19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DORT CUMHURÎYET 1 Ağustos 1964 8ULMAGA Ir^OkurlardanrTTp NATIi Cumhuriyet^ Gemiletin Uumanyası Eiirae hasfanesitıitı bütün doktorları senelik îzne çıkmış Hani geçenlerde bir İslanbul gazetesi Edirne de doktorların (Türkiyede ilk defa) köylere gidip hiç bir ücret aramadan hastalan tenavi ettiklerini haftalık ilâvesinin bütün ilk sayfasıni ayırarak günierce neşretmişti ya işte o tnütehassıs doktorları bugün hastanede ararsanız alacağınız cevap aşağıdadn*. 1 Göz mütehassısmı arıyonım? Senelik izinde 2 Asabiye mütehassısmı anyorum? Senelik izinrie 3 Ya hevliye mütehassısı? Senelik izinde 4 Kıılak miitehassısı? O da senelik izinde 5 Ya çocuk nıiitebassısı? O da senelik izinde 6 Bakteryoloğ? Hattalık izinde Hastanede on mütehassıs var kn'an Hört tane oniarda akşama sahaha gitmek üzere. Sorayorum bir hastaneden senelik izne altı mütehassıs doklor aynlır mı? Benim en çok merak ettiğim bunu nas'.l tekzip edecekler ve Bakanlık bu kadar mütehassısm ayrılmasma nasıl müsaade eder? hinde DenizyoLan İşletmesi Migrostan mübayaa etmeyi durdur muştur. Ne vazik ki, Denizyolları İşletmesi tek taraflı bir kararla Gemilerinin iaşe ikmâlini 3 ay gibi çok kısa bir zamanla Migrostan vaotırmakla İşletmeyi 200 biıı lira eibi bir arara sokmuştur. KooneraMfin rntlarile Mifrrosun fiatları tetkik edilecek olurda bu iddianın doğnl1uğu meytlana çıkacaktır. iki rapor karşısında hastasını nasıl tedavi eder? Kendisinden bu Müessese ile yakından ilgilenmesini bilhassa rica ediyoruz. Bebe toprağ, bebe toprağ... Bir sokak köpeği edinmiştik. Daha doğrusu, bir sokak köpeği bize kapulanmıştı. Kuyruğunu salhyarak yaltaklanması ilkin hoşumuza gitmediğinden ona (Deraliye) adını takmıştık. Deraliye, İstanbul hükümeti demekti ve biz; büyüklerin etkisi altmda Istanbuldan da, hükümetinden de nefret ediyorduk. Fakat zamanla ısındık bizim Deraliye'ciğe. Sabahları, kapımn eşiğinden içeriye girmeye cesaret edemeksizin, onüne konacak yiyecek artıklarını beklerken, biraz sevgi, Diraz merhamet dilenen bakışları ile ayaklarımıza kapanarak yerlerde sürünmesine alışmıştık. Bir kusuru vardı hayvanm: Yabancılara da havlamaz, onları da yadırgamazdt. Bu itibarla, eve yararı dokunmuyordu. Babam, yüksek sesle önemli politika sırlarını arkadaşlarına açıklarken bir meraklı gelip kajunın önüne dikilse, içeride kimsenin haberi olamazdı. Semtiraizin gürültüsü ile birlikte, musikisi de derın yankılar uyandırırdı tahta konağın tavanlannda. Sokak satıcıları arasında gerçekten dokunaklı, insana işliyen, unutulmaz birer hava tutturmuş olanlar vardı. O zamanki Ankarayı bütünü ile yansıtan bu bölük pörçük melodilerin zaman zaman hâlâ tap taze kulağımda çınladığını du yarım. Işte, kundak çocuklarına bez bulamıyan fakir annelere müjde! Bebe toprağ, bebe toprağ... Bu yurauşak topraktan bir teneke dolusu aldılar mı, en azmdan bir hafta rahatlardı yoksul anneler. Toprak, avuç avuç beşiğe serpiştirilir, üstüne çocuk yatırılırdı. Artık istediği gibi kirletsindi çocuk altını. Tâ uzaklarda, Karaoğlandan bir başka ses, daha canlı, daha kıvrak bir temayı iletirdi bizim eve: Kaynar, oynar, vay gidı çaycı vay! Bir Rumeli ezgisini andırır hazin, umutsuz bir melodi inlerdi yalvanr gibi: Şekerli kurabiyeler, çifti beş kuruşaaa... Akşamları ortalık karanrken satıcı sesleri de birer birer kesilir, bizi kendi haümize bırakırdı. Bir süre, mahallenin iç hayatmı yaşardık ortaklaşa. Üç ev aşağıda birileri dır dır eder, bir adam oğlunu döver, ağlatır; yalnızhktan korkan bîr çocuk, «gız ana!» diye bağira bağıra annesini çağınrdı. Ahıra giren öküzlerin, ineklerin böğürtüsü de kesilince artık uykuya dalardı mahalle. Elimde birkaç boş kâğıt, koğuşta da uğramadığım iki üç yatak kalm^tı. Makineieşen hareketlerimle, sırası gelenin karyolasına iliştim. Sol elimle, yorgunluktan tutulan sağ bileğimi uğuştururken: Söyle bakalım! dedim. Bu, soluk benizli, tüysüz, zayıf, kumral bir delikanlı idi. Kat kat sargılar dolanan boynunun üstünde, çehresi, utangaç hali ile daha da çocuksu görünüyordu. Yüzü bana dönük, hafifçe doğrularak dirseğine yaslandı Başladı mektubunu yazdırmaya. Mırıldanırcasına yavaş konuşuyor, fakat tıpkı öteKİ erler gibi olması gereken yatak çarşaflan, o da klişe cümleleri arka arkakirden değil, fakat bezin cin ya diziyordu: «Ibrahim emmiye Süleysinden rengini yitirmişti. Elim mahsus selâm ederim de kalem ve bir deste kâğıt, ba man dayıya selâm edenm, Hasan çavuşlara selâm ederinı, Hana gösterilen koğuşa girdiğim zaman sersemliğim geçti. Mek tice nineye selâm ederim, falana selâm ederim, fişmekâna setuplannı yazacağımı anlıyan lâm ederim.» Selâm fash tamamyarahlar heyecanlanmışlar, telandıktan sonra konumuza gellâşlı işaretlerle beni yanlarına çağmyorlardı. Her biri ilk ön dik: cGeçen ayın yirmi birinci ce kendinden başlamamı isti günü înönü cephesinde boynunv dan gazi oldum, hamdolsun ı\iyordu. Koğuşa umulmadık bir canlılık, bir neş'e gelmişti. Sağ leşiyorum. Merak etmeyin. Haberlerinizi beklerim Adresim dan başhyarak bütün yataklara uğnyacağımı, teker teker her bi şudur.» Mektup bitmiş sayılabilirdi Fakat bir düşüncedir alrinin mektubunu yazacağımı söyledim, yine de koŞuştaki he mıştı bizim Mehmetciği Gözlerini benden gizler gibi önüne yecanlı havayı yatıstıramadım. Bir mektubu bitirip yan karyo bakıyor, elini alnına götürüyor, bir tereddüt buhranı geçirdiğini laya geçmek üzere doğruldum mu, beş on el birden kalkıyor: her haliyle belli ediyordu. Biraz Bana, bana gel gardaş, sı sabırsız, ona yardım olsun diye sordum! ra benim! Unuttuğun biri kalmadı ya? sesîeri kasvetli havayı yırtarak Cümleye selâm diyelim mi? koğuşu sanki içinden aydınlatıYoktu, kimseyi unutmamıştı. Ayordu. ma o yine düşünüyordu. O gün kaç mektup yazdım, Az müsaade et! diyerck şimdi hatırlamıyorum. Fakat eliyle alnını uğuştura uğuştura sözümü tuttuğumu, her yaralıya bir süre öylece düşündü Sonra. hizmet ettiğimi sanıyorum. Adherşeyi göze almış olmanın verreslerden anladığıma gore çodiği güvenlik duygusu içinde ğu Haymanalı idi erlerin. Mekyüzünü bana çevirdi, bir sır tuplar da her bakımdan birbiriemanet ediyormuş gibi fısıldanin tıpkısı gibi idi. Aile büyüdı: ğüne hitap ediyordu yaralı er. Hasan Çavuşların Emineye = llkin uzun bir selâm fash başlıE selâm ederim! yordu: «falana selâm ederim, Uçuk benzi hafiften kızarmış E falana selâm ederim, falana seZ lâm ederim», böylece on beş yir tı. Geçirdiği iç çatışmadan yorE mi ad sıralanıyordu birbiri ardı gun, yatağa sırt üstü uzandı. Ana. Sonra asıl konuya geçiliyor dını ve zarfın üzerine yazaca E ğım adresi o halde söyledi. Üte E du: «Ayın yirmi birinde tnönünde sol omuzumdan gazi ol kilerle birlikte bir Haymana kö E dum. (hiç birisi yaralandım de yüne gidecekti bu mektup da. = Işimi bitirip koğuştan ayrılır E miyordu.) Hamdolsun iyiyim. Merak etmeyin. Haberlerinizi bek ken şuna emindim! Selâm se Z lerim. Adresim şudur.» Sonra, lâm, selâm, saatlerdir yüzlerce E her ihtimale karşı. belki unutu kişiye erlerin selâmını iletmiş E lanlar olmuştur diye «cümleten» tim. Bu selâmlan alanlar şı'ip = bir selâm daha ve itnza. .' hesiz derece derece sevinecek1 EöyTcsint basıımfcahp ve iffcel '4erdi. Analar. babajar. Tanrıya E bir üslupla tekrarlanan mesaj şükredecek, yeğenler, hemşehri = ları, bir sözcüğünü değiştirmek ler memnun olacaklardı Yalnız, E Hasan Çavuşlann Emine, sevin = sizin kâğıda geçirirken kolum mekten öteye, bir tuhaflaşacak, E yoruluyor, kafam işlemez hale geliyor, canım da sıkılmaya baş adı geçtiği için utanırken, anla E lıyordu. Fakat, görevim sona tılmaz bir mutluluk anı yaşaya E caktı Tıpkı mektubu yazdıran E yaklaştığı bir sırada bir erin yazdırdığı bir mektup beni te Mehmetcik gibi yüreği titreye = cek, hafiften yüzü kızaracsktı E melimden sarstı. Sevgi denen E E duygunun yakıcı güzelliğini öm Eminenin. E rümde ilk defa o koğuşta; yüz = Sevda tiedikleri bu olma E çizgileri hayal meyal bugün sın? E E de belleğimde saklı duran o ya diye ömrümde ilk defa düsün E E ralı erin başucunda sezer gibi müştüm o gün. r = oidum. (Arkası var) Z nn mektuplarını yazacaktık. Elimize birer kurşun kalemle birer deste zarfkâğıt tutuşturdular. Koğuşlara dağıldık. tlâç kokuları, iniltiler, sargılı yüzler arasında birden serseme döndüm, kendimi de, etrafı da yadırgar oldum. Koridorlarına değin karyolalar dizilmişti Sarıkışlamn. Sedyeler içinde, yarı baygın, ameliyata götürülüyordu kimi ağır yaralılar. Basık tavanlı, az ışıkh koğuşlarda in sanı çökerten bir hava dolaşıyordu. Bıyıkları yeni terlemiş delikanlılardan, göğüs kılları ağarmış ihtiyarlara kadar lıer yaştan erler, yanyana uzanıyordu bitişik karyolalarda. Beyaz SOLDAN SAGA: 1 Karadeniz kıyısında ilk res mi fuarı açılan vilâyetimiz halkın dan. 2 «Çift ;yıda etrafı su ile çevrilmiş kara parçası» anlamına iki söz, bir harfin okumışu. 3 Sıcak iklünli bölgelerde yet'işen öir çeşit çalı, terci «kötü niyet ve mak sat» demektir. 4 Bir yerden dısanya doğru durumda görünerek 5 Çevrilince, Rusyada bir nehir belirir, bir veya birkaç uzvu i.şle mez vaziyette. 6 Tersi «Tannya ibadet etme gibi hareketler yapar» anlamına bir çekimdir, zevki okşı yacak durumda. 7 «Dokunaklı lâf lar söyleme işleri» karşıüğı bir ç o ğul. 8 Kimyasal maddelerdsn, ne nüz yapılmış veya meydana çiimış halde 9 Üzerinde ulaşım sefer leri yapüabilen Avrupa nehinerin den, gezinti gemisi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1 Bir çeşit komisyoncuıuk işleri yapanlar (çoğul). 2 «Cere yan ede ede» mânasına bir kelime nin tekrarı, bir harfin okun'işu. 3 Hastalıklara sebep olan Küçük ya ratık, aşağıya doğru yürüyüp git me hareketinin iki başı. 4 Sebep. mensupiugu o lan. 5 Bir mu siki aracîi ne fes darlı£ı has talıklanndm 6 Tersi «fazlo laşantt ınânM^ma gelir, avu.oımu • zun orta yeri 7 Oünku bıılmacamn Ağlfllk V<? çir halledllmlş sekll lanüjj Karşılığl bir eski terim. 8 «Ircu yerde bulunan meydan» anlamına Ua söz 9 tlâve parça, eski zamaalar U mi. Lözumlu Teletonîar * İTFAİYE: Beyoğlu: 4J 40 44 îstanbul: 21 42 22 Kadıköy 3S 08 72 Üsküdar 36 09 45 Bakırköy: 71 64 66 Adalar 51 60 81 tstinye: 63 60 20 • TELEFON : Santral 22 42 10 *• POLlS tMDAT: tstanbul 27 45 00 Beyoğlu: 27 45 01 Anadolu Yakası 27 45 02 Sınhî Imdat: Beyoğlu: 44 49 98 Fatih 21 15 95 Üsküdar 36 05 38 • UÇAK: T H Y (Termlnal) 44 02 96 Hava Alanı 73 82 40 * TREN: Demıryollan 36 04 76 (Haydarpasa) 22 30 79 ( S i r keci ) * HAVAtJAZl: tstanbul: 22 45 80 (Gündüz) 21 44 26 « G e c e ) Ka dıköy 36 46 20 * VAPUR: Uenızyollan: 49 18 90 Nöbetçı M 44 02 07 Şehıı Hatları: 44 42 33 44 43 59 Üsküdar 3« 03 12 Yeşılköy 73 84 25 Boğazıçı 63 56 35 Büvükada 51 61 23 * BELtDİYE: Zabıta: 22 42 78 tşlerı 22 08 35 • ELEKTRİR: Beyoğlu: 44 48 00 Beyazıt: 22 45 80 Kadıköy 36 07 10 Bakırköy 71 68 49 Georgee Ohnet'ln romanından lktibas Pdilrritlr Yarolılar îkinci Inönü Savaşı boyunca, çok yaralı gelmişti Ankaraya. Cebecideki hastane yetraediğinden, Sarıkışlayı da acele hastaneye çevirmişler, bir kısım yarahları oraya yatırmışlardı. Bir gün, Kızılaylı hanımlar beni ve birkaç çocuğu alarak Sarıkışlaya götürdüler. Yaralıla İsmi mahfuz bir okuyucumuz yazıyor: Kooperatifimiz 30 eylül 1964 tarihinde 30 senesini doldurmak şerefine nail olurken rürkiyede en uzun ömürlü bir kooperatif şirketi olduğunu da ispat etmiş bulunmaktadır . Kooperatifin (Statünün 3 üncü maddesi) esas gayesi Denizcilik Bankası ve teşekküllerinin memur ve müstahdemlerile gemilerinin kumanya ve her nev'i erzak ve istihlâk maddtlerini müsait şartlarla sağlamak, idare ile mutabık kaluıacak şartlar dairesinde ge> milerin iaşelerini temin etmektir Kooperatifimiz de esas gayesine uyarak 30 sene gibi uzun bir süre Denizcilik Bankasının iç ve dış hatlara sefer vapan gemilerinin kumanya ihtiyaçlanm noksansız, kaliteli, piyasa fiatından çok daha uznca temin etmiştir. Hâl böyle iken Denizyolları İşletmesi Kooperatiften m'i.bayaa ettiği iaşe maddelerinin hem kaiite hem de fiat bakımından kontrolünü yapmak iddiası ile Akdeniz. Karadeniz, Samsun ve İskende run vapurlannı tecrübe mahiyetinde ve hiç biı bağlantıya liizum görmeksizin U.4.19G3 tarihinden itibaren Migros Şirketine iaşe ik mâli için vermiştir. Bu ikmâllerde Migros Şirketi Kooperatife nazaran hem pahalı mal vermiş hem de (teşkilâtını kuramamak bahanesile) et. balık, tavuk ve sebıeyi tedarik edemeyip gemilerin noksan kumanya ile hareket etmesine sebev olmuştur. Bu durumda Malzeme ve İaşe tkmal Şefli^i Migrostan uzun azadıya şikâye. etmekle beraber. çüya ikmâlini Oligrostan yapan Akdeniz vaounı Banka idarecilerinin dikkatini 6.7.96.? tarihli yazısı ile şu (9) maddeye cekmistir: 1 Migros tarafmdan gemiye getirflen yoğurtlar ekşi olduğu belirtOerek iade edildiği. 1 Talep lisfesinde mevcut levrek baiığınu r elmediği 3 Sipariş edilen meyvalardan u u z ve şeftalinin verilemediği, 4 Talep edilen bonfilenin Migros tarafmdan temin edilemevip Denizcilik Bankası Kooperatifinin mütaahhidinden bir lira fazla fark ödenmek suretile alındığı, 5 Tavuk ve piliç geminin hareketine 15 dakika kala getirildiğinden evsafının tontrol edilemediği. 6 Siparis edilen buz, gemi manevra yaparken geldiğinden gemi kaptanı tarafmdan aimmadığı, 1 Sipariş listesindeki tava yoğurdnnun temin edilemediği, 8 İstenen surup ve limonatamn verilemediği, 9 Kumanyanın tesliminde mos'ul hiç bir şahsın bulunmadığiMadde mdde belirtilerek ayne&, not halind< : Bugüne kadar Migros Şirketinin vaptığı iaşe ikmâllerinde gremi tarafmdan talcp edilen madd»lerin bir çoğu temin edilememiş, bu noksan ma'deler y3 Kooperatiften alınmış veyahutta gemi noksan kumanya Ue sefere çıkmıştır denümektedir. (Bunun gibi, MİTrosun bu işi başaramadığına dair daha bir çok vesaik mevcuttur.) Bu durum üzerine 16.7.963 tari Bir menrara 250 işportacı düsuyoroıuş «Işportacılık önlenemez» başlıkIı yazı iİRİliler tarafmdan incelenmiştir: «Bahis konusu olan isportacı esnafının faaliyetine meydan verilmemesi için geceli gündüzlü çalışnıalar yapılmaktadır A>nca yazıda belirtildiği gibi Eminönü mıntakasında bir memu ra 50 işportacı değil, 230 işportacı düsmektedir.» İlgiUler ilgileniyor «Belediye Başksnımız lutfen ilgilensin» başlıklı yazı iljililer tarafmdan incelentnistir: «Ziverbey asfaltının onanmı yapılacaktır. Bilginizi rica ede P Kime şikâyet edeyim Sağhk Bakanının dikkatine Ben ötedenberi bir şeker hastasıyım. İdrar ve kan tetkiklerirni memleketin en büyük bir saglık müessesesi olarak. Refik Saydam müessesesinde yaptınyorum ilâç ve yiyeceklerime çok dikkat ettiğim halde. son zamanlarda yaptırdığım tahlil neticelerinüı i)irbirini tutmaması bende güphe uyandırdt. Aynı gün topladığım idrarı ikiye bölerek birini Refik Saydam Müessesesinde, diğer yansını Tıp Fakültesinde tahlil etirdim. Neticeler birbirini tutmadı. hem de 3 misli bir fark gösterdi. Fakültede tahlili yapan bir kimyager, Refik Saydamda ise bu iş alaydan yetişmiş bir laborantm eline bırakılmıştır. Refik Saydam Enstitüsünün Kimya şubesi şefi ne şikâyet dinler ve ne de dert Önüne geleni kovar, istediklerlnden ücret almaz ve o yalnız kanaryaları ile süs balıklaruıı resmî dairede bcslcmekle meşguldür. Sayın Sağlık Bakanı bir lıckim olarak. böyle birbirini tutmıyan İst.Aksaravdan A. Güler yanyor: Kasten mahKememin uzamasına ve basit bir izalei şuyu dâvasımn 5 sene sürmesine sebebiyet veren avukat G S . hakkında tstanbul Barosu Başkanlığına vaptığun 15.4.19fi3 tarih ve 963/86 No. lu şikâyet dile'kçeme aradan 15 ay eibi uzun bir zaman geçmesiAli Tosun vanyor: ne rağmen bir cevap '»lamadım Bizzat ve telefnla müracaatlanllâmile eşuni 8 haziran 1964 de ma «raoortörde» deyip atlatıvor hususi muayenehanerüıde ve lar. Kime şikâyet edepefime Ba7.7.İ964 8.7.1964 '.e de evimde İsparta Doğum Ooeratörü Dr. Re rodan cevap bekliyonım. fi tral'a muayene yaotırdun. Her 3 muavenede «Doihım ınrmal ve müsait, ebe taanım doğumu yap. tırır» dedi. Halbukı ebe hanım de Elâzığ'dan mektup çöndererek. vamlı olarak evime gelerek muaaskerliğini er olarak yapan meyene etti ve son muayıuesi olan murların askerde gecen hizmetle8.7.1964 de saat 5.45 de tehlikeli rinin emeklilik hizmetlerine sayıirörerek tekrat serbest çalışan lacağı kanun teklifi hakkında bilDr. Mehmet Vurdabaği evime gegi almak istiyen N. B. ye cevaptirerek muayc.e ettirdün. Doğum tır: Sezeryanla yapılabiür dedi BuKanun mektubunuzda belirttinun üzerine ha tane doktoru Refi ğiniz günde Mecliste görüsülmüs Urala cidereh durumu anlattım. tür. Ancak. kanun teklifi reddefakat güçlükle retirdiğim bn do!<dilmiştir Yani askerliklerini er tor ebe hanıma «doğum normal. olarak yapanlarm askerlik süresiz yapabiHrsüıiz» diyerek. aynlleri emeklilik hizmetlerine eskimak istedi ve ebe hanıma «ben den olduğu gibi sayılmıyacaktır karışmam» dedi. Ve maalesef ısrarlarıma aldınş etmedi. Sağlık Bakanlığı ilgilenmez mi? Bir cevap «Yerimiz ounadığuıdan şimdi müdahale edemem» diyen doktor Refi Ural'dan ümidi kesince komşu Burdur vilâvetine bir taksi ile esimi götürdüm ve hemen hastaneye yatırdım: doğumu sezeryanla yaptılar 15 dakika daha Burdur'a geç eelscvdim esimi ve çoc u | u m u kaybedecektim. Durumun kısaci okuyucusu bulunduğum gazeteniz vasıtasiyle 0rililere duyurulmasını arzederün. Fikirtepe sakinleri su ve yol istiyorlar 15 bin kişiyi banndıran Fikir tepenin sakinleri yol. su ve elek trik derdinden muztarip ö'ilun maktadır. Bu bakımdan Fikirtepr'de o turanlar tstanbulun unarcı Bele diye Başkanı lâşirn tşçanı semt lerinde görmek istemeK«e dert lerini bizzat sövlemek, durumlan nı töstermeh i PARİSİN KIRALI 6 Çakıl yolda ayak sesleri Vazan lan t'lemıng tevıren Nuvaı Vtt.LNUBALJ lannlarla 20 Dev gayzerin içinde kaynıyan çamur çorbasma bakıyor ve yavaş, yu muşak yeknesak bir sesle bir şeyler mınldanıyordu. Onu sadece duyup ta etrafı görmiyen birisi kendini bir tapınakta sanırdı. Zira besbelli ki bu resmi giyinişü beyefendi şu anda kendi tanrılarıyla başbaşaydı. Onlara birşeyier söylüyor, dua ediyor, günahlarmı itiraf ediyor ya da bir dilekte bulunuyordu. James Bond elini gayri ihtiyari kalbine bastırmış, dudağını ısırarak onu seyretmekteydi. Adamm amacınuı ne olduğunu biliyor ve onu tasarladığı işten vazgeçirmeğe çalışmanın; kendi boynunun borcu olduğunu hissediyordu. Ama hiç Japonca bilmediğine göre adamla nasıl konuşabiliıdi? Sonra intilıar etmek için tepeden tırnağa resmî giyinip taa bu ralara gelmiş olan bir insanm, işine karışılınca nasıl bir hâdise çıkaracağı belli olmazdı ki! Yaygarayı basıp nöbetçileri uyandıracak oîursa James Bond onu kurtaramıyacağı gibi kendi de boşu boşuna ele geçerdi. başbaşa cağından korkarak oradan ayrıldı. Bahçenin sevimli sürprizieriyle daha fazla karşılaşmayı istemiyordu artık. Demin torbasını gizlemiş olduğu bahçıvan barakasına döndü. Bulduğu boş çuvallardan bir kaçını üzerine çekti ve sığ, tedirgin bir uykuya daldı. isabet etti ve onu yere düşürdü. Bir şopka Rascol, Roger'nin kolnna girdi, MeUnie'ye ve Juliette'e veda etti, sonra ikisi birlikte çıktılar. Sokağa çıkıp bir . iki adım attıktan sonra, Rascol sordu: « Nereye gidlyorsnnuz?». Koger üzgün üzgün: «Evime.» dedi. «Hayatımın en kasvetli saatlerini çeçirdiğim sefil, möble odaya. O odaya dönrneyi hiç de canım istemiyor.. Oraya dönerken ayaklarım hep geri geri gider.». « Bütün bunlar değisecek, bem de derhal! Bir araba tutaeağız. Mösyö de Rascol'u tanıyorsunnz, şimdi de Mösyö de Saint Vincent'la tanışacaksınız. Göreceğiniz seylerin hiçhirine şaşmıyacak kadar zekâ eseri gösterece|iniıi umarım. Size yardımım bn sâyede olacaktırj. Yarım saat sonra, bir kira arabası, bn iki kişiyi, Haussmann Bulvarında mnhteşem bir evin kapısında bırakmıştı. Evin, oymaiı mcse ağacından kunt yapılı kapısı açıldı, kemerli bir geçidin karanlığı gözüktü. Rascol' le arkadaşı büyük bir merdivenden asma kata kadar çıkıtlar. Roger'nin esrarengiz kornyncnsn, bir kapı açtı. Geniş bir koltukta. bir oda uşağı deriıı derin uynmakta idi. Işık yanınca, adam ayandı. Sayçılı bir tavırla, «Kont cenaplan, geldiğinizi duymamıştım» dedi. «Zararı yok, Germain. Sizi her zamankinden fazla beklettim. Mösyö için misafir odasını hazırlayın. Kendileri bundan sonra benim misafirim olacaktır.» Biraz sonra, Rascol, Roger'yi süslü bir odaya sokmnştu. « tşte odanızdasınız. Geç vakte kadar uynyun; öğle yemeğinde buluşunız...» Tam odadan çıkacağı sırada, Roger onu bırakmadı: « Sizin kim olduğunuzu ne zaman öğreneceğim?». Rascol, alaycı bir tebessümle: «Hiç öğrenmeseniz daha iyi,» dedi. «Şimdiye kadar bunu üç kişi öğrendi. Bunlarııı üçü de, esef edilecek bir uğursnzlok sonunda ortadan kayboldular. Sizi bekleyen şahane role hazırlanmakla yetinin. Parise, paraya, kadıniara ve enayilere hnkmetmeğe hazırlanın... Majestelerine rahat bir gece geçirmelerini temenni etmekle şeret duyanm...» (Arkası var) 40 1 Ağustos 1925 tarihli Cumhuriyet'ten Karşı taraftaki adam şimdi susmuştu. Ellerini şöyle bir yukarı doğru açtı. Sonra gayet sakin ve azimli adımlarla fokurdayan kaynar çamur gölüne doğru yürüdü ve içine girdi. j Kaynıyan çamurlar yavaş yavaş joıttu onu. Adam yavaş yava§ bu Rüyalan, hortlaklar, şeytanlar, in kızgm, kurşuni sıvuıın içine gömüldü de ağzmdan tek bir inilti bile sanlan diri diri yutarak ağzıru şaçıkmadı. Sadece bir defa, gayzerin o pırdatan canlı çamur kaynarcaları cehennemi sıcağı kasıklarına erişin ve çığlıklar, bağırışlarla doluydu. Dört saat kadar sonra kulağında ce «Aghhh» diye boguk bir feryat kopardı o kadar! Şimdi adam orta gene bir takım feryatlar çınlıyarak dan tamamen kaybolmuş ve gayze uyandı. Hâlâ ruya gördüğünü sandı rin üzerinde sadece silindir şapka bir an. Ama, hayu uyanıktı. Başmı sı kalmıştL Alttaki çamurlar kayna kaldırdı ve kapının aralığından dıdıkça bu şapka korkunç olduğu ka şarı baktL Sırtmdaki hırpani, mavi esvaptan dar gülünç bir ölüm raksı yapar giköylü olduğu anlaşılan bir adam göbi oynayıp duruyordu. lün kıyısında çığlık çığlık koşmakVe kaynıyan çamurların çıkardığı taydı. Peşinde dört tane bekçi vardı. sesîer şimdi James Bond'un kulağıBekçiler ellerinde uzun sopalar ta na iğrenç ve tüyler ürpertici bir doy şımaktaydılar Şimdi içlerinden binmuşluğun ağız şapırtısı gibi geliyor si duralayıp nişan aldı ve elindeki du. sopayı kaçan köylünün bacaklarına Başında müthiş bir dönme ve için doğru fırlatıverdi. Ucu sivri olan sode sonsuz bir bulantı vardL Kusa pa adamm sağ bacağma tam olarak Feryatlar Adam diz üstü kalktı ve üzerine yürüyen bekçilere yalvanr gibi ellerini açtı. Bekçiler gülerek adamın etrafını aldılar Bu durumu pek eğlenceli buluyor lardı besbelli. Alaylı bir şeyler söyteyip kaba kahkahalar atarak sopalarının sivri uçlarıyla yerdeki adarru dürtükiüyor lardı. Sonra birden bir buyruk almı^ gibi hepsi beraber adamm üzerine iğildiler. Kimi bir kol kaptı, kimi bir bacak. Adamı karga tulumba edip havaya kaldırdılar bir, iki kere salladılar ve sonra cup diye gölün içine atıverdiler Eğlence Efendi hazretleri Bir saat kadar sonraydı. James Bond gölün karşı kıyısındaki çakıl yolda ayak sesleri duyarak aralıktan dışarı baktı Demin görmüş olduğu dört muhafız bir sıraya dizilmiş ve hazır vaziyeti almışlardı. Efendi Hazretleri Lütfü Fikri beyin muhakemesi RA0YO İSTANBUL 7.30 Açılış Kısa haberler Oyun havalan 7.45 Haflf müzik 8.00 Haberler 8 15 Salon orkestralan 8.45 Çeşltll müzlk 9.00 Türküler ve şarkılar 10 00 KiFa haberler Kapanıs 12.00 Açılış Kısa baberler . Salon orkestralanndan 12 30 Şarkılar 12 50 Haflf müzik 13.00 Haberler 13.10 Şarkılar 13.30 Köçük orkestra 13.45 Saz eserlerl 14.00 Radyo armoni muzlkası 14.15 Haftanın programlan 14.30 Yusuf Behiç Günsfll orkestrası 14 45 Türküler 15.00 Kayıp mektuplan 15 05 Kısa haberler 15 10 Şarkılar 15 30 Çocuklann saatı 18 30 Çay saati 17.00 Yurdun sesl 17.30 Karma fasli 17 57 Kısfl Ilânlar 1800 WIİTO •8ADTO • RADYO «RADYO • RAOYO • RA0VO 15.00 Cumartesi Konserı 16.00 Şarkılar 16.20 Öz dilımiz 16.35 Hepsi Almanca söylüyor 17.00 Kısa haberler 17.02 Çocuk saatı 18 00 Türküler 18 15 Reklâm programlan 19.00 Küçük ilânlar 19 05 Spor sayfası 19 15 Hafif melodıler 1940 Şarkılar 20.00 11.57 Açılış 12.00 Kısa ha. Haberler 20.25 Hava durumu berler 12.02 Billi Vauhgn or 20.30 Şarkılar 20.50 Uvkudan tSTAKBDL İL RADYOSU kestrasından çeşitli müzik önce 20.55 Küçük llânlar Küçük ilânlar 12.40 21.00 Kısa haberler 21 02 Kıb17.53 Açılış 18.00 Dansa çağrı 12.35 1830 Caz dünyasından 19 00 Şarkılar 13.00 Haberler rıs için! 2110 Beyaz perdeMelodller ülkeslnde gezi 19.30 13.10 Hava durumu 13.15 den 21.40 Erkekler topluluğu Minyatür müzlk 20 00 Plâklaı Patti Page'i dinliyorsunuz 22 15 Dinlemekten bıkmadıgınız arasında 20 30 Çlgan melodlleri Dans! Dans! 21.00 Cumartesi konserl 22.1? 13.30 Kadınlar topluluğu 13.55 eserler 22 55 önemli Operet melodlleri 22 45 Çeşltll Kayıp aranıyor 14.00 Reklâm Dans! 23.58 Günün programlan 14.45 Türküler haberleri 24.00 Kapanış. müzik 24.00 Kapanş G«nçUk saatl 13.15 tlhan Feyman orkestrası 18.30 Şarkılar 13.57 Kısa llânlar 19.00 Reklâmlar geçidl 20.00 Haberler Günlük olaylar 20.30 Kltap saati 20.40 Şarkılar 21.00 Dünden bugüne tstanbul 21 40 Şarkılar 22.00 Reklâmlar geçidl 22.30 Kanat Gür orkestrası 22.45 Haberler 22 55 Ara melodlleri 23.00 Gece muzlğl 23.30 Çesitll müzll» 24.00 Kısa haberler Kapanıs A NKAR A Lütfü Fikri beyin Istiklâl Mahkemesindeki dünkü duruşmt sırasında Reis ile sanık arasında şu konuşma cereyan etmiştir . Reis : « Şimdi zihniyetinizi gösteren hâtıratınıza geliyoruz Gerçi 1339 da yazmışsınız. Fakat memleket kurtarıldığı zaman da hi Lütfü Fikri'nin memleket hakkındaki düşüncelerini millet bil sin.» Sanık : « Fikirler mukaddestir, muhteremdir. Buyurduğunu; hâtıraların mânevi mesuliyetini kabule hazırım. Çünkü yazmışımdır. Fakat şu elinizdeki hâtıralar ilk defa polis marifetiyle güneş görmüştür. Bu benim harimi dimağımdır. Bu benim kafamdır. Yani kafamdaki düşünceler ile o sahifelere geçmiş sözler arasında bir fark yoktur.» Reis: • Işte o harimi dimağınızın eserlerini fırsat buldukça millete daima bir zehir gibi saçacaksınız.» Sanık: « Katiyen efendim, estağfurullah. Saçtığım vakit cürtim olur.» 6.27 Açılış 6.30 Günayd'n sayın dinleyiciler 7.30 Sabah müziği 7.45 Şarkı ve saz 8.00 Haberler 8.10 Hava durumu 8.15 Sizın için çalıyoruz 8J30 Solıstlerden birer şarkı 9JX) Kapanış. Isyan lehinde Erzurum sokaklanna beyannameler yapıştıran Asım hakkında verilen infaz hükmü dün sabah Ankara'da İnfa2 edilmiştir. Bir Ressara Şevket beyin iki tablosu idam hükmü infaz edildi Açılan resim sergisi Ressamlar Cemiyeti'nin 7 nci resım sergisi dün Galatasaray Lisesinde yapılan bir merasimle açılmıştır Bu münasebetle ressam Şevket (Dağ) bey bir konuşma yapmıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle