çeşmebaşı» baleleri be ğenüdi (2) Çocuk ressam Bedri Baykam'ın Brüksel'deki sergisi. (3) Ankara Sanat Tiyatrosunun «Sultan Gelin» temsilleri. Gülriz Sürnri Elcim ( Muhsin Ertnğrurun Tiyatro dergisindeki yazısmdan dolayı Haysiyet Divanına verilmesi istendi. ) Bedri Baykam'm Roma'daki sergisi İtalyan basınında övüldü. (î) "Tokyo Olimpiyatlan» filmı Türkiyede. (2) Şehir Tiyatrosunda Moliere'in "Cimrı» sınde Mucap Ofluoğlu ve Oraloğlu T. da «Çocuklar ve Büyükler.. (5) Leningrad balesı temsilleri. Yıldız Kenter «Pembe Kadın» oyunu provasında Sema Özcan sahnede patlıyan silâhla yaralandı. Sylvie Vartan ve Patrida Carli geldiler. Ordu'da «Karadeniz Tiyatrosu» (Hülleci) ile açıldı. (^) Uluslararası Çocuk Resinı leri Sergisi. © Şehir Tiyatrosunda «Bernarda Alba'nın Evi.» (§) Gazanfer Özcan Gönül Ülkü «Hacamat Niyazi» de. (3) Hülya Saydam (piyanist) Aylâ Erduran (viyolonist) (T) .Pembe Kadın» (Kent OO Şehir Tiyatroları Muhyuncuları). sin Ertuğrul Belediye Mee I lisi olayı. | (5) Keman vırtüozu Leonid Ko gan'ın Orkestra ile konserO Zeki Müren Tiyatroda. , leri. 3 T. Gazeteciler Sendikan •1965 Müzik Şöleni. (3) Ingiliz sanatçılan «MacO Michelangelo'nun 400. öbeth» i yeni bir biçimde oylüm yılı. nadılar. Avni Dilligil O Aksehirde Nasreddin Hoca C\) Istanbul Şehir Operası AŞenliklerine İnönü de kaçıkhava temsillerinde «Aida» operasında misafir »anatçıtıldı. lar oynadılar. Q Alman Televiıyonunda «Tflr B. Süha Ediboğlu kiye konulu biı progTam (2) Baki Süha Ediboğlu'nun yayınlandı. «Mikrofonda 25. yılı» k u t Q Berlln FegtivaU «oonçlan. landı. Devlet Tiyatrosunda TOTStS'e bağlı sanatçılann grevi. «Eşeğin Golgesi» piyesinin mahkemece kaldınlması. «Dhan İskender Armağanı»nı Yıldız Kenter ve Ulvi Urax kazandılar. Kasım (T) Yaşar Kemal'ın «Teneke» oyununun G. Süruri E. Cezzar Tiyatrosundaki başarısı. Q) Sevda Aydan'ın Bükreş'te, Suna Korad'm Helsinkı'de •La Traviata» temsilleri (3) Elif Naci Sergisi. Suna Knrad Mohain Brta£rol «Keşanlı AIİ Destanı» 300. üncü temsiline başladı. Frederich March ve eşi Flo rence Eldrige gelerek gösteriler yaptılar. Pariste piyanist Veıda Brman ve Fnat Kent (f) Halk Türküleri Sehir Op«rası Korosunda. ® Piyanist Malcuzynaki kon serleri. (I) Füreya'nm Pr«g ve Bern1den •oorm Irtsnbuld* «çtı^ı O Ulnglararan Kültflr leri Istanbnlda ilgi dırdı. Şenlik nyan I ' ' ' i & Balkan Melodllerl Festlvalinde Tüık Eklbi bafen kazandı. Q Erlanfen Tryatro FeeÖvaUnde Üçöncflluk k a n n d ı k . O BaJkan FUm FeettrmUne * • (T) Şehir Operası'nm Açıknavada «Şen Dul> opereti tem silleri. (2) Pariste Türk viyolonUti Yu suf Güler Aksöz, viyolonist Ester Mefano T * piyanist tsmail Asan'm bajanları. (3) Ankara Meydan Sahnesl Aralılc Muhsin Ertufcrnl hakkmda tahkikat. Aylâ Algan, Cahide Sonku, Ergun Köknar Şehir Ti yatrosnnda cezalandırıldılar. Belediye Zeytinbumu Tiyatronınn kapsttı. «Eşeğin Gölgesi» mahkeme kaıanyla tekraı oynanıyor. ([) cPembe Kadın» 300. temsilini kutladı. (2) Semih Balcıoğlu; Selçuk Halı Desenleri; A. Arad sergileri. 0) Gülseren Sadak'ın dıştaki başarıları. (4) Safiye Aylâ konseri. Sevda Aydan nin t tdfl Bint
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle