Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
DÖBT CUMHUKİTET 21 Şubat 1962 İSTANBULDAN 4 * 4 t İf «ELLYPSE» Grupu diye 4 tanınan Güneybatı Almanya 4 sanatcılaıının Grafik Sergîsi "Eliypse,, grupu sergisi ta'nın sahneye koyduğu *BAXA ÇlÇEK YOLLAMA» adlı oyunu temsile başlamışlardır. 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 Hunza Kıralı Istanbul Ticaret Odası baş • Cemal Han kanı, geçen gün radyoda memj ççılmıştır ve 10 marta kadar 4 | leketimizin ekonomik duru : BAŞAKILI BİR KONSER munu düzeltmek için ahnma ; her gün saat 11 19 arası olsı gereken tedbirlerden ve bu '• mak üzere şehrimizde Türk Bu hafta Şehir Orkestrasını Alman Kültür Merkezi GaleFerdı Ştatzer'm idare etmış f = münasebetle de iktisadî bün : yemizi kemiren dertlerden : risinde yer alacaktır. olduğu Koıiâervatuar konbahsederken «Memlekette, de; seri programında yer almıs Prof. Dr. Georg Scheja'nın dı, gizli bir işsizlik salgını : olan Ferdi Ştatzer'in «Emprotürkçe ve almanca açıhş koiçın içın genişiemektedir. : vizasyon, Pastoral ve Dans» nu.şmasınd.8 özellıği belirtildiBılmiyorum, belki Türkiye • adlı eseri bu konserin özelliğıği gibi. «El.Iypse» Sanatçıiarı nin çeşitli bölgelerinde ve başj ni teşkil etmiştir. MemleketiGrupu 1946 yılında Tübingen'ka şehirlerinde belki «gızli : raizde uzun yıllar değerli bir de kuruLmuş ve Almanyamn bir işsizlik» illeti toprak al ; piyanist ve Konservatuar öğGüneybatısiDdan bir çok restından yürüyen su gioı kol \ Hatırlarsanız geçen ay sizleretmeni olarak tanmmış olan sam ve heykeltraş iltihai etJara ayrılıp zemin katlarda : re. hükümdarının Istanbulu Ferdi Ştatzer. aynı zamanda mişlerdir. Bu sanatçılar geiefaaliyet icra eden sanayi mü ; ziyareti münasebetiyle. geri Orkestra şefliği yapmakta ve esseselerımızin temellerini ; nekçı sanat düzen ve anlayışı kalmış. fakat manen mürefbesteler de yazmaktadır. Bu sarsmaktadır. Fakat, sayın : karşısında bir akımı temsi! feh. hapishanesiz: vergisiz • eseri «Taksim gibi>, «Dağdan Ticaret Odamız Başkanına ha; etmektedirler. hastahksız: kanunsuz «HUNbayırdan» ve «Lorke oyunu» ber vereyim ki, İstanbulda, : ZA» ülkesinden bahsetmiştik adlı bölümleri içine almakta ve if METİN ELOGLU Türk gizli, kapah değil, apaçık ve : Bugünkü yazımızda Hunzr Alman Kültür Merkezi Ga Anadolu tema'larını işlemekgün gibı âşikâr. bir işsizlik, ; tedir. Eser. günümüzün müzik Kıralı Cemal Han'ın görüşierisiode 20 şubattan itibsren huküm sürmektedir. : anlayışı ve tekniği ile folklomelerimiz sırasmda bize ve*Metin Eloğlu resim sergisi yer Bir iki eündür, vazifem ica : run uygun şekilde bağdaştırıldiği bilgi ve Hunza hakkmdr' slmiştır, bı, saat üç, dört sularında, ; mış başarılı bir örneğidir. yazılmış eserlere dayanarak «Halâskârgazi» ve «İstiklâl» \ BULVAR bu «beyaz ışıklar ülkesi» nin caddelerinden geçmekteyim. : Di^er taraftan konsere çellTİYATROSUNDA «muamması» nı izaha çalışaBüyük sinemaların tatil za I iot olarak katılan değerli çelmanlarına rastgelmiş olaca ; cağız. Fakat. şunu kaydetmek •ff Münir özkul ve arkadaşlist Feyha Talay'ın bu konserde ğım ki, mahşerî bir kalabahk, • yerinde olur. şimdiye kadar iarı, Bulvar Tiyatrosunda 20 Boccherini'nin «Re majör viyonakliye vasıtalarını dakikalar: Hunza ülkesini ziyaret etmi? îonsel konçertosu»nu çalış tarşubat salı gecesinden itibaren ca durduracak bir şekilde ; bilginler, seyyahlar, ataştırzı da haklı olarak alkışlanmış.N'ormaıı Barasch ve Carrol yolları tıkamıştı ve kalabah malarına rağmen Hunza'lılatır. Moore'dan Asude Zeybekoğğın çoğunluğunu, orta yaşta : nn eriştikleri ^medeniyetin iu'nun çevirdiği ve Cem AyaSclmi ANDAK ve genç erkekler teşkil edi ; «ırrını henüz tam olarak çözeyorlardı. Bunlar, kimlerdi?. memişlerdir. Bunlstın medeHepsi irad sahibi veya miras : niyetini anlıyabilmek için her yedi olamıyacaklarına göre; ; şeyden evvel bizim gelenekse! muhakkak ki, işsiz, güçsüz medeniyet anlayışımız dışına kimselerdi Öyle oimasalar Z rıkmak eerekivoc. Bizim mebu saatlerde sinemalarda ne r denivst ölcümüz insanın insan arıyorlardı? Yalnız, çok me ; la olan münasebetlerinden zirak ettiğim nokta, ışsiz güç I yade insanın teknik imkân ve süz oldukları halde pek de ; pşyalara sahip olmast ve bunucuz olmıyan giriş ücretleıi ~ larla kurduğu münasebete danı nasıl tedarik ediyorlardı. = yanıyor. Milietlerin medenilik derecesi. teknik. fenni imkânla>rdan i=tifade otmesi nispetiyle ölciilmüyor mu? il 4 = t = NOTLAR Gizli kapah değil, açık işsizlik j i Beyax ısthlar ülkesi Hastalıki kanun, hapishane, vergi ve ihanet taıtımiyan, bilmiyen geri kalmış, fakat maneıt müreffehf fevkalade enteresan ve meçhul bir millet Yazan: Kadir Dayı llunza Kıralıçesi Rani Cemal Evlât edinme Yazan: Avukat Aylâ Düz Buçünden başlıyarak iki haf tada bir çarşamba günleri (Pratik hukuk) klişesi altında yazacağımız yazılardan gayemiz, hukukı meseleleri ilmi olarak ele almaktan çok uzak. sadece herkesin karşılaşabileceği günlük bazı hukuki müşkiiller hakkında kısa bir malumat vermekten ibarettir. İnsan. toplum içinde va*amak zorunda oldnğuna göre, yekdiğerleriyle bir yığın hukuki ilgiler kuracaktır. Çoğn zaman insanlar bir intilâf çıkıııadıkça bunların üzerinde durmazlar. Şoförle bir taşıına. gazete müvezzii ile bir alım satım, vestiyerle bir vedia vcsaire gibi ber gün bir yığın akit yaptığım farketmcz bile. Bunlar bir ihtilâf konusu oldu gu andadır ki sayısız meselcler ortaya çıkar. Bunlar çoğu zaman mantığın halledeceği meseleler değildir. Olsaydı pek mutlu olurdu bayat. Kişi her zaman kendini haklı görmeje meyillidir. raantık ise çoğnnlakla bu meyli takip eder. tşte bu sebepten dolayıdır ki kanunlar bazı bal tarzlan derpiş etmiş ve baklıyı ayırtetmek isterken bazı ölçü ler koyraak yoluna giımislerdir. Bugün, konu olarak, bir çek kimselerin yakından ilgilenmekte oldafunu tahmin ettiğim (evlât edinme) müessescsini seçmiş bulunmaktayız. Evlât edinme, mazisi çok eski, olan bir hukuki müessesedir. Eski çağlard dinî gerekler. siyasî amaçlar vesaire bu nıütssesenin gelişmesini sağlamıştır. Buşün bile, bilhassa savaş sonu yıllarında hüyük bir ihtiyacı gidermekte dir. Gerek evlut edinen kinaseier için, onları bir çocuk sahibi edip, sevmek ve yetiştirmek arzularını karşılıyarak; gerek evlâtlık için, oıılara gıcak bir aile yuvası temin Rderek, kişisel ve sosyal bir fayda sağlamaktır. Türk Medeni Kanuııu bu müesseseye yer vermiş. ancak onu bir çok bakımlardan kayıtlamışfır. Şinırii bu şartları kısaca ele alacağız. Bu şartlardan biri, tarafiarın rızasıdır. Eakat bu yeter bir şart degildir. Kanun bu sartlara ilâve olarak şu husıısları da aramaktadır. Evlât edinen kimse 48 yaşını doldar mus olmalı, nesebi sahib çocugıı veya torunu bulunmamalı. eşi (kadınsa kocası, rr^' 11 • • I || Cehresinden tebe^süm hiç eksik oltuıyaa Huııza'lı bir kız dar verimsiz. kıl'aç bir toprağa sahiptir. Fakat bu yokluk ve açlığa rağmen Hunza halkı hiç bir zaman bedenen zayıf düşmüş, mânevi çöküntüye uğ ramış. tembel; asık suratlı; pis ve turlü hastalıklar taşıyan bir ırk manzarası airzetmemekte. Aksine yüzünden ek «ik etmediği tebessümü ile dünyanın en sıhhatli, en taze. pn canh, hiç hastalık bilmiyen tam deyimiylp en efendi insanları olarak yaşamaktadır. Hunzaların arasında bir yıl geçiren Isviorcli dil bilgini I.orimelr, «Hunza» ısınılı eserınde «ülkede açlık günleri gördük. fakat yüzündeki tebessümü kaybeden hiç bir Hunzalı görroedik. yalnız aclığa tahammül edemevip a i la.şan. çamurdan ekmek yapıp avunan çocuklara rastladık» diyoı, «thanet» nıefhumu yok Ak!a gelebilecek sayısız kö1ü şartlara frağmen Hunza hal kının kavgasız dövüssüz. her türlü ihtirastan uzak insanca ya^amaları değişik sebeplere bağlanmaktadır. Istanbulda iken görüştüğümiiz mültefit. ."amimî, protokol kaidelerinden uzak Hunza Kıralı. sebep o!a*ak ailelerinden gördükleıi terbiveyı gösterdi. 60 yıl kadar örce Hunza ülkesine i!k giden Iskoçyah doktor Mc Car rison. aldıkları gıdalar sonucu sıhhatli olmaları ile izah ediyor. tsviçreli seyyah Bircheü' ise sebep olarak icinde bulıındukları tabiat ve iklim şaıtlarını gösteriyor. Kıral Cemal Haıı'a göıe Hunza'da pederşahi aile sistemi vaîrdır. Ailenin bütün fertleri aile reisinin başkanlığında aynı çatı altında yaşar. Daha çocukken Hunzalılarda haset ve kıskançlık yerine birbirlerine karşı sorumluluk ve se\rgi hisleri yaratılmağa çalışılıt. Ailenin nüvesini teşkil eden çocuk, sabit ve değişmiyen fasılalaürla yapılır. Meselâ kız çocukları iki. oğlan çoçuklaıı üç yaşına basmadan geleneklere göre, anne ne ikinci çocuğunu