Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
tKt CÜMHURÎYET 15 Kasnn 1964 SAN FRANCISCO MEKTUPLARI : 5 Dört günden beri Salt Lake City'yi anlatıyorum size. Ola kl, bn kadar önem verişimin nedenlerini merak edenler bulunur. Elbet bu kentin garip ortamı bir gazetecilik cazibesi yaratmaktadır. Ama asıl sebep değil o. Bir sisteme oturmayan bilgiUre, Türkiye'nin ve yaşadığımız çağın gerçeklerine ışık tutmayan konulara bn köşede yer vermek islemem ben. Mormonların hikâyesi bir gerçek efsanedir ki, Batı HıristiTanlıgınm uzun süredeki değişimini kısa bir zaman içinde keskln çizgilerle gösteren bir modeldir. Bir bnrafede kaynağını bnlan düşünce, zamanla ve yeni »osyal akımlarla nasü bağdaştınlır? Kilisenin başındaki adamın Tannyla temasa geçebileceğine lnanan zihniyet, kilisenin içine basketbol salonunu nasıl oturtur? Saidl Kürdî'nin kerametine inanıp, efendi hazretlerinin aynı lamanda bilmem kaç camide birden göründüğünü iddia edenIerle, Joseph Smitb'in peygamberliğine inananlar arasında ne fark vardır? Bn sornlann karşılığmı bnlmamız; bnlmak için de Batı kilisesini iyice tanımamız gerek. Kilise öteden beri reforma mnhtaç bir knrumdu. Bu ihtiyacı dile getiren ilk isim Lüter'dir. Lüter'den beri çeşitli kiliselerin çabalan Mormonluğun macerasîyle aynı kalın çizgide birleşiyor : Bıristiyanlıkta ıslabat ! fnsan hayatınm ve toplumnn yürüyüşüne cevap verme çabaH, dinde iskolâstizmin kabnklarını catlatma yeteneğini yaratıyor. Meselâ IMormonlnkta bir zaman poligami kabul ediliyor. N'için? Sosyal koşullar zornnluğu. Bir zaman geliyor poligami kaldınhyor. Niçin? Gene değişen sosyal koşullar gereği.. Cemaat içindeki kadın sayısının önce çok olnşn, sonra erkeklerle esiüesmesi bn değişimin nedenleridir. Talnız 130 yıllık Mormon kilisesinin değil, nzun bir süreden beri tüm kiliselerin, dinle nygarlık ve Inançla gerçek arasındaki zıtlıklara tutunarak toplnm hayatında ciddî bir çatışma yaratmaktan dikkatle sakındıgını nnntnuyalım. Katolik kilisesinin ki en mnbafazakârdır son yıllarda sosyal adalet destekleyicisl rolüne çıkmak çabalarını hatırlayınız. Hıristiyanlığın yüzlerce yıldan beri bilim ve bilimin sosyal etkileri karşısında aldıgı tavn ve nedenlerini incelemek, kanıtlannı açıklsmak Batılılaşma hareketimizde açık seçikliğe nlaşmak için gereklidir. Utah eyaleti devletinde gördüğümüz kilise örgütü ve bn örgütün gücü, aşağı ynkarı bütün Batı ülkelerinde eksik veya fazla knvvetiyle vardır. Üniversitelere, oknllara, bastanelere, ber çeşit toplnm knrumuna el atmış bir teşkilât... Bn durumu kilisenin yeni çağ politikasına bağlıyabiliriz. Kilise nzun süreden beri müspet bilimle acıkça savaşmaktan vazgeçmiş, tersine müspet bilimin kornyncnsn rolüne çıknustır. Hnrafelerinin iddialannı, bilimle ve toplnm gelişmesiyle çatışacak ölçülere götürmemek knrnazlığını göstermiştir. Yenilecefini anladığı anda bilimle, bilim adamiyle isbirliği yapmak ve kiliseyi bilim düşüncesiyle yanyana yürütmek çareleri aramıştır. Bnnn anlamak için Batı tarihine bakmak gerekir. Vaktiyle Batı kilisesi zihniyetinin karsısına çıkan en büyük düşman müspet bilim düşüncesi idi. Hıristiyanlıgın yeryüzü ve gökyüzü gerçekleri için insanlara öğrettiklerini altüst eden, iskolâstizmi yerden yere vnran, din adamlannı yalancı çıkaran müspet bilim idi. Kilise önce Galile Galileo'nnn gerçeğini reddetti, ve cezaIandırdı. Ama cezanın gerçeği yenemiyeceğinl gördüğü an onn kabnl edip çatısı altına almış goründü. Bn ortaklık ve bn ittifak biçbir zaman Doğudan Avrnpa'ya bakan bizleri aldatmamahdır. Bilim, kilisenin her zaman düşmanıdır. Fizik bilimlerdeki müspet düsünceye yenilgisinden sonra Batıda Hıristiyanlıgın karşısında ikinci bir düşman beliriyor. O da, toplnm bilimlere el atan müspet düşüncedir. Bilimsel toplumcuInk iktisada, hukuka. sosyolojiye, siyasete değinen yanlariyle kilisenin temsil ettiği sosyal değerleri yıkmaktadır. Aristokrasiden sonra bnrjnvaziyle tam bir işbirliğine varmış olan kilise, önce bn düşüncenin karsısına bütün gücüyle dikilmiştir. Ancak bilim toplnm bayatına ve değer bükümlerine hâkim olmaya baslayınca kilisenin yapacağı tek iş kalıyordn: Teni deger hükümlerini yavaş yavaş benimser görünmek .. Papalığın sosyal adalet siyaseti, Hıristiyan sosyalist partileria çabalan iş*e bn durumu dile getirmektedir. PizHc Te tosya! bilim düşüneesiyle kilisenin içlidışlı görünügfl, Dognda, Batılılaşmak istiyen çok kisiyi aldatmaktadır. Bu aldatmacaya örnek olabilecek en sivri toplurau Utab eyaletinin Salt Lake City kentinde gördüm. K jlise ve Batılılaşma çabamız! BİR GEZİDEN... CiiliMiiiiyii lı,i\lıyıır İstanbul Milll Eğitim Müdürlüğünün, Görtne ve işitme yoluyla Eğitim konulu seminerinde, okul radyosu kurulması yolunda yapılan teklif Milli Eğitim Bakanlığı tarafından dikkate alınarak. Radyo ile Eğitim Merkezi kurulmuştur. Ankarada faaliyete geçen Radyo üe Eğitim Merkezi, Turizm Bakanlığı ile isbirliği yaparak, haftanın belirli gün ve saatlerinde, Ankara H Radyosunda deneme yaymları yapmaya başlamıştır. Ilerde, genis bir kadro ile yurdun bir çok yerinde faaliyete geçecek olan radyo evlerinde Radyo ile Eğitim programı daha genij çapta uygulanacaktır. Bu kurulusla UgiU olarak, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Araçları ve Teknik Işbirliği Genel MUdürlüğıi, Valiliklere bir tamim göndererek, illeri ve çevTesindeki her dereceli okullarda bulunan radyoların tesbit edilerek bir liste halinde Bakanlığa bildirilmesinl lstemiîtir. Kodyo ile eğitim nıerkezleri Kısa söplel Yedi yüz yıl önce de, Islâmın kalın duvarlarını yumuşatıp içe riye sanatı müziği, raksı ve ola ki? ri, broşürler... Kapıda dilıni, deşüri alan Mevlâna: «Ne kadar Roman yazıyorum da.. diyediğini anlıyan bulunmadı. İçeride söz varsa düne ait, şimdi yeni şey cek oldıun, kesiverdi: belki bulunur diye düşündük. Haier soylemek lâzım» diyor. Ve sö Romanın sırası mı be yenge.. yır yoktu. Müzedeki sessizlik tuzü yedi yüz yıl önce koyup gittiği Roman yazacak sıra mı?.. Ne di risti yıldırmış olmalı, koca kayerde bırakıhyor. yeceksen kısa diyeceksin. Vakit vuklu mezarlara şöyle baktı bir Bugün de benim Egeli köylum: mi var?.. Kendin bilmez değilsin, ve döndü kapıdan çıktı. «Roman olmaz, hiç olmaz... Kısa adamlar üçer beşer göge fırlayıp Biz Mevlevîlerin kutsal tören söyle, gördügünü yaz» diye buyukoca dUnyanın çevresinl iki saatsalonuna yöneldik. Bir yerlerden ruyor. ten önce dolanır oldular. Bir de müzik duyuluyordu. Ninni gibi Otede edebiyat eleştiricisi Tahır bize bak, bize..» Eşeğinin ipini hafiften uyutucu bir ses... Ney çaAlangu dostumuz kaşlanm çatıhırsla çekti «Yürü lân Karaoglan! lınıyor olmalıydı. Bir plâkanın üyor: «Romancının işi roman yazYürü dedim sana!» zerinde de minyatur Mevlevîler maktır... Gazete yazarUğı da ne dönüyorlardı boyuna... Havalanan Iki adım sonra döndü yeniden: kı?» etekleri, kapalı gözleri ve bükül Kusura bakma, seni el belleJ. P. Sartre'sa köylümün yanımüş boyunlariyle... mediğimizden yenge.. Roman olna gelmiş, onunla bir: «Calas dâmaz, hiç olmaz.. Savaş sırası bağAlâettin camiinin bir küçük ovası Voltaire'in işi miydi? Dreyfus lama çalmaya benzer aynı da.. Oydasında sekiz tane SelçukJu Sul dâvası Zola'nın işi miydi?... Kcasa sen bizim kalk borusu ile ku tanını yanyana yerlerde yatıyor go'nun yönetimi Gide'in lal miylaklanmızı patlatacaksın ki bir görmek hoş bir surprizdı... Tıpkı di?... Bu yazarların her biri hagüzel, toparlanalım hay kardaş.. bugün yoksul Türk köylüsünun yatlannm bir dönemecinde yazar Salt şu görüp duyduklarını yazsan bir göz odada, hem de canlı canlı olarak ne derece sorumlu oldukyeterdl.. Şu haUerimizi... sekiz nüfus yerlerde yanyana yatlarını olçmüşlerdir.. Biz çağdaşması gibi... Kılıç Aslan'lar, Alâettin *** larımız için yazıyoruz. ZamanımıKeykubat'lar, Gıyasettin KeyhüsGeçirdiğimiz yazın son ayını Aza, dünyamıza geleceğin gözleriyle revier susmuşlar, sultanlıklarını nadolu gezisine ayırmıştık. Bir bakmak istemiyoruz. Kendimizi, ay içinde sekiz ili, kimi ilçeleri ve unutmuşlar, bir küçücük odada, kendi ölümlU gözlerimizle görmek yerlerde, üzerlerinde kınk dökük köyleriyle gezdik dolaştık. Bunlar istıyoruz. Dâvaları insan sağken çiniler, eski solmuş örtüler... BaşAnadolunun sıcak sular ve göller kazanır, ya da kaybeder» diyor. lannda on yaşında bir oğlan bekbolgesindeydi. öfkeli köylümse boyuna: «Gerliyor. Temizliğine bakarmış SulKonya düzUnde, bozkırda, hiç çeği yaz» diye dıretiyor. tanlann... tükenrniyecekmis gibi uzayan yolSon Anadolu gezisinde aldığım Sekiz Sultanı bir çocuk beklilarda sıska öküzlerin çektigi kağnotlara bakıyorum; en başta Konyor tek başına... Sultanlar susnı arabalan halâ o eski ağıtı söyya var. Şu neyli, ninnUİ, erkeklemus, çocuk susmuş, sade Mevlâleyip inliyorlardı. Deniz gibi yari kadınlan boynu bükük, gözleri yılıp duran ovada maldneler gö na türbesinden dogru bir neyle kapalı hep aynı dairenin içinde üflenen ninni duyuluyor. rünmüyordu. Oysa hasat mevsidönüp duran koca Konya. miydi. Sessizlik, sıcakla bir ovaya Çarşılarında dolaşıyoruz Koninmis, bastırmıştı. Sıska bir bey yanın... Hâtıra eşyalannda Mevgirin çektigi düvene, yaşlı bir ka İevller dönüyor, duvar tabaklanndın oturtmuşlardı. Kadın uyu da dönüyorlar... Tahta kaşıklannmus gitmiş, başı gögsüne değmişDr. ÜLKER ALPMAN da dönüyorlar... ti. Beygir de basını iyice aşağı Şimdi Konya dediler mi, bir baş İle dllşürmüs, biteviye adımlarla bep dönmesidir alıyor bizi. Sağda erDr. SOMER ÖN1Ş aynı dairenin içinde dönüp duru kekler dönüyor, minyatür erkekEvlendller yordu. Sessiz ve yenilmiş... ler, etekleri havada, boyunları bü 13 Kasım 1964 Beyoğlu » külmüş, gözleri kapalı... Solda Sonra ihtlyar Konya şehrinl gez Krlendlrm* g\ dik dolastık, bir boydan öte bo kadınlar dönüyor, harman yerlerinde, sıska beygirlerin çektigi dü ya... GörUlecek en önemli yerleri venlerde, gözleri kapalı, başlan Mevlâna mUzesi ile Alâettin caCumhuriyet 14000 eğik... Ve fon müziği neyle üfmiidir, dediler. lenen bir ninni. Mevlâna Müzesine önümüzden bir de turist girdi. Omuzunda f o Albert Camus: «Baş kaldınyotoğraf makinesi, elinde not deflerum, öyleyse vanm» der. Geçende bir koy lü vatanaş öniimde durdu: Ne zamandır gazetelerde yazmazsın. Sebebi ne r •^•^•^•^•^•^ Yazan: Fatma İrfan Serhan Cengiz Topel Okulu, Atatürk için toplantı düzenledi Cengiz Topel Okulu, Atatürk Haftası munasebetiyle bugün saat 14.30 da Bakırkoy Halk Eğitim Merkezi n lonunda bir tören tertip etmiştir. Bu törene Atatürk'ün silâh arkadaslarından bazıları, gençlik temsilcileri, sairler katılacaktır. Ayrıca okul öğrencilerinin hazırladıkları bir progrmm uygulanacaktır. BİR LİRA KIYMETİNDE BU DANTEL İŞİ ÖRTÜYÜ ve DİĞER M O D E U E R İ HER YENİ BOYOKBOY Erkek Teknik okullarırun öğretim süresi arttı Erkek Teknik öğretim Okullannın, öğretim süresinin ikj yıldan üç yıla çıkarılmasına karar verilmiştir. Milli Eğitim Bakanlığının almıj oldugu bu karar önümuzdekJ 19641965 ders yı• lından itibaren uygulanmaya baglanAcaktır. Koiynos DİŞ MACUNU İLE BERABER ALABİÜRSİNİZ. IVIillî Piyango bugün çekiliyor Millt Piyangonun 15 Kaıım 1964 çekilişi bugün saat 1330 da Ankarada yapılacak, ikramiye kazanan numaralar bu gece saat 23 00 de Anksra Radyosu ile yayınlanacaktır. KIRMIZI BANTLI KUTULARI ARAYINIZ İlâncüık: 3228/1397». SENAİ OLGAÇ Yargıtay Üyesi "9. KAZAİ VE İLMİ İÇTİHATLARLA TÜRK BORÇLAR KANUNU CUt: 1 1336 sahife Fiatı 60 lira İkinci cildinin baskuı bitmek üzeredir. Hava sıcaklığı azalacak Önümüzdeki 24 saat içinde Tnrdnmuzda hava: Ege, aMrmara, Batı Karadenlz, Akdeniz ve Orta Anadolu Bölgelerl parçalı çok bulntlu, sa^rnak yajhl'ı ve j yer yer gok gurültülu, diger bölgeler • parçalı ve az bulutln geçecek, h»v» ' sıcakhkları yağış alan yerlerde ve yağışı müteakıp biraz azalacak, dlğer yerlerde dune nazaran önemli bir de ı ğişiklik olmıyacak, rüzgârlar Batı I bolgelerimizde bnceleri gttney yön ' lerden hafif, sonraları batı yönler' d enorta kuvvette, dogn bolgelerimizde değişik yonlerden hafif olarak esecektir. Sayın Doktor v e Eczacılanmjzın .. • «ükkatlftrine.. I1 • fhttyaç Sahlplerine3 Müjdei TANSA (DÎZEİ' < TANSAMET (MOTORLU < ' TANSA (BENZtNGAZ t TANSAMET (MOTORLU TANSA (KTıKKTRtK TANSAMET (MOTORLU KADEMELÎ TULUMBALARI 1 Tondan 300 Tona 11/2 Parmaktan 6 Parmağa 2 kademeden 10 kademeye kadar Muhtelif kademeli Tulumbalar, Dizel, Benzin ve Elektrik Motorlu olarak SATIŞA ARZEDİLMİŞTİR • TANSA/TANSAMET Tulumbaları 6 aylık imalât garantisini havidir. ir Her türlü teknik malumat için teşkilâtımız emrinizdedir. Imalâtçısı MUHİTTtN TANTUG Mumhane Cad., Demirciler sokak 23/A, Galata, İstanbul Genel Satacısı METAL TİCABET T. A. Ş. Tünel Caddesi, Transtürk Han 18. Galata. İstanbul Tel.: 49 51 10, Telg.: METURAŞ İstanbul »^^»^»^%^* (Faal 10317) 13994 (• (' KAZAİ VE İLMİ İÇTİHATLARLA TÜRK KANUNU MEDENİSİ Cilt: 2 1072 sahife Fiatı 40 lira Birinci cildinin mevcudu kalmamıstır. İliadin Merck Spray 10 cc.lük Spray tüplerdel burun, üst nefeı yoilan ve göz İçin uzun tesirli modern bir ödem glderlcl, vazokonstrüktör ve bakteriostatlk Kanun metni Şerh ve Izah Sistematik Tasnil Fihristler 264 sahife Fiati 10 lira. ı 3 i Açıklamalı ve Uygulamalı Harçlar Kanunu Kazai ve İlmi İçtihatlarla Türk İcra ve İflâs Kanunu İki cilt bir arada 1558 sahife Fiatı 75 lira SENAİ OLGAÇ HAYDAR KÖYMEN Sayın Doktor ve Eczacılara neo~synalar*25 cream Fluocinolone Acetonide + Neomycine KASIM 15 RECEP 10 @ a o V. J 646 11 58114 34 16 5018.25] 5 00 E. 1 155| 7 07| 9.43|12 00] 1.35112.09 Satış Trampa Bağışlama Ölünceye Kadar Bakma Akidleri Şüfa Vefa İştira Hakları Son içtihatların ilâvesiyle yeni baskı 584 sahife Fiatı 30 lira Emsal İçtihatlar Eki Fiatı 10 lir« SENAİ OLGAÇ MUSTAFA R. KARAHASAN GAYR1MENKULLERİN AKİD ESASINA DAYANAN İKTİSAP VE TESÇİLLERİ Enflamatuar, Enfeksyonlu ve Allerjik Dermatoziann Kat'î Tesirli İlâcı SENAİ OLGAÇ MUSTAFA ÇEMBERCİ HUKUK DÂVALARINDA İKRAR Fiatı 5 Lira İsmail Akgün Kitabevi Ankara Caddesi, 4 İstanbul. V SYNTEX CORPORATİON'IN bir müstahzarıdır. TÜRKİYE MÜMESSİÜ: İLKA İLÂÇ TİCAKET LTD. ŞTİ. İMALÂT ve SATIŞ: piyasaya arzedilmiştir. *** İ TEŞEKKÜR : | 111 1964 tarihınde ölümü İle • bızlerı sonsuz acllar içinde bırat kan sevgill büyüğümüz Esklşe• hır eşrafından, Karaferyeli Merck Bürosu : Maçka Çolak Apt. İstanbul Yazıhane Nakli Avukat EŞREF YURDDAŞ'ın cenazesine lştlrak eden, telgraf, telefon ve mektupla acımızı paylaşan akrabo ve dostlara candan teşekkür ederiz. Turddaş. Gulal, Kunteroglu ve Boyer Allelerl (Bîsm: 21430 E 22118) 13992 ATIF | ! | YONSEL İTî% A B D İ İBRAHİIVI Reklâmcılık 4285'13986 İIAÇ FABRIKASt Üsküdar iskelesine çok yakın mesafede denize nazır ve Yapı Tasarruiu Kredisine uyeun daireler satüdrtır. İstanbul İmar Limited Şirketi Adres: İstiklâl Caddesi 1. Baro Han kat: 7 Beyoğlu. Tel: 44 56 31 (Basın 21394/13963) CUMHUBtYEl°İD retrtkasv 93 Satılık Daireler Yazıhanesini nakletmiştir. Yeni adres: Tophane, Salıpazarı Han Kat 7 No: 545556 Tel: 44 73 38 Cumhuriyet 13969 :! Biracışarkı 326 BİR ACl ŞARKJ Göle gelince, kıyının o tatlı kıvrıntısı boyunca dönerken, Nora bisikletin üzerinde sıçramaya başladı: «Bak, Laurence, eUerimi bırakıyorum.» Derken, bir de şarkı tutturdu. Hetty King'in şarkısı değildi bu ama, onun gibi bir şey. Şöyle başlıyordu: Taş bebek dedin bana bir yıl oluyor, Dedin ki «Herkes seni guzel buluyor.» Pazar gününün sessizliçinin böylece bozulmuş olması bana öyle bir dokundu ki. Pek hoşuma gitmişti ama, sonra gene bnndan dolayı birdenbire aklıma geldi: Nora o sabah kiliseje gitmemişti, bunda da, kabahat benimdi, başka kimsenin değil. Bisikletimi hızlı hızlı sürerek yanına gittim. Tel&şla: «Nora!» diye haykırdım. «Bu sabah kiliseye gitmedin sen. Ben acele ettirdim seni, bütfin kabahat bende.» Şarkısını kesti: Ağır bir sesle: «Ya, Laurence» dedi, «büyük bir günaha girdin. Sana söylemedim ama, beni bir hayli üzdü.» «Niye durdurmadın beni, Nora? Craig sokağındaki Cezvit kilisesine giderdik. En sevdiğim kilise orası.» «Fırsat bırakmadın ki, şekerim. Bugün günlerden ne, ben neredeyim, düşünmeye kalmadı, beni bisiklete bindirdiğin gibi şehirden ozaklaştırdm.» «Ah, canım!» diye acındım. «Çok üzüldüm bnna, Nora.» «E, n'apalım, aldırma, yavrum,» dedi. «Belki büyük bir günah sayılmaz. Sayılsa bile, ben öyle gunahlar işittim ki çok daha kötü.» Bunları söylerken, bisikletinden yere atladı. Kaytu bir koya gelmistik. Kıyı çakıl kaplıydı. Yazan: A. J. Cronin BİR ACI ŞARKJ 327 328 BİR ACl ŞARK1 Bir kazığa paslı zincirle ufak bir kayık bağlıydı. Kıyıdan krrk, elli metre kadar uzakta da, beyaz boyalı, acayip ama hoş bir tekne, demir atmış, ağır ağır sallanıp duruyordu. Kapısı, pencereleri vardı, benim kafamdaki Nuh'un Gemisine tıpatıp uyuyordu. Yüzenev dedikleri buydu işte. Nora bisikletinin çantasından bir anahtar çıkardı. kayığın zincirindeki asma kilidi açtı. Kayiğı suya ittik, ikimiz de birer küreğe geçtik, rüzeneve gittik. İçerisi tıpkı ufak bir ev gibiydi: Bir yatak odası, bir salen, yani oturma odası, bir de mutfak, içinde madenden bir fırın. Ama, karışıklığa da diyecek yoktu: Yatak düzeltilmemişti, masanın üzerinde gazeteler, tabaklar yığılı duruyordu, yere boş bir şişe atümıştı. Nora dört bir yana bir göz gezdirerek, burnunu kıvırdı: «Biraz darmadağın ama, aldırma, bizim işimiz değil. Denize girsek mi, ne dersin?» «İyi olur» dedim. Denize can atıyordum, terlemiştim, toz içinde kalmıştım çiinkü. «Yalnız, mayom vok.» Hiç orah olmadan: «Kim görecek ki?» dedi. «Ben bakmam, baksam bile n'olur, kardeş çocuklan değil miyiz? Çık üst güverteden atla. Ama dikkat et su soğuktur belki.» Üst güverteye el merdiveni gibi bir merdivenle çıkıbyordu. Güverte diimdüzdü, süslü bir parmaklıkla çevrilmişti. Koyu iki yandan korular sarmıştı, uzakta Ben dağı gökyüzünden daha mavi görünüyordu. Gölün sulan güneşte ısıl ışıl yamyordu. Elbiselerimi çıkarıp attım. Çınl çıplak kalışımı yadırgamış, afaUamıştım. Sonra, birden, kendimi fırlattım, suya daldım. Karla beslenmiş suların aoğugtı beni öyle bir sarstı ki soluğum kesildi. Boğulur gibi suyun yüzüne çıktım, çırpınırken, damarlanma kanım, bir sevinç dalgasiyle, yeniden doldu. Bir süre yüzmüştüm, birden, bir su sesine dönüp baktım: Benim o, ne yapacağı önceden bilinemez amca kın da soyunup göle atlamıştı. Üzerinde mayo var mıydı, yok muydu, anbyamıyordum. Sulan göğüsliye göğüsliye bana doğru gelirken, bir, başı görünüyordu. Ama, «o da benim gibi anadan doğmadır belki» düşüncesi içime bir iğne gibi saplandı. Ürkmüş bir babk gibi, elimde olmadan, kıyıya doğru kulaç atmaya başladım. Ama, o benim böyle yapacağımı önceden kestirmişti, yolumu kesti. Geri döndüm. O da döndü, arkama düştü. Adamı çıldırtırcasma kovalıyan denizkızı. Beni soluk soluğa bırakan büyük bir çaba gösterdim de ancak öyle kendimi yüzerevin öbür yanına attım, tutunarak kendimi vukarı çektim, güvenliğe eriştim. Elbiselerimin yanına bir bavlu konmuştu. Silindim kurulandım, yıldırım hızıyla giyindim. Beş dakika sonrs Nora da göründü. Üzerinden sular akıyordu. Başım sallıyarak saçlarmdaki sulan silkeliyordu. Derin bir soluk aldım: Çıplak değildi. «Niye çıktın, seni suya batıracaktım» diyordu. «Vallahi, Laurie, öyle utangaçsm ki, bu kadan da olmaz artık. Bu kadar ciddî olma, oğlum. Bırak kendini. Hoş çocuksun, sopa gibi olmak yaraşmaz sana. Biliyor rausun ne yaptım? Anadan doğma kılığınla seni gizlice seyrettim ben. Başka türlü söylersem başın döner belki; yalnız, şu kadaraıı söyliyeyim: ütanacak hiç bir yerin yok.» «Ama, Nora, ben düşündüm ki...» (Arkası var) Yolunuzu şaşırmayınız.... E DOÛRU İSTİKAMETİ * GOSTERECEKTİR E vitrin, cephe, sergi ev, büro, fabrika bahçe, park, havuz spar sahaları meydan, yol tarihi eserler vesair her türlü aydınlatma problemleriniz için TiirlciyeTve Hollanda Aydınlatma Tatbikatı ve Etüd Biiroları yardımınıza hazırdır. TURK PHILIPS T.A Ş.