Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S A N T : En büyük operâ eseri: "Aida,, Yazan: Samih Nafiz Tansu •«rdt'nin hayat, •anat •• askını anlaürken geçen haftm, büyük beı tekârm hayatmdakl en buhraniı •afhaya kadar gelmlstik. Verdl karumı kaybetmişti. Bir ara tevkifde olundu. Hattâ Verdi adınm bir kur tuluf hareketinin, Italyanın hürriyet ve istiklâlini lstiyen bir cemiyetin, bas harflerımn bir araya gelmesinden doğduğunu söyliyenler de bulundu. Onlar da, Vittono Emmanuerin başkanlığırıda meşrutl bir Italyan Krallığımn bütün ttalyaya hâkim olmasını istiyor lardı. Ne garib tesadüftü, Verdi'nin ad} kralın isim ve unvamna da tekabül ediyordu. Vittorio Emmanu•le, Re d'İtalia, Kralm da hosuna fiden bu lsim, Verdi'ye armağan edıldi Artık eserleri Paris, Londra v» bütün Avrupa şehirlerinde oynanıyor, alkışlanıyordu. Biraz •onra tiyatrosunda çalışan genc ve güzel bir sanatkârla, Guiseppine Steropponi adlı bir kızla evlendiBu onun üçüncü ve sonuncru kansı ©luyordu. Işte bundan sonra ve bütün 19 uncu asnn yan sonrasında olünciye kadar şohret, gervet, mu•affaklyet elele vererek onun etrafında eski Yunanistanın ilâhl perileri gibl dans ettiler ve sanatkânn başına tefne dallarından çelenkler koydular. En büyük operalan, bir bırinl takib ettL Bunlar «Rigolettoı «Ü Trovatore», tLa Traviata» dır. Rigoletto, Vletor Hugonun «eri idl Bir hükümdann hudud tanımayan arzulannı, çılgınca eğlencelerinl, tonsuz sehvet ihtıraslannj «a bir vak'a il« biz* anlatan bu op«ranın sanatkârlan, gerek foprano gerek tenor olsun ikide birde kesilen alkış »eslerile aryalannı tamamlayamıyorlardi. Opera ilk defa 11 mart 1851 de Venedik'ta ©ynanıyordu. En güzel parçası olan cLa donna «mobile; Qual pium'al vento» yani «Kadın, rüzgârda bir tüy gfbi oynaktır» parçası herke«in a&zında günlerce, haftalarca, aylarca terennüm edilmlşti. *h Trovatoreı, iki sene aoorm 10 ocak 1853 te Romada temsil edildi. O gec« üstelik gök siddetle gürletr.it, tufanâsa yağmurlar dökülmüstfl. Fakat Operada bir tek yer bultnak mümkün değildt Yağmurun alünda dışarda bekleyenler de pek çoktu. Bu Verdl lçin muazzam bir zaferdl. Belkl otuz defa ıahneye davet edildi, alkıştan gök gürlemelerine halk da bir nazire yapıyordu. Fakat birkao ay tonra t*mıü edilen «La Traviata» boyle devam etmedl Müthi» bir lıtUkalle aona erdl Verdi bundan yeiae düsmedi, muhakkak kaıanacagına emindl. Nitekim bir tene •onra çılgmca alkıslanan bu «MT, maehur Fransıı edibi Dumaa Fils'in tLa Dam auz CamelİM» p"^»« ahnmıa, bir mevzuun opera haline getirilmif şekll idl Bu fiç opera, hemen her tarafta mfithif bir ragbet gördfl. Pariste oynandıgı geceler, Operanm önünda meydan lnsanla dolup taşü, Nihayet yenl •iparifler yağmağa başladı. 1859 ParU sergisi için Leı Vebres Sidliennea'i, VenedikU oynanan Sletti. Sanatkâr arbk yorulmtıştu, fakat gene çahsıyordu Nitekim lon senelerinde 1887 de tOtello» yu, 1893 te tFalstaff» ı meydana gerJrmiştl. Yajı çok üerlemi}, ağnlar, gızılar içinde kıvranan Verdi belkl de hayata doymamıştı. Kıjlannı Cenevre'de, yazlannı Italyadaki şatosunda geçiriyordu. Bir gün, Cenevreye İtalyan Başvekili gebniştl. İstasyon kalabahkü. Vali Başvekili karşılamış, fakat istasyon da Verdi'yi görünce her işıni bırakıp koşmus ona japkasını çıkararak hürmetlerinl lunmuştu. Bundan ıtairlenen Başvekil, valiye bu ihtiyann klm olduğunu sormuş, Verdi isminl duyıınca o da aynı hürmeti göstermekten geri ka'.mamışb. Bu sırada İki İngüiz Verdi'nin şapkasını hatıra olarak aşırmağa kalkmışlar, fakat aralannda anlaşamamıjlardı. Verdi onlara yaklaşmış tEfendiler,» demişti, «bu şapka bana aid, başım da çok flşüdfl, maamafih beğendinizse size adresiml vereblllriml.ı 1900 yılının lonbahannda, yatagmdan kalkamıyan Verdl, Cenevreye gitmekten vazgeçmis v« 1901 20 ocağında gene İtalyada, «evdiğl ve hayr&n olduğu vatanında, jatosunda, ona nağmeler, besteler fısıldayan bahçesinin korularına bakarak gSzlerini kaparruftı. Ölüm merasiminda Papa 13 fincfi Leo bizrat bulunmuj ve görülmemlf bir merasimle kaldınlan eenazesi, Milano mezarbğına defnedilmifü. Bü yük «anatkftr rasiyetindo, mesleğinin ırürab ve kederle aoounu g«tiren •anatkârlanna bir yardımı dokunur düşüncesile, bütün lervetinl onlara terkedlyordu. Yasyan her op«rası, tarennüm edilen her beateai, dillere deatan olan feflcatl il« Verdl bugün, yalmı kendi vadegil, bfltun dünya&ın ada I DAHA NELER I **• *•• I Jîft Bradford (İngiltere) de yüx dindar «dua mukavemet yarışı» tertib etmislerdir. Bu «yarısa» istirmk edenler, dünyanın sulhe kavusması için, nöbetlese, bir sene aabahın y«disinden aV|iynin dokuzuna kadar isede diz cökerek dua edeceklerdir. Amerflcanm Montana «yaletmde Anaconda fehir meelisi, bütün (erkek) hemserileri sakal uzatmağa mecbur tutmus, bu emre iykırı hareket edenlerin para eezasına çarptırılacağmı bildirmiştir. Adel (Amerika) da, lyyashk suçundan dolayı birahanelere alınmaması için karar veriien bir adam, susadığım halde beni bu ihtiyacımı gidermekten menediyorlar» di ye belediye aleyhine dava »çmıştır. mone Boccanegro operalan blrblrini takib etti 1859 da «Un Ballo in Maschera» (Maskeli balo), ve hemen ondan sonra «La Forza del Destino» (Kaderin kuvveti) gibi eserleri heykellerinin üstüne dökülen konfetler gibi, göz kamaştıncı alkıslar, tezahürlerle sona erdi. Biraz da seyahate çıktı, Parise (fitti. Komşu memleketin, latin ve katolik hemsirenin müşterek zevki nı yakından müşahede etti. Burada Btr bnhar aksamt, gün batarken, söylenmesi lâzım gelen seyi söyle3S69 «Don Carlos» operası oynançiftüğe gelen yabancı orada üç kisi menin tam zamanıydı. fakat o kadı. Paris Operasına büstü kondu. ; ile karşılaştı: Biri genc, biri ihtiyar dar nazik bir meseleydi ki bu, kaSonra dinlenmek üzere Italyaya, ^ e r k e k y e g ( m c h i l k a d m dın belki de konuşmağa hacet kalvatanına döndü ve dağlannın leYabancı, çiftliğe, gazetedekt llânı madan iş kendilığinden anlaşüatafetl, göklerinln açıklığı, akşamokuyarak, ij istemeğe gelmişti. diye hep geriye atmıştı. lannın sessizliği ile meşhur EusseOdun sandığınm kenarma oturMasadaki adam ona ihtiyaclan olto dvarında bir fato satın aldı, madığını söyledi. Pek öfkeli bir ha du, ellerini Iterıetleyip kucağına buraya yerleşti. O sırada Fransız li vardı. Fakat orada kadının sözü koydu, Adtonen'in yü^üne baktı. İlimi, Mariette kendismi an geçtiği anlaşılıyordu. Erkek kapıyı Saçlan daha şimdiden güneşten yordu. Kavalab Mehmed Ali Pa vurup çıktıktan, ihtiyar da yatmaga yanmıs, alnından arkaya doğru tasa, Süveyf Kanalının açılması tö gittikten sonra kadın yabancıyı ise ranmıstı, ayaklarında o pis ahır çizreninde oynanacak meshur bir o aldığuıı söyledi, yatacak yer rös meleri vardı, yüzüne de ciddî ve Î pera siparişi vermişti. Fransız â terdi, temiz çamaşır ve çlzme ver zimkâr bir hal gelmişti. tfçerideki adam.» dedl ve balimi bunu ancak Verdi'ye ısmar di. Sonradan adınm Aaltonen oldulayabilirdi. Hakikaten yaratılan e ğunu öğrendiğimiz yabancı yattığı sile yatak odasını gösterdi, «Buraser, operanın kaydettiğı en büyük zaman kulağına duvann içinden u nın idaresinde söz sahibi değildir. hâdise oldu. Şark müziğini de ğursuz gayılan bir böceğin sesi gel Sana tekrar bir şey söylerse, Aaltonen, aldırış etme. O/ıun lâfının hiç besteleri içine sokan, neyden flüt ı di İieride: «İlk gece bir uğursuz böcek ötmügtü» diye sık sık düşü bir kıymeti yoktur, hiç. Ne isterse 6esine .teften, keman ve piyanoya istesin senden, ister bir şey va'detgeçişler yapan bu harikulâde ope necektir. sin, ister tehdid etsin, işitmemezlikBir aksam heybeılnbı kanştınl ten gel. En iyisi budur.» ra, «Aida» oldu. Fir'avunlar devrlnin bir aşk hikâyesi, parlak tören dığıaı farketti, fakat üzerinde pek Kadın. elleri kucağında, toguk ve ler, muazzam âylnlerle sürüp gi durmadL Bir fün evdeki erkek onu derken sonunda hazin bir fada ile odasına götürUp tarlalara elma dikha^rlad* pUnlan fötbitmekte İdl 15 gün evvel biletleri j • * terdl aatılan ve oynandığı gece, Romada Aaltonea edadaa fikarkea ka1871 da muazzam blr hadise olan dınla karfilastı. Kadın ona aert Mrt «Aida». bütün Avrupa şehirlerinde cevkle müteaddid defalar tek baktı. (Şlmdi romanın bundan MBrakl kısmuu okuracaksuıiB.) ımrlandı. Aaltonen, kadım korkuttuaı •*• Onun eon sehaearl, halyaa yaaanarak, hemen t6se basladı, düjüaa Manzooi'nia 1873 te fllümü üelerinl hiç belll etmiyan afır bir •trlne baateledlgl ve bir meralye •esle konuşuyordu: aaahlyetinde olan «Requlem» eseri (Sebze bahçeslne eameVln yaidl Bunu dinleyen ıztırab ve tees pacağım. Camı sehre ısmarlayacasürün içine gömülüyor, dünyadan ğız . » Durdu. «Bey diyor ki...» Healâkasını kesiyordu. Müteaddid mek istedi, fakat acaba söylese miy defalar Milano'nun meşhur Scala di? Ağzı «Bey» demeğe varmadı, amda temsil edilen ve Pariste Ope sustu. ra Kormk'te gösterilen bu eser, Büyük odada yalnızdılar. O günVerdi'ye büyük bir söhre* temin kü i§ bltmistl ve Japcn donanmasmm bellnl kıran 38 ind muhtelit fllonun kuruluşun Leyt* denızhava savaşımn safhadahil bulunan 4 uçak gemisi, 2 yeni lanndan biri olan Engano burna zırhlı, 4 kruvazör, 13 muhribde muharebesi Amiral HaLsey lçin çok mürekkeb 3 üncü Amenkan filos heyecanlı bir savaş ohnuştur. bütün gece tam yolla ilerlıyerek 25 Japon Deniz Kuvvetleri BaşkuAnf olarak aramızdan ayrılmasüe blzlerl ve okarlarunızı ekim günü şafak sökerken düşmana mandanı olan Amiral Toyodanın, derın bir acı içinde bırakmıa olan rahmetli arkadasımıı hucum edecek vaziyete girmişti. Leyte muharebesi için hazırladığı Abidin Daverin, Uâvemizde yayınladıfı «İkinci Dunya t Japon uçak gemilerinin uçu» gü ' plânda, Amerikan donanmasına kar Harbinin DenizHava Savaşları» serisi de ölümü ile varıda verteleri de düşman filosunun şı yem olarak sevkettiği bir filodan kalmıştı. Harb Urihi ye savaş edebiyatı bakımından çok tündeki gok de bomboştu. Ameri daha evvel bahsetmiştık. Bu filo, değerli birer vesika olan ba yazılan. devamını veremiyekalılar, işin esasını bilmedikleri için Amiral Ozava'nm kumandasındaki ceğimis lçin müteessirdik. Fakat, son günlerde üstadm bunun, kendilerinin yaptığı bir tak 3 üncü Japon filosu idi ve bir Jaevrakı tasnif edilirken bn serinln son iki yazısına rastlatık baskın neticesi olduguna hük pon buluşu olarak kıç taraflannda mıa bulunuyoruı. Abidin Daverin aılz batırasuu hürmeti• mettiler, Bununla beraber Japon bir uçuş güvertesi yapılmak suretile anarak ba yazuun ilkini takdlm ediyoma. uçak gemilerinde mevcud 1520 ka uçak gemisi haüne getirilmiş olan dar av uçagı havalanarak 18020 30,000 tonluk tİse» ve tHyuga» kadar olan Amerikan uçaklanna muhtelit zırhlılan, 29.800 tonluk bü len 3 üncü Japon filosunda topu to körfezindeki çıkarma filosu, Kurisaldırdilar. Bfr AmTikan uçafrmı yük «Zuikaku» ve 1215 bin tonluk pu 80 kadar uçak bulunduğu İdi. ta'nın karsııında çok büyük bir düsürdüler; blr çoklannı hasara hafıf oZuiho», «Şitoze», tŞıyoda» Amiral Ozava Japonyadan hareket tehlikey» maruz bulunuyordu. u^rattılarsa da AmeTikan avcılan ederken lyi yetişmi» uçucu personel uçak gemilerile 4 hafü kruvazör ve 3. Japon filosu ile 38. Amerinoksanından dolayı, filosunda bu kan muhtelit filosu, ilk temasla mn müdahalesi üzerine bir hayli 810 muhribden mürekkebdi. lunması lâzım gelen uçaklann ya rını daha 24 ekim günü şafak vak kayıb vererek çekilıp gittiler. MuYem filoya verilen vazife harebe rpeydanı bütün gün Ameri Japon adalarından gelmekte olan nsuu bile alamamıştı. Filoya aldığı ti yapnuslardı. O gün Fılipin adala kan uçaklanna kaldı. Bu uçaklar pilotlar, uçak gemilerinden hava ruıda üslenmiş Japon donanması bu filoya verilen vaz.fe, Amerikan yanaşık bir nizaTida seyreden Jadonanmasmın en kuvvetli filosu o lanabilecek llyakatte olsalar dahi uçaklarından blr kısmı İle 3 üncü pon gemılerine hücum edince şidlan 38 inci muhtelit filoyu kendl fena havada gemilerin uçuş güver Japon filosu ucakları Amiral Hal deüi ve isabetli bir uçaksavar ateüzerine çekerek dıçer Japon fılola telerine emniyetle inebilecek kadar sey'in filosuna saldırmışlardı. Bu sile karsılandılar. Zırhlılar 140 ük rının, Leyte körfezindeki çıkarma lyi talim ve terbiye görmemişlerdi. nun üzerin» Amerikan Amlralı düs orta hatta 358 bk ağır toplarile bile filosu Ue çıkarmayı himayeye me Bunlar da 24 ekim günü Amerikan manın kesfini emretmiı T» uçakîa uçakîara ate» ediyorlardı Japon mur diğer Amerikan filolannı imha filosuna yaptıklan ilk hücumdan nn verdikleri raporlar, birbirıne harb gemileri 10 Amerikan uçağı sonra hemen kâmllen Fillpin adala mübayin olarak 3 üncü Japon füoetmelerini «aŞlamaktı. düsürdül 24 ekim günü. Amiral Ozava, en nna inmlşler, uçak gemllerinde pek sunun 17 ile 24 gemi olduğunu bilbk batan Japon gemisi, haflf nkuvvetli Japon filosu olan Amiral az av uçağı kalmısü. Amiral Halsey dirmişlerdi. çak gemisi 12,000 tonluk «Şitose» tablatile Japon uçak gemilerinin uHalsey, hava hücumu bakımından Kurita kumandasındaki 2 nci filooidu. Birind dalea gemilertne avnun geri döndüğünü haber aldı. O, çaksız birer hayalet geml oldukla birer hayalet uçak gemisi olduğunu det ettiği zaman. 3 üncü Am^ nnı bilmediği lçin, kuruluşunda 4 bilmedigi bu yenl meydana çıkan bu dönüşün muvakkat olduğunu filosu kurmay baskanı olan * bllmediği için, başkumandanlıkça uçak gemisi bulunan yeffâne düs düsmanın üstüne yürürken bu yeni Carney, pilotlarm. isabet aîrr man filosu olan Ozava'nm kuvvet ve taza Japon füosundaki uçaklann hazırlanan esas plânın bozulduğuna mlleri batırmak için hücum hükmederek su karara vardı: «Baş lerinl imha etmek icin, simalden ge hücumundan, 600 mil genişliğinde bunlar üzerine («kstf «tmeîer'ni blr sahada, Leyte muharebesine 1}kumandanlığin emirlerine rağmen len bu düşmana tevecKih etm'ştl. tenkid «tü. Yarah gemflerin isinl 2 ncl filo kumandanı kendi kendine 7 nd Amerikan filosu yardnnsıı tirak eden bütün Amerikan kuv bitirmeyi arkadan gelen nrhhların kalıyor vetlerinl korumayı da düşünüyorgeri dönmeyi lfizumlu gbrmüş ve tklnd dunya harbinin en karanve ağır kruvazörlerin toplarına bıHalsey, 3 üncü Japon flllsunu blr du. Fakat bu havadan korumaya baü istikametinde uzak bir mesarakmak lürım<jnu hatırlattı. tŞito uk günlerindeydi Bir çok cephefeye çekilmiştir. Bu »artlar altında an evvel yoketmek gayretfl» ar mukabil 7 nd filoyu denizden ko se» smıfı bir uçak gemisi daha mü lerde ilerlemeler kaydedip bir çok ft benim 3 üncü filom, daha fazla iler kadası Amiral Kinkaid'in kumanda rumayı ihmal etmişti. teaddid isabet alarak harekrtsiz kal memleketleri isgallerl altma alan lp""''te devam ederse, bütün Ame sındaki Levte çıkarmasmı himaye Amerikan ucaklannm ük höcumu mıştı. MuhtelH zırhlılardan blri İle Naziler malum lskence ve tazyikl»Haîsey'in uçak gemilerinden har kuvvetlerlle yalnız başına ye memur 7 nd filoyu yardımsız unutulmaı 2 muhribe de lsalwtler saSlanmıştJ. rila tarih aahifelerina çaifgmak mecburiyetinde kalacak bırakmış ve bundan evvelki yazı valanan uçaklar, ve Ozava'nın haya Ameriknn piîttlan, düsmanın A facialar yazayorlardt br. Bu itibarla ben de jimale doğru larda okuduğunuz üzere, bu fllo let uçak gemilerıni Engano burnu mfral gemisi olan büyük «Zuikaku» Bu arada, esir kamplırmdakl hanun emrindeki küçük refakat uçak nun (Luçon adasmın «imal doğugeri çeklhneliyim.» uçak gemisine de en ar bir torpido yat da havsalanm almıyacağı kagemileri ve onların arkasında Leyte sundadır) 100 mil açığmda gördüler. Bu «uretle Amiral Ozava'nm fiile müteaddid bomba yapı?rırdıkla dar fecidl Harb esirlerine tatbik losu da simale doğru ricata başlannı »öylediler. Amiral Ozava, san edilegelen milletleraraaı merhamet mıjtı. Fakat bu ricat sırasında başcak gemisinto muhab'^e vasıtalan saygı kaideleri unutulmustu. kumandanın Tokyodan telsizle Kuharab oldujhı lçta «Oyado» hafif Çünkü Naziler on'arın insan oldukrita'ya tekrar dönerek doğu istikakruvazörüne gççraek mecburiyetiıı laruu unutmus gibi idiler. metinde ilerlemesl hakkında verdiie kalmıstı. 1942 d« Ahnanlara esir düşen ** gl »mri ögrendl Bunun üzerine 7 nd filo acele bndad istfyor bir estr kampına götürülen Porter kumandasındaki 3 üncü filoya büUçaklar ikind blr dalga halinde adında bir tngilis eri, hAüralanzu tün kuvvetilt tekrar cenuba doğru hücuma hazırlamrken Amiral Hal öyle enlaöyDr: »«yretmesini emrettl. sev 7 nd filodan üstüste müstacel «Kampta bize yiyecek namıAmiral Halsey yem fllonun isaretli şifresiz iki telsiz aldı. Amiı hemen hemen hiç blr aey vetistüne gldiyor ral Kınkaid kendi filosuna mensub rüraiyordu. Bir iki dlim kuru ekt4r2S eklm gecesi, 38 lnd Amerirefakat uçak gemilerinin düşman mekle bir bardak suyu zor bulukan muhtelit filosuna kumanda zırhh ve kruvazörlerınin hücumuorduk. Daha fecü, elbisesiz kalnus, eden Amiral Habey, kuvvetli bir na uğradıklannı ve Halsey'in ViıJaçavralar İçinde geziyorduk. Hele Japon filosunun •imalden cenuba J mandasındaki nrhlılsnn H«*kab astalıktan kınlanlarm haddl h«doğru •eyretmekte olduğunu öğren i müdahalesini lstiyofîo.' O bu tırhabı yoktu. Açlıktan, sefaletten has diği lçin, bunu, yanl 3 üncü Japon ; lılann Can BeTnardino Boğannda, düserüere kimse bakmıyor, hepyani yakında olduklannı sanıyor, filosunu karsılamak üzere jimal ls | i yüzüstü bıralohyordu. Can ç»du. Halbuki bu zırhfılar Leyte körtikametlnde aevre başlamışü. O nkişen arkadaşlanmızı gördükçe yırfezinden 350 mil uzakta bulunuyor rada Halsey'in kumandasındaki tuuyor, fakat elimizden bir |ey gelve 25 mil iüratle 3 üncü Japon fi38 ind muhtelit filo 4 grupa ayrılmediğini gorerek, aczimizden kıvlosuna doğru gidiyo'lardı VariMemi| olup 16 uçak gemisi, 15 kruvaanıyorduk. ri de Halsey'in uçaklan tarafmdan zor, 6 yenl süratli zırhlı ve 58 muhyaralanan Japon gemflerini tmha tste, bahsetmek latedlğbnia «haribden mürekkebdi. Fakat Amirahn etmekti. rlı aahtekârhk» bu esir ktunpmda 3 ündl Japon filosu üstüne sevketMUsabaka bahsinde ele alınma ticede, mecmuada resml cıkarak tlğl kuvvet 27,100 tonluk 5 büyük dık mevzu kalmamıs olacak ki elalem öniinde arzı suret edenArkadaşının acele yardım Isteme eçrniştir. Bunu gene Edward Poryenl uçak gemisi, 4 hafif uçak geNew Orleans (Amerika) da çı lerden Joe Wilkins adında bir astnden şasıran Halsey, Kinkaid'in ter'in hltıralarından dinhyelim: mJji, 8545 bin tonluk en yenl 6 kan bir mecmua, geçenlerde çok dam birinciliği kazandı... • Bu fed şartlar âltında açlan telaşlı istimdadlannin devamı üzestrhh 11* 2 ağu kruvazörden ve 44 rine, kendi filosunun Amiral Mc acayib ve gülünç bir müsabaka Fakat hâdise bununla da bithastalan kururmak için ç muhrlbden mürekkebdl. Amiral Cain kumandasındaki birind gruaçtı: .Amerikanın en aptal ıiıratlı miyor: Aptal görünup altmıs bin Ü ^apılacak bir tek »ey kahyordu: ÜHalsey, ezld bir üstünlüğe lahib puna tam yolla cenuba Inraesini em nsanı...» lirayı elde etmek kurnazhğını gös »rtmizde ana yadigin madalyon, rettl. Bu filo 3 agır, t hafif uçak olduğunu büdiği ve Leyte muhareteren Mr. TVUkins bir kurnazuk aba yadigin »aat gibi »eyleri, veya Mecmuanm acrıçı bu müsabakagemisi ile 6 kruvazör ve 14 muhribbesine lstirak etmek üzere 4 koldan daha ediyon Mahkemeye başvuakı, ılgara tabakası, dolmakaiem nın mükâfatı hayli yüksekti: Blden mürekkebdi. MrCain, 30 mil gelmekte olan Japon kuvvetleri aruyor ve kendisinl •Amerikanın zim paramızla altmış bin lira kasüratle cenuba doğru »eyre başla ibi lüzumlu esyayı satmak ve bun rasında yabuz simalden gelen filoen aptal suratk adamı» diye ilân dar bir şey. Aptalhğı kimse kendı. Fakat bu filo, imdadma eönde ların parası ila ylyecek, glyecek re da uçak gemilerl bulunduğunu da eden gazete aleyhine dava açıyor. dine yediremiyeceği için, bu karildıfi 7 nci filodan çok uzaktaydı. Uâc almak, öğrendiği için, evvelâ bu filoyu imIddi^sına göre, resml tnecmuaya «Bu ista bte* muhatulaı yardar büyük bir pere vâdedilmeBiraz sonra Kinkaid'in acel» vardım ha karanru vermişti. Bu savaşlarda kendisi de|il. haberi olmadan kaseydl üıtimal müsabakaya tek istiyen 5 taci teîsizi de geldi blrinci derecede ehemmiyeti haiz nsı göndermiştir. sıklanndao birinl terdh etmek IIkişi kablmazdı. hedef, uçak gemileri olduğu için nm gellyordu. 45,000 tonluk yepyeHalsey'in karan: Savaşa devam Mahkeme de Joe Wilkins1 haklı Halsey'in bu karan yerinde idi. EHalsey firtık süratli bir karar ver nl NewJersey nrhlısrnm kumanda Bir bakuna paranın eazibesln buluvor ve meemuayı bu rata yüz sasen Amerikan Amiralı, Kurita'nm mek mecburiyetinde idi. Yüzlerce köprüsünde kurmaylarile beraber den, bir bakıma da aptal görunüp otuz bin lirava yakın bir tazminat geri döndüğünü de henüz öğrenmemil cenubdaki 7 nd filoya yardım vaziyeti büyük heyecan içlndt mükumaz hareket ederek böyle bü vermeğe mahkum edijor. Böylece mişti. için geri dönmek, vahud da yanıba nakaşa eden Halsey karanru »erdi: viik bir mükâfatı derceb etmek kankoca Wilkinsler bu maceraşında bulunan 3 üncü Japon filosu 38 inci muhtelit filonun rttratll Hayalet uçak gemileri arzusundan, müsabakaya kahlan dan iki yüz bin liraya yakın bir ile başladığı muharebeye devam nrhlüan diğer uçak gemilerüe beHalsev'in asıl bilmediği mühim lar bütün tahminlerl geçti Ne kazanrla çıknuş oluyorlar... ederek parlak bir zafer kazanmak I raber şimaldekl düşmana karsı bas bir cihet vsrdı ki o da şim»Hen ge ' Leyte savasından hevecanlı bir safha Abidin Dav'er Fazan Yüzlerce kişinin hayatını kurtaran bir sahtekârlık! dım (I) ediyorlardı. Değerli esy»mızı yok pahasına ahyorlar, bun* karsılık, istediklerimizi hakiki kıymetinin bir iki misline bize satıyorlardL Fakat açlıktan veya hastahktan ölm«k üzere olan bir insaa lçin roalın ve paranın ne ehemmiyeti olabilirdl ki! Böylece, üzerimizde ne varsa hepsl birer birer gidiyordu. En fazla para eden şey saatti. Fakat pek azımızda kıymetll saatler vardı.» Bu arada, eslrler, muhafızlarm bilhassa Rolex vs. gibi tanınmış mar ka saatlere karşı alâka gösterdiklerinl öğrenmişlerdL Fakat herkeite bu laatierden yoktu tabil. tste o taman, Edward Porter'in akhn» bir hiyle geliyor: « Ufak tefek seylerden, ise y«nyacak âletler yapmakta oldukç» u«ta idim ve bu maharetim arkadaşlar arasında duyulmuştu. Blr gün bana geldiler, ellerindeki değersiz saatlerin üzerine kıymetli bir «aat markası kazmamı teklif ettiler. Böylelikle, saatlerini ph3İıy« satacaklar, aldıkları para ile de gerek kendilerine, gerek dığer muhtae arkadaîlanna yiyecek ve ilâo temin edeceklerdi. «BSyle hayırlı bir ise yany?cak sahtekfirhğı tereddüdsüz kabul ettim ve hemen ise koyuldum. Saatlerin kapaklanna tanınmış markayı hâkkediyor, üzerlerine de çini mürekkebl fle gene aynı markayı yanyordum. Glzll gizli yaptığım bu iş* günlerce devam ettim ve tezgâhımdın çıkan saatler büyük fiatlarla aatılarak açlara yiyecek, hastalara ilfte getlrdi ve yüzlerce hayat bu jekilde kurtulmus oldu.» Bu hikâye, harb faclalan arasıada, isliyen bir zekânın ne akla gebjı*ı mucizeler yaratabileceğin» de bir ornek sayılabilir. layan savasa devam ederek nı imha etmek üzere yollanna devam edeceklerdi Amiral. 7 nci flloimdadına gönderdiği McCaia rılosiınun yardım için kâfi olduja kanaatinde idi Gelecek yazıda 3 üncü Japon &• locu İle devam eden aavaşın lltmı okuyacaksmu. Amerikanın en aptal suratı... Çifliğe bir yabancı geldi J ciddl bir halle oturmu», gözlermi kırpmadan bakıyordu. Aaltonen başını öbür tarafa çevirdi. AlçaK sesle: «Pekâlâ» dedi O akşam sofraya yalnız üçü oturdu. İçerıki o^ladan ses sada gelnuyordu. Sofrada margarin yoktu. Aaltonen de, ihtiyar da tas gibi ekmeklerinin üzerine içyağı süriüleT üzerine de iri taneli ruz aldılar. İhtiyar, memrıijn memnun: «Köylünün yemeği budur işte » dedi. Aaltonen cevab vermedl ötekl, Ne kadar az viyecek bulursa o ahırın loşîuğunda mavimtrak görükadar seviniyor gibi bir hali vardı. nen «olgun yüriinü astı, titrek çeLokmasını yutmak için üzerine bir nesini ileri doğru uzattı: yudum da süt alıyordu. Sofraya o «Bir daha aefer ambara glttigtnd» bana biraz konyak getir, Aaltonen» dedl. «Para veririm sana.» Aaltonen kapıyı açtı, gübreleri agır ajır dısan atmağa basladı. Ötekl aczinden, yumruklaruu nktı ve, duyan var mı diye korka korka arkasma baktıktan sonra alçak sesW. cGelecek hafta para buluyorum,» dedl «Hem de ne kadar' Qehre yazdım. tstediğimi cumartçaiye getir, yüz oıark verirlm. İk< yüz veririm.» rurduklan zaman bir o dua edlynrdu. Belli idi ki çoeukluğunda aç'ık nedir öğrenmişti ve ekmeğe saygı onun damarlarjna işlemişti. *** Bir akşam Aaltonen ahırda mesguldü. îçeridcki adam kapıdan içeri süzüldü. Gübrelere basmamağa çahşıyordu. Elınde kalın bir sopa vardı, kendmi üstün gören bir halle ineklerin karruna karnına dokundu. Lâfı bir türlü açamıyordu. Aaltonen, elinde ürmık, yerdeki oluğa doğru samanlan, gübreleri küreıiyordu, görmemezlikten geldi. Kapıya gelince ötekl de yakiaşü. hem yalvanr gibi, hem de küstah bir eda ile: «Bana biraz konyak buL Aaltonen» dedl MIKA WALTARI tir titriyerek: «Fa fare ml diye kekeledi. Sonra birdenbire sopasuu Ineklerden birinin sırtına indirdi, dısan kactı. Aaltonen tırmığı geri çekH, brmığın bir dışl kırılmıştı, orasnı üzüle üzüle elledi, sonra gitti ineğin suiıru okşadı. înek hâlâ titriyordu. Aaltonen kendl elinin d« titrediğini hiasetti. *** Buzlar ertml» ,taze otlar bitmefs, çamlar gümüsınntrak bir yeşıle döo meğe başlamıstı. Günlük ırüneslik btr sabah Aaltonen arabava gübre yüklüyordu. ihtiyar eöiirıdü. Golrfen geliyordu. eündeki sepete tri iri üc turna ba'jh tıkmıstı. thtiyann yuzündeki «»kınüh hal gitmıştL hattâ azıak gülümser gibi İdi. Aaltonen yanın* gelince durdu. «ITIITH ılldi. Y A Z A N Aaltonen içten gelen blr yakmUkla: «Üc günlük yiyecek getlrdiniz ha » dedi. İhtiyar, en büyük turna balığını ellerken: «Senlibenli konussik daha iyi olur,» dedi. «Benim adım Herman. Senin küçükadın ne?» tJanne.» Bir müddet sustular. Sonra Aal'inen: «Epeydir burdasın galiba ierman,» diye lftf açü. İhtiyar, düşünceli bir tavırla <Öyle ama, bütün ömrüm de buraHa geçmiş değild'r hani yanl.» dedi. Aaltonen elindekl tırmığı blrder ><Dağınık bır aile\iz riz. Ben eski bire bütün kuvvetile ahırın karan lık bir köşesine indirdi, tırmık av neslın son kalanlardanım. Ötekil»rin hepsi şehre tasındılar. Gencken cunun içinde vınladı. «Allah belâsuu versin şu fa çok yer gezdim. İngermanland'da naiband çıraklığı ettim. gemilerde relerin!» öteki geriye dojru farladı ve tir d« bulundum Dönüp buraya (el dikten az sonra Joose amcam cldü gun duşmüş.» Tavladan atını almağa gıderken dü «Feki, bu adam?» şüp ölmüş. Onu nerede bulduk, Aaltonen ne zaman danberi dhsonra sana gösteririm. Domuz gi^i nini kurcaîayan bu suali nihayel çalıtırdı uru. tonund* kalbl yor'Lütfen