doğurabilır, ne de hâmile kalabilir. Bir nevi doğumun kontrolu demek olan bu husus, kadının hamileliği anlaşıldıktan sonra, yıllarca çocuk muayyen yaşa gelinciye kadar kadmı kocasından ayıTmak suretiyle temin edilmektedir. Biz «medenilerin» mantığı ile bu şekilde cinsî hayatın kootrol altına alınması. kadını veya erkeği kaçamak yollara veya gayrimeşru m ü . nasebetlere sevkedebilir. Hun za Kıralıçesi, Rani Cemal ile gö*üştüğüm zaman «ihanet» konusuna temas ettim. Fakat kadının veya erkeğin birbirlerine ihanet etmelerinin ne demek olduğunu Kıraliçeye ı?ah edinceye kadar epey ter dökmem gerekti. Kıraliçe, ülkesinde halkın böyle bır şey bilmediğini söyledi. LorimeT isimli Isviçreli bilgin de kitabmda, Hunzahların Müslüman olmasına rağmen, kadınlarına diğer Müslüman ülkelerden çok farklı şekilde serbesti ve hurriyet tanıdığını. kadmların ejkekler kadar saygı gördüğünü. yüzü açık dolaştığını. kocaları gurbette olsa bile evlerine erkek komşulannı kabul ederek. oturup karşılıklı sohbet ettiklerinı ve kocalanna bundan rahatça bahsedebildiklerini kaydettikten sonra şunları yazıyor: «Şarkhlardan tamamen farklı olan bu insanlar, biz Avrupalılardan da ileri giderefc insanı felce uğtatan şüphe ve vesveselerden de kendilerini sıyırmış bulunuyorlar.. Hunza halkının kadınında. erkeğinde görülen olgunluğun ve iyi münasebetlerin tesisine tâ çocuk yaşta başlanmaktadır. Çocuklar arasında değişmiyen bir yaş farkına dikkat edilmesinin başlıca sebebi. bunlarda kıskançhk ve birbirıni çekememe hislerinın doğmasını önlemektir. Her aile içinde bu şekilde büyütülen çocuk, toplum içinde de yekdiğeriyle iyi münasebet kur. masmı öğrenmektedir. Hastalık bilmivorlar İskoçyalı doktor Mc Carrıson. Hunzalıların «mânen sıhhatli» olmalarında, aile terbiyesinin rolünü kabul etmekle beraber bedenen sıhhatli bulunmalarını da önemli bır faktölr olarak kabul etmektedir. Doktora göre, gıdalarının ekserisini çiğ sebze, kayısı, dut gibi meyva, tereyağ, peynir teşkil eder. Hunzalar hastalık nedir bilmiyen, dünyanın en sıhhatli dolayısiyle sıniı sistemi en kuvvetli olan topluluğudur. Sini rsistemlerinin en kuvvetli bulunması sayesinde de kolayca hislerine ve davranışlalrma hâkim olabilmektedir. Bircher isimli seyyaha göre ise. Hunzalıların sağlam beden ve karaktere sahip olmala!rı yaşadıkları iklim ve tabiat şartlarından ileri gelmektedir. Fa kat bu iddia, Hunza ülkesinin tam karşısmdaki dağlık arazide bulunan ve aynı tabiat şartları içinde yaşıyan Hunza Kıîraliçesinin ülkesi Nagir halkının yaşayışı ve karakteri gözönüne getirilince mânasını kajbetmektedir. Hunza muamması nasıl izah edilmeğe çahşılırsa çalışılsın. Türk aslından olmaları muhtemel Orta Asyanın göbeğindeki bu ülke halkı yarattıkları medeniyetleriyle, daha uzun yıllalr bilginlerin hayretini ve hayranlığını çekmeğe devam edeceklerdir. •k Adana Şehir Tiyatrosnnda Devlet Tiyatrosu sanatçıları tarafından Musahipzade Celâl'in «BİR KAVl'K DEVRİLDİ» «yuno başarıyla oynanmaktadır. Eseri Zeki Dincoy salıneye koymuştur. «Bir Kavuk Devrildi» nin temsilleri Adana ve çevresinde ilgi ile korşalaıımaktadır. • BEBEK SEKGİSÎ Adana Şehir Tiyatrosu fuayesinde Berzan özgiray'in haıırladığı Bebek Sergisi yer almaktadır. Berzan özgiray Adana Kız Sanat Knstitiisü mezunlaruıdandır. Bu sergide teşbir edilen bebekler eski Türk givim tarzlarını temsil etmektedirler. Adanalı binlerce ziyaretçinin sergiyi biiyiik bir ilşiyle ve övgüyle karşıladıkları bildirilmektedir. Berzan özgiray serçisini diger başlıca sehirlcrimizdo de açacaktır. Kopek, fezaya efendisindcn önce gidip geldı ama suyun dibini daha yeni yeni tanıyor. Stockholm'lu Pven Nahlin adında bir adamın 2 yaşındakı tazısı «dünyanın ilk «bahkköpeği» olmak şerefine ulaşlı. Sahibi ona basınçh ha va tüpü olan özel 'iir raaske yaptırmış. Köpek bu maske saysiinde efendisine denizin derinliklerinde arkadaşhk ediyor. Yüzerken lıava tüpünü parçalamasın diye bir rift de lâstik pabucu var köpeğin. Dört ayağı sadece bir çıft. Çünkü. arka ayaklar çıplak kalsa da bir zar*ar verraiyorlar. Dalgıç kopeğin adı «Bella». Su altında 20 dakika kalabiliyor ve 4 metre derinliğe kadar dalabiliyor. Hunza halkı. böyle imkânlardan tamamen mahrıım, ârfeta ilkel bir hayat yaşıyor. Fakat birbirleriyle olan münasebetleri vonünden «biz medenileri» hayretten parmak i5iTtacak bir yaşayışları var. 3040 bin nüfuslu Hunza ülkesinin Thamı (Kıralı) M. M. Cemal H;nı «Benim ı'ilkemde. agır suç işlenmez, diğer suclara da pek ender rastlanır; bilhassa yaz aylarında suyıımuz kıtlaştıâından. bazan tarla sulama me?elesinden kavpa edenler olur» diyor. Halbuki cok kötii tabiat ve yaşama ^aTtları yüzünden en çok «sen ben» kavgasının Hunzada olması gerekirdı. Karakurum Dağları üzerinde. Pakistan. Sovyet Rusya: Komünist Çin ve Afganistan hudutlarının birleştiği noktada bulunan Hunza, bazı yıllar (bilhassa ilkbaharda) açlık çekecek ka kekse karısı) buna muvafakat stmelidir. Kanunun evlâtlık için aradığı şartlar ise şunlardır: O, evlât edinendeu 18 ya^ küçük olmalı, reşit değilse anababa veya vasisinin mu vafakati bulunmalıdır. Kanun bunlara bir de şekil şartı üâye etmcktedir. Hâkimin izni ve noterlikçe tanzim edilecek bir evlâtlık mukavclesı. !iu formaliteler bittikten sonra evlâtlık nesebi sahib çocuklar gibi, evlât edinenin soyadını taşır ve miras baklarına sahip olur. Görülüyor ki kanun bu müesseseyi sıkı şartlara tâbi kılmıstır. Bundan gaye. şüphesiz hir taraftan nesebi sahih çocukların haklarını korumak, (yukarıda söyledifimiz gibi. nesebi sahih çocuğu olanlar evlât edinemezler). Diğer taraftan, mümkün olduğu kadar bir gerçeklik havası vermektir. (Gene yukarıda söylediğimiz gibi, aralanna 18 yaş fark koymak.) Şunu da ilâve edeyim ki çüçlükler bundan ibaret degildir. Her oiaya göre. bazı ilâve güçlükler de ortaya çıkabilir. Çocuğun vesayet altında bulunnp da vesayet makamlarımn izni veya annebabanın çocuğun menfaatlerine aykırı olarak buna muvafakat etmemeîeri gibi. Kanunun aradığı yaş baddi v> yaş farkı ise asla yumuşatılamaz. Gerçektir ki 40 yaşını çoktan aşraıs olduğu balde evlât sahibi olmak veya hu yaşa varmadığı balde ba imkândan mahrum olmak da mümkündür. Fnkat bunlar ispat edilebilse bile ba yas baddini indirmek ve meselâ 39 yaşında bir insanın evlât edinmesini sağlamak imkânsız dır. Yerine getirilrnegi gereken kanuni formaliteler ise her olaya göre az çok uzun bazı fortnalitelcri gerektirmektedir. Bu ilk nazarda yıldırırı sörünör ise de kişiye veya aileve sa$lıyacağı sevinç ve sıadct nazara alınırsa severek katlanılması gereken zorluklar oldufn muhakkaktır. Evlât edinmenin toplumsa). ahlâki ve kişisel yönleriyle her çocuksuz aileyi ve her yaş lı bekârı düşünmeğe sevketmfsini temenni ederiz. (tkinci yazı * subat çarşambaya).. IIIIIIIIIIIIIIIII BAY OSCAR: \ ,FAHIR fAKIf» ^ / 6ÖKÜZ i, PROF. NİMBÜS'ün MACERALARI: VENt TlYATRO: Her gtce faat 21 de İV1 S \ATTE OI.S1NLAR Cumartesi, Pazar 1530, sair günler 18 de IÇlMtZDF.Kİ ASLAN. Salı gUnleri tpmsil yoktur. TEPEBAŞI TtYATROSL: A T L A R L A FİLLRR. Perşembe Cumar1e»i hariç. Her gün saat 21 de. OPEBAUA: COSt FAN TL'TTE Perşembe ve Cumartesi 21 de FAIİH TIVATBOSli: Her gece saat 21 de ve Cum;ırtesl, Pazar l»at 15^30 da MOR DEFTER Pazartesi günleri temsil yoktur. Tel: 22 01 71 KADIKÖT TİYATROSU: Her gece 21 de ve Cumartesi Pazar 15.30 da YEŞİL KL'RBAĞA Perşembe günleri temsil yoktur. Telefon: 36 06 82. OSKÜDAR BÖLÜMÜ: Her giln «aat 21 do ve Cumartejı pazar 1530 da SAHİLDEKİ KANAPE ve PUSl'DA Pazar günleri saat 11 de çarşamba günleri saat 14.30 da MİLYONLIJK YEĞEN (Çocuk Ti'atrosu) ıuma günleri temsil yoktur. İSTANBUL TtVATBOSU Pazartesı hariç hergece 21.15 te, Çarşamba Cumarteti Pazar 15 te CİCİ BEV. Yalnız Pazartesi guceleri 21.15 te Salı hariç hergtin « da KAPANAN DOSYA. SİTE TİYATRO8U: GÖNÜL AVC1SI Her akşam saat 21.1S te Carşamba. Cumartesi. Pazar matine 18 dq KÜÇÜK SAHNE: Pazartesi. Salı Çarşamba SAlRİN MEKTUPLAB1 Perşembe. Cuma, Cumartesi, Pazar OVUNCAKd D Ü K K A N I Matineler Salı. Cuma, Cumartesi. Paz^r 17 de KENT OVUNCULAR1 (Karaca Tiyatro) 44 66 66. 2M.l.ia62 den itibaren Suvare 21.15 BÜYCK SEBASTİYAVLAR. Matine 18 00 APTAL K12. Pazartesi oyun yoktur OPERA Aksaray: TEVHİT BİI.GE. KONGRR EGLENİTOR Gazanfer özcan. AMAS İDARE KT; pazartesi. salı, çarşamba suvare 21.15 matine 16.15. Tel:: 21 57 22 8ÜLVAR TtYATROSU: Pazartesi hariç her gece 21.15 te BANA ÇİÇ EK VOLLAMA Çarşamba Cumartesi, Pazar matine 16.15 de. AZAK TİYATROSU (Beyazıt): Muammer Karaca SEVATÜR. Her aksam 21.15. Matineler çarşamba. eumürtesi. pazar lfi.15 tp T=l: 22 62 46 JANE'İN KIZI OLUVOR 78 Eleman Aranıyor Beyoğlunda açılacak büyük bir müessesenin büro yozı işlerinde çalışacak bayan ve bay elemanlara ihtiyaç vardır. Taliplerin 27 şubat salı akşamına kadar iş günlerinde saat 1012 arası istiklâl caddesi Hacıbekirzade Han kat 4 adresine şahsen müracaatleri rica olunur. Faal 1049/2304 (tesimlî Roman: 114 M E L' UN K I Z Çiaen: YVES SAYOL Çeviren: Mazhar KUNT Onun yere yığılmasiyle çocuk nyandı. yordn. BnnUr Gray'a giden panayır canLucile'in sesi rüzgârın ibUkları arasındii kayboluyurdu. Bir kaç adım yerde sii Şal onu soğnktan koruyordu. Yavrucak: bazlarına aitti. Ilk arabada çolnk çocuk riindü, lâkin ayakları artık hareket etmi «Anne, diye bagırdı. Sonra Lucile'in cevap uyuyordu. Onde iki kişi yürüyordu. Birden yordu. Bu bedbabt kadın son bir gayretle vermediğini görerek kolları arasından çık bunlardan biri knlak kabarttı ve arkadaçocuğu koynuna aldı ve: «Ab ben hakika tı ve «Anne, snne, uyan» diye haykırmağa şına: «Bİriıinin bağırdıgım duyar gibi olten meş'um ve mel'un bir kadınım dedi » başladı. dum» dedi. ve oraya yığıldı... Yolun biraz gerisinde iki araba ilerli(Arkası var) ııııııııııııııııımııı Linnet başını salladı. oldukça kozmopolit sayılırdı. Mrs. CUMHURİYET'in Tefrikası: 24 • Belki de sinir... Sadece etraAllerton kendi kendine, eh ne yafımda her şeyin emniyetsiz oldu palım, dedi. Erkekler anlaşılma^. ğunu hissediyorum.» insanlardır doğrusu! İnsan en iyi Omuzunun üzerinden çobucak tanıdığı, en yakını olan erkekte baktı Devam etti: «Bunun sonu bile hiç umulmıyan tepkilere. duy nereye varacak? Burada da yakagulara rastlıyordu. landık. Tuzağa düştük! Hiç k u r Onlar yerlerine otururken. Hertuluş yok. Devama mecburuz. Neeule Poirot da acele, ama sessizce rede olduğumu bılmiyorum.> Çevîrenler: Mete Ergin Ganı Yener yemek salonuna girdi. Boş olan Bir yere oturdu. Poirot, ona cid üçüncü iskemlenin arkasına elini diyetle baktı; bu bakışta bir acı ha bahseder bahsetmez sinirlendi«Şeherim, senı rahatsız mı edikoyup oturdu. ma hissi, bir merhamet vara;. lüzumsuz masrafmış. Onu ühştır yor bu?» «Lutufkârca teklifinizı kabul etLinnet, «Bu vapura bineceğimizi mam lâzım bunlara yavaş ya «Evet öyle. Kaba. bayağı herifin meme gerçekten de müsaade edinereden bildi?» diye sordu. «Nasıl vaş.» biri.» yor musunuz. Madam?j bılebilirdi?» Başını kaldırdı, sinirii sınirii du «Oh. hayır. Tim. Seninle aynı fi«Pek tabii. Oturunuz. Mösyö Poirot, başını salladı ve cevap dağını ısırdı; hususiyetlerınden bir kirde değilim.» Poirot.» verdi: «Çok zeki, biliyor musu az fazla açık olarak bahsettiğine «Öyle de olsa, yabancılarla dostinanmıştı. r.uz?» «Çok lutufkârsımz.» luk etmemize ne lüzum var? Bu• Ondan galiba hiç kurtu!ara:ya Ayağa kalktı. Mrs. Allerton, Poirot'un. Tim'e nun gibi biri ile aynı vapurda ol«Gidip üstümü değıştireyim. Ö;ağım.» kaçamak yollu bir baktığını. Tim «Başvurabileceğiniz bir yol var,» zür dilerim, Mösyö Poirot. Korka mak ne sıkıcı bir şey. Gece günin de yüzündeki hoşnutsuzluk ifadüz yanımda olacak.» lıye Poirot devam etti. «Hattâ şim rım bir hayli sacmaladım.» desini gizlemeğe pek muvaffak o 7 Mrs. Alerton üzülmüş görünüdiye kadar akhnıza gelmemiş ollamadığını üzüntü ile farketti. yordu. «Affedersiniz, şekerim. Ben masına şaşıyorum. Sizin nazarınızMrs. Allerton, sade gece elbıseMrs. Allerton tatlı bir hava yada, Madam, paranm hiç önemi yok si içinde, sâkin ve seçkın görünü hoşlanacağını sanmıştım. Çok tectur. Niçin kendinize hususi bir tek şü ile iki güverte alttaki yemek rübesi olan bir zat. Üstelik sen ratmağa çalışıyordu. Çorbalarmı ine kiralamadımz?» salonuna indi. Tam kapının ağzın dedektif hikâyelerini de seversin.» çerlerken, Mrs. Allerton. tabağınm yanına konmuş olan yolcu lisTim homurdandı. Linnet ümitsiz bir tavırla başı da oğlu da peşinden yetiştı. «Özür dilerim, şekerim. Geç kal «Keşke bu kadar parlak fihirle tesini eline aldı. 1 salladı. Neşe ile, «Haydi> dedi. «Listede«Eğer bunu bilseydik ama ha dım zannederim.» rin olmasa. anne. Şimdi iş işten «Baba nereye otursak?» Salon u geçti artık. ondan jerimiz yoktu, o zaman. Hem de kurtulamayız ki yolculann hepsini tanımağa çalısalım. Eğleniriz, ne dersiniz?» ordu... «Tekrar sabırsızca devam fak masalarla doluydu. Mrs. Al zannederim, değil mi?» etti, «Oh! Siz sıkıntılarımın yarı lerton, bir grupu masaya yerleş Okumağa başladı: ««Mrs. Aller«Ben de öyle zannederim, Tim.» sını bile anlamıyprsunuz.. Simon'a tirmekle uğraşan garson onlarla O sırada garson gelip. onları ma ton, Mr. T. Allerton. Buraya kadadikkat etmem gerekiyor... O, o pa meşgul oluncaya kadar bekledi. «Ha sahi.» diye ilâve etti: «Her salarına götürdü. Mrs. Allerton gar rı kolay! Miss de Bellefort. Görüra hususunda çok tıtizdir. Bende cule Poirot'dan masamıza oturma sonun arkasından giderken. yüzün yorum ki onu da Otterbourne'larçok oluşu! Birlikte İspanya'da u de şaşkın bir ifade vardı. Tim her la aynı masaya koymuşlar. Aeaba fak bir yere gitmem'izi istemişti. sını rica etmiştim.» Tim çok şaşırmış ve kızmış gi zaman uysal, iyi tabiatli bir çocuk Rosalie ile nasıl anlaşacaklar? Son Bütün balayı masraflarını kenditu. Bu huysuzluğu da nereden çı ra kim geliyor? Dr. Bessner. Dr. si görmek ıstiyordu. Sankı ı'inemi bi göründü: «Ne yaptın. anne?» c Annesi ona hayretle baktı. Çün karmıştı? Bu, Ingilizlerin yabncı Bessnrr mi? Kim tar.ıynr Dr. Be..'=varmıs gibı! Erkekler akılsı^ oluner'i?» yorlar! Onun alışması lâzım ra kü Tim umumiyetle insan sever lara karsj gösıerdikleri alelâde itimatsızlığa pek benzemiyordu. Tim hat yasamağa. Hususî tekneden da bir cocuktu. (Arkası var) NiL CiNAYETi ;^GATHA CHRİSTİ£