18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAHlf'E ÎKİ 10 Kasun 1965 CUMHURİYET •••••••••••••v •••• •••• •••• Atalürk»Medeniyeiçilik Prof. Dr. Tarık Zafer TUNAYA ir gözlemi burada tekrarlamakta fayda var: Atatürk'ün bütun yazılarını karıştırınız, bütün sözlerini bir bir inceleyiniz. en sevdiği, «ı fazla kullandığı sözcüğün •medeniyet= olduğunu gorürsünüz. Medeniyet, medenîleşnıek Atatürkçü tezlerin) kalkı; ııoktasıdır. Hcr çeşit ilerlemenin. kalkınmanın. herşeyin başıdır o... 1924 te, Zafer Tepeden. genç cumhuriyetin kuruluş helecanı içinde O, dunyaya şu gerçeği ilân ctnıiştir: • .. Medeniyet, Cumhuriyeti yükseltecektir.. Türk Inkılâbı medeniyet dünyasmda lâyık olduğumuz mevkii temm edecektir.> Türk Devriminin kaidesi, alt yapısı medeniyet'ti. HÜKUM ¥ROGRHMI Prof. Dr. Cahit TALAS * ktisaden zayıf büyük halk kitlelerinin, başka bir deyimle ışçilerin, topraksızların ve küçük çiftçilerin, esnaf ve sanatkârın oylannuı genis ölçüde büyük sermaye sahipleri, sanayici, tüccar ve büyük toprak sahipleri ile 10 Ekim seçimlerinde Adalet Partisi içinde buleşmiş oldukları şüp hesiz seçim sonuçları incelenip, araşünlıp ortaya konunca daha açık olarak gün ışığına çıkacaktır. Bu sonuçun nedenleri de Türk toplum ve siyaset hayatında yer alan ilgi çekici konulardan birisidir. Fakat sosyologlar ve siyaset bilimcilerı 10 Ekim seçimlerinin sonuçlarmı inceliye diırsunlar, şimdi ortaya çıkmış bulunan bir gerçek kanaatimizce şudur: Türk halkının büyük çoğunluğu, şimdilik oyunu, siyasî partilerin programlarına, seçim beyannamelerine ve vaidlerine göre kullanmamaktadır. Başka saikler bu oyların istikametini tâyinde çok tesir 0, antiemperyalistti... Atatürk'ün çeşitli nitelikieri üstüne çok sey söylenebilir, yazüabilir, tartışma kapılan açüabiür. Ama Atatürkün en ağır basan bir vasfı vardır ki en küçük tartışmaya yer vermiyecek biçimde kesindir: Atatürk katıksız bir antiemperyalistti! Evet, katıksız bir antiemperyalistti O . Bu vasfını bütün yaşantısıyla ortaya koymuş, ve sözleriyle doğrulanuştır. Hayatı boyunca emperyalistlere karşı dövüşmüştür Atatürk... Her yerde emperyalistlerin orduları karşısma dikilmiştir. Çanakkale Harblerinde, MiUî Kurtuluş Savaşmda bu vatanın topraklarını emperyalistlere karşı konımuştur. Cumhuriyeti kurduktan sonra da Mussolini'nin emperyalist emellerine «Hayır» demiş, Hatayı Fransız emperyalizminden kurtormıştır. Yabancı şirketleri miliileştirmesi, kapitülâsyonlan kaldırması, iktisadî istiklâl savaşı, millî sanayi kurmak yolundaki çabaları, devletçilik politikası, müliyetçilik göruşü, antiemperyalist tntumunun tanıklarıdır. Mustafa Kenıal. kapitalist emperyalizmine karşı dövüşerek Anadoluynı kurtarmıştır. Yeni devletin Anayasa lâyihasında aynen şu prensip tarihe geçmiştir: Kapitalizmin emperyalizminden memleketi kurtarmak... Yeni Türkiye kuruluşunun ilkesidir. Misakı Mülî sınırlarını emperyalizmden kurtardıktan sonra Atatürk'ün amacı «Emek Misakı Milli» sidir. Cumhuriyet hükumetinin programında bunu böylece açıklamıştır: « programdan bahsolunduğu zaman denebilir kl bütün halk için Emek Misakı Milli'sidir.» Bütün bunları söyledikten sonra fikirlerimize açıklık kazandırabiünek için şu soruya çok kesin cevap vermeliyiz: Emperyalızm nedir? Bu soruya açık cevap vennek, yalnız Atatürk'ü değil, dünya tarihini. \e gelişen dünya tarihi içinde devletimizin tarihî temellerini bilmek demektir. Tarih sayfalannı kanştırdığımız zaman eskidenberi bir çok büyük imparatoriuklar kurulduğunu ve bunlann zamanla battıklarmı görürüz. Yüzyıllardanberi devietlerin başka devletlere hücum ettiklerini. savastıklannı, vuruştuklarını okuruz. Bütün bunlann elbette bir anlamı olacaktır: Devletler başka devletlerin topraklarını işgal ederek oradaki insanları kendilerine bağlamak ve o topraklardaki zenginliklerden faydalanmak yolunu bulmuşlardır. Devlet hazinesine gelir sağlamanın bir usulii bu idi vaktiyle . Ama emperyalizme, zamanımıza kadar uzanan yeni ve büyük anlamını veren İngilteredir. tngiliz sömürge imnaratorluğu katıksız bir emperyalizmin yeryüzündeki en büyük temsücisi idi. Zaten emperyalizm kelimesinin bir meslek ifade etmesi, tngilterenm yeryüzüne armağanıdır. En kısa. sağlam ve geniş tarifiyle emperyalizm, bir devletin başka devletleri sömürmesi demektir. Eskiden bu sömürme şöyle olurdu: Emperyalist devlet, topla, tüfekle, askerle başka ülkelere girer, insanlanm yıldınr, boyun eğdirir, zengin kaynaklanna el koyardi. Ve sonra emperyalist devlet sömürge durumuna soktuğu yenik devletin değerlerini kendi ülkesine taşımaya başlardı. Belçikanın Kongo'ja, İngilterenin Hindistana yaptığı işte bu muameledir. tnsanlık, emperyalist devietlerin kendi aralanndaki çıkar çekişmeleri yüzünden iki dünya harbi çekti. Birinci Dünya Savaşından sonra, az gelişmiş ülkeler âleminde emperyalistlere ilk baş kaldıran Türklerdîr. Atatürk'ün öncülüğündeki Milli Kurtuluş Savaşnun anlamı budur. Az gelişmiş milletler bu öncülüğün ardmdan kurtuluş mücsdelesine devam ettiler. İkinci Dünya Savaşından sonra bağımsızlıkları birer birer tanındı. Ancak emperyalizm bitmedi. Bir devletin başka bir devleti sömürmesi sona ermedi. Eskiden topla, tüfekle, askerle gelen emperyalist devletler bu sefer başka yollardan geri kalmış ülkeleri sömürmeye devam ettiler. tşte emperyalizmin zamanımızdaki görünüşü budur. Yeni sömürgecilik bir emperyalist devletin az gelişmiş ülkeleri iktisadî anlamda hağımlı duruma düşürerek eğemenliği altına almasıdır. Ataturk bunu sezdiği içindir ki «iktisadi istiklâl savaşını» bağımsızlığın şartı sayıyordu. Ve bunu sezdiği içindir ki «Emek Misakı Milli» sini istemiş, yabancı şirketleri millileştirmiş. milli sanayi kurmak yolunda çahşmış, devletçiliği uygulamıştır. Çünkü emperyalizm biraz gelişmiş ülkeye k^kü dışarıda yabancı şirketlerle gelir ve sömürür. Emperyalizm Osmanlı ülkesini böyle yabancı şirketlerle ve borçlandırarak sömürüyordu. Ve Türkiye Cumhuriyetinde bunun için Osmanlıdan kalma iktisadi imtiyazlann yok edilmesine doğru yürüdü Atatürk... tşte Atatürk'ün savaşta ve barıştaki antiemperyalist karakteri budur. Ve bu karakter ustünde derin derin düşünmek bugün hangi ters yollarda kendimizi kaybettiğimizi bize en ışıklı biçimde anlatacaktır. B Meşrutiyet formülleri Çağdaş nygarlık düzeyine varma çabalannın tarihi. bizde pek eski sayılamaz. Osmanlı Imparatorluğu, yükselmc devri dediğimiz dönemde, bnnu duyamazdı. Ahmed Hamdi Tanpınar'ın güzel de>imiyle «Osmanlılar Viyana önlerine kadar yayıldıklan sırada. Osmaniı Imparatorluğu batılılaşmayı düşünmemiştir., çünki «O, tarihini tek başına yapmış ve öyle yaşıyordu"». Batıhlaşma ile bir tutulmuş olan medeniyetçilik, fikir akımı olarak, ancak 1968 den sonra, İkinci Meşnıtiyct yılları boyunca şekillenmiş. kristalleşmiştir. tmparatorluğun yaramaz çocukları; eski Jön Türk'ler. 1905 kapısuıdan zaferle girerlerken, Batı çiçeklerinden topladıkları özleri de. bir yamalı bohçayi andıran, Osmanlı ülkesi üzcrine serpmişlerdi. Batı'dan çok aşağıdaydık. Batılılaşmak için. Batı.dan bir şeyler, hatta pek çok şeyler almak perekiyordu. Batı zâlimdi. Somürgeciydi. Sömiirüciiydü. Ama. bizden üstündü. Karşısında direnmemize imkân yoktu. Bu noktaya dcğin. Türkçüler de. Garpçılar da, İslâmcılar da, sosyalistler de, Meslekçiler de beraberdirlcr. Birhirlerine rastlasalar. bir kaşık suda boğacak Ziya Bey ile (Gökalp) Prens Sabahattiıı' in bu meselede birleşmeleri ilginçtir. Gökalpçiliği bir hastalık olarak ilân eden Celâl Nuri, Süleyman Nazif. Dr. Abdullah Cevdet te aynı kanıda idiler. esele, şu soruda çetrefılleşiyordu: Ne alacaktık Batıdan?. Ne almalıydık?. tslâmcılar, Sait Halim Paşa ve Mehmed Âkif in dile getirdikleri formülle «ahlâk değil teknık alacağız» diyorlardı. Abdullah Cevdet •gülü dikeniyle alaeağız» derken. Celâl Nuri ile cedelleşiyordu. Ziya Gökalp her şeyi «Turkleşmek, Islâmlaşmak. Garphlaşmak» üçlüsiine bağlıyordu. Prens Sabahattin toplumun kitlecilikten (teremmüî) infiradi şekle girerek değişmesüıi istivordu. Pek zajıf. sol ya da sosyalist akım. tereddutler içindeydi. Iç huzursuzluklar, hükumet darbeleri, suikastler, ardı arası kesilmeyen savaşlar, •irtica> harcketleri keşrnekeşi içinde, fikir sahoları da lıenüz uyanmaya başlıyan kitleyi bir ideal buhranma, bir aşağıhk duygusuna süriiklemişti. Aslında. bu akımlann tümü de. İsparatorluJun hastalığına verilebilecek etkin reçeteler olmaktan çok uzaktılar. Her şeyi olduğu gibi saklı tutarak devTİm yapmak. yeryüzünde gerçekleştirilebilecek bir tutum değildi. Mesrutiyet. çoğu tutarsız fikir yığınları içinde boğulmuştu. Mondros ta imzalanan yenilgi, bir karmaşıklığı bütün çıplaklığı ile ortaya çıkarmıştır. . Böylece. Atatürkçü programm ana çizgisi de kesinleşmiştir: Milleti, en kısa yoldan medeniyetin nimetlerine kavuşturnıaya çalışacağız Buna mecburuz. Devrimin ana prensibi (umdei asliyesi) budur. Ve mükemmel bir ressam gibi. deha fırçasını tabloya vurur: Medeniyet güneşinin sıcakiığı bizi yakmıştır, me3*valan bereketle fışkıracaktır». Evet, herşey uygarlığa bağlıdır. Bir yurt içi gezisinde. CHP den başka partilerin kurulup kurulamıyacağı kendisine sorulunca. anayasa rejimiyle medenîlik arasındaki ilişkiji de açıkhkla belirtmiştir: Belü ve hiç şüphesiz yorucu olan bir yolun yolcuları başmdan sonuna kadar aynı kanıda olmıyabilirler. Düşünceler ve tedbirler arasında farklar bulunacaktır. Fakat, genel bir hedef vardır ve hiçbir zaman gözler bu hedeften aynlmamalıdır. Henüz duşüncelerimizi şekillendirecek kadar yol yürümedik. «Ondan Oledeni olmadan) evvel tefrika ıbölünmei fıkri alelâde fırkacıhktır ki. memleket ve milletin huzur ve emniyet şartlar; henüz böyle bir tefrikaya yol açraaya raüsait değildir, efendiler...» Çok parti sistemi, Atatürk'e görc. bir kör döğüşü değil, belli bir medcnîliğin eseridir. I kadardır. Kârdan pay alınması ise, Türkiyedeki bugünkü şartlar bakımından yalnız bir arzudan ibaret kalmaya mahkumdur. 440 sayıh Kanunun âmir hükümlerine rağmen, devlet iktisadi teşebbüslerinde dahi böyle bir sıstemın uygulanmasına geçilememış tir. Sosyal güvenlik Az gelişmiş bir sosyal yapı taturk gercekcidir. Seçimleri değil, nesilleri düşünen bir De\let adamı, örnek bir liderdir. Halkı aldatmayan. gerçekleri milletinden saklamayan bir insandır O.. 1 Mart 1922 de. T.B.M.M. deki söylevinde zafere ulaşmakta olan Türkiycnin «İktisadî sefalet» içinde bulunduğunu saklamaya, herşeyi güllük gülistanlık göstererek, milleti aldatmaya tenezzül etmemiştir: « . Bu noktada bilhassa, ziraî mahsullerimizi, yabancı mahsullere karşı korumaya engel olmakla milletimizi bugünkü iktisadî sefalete mahkum mülga (kaldırılmış) kapitülâsyonlann fecaatini hatırlamadan geçemem..>. Devam eder: • Efendiıer! bize karşı yapılan rekabet hakikaten gayrımeşnı. hakikaten çok kahir (kahredici) idi. Rakiplerimiz bu suretle gelişmeye müsait sanayiimizi de mahvettiler. Ziraatimizi rahnedar eylediler.. îktisadi ve mali gelişmemizin ve ilerlememizin önüne geçtiler..> Atatürk. Türkiyeden bugün • kullanılan terimle «az gelişmiş «geri kalmıs. bir yapı olarak sozetmemiştir. Fakat yüzyıllann ihraaliyle, sinsi ve şarklı kuvvetlerin çökerttiği. tahrip ettiği geri bıraktırılmış. bir Türkiyenin tablosunu her zaman çizmiştir. Atatürk. nıutlu hir Türkiyenin kuruluşunu seri kalmış bir sosyal yapıdan kurtuluşa bağlamıştır. A :: :: :: :M: •• ;!;; :::: >•:: ":: |j|: ::£: •:•• İİİİ İH: :::: :.:: :::: «••• •••• 1 olmaktadırlar. 1 Yeni hükümetin sosyal politikasraı incelemeye balşamadan önce yukarıdaki düşüncelerdeıı şu noktaya varmak ıstiyoruz. Adalet Par tısıni iktidara getirmiş olan büyük çoğunluğu, hükümet programının muhtevası toplumun thtiyaçlarma cevap verip vermediği ve bu programm tatbik kabiliyeti, çok muhtemeldir ki pek az ilgilen direcektir. A.P nin birinci hükümetinin programının sosyal politika kısmım bu düşünceler içinde incelemeye ve tahlil etmeye çahştım. Sosyal politika bakımmdan hükümet programı, Adalet Partisinin seçim beyannamesinden çok farkk değildir. Proşramın sosyal politika kısmı dağınık olmakla beraber aşağıdaki taahhütler ve temel vaidler etrafında toplanabilir: emleketimizde ve politika lugatır.da sosyal guvenhk deyimı klâsik anlamını biraz kaybetlemışe benzemektedir. Örneğin. hükumet programmda, « . tabiî şartlar ve âfetler karşısında eıfıeklerinin heba olmasiyle karşı karşıya bulunan çiftçiler... sosyal eüvenlik hizmetlerinden favdalanarak yarınlarından endişesiz bir hayat sürebilmelidirler» şeklinde ifadeler mevcuttur. Esasında sosyal güvenlik anlamı içinde tabıi âfetlere karsı bir sigortalama anlamı yoktur. Sosyal güvenlik deyimlnin klâsik anlamı mesleki, fizyolojik ve iktisadi sosyal risklerden öturü, gelirleri inkıtaa uğrayan fertlerin geçinme ve yasama ihtiyaçlarının karşılanmasıdır. Bu anlam içinde kalarak hükumet programını incelediğimiz zaman oldukça geniş bazı tesbit ve müşahedelerle karFiia^maktayız. Bunun yanında cos yal güvenlikle ılçili olarak bazı müsahhas taahhütler de hükumet programmda yer almış buîunmak tadır. N \ sigortalar sistemi ve çalışma mevzuatı hükümleri kapsamına alınması yönünde gereken Iıazırlıkları yapacağız» şeklinde bir ifade programda görülmektedir. Halbuki teknik bakımdan tarım işçilerinin yürürlukte bulunan çalışma mevzuatı ,ve sosyal sigorta sistemi kapsamına alınması mümkün değildir. Programın yeni mevzuat ile ilgıh ve nisbeten teferrüat sayılabılecek beyanları üzerinde dur maksızın kısaca işçi ve işveren ilişkılerine de değinmek istiyoruz. Hükumet programı, bu konudaki görüşünü sendikalur doiayısiyle açıklamaktadır. Sendıkaların haklı isteklerinde ve faaliyetlerine müdahale edilmesine göz ynmulmıyacagı, fakat sendikaların siyasi maksatlar icin kul lan'.lmasına, kamu düzenini bozmak amacıyla istismar edilmelerine müsaade o'.unm»yaca§ı beyan olunmaktadır. Bunlar. Tur kıyede bir hükümet programmda yeri olmaması gereken beyanlardır. Çünkü, sendıkaların kuruluş ve faaliyet sahaları, hakları kanunlarla düzenlenmiştir. • Gelir ve ücret * ktisaden az gelişmiş ülkelerin büyük meselesi, herkese bir geîir sağlamak etrafında düğümlenmektedir. Böyle bir sonuca nlaşmanın ilk şartı, herkese gelir getiren bir iş sağlanmasıdır. Hükumet beyannamesi bu gerçeği görmuş ve «en büyük adaletsizlik ve esitsizligin issizlik olduğunu» kabul etmiştir. Bınaenaleyh, iş hacmi yaratan, kutlelere iş imkânları açan bir politi kanın zaruretıne hükümet inanmıstır. Fakat, program bu gerçeği tesbit etmekten ileri gitmemekte, istihdam hacmini çenişletmek ve işsizlere is bulmak i çin tâkip edilmesi gerpken poli • tikanın vasıtalarını ortaya kovmamaktadır. İstihdam yaratmak bakımından yatırımların hacmi, bunyesı ve istihdam yaratma niteliği, üzerinde durulması gereken ilk konulardır. Kanaatimizce hükumet programları Kendi riuşunce sistemleri içinde meseleleri tesbit etmekle yetinmemek, fakat aynı zamanda ve daha ziyade bu meselelere kendi Eçılarından çözüm yolları aramak durumundadırlar. Bu mahiyette oldukları zaman daha değerlidirler. Binaenaleyh işsizliğin en büyük adaletsizlik olduğu nu tesbit etmek gelir sorununu cozmeğe yönelen bir politika anlamını tasımamaktadır. I N İjj! ;!!; :::: :::: jjjj |j:: :j:: :::; :!!: ::;• •••• •••• Sosyal Adalet I I ükümet programı, Adalet ParH tisinin temel felsefesine, her •• smıftan insanları sinesinde top lıyan bir kitle partisi olmak düşüncesine uygun olarak sosyal adalet anlamına pragmatik, faydacı biraz da muhtevasız bir mâna vererek, «biz sosyal adaleti, doktrin açısından nazarî bir takım sözler çerçevesinde değil. fakat mütevazi, fakir halk yığınlarınm günlük âcil dert ve dâvaları ile samimî. gerçekçi bir tutumla meş gul ohna meselesi olarak görüyoruz» şeklinde ifade etmektedir. Bu anlayış ve düşünce tarzı üzerinde biraz durmak lâzımdır. Bir kere sosyal adalet anlamına, modern devletin fonksiyonları içinde doktrinci bir açıdan bakmak ve bu anlamı ille de bir doktrin ile irtibatlandırmak mümkün ve zaruri değıldir. Sosj"al adaletin gerçek anlamı, âdil bir gelir dağılışı sağlamak, hayatı herkes için yaşanmaya değer bir hale getirmek, iktisaden zayıf durumda olanları devlstin alacağı doğrudan doğruya ve dolaylı tedbirlerle korumak ve nihayet sefaletı önlıyecek bütün çareleri düşünmek olduğuna göre, bu anlamı yalnız bir doktrıne. meselâ sosyahzme bağlamak ne mıim kün, ne de doğrudur. Sosyal adalet gellr eşitliğine yollan açan bir mâna da tasımamaktadır. Fakat sosyal adalet bugünkü devlet anlayışı içinde, « .. fakir halk yığınlarının günlük âcil dert ve dâvaları ile meşgul olma» meselesi de değüdir. Bu şekildeki bir tanımlama tamamiyle anlamsızdır. Bir ılkesizlıği göstermektedir. Temel. de\"amlı ve köklü tedbirler, yerine günlük sorunları gerçekten çözümleyen tedbirlerin ter cih olunacağı anlasılmaktadır. Binaenaleyh hükümet proşramındaki sosyal adalet anlayışı talihsiz ve yetersiz bir anlayış olarak belirmektedir. Bununla beraber bu anlayışm darlığını ve yetersizliğini yumuşatan bazı izahlar hükümet programı içinde yer almaktadır. Ancak bu yumuşatma bir izah olmaktan ileri gidememekte ve hükümet yönünden hiç bir taah hüdü ifade etmemektedir. Programa göre, «sosyaî adaleti gerçeklestirmek için modem devletin elinde müterakki vergfler, halk kitleleri yararına genişliyen kamu faalivetleri. hür sendikacıhk ve kollektif pazarhkla ücretlerin tesbiti ve kârdan pay almması gibi bir çok vasıtalar mevcuttur.» I ükumet programı bu çeşit ve bunlara benzer va'itaları yalnız tesbit ve müsahede etmiştir Sosyal adaleti saSlamak maksadiyle bu vasıtalardan faydalan.p faydalanm.vaeağını belli etmemektedir. Kaldı ki. bu vası'sların bir kısmır.dan Türkiye gibi bir ülkede faydalanmak da kolay lıkla mümkün degildir. Bu vasıtalar daha zivade ileri memleketler için düsünülmüş ve uvgulanmıstır. Millî gelirinin °'»4n tan fa?lasının ziraat ke=üminden sa^landığı Türkiye gibi bir memlekette, gelir vergisi, sosyal adalet yonür.den çok büyük bir anlam taşımarr.aktadır. Zira tarım ke?imınde uygulanmakta olan gelir vergisi sistemi sosyal adaletin bir vasıtası olmak nıteliğınden uzaktır. Hür sendikacıhk, ısçi durumunda olan buvük kitlelerin sendıkalar içinde teşkilâtlanmak ınv kânını buldukları sanayılesmi5 memleketlerde sosyal adaletin etken bir vasıtası olarak kabul olunabilir. Fakat, Çalışma Bakanhğının en son rakamlarma görı sendıkalı isçı savısının ancak 40ı bin civarında ulasmıs olduğu ülkemizde, hür sendikacıhk simri:lik sosyal adaleti yaygın hale getirmek icin çok az müessir bir vas.tadır. Tarım kesimi ıçinde ise. hıçbir tesire malik değıldir. Toplu pazarlık konusunda da aynı mülâhaza ileri sürülebilir. Zira, toplu pazarlık sislemmden faydalanan işçilerin yekunu 525.000 Reçete edenilik, gcri kalmışlıktan kurtuluş olacaktır. Atatürk, henüz Mudanya Konferansı sonuçianmadan. 9 Ekim 1922 de, bu nokta üzerine parmağını basmıştır: «Önümüze dikilen bütün engelleri birer birer yıkıp aştıktan sonra, bugün artık Misâkı Milli'nin çizdiği hudutlar dalıilinde müreffeh ve hür yaşamak için ne lâzımsa hepsini yapacağız.. 1923 te ise, Devrimin ahlâkını. ihtilâl ahlâkmı dile getiren millî politikayı çizer: «Arkadaşlar! Bundan sonra pek mühim zaferlere kavuşacağız. Fakat bu zaferler süngü zaferleri değıl, iktisat ve ılim zaferleri o'.acaktır». 1965 yılında, Atatürkçülüğün, «mazlum milletlerin. ya da azgelişmiş ülkelerin kurtuluş felsefesi olmadığı iddiasını desteklemek. en hafifindcn gerçeklere yüz çevirmektir. Atatürk, millî, bağımsız bir Devletin, siyasî zaferler kadar, olumlu ekonomik bir kurtuluşa da dayandığuıı cesaretle belirtmiştir. Kapitülâsyoncu baskıların. bağımsızlığın ve millîliğin can düşmanı olduğunu O, daha 1921 lerde ilân etmiştir. Medenîleşme, batıhlaşma dâvasının bu düşmanların yenilmesine ve bu zihniyetlerin yıkılmasına bağlı olduğunu bize öğreten ilk öğretmen O'dur. Batı'nın. medeniyet taşıyıcılığı maskesini. yavnzca bir politikayla, yırtan ilk millî lider O'dur. Bütün bunlara rağmen O, Batılı'dır. Batı uygarlığı tezi de gerçekçi esaslara dayanır: Batı, Türk De\Tİmeileri için, sadece bir coğrafya terimi değildir. Batı uygarlığı, sadece birkaç Batılı devletin tekelinde kalamaz. Bütün insanlar. efendice, insanca. mutlu yaşama hakkına sahiptirler, Dünyanın neresinde. hangi dilden, dinden ve ırktan olurlarsa olsunlar... Türk Devrimcilerine göre Batı, hâkim medeniyettir, asıl adı «müşterek medeniyet» olmalıdır. tygarlık hepimizindir. Sırf bir taklit işi değildir. Ondan nasiplerini alanlar, onu yüceltecek faklorleri de sağlıyacaklardır. Türk Devriminin medeniyetçiliği. tekrarlayalım, geri kalmışlıkla savaştır. Yapı değiştirilmesidir. Köklü bir devrimdir. Meşrutiyetten kalma bütün bocalamaları, kararsızlıkları bir tarafa itip, korkmadan hür ufuklara yönelmcktir. M H •••• •••• •••• •••• Kesin karar zamanı tatürkçü 've Devrimci) ekibin siyasî düşüncesine hâkim olan tez, Türk Devriminin amacını da tanımlamıştır: «Medenî luygar) ve asrî (çağdaşt bir heyeti içtitnaiye (toplum) olmak.» 5 Kasım 1925 te. Ankara Hukuk Mektebini açış söylevinde. bu tezi, Mustafa Kemal Atatürk. yürekten açıklar: «Büsbütün yeni kanunlar vücude getirerek, eski hukukun esaslarmı temelinden yıkmak teşebbüsündeyiz". Olçunlaşan fikir Devletin ideolojik bir temeli olmuştur. Bu fikrin, dört, yıllık bir gecmişi vardı. Daha, T.B.M.M. Hükumetinin ilk yı'ında. Karahisarı Şarkî Mebusunun şu sozleri söylediği görülür: «..Bu esas memleketin ruhundan doğmuştur. Garpte j'ok diye reddetmek mânasızdır. Evvelâ biz tatbik ile örnek olalım cihana>. Kesin karar, sefalet harabelerinden başka birşey olmıyan Doğu'dan, Batı'ya gecme kararıydı. Daha 1920 lerde filizlenmişti. Ve yalnız bu tutum, Türk Devriminin sadece düşman boyunduruğundan kurtulma savaşı olmadığını, aynı zamanda çağdaş bir toplum haline gelme, railli bir Dcvlet kurma hareketi olduğnnu gösterir. A •••« ••«• •••• •••• •••• »••• •••• •••• • ••• :::: •••• •••• •••• • ••• •••• ••» •••• •••• •••• ••«• :::: :::: •••• •••• :::: •••> • ••• • ••• •••• • ••• • ••a • Ml • ••• • ••• • ••• • ••• Medeniyet Tarikatı iiii •••• •••a •••• •••• S A tatürk, bu fikrini daima tekrarlar: «En doğru, ^ ^ e n hakikî tarikat medeniyet tarikatıdır». Şüphesiz, medeniyet yolu uzundur, çetindir ve yorucudur. Ama, onun karşısında durulamaz. Direnilemez. Kendisine uymayauları, kayıtsız kalanları O mahveder. Şu halde, mutlaka, •hcr noktai nazardan medeni olmalıyız. Fikrimiz, zihniyetimiz» bakımından ve «tepeden tırnağa» kadar... Büyük insana göre. acılanmızm baş nedeni dünya gidişine yabancı kalışımızdı. ssss SaSS • • • • • ••• • ••• :::: •«« «•• ••«• «•• YARIN : Atatürk ve MiHiyetçilik İ L Â N 964 30 Suyuun giderilmcs; suretiyle Kartal İkinci Sulh Hukuk Mahkemesinin 19 11 1964 tarih ve 964/50 Esas ve 9€4'196 Karar sayıh ilâmiyle satılmasma karar verı!f>n gayrimenkul'jn cinsi ve evsafı: Kartal Kazası Yakacık koyunde kâin 898 Ada 10 Parsel sayıh 434 metre 'kare nıiktarında bshcelı, eve on kapıdan girildikte bir oda bir mutfak ve bir de hol olduğu, birinci kata merdivenîe çıkıldıkta yol \ e denize nazır iki oda biı sofa ve bir de h"lâdan ibaret bulunup binanın zeminde işga] ettiği saha altraış beş metre kare olduğu, buguakü ahm satım rayicine gb'e 3C'4/965 Urihli bıiirkişi raporu ile bahçesiyle birlikte eve on beş bin lira takdiri kıymet yapılmıştır. İstanbul Belediyesinden alınan cevaba gore yer iskân dışı sahada ve mkısaf mıntıkaâ'ndadır. Satış şartları: 1 Satış 20 12.1965 P. tesi gunu saat 14 den 15 e kadar mahkeme kalemindo açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edılen kıjmetın Ti Î5 >rıi ve ruçlıamı alacaklılar varsa alacakları mccmuunu ve satış.masrafların! geçmek şartı ılc ihale olunur. Bo^le tır bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın trahhüdu baki kalmak şartiy'.e 30.12.1965 gtinü 14 de saat 15 de ikinci artırraaya çıkanlacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacağın) ve satış masraflarmı geçmesi şartiyle en çok artırana ihale oiunur 2 Artırmaya İFtirak edeceklerin tahmin edilen kıj'metın '"o 10 nisbetınde pey akçe'i veya ou miktar kadar mılü bir bankanın terr.inat mektubunu vermeleri lâzımdır. Satıs pesin para iledir, alıcı istediginde 20 gunü geçmemek üzere mehil verılebilir. Dellâliye resrai, ihale pulu, tapu hare ve masrafları alıcıya aittir. Bırikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacakhlarla diger ilgililerin ( ) bu gayrimenkul üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bıldirmelerî lâzımd:ı; aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkca paylaşmadan harıç bırakılac.iklardır. 4 Satış bedeli hemen ve%a verilen mühlet İçinde odenmezse Icra ve İflâs Kanununun 133. msddesi gereğince ihale Jeshedilir. tki ihale arasındaki farktan ve "T, 10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiç bir hııkme hacet kalmadan kendlierlnden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilân tarıhinden itıbaren herkesin gorebilmesı için daırede açık olup masrafı verildığı takdirde istiyen alıcıya bir örreği Eonderilebilir 6 Satışa istirak edenitrın şartnameyi görmüş ve munderecatını kabul etmiş sfyılacakları, başkaca bilgi almak istiyenlerin 964'50 say;lı dosya r.umarasiyle memurluğumuza baş\urma)arı ilân olunur. (tc. If. K. 126) 3.11.1965 Icra memur muhür ve imza İleihler tibirine irtıfak hakkı sahipleri de dahildır. Basın: 2103/1366? KARTAL 1. \ Cİ SULH HUKVK H.ÎKİMLİĞİ T VEFAT î^ermin Öztekinin eşi, Xecmiye Ö7tckin;n babası, Rauf Öztrkinın a^abeyısi, Haşıra Karajçulak, Nedim Özdoğmuş. Zafe> ve Gur.er Özlekin dayıları. Nazire, Perıh^ın ve Gulumhan Barkınayın dayızadelerı. Kimyager, Jlastafa rtevzat P.sak'ın amcazadesi. Rahmi ve Recai Öztekin'in amcaları, 3amsun Ağır Ceza Başkanlığmdan Emekli vefat etmistır. Cenaze naînr'zı 10 : i 965 çar'şamba gunü oç o namazından sonra Kadıköy tskeie Carr.iinde kıhnarak Karacaahmet rıezarhğındar.i aile mezarlığma defnfdilecektır. Allah rîhıne; eyl.ye ÖZTEKÎS AİLFSİ Cumhtı:iy=t 13656 H HAKKI ÖZTEKİN Dul Bay ve Bayan Arman Hazarosyan ve evlâdı, Bay ve Bayan Hrant Sirmakeşyan, sevgili eşı, babaları buyükbabaları ve kardeşlerı OLUM Bayan Satenik Tavşancıyan, • • • • Bay YETVART TAVŞANCIYAN'm âni vefatını teessürle bildirırler. Cenaze merasimı Bugünkü çarsamba 10 Kasım 1965 saat 13 30 da Beyoğlu Bahkpazarı Üç Horan Ermeni kilisesinde icra olunacaktır I=:bu ilân davetiye yerine kaimdır. Cenaze İşleri Servisi BECIDYAN Tc!: 44 12 29 44 09 98 Uâncıhk: 9725 13643 Hükumet programı, vatandasm gelecek endişesinden kurtulmasını sosyal güvenlik duşüncesinin teroeli olarak beyan ettikten sonra. işçi. çiftçi ve küçük esnaf ve sanatkârlann yarınlarından emin bir hayat sürmelerini temenni etmekte ve bütün vatandaşlarm ihtıyarlık ve hastalık dolayısiyle karşılaşacakları sıkmtıları sosval sıgortalar yardımiyle giderebilmelerıni bir arzu olarak ilân etmektedir. Herhangi bir taahhut ifade etmeyen bu nev'i plâtonık beyanîarın bir hikumet programı için pratik bir rleğeri fazla olmamak gerekır. Fakat sosyal güvenlikle ilgıli ve onemli sayılabüecek ve aynı zamanda uygulama imkânları bakımmdan tereddütlere yer verebılecek bazı müsahhas ve açık taahhütler de hükumet programmda yer almış buîunmak tadır. Programm birçok paragraf larında issizlik sigortasırldan bahsedılmektedır. Bu konuda hükumet programına daha ziyade bir insıcamsızhk hâkimdir. Örneğin, Gelişen memleketlerin sosyal programın basınla ılgilı kısmınadalet bakımından ilk meselesi. da. «basın mensuplannın sosyal herkese bir gelir sağlamak olmak güvenlik ihtiyaçlarına uygun tedla beraber, t u memleketlorde birleri, bu arada issizlik sigortası şüphesiz bir de ücret meselesi konmasını mevıuatımıza ithal edecegiz» denılmektedır. Buna mu vardır. Toplum içinde ücretülerin miktan çoğaldıkça, ücretlekabıl, işçilerle ılgih kısımda, «işrin seviyesi millî hasılanın âdil sizlik sigortasının bir an evvel ijlçüler içinde dağılımında biringerçeklestirilmesi îçin çalışmalaci derecede rol oynar. ra derhal başlıyacağız» şeklinde taahhüt tazammun etmeyen bir ürkiycde gelir dağılımında iîade yer almaktadır. Dünyanın bir adaletsizlik vardır. Rütün hıçbir tarafında sosyal sıgortalar kesimler, yani tarım, îsçi ve ve özellikle issizlik sigortaları, lanm dışı sektörlerle her türlü once beyaz yakalılar içm başlatıldevlet sektöründe çalısan insanmamıştır. Çünku bu sigorta kolular birlikte mülâhaza olunduğn nun himayesine genel olarak, dazaman nygnlanacak ücret poliha ziyade himayeye muhtaç olantikaları sosyal adaletin tesisinde lar, isçiliği meslek edinen ve sabaslıca vasıtalardan biri olarak nayide çalısan isçiler konu teşkil • belirebilir. Ancak. bir milli ür ret politikasının tesbiti ve u\ gu etmektedirler. lanması fevkalâde güç bir m°«eledır. Toplumun butün smıflaosyal siçortaların ihdasında rmdan, özellikle işçi ve işveren temel ilke, bu sigortalara dulerden yüks^k bir sorumluluk yulan ihtiyacın kesafetidir. talep eder. îktisadî sistemi karBütün uvşulama güçlüklerine ras ma olan ve toplu muzakere sısmen, tedricî bir şekilde hareket teminın, hür sendikacılığın ve etmek suretiyle tanm kesiminde grev hakkınm alısılmıs oldırğu işçi olarak çalısmakta olan insanbir toplumda tek bir millî ; icret ların ihtiyaçlan üıerine egilmek politika=ı tesbiti hemen hemen zamanı ^elmistir. Bu kesimde has mümkün değildir. Hükumet pro talık sigortasına siddetle ihtiyaç gramı, «isçilerimizin artan millî duyulmaktadır. Ihtiyarlık sigorgelirden hisselerini alabilmeleri tası bakımından aile, geleneksel için millî ekonomide yıll/ profonksiyonunu ifa etmege devara düktivite artışı nisbetinde iicret eylemektedir. Halbuki hükumet lerini yükseltecek bir millî gelir programı tarım işçilerinin sosyal ve ücret politikası takip edece sigortalar sistemi kapsamma alıngiz» şeklinde karısık ve nazarî ması ydnünde yalnız hazırlıkların bir beyanda bulunmaktadır. Tür yapılacagmı ifade etmekle yetınkiyede henüz büyük bir isletmemi«tır. Esasında tarım işçilerinin nin veriminin ölçülmesi dahi kobütün sosyal sigorta kollarına tâlaylıkla mümkün olmamaktadır. bi tutulması simdiki şartlar muva Ekonominin bütun olarak verimini ölçebilmok ve ücret artıscehesinde ne bahis konusu olabilar:nı verim artısları ile irtibatlir, ne de mümkündür. öyle anlalandırmak herhalde bugünkü du sılıyor ki, uzun bir programın barumda büyük çabaları gerektır zırlanmasını kısa bir süreye sığmektedır. Verim konusu bir çok dırmak durumunda kalmıs olan ileililerce de tam olarak pnlasıl hükumet bazı tezatları ve kifamış değildir. Binaenaleyh, >uka^etsizlikleri önlevememietir. rıdaki tesbitlerden sonra, gelir ve ücret meselesi Türkıvede de istihdam durumuna, ışgücünün niteliğıne, toplu müzakerelerde tarafların kuvvet der^celerıne ve genel o'arak da ekonominin ödeme kabiliyetine gore deŞ,ş,k cozüm yolları aramaya devam eükumet programınâa sosyal decektir. politikanın bazı temel meseleleri üzerinde durulmuştur. Bilindiği üzere bugünkü çalışma mevzuatı tarım kesiminde çalısan ^» osyal politika bakımından hü ısçileri, kapsamı dısmda bırak kümet programında tam bır maktadır. Dünyanın her tarafminsicam yoktur. Çelismeler, da olduğu gibi, memleketimizde bazan birbirini nakzeden taahhüt de sosyal kanunlar önce sar.ayı ve beyanlar. tedbir teklifı yerikesimmi konu olarak almıstır. ne daha ziyade bazı durumları Fakat Türkiye şimdi tarım isve hâdiseleri tasvirler, meselelecıleri için de bazı temel himaye re yeteri kadar nüfuz.edememe, 'edbirlerini düşünmek mecburiahenksizlik ve teknik kifayetsiz vetindedir. Hükumet bakımından lik programın belli baslı nitelik ısabetli bir karar olarak geçen lerini teşkil etmektedir. Adalet Partisi, iktisaden zayıf olan küthükumetlerin bu sahada takibetlelerle sermavevi temsil etmekte mis o:dukları politika benimsenolan grupları bir paradoks ola • nis ve «Tarım ts Kanununun cırak sinesinde toplamıstır. Binakarılmasına çalısacağız» seklindp enaleyh böyle bir durumda mebir bevan program içinde yer alseleler karşısında açık çözüm mıst'.r. Görüldüğü üzere bu, kevollarına gidebilmek ve ayrı sin bir taahhüt değildir. Aynı zamenfaatleri temsil eden grupları manda bu alanda hükümetin natatmin edebilmrk güç olduğu iiıl bir oohtika takip edeceği prog çin, öyle anlasılıyor ki. hükuramdan tamamiyle anlaşılamamet, programının bir çok yer maktadr Gerçekten, yukarıdaki lerinde sarih olmamayı ve kesin görüsün açıklanmasmdan hemen taahhütlerde bulunmamayı bir sonra, «tarım işçilerinin sosyal politika olarak tercih etmiştir. ••••••••••••••••••••••«••••••••••••••••••••••••••••«••••a T TEK ADAM MUSTAFA KEMAL Yazan: ŞEVKET SÜREY.YA AYDEMİR TEK ADAM, Türk MiP Jetinin bağnndan çıkaa fakat Türk aydınınınm halâ bütünüyle anlatamadığı bir insanın, MUSTAFA KEMAL'ia hakkında yazılmış en büyük, en manâlı ve çok cepheli bu eser İMillî Edebiyatımızda kütüphanemizde ınutlak bir boşluğu dolduraoaktır Yeni mevzuat işçi işveren ilişkileri H Sonuç 5 I.cilt Il.cilt IILcilt 15TL. 15 TL. 15 TL, Birinci cildin 2 inci baskısı çıktı. REMZİ KİTABEVI " İlâncıhk: 9687/13641 TEŞEKKÜR 2ONGULDAK ZİHNİ VAPUR ACENTELİĞİ sahibi Fazilot tinısali, Turgut Güneri'nin amansız hastahğı esnasmda gösterdiği yakm alâka, feragat, ihtimam ve fedakârlığı ile bizleri sonsuz minnete garkeden «Dr. MÜFİT HEKİMOĞLU" na şükranlarımızı bildirir, vefatmda acımızı paylaşmak lutfunda bulunan akraba, dost. müessese. armatör ve vapur ucentalaıina bizzat teşekküre teessürümüz mâni olduğundan sayın gazetenizin tavassutunu rica ederiz. > AİLESİ Cumhuriyet 13655
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle