18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHÎFE tKİ 2 Kasım 1965 CUMHURİYET ADALET PARTİSİ VE LİBERAL EKONOMİ Doç. Dr. Gülten KAZGAN n Ekim nıilletvekill seçimleri, iktisadî programı liberal ekonomi esaslarına dayanan, yabancı sermayeye geniş imkânlar vâdeden Adalet Partisi'ne, tek başına iktidara gelme imkânını \ermiş bulunuyor. Tabil, halkın '• 60'nın okur yalar olmadıği, geri kalanı içinde de doktrin konularını bilenlerin pek kuçük bir azınlığı teşkil ettiği bir iılkede halkın bu iktisadî programı bilinç11 bir şekilde onayladığı söylenemez. Bununla beraber, halkın belirli bir Iider kadrosunu onajladığı, bu kadronun da liberal ekonomi göruşunu sa\unduğu gerçeğinden hareket edilerek, halkın seçiminin bu yolda olduğu sojlenebilir. Bu scçime de saygi gosterip, en az önumuzdeki 4 yıl zarfmda Türkiye'de liberal ekonomi esaslarına dayanan uygulamayı bir «veri» kabul etmek gerekir. Dolayısijle, bu okulun başlıca sozculerinin fikirleri uzerinde. Türkiye'de ajdın cevrelerde tartışılan İktisadî konular açısından kısaca durmak yerinde olacaktır. ::::::::::::::::::::::::::S::::::::K:::S:::::K:: KazananSarve kaybedenler tur. Yine de yılmadan çalışan, yarınm sorumunu, omuzlarına alacaklardan çok şeyler isteru Mumla aydınlattığımrz o körpe ruhlardan, ileride gözleri alacak ısık isteriz de, eğer veremezse onu ve öğretmenini sorumlu tutarız. Yaşantısını bire, yüz kazanmıya bağlıyanlar gibi niye verdiğimizden, kat kat fazlasım istiyoruz? Asıl bizler suçluynz. Nerede onlann ana okullan. nani yoksul aile çocuklannın tümünü alflcak yatılı okullar ve öğrenci yurtlan? Bugün genel olarak uygar mılletler çocuk ruhu nun bılımsel eğıtımıne ana okulu ile başlamaktadırlar. Zıra senelerın verdiği deneyler, çocuk eğitıminde geç kalınması, zamanında bakımdan yoksun kalan bir fıdan gibi kendi ve meyvesi de verımsız olur. Ahlâken iyi törelerle çocuklannı yetiştirmiş aileler var, fakat bunlar çoğunlukta değillerdir. Her aileden aynı niteliği beklemek haksızlık olur, onlar bu eğitime istemiyerek doğrn yol diye yalnız yön verebilirler. Bütün bu kamlardan anlaşıldığına göre, çocuğu küçük yaşta ana okullan ile öğretmenin bilimli örgütüne teslim etmemiz gerekiyor. öncelikle ana okullartm lüks olmaktan çıkarmalı ve eğitimin temel taşı olduğunu, iyiden iyiye kabul etmeliyiz. Ahmet TACER Mak. Teknikeri Maras el atılmadık saha kalmamıştır. Amerika'nın geleceğini düşünen aydın kişiler bunlann başında bu konuda Kennedy gelir kendilerine saha aramışlar. Orta ve Lzakdoğu gibi az gelişmiş ülkeleri bulmuşlar ve oralara çeşitll 1 sünler altında dağıhnışlardır. Nasıl Amerikan iş adamı bu ülkeleri tercih ediyorsa. onlar da öyle yapıyorlar. Yann bu kişıler Amerlka gibi bir devletin örgütünde görev alacaklar. Hastalığı bilmezler se tedavi edemezler. Onun İçin her türlü zorluklara ranatça katlanıp her tarafa cesaretle gidebilmektedırler. 1961 eylül ayında ilk ekibin yurda dağılacağı zaman Barış Gönüllüleri Başkanı Gazı Eğitım Enstitüsü"nün bir sınıfında yapüğı bir konuşmada: «Göreviniz her seyden önce öğreteceğiniz dilin mensup olduğu kültürü sevdirmektir. Bundan sonradır ki, dil öğretimine geçebilesiniz.» demıştır. Zannedenm aynı gerekçeye uyulmaktadır. Aslmda bir dıl öğretiminin temel prensibi de bu değü midır? J kıde bır gazetelerde okuruz: I İki Amerikalı çok güzel türkçe öğrenmiş. Dil öğrenmenın koşullanndan biri de o dill konuşan iılkede bulunmaktır Peki A merikalı niye türkçeyi öğrenmiş? Biz zannederiz ki, bu onun zeki oluşundadır Hiç de öyle değildir. Bütün rol dil öğrenme koşullannın yerine gelişindedır. İleride devlet örgütünde görev alacak bu Amerikalı için Türkfye diye bir problem olamaz. Çünkü Amerika'nın II. Dünya Harbinde Almanya'yı bu duruma sokuşu, Kenedy'nin Almanya'da almanca, «Ben bir Almanım» demesiyle unutulmuştur. Bizde de öyle olur Zıra bınayı temelden yıkıyorlar. Hasan KUNT tngîlizce öğretmeni Acıklıdır. lkinci Dünya Savası yıllarında Ankara Devlet Operası Madame Butterfly'ı sahneye koyacak.Puccini'nin bu ünlü eseri 1904'ten beri dünyarun her yanında oynanmakta... Ve bilindiği gibi 19'nncu yüzyıl sonlannda Nagazaki kentinde Amerikalı teğmen Pinkerton ile bir Japon kadını arasındaki askı anlatmakta .. Teğmen Pinkerton'un vefasızlığı yüzünden zavallı Japon kadını son perdede harakiri yapıp kendi canına kıyar. Ö sıralar bizim resmi çevreler endişeye kapılmıslar, «Acaba Amerikahlar bu ise ne derler» diye Amerikan Elçiliği taraflannda bir nabız yoklamasına şirismişler Ojsa gene o sırada Amerikada Madame BuUerfly şakır şakır oynujormuş. Nasıl da katı ve giilünç düsünceler içinde oldugumuzu belirten savısı bol olaylardan biridir bn. Kıraldan çok kıralcı, Amerikandan çok Amerikancı, Rustan çok Rusçu, Ingilizden çok Ingilizci kesilmeye hazırız. «Puccini'yi ojnarsam Amerikalıyı kızdınr mıyım» diye başlarını elleri arasına alıp düsünenler, önce elleri arasındaki baş'ta bir beyin olup olmadığını düsünmeli değil midirler? Son zamanlarda bütün dünya kamu oyunu ilgilendiren bir mesele var : Vietnam Savası! Bilindiği gibi Amerika, Vietnam'a asker ve silâh yığmıstır. En insafsız bir savasın insanlık dısı davranıslariyle Vietnam halkı karşı karsıya bırakılmıstır. Köyler yakılmakta, yıkılmakta, bombalanmakta, kadın erkek, genç ihtiyar Vietnamlılara iskence edilmektedir. Vietnam Millî Kurtuluş Ordusu, yeryilzünün en korkunç ve en ileri silâhlariyle donanmış Amerikan knvvetlerine karsı savasmaktadır. Çocnk denecek yaşta Vietnamlı gençler ynrtlanndan yabancılan kovmak için dişleriyle tırnaklariyle mücadele etmektedirler. Is o hale gelmistir ki, Johnson'un tntnmuna Amerikamn içinden muhalefet kaynama>a baslamıstır. Amerikan Üniversiteleri ve gençliçi harekete geçmıstir. Dünkü gazeteler, 51 Amerikan Üniversitesinin Vietnam'daki Amerikan tutumuna cephe aldığım yazmışlardır. Bn 51 Üniversiteden 650 profesörün imzasiyle yayınlanan sçık mektupta Johnson'a hitaben şöyle denilmektedir : « Sızden bu andan itibaren kan dökulmesmı durdurmamn ve koylenn bombalanmasına derhal son verilmesi için emir vennenızı ıstıyoruz. Sıyasi eğılimlerı ne olursa olsun Vıetnamhlar, bombalann ve atesin mâsum kurbanlan olmu^lardır Bizzat Amerıkan mılletı de kuçultucu bir duruma düsurulmekte, mudafaasız bır mıllete kendi adma çektirilen ıstıraplan hiçbir endişe duymadan kabul etmeye başlamaktadır. Bay Başkan, cinayetlere son verilmesi zamanı gelmistir.> Görülüvor ki, Amerikamn Vietnam'daki saldınsına Amerikalı isyan etmektedir; ama Türkiyede bu konuda Amerikan politikasına aykın yazı yazmak komünistlik sayılmakta, Amerikandan çok Amerikancıhk akımı Türk yazarlan arasında ntanç verici bir biçimde sürmektedir. Amerikalılar komünistlerle savasmak istiyorlarsa, gidip Fransadaki, Ingilteredeki, Italyadaki, Belçikadaki ve Amerikadaki milyonlarca komünistle dövüsmelidirler. A\rupa ve Amerikadaki komünistlere dokunmıyan kapitalist emperyalizmin, (akir bir milletin kurtuluş savasına karsı çıkıp olanca vahseti sürdürmesine Amerikan Üniversiteleri isyan etmislerdir. Ama bizim Türkiyemizdeki acıklı dnrom daha da sürmektedir Türk aydmlarına düsen görev. bn davranısa katılmaktır. Doğru'ları söyliyemiyen kisiler aydın sıfatına lâyık değillerdir. Macar thtilâlinde Rnsların Macaristana miidahalpsinin kötü bir şey olduğunu dosdoğru söylemek, ve Amerikalılann Dominik'e veya Vietnam'a müdahalesinin kötü bir sey olduğunu söylemek doğru'ları söylemek demektir. Vietnam'da Amerikan tntumuna karsı çıkmak aynı zamanda Atatürkçuluk gereğidir de . Amerikalı profesörlerin Johnson'un yüzüne karsı açıkca söyledikleri gibi, Vietnamda «cinayetler» islenmektedir. Bu cinayetler emper>alizmin eseridir, «zahmlerin» marifetidir. Oysa Atatürk o zalim'lere karsı çıkmıştı. Ve daha 1922de şöyle konusmuştu : « Insanlığa muteveccıh fıkir hareketi ergeç muvaffak olacaktır. Butun mazlum mılletler, zalimlerı bir gun mahv ve penşan edeceklerdır O zaman dunya yüzünden zalım ve mazlum kelımeleri kalkacak, insanlık kendısme yakışan sosyal duruma mazhar olacaktır. Bızim mılletimiz bu amaca ulasan milletler arasındaki bnde gelışıyle cıdden iftıhar edecektir.» Ama ne hazindir ki biz, emperyalizme karşı savasta önde gelisimizle iftihar etmiyoruz. Vietnamdaki Amerikan cinayetlerine karşı protesto Amerikan Üniversitesinden ve profesörlerinden yükselijor. Türk ÜniveTsitele'rinde ise ne bir ses, ne bir nefes... O Klâsik liberalizm A.P. nin Iider kadrosunun bugüne dek 1leri sürdüğu fikirlcr ve parti programı, 20 nci yüzyılm lkinci yarısındaki neoIiberal anlayış yerine 18 nci yüzyılın sonları ve 1} unca yüzyılm başlanndaki klâsik liberalizme çok daha uygun düşüyor. Müteveffa J. F. Kennedy'nin de mensup bulundnğu Neo Liberal okul, «sol» a bir hayli yakındır; Iskandinav ulkelerinin liberalleri. belki kıt'a Avrupasındaki «sol> un da daha solundadır. Klâsik iktisatçılardan, 19 uncu yüzyılın ikinci yansında yaşıyan J. S. Mill'de A.P. ce susturulacağı vâdedilcn «aşırı sol* dan çok daha sol fikirlere rastlamak mümkündür. Bu bakımdan, klâsik iktisadî Iiberalizmin ilk temsilcisi sayabileceğimiz A. Smith, J. B. Say, D. Ricardo gibi iktisatçıların Türkiye'de tartışılan meseleler üzerinde sbylediklerini belirtmek daha uygun olacaktır. Ancak unutmamak gerekir ki, bu duşünürler kapitalizmin başlangıç çağında yazmıştır; daha sonraki yıllarda ortaya çıkan meseleleri, tabii, eserlerinde aramak yersiz olacaktır. Meselâ. be>*nelmilel sermaye hareketleri 19 uncu yüzyılm ortasuıdan itibaren başladığı için bu düşünürlcrin eserlerinde yabancı sermayeye Beniş yer verilmesini beklemek yersizdir. Bununla beraber, rastlamlan bazi pasajlar bu konuda bize bir fikir verebilir. abancı sermaye ve petrol basuıda ve Parlamento'da son >ılların belki en çok tartışılan konusu olmuştur. Yabancı sermayenin ülke menfaatleri aleyhine davranabileceği. kazançlar sağlıyabileceği iddiasına karşılık. A.P. liberalleri yabancı sermayeye geniş imkânlar sağlamak vâdiyle iktidara gelmiştir. A. Smith. daha iki yüzyıl önce dinamik. zengin ve sür'atle daha da zenginleşen Kuzcy Amerika ile iktisaden gerileyen, çöken Bengal'i karşılaştırarak şoyle demektedir: «Kuzey Amerikayı yoneten İngiliz Anayasasınm dehası ile Doğu Hindistanı baskı altında tutup, tahakküm eden ticarct şirketinin dehası arasındaki iark. belki de hiçbir şevde bu iki ulke arasındaki farkta Dİduğu kadar goze çarpmamaktadır.» J. B. Say ise, Kamunun emniyetinin bazı gerekli malların elde bulundurulmasını gerektirdiği hallerde, devletin bunları elde bulundurması» nı kabul etmektedir. Bu bakımdan, liberal ekonominin kamu menfaatleri düşünülmeksizin kapılan yabancılara açnıak olmadığı açıktır. menfaatleriyle çatıştığmı söylemek ve hiç olmazsa bunlann kontrolünü Istemek, «aşırı solculuk» olmayıp, tamamiyle liberal anlayışın temel ilkelerine uygundur. iberal ekonomi. aylık bir sınıfm, haksız kazançların hoş göruldüğü bir ekonomi de değildir. 19 uncu yüzyılın başında İngiltere'dekl büyük toprâk sahiplerinin elde ettiği büyük toprak rantlırı D. Ricardo'nun rant teorisinin hedefi olmuştur. Kazanılmamış bir gelir olan toprak rantlannı şişiren tarımsal urün ithalinden alınan giimruk resimleri olduğu için Ricardo tenkitlerini buna \oneltmi; \e 1S46 yılmda da bu resimler kaldırılmıştır. Bugun Türkiye'deki sanayiciyi inhisarcı duruma getirerek büyük inhisar kârlan sağlıyan \e yuksek fiyatlar yoliyle bunu halka bdeten yuksek gumruk resimlerinin, ithal kotalarının kaldırılmasını ya da Turkiye icin bu imkânsız olduğuna gore bunlann kontrolünü hansi liberal istiyecektir? A. Smith ise \ine Bengal'i örnek alarak yüksek faiz hadlerinin rantiyelere küçük bir sermayeden yüksek gelir elde etmek imkânını verdiğini, böylece biriktirilen servetlerin bir kısmının gosteriş için tüketildiğini ve Bengal ekonomisinin çöküşünü hazırladığını söylüyor. Türkiye'de ise. özellikle köylerde tefecilik yüksek faiz hadleriyle ve inhisarcı şartlarla köy ekonomisinin coküşünü haziTİamaktadır. Bu bakımdan, tamamiyle liberal anlayış içinde de tefecilikle uğraşılabilir. I Sınır ne olabilir? Oevlet ve özel teşebbus arasındaki sınıra gelince: A J , ozel teşebbüsü desteklemek vâadijie iktidara geldiğine gore. bu sınır partinin iktisat politikası bakımından bu\uk önem taşunaktadır. J. B. Say, klâsik liberal anlayış içinde bunun sıııınnı şoyle çiziyor: Q Sadece dc\letin gerekli tedbirlcr alması mumkun olan, bunları almak ferdin kapasitesi dışmda bulunduğu hallerde; 0 Kamunun emniyetinin bazı zaruri malların elde bulundırulmasını gerektirdiği hallerde: g ) Ve baslangiçta zarar ettiği halde zamanla kârlı hale geçebilecek sanayi kollarının teşvik edilraesi gerektiği hallerde devlet müdahale edebilir. ağdaş İktisat teorisi geri kalmış ülkelerdeki büyük sanayi teşebbüslerinin hemen daima bu üçiincü kategoriye girdiğinl gostermektedir. Bu bakımdan, devlet eliyle kurulan sanayii liberal anlayış içinde de savunmak mümkündür. Klâsik liberal ekonominin (\eya laisser faire'in kabulu) her türlü faaliyetin yapılmasını, her şaıt altında özel teşebbus veya yabancı sermayeye bırakmak demek değildir. A. Smith'in merkantilizmin yarattığı imtiyazlara karşı olduğu da duşunülürse, partili olmak veya ağalık, şevhlik gibi imtiyazlı durumlara itarşı çıkacaklann en onünde liberal ckonomiyi savunanların gelmesi gerekir. Klâsik iktisatçılar. iktisadi gelişme meselesiyle uzun boylu uğraşmışlar \e gelişmevi etkiliyen faktorleri araştırmışlardır. Sos>al kültürel çevre. gerek A. Smith gerek D. Ricardo'da gelişme>i etkiliyen onemli bir faktor olarak sistemlerine girmektedir. Bu çc\re elverişli olduğu takdirde gcItşme mümkün olabileceği halde, olmadığı takdirde gelişmenin de mumkün olmadığını bu düşunürlerin eserlerinden çıkarmak güç değildir. azetenizin 17/9/1965 tariMI sayısında yayınlanaa Nıhat Turel'ın «Kazananlar ve Kaybedenler» tahlılini birkaç noktada eleştırmek istiyorum. Şu hususu belırtmek yerinde olacak kı, sajin yazarımızın tahlıli genellıkle objektif ve yerınde bir teşhıstir. Tenkıd noktalan şunlardır: O Bahsedilen kümelenmelerin avnı paralel çizgilerde devam etmeleri fikrine katümamaktayız. Eskı Osmanh aydınların ileri fikır olarak savunduklan bıçimsel değişıırüeri bugıın liberal ozel ve muhafazakâr bir sıyasl teşekkul savunmuş ve Türk sıyasi haya tında, çok partıli rejım devresınde gene buyuk bir çoğunlukla oy toplamıştır. Başka bır deyimle eskının ilerıcisi bugünün gericisi durumuna gırmıştır. Rasyonalıst, radıkalıst ve reformist kümelenme Cumhunyet devnnde teşekkul etmiştır. Bu grup hızını Anadolu ıhtılâlınden ve Atatürkçulukten almaktadır. Öte yandan Osmanlılar devrinde bıçimsel ıslahatçı intelengensıaya karşı kümelenme olan «eskiyi olduğu gibi tutma taraftarlan» katılmıştır. Bu kaynaşma Cumhunyet devrinde açıkça yuzeye çıkmıştır. Anadoludaki harekâta cephe alan grup bu kaynaşmış kıiınelenmedır Bu kümelenmeyi bugünün Türk sosyal, si>asal ve ekonomik alanlannda inatçı bir antireformist grup olarak görüyoruz. G Ç Y Sonuç Türkiye'de, diğer geri kalmış ülkelerde olduğu gibi, sosyal kültürel çevrenin gelişme için elverişli bir ortam yaratmadığı açık bir gerçektir: bu bakımdan, gelişme konu olduğunda bu cevre>i geri almak mumkun olmayıp, bunu dcğiştirmeye çalışmak gerekmektedir. Gecmişle ilgili değerler sistemi gelişmeyi jaratamadığına gore, muhafazakârlık, geçmişe dönük değerler ne liberalizmle ne de iktisadî gelişmeyle bağdaşamaz. Bu bakımdan, bunun değiştirilmesini istemck de aşırı solculuk» olmayıp. klâsik liberal anla>ış içinde bulunahilir. ihayet, şunu st>\Iİ>elım ki verimli iktisadî faaliyetler verinısiz iktisadî faaliyetler, kıymet teorisi v.s. gibi Marksist Iiteraturde sık sık değinilen konular doirudan doğruya klâsik iktisatçılardan gelmektedir. Nüfus artışının sınırlanması, dogum kontrolü de aynı şekilde klâsik iktisatçılardan (Malthus) gelmektedir. Gerçekte bir ahlâk felsefecisi olan A. Smith ekonomik liberalizmi genel olarak toplumsal ozgürlüklerin bir parçası olarak savunmuştur. Bu bakımdan, bunlann baskı altında tutulup, ekonomik liberalizmin savunmasını yapmak ise, herşeyden önce, liberalizmin kendisine aykındır. Menfaat çatışması Diğer taraftan, A. Smith ve liberal okul Orta Çağın iktisat politikası olan merkantilizmin getirdiği inhisarlar ve imtiyazlara karşı liberal felsefeyle çıkmaktadır. Bunun sebebi de inhisarların ve imtiyazların bulunduğu hallerde, «şahsî menfaatlerle toplum menfaatlerinin çatışması» dır. Böyle bir çatışmanın ortadan kalkması için dc\letin piyasada serbest rekabet şartlarmı gerçekleştirecek hukukî müessesevî çevre>i, şartları sağlaması gerekir. J. B. Say ise aynı fikri şöyle açıklamaktadır: •Muteşebbis için en elverişli yatınm kendisine en yüksek kârı vâdedendir; ancak bu yatınm toplum menfaatleri açısından en yararlısı olmıyabiür.» İnhisarların, üretimi kısarak yuksek fiyatlara yolaçmak ve yuksek kârlar sağlamak yoliyle toplum menfaatleri aleyhine olan davranışları klâsik iktisatçılar tarafından acı şekilde tenkit edilmiştir. Bu bakımdan, bugün Turkiye'de belki de dokuma sanayii dışuıdaki bütün sanayi dallarınm, toptan ticaretin, bankalar ve sigortaların inhisar fartlarından yararlanarak menfaatlerinin toplum O Türkiye'de biçimsel demokrasi halk tercibinin akılcılık, reformculuk ve radikalizm tarafına ağır basma kabiliyetini kazanma durumuna girinceye dek kurulmamalıydı. Vaktinden evvel kurulan biçimsel demokrasi kalkınraamız için önemi i bir unsur olmamış, enci meselelerini besaba kataksine muhafazakâr eğilimlerinin mazsak bugün Amerika artık katı bir şekilde tezahür etmesine medeni bir ülkedir. Amerika' sebep olmuştur. da Amerikalılar için söz söyliyeHemen burada şu soruyu cecek ilginç hiç bir konu yoktur ve vaplamak lüzumludur: Atattırk muhafazakâr eğiliırüeri bir kenara iterek devrimlennı nasıl gerçekleştırmıştır? O Sayın Nıhat Turelın «Adalet Partisini 27 Mayısın beslemesi» hakkındakı teşhısı onemli bır gerçeğı ıfade etmektedir 1950 • 1960 arasında atılan yanlış adımlann acısı 196065 de ortaya çıkmış, halk bu kotü durumu 37 Mayısa vüklemiştir. Tertemiz 27 Mayısı çizli gizli istismar eden Vâlâ Nureddin (VâNÛ) muhafazakâr tesekkül perçekten başarı kazanmıştır. Edebiyat ve siyaset tarihine dair birincielden O Sayın yazar, yazısının sonunda gâzpl bir ifadeyle çomağın kıbelgeler, N â z i m H İ k l t i e t ' İ , çocukluk ve gençrılmasını temenni ediyor!. Oysa biz aksini düşünüyoruz. Çomak lik arkadaşı Vâlâ Nureddin 500 sahifelik bir cilt söylemek kudretinı haiz olmadığım usullerle kınlmalı ki, çark içinde anlatıyor. Mütareke İstanbul'u, Millî mücanormal olarak isleyebilsın. (Tabıi dele, İttihatçıların kaynajtığı Kafkasya, Moskova her sey demokratik yolla) Bızim temennımız de bu Barış Gönüllüleri Z BU DUNYADAN NÂZIM GEÇTİ H( Ana Baba ve Oğretmen Orhan KIRLI Yenioc köyü Muğla Üniversitesi, Istanbul'daki solcu faaliyet, hapishaneden şairinjmektupları,, kaçış.ınrn4nedenleri. F, 15 R E M Z İ K İ T A B E V I Ilâncılık 9602 13307 IHEVLID Kıymetli vaıhğımız, Aziz. kardesim, Ainem G MAHKEME BAŞKAIIPURİ VE SAVCIUK N. Ruhi OZUARI tarih ve 469 sayılı «Mehakimi Şcr' iyenin tlgasına Ve Mehakim Teşkilâtına Ait Ahkâmı Muaddil Kanun»un 5 inci maddesi gereğince her Asliye Mahkemesi nezdinde bulunması icap eden Savcının (Müddeiumuminin) temsil ettiği müessese, adalet teşkilâtuıın ana unsurlanndan olan «Savcılık müessesesidir». Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre, suçu ve suçluyu meydana çıkarmak. kamu davasmı açmak, bu davayı kesinleşinceye kadar takip etmek vazifesiyle mukellef, devleti temsil eden ve zabıtanın adlî âmiri olan savcılık müessesesinin ayrıca, idarî ve mali fonksijonları da mevcuttur. Vazifelerinin asıl jonü adlî olan bu müesseseyi teşkil eden savcı ve muavinlerinin, ha!en yürürIukte bulunan 1934 tarih ve 2556 sayılı Hâkimler Kaııununun 3 üncü maddesi gereğince. hâkimlerde olduğu gibi, bir Turk Hukuk Fakültesinden mezun olması veva Sijasal Bilgiler Fakııltesi. veya .\abancı bir memleket Hukuk Fakültesinden mezun ise, Türk Hukuk Fakülteleri programlarına gore noksan kalaıı derslerdcn imtihan vererek tasdikname almış bulunması icap eder. Şu halde, savcı olabilmek için aranan ana şartlardan birisi de Hukuk Fakültesi mezunu olmaktır. u kanunî şarta rağmen Mehakimi Şer'iyenin İlgasına Ve Mehakim Teşkilâtına Ait Ahkâmı Muaddil Kanununun 5 inci maddesindeki 1927 tarih ve 981 sayılı «ze>il»i değiştiren 1959 tarih ve 71S8 sayılı kanun, «Muddeiumumî Isavcı) ve sorgu hâkimlerinin gaybubetinde veya bu vazifelerin inhilâlinde reis veya hâkimin tensibi ile, bunlardan birine ait vazifeleri mahkeme baskâtibi vekâlet maaşı alarak görür» hukmünu koymak suretiyle bu vazifeleri. icabında başkâtibe vckâlet eden zabıt kâtiplerinin de yapabileceğini kabul etraiş bulunmaktadır. Filhakika, acılan bir dâvâ iizerine Anayasa Mahkemesi 2S/9 1965 gün ve 100/48 sajılı kararı ile, Anayasaya aykırı olduğundan başkâtiplere sorgu hâkimliği vazifesini >aptırma imkânını veren hükmü iptâl etmiş ise de, savcılara ilişkin hüküm halen yürürlüktedir. Acaba, mahkeme başkâtiplerinin sorgu hâkimliği gibi savcılığa vekâlet ermeleri de Anayasaja aykın değil midir? Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa göre amNiğde Şulh Hâküni nıe dâvâsı açmak vazifesi savcı>a aittir ve onun inhisan (Anklagemonopol) altmdadır. Savcı, mevcut delillere gore amme dâvâsı açmamakta, bazı istisnalar dışmda serbest olduğuna gore, bu vazife ve selâhiyetin önemi munakaşa edilemez. ine Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu, ehlihibre intihap etmek, arama kararı vermek, yeminli şahit dinlemek ve otopsi yapmak gibi münhasıran hâkime ait olan yetkileri, müstacel ve tehirinde mazarrat bulunan hallerde C. Savcıları icin de tanımıştır. Bunlardan başka savcı, Usul Kanununun 126 ıncı maddesi gereğince hâkim tarafından tevkif ıdilcn sanığı, âmme dâvâsı açmağa mahâl görmediçi takdirde serbest bırakabileceği gibi, muvakkat jakalama kararı da verebilir. Hazırlık tahkikatmı vapmak, hâkimi red, sorgu hâkiminin men'i muhakeme kararına itiraz, nihai hukumler aleyhine kanun yollarına başvurma hakkını da tanıyan kanun, savcılara ceza kararlarınııı iııfazı vazilesini de vermişti.r Sorgu hâkiminin bazı kararlan rc'sen tasdike tabi olduğu halde savcının verebileceği takipsizlik kararı ancak itiraz halinde tetkik konusu olabilir. Ana hatlarmı kısaca saydığımız bu geniş yetkı ve vazifelerin âmme yaranna kullanılabilmesi için. savcının geniş bir hukuk kültürü ile mücehhez bulunması icap eder. Neyin suç ve neyin suç olmadığını ancak bir hukukçu takdir edebilir. Zira, böyle bir takdire varabilmek icin. o suçun kanunî unsurlannı bilmek lâzımdır. azetenizin 22/10, 1965 tarıhlı sayısında Sayın Oğuz Kâzım ATOK'un yazısını ızledım ve ' şu ilâvelerle katılmaktayım: | Çocuğun bilinçli olarak yetişmcsi. ahlâken gelişmesi ve yaratıcı bir yeteneğe ulaşabilmesinde Ana, Baba, Oğretmen ve ferd olarak hepimiz sommluyuz. Bu sıtrumluluk karşısında şüphesiz ana babadan ve hepimizden, oğretmen daha çok yükümlüdiir. Fakat çocuğun her başarısında bazı ana babalar övgü ile kıvanç duvar da gerçek ruh örgüsünden dışanys çıkınca, kabahati öğTetmeninde ararlar, yakınırlar. Keza bızler de toplum olarak, bühassa yabancı ülkelerde, üstun başarı gosteren öfrencılerimizi duyunca, oğumirüz de, yetişmesınde bir yardıma katılmayı hatırlamayız. Şehltler var kı, uzak koylerden eğıtım için koşan oğrencılerı barındıracak bir sıcak yuvaları yok 1 L A JS İnşası bitrr.iş olan 154 KV. luk Hadımköy Çorlu Babaeski Enerji Nakıl hattına 3.11.1965 Çarjamba günunden itibaren cereyan verilecektir. Bu hat guzergâhmdaki vatandaşlara bundan boyle cereyan verılmiş olan hattın Emniyet sahasına girmameleri hayatî tehlike bahis mevzuu olduğundan ılânen duyurulur. KAZIME TEZTURK'ün aziz ruhuna ithafen, ebediyete intikalinın 40 ıncı gunune tesaduf eden 3 Kasım 1965 Çarşamba günu (yarın) ikindi namazından sonra, Teşvıkıye camnnde Mevlidi Şerif okunacaktır. Arzu edenlerın buyurmalarmı rica ederiz. Nazime Nâdi Hayat Kıy E T İ B A NK MARMARA BÖLGESİ ŞERFKE TESİS BAŞMÜHENDİSLİĞİ (Basuı 19861) 13287 Cumhuriyet 13292 E. C. A Fabrikamız Teleion numaralarının 1 Kasım 1965 tarıhınden itibaren aşağıdaki şekilde değıştığini bildıririz. Y v/o"STANKOIMPORT" YEFAT Kıvrr.etlı ve sevgılı oğlum ve kaıdeşımız Yuksek Maden MuHenaısı Vancouver Ür.ıversıtesı Öğretım Üyesı Kanada da muessıf bır a : kazası « netıcesınde AUahın rahmetme ka\*uşmuştur. Azız nâşı çok sevdiği vatanına getirılecektjr. Nahide, Nejad, Sedad, Suat A\ taman, Sueda Mimaroğlu Cumhuriyet 13278 • • • • • Hassas ölçü aletlerl Elektrikli el aletlerl Zımpara mamuDeri Hadde Sert kesıci MOSKOVA Tarafından ihraç edilen 61 SO62 E. C. A. PRES DÖKÜM SANAYİİ A. Ş. Maltepe Kartal Reklâmcılık (4302) 13281 Dr. \*EDAD AYTAMAN B ARİF BOLAT KİTABEVI v . Fikir dunyomızo ışık lutan avcılık, yaptığı hazırlık tahkikatiyle, talep vc iddiaları ile mes'eleye ışık tutan, dâvânın seyrine ve dolayısiyle neticesine tesir edebilen bir müessesedir. Kısmen dahi olsa delilleri takdir hakkına, dâvâ açmak veya açmamak yetkisiııe sahip bu müesseseyi hukukçu olmayan bir kimseııin temsil edebileceğini kabul etmek, suçsuz bir kimsenin yıllarca muhakemelerde tedirgin olmasına veya gerçek suçlunun başıboş kalmasına sebebivet verilmesine ve dolayısiyle âmme hukukunun ihlâline göz yummak olur. Bu itibarla, mahkeme başkâtiplerine savcılık • azifesinin yaptmlabileceğini kabul eden 7188 sayı. lı kanun, savcılık müessesesinin öneml İle kabili telif olmayan, Anayasaya aykın ve iptâli gereken hir huknıii ihtiva etmektedir. S ^ A L E X I S CARREL'in üç şaheserini takdim ediyor 1.İNSAN VE DÜNYA 2.İNSANLAR UYANIN 3. İNSAN, BU MEÇHUL ^ m ^ BOTOR KITAPÇIUfl!» BUUBİURSİNİZ, Deniıli Şubesi 40.000.Liralık Ozel Ikramıye ile Hassasiyet ve randıman bakımından daıma ustun ve ondedır İLERİ TEKNİĞİN İCAPURIrffl UYGUN MODELLER. Cugün Hizmete Girdi Reklâmcılık (4319) 13229 KAYD? Aşkale Nüfus Memuriuğundan aldığım huviyetimi kaybetum. Hukumsuzdur. Füil lrmak Cumhurlrat 13291 EN İYİ KAÜTE MÜSAİT FİYAT Türkıye u m u m t mümessili F A İ Z B U Y A N Karaltov, Buvük Balthlı hsn T«l ı 44 M 28 Reklâmcılık (,mi) 13306 •••••••••••••••••M IH Cumhuriyet 13280
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle