22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 10 Kasım 1965 SABİFF Uygarlık, düşünce ve aksiyon adamı ATAT Ord. Prof. H.V. VELIDEDEOGLU ir vakitler Türkiyede de üniversite hocalığı yapmış ve Atatürk'ün büyük küçük çeşitli konuşmalarmı incelemiş olan Profesor Herbert Melzig, burüar hakkında şu yargıya varmışt:r. «Atatürk'ün nutukları, genellikle diğer devlet adamlarından bir çoklarının tamamiyle aksine olarak, faal bir siyaset adamımn olduğu kadar büyük bir mütefekkirin hitabeleri gibi de görünüyor Bir kelime ile diyebiliriz ki, bu nutuklar, XX. yüzyılın tarih belgelerinin en önemlilerinden biri ve hattâ tek önemli olanıdır. Onlar, Türkiye için iman verici ve cihan için aydınlatıcı derslerdir Kemal Atatürk'ün. bu büyük mütefekkirin miüetler tarihinin devam edegelen konularına dair söyledikleri bile. başlıbaşına bir şaheser teşkil eder... Siyasî Kemal Atatürk'ün sozleri ve yaptıkları, daha iyi bir cihan istikbaline doğru göz kamaştırıcı bir meş'ale gibi parlıyor. Öyie bir istikbale doğru ki. biz onun ufuklarını görmeye bile muktedir değilizdir... Atatürk'ün nutukları zamammızın tarihî olayları ile o kadar canb olarak tefsir edilmiştir ki, biz onları okurken. «bu nutuklarda. gcrek zamanımızda gerçekleşen ve gerekse clocrulukları gelecekte gerçekleşecek olan derin hakikatler (hikmetler) vardır» denıekten kendimizi alamıyoruz.» Yabancı bir Profesörün, Atatürk'ün ölümünden üç yıl sonra, 1941 de vardığı bu yargının doğruluğu, Ata'nın ölümünün 27. yılmda, dünyanın bugünkü durumunda, çeşitli olaylarla, tüm olarak ispatlanmış bulunmaktadır. IJ, Atanın başçavuşu Ali Metin amlarını anlattı Tarihî Direksiyon binasını geziyoruz... Sanki Atatürk uyanacakmış gibi Ali ABALI < i j ş t e Evlât. 1938 yılının bir SonIbahar gününde buradan beyaz •trenle aynldık. îstanbula gidiş o gidiş...» Bu sözleri Mustafa Kemal'in Erzurum'dan itibaren hiç yanmdan ayırmadığı Başçavnş AJi (Ali Metin) söyluyordu. Ankara Gar'mda eski adıyla •Direksiyon Binasımn» şimdikı Demıryolları muzesınin ikinci katını gezerken Başçavuş Ali, istasyon tarafına bakan pencerelerın perdelerini açtı uzayıp giden raylara baktı kaldı. Atatürk'ün kullandığı eşyalar büyük bir dikkatle muhafaza ediliyor. İşte Ata'nın fincanları ve iigaraları. landığı yatağı ve askeriyeye ait damgalı battaniyesi tertemiz duruyor. Atatürk Çankaya'ya taşındıktan scnra da aynen burayı muhafaza etmiş. Bazan ani olarak buraya ge lir. çalışır ve «Çocuk başımı din lemeğe geldim» dermis. Bu bakımdan terliği, havlusu, bir evde ne bulunması lâzım geliyorsa hep si yerli yerinde. Baştanbaşa Atatürk ile dolu olan Başçavuş Ali'den Atatürk'e ait bir anısmı anlatmasını istedik. Ali Me tin «hangi birini?» dercesine başını salladı. üzgündü. «Adana'da idim. Geldim ve bir Sonbahar günü buradan beyaz trenle Îstanbula gittik. 1938 yılıy dı. Gidiş o gidiş.. Onu son göriişüm Dolmabahçede oldu.» Başçavuş Ali, Mustafa Kemal'in girişini ise şöyle anlattı: kamazdı, âdeta erirdi. Eşyalarını hazırladığım odasına yerleşürdikten sonra tekmıl verdim: ı Kâzım bcyin cmri ile Mihalıçcıklı Hacı İsmail oğlu Ali postaba şı olarak emrinizdeyim paşam.l Yüzüme dikkatlice baktı ve hemen Sen Enver Paşa'nın yanuıda değil miydin?» diye sordu. Beni tanımıştı. Enver Paşa ile aralarının açık olduğunu biliyordum. Birden paniğe kapıldım ve «Hayır» diye inkâr ettim. Sinirlenmişti, bana «Çık dışan» dedi. Dışarı çıkınca doğru Kâzım beye gittim ve: «Beni ne olnr yanm dan al» diye yalvardımsa da fayda vermedi. Bir gün korkumdan (has tayım) diye gitmedim. Yerime yanına giren Hasan Çavuşu kabul etmemiş ve «Şimdi onu istiyorum. derhal bulup getiriniz» emrini vcr miş. Hasta olduğumu söylediklen zaman da Dr. Refik beyi (Saydam> gönderip berıi muayene ettırmişti. Çaresiz yanında çalışmaya devam ettim. Beni bir süre kontrol etti. Meselâ valizlerini açık tutuyor. ortada para bırakıyordu. Ben ise hiç bir şeye dokunmuyor sadece aldığım tâlimat gereğınce bir bardak su içse bile Kâzım Karabekir beye her gün iletiyordum. O ise gece gündüz top lantılar yapıyordu. Bazı toplantılar sabaha kadar sürüyordu> Bir gün âni olarak Hasankale'ye hareket ettik. Orada bulunan birlik leri teftiş etti. Toplarımızın kama ları yoktu, cephanemiz mütareke komisyonu emrindeydi. O zamanın tâbiri ile (Seferberlik çantaları) ordunun emrinde değildi. Yâni elımiz kolumuz bağlı idi. Bir akşam toplantıyı erkenden bitirdi. «Çocuk yap bana bir kah ve» dedi. Kahvesini yudumlarken uzun uzun düşündü ve: «Yarın sa bah 9 da telgrafhaney e gideceğiz, ona göre hazırlan» emrini verdı. Sabah yanına çok iyi bir manipleci olan Osman Tufan ve Recep beyleri aldı. Telgrafhanenin önüne geldik. Bana: «tstanbulla ko nuşan direk teli öğren ve burasım tamamen boşalt» emrini verdi. Başmemur biraz direndi ama parabeılumu ensesine dayayınca o da çıkmak zorunda kaldı. Manıp lenin başına toplandık. Atdtürk'ün Erzu. rum'dan Itibareu yanmdan hiç ayırmadığı All ÇaTUŞ bugün büyük Ata'mn hatıraları İle dolu olan Demlryolları Müzesi. nin Müdürlüğünü yapıyor. B etmeye gücü yetmemiştir» der. Atatürk'ün burada bahsettiği hukukçular, o devırlerin, matbaa aleyhine fetva veren sozde din ulemasıdır. Boylece Atatürk bir vicdan ve ote dünya ışı olan d:nın, devlet ve dunya işlerine karıştırılmasımn ne derece korkunç ve uğursuz sonuçlar doğurduğuna açıkça işaret ediyor ve aralannda bu satırlarm yazarının da bulunduğu hukuk oğrencılerıne uygarlık yolunu gösteriyordu. Biraz daha gerilere gidelım: Henuz Zafer kazamlmadan önce 1 Mart 1922 de Türkiye Büyük Millet Meclisınde Atatürk şöyle konuşuyordu: «Evvelâ mevcut cehaleti izale etmek lâzımdır. Bütün köylüye okuma yazma öğretmek lâzımdır.» III lümünden bir y:l öncesir.den, yani 1 Kasım 1937 den başlıyarak İstiklâl Savaşının ilk yıîlarına, 24 Nisan 1920 ye kadar geriye doğru gittığimizde, böylece görüyoruz kı, Ataturk, bütun konuşmalarında, uygarlık ve aydmlık aşkını ve her zaman ileri yürümek gereklüiğıni her vesile ile, hattâ bütün cephelerde olüm kalım savaşının devam ettiğı gunlerde bile, durmadan haykırmıştır. Onun İnebolu, Kastamonu, Sarayburnu konuşmalan ve çeşitli toplantılardakı bir çok nutukları hep Batı uygarhğ:na ulaşmak konusu üzerinedir. i Ö di. Halbuki biz onun etrafında toplanmış 1415 kişi idik. Yap iki kahve den sonra geldi ve Cevat Abbası çağırarak şunları söyledi: çantamızda. ne bekliyoruz?) Mutasarnfm dırenmesine rağmen hemen yola koyulduk. Refahiye boğazına yaklastığımız sırada atı ile sallana, sallana gelen bir zaptıyeye rastladık Mustafa Kemal zaptiyeye yolu târif ettirdi ve hal hatırdan sonra âni olarak ( Mutasarrıfa götürdüğün mektup nerede?) diye sordu. Zap tıye şaşaladı. tnkâr etti, biraz sonra bize arkadaki arabalar yetisti. Mustafa Kemal, ünıformalı olan Hüsrev Beye işaret etti ve mektubu almasını söyledi. Hüsrev Beyin karsısında z.ap tiye ne yapsın? Selâma durup şapkasının arasından çıkarıp mektubu verdı. Dersim ağala • rınrian Eelen bu mektupta «Bir çün daha Mustafa Kemal i Er zincanda oyalarsan onun isi tamamdır, boğazı tutarız» deniliyordu. Çaresiz, zaptiye atını orada bı raktı ve bize katıldı (îzmirli bir gençti) 15 kişi olduk ve yola kovulduk. O zamanlarda Refahiye boğazının öyle yerleri vardı ki dort kişi ile bir ordu günlerce durdurulabılinirdi. Tam boğazm dar bir yerinde Mustafa Kemalin bindiği araba nın lâstiği patladı. Arabayı bırakıp gidemezdik, lâçstik tâmiri ise saatlevce surecekti. Ca^esız patlak lâstiğin içine iki battaniyeyi doldurduk. Bu sırada u?aklardan tüfekler patlamağa başladı. Basıldık diye hayü korku geçirdik. Sonra anladık ki, patlıyan tüfekler geyik avcılanna aitmiş. Araba topallıva topalhya boğazı geçti. Fakat karanlıİc basmıştı, yolumuzu kaybettik. Epeyce' gittikten sonra, Mustafa Kemal orman içinde bir düzlük buldu, oraya mevzil^ndik. Ssbaha kadar kendisi de dahil nöbet bekledik. Ertesi gün şafakla beraber yo lumuzu buluk ve kurtulduk. Ashnda kurtulan Turk mılleti ıdı. II İstiklâl Savaşma atılmak için Samsuna ayak bastığı 19 Mayıs 1919 tarihinden başlıyarak 23 Nisan 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisini topladıgı günde ve 29'30 Ağustos 1922 de düşman ordularını topyekun imha savaşma karar verdiği gecede ve Buyiık Zaferden hemen sonra da Türk ulusunu yüzyıllardanberi köstekliyen zincirleri kırarak onu uygarlık yolunda ileriye, aydınlığa, mutluluğa götürmek için ard arda devrım hareketlerıne başladığı ve böylece gerilik ve cehalete karşı tarihin en çetin savaşlarından birıne büyuk bir cesaretle giriştiği yıllarda, Atatürk'ü hayalden uzak, tamamen gerçekçi bir devlet, siyaset ve fıkir adamı ve yürekli bir aksiyon adamı olarak görüyoruz. Ölümünden bir yıl önce, 1 Kasım 1937 de Türkiye Büyük Millet Meclısinde verdiği nutukta şu cumleler vardır: «Büyük dâvamız, en medenî ve en müreffeh millet olarak varlığımızı yükseltmektir. Bu. yalnız kurumlarda değil, düşüncelerinde temelli bir inkılâp yapmış olan büyük Türk milletinin dinamik idealidir. Bu ideali en kısa bir zamanda ba.şarmak için fikir ve hareketi beraber yürütmek mecburiyetindeyiz.» tatürk'ün gerçekçiliği daha Türkiye Büyük Millet Mechsinin ilk toplandığı günün ertesi olan 24 Nisan 1920 deki uzun ve tarihî konuşmasmda ve vermiş olduğu takrirde çeşitli yonleriyle görülmektedir. Bunları burada ayrı ayrı tahlıl etmeye imkân yoktur. Ancak onun en acı gerçeklere bile göz kıpmadan parmak bastığını anlamak için, bu konuşmasmdaki şu cümleyi okumak yeter: «Memleketimizin derecei iman, milletimizin serveti, nmumiyetle fikir seviyemiz gözönüne alınınca ve bütün dünyadaki ilerlemelerle bunu mukayese edince itiraf etmek zorundayız; biraz defil, çok geriyiz.» Bu tarıhten on yedi yıl sonra, 1 Kasım 1937 Meclis nutkunda: «İdeallerin, Türk gençliğinin dimağında ve Türk milletinin şuunında daima canlı bir balde tutuünası» gerekliliğinden bahseden Ataturk, şu gerçekçi sonuca vanyordu: ıBizim yolumuzu çizen, içinde yaşadığımız yurt, bafrından çıktığımız Türk milleti ve bir de milletler tarihinin binbir facia ve ıstırap kaydeden yapraklanndan çıkardığımız neticelerdir.» 1937 yılmın Kasım ayında söylenen bu sözlerden biraz geriye, 1933 yılının 29 Ekimine gidelim. Atatürk o gün söylediği onuncu yıl nutkunda yine medeniyetten bahsetmekte ve büyük bir heyecanla: «Milletimizi muasır (çağdaş) medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız» diye haykırırken, O'nun agzmdan yalnız bir cümle, bir nefes, bir söz degıl, sanki sonrutlaşmış bir iman fışkırmaktadır Daha gerüere, Turk hukuk devrimini ilân ettiği 5 Kasım 1925 nutkuna gelelim. Ankara Hukuk Fakültesini açarken öğrencüere karşı söyledigi bu nutukta Atatürk: «Her inkılâbın kendisine mahsus müeyyidesi bulunmak zaruridir Türk milletinin, çağdaş medeniyetin vasıtalarından ve feyizlerinden faydalanmak için en az üç yüz senedenberi harcadığı gayretlerin ne kadar acılı ve ıstıraplı engeller karşisında boşa gittiğini büyük bir üzüntü ve ibretle gözönüne alarak konuşuyorum.. .. Türklerin 1453 zaferini, yani İstanbulun fethini düşününüz; bütün bir cihana karşı İstanbulu ebediyen Türk camiasına mal etmiş olan kuvvet ve kudretin, takriben aynı senelerde icat edilmiş olan matbaayı Türkiyeye kabul için hukukçuların uğursuz direnmelerini yok Atatürk uygarlık yolundaki bu konuşmaîarı yaparken Türk milletinin kabiliyetlerine can ve yürekten inanıyordu. 1 Mart 1921 de Türkiye Büyük Millet Meclisinde verdiği nutukta: «Efendiler, miUetimizin fevkalâde kabiliyetleri vardır. Bu kabiliyetlerin gelişmesi şüphesiz ki parlak sonuçlara varacaktır» diyordu. Bu küçük cümle O'nun milletine ne büyük inancı olduğunu gösterır. Fakat tarihırnizin en güçsüz ve bitkin devrinde İstiklâl Savaşını kazanmak, ardından da buyük devrimlerı başarmak için bu inanç elbette yetmezdi; kutsal dâvaya Türk halkını inandırmak, onu bu dâva arkasında sürüklemek lâzımdı. Atatürk bunu başarmasını bildi. Çünkü büyük dâvasına önce kendisi yürekten inanıyordu. Zaten inanmıyan adam inandıramaz. Onder olarak ortaya çıkan imansız ve samimiyetsiz kişilerin başansızlıklannı ve mılletlerine neler kaybettırdıklerıni tarih gözümüzün önüne sermektedir. Atatürk, bütün başarılarım ilk günden son güne kadar daima Turk milletine mal etmiş, hıç bir zaman «ben yaptım» dememıs, «Millet başardı. Ben onun tâyin ettiçi bir mcmurum» demıştir. 24 Nisan 1920 de Türkiye Büyük Millet Meclisinde kendisine teşekkür edıldıği zaman kursuye çıkarak «Benim için dünyada en büyük mükâfat milletin en ufak bir takdir ve iltifatıdır» demek suretiyle, Turk rr.illetıne olan bağlılığını ve hızmet aşkını göstermiştir. IV tatürk, Türk halkını ileriye götürmek, dünyanın uygar mıllelter topluluğu sevıyesme ulaştırmak için gosterdiği bütün çabalarda ve yaptığı bütün ıslerde hiç bir zaman çelişmeye düşmemiş, seçtiği yoldan sapmamıs, en küçük bir tereddüde kapılmamış, en ufak bir tâviz vermemiş, hulâsa her zaman özü sözüne uygun bir inkılâp adamı olarak yaşamış ve inkılâp adamı olarak ölmüştür. Yazınm başında sözunü ettığim Profesor Herbert Melzig bu hususta: «Cihan tarihini araştıracak olursak. sözü ile işi birbirine O'nunki kadar uyan hiç bir de\Iet adamı bulamayız» der. Tarihi direksiyon Mustafa Kema! Paşa Ankara'ya geldikten sonra bu binaya yerleş mış. Kurtuluş savaşının bütün plânları burada çizilmış, direküfler buradan verilmiş. Bunun için de bu binanın adı tarihe •Direksiyon binası» olarak geçmış. Bugün bu binanın kapısmda ko caman bir levha var: (Demiryolları Müzesi). Devlet Demiryolları idaresi bu tarihi binanın alt katını (Müze) olarak kullaruyor. Atatürk'ün kal dığı ve çalıştığı ikinci kat ise o günden bu güne kadar aynen muhafaza ediliyor. O kadar ki, Baş çavuş Ali (Ali Metin) 65 yaşını doldurup emekli olduğu halde, ınukaveleli olarak yerınde Muze müdürü bırakılmıştı. Sanki Ata uyanacakmış gibiydi. Merdıvenleri sessizce çıktık. tîk girışte karşımıza toplantı odası geliyor. Buradaki masa, sandalye ve tabureler, herşey Mustafa Ke mal'm kullandığı eşyalar. Odalara biribirinden geçıliyor. Bitişiği çalışma odası Mustafa Kemal' in. Paristen bir prensesin gönderdıği iğnedanhk ve kalemlik Atatürk gelecekmiş gibi hazır. Burası hergün temizleniyor. Mustafa Kemal odadan dün çıkmış gibi. Kalemlıkteki tarih, Türkün kara günü olan: 10 Teşrinisani 1938 ı gdsteriyor. Gazi Mustafa Kemal'in son gün lerınde dahi kullandığı «Milners» markalı çelik kasanm yedi gözü simai bomboş. Yatak odasında An kara'ya gelişinden itibaren kul Beni bir defa görmüştü derhal tanıdı stanbulda Saray'da bir süre Enver Paşa'nın yanında çalısmıştım. Mustafa Kemal Paşa da saraya girip çıktığından, beni ya bir defa veya iki defa gördü sanı yorum. Asker olarak silâh altma alınuı ca Erzuruma düştüm. 15 inci Kolordu Kumandam Kâzım Karabekirin yanında Morgof kışlasında (Şimdi Çakmak Hastahanesi) postabaşıydım. Kâzım Karabekir bey bir gun beni çağırdı ve «Ali Çavuş, Mustafa Kemal Paşa bize mü fettiş olarak geliyor. Yanına 10 nefer al ve müstahkem mevkii binasında bir oda hazırla. Gözünü aç. sırlarımızı ona \ermiyelim.. emrini verdı. iki gün sonra (21 Mayıs 1919) Mustafa Kemal Paşa'yı şehir dışmda karşıladık. Üniforması, kordonları ve nişanları ile çok heybetli idi. Hele yüzüne hiç bakamı yorduk. Zaten hayatı boyunca kim o^ursa olsun gözlerinin içine ba I " Ski gün sonra Kâzım KarabeIkir bey Mustafa Kemal'in ya•nına Saraydan aldığı bir telgrafla geldi. Bu telgrafta «Mustafa Kemal'in ordu müfettişliğinden azledildiği. kendisinin derdest edilip îstanbula gönderilmesi halinde taltif edileceği» bildiriliyordu. Telgrafı aldı okudu, neşelenmiş ti: «Çocuk bize yap iki kahve» diye bağırdı. Bir süre içeri çekildiler ve Karabekir îstanbula şu telgrafı çekti: «Mustafa Kemal'in Yeşilordusu 3035 bin kişilik bir güce sahiptir. Kendisine mukabele edebilmem için kuvretim yoktur. Seferberlik çantalanm verildiği takdirde Mustafa Kemal'i derdest edebi lirim.» Birkaç gün sonra tamamen ecnebilerden kurulu mütareke komisyonuna emir geldi. Ordu topuna tüfeğine ve cephesine kavuş muştu. Bunun üzerine Kâzım Karabekir bey bir akşam Mustafa Kemal'e gelip şunlan söyledi: «Paşam, istediğimiz oldu. 15 inci kolordu (İmdat) dediğiniz anda emrinize girecektir. Yalnız siz Erzurumu terkediniz.» K elle koltuğumuzda, kcfenimiz A Mutlu yolculuk rtesi gün üç otomobil bir kam yonet ile Sivas yolunu tuttuk. Kafilemizde ikimizden bagka Cevat Abbas, Yâver Muzaffer, Ernir Subayı Recep'Sinop mebusui. Emir subayı Osman «Tufan pasal, Dr. Refik (SaydarrO. Raııf bey (Orhan\ Erkânıharb Mustafa ve Palabıyık Kâzım, Hüsrev bey, Hoca Feyzullah efendi, Ahmet Rüstem 14 kişi idi. Erzincan'da bi zi Mutasarnf karşıladı. Refahiye boğazmırı Dersim kürtleri tarafın dan tutulduğunu. bir iki gun bek lememizi ve boğazm açılmasından sonra rahatça gidebileceğimizi bil dırdı. Meğer bizi oyalayıp Saray'dan aldığı tâlimat gereğince yakalamak istermiş. Bir gün beklldik. Mustafa Kemal Mutasarrıfla yaptığı görüşme A E Atatürk kendı devrinde henüz korpe, fakat bugünkünden çok daha guçlu ve zinde olan devrımler üzerinde çok hassas, titız ve kıskançtı. En küçük bir tehhke ihtimaline karşı körpe yavrusunu savunan bir ana gıbi uyanık. dıkkatli ve cesurdu. 20 Mayıs 1928 tarihinde Afgan Kıralı Amanullah Han şerefme Ankarapalas otelı salonlarında verilen zıyafetteki konuşmasında Kırala hitaben: «Medeniyet ve veni reformlar yolundaki faaliyet ve çahşmalarınızın ne kadar huzur ve sükun gerektirdiğini takdir ve huna malik olmanızı samimiyetle temenni cderim. Tarih, içinde bulunulan durumun önem ve nezaketinin bir an bile gözden uzak tutulmamasını emreder; hattâ vehim ve vesvese ile» derken, devrim hamlelerini korumak için ne kadar dıkkatli \e uyanık bulunmak gerektiği hususundaki duygularmı ve realıst görüşunü açıklamış oluyordu Ata'ja kaybettiğımizdenberi butün aydınlar, özellikle politikacılar O'nun devrimleri üzerinde O'nun yansı kadar kıskanç olsalardı, aziz Türkiyemiz bugün hâlâ dünyanın en geri kalmış ülkeleri arasında mı bulunurdu' Atatürk'ün ölümünden tam yirmı yedi yıl sonra: «Politıkacılanmız milletin cehaletini ve zararlı gelenek ve göreneklere körükörüne bağlılık duygularmı sömürme yolundan vazgeçerek, Türk haliunın uygarhk hususundaki kabıliyetlerini gelıştirme yoluna. yani gerçek Atatürk yoluna, acaba ne zaman gelecekler?» diye düşünmek, bugünkü kederimizi iki kat arttırmaktadır. Bu yola ergeç gelinecektir. Fakat çok geç kalınz diye kortuyorum! Padişah başına telgraf gelsin Atatürk'e Paristen bir prensesin yolladığı hediye yazı takunı •Jlllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllilllllllllllll i 111 'i= 11 | İstanbul hiç bu i kadar pis olmamıştı.. Bir vatandaş olarak İstanbulu turşuların bilbassa körpe vücuthiç bir tarihte bugünkü gibi pıs, ları zehirlemekte olduğunun tamülevves ve bakımsız görmemış bii farkında değüsinizdir. Bu davranışımzla İstanbul balkı gı tim. O Yoliar kazılır, üzeri örtül da değil mikrop yutuyor her an. Bendenız Karsm Ağrı dağı emeden bırakılır. O Tamirat yapılır, inşaat kı teğinde bulunan Iğdır ilçesinde rıntüarı, molozlar vesair artıklar memuriyet yaptım. Burada kabuklu fıstık dahil bilumum yı İlkokul öğretmenleriyüzüstü bırakılır, toplanamaz. O Ana caddelere, sokak arala yecek maddelerı kapalı ve üzerı nna ve kapı önlerine gelişı guzel camla örtülü kaplarda satıidığ; ne ivitiyaç var ama... bırakılan veya atılan çöpler gün halde İstanbul gibi medenî bir şehirde bu gibi maddelerin âîe Tâyin 6 ayda çıkar lerce toplanmaz, bekletilir. 64 üncü dönem Yd. Sb. öğretO Keza aylarca gözönünde fu nen açıkta satılmasına müsaade vazifemi zuli olarak bırakılan ve şehir i ve müsamaha edilmesi acaba ne rr.en olarak, askerlık ifa ettikten sonra çok sevdiğim çin âdeta çirkinlik sembolü ya den ileri geliyor? Belediyeler sağlık ve sosyal yo öğretmenlik mesleğımde kalmak ratan o kadar malzeme kırmtıları var ki bunların hepsini yazmak netmeliği bu gibi gıdaların açık ıstedim. Oerskiı '.Li.ui' ioıPm;°rı v apıp gayri mümkün, ancak misal ola ta satılmasmm cezayi müstelzim olduğunu âmir olduğu hal Bakanlığa <;uıidum. Fakat araaan rak birini arzedeyim: Her sabah ve akşam bınlerce de bu 5'önetmeliği tatbık et üç ; ay geçmesme rağmen hâlâ tayir n çıkmaüı. vatandaşm gözüne bir çöp gibi menin seebbi nedir acaba? Bundan evvel dönemkı srkaYukanda arzettiğım aksaklıkla batan Beyazıt meydanında (Lâleli ekmek fabrikası) ibaresi ya rın giderilmesi Belediyenin baş daşlarım ve bu lon^m meslekte kalmak ısteyen nrkatİE.çl?,rımm gerek zılı Nasrettin Hoca türbesı mea lıca vazifelerinden olsa başlang:o ayı olinde 4 tarafı açık terkedilmiş es Bunu harfiyen tatbik etmiyen be çogu tedrısat ki bir baraka iki senedenberi ay lediyeler ise bu mahzurlu du lan eylul aymda tavinleri seliyor rumdan mütevellıt sorumlu ol ve çalışıyorlar. nı haliyle bekletilmektedır 8 ay daha beklesem tayın geSon zamanlarda açıkta serbest duklannı idrâk etmeleri gerekir. çe satılmasına müsaade edilen si Bu mevzuda yüksek mütalâanızı lir mi acaba?. Cezair TtJRANLI mit ve benzerleri ile serapa asit saygılanmla beklerim. Samsun M. Zeki Doğu ve ekmek mayasından yapılan "llllllllllliniHIIIhillllllllllllIllllllllllllllllllllllllhlllllllllllllllllllllIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIllllllIlllin Atatürk'ün terlikleri SOSYAL SİGORTALAR KURUMU İstanbul Emlâk ve İnşaat Müdürlüğünden 1 124.0S2.90 TL. lık keşif bedelli Kurumumuz Süreyyapaşa Sanatoryumu kalorifer kazanlarının Brülöre tahvili işinin teklif aİTi'i suretiyle eksiltmeye çıkarılmıştır. 2 İhale 19.11.1965 tarihine rastlayan cuma günü saat 11.00 > de Fmdıklı Meclisi Meb'usan Caddesı No: 37, kat 5 deki Müdüılüğümüz Satınalma Komisyonunda yapılacaktır. 3 îsteklilerin daha evvel yapmış oldukları buna benzer islere ait belgeleriyle birlikte 1965 tasdikli Ticaret Odası vesıkalaruıı; 7455.00 TL. lık teminat mektubu veya makbuzları ile tekl'.r erinı havi zarflarını 18.11.1965 günü akşamına kadar Komuyona tevdi etmeleri lâzımdjr. 4 îhale dosyası her gün çalışma saatleri içinde Komisyon ';âleminde görülebilir. 5 Kurumumuz Artırma ve Eksiltme Kanununa tâbi olmayıp ıhaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. (Basın 20311/13648) ün gibi her şey gözümün önünde. Emirleri âdeta gök gur lemesi gibiydi. Maniple başına oturan yâvere emretti! Bana Sarayı bulun, Zâtı Şahane ile görüşeceğim. Kimse nefes almıyordu, Tık.. tık. lardan sonra konuşmalar başladı. İstanbul, Saray, Tevfik Paşa karşınızda.. , Mustafa Kemal kabul etmedi, ce vap verdi. tstemem.. Saray, Salih Pa§a karşınızda^ Istemem... Ferit Paşa karşmızda... İstemem... İzzet paşa karşmızda... İstemem, Zâtı sahane ile görüşeceğim. Nihayet Zâtı Şahane telgraf ba şında» cevabı geldi. Mustafa Kemal, Padişah'a 4 maddelik bir şifre verdi. Padişah makine başmda bunlarını üçünü cevapladı, bir ta nesi için de üç gün mehil istedi. Üçüncü gün dolunca aynı şekilde telgrafhaneyi boşalttık. Makine başma toplandık. Mustafa Ke mal bir elinde sigara, diğer eliyle yeleğinin kol ağzını tutmuş sinirlı bir şekilde ortada dolaşıyordu. Padişah'tan son maddeye cevap geldi. Şifreyi Hayati bey çözmeye başladı. Cevabın tam metnini bek Iemeden Mustafa Kemal'in mavi gozlerinde şimşekler çaktı ve bağırdı: « Bas manipleye.» Su dakikadan itibaren zâtı şahane diye bir kimseyi tanımıyorum. Verdiği nişan ve formalan da atıyorum. Milletimin arasında yaşıyan bir ferdim..» «Bunları yaz ve cevap alma» emrini verdi. Süratle telgrafhaneden çıktık. Kaldığı yere geldiğimiz zaman be ni arabadan indirmedi ve 50 lira vererek «Çocuk. hemen Vali Müııir Paşaya git, bir emanetimiz olacak bu parayı ver, al gel» emrini verdi. Vali Münir Paşa'dan işlerr.eli bir çevreye sarılarak hazırlanmış giyilmiş bir redingot ile hasır bir fes alıp geldim. Üniformasmı itina ile fakat sevinçle çıkardı ve: «Çocuk al bunları giizelce katla ve valize koy, kısmet olursa bir gün yine giyeriz» dedi. | Akşam üzeri Erzurumda o zamanlar yaymlanan (Albayrak) ga ! zetesi Yeşil Ordunun mevcudunun 3035 bine yükseldiğini yazıyordu. Gazeteyi aldı, okudu ve gülümse D Atatürk'ün direksiyon binasındaki yatağı ve arkadaşınuz Ali Abalıya hatıralarını nakleden başçavuşu (solda) Sayın Doktor ve Ecıacılara"™ "! 1 LIBERTİN15mg.oraie (Ch!orobenzodiazepoxyde 15 mg.) bir drajesinde 40 drajelîk tüplerde piyasaya arzedilmiştir. # Psikoregülatör ve trankilizan . ı3u mflstahzar DOĞFARMA LABORATUARI Bomonti ist. Sosyal Sigortalar Kurıımu anlaşma listMlne dahildlr.) Ilâncıhk: 9o25'l.:ıJ43 BAHŞE ve GÜl MERAKULARI Elli çeşit yediveren yeni ncvi bodur güller, büyük çamlar, süs fidanları. salon yeşıllıkleri, manolyalar, kamclyalar v.s. Ortaköy Dereboyu ANKARA Bahçesinde bulahilirsmız. Tel: 48 22 43 Reklâmcılık 4489/13628
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle