Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Dencere Masrafını öder Geçenlerde «llim pahahdır» baslıklı bir fıkra yazıp, uzay arastırmalarına milvonlar ve milyarlar harcanmasım yerinde bulduğumuzu açıklamıstık. Ve ilmin fiyatının gittikçe arttığını ileri sürerek demistik ki : « ÎHm pahahdır. Eski de\ir sçeçmistir artık Newton 1665 yılındaki büvük \eba salgını yüzünden taşraya, meyva bahçelerine çekilmis bir raüddet Elmanın yere düsmesi hikâyesi ve yerçekimi üzerıne düsünceleri bu vıllara raslıyor. Ama Yirminci Yüzyılda ilmin gelismesine bu kadar ucuz faturalar ödemek imkânı kalmamıstır. Agaçlann altına yatıp mevvalann düsraesini seyrederek tabiatın sırlarını kesfetmek devri tarihin karanlıklarına gdmülmüstür.» Bu konuda aldığımız mektuplar içinde savın oknvucnmuz T. Muhendis Sınasi Güceri'ninkini soz konusu edemeden geçemıveceğim. B. Sinasi Gıiçeri diyor ki : « Sızınle ajnı fıkırdeyım. Fakat bir hususu duzeltmeme musaadenızı rica edeceğım. llim yalnız bugun değıl, dün de pahalı idı. Mısal aldığımz Xewton, kendısmden sonra dünya\a daha bir benzen gelmeırış olan dâhıdır. Klâsik mekanık ilmının ve matematık anaüzın temellerını atmıs olan bu dehânın bulduğu yerçekimi kanunu, tabiatın harıkulâde nızamlarının kavnağını ara^tırma çabası ıçmde b'kmadan dıdınen ınsanoğlunun tcfekkur gucunun kazandığı en muhteşem zaferlerden bırıdır. Bu ıtıbarla onun ke^fının bir elma dusuşu gıbı hakıkaten çok ucuz ve basıt bir dere\le izahı, birçoklannın kafasında, fen ve ılim alanında geçmıste vapılmıs ı<;lenn buyukluğunu kuçumsetecek bir etkı bırakabıhr. Halbukı Garp Dunjasında bu uğurda su gıbı can ve mal harcanmasına asırlardan berı alısılmıstır > Okuyucumnz, Nevvton hakkında gösterdigi titizlikte haklıdır. Gerçekten Nenton, diınyada benzeri zor bulunan bilım adamlarındandır. Ruçünkü otoriteler bile, Nevvton'un meshur «Principia» sını, bilira eserlerinin klâsik ölçüleri açısından Einstein'in tzafiyet Teorisine es degerde bnlnrlar. Newton, Principia'yı otnz vılda tamamlamıstır. Bu sabır ve çalısma fücünün pahasını elbette biçemeviz. Ancak su noktavı unutmarnak gerekir ki biz, fıkramızda «ilim pahahdır» derken bu pahalılığı yalnız maddi ölçüler içinde ele almıstık. Toksa elbette çok eski çağlarda da llme ödenen bir şey \ardı. Bu yüzden Pitagorlara, Eflâtunlara, Aristolara çok seyler borçluyuz. Sonradan tecrübî ilmin gelişmesi, ilmî boloşlara Bdenen tnaddî fiyatı da yükseltmiştir. Tecrübî ilim metotlarının her toplumda iltifat \e itibar görmesi ise pek de eski »ayılmaz. Pek hoş bir misalle bu iddiavı canlandırmak mümkün olacaktır. Oıford Üniversitesinde ilk fizik laboratovarlarının kurnlması içtn tesebbüse geçildiği vakit, bazı ögretim fiyeleri bu işe siddetle karsı koymuslar ve demişler ki : « Böyle bir masrafa lüznm yoktnr. Çfinkü öğrencilere anlatıian şeylerin hepsinin doğrula|u, Majestelerinin pek emniyetli profesörlerinin sözleri ve serefleriyle «aten garantl edilmtktedir. ögretilenlerin aynca deneylerle tevsik edilmesinin ne sereji var?» Biıe bagün pek komik gelen bu sözlerin benzerlerini, çagımızda da duymak mümkündür. Ama şurası da eerçek ki, lâboratuvarlar devlestikçe, deneyler büyüdükçe, teerübî ilim metotlanmn sınırları genisledikçe ilim daba pahahya malolmaktadır. Olsun . Ne kadar pahahya mal olursa olsun, ilmî bulaslar maliyetlerini daima ödemişlerdir. Şehir Antikalar mahallesi kaymakta devam ediyor Kuçukçekmecede Antikalar maallesı kayma sebebıyle bir kaç .ıl ıçerısinde tamamen kaybolma ehlikesiyle karşı karşıya bulunmaktadır Evler doldurma arazı uzerine in şa edıldığı içın yakın bir geleceke herhangı bir tedbir ahnmadığı takdırde juzlerce kişıyi olum beklemektedır. Antikalar mahallesinde kayma belırtilerı 1961 yılının ilk aylarında başlamış ve tesırini bılhassa kış aylannda gostermıştir. Semt sâkmlerı yaptıkları şikâyetlerine bir cevap alamayınca ev kadmlarnı Kuçukçekmece Beledıyesine gondererek durumun vahametini ılgıhlere bir kere daha duyurmuş lardır. Fakat bugüne kadar hıç bir tedbır alınmamıştır. Yağmur sularının meydana getirdığı çukurlar mahalle çocuklarına ve ailelerine her an korkulu dakikalar yaşatmaktadır. DÜŞÜNCELER YUNUS NADI armağanı 15 I9S2I9GZ Kadın ve EvIIIik Dunyanın tanıdığı sayılı zekâlardan bırı olan Berlard Shaw: «Kadın ev 1enm e • ı zevkle özledı^^^m^^^^^ ı halde, erkek ona sadece boyun eğer» der. Unlu yazarı kadınlar hakkında boyle ağır bir yargıj a vardıran duşuncenın kajnağı ne olursa olıun, bu yargıda gerçeğın payı buyuktur. Bugun gelıştirilmemiş, geri bırakılmış memleketimızde huzur bozucu sosyal ve ekonomık aksaklıklardan bırı de «evlıhk» muessesemızdedır. Daha geçenlerde tanınmış şaırlerımızden bırının evlenme ısteğinı kadın: «Sen benı geçındirıp rahat ettıremezsın» soz lerıyle gerı çevırmıştı. Şu kuçuk ornek bıle evlenmenın kadın ve erkek içın ayrı a>rı konular olduğunu gostermeye yetıyor. Evlılığı bir geçım aracı, bir rahata kavuşma bıçımınde duşunmek kadını ınsanlığından uzaklaştırıp, bir zararlı sotnurucu halıne duşurmuyor mu' Nıçın erkek hayatını birleştırmek ıstedığı kadının butun geçım yukunu tek başına omuzuna alsm hem kadının hem de doğacak çocukların yukunu? Bu durumda kadın evlıhk muessesesıne ne katacaktır? Evlıhk, yaşama suresince kadın ve erkeğm omuz omuza bırbırlerıne jardımcı olarak \uruyeceklerı bir yol değıl mıdır? O halde erkeğı daha ilk adımda «sen benı geçındıremezsın, rahat ettıremezsın» sozlerıyle ürkutmenın ve kendmi kuçultmenın kadina sağlıyacağı fayda nedır? Konunun avutucu yonu şudur kı; bu duşunceler şehırlerde ve kasabalarda «hazır yıyıcı» annelerın yetıştırdığı kızlarda vardır, Anadolu kızında değıl.. Koy kızı, evlıhk muessesesıne kendıne guvenerek katıhr. Daha ilk akşamdan gelin odasında eşine: «Gorursun ıkı :ıla kalmadan başımıza bir dam kurarız.. Gorursun bak. Ben tek başıma yedı donum tutunun hakkından gehrım Elele verdık mı, çalıştık mı bak neler ederız Sen tasalanma hıç.. Hele uçu beçı bırıktirelım, ış dama kalsm. Kerpicı de kendımız keser, ederız. » dıye umutlar verır, gelecek gunlere guvenını ve çalısma şevkını arttınr. Evlendığinm sabahı alan donunu giyıp tarlanın yolunu tutar. MAKALE YARIŞMASI f Elbette Türk Sosyalizmi Yazan: Necati Dizdar Cumhuriyet, açtığı jarışmadan sonra yayınladığı haber ve verdığı bılgılerle oğrencısıne kopya uzatan bır oğretmene benzıyor. Bun ları oku, analızını sentezını >ap, jurıye sunulacak makaleyı hazırla demek ıstıyor.. Bugun bızler, lıberalızm denılınce ozel sektoru anhyoruz. Demek rasinın açık rejım oluşu gıbı . A caba ozel sektor oluyor da, sektorun genelı neye olmuyor?. Neden genel sektor denılmıyor da, resmı sektor, devlet sektoru kullanılıyor? Insan, duşunmek zorunda kal maya buradan başlıjor.. Herhalde, îngılterede, Fransada, Iskandınav memleketlerınde boyle bır soru, yanı, lıberahzm m', sosyahzm mi dıye sorulmaz The Economıst, The Tımes ıdarehanele rjnın, Humanıte, Çombat bınalarının onunu kalabalık bır halk yığını doldurur, boyle bır manset at salar.. Suratlar, hayret ve şaşkınlık ifadeleri taşıyan izlerle dolu dolu olur.. öyle ya.. Tavuk mu yu murtadan, yumurta mı tavuktan çıkar gibı beyhk \e bayatlamış bır soru var milyonlara seslenen gazete sutunlarında.. Adamlar içın, öğrenme merakı, madamın kopeğıni ısırmış olmasını da geçmış, farelerın Alp dağlarım yiyıp bıtırmış, ama nasıl yıjip bitırmış olabileceğıne kadar dayanmış Referandum, sosyal adalet, D'Hont sıstemi. koalisyon ve konsohde kehmelerı unıversıtenm. aydının dıhnden, vatandaş Ahmet 1 Efendının, vatanda ; Mehmet Efen dının ağzına geçmış ve oradan da be>nıne >erleşmıs veya yerlesmeje çahşmıstır. Asrımızın ınsanları, gunun im kânları muvacehesınde, ınsan ol duklarını, atalarına nazaran geo metrık bır artıs halınde aldıkları bılgılerle daha çabuk oğrenıyorlar ve daha çabuk <;uurlandırabılı>orlar. Bugun artık. ınsanların buvuk bır kısmı, kendılerınden evvel ken dılerı ıçın yapılmıs kıvamları tekrar ja^amak zorunda kalmadan ne fes alıp verme ımkânına sahıp bulunuyorlar. Asrımızın ınsanları, em tea olmaktan gıttıkçe uzaklaşmaja, hem de hızlı bır tempo ile devam edıyorlar. Her ıkı cephenın kanlı zavıat vererek aynı \erleri muhafaza etmeleri karsısmda, tarıhı olusun ve akhn çızdığı orta lama sınırı mutareke zemını ola rak kabul etmek farz olmuştur. Asıl anlasma ıse, mutareke jerının hemen solundakı âvarızlı bır bolgede ımzalanmıs, sınır tasları, bu arazıye gore, gönullu veya gonul suz, kajdırılmıstır. 1789 dan d"aha çok 1840 ve 1848 çatısmaları Mr James ile Sır James arasındakı ya «ama farkını her geçen gun bıraz daha, birıncısi lehıne azaltmıştır. Bır asrı geçen zaman ise (ulkelerinde Guneş Batmavan Imparator luk) u yontmus. Sır Mr. insanca ya şamasının en az eşıthğını yaratmış tır. Majeste Hazretlerının Adam Smıth'den haberdar olmamasını du şunmek mumkun mudur? Yazan: * ^ ^ " ^ Fatma İrfan Serhan dolaşıp duruyorlar. Boylece erkek avlanacak bir «av» durumuna geldığınden ve erkek te bu duruma geldığıni bıldığınden kolay kolay oltaya vurmuyor. Şehirlerde evlenmelerin azlığının, boşanmaların çokluğunun ekonomık sebeplere dayanması bundandır. Kadın aıle yuvasına bir somurucu, bir hazır yıyıcı, ya da bir hızmetçı gıbı değıl, bır eş gıbi gel mehdır. Kadın evleneceğı erkeğe «acaba benı rahat ettırebılecek tnısın, benı besleyıp yaşatabılecek mısın7» demekle bıraz da: «Ben faydasız bır yaratığım, bır kene gıbıyım.. Senm boynuna japışıp rahat rahat yaşıyacağım» demiş olmuyor mu? Kadın erkek, çoluk çocuk elele verıp çahşmadıkça ne aıle kalkınabıhr ne de toplum. Yoksulluğu ve gerılığı yenmenın ilk koşulu çahşmaktır. Rahathk denılen şey; ışle geçen bır gunun sonunda yorgun argın, fakat sıhhatlı ve şevklı aılece bır akşam sofrasının başın da toplanıldığı zaman duyulan huzurdur, Andre Mauroıs «Yaşamak San'atı, Hayatın Kuçuk Felseleleri» ısımlı kıtabında: • E\ ım ı\ı ıdare eden kadın orada hem kırahçe, hem tab'adır. Duşunur ve çok defa duşünduğunu kendı ıcra eder. Kocası ve çocusları için çalışma ımkânını temin eden odur. Onları uzuntuden korur, doyurur, her ışlerını gorür» dıyerek kadının evının ıçmde sadece erkeği ve çocukları içın ç lışması gcrek'ığını savunur. • Florya Buvuk Plâjdakı bır riut ağacının altında oturan Akkurt aılesinın 4 ferdı, ruzgânn tesırıyle devrilen ağacın altında kalarak muhtehf jerlerınden varalanmışlardır. Devrilen ağacın altında Kalan Nurettin Akkurt ile eşı ülber ve 810 yaşları arasındakı 2 çocuğu tedavı altına alınmışlardır. Plâjda devrilen ağacın altında kalan bir ailenin 4 ferdi yaraiandı TEŞEKKÜR Çok kıymetli pederimiz OHANNES ALAGÖZ'ün vefatı münasebetiyle cenazesinde bizzat bulunarak, merhumu ebedî istirahatgâhına kadar tejyi etmek zahmetinde bulunan, ç«lenk gönderen, hayırsever cemiyetlere teberrude bulunan, telefon, telgraf, ve mektupla büyük acımıza iştirak etmek lutfunda bulunan muhterem akraba ve dostlanmıza ayrı ayrı teşekkür eder rainnet ve •ükranlarımızı arzederiz. ' ' ALJVGÖZ AİLESİ Cumhuriyet İIOOS Mületlerarası Sekizıncı Muhasebe Kongresı, evlul sonunda Nevv York'ta toplanacaktır. Kongreye, Turkıje Muhasebeciler Derneğınden Îsmaıl Oktan, Prof. Osman Fıkret ve îsmaıl Özaslan katılacaklardır. Dığer taraftan Altıncı Muhasebe Kongresı de 5 eylulde Ankarada toplanacaktır. 4 gun surecek olan kongreye resmi sektorden 36, hususi sektorden 200 muhasebecı kaŞehir kızları bu\uk çoğunlukla, tılacaktır. evlenmeyı bir rahata kavuşma, sade rahata da değıl, bir hurluğe kavuşma, yıjıp ıçıp suslenıp gezme bıçımınde duşunuvorlar. Boyle Mılh Pr. angonun, 30 Ağustos çe olunca da kovlerde kızlar onbeşın Mületlerarası Muhasebe kongresine katılıyoruz Millî Piyango bugün çekiliyor kılışi, bugun saat 13.30 da Anka ra numaralar bu gece saat 23 te An yaşlarına değın ; kapılara pencere1 kaıÇ Radjosu ile yc^ifılanaCcftctır.' I'ere İalfcyorlar . Artık şehfrlerde ÖZEL BOMONTİ OKULU ANA İLK İngilizce Almanca mecburidir. Kayıtlar devam ediyor. Bomonti Sılâhşor cad No 69 Tel. 48 02 69 + Cumhuriyet 11039 Türk Hava Yolları Anonim Ortaklığından 1 960 veya daha yeni model (Tercih sırasına gore) Chevrolet, Plymuth, Deıoto, Dodge veya Ford marka bir adet Station Wagen binek arabası kapalı zarfla teklif almak usulü ile satın alınacaktır. 2 Muhammen bedeli 65.000. TL. olup muvakkat teminatı 3.250 drr. 3 İhalesi 7 yelül 1962 tarihinde saat 15 de Ayazpasa Gümüssuyu Cad. No. 96 adresinde THY İhale Komisyonunda yapılacaktır. 4 Bu işe ait şartname mesat saatleri dahilinde THY Yesılköy Tekmk Ikmal Md. den temin edılebikr. 5 İsteklılerin belirli gün ve saate kadar tekkf mektuplarını teminat mektubu ile birlikte İhale Komisyonuna tevdi etmeleri lâzımdır. Postada vâki gecikmeler kabul olunmaz6 Ortaklığırmz ihaleyi yapıp yapmamakta veya dilediğine yapmakta serbesttir. (Basın 14526/11036 Sekizıncı kotadan sıparış edılen motorlu vasıtaların ıthalâtı devam etmektedır. Geçen hafta içmde gumruklere 364 ton otomobil ve kamyon gel mıstır. Aynca, 431 ton kamyon çaşisı ve 312 ton lâstık de gelmıştır. înşaatı tamamlanıp tamamen trafiğe açılan îstıklâl Caddesine bağlanan ara sokakların da tanzımi devam etmektedır. Öte yandan Îstıklâl Caddesine veni ve değısık biçimde çop kutu> ları konmakta, trafık ışaret levha^ ları yenilenmekte, caddenın her 2 tarafındaki sokakların isimleri mavı zemın uzerıne bejazla yazılmı? tabelâlar halınde sokak başla rına konan dıreklere takılmakta' dır Bu suretle caddeye bağlantısı olan sokakların isimleri uzaktan görülebilmektedır. Otomobil, kanıyon ve yedek parça geldi gorucu ile evlenmek te tanhe karıştığmdan, genç kızlar kendilenni rahat ettırecek eşı bulmak için V E F AT Merhum Mıralay Haht Beyefendı ve Emıne Hanımefendı'nin kerımesi, Şurayı Devlet âzası merhum Jhsan Beyefendı refıkası, Şevket Meker, merhum Emın Ah Eymur ve Atıye Eymur un ablaları, Naıme Erdem ve Emıne Beler'm kıymetli annelerı, eski Milletvekıli Nıhat Erdcm, Kaptan Sıtkı Bel°r, Eczacı Rıza Kıt v e Suzan Erdem'ın kayınvahdelerı, Ömer Erdem, Ü'ker Rıt, Melek Brler v« Ergun Erdem'ın sevgıli anneannçleri, Mehmet Alı Meker, Orhan Meker, Fazilet Gorbon, Betul Gorbon Selçuk Eymur'un tayze ve halaları, Lâle ve Rennan'ın neneleri Hanım«fendı 28 8 962 salı gunu vefat etmıstır. Cenazesı 30 8 962 Persembe gunu oğle namazını muteakıp Şı«h camıinden kaldırılarak Edırnekapı şehitliğınde toprağa tevdı edileoektir. Cumhunjet 11040 İstiklâl Caddesine bağlanan yan sokaklar tanzinı edüiyor ALİYE KAYNAK Ağustos 30 Rebiülevvel 29 V ] 6 22 13 14 16 57 19 46 l 21 22, 4 33 Tagor da Mauroıs'dan aşağı K mıyor. Onun da kadina yakıştırdığı çal«şma alanı evının ıçıdır. Bır Uygar memleketlerde kadınlaşıırınde dıyor kr «Kadın sen ev ışlerini gorurken Ko'.ların, yuce rın yaşama koşulları gerı kaltnış olçuje vurulamılerde ve çakıl tc^'an arasında a memleketlerle vacak durumdadır. Orneğın 958 kan bır ırmak g.bı »arkı =o\ler.» den bu yana Amerıkada sureklı ışte çahşan kadınların sajısında bır azalma gorulmuştur. Uygarlık duze\ınde ılerledıkçe kadınlar kenDtLEK ATAYOGLU dılerını \ etıştırmek, çocuklarını ılc eğıtmek, ya da eğlence>e vakıt ZAFER ERGtN vırabılmek içın daha az (alışmak Nışar.'andılar ımkânına kavuşmuşlardır. Amerı 30 Ağustos 1962 kada bugun kadının eM;lıkten anANKARAC ladığı şudur: eşıt çalışma, eşıt ucret. Amerıkada kadınlar boş zamanCumhurıvet 11011 larmı kuluplerde geçırırler. Bu kuluplerde kendılennı kulturel >onden \ukseltıp eğıtmenın ımM E V L I T kânlarını bulurlar. Amerıka kadın Merhum Madenci nufusunun yandan çoğu bu kulupl&MAİLr £R€r£N£RH« lere u>edır. Bu genı? aydın kadınlar kalabahğı Du>uk mılli kaVefatmın bırıncı yıldonuniurarların alınmasında soz sahıbine gelen' 1 9 * 9 2 Cumartesı **16 dır. gunu ıkındı namazını muteakırj Kadık^y Osmanağa CaSosyal, ekonomık ve polıtık » mıind» ruhuna Mevlıdı Nelanda değışen ve yenılenen dunbevı okunacağından akraba, yada kadın kendı rerıni kendı >ap Bırınci ve hele Ikınci Cıhan dost ve butün dın kardeşlemak zorundadır. Toplumun çekir Harblerı sonunda ınsanlar çok derımizin teşrıfleri rica olunur. değı olan aılede kadın dengeyi sağ ğışmıştı. Adem ile Havva'nın çolamak ıçm terazinin kendine du cuklarına, ıncır yaprağı ile edep Ergener »ilfii şen kefesme. tıpkı erkek gıbi. iş yerlerıni ortmenın mumkun oldugucunu koyacaktır. Evlıhk ve aile ğu hikâyesi artık yutturulamıyorCumhurıvet 11025 munasebetlenndeki aksaklığın du du. Okuyan, goren goz, duyan kuzeltılmesi kadının sosyal ve eko laklar, hele gubre olmak ıçm dunnomik kalkınma çabasına katılma yaya gelmedığını ıdrak eden be VEFAT yınler mılyonla değıl, milyarla ol snla sağlanabıhr. Merhum Jorj CHİSNELL'çulmeğe baslanmıştı. Emek, rant, ın eşı, v» ecnebi memleket» sermaye dıyen ağızlar konuşabıh lerde bulunan akrabalanvordu. Son kırk elli sene, aşağı yu nın sevgılı te> 7e ve kuzenleri karı dunya ınsanlarına yaşama m todlarının başlangıç, devam v Dul Bayan Nüshası 25 Kuruş sonlarını gostermıs, onlara, tercih KATERİN CHİSNELL'in Son ikı senenın tuccarağa hare Basan \e Yajan j apabılmeleri içın bır sergi sures: (Dojnsn Rallis) Cumhuriyet Matbaacıhk ve olmuştu. Platon, Arısto konuşmu ketlerı kulaklarımıza kupe olmalı vefat ettığı derın teessurle Gazetecıhk Türk Anonim Sırketl \ordu.. Hıtler, Mussohni, Stahn ya ve elbet de Turk sosyalizmi deme bıldırılır. Cagaloğlu Halkevt Sokak No. 3941 snor ve yaşatmak istiyorlardı hyız.. Arkamızda (Turkıye Cum Sahibi C?naze merasımı bugunku Roosevelt de, Truman da meydan hurıyetinın sosyal bır devlet ol Persembe 30 AKustos 1962 saNÂZİME NADİ da idi. Beğenip beğenip alsınlardı duğunu bildiren) bır Anayasamız at 14 de Kadıkoy'de Aya TrıYazı ışlennl fiılen Idare eden ada Fum Kılısesınde ıcr? oMesul Müdür lunup, nâsı Havdarpa«a îngıKAYHAN SAĞLAMER lız mezarlığına defnedılecekGazetemıze gonderılen yazılaı ko •V». •«»•«». tır nulsun, konuimasın lade edümez * Isbu ılân hususuî davetıye llânlardan mesulıyet kabul olunmaz verıne kaımdir. • Aylık net ücretlerin brütleri kitabı, vergi ve sıgorta hesap M Cenaz^ Le\ azımatı Abone ve Ilân ışlert için, zarfın larında kıymetli vakitlerinizi israftan korur. ve Servis J«lerı Oıtüne «Abone» veya «Ilân Servısu Hazırlıyan: Emekli banka miidürü ŞEVKİ KARADEDE kaydının konması lâzımdır. ANGELİDfS Tel: 44 18 52 * 51 65 24 BU GAZETE BASIN AHLAK 11038 YASA5INA UYMAYI TAAHHÜT Cumhuriyet 11009 ETMlŞTtR. ' T agor'a şoyle bır soru yoneltebılırız : Acaba kadın bir dokuma tezgâhında çalışırken kolları yıne akar sular gibi şarkılar soylemez mı dersınız.. Bır iokuma tezgâhında, ya da bır lâboratuvarda çalışırken". Bız sanıyoruz kı daha yenı ve daha guçlu şarkılar soyler. Amerıkanın tanınmış yazarla rından O'Henry' ıın «Yanlış Tahı mın» ısımlı kıtabında kadın hakj kında şu sozler vardır: «Bana kaı lırsa kadın hıç bır uman anlaşılj maz bır mahluk olmamıştır. Veı olmayacaktır da. Erkek, kadınlaJ rın ruhunu tahhl ederek onun ıler( dekı hareketlerını tahmın edebılır, bojlece onu kendısıne ıtaat ettırebılır • Kadının şu «ıtaat eden mahluk> durumundan kendını kurtarabılmesı ancak ekonomık hurlüğunu elde etmesıyle gerçekleşebilir. Ekonomık hurluk te çalışmakla kazanılır. Artık 20 ncı yuzyıl kidınının aıledekı gorevi sadece çocuk yetiştırmek değıldır. Bütun uygar tnemleketlerde kadın polıtık, ekonomık kulturel hayata gırj mıştır. Amerıka Bır.eşık Devletlerınde 1958 de butun yıl sureklı olarak çahşan kadınların sayısı 28 700.000 cıvarındadır. Gelenekler, gorenekler, ahşkanhklar ne olursa olsun bütun dun\a kadınlarının daha ıyı bır geleceğe, daha hur, daha şerefli bır yaşamaya kavuşmaları içın ılkın «çahşmaya» karar vermelerı gerekmektedır. «Tuketıcı kadın» olmaktan kurtulup «uretıcı msan» sırasına gırmek zorunluğu vardır. Bu bujuk kad n gucu endustrı alanlarına değın uretıcı guç'e katıldığmda toplumun kalkınması hızlanacak u\garhk \olunda kısa zamanda buyuk gehşmeler sağl^nacaktır 1 i CUMHURİYET ma, inıanların kafalan irileşiyor du. Dünya yuvarlağında bır de Tur<ı>e vardı. Kapıtahstler ve komunıstler arasında yaşamak zorunda olan Turkler bulunuyordu. Dun . anın uç buyuk ımparatorluğundan bınnın goçüşunu yaşamışlar; aşamak ıçın luzumlu toprakların stırdat edılme heyecanını çeknıışerdı. Kapıtahst ve komunıst emperyalızmınden yanmıslar, Ata urk'lerının ağzından feryad etmış erdi. Turklenn bır halkçılığı olacaktı. Lıder, partılerin bulunmadığı bır devrede bu akıdeyı benım emış ve sonra kurduğu partısinin bır ana umdesı olarak kaydettiği gıbi, Anayasanm bır maddesıne de dahil etmıstır. Halkçıhk, yanı Turk sosvalızmı, 1961 Anayasasın da en seçkın yerı almıştır Tekalıfı mıllıje ile fert fert var ığının juzde kırkını ver, bır vatan bır toprak temin et, kırk sene son , mılyon kazanıyorsun kaçırmadıklarının yuzde kırkını devlete 'er dıjorsun, kırk dereden kırk usuz destı getirıjor Bay Ozel Sek or . Yon dergisı, Cumhuriyet'ın istaıstıki çızgilenne kızmış.. Ben de, once sınirlenmiştim.. Sonra memnun oldum \e gazeteye teşekkur ettım. Istatıstığın ozu şu: Özel sektor kazanır, devlet işletmecıhği kazanmaz. l^tatistık çubukları ve yazısı, bır netıceyı soyluyor, ne denlerı, nıçinleri uzerınde durmuvor kı . Bunu geçelim . Bay Husevının bır fabrıkası var.. Devletın de aynı yerde bır fabrıkası var . Bay Huseyın, Bızım Partımn adam anndan.. Başka bır deyışle, her hukumet ondan.. Bır mektup fabrıka mudurune . Ahmet bizden, ıc e alacaksın . Sonra mektuplar: Ah met, Osman, Hamza, Suleyman, Durmuş, Kemal hep bizden Bun lara da ış vereceksm.. Kendı tezgahına jeni adam almak v ok Hep devletın kapısma. Sonra da karşına geçerler (Ben olsam burayı uç kışı ile ıdare ederım, devlet tıcaret yapamaz efendım) dive ahkâm çıkarırlar.. Öyle mı, boyle mı derken, luuuup fabrika devletten Hıi seyın Beje . Personel uçe iner, Bay Huseyın, kâr eder.. Her geçen gun, mılyonerler 1,2,3,4,5 artar, vatandaşhktan ayrılan Turk evlâdı savısı 10 20,30,40 50 >e yukselır. Affetsınler amma, bugun kafalanmız bunu almıyor artık. Brezılya Başkanı Goulart'ın soyledıklerı (31 temmuz 1962 tarihli Cumhuriyet'ın 3 uncu sahıfesınde ajans haberı): Brezılya, bu meseleye Rus veya Çın usulu bır çozum yolu bulmak zorunda de ğıldır. Fakat Brezılyahların ger çek bır toprak reformunu çok kısa zamanda kabul etmelerı gerektır. Toprak, çahsanlara aıt oimahdır. 31 Temmuz 1962 tarıhh Ulus'ta Iffet Aslan'dan ozet: Bır lokma, bır hırka, bır çatı sosyal ılımrerin (ehfbe) sıdır Şımdıkı devlette bunlar vatandaşın en tabıî hakkıdır. Bugunku Turkıyede, ekono mı kıtaplarının tarıf ve tavsıf ettığı anlamda lıberalciler kalmadığından hberalizmden bahsoluna maz ve onlardan kutle menfaatıne en ufak bır menfaat beklenemez. Bızler, bır lokma, bır hırka ve bır çatıyı devletten ıstıyoruz. Çok mu ıstıvoruz efendım demıyoruz, bun ları ıstıyoruz artık dıvoruz. Harekete geçmek ıçın devletın kumandasını bekhyen sermayedar sebebıyle Turkıyede hberalizmden soz açmak lıberalızme hakaret olur. Zıra, bu terım kıtaplarda ver alacaktır, amma, hıçbır zaman Turkıyedekı hahnden dolayı de Muhasebecilere kolayhk * j ^IHIIIMIIIIIIIIIIIIIIIIIIllllllllllllllllllllllllllllllllllllimilllMlİlllllflllllMIIIII I «.CUMHURâYET» in EDEBÎ TEFRİKASt lillllllllllllllimillllllllllllllllllllllllllllllllimillllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllllll dl sabırsızhkla. «Bir diyeceğin ~ varsa basım üstüne. tstersen Koca Halili bu köyden sürgün ederim. Kaçtı da gitti ya... Bir daha ba köye gelemez ya... Gel içeri, ana, gel de köylüyle konuşurken yanımda dur.» Meryemcenin kolnndan tuttu. Meryemce kolonu hızla »ilktl, elinden kurtardı. Mnhtar öfkelendi: «Nedir ba bana ettiğiniz?» diye bağırdı. «Ben de bu Muhtarlığı bırakırım. Bırakırım da köylü başsız ayaksız kalır. Ne istiyorsonuz benden? Ben olmasam, ve de hiç olmasam bu köylü toz olur. Dur burada. dnr burada da köylünün arasında .. Benim yanımda birinci üye gibi durmak varken. .» Köylü evin önünde toplanıyordu. Muhtar evin önüne gitti, toplanan köylüyıi seyre basladı. Yılgın, amotsoz, korku içinde eelivorlardı. Hıç konusmuyorlardı. Bebeler bile agalmıvordn. Hoh desen, kaçıp gidecek, darmadagın olacak bir halleri vsTdı. Muhtar: «Üyeler yanıma, köy knrulu vamma gelip dorsun.» dedi. «Çok önemli bir müzakeratte bulunacağım. Knrtolaş çaresini sövliveceğim.» Köy knrnlu hemen geldi, s a | vanına sıralandı. Bütün köv, çoluk çocuk. genç vaslı gelip evin önüne birikmişti. Bir tek kısı eksikti, o da Tasbasoğlu. Muhtar içinden: «Vav namussuz,» diye geçirdi. «Kdjün hiç bir isine karışmıyor. Ve de hiç konusmnyor. Konusmıvan adamdan köv lü ürker. Tasbasoîlu verimize göz dikmistir. Bu gıdisle, bu >ıl deçilse, gelecek vıl rauhtarhğı elimizden alacaktır. llllllfmilllııııımillimilllllllllllimilim aldığımı unutmazsınız. Ve bandan dolayı da bır daha borcunuzu ödememezlik etmezsiniz. O yıl, bahara kadar, Adil Efendi kağnılarla, atlarla, eşeklerle kasabaya köylerden mal tasıdı. Köylerde de bir mal varmış ki, bir çokmuş ki, tasıdı tasıdı da bitiremedi. O yıl köylü bu sebepten aç kaldı. Ağaç purçları basak olmadan yedik, O yıl köy de çok çocuk ölümü oldu. Deli Mustan, açhktan üç çocuğunun ölümüne dayanamadı da, Adil Efendiyi öldürmeye gitti. Amanın Mustan, ne yapıyorsun? dedik. Mustanın eline, ayagına düstük. Sen ona öldürürsen, köy lüye kim borç verir, kim giyecek satar? Hepimiz anadan doğma çırılçıplak kalırız Adil Efen i\ olmayınca. Ve de Deli Mustan Adil Efendiyi öldürmedi. Allah da ona üç çocuk daha verdi, çoouklarının yerine. «Şimdi size söylüyorum ki, duydnm ki Adil Efendi, arkasında yirmi candarmavlan gene geliyormus. Gene kövde ne var, ne yok alacakmıs. Zaten bu yıl o kadar verim olmadı. Her şevimizi alırsa çok kötülük olacak köyde. Ve de gelip hepsini alacak. Ve de açhktan cok ölüm olacak köyde. Bnnnn için size danısıyorum. Adil Efendivi köye getirmemenin mümkünü jok. Gelecek, çaresiz, ve çaresiz gelecek. Ve sovup soğana çevirecek. Ve de çocuklar, kocalar açhktan ölecekler. Ve de hepimiz açhktan kırılacağız. Ve utançların büvüğü Mİzümüze olacak. Buna karsılık ne vapmahyız? Sizi cağırdım ki bana hır akıl veresiniz. Söyle>in bakahm.» En arkadan bir yaşlı atıldı: demir Gök ba alıp götürecek. Başka işler de olacak. Ba köyla milletidir, bel li olmaz. Köylü aç kalınca knduz köpeğe döner. Köylüyü aç koymamak gerek. Belki o anda Adili parça bölük ediverirler, arkasmdaki silâhlıları da. Kafasında simsek gibi bir düşünce çaktı: «Bekçibaşı! Bekçibaşı!» diye bekçisini çagırdı. «Neredesin nIan, çabnk gel!» Bekçi hemen karşıhk verdi: «Rnvnr ağam, bnradayım.» «Çık köye, bir ilânat ver,» dedi Sefer. «Herkes toplansın. Onlara sövliyecek bir iki sözüm var. Bir diyeceğim var.» Bekçi hemen köyün ortasına gitti. basladı bağırmağa: «Onyduk dnymadık demeyin! Muhtann kapısında be; dakika içinde herkesin toplanması gerektir. Çabuk çabnk Mnhtarımız, hükümetimizin ba; vekili Mnhtarımız size büvük akıllar verecektir.^ Mervemce gözünü kırpmadan daha orada, övlece kapıva bakıyordn. Değnekli gölgesi karın üstiine düşüyor, sabab güneşi onun gölgesini tâ ötelere, krivün alanına kadar nzatıyordu. Sefer korkayordn Ba Allahın belâsı karı boşnbosuna kapıda böyle durmazdı. Bir oynn var ki ba daraşta, akıllar almaz. Dur bakalım, altından neler çıkacak? Yanına gitti, ynmşacık «Mervemce Ana,?> dedi, «ayakta dura dura yoraldun. Gel de içeri\e, otur.» Mervemce konuşmadı, hiç de durumnnu bozmadı. Sefer bandan daha çok örktü: «Bir ıştir geldi köylünün başına. Talnız bizim tarlada değil, tüm Çakurovada pamnk olmadı ki Bütün köylüler ba yıl borçla kaldılar Adil Efendiye. öyle değil mi Meryemce Ana? Anaların anası, köyün temel dıreği Meryemce Ana. . Ko ca Halil. o oglun olacak Uzunca AIi sana karban olsnnlar. Ve de kesip attığın bir tırnağına karban olsunlar. Bir diyeceğin mi var bana? Söyle de, senin her dediğini yerine getirsın oğlan Sefer. Sen benim anamsın, ve de öz bir anam, öyle değıl mi?> Köylüler bekçinin cağrısı üstüne, evlerden boşann orlar, Muhtarın e\i önüne doğra gelivorlardı. Mohtar gelen köylüelri görunce: «Bak kövlü çelivor ana,» de 19 Buııuıı it,iıı bır çare, bu bclâya karşı koyabilmek için elbirliğivle bir çare düşünmeli. Muhtar Sefer o gün bngündür \erin dibine eeçivordu. Ne detnekti bu! !?u yüz altmış par ça dağ kdvlüğunün kılıç gibi keskin Mubtarınm kövlüsü borcunu \eremesin de bin yıldır Kurulmuş bir görcneği bozsnn! Ne demektî ba! Muhtar Sefer Kahrolmasın da kimler kahrolsun? Artık bir daha kasabaya avak basmak vok! Ölünceye kadar kasaba vüzü görmek yok. Borcunn \erememi<; köyün Mnhtarı! Hem de kim? Ünlü, sanlı. vedi köyün kâhyası, Hıdır Kâhvanın oğlu! Haydi, yanıldı, vazıldı. sıkıştı Kaymakam çafırdı kasabava mecbarî citti divelinı. kasabada başı vn karıda gezebıiir mivdi? Insan olan insanın yüzune bakabilir mivdi? \ma ne olursa olsnn. olan olmustu Bugün değilse varın Adil Efendi çelir. Hem de nasıl çelir! Koca bir kartal, bir sürü güvercinin içine nasıl dalarsa, güvercinler tüvleri saçılarak, can bavliyle oraya bnrava nasıl kaçısırlarsa. Adil Efendi köye övle dalacak. Gelecek, evlerdeki son iğneyi bile Alacağı olsun. Elbette bizim de kendimize göre bir tedbirimiz olacaktır. Biı böyle çok ıırtınalar atlattık, yavrum Tasbaş!» Köylü sabırsızhkla bekliyordu. Kalabalıktan çıt çıkmıyordu. Sefer, köylüyü osandırmamak gerektir, diye düsündü. Sabrı iyice tasarsa dinlemez. Basladı: «Köynmüzün üstünde dönen büyük bir felSkettir. Böyle bir felâket ikinci seferdir ki ba«ımıza geliyor. Kal olanın, köylü olanın basına gelmesin. Ve de insan olanın, vatandaş olanın basına hiç gelmesin. Bilen bilivor, ve de bilirler, bandan tam virmi bes yıl önce Çakurovada pamuklar yandı. Hem de çok yandı. Çuknrova toprağında ot bile bitmedi. tndik Çukurovaya, vardık tarlalara ki ne görelim, kara, ölü, bir tek yesillik olmıvan bir toprak, Amanın nis livelim derken ddndük, köye eli bos gelüik. Adil Efendi o sıralar çok genç. Kövlü de ona bir borç lanmıs ki Tüm öteki köylüler de, otur kadar köy de bizim gibi. Aynen simdiki gibi. Geldik köye, yattık. Derken efendim, ve de Adil Efendi, yirmi eandarmaylan köye geldi. Bir de hükümet adamı. Sordalar bizc borcunU7 var mı Adil Efendiye? A ar, dedik. Borç inkâr etmek, Allahı inkâr etmektir, dedik. Dediler ki, Adil Efendi, köyünüzü haciz edecek. Neyiniz var, neviniz vok götürecek, dediler. Helâl olsun. hakkıdır, dedik. Belki çogumuzun aklında, Adil Efendi kövde ne varsa aldı. B n | dav, arpa. un, bulçur, tavuk, horoz. keçi, inek. öküz, esek, at, ne varsa aldı. Bir de bir sc\ vaptı, Kel Mustafanın avradının donunu da aldı. Dedi ki, her sevi unutursunuz, avratların donunu «Köyü bırakıp gidelım. Adil '"""" *"" 1 "" gehnce köyü bos bulsun. Çukur ovadan daha dönmemisler desin.» dedi. Muhtarın boynunnn damarlan şişti: «Olamaı ba is. Ba kışta kıyamette köyü bırakıp nereye gideriz? Adil Efendi de köye geldiğimizi, Çokorovadan dondüe, u«m».» bilemiyor, ddnüvor. Ama bu köylüyle ko : nusmamaya soz vermıs, kendı kendine konusamıjor. Muhtar da, ölse bile, onun konuşamıyacağını biliyor. «Şimdi evlere gidip arpanızı, bugdayınızı, atınızı. esegımzı, ineğinizi. öküzünüzü, yağınızı, bnlgurunuzu, kabınızı kaçağınızı, evinizde ise yarar neviniz varsa, hepsini hepsini saklaya \ %jimıııiNimmııımmııııııııııııııııımııııııııııiHiıımııııi!imıııımıın^ sınız, nereye mi? Ben ne bilezaman köye bir ateş vurup yakyim? Herkes saklayacak yerini mat mı ki? Bu sözde iş yok.» bulsun Ben de bulacağım. ABir kaç ses birden: dil Efemünin adamları, candar«Köyü bırakıp gitmekten başmaları geldiğinde kö>de bir çop ka çaremiz yok,» dedi. bile bulamasın. Baksın ki köyün Muhtar daha da kızdı: hali perişamn perisanı, iki gö«Ben de sizden car umdum. zü iki çesme olaraktan köv den Ve de bizim köylü akılhdır sangitsin, Köyde bir çöp bile buladım. Ve de bir akıl verirler demazlarsa, gerisini siz bana bıradim. Mademki hir akıl veremekın, olur mu? Tamam mı? Oldu diniz, simdi beni bir iyice kumu? Dediğimi yapacak mısınız?» laklarınızı açıp, bir ijice dinDonmus, gıcır gıcır ed«n karın üstündeki ayakların hemen hep leyin. Ve de dediklerimi yapın. si çıplaktı. Kadınların baslarınYapmazsamz, hiç «nMnlıveti üsda renkli hotozları vardı. Fistüme alam " tanları kirli, yamahydı. Erkeknızı ve dt ^.^ lcrin çoğu ceketsizdi. Salvarları münü, hastalarınızın ölümünü bin bîr yamahydı. Paçavra yığıüstüme alamam. Bana bir diyenı, kavruk, yanraıs yüzlüler, aceğiniz olamaz. Bu aklı bana landa durmuslar kımıldamıyorsabah erkenden kapıma gelen lardı. Hepsi de çöp gibi inceyMeryemce ana verdi.» di. Kuromoşlardı. Herkes Meryemceye baktı. Muhtar kımıldamıyan kalabaMeryemce uyuklar gibi, degneğinin üstüne yaslanmıstı. Kendi lığa baktı, baktı: adını dnyar dnymaz başını kal«Komşular, daha ne istiyorsudırdı, sonra değneğini öfkeyle nuz?» dedi. iki üç kere yere vnrdu. Arkadan o yaşlı adamın sesi «Ve de Meryemce ana bu köyvine geldi: de en akıllı, en yiğit, en sağlam «Adil Efendiyi bu yıl köye gebir anadır. Dedi ki bana, güzel tirmemenin bir mümkünü, çareoğlum. muhtar oğlum, dedi, Alsi vok mu?» diye sordu. lah seni bu köyün basına bir erKalabalık homurdandı, kıpırmis gibi dikmis, dec^i. Bu söyledadı. canlandı: diklerimi köylüve ulaştır, dedi. «Yok mu?» di\e her ağızdan Ben de iste simdi size söylüyobir ses çıktı. rum.» (Arkası var' Mervemce değneçıni boyuna yere \aruvor, çırpınıyor, varuıınnmnunııııuıiMiııuıııııııııııııumıiMiııııımıııııııııımıımMiıııııııımı mııııııııııııııııııııııııııı^