19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
£0 Ocak 1963 CUMHTJRÎYET BE9 İnsanlar artık ihtiyarl Ünlü kalb uzmanı JeanGabriel şöyle diyor: ' îster kcrdın, isier olunuz erkek, eğer aşk yüzünden acı çekiyorsanız, bir ieseiliniz olmalı: Demekki gençsiniz. İlmin başdöndürücii ilerlemeleri bize, imkânlarınııı pek ufak bir kısmını verdi. 2.000 yılında, perde, bildiğinıiz bu dünyadan çok başka bir dünyaya açıiacak. Gelecek yüzyılın en büyük kazancı muhakkak ki insanlara ait olacak. İnsanlar artık ihtiyarlamıyacaklar, yasamaları sınırh olmıyacak. Herkes yüz yıl yaşıyabilecek. İki yüz yıl yaşıyabilm ek için uçak ve otomobil kazalarından sakınmak yetecek. Biyolojistler çoktanberidır şu noktada birleşiyorlar: Insan ömrü çok kısa. Afrikada bin sekiz yıl yaşayan krokodiller var. Saint Heiene adasında turistlere bir kaplumbağa gösterilir, tmparator Napoleon burada sürgünken hep onunla oynarmış. İnsanlar en eski zamanlardanberi, ihtiyarlamadan yaşamayı hayal eder dururlar. Mitolojinin, Yunanistanda, ya da Hindistan, Mısır, Güney Afrikada olduğu söylenen, «çençIeştiren çeşmesini» bulmak uğ runa nice insan dünyayı dolaşmıştır. XVI. yüzyılda iki Ispanyol kâsifi yine onu ararken Florida'yı buldular. Gençlikle ihtiyarhk araıındaki sınırı kesin olarak çizmek güçtür. Daha doğduğumur gün, hattâ daha doğmadan önce ihtiyarlamaya başladığımızı iddia eden bilginler var. Kimi•ine göre de ihtiyarhk, büyüme çagı biter bitmez başlar. Ihtiyarlığın bir fizik, bir de zihnl yönü var. Büyük sanatçı Ingres, şahe»eri «Türk hamarr.ı» tablosunu yaptığı vakit seksen iki yışında idi. Aynı yaşta, tıpkı bir öğrenci dinadan genç öldükleri vakit zihin bakımından ihtiyarlamış bulunuyorlar. Mezar taşlarına, altmış ikisinde gömüldü, yirmisinde öldü» diye yazılmalı.» Doktor Marston, üçüncü çağa, yani ihtiyarlığa girmemek için çavresinde ilgi kaynaklarını araştırmak, her şeyi merak etmek, günün önemli olaylarının sebeplerini anlamaya çalışmak, kısaca elden geldiği kadar kendini durgunluğa bırakmamak, canh olmak gerektiğine inanıyor. Yüzüncü yılını karşılamaya gitmeli, uyuklayarak beklememeli. Bir gün, Durham (tngiltere) Üniversitesine ak saçh, utangaç bakışh bir adam başvu iliın adamlarının ifadesine göre 2000 yılından sonra dünya, bambaşka bir dünya olacak Sosyal yardım Üç türlü türkçe Köşe kapmaca Unutulan protokol Yeni bir tarife Aceb nedendir? Köşe kapmaca ir şeye akıl erdirmek güç: Randevu evi baskınlarına. Bas babam bas. Bu iş, bir zamanların, Ankaradaki para matbaasına döndü. Boyuııa basıhyor, basılıyor da oir türlü arkası gelmiyor. Her Allahın günü. ben diyeyim uç ev, siz deyin beş ev, habire basılıyor. İnsana öyle gelir ki, biz Istanbuilular, (tövbe estagfirullah) hepimiz randcvucuyuz. Hattâ o da yetmez gibi. Dışarıdan gelenler de (bir estağfirullah daha) tüm randevucu, başka türlü bunca baskından sonra, bu müımin işle, bir türlü, başedilemediği nasıl izah olunur? Eğer ahlâk zabıtasını, meselâ, sinek zabıtası, toz veya çamur zabıtası, yahut da yere tükürenler veya duvar diplerine şey edenler zabıtası haline getirsek, bunlann hepsinin köküne kibrit suyu ekmek kabil olurdu. lllâ ve lâkin, randevn evi deyince, is değişiyor. Hani akla «sende bu ense, onda bu para varken...» hikâyesi çeliyor. Onun Rİbi «sende bu hafif cezalar, nnlarda da bu pişkinlik var ken...» istediğiniz kadar bastn durun, bakalım, sononu alabilir misiniz? * * * Aceb nedendir? B B izim Edırnc treni, eski Istanbul tramvaylarına Uönciü. Pityon dedin mi; atlıyan atlıyana. Bn Küçücük Vııııan tuprağıııı alıp da hudutları doğru dürüst bir lıale koyalım diye, vaktiyle, çok uğraşıldıydı. Fakat nedeııse, marifet bir şeymiş gibi, bir türlü olmadı, gitti. Ve şimdi trenleriıniz, o bir parçacık Yunan toprafıııa uğrayıp, Ldirneye öyle gidiyor. 68 yaşında üniversite Bu Pityon dedi|iııiz de öyle ahıra şahım bir şey değil. Bizim Gebze, bilemediniz Polatlı istasyonu gibi bir şey. Hani Sirkeci, Haydarpaşa, yahut, Ankara çibi kalabahğa karışıp ortadan kaybolunmaz. Trenden, adam atlamak dfjil, tahtakurusu düsse herkes jçörür. Oclgelelim yine atlıyan atlıyana. Bu yolu da, çaliba eski mebus Akşcmsi açtı. Ama, badi o, siyasi mülteci sıfatiylc Yunanistanda işini becerdi. Ya, üst tarafı? Bir defa, bir yabancı memleketc nasıl çirili.? Ne sartlarla orada oturma hakkı kazanılır? Nc kadar müddet oturulabilir? Adamdan kaç para çaranti isterler? Bütün bunlar »yrı ayrı birer mesele. Bizim isimiz değil. Fakat, benim asıl merak ettifim, neden acaba, hep bizimkiler trenden atlıyorlar da nnlardan bizimkine alJıyan yok. Doğru^u, diişünülecek bir noktadır. * * * Unutulan protokol Sosyal yardım ilenci deyip de geçmeyin. Belediyelerin üa^ianııa bclâ olduğu, ikidebir yakaiayıp kaınpiara tıklığı, ya da, hudutları baricine attıgı bu adaınUr, ya\aş yavaş sosyal hayatımızda, keııdılcrıne göre, bir rol oynamaya başladılar. Zatcıı bu sosyal hayatımııda, Dcvletten ba^ka, herkes bir şeyler yapmaya çalışıvor ya, ııcyse. Orası ayrı. B Doğmadan ihtiyarlıyonız D u bahsin bir de, az çok, başka sekli var. O da eenelevler meselesi. Bu evler Beyoğlunun göbcğine bağdaş kurmuş, yerleşmiştir. Haraççıiıktan, esrar kaçakçılığına, aşk (!) cinayetlerinden kumar dalaverelerine kadar, çeşit çesit, her türlü ahlâksızlıgın yuvasıdır. rur: Çok okudum, iyi Fransızca bilirim, beni üniversiteye ahr mısınız? diye sorar. Ingilterenin eski îşçi Partisi Genel Sekreteri McNair böylece 68 yaşında, en büyük rüyasını gerçekleştiriyordu: Ingiliz Üniversitesinin en yaşlı, fakat en dinamik öğrencisi oluyordu Üniversiteye yazıhşım ömrümde yaptığım hareketlerin en akılhsı oldu, bütün emeklilere de bunu sağhk veririm, dinlenmeyi düşünmesinler, dinlenmek neye, beyin işlemezse, normal ahengini kaybeder, diyor. «Yaslarını hiç göstermiyen kişileri hepimiz biliriz. Bakışlan canlı, yürüyüşleri çevik, lekâları uyanıktır. Nüktecidirler. Gençlik için temeldir bu. Gerçek ihtiyar tatsız, buruk, luratlı, jüphecidirler. Gülmezlcr. Yaş, aslında, loyut bir şeydir. Bir kronolojik yaş, bir fizyolojik yaş, bir de zihnî yaş vardır. HİHres *ynı fa*Ia ^ihtiyarla"•t^. B i r k*4£* dejrifle, ayru ' kronolojik yastakilerden kimisi öbürlerinden fizyolojik bakımdan daha gençtir, kimisi de zihin bakımından. Değişmiyen »ey yalnız, her insanın, gün gün, kendi ömrünü tüketişi. Gençliğin coşkun saatlerini üçüncü çağa doğru uzatmak için, tıpkı gençmiş gibi, yeni yeni faaliyetlere girişmek cerek. Metz sehrinde sempatik bir topluluk var: «Altmış yaşını aşan gençler». Sadece adı bile çevresine şevk veriyor. Derneğin Başkanı altmış altı yaşında. Bir gün etrafı yirmi santim kahnhkta buzlar kaplar. Herkes titreşirken Başkanın, üstünde yalnız bir tulumla kapısının önündeki buzları kırdığını görürler. Ve ister istemez bu altmışlık gence uyarlar. Derneğin yemini şu: «Durmak, gerilemektir. Yıllar geçsin, fakat biz ihtiyarlamıyaca i |ız' • , Geçen yaz bir başka yerde , yetmişlik bir adam yakınları ' na, yıllann kendisini yıpratma | dığını ispat için, on yıl önceki , . kendi rekorunu kırdı: On yıl önce 1.912 metrelik bir yamacı I bisikletle iki saat iki dakikada i çıkmışken bu yıl bir saat elli dört dakika beş saniyede çıktı. f Yorulmadığını ispat için de bi < sikletin; bırakıp yaya indi tepe den. Kendisine hayran kalan ' lara sırrını verdi: «Hayat, ha ; rekettir.» Bisiklet, kaslann lâstikliiiği ': ni koruduğu için, ötedenberi ( ' insanı genç sakladığı ününü , j almıştır. Hele Başkan Kenne } ; dy'nin doktoru, kalb uzmanı J Paul White'ın her gün bisikle ıi te binmeyi öğütlemesi üstüne Amerikada bisiklet merakı ai " dı yürüdü. < | Yine Amerikada yüz yaşın (j dakileri muayene eden ve sorguya çeken bir başka uzman «Çoğunun çahşmaya devam et / j tiğini. hiç birinin dinlenmeye l çekilmediğini gördü. j Konunun özü şu: Önemli olan şey, genç olmak değil, hâlâ genç olduğuna inanmaktır. Bu inanış insanın genç gibi duymasına, genç gibi yaşamasına yardım eder. Kompozitör der ki: lrving Berling l.miniiiıii... Hadise şu: üiyarbakıro'a, son zamanlarda dilenciler pek çoğalmış. Bunlar (eski goygoycular gibi olacak) şarkı söylıyerck yeni bir dilcncilik usulü tutturmuşlar. Kapı kapı dolaşıyorlarmış. Ne istiyorlarmış? Para, jıul değil. Eknıek istiyorlarmış. Yapılan bir hesaba göre de, her dilenci, bu yoldan, kilolarca ekmek tupluyornıuş. Buraya kadar iş, aşa^ı yukarı, normal sayılır. Fakat, gerisi hayü rnteresan. Ne yapıyorlarmış bu ekmekleri bu dilenciler? l'ine kapı kapı dolaşıp az çclirli vatandaşlara ga.vet ucuz fiatla satıyorlarıaış. Vr3İla, sizi bilmem ama, bu gazete havadisi bana pek dokundu: Az gelirli vatandaşa ucuz ekmek. Bu;ün için Türkiyemizin sosyal dâvası, kısaca, bu değil mi? Hem vatandaşa ucuzuna ekmek satacaksın, hem de (Diyarbakır diiencileri bunu yapmıvorlardır; herhalde) böyie kazatıdıtın üc beş kuruşu, aynı şckilde, başka islere yatıracaksın. Neme lâzını, Diyarbakıriı dilencileriıı başına dert olmak değil, tam tersine, onları tebrik etmek lâzım. * * * Resimde göriilen Alicante, geçenlerde 112 nci dogu m .vılılunümiinü kulladı. İspanyanın Akdcniz kıyılarında yaşıyan Alicante, yüzündeki derin çizgilere rağmen hâlâ genç ve dinç ölduğunu, 100 üncü yaştan sonra saçlarının dip kısımdan siyahlaşmıya, yüz kırışıklıklarııjın «üalmjya başladtğm, söyliiyor SORU Suni pt'yKftr hedeM bn kadar hızla yol alraak zorundalar?.. Feza hakkında 2 ne I 'V1 tstanbula stelmiş gitmiş her vali genelevleri oradan söküp atmak istemiştir ama, yerinden kıpırdatabilene aşkolsan. Şimdiye kadar kimse başa çıkamadı. Bu sefer haber alıyoruz ki. sayın Vali Niyazi Akı da genelev rezaletinr el koymuştur. Niyazi Akı. cenç ve enerjik bir adamdır. Bu işte de kararı katiye benziyor. Derhal faaliyete geçileceU. ev sahiplerine, talılive için, 13 gün muhlet verilec*k, bu miiddpt /arfında çıkan çıkarak, çıkmıyan da yaka paca kapı dışarı edilecck. Hepsi iyi, ho«. pekâlâ. \alnı/ (ah. hu «yalnız» olmasa!) bir tarafı aksıy.icaU cibi. Bu ev sahipleri yerlerindcn çıkarılara!;. fakat. kendilerine fidecfklerı yer siistcrMmiyecekmiş. O halde ne olacak? Prmek bunlar sehrin şurasına burasına daSılacaklsr. Demek ki. çelsin. randevu evleriyle hasa çıkamıyan, bizim ahlâk zahıtasına yrni hir dert. Kaldı ki, biz taaaaaa... İMS senesinde, San Francisco konferan«;ında. beyaz kadın ticaretini \asak edeceğim'nc dair, rmllcüerarası bir protokola resmen imzamızı kovduktu. O np oldn knzuni? Yasaktan vazgectik. bevaz kadın ticaretinden Devlet, üstelik, vergi bile almaya kalkıvor. Hey eidi medeni diinva! * ( * "< Üç türlü türkçe mililliyet Yazı lşleri Müdürü Abdi tpekçi dos" " t u m u z u n radyoda tertiplediği açrk oturumlar, zaman zaman, pek ılçi çckici oluyor. Sonuııcusa, drl üzcriııclcydi. Lç lanınmış isim: Refi' t e v a t L'luııay (eskici), \usuf Ziya Ortaç (ilımlı Bu münasebctsiz kclime, ne ifrata, ne de tefrite kaçmıyan demek) bir de Nermi Uygur (bu da yeni dilci) bu konuda söz alıp münakaça ettiler. Refi' Cevat» lâ/ yok. O, hâlâ «Vedi mtibarekinizi,bus eylerim», «lhtiramatı faikaaıııı kabuliinü niyaz eylerim». «Arz ve takdim eylerim», daha ne bileyim «nıahdum bendeniz, ker!me câriypıiiz» iilân devrinde. Ne denir? YıtMif ZiyaVa da lâf yok. Yazmaya özenip de Hir türlü beceremedicim o. çiizelim türkçc»ivle, ve hcr yazısiylr, âdeta «işte dil böyle oimalı» demek istivor. Buna ne denir? Nermi U.vgııra da söyliyccek lâfım yok. Su basil sebeple ki. onunkini, »yıp değil ya, anhyamıvorum. Ne deııir? Şimdi siz de «madem ki. hiçbir şe.v denmez, ne üiye çevczelik ediyorsun?» diyecekniniz. Sadece, her üçüne ve Abdi Ipekçiye. maalesef hiç farkında olmadığımız, ve hiçbir zaman kâfi ehemmiyet vermediğimiı bu pek mühim milli dâvamıza, bir defa daha, dikkati çektiklerinden dolayı, teşekkür etmek için. Yeni bir tarife hâsıl (ariffvp ve fiat kontroluna bağlı, her iş yoluna girmis olacak ki (nedense bizim haberimiz yok!) evet her şey yoluna çirmiş olacak ki, sıra şimdi, eşeklere geldi. Filhakika, bütün işleri tıkırında giden Bplediyemiz, hu sefer de, Ada eşeklerine bir tarife tesbit ftmis. İçinde ridden pek totlat maddcler var. Meselâ, eşekçiler üniforma giyeceklernıis. Sonra, eşek ista«vonları ihdas olunacakmı*. Daha sonra, eşekler her ay (nnutmayın ki otomobiller. dört ayda hir muayeneve tâbi tutuluvor) evet, eşekler her ay sıhbi yoklamadaıı scçirilecckmiş. Ve, buna benzer, daha nelpr (!c ncler... Bu eşek bahsinde türkçede çok lâf edilmı>. cnk fıkra anlatılmıştır. Bunların hemen hepsi de malumdnr. Bolsa bulsa belki Bnrhan FeIek üstadımız yeni bir şeyler çıkanr. Bana gelince, belki bir alınan bulunnr korku«iyle, susmayı tercih ediyoram. Zaten knpkuru havadisi bile kâfi bir fıkra değil mi? bir de eşek tarifesi Eveeeeeeet... başımızataksiler,komürcülcr, bakçıktı. Lokantaiar, dolmuslar, kallar, kasaplar, oduncular, vel CEVAP Çünkü onları havada tutan şey süratleridir. Bunun en basıt izahını, 300 yıl once İsaac Ne\vton yaptı. Birkaç yüz mil yüksekliğinde bir dağ düşünüyordu Newton. Dağın tepesinde yatay olarak yerleştirılmiş bir tüfek vardı. Tüfekten çıkan kurşun sonunda yere düşecekti. Ama ilk atıhşta aldığı hıza göre biı mesafeye gittikten sonra. Yani kuışuııun ne kadar uzağa düşeceğini tâyın eden şey atıîıştaki hızdı. Ne kadar hızla fırlarsa o kadar uzağa düşecekti. Eğer kurşun çok büyük bir hızla fırlarsa, yine toprağa doğru düşecektir ama o kadar uzağa gıdecektir ki, hiç dünyaya değmiyecektir: İşte yörüngesinde bir suni peyk. SORU Ncden, suni peykin yörünçesi bu kadar yükselttedir?.. CEVAP Havanın mukavemetinden ötürü. Eşer atmosferı suni peykin hızını yavaşlatmaktan menedebilsek, yörüngenin o kadar yüksekte olması gerekmez. Suni peykin, dağlara sürtünmiyecek kadar alçaktan 3'ol almaması için hiçbir teorik sebep kalmaz. SORU Neden birçok suni peyklcrin elips şeklinde yörüngeleri var?.. CEVAP Suni peykin takip edeceği yolu, ilk itilişin hız ve yönü tâyin eder. Elips şeklinde herhangi bir yol olabilir bu. Ve suni peyk, 3rer çekimi tarafından geriye çekilmiyecek kadar hı?la hareket ettikce Feza, günümüzün problemi hallne geldi. Hepimiz, feza denen meçhulün biran ön ce aydınlığa kavuşmasını bekliyoruz. İlim ise, meçhulü yenmckte her gün yeni ve başanh adınılar atıyor. Aşağıdaki yazının soru ve cevaplan, feza ile ilgili meraklannızı, ilmin çözdüğü nisbette yenecek, sizi aydınlatacaktır. yol almaya devam eder. Bugüne dek tam bir daire şeklinde bir yörüngeye yerleştirilebilen hiçbir suni peyk olmadı. Yörünge eüps şeklinde olunca suni peyk, yerçekimi tarafından dünyaya doğru çekilmeden önce binlerce millik me^afeyi alır. SORU Sani peykler yerçekiminden tamamiyle kurtulmuyorlar mı?.. CEVAP Yerçekiminden tamamiyie kurtulmak imkânsızdır. Çünkü. bu kuvvet sınırsız uîranmaktadır. SORU Feza gemilrri Marsa ve Yenüs'e nasıl ulaşabilecekler?.. CEVAP Eğer feza gemisi yeter hızla yola çıkarsa hiçbir vakit dünyanın üstüne düşmcz. Yerçekimi onu yavaşlatır ama mesafe büj'üdukçe bu kuvvet zayıfıadığmdan yavaşlama gidiş süratinı asla aşamaz. SORU Terçekiminden tamamiyle kurtulmak nıümkün dcğilse neden feza yolcusunun afırlıâı kalmıvor?.. CEVAP Ağıriık denen seyi şunun için du.'.'arız: Yerçekiminin çekişine karşı koyan bir şey vardır da ondan. O şey üstünde durduğumuz topraktır. Karşı koyan şey bulunmayınca, yani toprak üstünde durmuyor da düşüyorsanız, ağırlık da duymazsınız. Feza yolcusu roket motorlan kapar.ır kapanmaz ağırhkta.n sıyrılır. Çünku o vakit yerçekimine karşı koyan hiçbir şey yoktur artık. Kapsüiü ile birlikte bütün ağırlıktan sıyrılmış, serbestçe düşmektedir. Tâ bir dış kuvvet roket kuvveti, hava mukavemeti. paraşüt kendisine etki yapana kadar öyle kalacaktır, ancak bunlardan birinin etkisi altıntia yeniden ağırlık duymaya başlıyacaktır. SORU Neden roketler hep doçu yönünde fırlatılıyorlar?.. CEVAP Her zaman değil, ama doğu yönünde fırlatmak daha kolay. Dünya batıdan doğuya dönüyor. Bunun için roket daha onun üstünde ıken fezada, saatte 1.000 mil süratle yol alıyor demektir. Tıpkı bizim gibi. Yani süratin bu kadarı kendiliğinden dünyadan almıyor demek. O kısmı makinelerle sağlamaya ihtiyaç kalmıvor. SORU Nasıl oluyor da o kadar hafif ve ince ısı perdesi kapsülün içindcki ısıyı dayanılır bir halde tufnyor? CEVAP Seramikten yapılmıştır, aslında çok kahndır ve yavaş yavaş basbayağı kaynamaktadır. Bu kaynama ısının o kadar çok kısmını emer kı feza yolcusuna kadar pek az bir kısmı geçer. SORU Neden ısı meselesi dünyaya dönerken ortava çıkıyor da roket atmosfere fırlatıldıSı vakit çıkmıyor?.. CEVAP . Roket yukarı çıkarken en düşük hızmdadır. Havanın en yoğun kısmını bu düşük hızla çıkmaktadır. Son hızına vardıgı zaman ise h»va spyrekleşmiş olur. Oysa inişte, yerçekimi ile sürat çok artar ve roket bu büyük hızla yoğun havadan geçtiği için ısı problemi meydana çıkar. SORU O kadar nzaklara siden feza gemileri ile teması nasıl mnhafaza edebiliyoruz'.'.. CEVAP Elektronik dalgalar ışık, Tv., radyo fezada çok uzak mesafelere kolayca gitmektedirler. Daha şimdiden uzaklardakj fe^a vasıtalannda hulunan küçük transistorlarılan kuvvetli sinyaîler alınabiiiyor. Daha büyük transistorlar buııları daha hüyük mesafelfve ıle'cfcklprdır. Isfsnbul Sanayi Odasından 1 10 uncu Kotaya ait izahname ve 3 er adet Talepname, B aylık Tahsisli Sanayici İthal Malları Listesi, 279 Sıra No. h Âcil İhtiyaçlar iie Makine (Komple TesisYenileme ve Tevsi) kotalarının formülleri bir zarf içerisinde Sanayicilerimize taahhütlü olarak postalanmış bulunmaktadır. 2 Tamamı AID fonlarından karşılanacak olan 72 "ve 75 sıra numaralarında kayıth maddeler için talep kabul müddeti EN GEÇ 25 OCAK 1963, sair maddeler için ise 6 ŞUBAT 1963 AKŞAMI NİHAYETE ERECEKTİR. ' Bu müddetten sonra yapılacak taleplerin kabul edilmiyeceği sayuı mensuplarımıza tebliğ olunur. (Basuı 802/913) Iste 100 yaşını geçmiş bir kadın daha» Hâlâ yılmadan çalışıvor. mizm ve şevkini gösteren Picasso'nun, Luvre müzesindeki bütün klâsikler arasında en çok beğendiği eser de budur. İhtiyarhk, insana, msmlekete, iklime, yaşama tarzma göre değişen bir şeydir. Kuzey Amerikada Avrupadan daha erken başlıyor. Çünkü yaşama şartları daha çetin. Genel olarak şehirde yaşıyanlar kö'ylüîerden daha çabuk ihtiyarhyorlar. îstatistikler kadınların erkcklerden fazla yaşadıklarını çösteriyorlar. Biyolojistler bunun, kö'ylülerle kadmların daha hareketli olduğundan ileri geldiğini söylüyorlar. Büyük Fransız kimyageri MarieEugene: Yürümek bütün hastahklara şifadır, derdi. Kendisi yüz üç yaşında, yemek yerine çorbasını içer. hava ne olursa olsun her cun yiirüyü.^e çıkardı. Üâncıhk: 9498/905 İstanbul Belediyesi Varidat Tahakkuk Müdürlüğünden Ada MükeUefin ve Soyadı Mahalled Hami Yeni Sokaği Kışla Cad. Kapı No. 129 Kesmin veya harcın nev'i Harcamalara iştirak payı resmi Ahmet, Talât Başdoğan Önırü kısaltan sebeplerden biri Frar.sacia hayat sigortala'nnın istatistikleri bir gerçeği ortaya çıkardı: Emekliye ayrılan iççilerin bir çoğu o yıl içinde ölüyorlardı. Çünkü çalışma hayatından birdenbire durgunlujja geçmiye dayanamıyorlar. Yıne de çalışanların çoğu o riinlenme gününü bekler durur. Bu hekleyiş yüzünden vaktinden önce ihtıyarlıyan kadınlar, erkekler yok değil. Psikolog William Moulton Marston, yaptığı incelemelerle, şu şaşırtıcı sonuca vardı: Insanların ufku «bugüne tahammül ile yarınki bek!eme> nin smırları arasına sıkışmıştı. tn^anlar hep bir şey bekliyorlar. diye anlatıyor bunu biyoai'afyasırida: «İnsanlar hep bir şey bekliyorlar, diyor, bir oiayın olmasını. yeni bir yılın geimesini, çocuklarının büyüyüp ev b.ark sahibi olmalarını, hayal ettikleri yolculuğa çıkmayı. Hep yarını bekliyorlar. Bilmiyoriar ki elimizdeki tek corçek bugündür, dün geçmiştir, yoktur artık, yarın belki hiç olmıyacaktır. Insanlar ömürlerini beklemekle tüketiyorlar. Daha fizyolojik bakım İhtiyarhk yüzde on yaptığınızda, yüzde doksan ise onu ahşımzdadır. Büyük endüstrici ve log Dale Carnegie de: psiko Neyi yapmak için kendinizi ihtiyar sayıyorsanız hemen yapınız, der. Ünlü ressam ve kalb uzmanı JeanGabriel'inse bambaşka bir düşünüşü var bu konuda: Bir erkek eğer bir kadın yüzünden mesut ya da bedbaht olabiliyorsa gençtir. Bir kadın kendisini mesut edebiliyor da bedbaht edemiyorsa orta yaşta sayılır. Hiç bir kadın hiç bir etki yapamıyorsa işte o vakit ihti}7ar demektir. Kadınlar için de, tabiî, bunun tersi. Yani, ister kadın olunuz, isterse erkek, eğer aşk yüzünden acı çekiyorsanız bir teselliniz olmalı: Demek gençsiniz. RIFT NÜKLEER FEZA ARACI Bir artist tarafından çizilen rcsim, Rift nüklecr pervaneli feza vasıtasının uçuş testini tasvir eCmektedir. Rift feza gemisi Nerva nükleer makinesini tecrübe etmek için kullanılacaktır. Bift roketi Saturn Roket serisinin tepesine oturtulacaktır. İlk test uçuşu 196687 scnelerinde yapılacaktır. Mehmet Sait Çayırlı veresesi Uluyol 1313/1 Selim, Celâl, Hüseyin Çizmeci Vs. 246 Lâzari Artinyadis 10 Mustata Ertunç 10 Asım Hendekli 10 Nihat Yüksel Taşlı Tarla Bağlarbaşı 74 Yunus Mctin » Yıldız Tabya 20 inci 17 fbrahim Satıîmış Ergüder Topçular Münzevi Topçular yolu 10 Şevket Alptckin Taşlı Tarla Çimentepe n.5 Mustafa Uçak » Gümüşsuyu Cad. 12 Yaşar Balcı 10 Mehmet Yıldız 40 Abdullah Keke 28 nci Çimentepe 18 Nuri Biçer 17 A Şaban Turan Çukur Çeşme 2626/1 Süleyman Naci Bozkurt Rami Yeni 14 Uluyol Kenan Borazanoğlu 123 Kışla Cad. Cemal, Kcnan Borazanoğlu 131 Hasan Nalbant Sağmalcılar İstanbul Cad. Bilâ Musa Özbay 3 İsmail Sarıkaya 11 Mehmet Evrenk 19 Hulüsi Bağcı 40 İbrahim Öztürk Taşlı Tarla Gümüssuyu Cad. 47 Mehmet Ali Öksüz 44 İsmail Küçük 7 »• Çukurçeşme Şevki Yamanakmcı 33 » 28 nci Çimentepe Eyüp Tahakkuk Şubesi 1959 yılı mükellefleri n den olup namlarına salman yukarıda nev'ileri gösterilen gelirler için tanzim olunan ihbarname lerin, bilinen adreslerinin yanlış ohnası veya değişmiş bulunması hasebiyle posta ile tebliği müm kün olmadığı gibi memur eliyle yapılan tahkikattada yeni adreslerinin tesbiti kabil olmadığı cihet ] e keyfiyet 213 sayıh verçi usul kanununun 103106 ıncı maddeleri mueibince ilgililerin ilân tari hindcn ba.şhvarak bir ay içinde şubcmize bizzat veya bilvekâle müracaat etmeleri veyahut taah hütiü nıcktııp veya tclgrafla açık adreslerini bildirmeleri halinde kendilerine süre ile kayıth teb hğ yapılncatı, bir ay hitamında müracaatta bulunmı.van v*ya adreslerini bildirmiyenler hakkında iş bu ilânm neşir tarihinden itibaren bir ay sojıunda tebliği yapılmış sayılacağı ilân olunur. (Basın 859/912)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle