11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 Mart 1950 CTJMHURİYET SEYÂHAT NOTLARI Zayıflar şişmanlardan çok yaşıyorlar Postaya mektub Olumi verirken pazarhk "Atom Kokteyli,, ile iyi olan edilen diyar.. Beyrut, Mart pazarlara Türk tütün ve sigarala' Eskidenberi dillere destan olan şark pazarlarına «Pazarhk diyarı» desek yeridir. Bu yerlerin öyle tuhaf hususiyetleri vardır ki.. Fakat, hiç sinemaya girerken, postaya mektub verirken pazarhk edildiğini duydunuz mu? Bilhassa Şam ve Beymtta insan bunun gibi, alışmadığı bir çok garib şeylerle karşılaşıyor ve ağzı açık kahyor. Meselâ Beyrutta sinemaya girerken t i r aded Amerikan jikleti satın almağa halk mecburdur. Film başlarken her seansta millî marş çahnır, halk ayakta dinler ve perdede Cumhur Başkanımn resmi gözükünce de selâm verir. Sinemalarda, tramvayarda sieara icmek serbesttir. Taksileri saatsizdir. Bclediye teşkılâtı on beş, yirmi kişi denilecek kadar dar bir kadroya sahibdir. Fakat caddeleri geniş, asfalt ve nisbeten de temizdır. Beyrutta, Şamda ve Hnlcbde burnunuz, bu diyara mahsus, bir kokuyu duymaya başlar. Bu koku daha ziyade sokaklar yıkarıdığı zaman burnunuza gelir, çölde giderken de... Koku. baharat kokusuna benzer. İsmi? İsminl ne ben, ne de Suriyeli biHyor. elin sizinle bu kokuya «Şark Kokusu» diyelim. Halebden trene binmce altl saat sonra Meydanıekbeze celirsinız, fakat koku da sizinle beraber gelir. Meydanıekbezden haıeket edip 15 20 dakika sonra İslfthiyeye varınca o «Şark Kokuu» nu artık duyrr.izsınız. Türkiye. * * * Beyrut buçün İsvlçre kadar gü7e'dir. Mart ayında, şehirden 25 dakika uzakta olan «CebeUü Lübnan»da kayak yapılır. Diğer taraftan şehrin deniz kıyısında gece gömlekle gezilecek kadar hava ılıktır. Beynıt bugün zengin bir pazars maliktir. Şehirdeki dükkânların vitrinlerinde ve raflarında bütün memleketlerde imal edilen her çeşid yiyecek, içecek ve giyecek eşya meveruddur. Bu her çeşid eşyanın arasında yalnız eksik olan Türk sigarasıdır. Amerikan sigaraları bu şehirlerde her köşe başmda kendilerine birer yer ayırmışlardır. Amerikan sigaralannm bir paketi bizim paranıızla asağı yukarı iki liraya satılmaktadır. Yerli tütünler de ihtiyacı karşılayamıyacak kadar az ve kalite itibarile de çok düşük olduğundan fakirlerden maada bu tütünlere rağbet eden bemen hiç kimse yok gibidir. Garibdir ki iyj tutun içmek ihtiyacının bu memıeketlerde duyulmasına rağmen bizim Tekel İdaresi bu daimî pazarları her nedense boş bırakmışür. Amerikanın Virginia tütününe alışan halkın Turk tütününe ilerde rağbet etmîyeceği malum olduğu için ou rını sokmayı geciktirmemek lâzımdır. Beyrutta Amerikanm (Chesterfieîd) sigarası, gene Amerikanın (Philip Morris) sigarasuıdan ıki misli fazla satış yapmaktadır. Bunun hikmeti de üzerinde «Turkich Tabacco» kelimelerinin yazılmış oluşudur. Bu durum karşısmda ılgili kimselerin lâkayıd kalmamaiarını bekliyoruz. kanserli hasta Toplıyan: A. H. R. Japonyada anî bir kıyamet tesiri yaparak bınlerce cana kıyan ve saçtığı bu dehşet neticesi o memleket halkımn ordusile birhkte derhal demokrasi kuvvetlerine teslim olmasına sebebiyet veren atom kudreti aradan ancak beş yıl kadar kısa bir muddetin geçmesüe insanlığın lehine kullanılmağa başlandı. Bühdssa kanser gibi şimdiye kadar tıbbm ve medeniyetin hiç bir vasıta ile yenemediği uğursuz ıllete tutulmuş o'anlardan biri atom kokteyli ile şifa bulmuştur. Bu nıeraklı hikâyeyi mesud hastanın kenui ağzından dinlsyelim: «Acılarım 25 aralık 1947 de Vaşladı. 55 yaşımda olmaklığıma r <ğmen sıhhati yerinde bir ins^ndım. Noel akşamı kilerde bazı işlerle meşgulken duvara dayayıp üslüne çıktığım merdivenden muvaze'Hmi kaybedip düştüm. Ayağa kalktığım zaman sırtımda müthi} bir ağrı hissettim. Derhal yatağa uzanJım. İptidaî bazı tertibat sonunda eı ıesi gün kalkabildimse de Eancı'arım hâlâ devam ediyordu. Bir doktora müracaıt ettim. O, bana ağnyan yerime acak kompves koymanu ve masaj yaptırmamı tavsiye etti. Bunlan tatbik etmekliğime rağmen rahatsızlığım gitgide artıyordu. Nisanın ilk günü yerimden kıpırdayamıyacak bir hale ge'rr.i'îtim. Getirilen seyyar röntgen makinesile arkamın resmi alındı ve doktor 12 nci kaburga kemiğimin psrçalanmış olduğunu söyledi. İçi çelikîi deri bir korse giyerek İyi o'mamı beklcmeğe koyuldum. Fakat, hcmen hemen hiç faydasmı görmedıgfm cihetle daha meşhur bir mütehasMsa muayene olundum. O da röntgen şuaı tedavisi tevsiye etti. 11 gün hastanede kaldıktan st^nra tekrar eve döndüm. Tamamile bitkin bir haldeydim. Herhangi ! ir vesıle ile yataktan kalkmağa imkân bulamıyordum. * •* Zayıflara göre şismanlarda oliim nisbetini gosterir kroki Sif,manlar alınmasınlar, fakat bu dunyarun zevkini zayıfların çıkardığını iddia edebiliriz. Bunu şişmanlar arasmda da kabul ve teslim edenler ve acı acı şikâyete mevzu yapanlar çoktur. Meşhur Fransız muharriri Henrı Beraud'nun «Bir şişmanın çektikleri» isimli romanı bunun en güzel bir misaldir. Kendisi de şişman bir zat olan M Beraud bu eserinde «gdbekli» bir kahramanı ele alır ve onun başına gelen «işkencelerı» anlatır .. «Hayat kırkında başlar» v.s. gibi, son senelerde moda clan tarzda bir başlıkla «Hayat zayıflarındır» isimli bir kitab yazan bir Amerikan muharriri de zayıfların şişmanlardan daha çok yaşadıklanm istatistiklere istinaden anlatmaktadır. Bu istatistiklere göre. oruzu aşmnkta zayıflarla şişmanlar aynı mehareti gösteriyorlar. Fakat 30 la 60 arasındaki merhale şişmanlar için pek zor bır imtihan oluyor. Zayıflar arasmda beş kişiden dördü altmışı aşmağa muvaffak olduğu halde, beş şişmandan ancak üçü bu merhaleyi atlayabiliyor. 60 la 70 arası ıse şişmanlar için daha tehlikeli bir merhale teşkil ediyor. 60 ı aşan dört zayıftan ancak biri 65 sulannda kahp dığer üçü yetmişi atlarken; 60 ı geçen uç gişmandan ikisi yarıyolda kahyar ve ancak bir tanesi yetmişten öteye stlamağa muvaffak oluyor. Şişman kime denir? Bir çok doktorlar, şişmanlığm in sana musallat olan en kötü hastalıklardan biri olduğu fikrinde müttefiktirler. Onlara göre şişmanlığm bir insana zararı sadece ona yorgunluk ve terleme gibi «hayat zorluklan» vermekten ibaret değildir; şaşmanlık aynı zamanda vücudde, zayıfların kolayca mukavemet edebildikleri hastalıklara da yol açar. Burada czayıf» tabirile kasdettiklerimiz, tabiî, noımal bünyede olan kimselerdir. Yoksa, normalin üstünde şişmanhk kadar, normalin altmda zayıflık da, bazı hastalıkîara karşı mukavemetsizlik bakımından, tehlikeli bir hal sayılabilir. dan zayıf olan bir insan ne kadar yeceklerden sakmmalı, meyva ve yese şişmanlamaz. Şüphesiz, nor sebzeyi bol bol yemeli; malin alündaki zayıflık gıda ile gi2 Gıdayı yumurta, siit, peynir, derilebilir ve o insan ıâzım geldiği balık, yavan et gibi maddelerden kadar toplanır. Fakat bu bunyedeki almaya bakmalı; insanların haddinden fazla şışman2 Günde yarım litre süt. bir lamaları tehlıkesi yoktur. yumurta, portakal suyu, bir iki Buna mukabil, şişman bunyeli meyva, 6 bardak su, bir kaşık kaveya şışır.anlamaya mustaid olarak racığer huîâsası (yekun: 1600 kadunyaya gelenler ise, bir hastakk lori) ile iktifa etmeli; dolayısile zayıflasalar bile. sonra 4 Yemeklerde tuzu azaltmalıtekrar semirirler ve ufak tefek per dır. hızlerle zayıflamalarına imkân yok ... ne yapmamalıdırlar? tur. 1 Doktora sormadan müshil Bununla beraber, fazla şişmanlı veya diğer nevi ilâçlar almamah; ğm önüne geçmek sıkı bir perhiz 2 Hesabsız bir şekilde yiyeceve ondan da sıkı bir irade ile ği azaltmamalı (gdasızhk rayıflık pekâlâ kabüdir. Aşnğıda okuyaca değil, zafiyet husule getirir.) 3 Yorucu idman hareketleri ve zamanda ğınız liste sişmanları • tığ gibi» yapmakta mahir Ameri ağır sporlar yapmamalı, sadece kıkalı doktorlarm tecrübelerile tesbit sa yürüyüşleri ve kolay idman hareketlerini tercih etmeli; edümiştir: 4 Tam perhiz olsun diye oruç Şişmanlar ne yapmalı... 1 Yağh maddelerden ve (ek tutar gibi bir gün aç durmak usumek, patates v.s. gibi) nişastalı yi lüne başvurmamalıdır. Lübnan buaün Şarkm hem tsviçresi, hem Monte Carlo\3U olmağa gayret etmektedir. Bu arada turistlere de azamî rahatllk, eğlence ve kolayhk gösterilmektsdir. Baalbek harabeleri, Cebelü Lübnan'ın üzerınde kurulnuş büyük oteller, sahiHeki çeşidli eğlence yerleri ve büyük güzel afişler turistleri Lübnana çekmektedir. Halbuki memleketimiz gerek tabiî güîellik. gerek tarihî abideler ve gerekse de çeşidli iklim bakımmdan bütün bu yerlerden üstün denilebilecek kadar zengındir. Fakat, evet, işte bu «fakat» bütün işleri bozar. Otel yoktur, bin bir cesid formaliteler mevcuddur ve eğlence üç otelle on slnemanın inhisarı alhndadf. Beyruttaki otellerin salonlarında ve koridorlarmda İsviçrenin güzelüklcrini gösteren afişler vardır. Altmda da •tsviçreyi görünüz» ibaresi yazıhdır. Aynı cins afişleri ve «Lübnanı görür.üz> ibaresi yazılı reklâmlara gerek Şamdaki ve gerekse Halebdeki büyü'k otel ve lokantalarda rastgelmek mümkündür. İnsan bu gibi yerlerde Türk afişlerlnl de arıyor. Halebdeki konsoloshanenin holüne bu afişlerden bir kaç aded kovmak klfi değildir. Lübnan en büyük gelirini turistlerden sa&lamaktadır. KüçCk dahi olsa bir devletin turizmden temin ettiği faydayı gördükten sonra şüphesiz ki hiç bir ferd turlzmin memleketimize sağlıyacak kazancları inkâr edemez. Hüleb Şam Beyrut arasmda geniş asfalt yollar yapılnıştır. Büyük otobüsler artık treni aratmamaktadır. Bu yollar sayesinde otomobilcilik ilerlemistir. Şehirlerarası temas ger.işlemiştir. Bizde ise İstanbul Ankara yolu daha henüz asfaltlaştırılmaya başlanmıştır. Suriye, turistik bakı.ndan Lübnan kadar ileri değildir. Gerek islâm ve gerekse hıristiyan âleminde tannan meşhur Salâhaddin Eyyubinin türbesi Şamda kapalı çarşmın yan sokaklarından birinde hemen hemen unutulmuş gibidir. Aralannda hemen hemen hudud dahi olmıyan bu iki memleket arasmdaki en muazzam fark «turizm zihniyeti» ni kavrayış noktasmdadır. Biz de haz'rlanahm ve turizm denilen altın oluğun ağzını kapatmıyalım. Nuyan YİGİT Memleketımize gelecek seyyahlara rehberhk ve tercumanhk etmek istlyenlerı yetıştirmek için Eminonu Halkevinde bir kurs açılacaktır. Bu kursta, gelecek seyyahlara verllmesl gereken bütun nazarl bilgiler ög. retılecek. ayrıca şehrımizde seyyahlara gösterilecek yerler de mahallen tetkikte bulundurularak atneli bilgiler sag!anccaktır. Kursu başarı ile bıtırenlere bu hususta bir belge de verılecektır. cdaya nakletüler. Orada, gene ve güzel bir hastabakıcı, parmaklan arasında parafinle uniş mukavvadan bir bardakla beni bekliyordu. Elleıinde kalın kauçuk eldıvenler vardı ve ileriye doğru uzatılmış kolıle kadehi mumkun olduğu kadar kendisinden uzak tutmak istiyordu. Doktor: HAFTANIN ŞAKALARI: Firdes Hanımın Yemenisi (îkinci sahifeden devam) Peki ama yumurta kesilirse karışmam haa! Zararı yok, kesilmez. Yan odaya gittik. Kadın sigarasını yakmış.. gözleri dönerek içiyor. Ne oldu, Felek Bey, yumurta çalkalandı mı? Evet! Kavamı geldi, bıraktım. Derken şeyh geldi. Hadi Firdesçim.. bak beyefendi de yardıma geldi... Haydi nurum, haydi meleğim.. haydi benim Hurilerin sultanı... Kadm nazlanarak Müzeyyen haıma: Aman Müzeyyen Hanım! Can alacak yerime saplama! diyerek yatağa yüzükoyun uzandı. Şeyh Nurullah bana hafifçe: Siz omuzlarına basınız! dedi. Kendi de belinin üzerine tersine Kadm: Aman eziliyorum ayol.. demeye kalmadı, Müzeyyen Hanım ığneyl sapladı. Aaaay! Gözünüz kör olsun!. Bir şeycik demem .. Aman Allah! Dışarıdan da kayınvalide: Şifadır kınm.. şifa! diye seslenirken enjeksiyon bitti. Kadin kalkmasile benim s'j Tuuu! Senin gibi Feleğe! Al payını da! git güle güle! diye bir de şamar. Bu halleri bildiği için Hanımcım. Kocası göturdu. Kim kocası? çoktan odadan çıkmış olan iğneci Şeyh Nurullah. Müzeyyen Hanımm arkasmdan mer Aaaa o, onun kocası değil. divenleri ikişer ikişer inerek yetiş Ya nesi? tim.. kapıdan beraber çıktık. Hocası.. İmam nıkâhile eve Aman Müzeyyen Hanımcığım. girmiş. Okuyup üflüyor da.. hasSakın bizimkilere beni burada gör talığı hafifliyormuş... Annesi söydüğünü söyleme! ledi. Ben de kocası biliyordum. Aaa! Hiç söyler miyim beye Ama siz gene açmayın sakm! Sonfendi? Ama siz ne diye o deli karı ra karı boğazıma sarılır.. dedi.. ve nın evine gittiniz? ayrıldık. Ben bilir miyim Müzeyyen B. FELEK Rehber ve tercüman kursu Tavsiye ederım, dedi, atom kokteylımız pek nefistir! Ben, hiç tereddüd etmeden '^ardağı hastabakıcının elinden kapıp diktim. Çünkü, ya iyi olmak veyahud da ölmek istiyordum. Artık sürünmekten bıkmıştım. Dilimi ağzımm içinde bir kaç defa çevirip lezzeti hakkmda bir fikir edinmek istedım. Ne kokusu, ne de ayn bir tadı vardı. İnbikten geçnıış su gibi bir şeydi. Önce hastabakıcı zannettiğim, sonradan yüksek bir atom enerjısi mütehassısı olduğunu oğrendiğım gene kadın gülerek: Tadsız, tuzsuz bir şeydir, dedi. Kendileri sade atom değildir, aynı zamanda radioactive iyodla karıştırılmıştır. Size ilk defa hafif bir dose veriyoruz. Bakalım, vüeudüİlk içtiğim kokteyl nü/de ne tepki yapacak?. Ona göre O sırada eski bir dostun akraba diğer kokteyllerin dose'unu tayin suıdan gene bir doktor hastaiığrnla edeceğız!. ilgilendi ve beni Brox'taki asker! Sancılarun azahyor! hastaneye kaldırttı. Aradan yirmi dort saat geçmeden Brox'taki Kingsbridge hastanrsine 28 temmuz 1948 de girdim. Ora sancılarım azalmağa başladı. Bır da boynumdan belime kadar vücu kaç gün sonra da doktor diadumün bütün üst kısmı alçıdan bir pasone'e benzer bir âletle yanıkorse içine alındı. Doktor, bunun ma geldi. Bu âlet radıoactıl e şuaherhangi bir kıpırdama hareketim ların yoğunluğunu son derece kuvden ltırık kaburga kemiğimin rr.ü vetli bir hassasiyetle ölçüyormuş. teessir olmaması için mecburî oi Bu âlet vücudumün muhtelif yerincelemeler duğunu söyledi. Üç hafta içerisindc; lerine yaklaştırılarak gayet sıkı bir muayeneye tâbi ru yapıldı. Bazı noktalarda tamamile tuldum. Bu müddet zarfında goğ hareketsiz kaldığı halde bir kısım sümün, sırtımın tam 151 defa rönt yerlerde çıtırdılar çıkardı. Hele sakat kaburga kemiğimin yanına gegeni alındı. Nihayet, bir gün ameliyat salonu tirilince tıpkı zeytinyağmda kızana götürüldüm. Orada, 15 sene ov ran patatesler gibi cızırdamağa başvel geçirmiş olduğum «goitre» ıme ladı. liyatının yapıldığı yer açıldı. Bir şeyler yapıldı ve tekrar kapatıldı. Şimdiki hastaîığımla oradaki incelemeler arasmda bir münasebet göremedim ama, bir defa hastaneye düştükten sonra doktorlara tam manasile teslim olmaktan başka çare bulunmadığını düşünerek sustum. Bir kaç gün sonra beni başka bir Doktorun yüzünde hoşnudluğunu gösterir tebessümler belirmiştL Eylul ayı başmda dose'u kuvvetli hakikî bir atom kokteyli içtim. Bu esnada doktorlar benden, ilk defakinden çok daha uzakta duruyorlardı. Beş gün hususî bir odada kaldım. Bu odanın kapısında «radioaetivite tehlikesi!» levhası asılıydı. Yanıma ancak çok yaşlı has tabakıcılar giriyor, onlar da vazifelerini yapar yapmaz, benimle konuşmağa tenezzül etmeden derhal çıkıp gidiyorlardı. Bu kokteyli içen hastalardan bir kısmı çok fazla susama tezahürleri gösterlrler, yahad boyunlannda veya vücudlerinin başka yerlerindo ağrılar duyarlarmış. Çok şükür, Den böyle şeyler hissetmedim. Birdenbire yataktan kalkamadım ama, araba içinde yavaş yavaş hastanenin her tarafını gezmeğe başladım. Kasım ayında üçüncü kokteyli de yuvarlayınca hemen hemen hiç bir tarafımda ağrı sızı kalmadı. Artıfc yürüyebiiiyordum. Hattâ kardeşimin evindeki bir toplantıya bile iş. ürak ettim. Yalnız oraya giöneden evvel doktorlar bana şu tavsiyede bulundular: Çok gene insanlann sizden daima iki metre uzakta durmalarına dikkat ediniz! Dördüncü kokteyli de içtim ve noel. senebajı »enliklerine i$ürak için müsaade aldım. Ocak ayında beşinci kokteyli içmemi müteakıb 10 kilo arttığımı gördüm ve tamamıîe normal bir insan haline geldim. Vücudumün ust kısmındaki alçı korseden de kurtuldum. Yalnız ^ündüzleri takmatc ve geceleri çıkarmak üzere belımde enlice deri bir kemer taşımağa ba$ladım. İçtiğim kokteyllerin atomu Tennessee eyaletmdeki Oak Ridge atom imalâthanesinden uçak veya otomobille taze taze geüriliyor, aynı zamanda dığer hastalara verilen ılâclara da ilâve olunuyor, fosfor vesaire gibi maddelerle de kanştırılıyormuş. Meğer hastalığım kutsermişTamamile iyi olduktan sonra doktorum bana hastalığımın kanser olduğunu açıkça söyledi ve radioactivite iyodun bilhassa inadcı ve habis boğaz kanserlerine karşı kat't bir deva teşkil etüğini de ilâve etti. Gene doktorumun ifadesine göre benim hastahğun tâ 1930 yıhnda başlamış, 1933 teki goitre rahatsızlığı da bunun neticesi imiş. Salyalarımla aşağı kısımlara sirayet etmiş. Bu sefer de gene aynı noktanın açılması bu yüzdenmiş. Çunkü kanser o çevredeki guddelerin bir kısmını sarmış. Hattâ hasta hücrei°J kanıma karışmış ve bunun neticesi 12 nci kaburga kemiğim menhus illetin merkezi haline gelmiş Hasta hücreler, gerek alelâde iyoda gerekse radioactive iyoda son derece duşkün imişler. Bir süngerin suyu emmesi gıbi onu emerlermış ve bu hâdise kendileri için bir ıntihar demekmiş. Zira, yavaş yavaş ölürlermiş. Bu olaylar benim vucadümde de tahmın edildiği şekilde cereyan etmiş. Gene do'ttorlardan öğrendiğime göre bendeki gibi bir kısım gudde kanserlerine karşı bu atom kokteyli yüzde seksen kat'î bir deva teşkil , etmektedir. Şimdiye kadar tatbik olunduğu altı hastada iyi netice vermiştir. Yalnız bir mahzuru var. Kanssri iyi ediyor ama, insanı tamamile «akım» bir hale getiriyor. Bu vaziyet, benim için üzüntuve sebeb olacak bir mescle değil. Fakat gencler için elbette tatsız bir şey. Maamafih, pek yakında mahakkak ki tıb âlemı bu mahzuru da ortadan kaldıracakür.. ^ * * Burada bir noktayı işaret etraek isteriz: Bir insan için normal sıklet r e dir' Bu, şüphesiz, boya göre değişir Boy vaziyeti nazarı itibara alınarak, doktorlar tarafından her ıki cins için tesbit edilen ortalama r o r mal sıkletler şunlardır: Kadınlarda Boy Sıklet Boy Sıklet 47 1.52 1.70 67 1.72 1.54 G8 49 1.75 1.57 50 69 1.77 1.60 70 54 1.80 1.62 71 58 1.83 1.65 73 61 1.85 1.67 75 64 Erkeklerde: 1.70 1.52 69 49 1.72 1.54 71 51 1.75 1.57 72 56 1.77 1.60 73 58 1.80 1.62 76 60 183 77 165 64 185 167 78 66 Görülüyor ki kadmların sıkletleri boylanna nisbetle daha azdır çunku. malum olduğu uzere. kadınlar «narın m^hluklar» dır. Kadında orta boy sayılan 160 a mukabil normal sıklet 5455 kilodur. Erkekte ıse orta boy sayılabılecek olan 1 70 in sıkleti 6970 kilo olarak kabui ediliyor. Şüphesiz, ba ölçülerin beş aşa on yukarısmı da normale yakın saymak ıcab eder. O halde, şişmanlığm başlanşıcmı tayin içm bu ölçulere en aşağı on beş, yırmi kilo ilâve etmek lâzımdır. Bu hesaoıma 1.60 boyundaki bir kaam 7075 kilo ise şişmandır. 1,70 boyundaki bir erkeği de ancak 8590 kilo geldiği zaman şişman sayabilırız Şişmanlığm sebebleri Eskıaen şışmaru'ğın guddelerdeki faslıyetın bozukluşundan, bazı iç uzuvlarımızuı gayrıtabiî çalışmasmdan, idman hareketleri yapmamaktan, fazla yemek yemekten ileri geldiği sarulırdı. Halbuki son tıbbî tetkikler bunlarm doğru r1madığmı, şışmanlığa mustaid vey. zayıf kalmaya mahkum cunyelenn bir doğuş hususiyeti olduğunu göstermiştir. j Bazı bünyeler var^ır kı yediklerinı yakarlar, «et tutmazlar»; hazıları ise yedı!<!e»ini v<ınkâr etmezler». Onun için, yaradılış bakınun 1 KIZ A/l/?. SOVAPINI TAŞIYAN ^ Bf\ŞKA BIR . SOG^NIN Ü5TUNDE YETjŞEN BİR 50&AN AMERİMDA BlR M N TARAFlNp/)N *PETE SUVUNU PAİMA •MU5LUKTANIÇEN BIR KÇPI.5AHIBI5IKAÛOLU Bir kadın 18 kilometrelik sakal Şu istatistıkçılerin gerçekten ciddî işleri yok galiba. Bakın, nelerle uğraşıyorlar. Delıkanlılık çağma eriştiği andan ıtibaren insanın yüzünü örten sakal kıllarının kapladığı saha şöyle bbyle 120 santimetre karelik bir yer tutuyormuş. Bir santimetre karelik kısma da 30 kıL ancak sığabiliyormuş. O halde normal bir erkeğin sakalının kıllaruıın sayısı aşağı yukarı 3600 olmak icab ediyor. Gel«le!im sakalın büyümesine. Her kıl üç gunde ancak bir mılimetre uzuyor. O halde 3600 kılın üç günde attığı boy 360 santimetre tutuyor. Bir yılda berber dükkânına bıraktığımız, yahud evde kestığımiz sakal kıllarınm uzunluğunun toplamı 440 metre. 18 yasında traş olmağa başlayan bir erkek 60 yaşına kadar yaşasa sakal kıllarının hepsi ucuca eklenmek şartile 18.400 metrelık bir uzunluk teşkil ediyor. Yapmayı hiç bir zaman aklımıza getirmıyeceğimiz bir hesab ve meydana çıkacağına kat'iyyen ihtimal vermiyecegimiz bir miktar, değil 1 Mar5ilyalı bfr tdcirin kızı ÜÇ A5KERLE ftRD ARW NİŞANL ANıVMŞTl.HEPSİOE BIRER HÜKU^AOAR OLDULAR. BUIVLARD^ /^TLATTIĞI İKIKİŞÎNÎN BİRİ NAPOLEON BON.APARTE, DİÛERI J05EPH BONAPARTE IDUKİSt0E iJK^ffllffS^gK^^^ 'T£ İ5VEÇ KRAU OL^ÜŞ BEYABAfJLAR ARA5INPf. 1 0 0 0 MİL UZUNLUĞUNPA BlR YOl ftÇILMIŞ,ALTWlŞ fiLTI AT/N ÇEKTİĞİ MÜCEVHERLE I>L£MEÜ MUAZZAM LftHÜİN BABİLDEN İSKENPERİyE'YE ÖÖTÜRÜLME5İ TEMİN OLÜNMUŞTU. Copynsht ODero mı>ndi Q ^ a ®ym BÜYÜK ISKENDJERIN CENAZE AIAYI ÎÇÎN 600,000,000 DOLAR SARF EDÎLMİŞTÎ . miî.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle