11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 12 Mart 1950 Denizcilik Bahisleri \ Tek adam, tek =haberleri mesutiyet! Kepek fiatı Yazan: Abidin Dav'er Edirne şilepinin batışı hakkında, Ulaştırma Bakanhğı tarafından Nejad Sanerin başkanhğı altındaki heyete yaptırılan tahkikat sona erdi; tahftikat evrakınm Ankaraya götürüldüğünü gazeteler yazdılar. Memlekete 3 milyona yaklaşan bir paraya mal olan yepyeni bir şile pin zıyaa uğramasmdaki mesuüyetleri ve mesulleri memleket umumî efkârma bildirmek lâzımdır. Temsnni olunur ki bu tah'cikat raporu da, Fuad Zincirkıran heyeti hakkmda yapılan raporun âkıbetine uğramasm ve bir an evvel, bir hu'âsası neşredilsin. meti anlıyamadım. Eğer, bu iş için üç kişilik bir heyet gönderileceği doğru ise, öteki iki zat için verilecek paray.i acırım. Devlet Denizyolları İdaresi, deniz kuvvetlerimize mensub olan bu iubayı, Anglo Normand adalarına göndermek için bahriye makamlarır.dan müsaade istemekle, 1 Yüzbaşı Ved?d Doranın ihtisasına inanıyor. 2 Devlet Denizyollan İdaresi personeli içinde bu deniz subayımız ayannda t i r hatmîş gemi çıkarma mütehassısı bulunmadığını kabul ediyor. Böyle olunca da deniz kuvvetlerimize mensub bir mütehassıstan faydalanmas mecouriyetinde kalan İdare, mütehassıs olmadığı anlaşılan diğer iki zatı nedsn onun yanına katmağa lüzum görüyor? Bizde «kahve dövücünün hmk deyicisi» diye bir söz vardır. O iki zat, hakikî bir mütehassıs olan Yüzbaşı Vedad Doraya hmk deyicilik mi yapacaklar? Bu heyet, batık gemiyi çıkaracak değildir. Gemiyi çıkarmak mümkün olup olmadığını, o sularda çalışan ve bu işi yapacak olan bir gemi kurtarma müessesesi ile görüşüp tayin edecektir. Böyle bir iş için de heyet göndermeğe ve bir sütri masraf etmeğe lüzum yoktur. Yüzbaşı Vedad Dora gider, işi *etkik eder, dönüp gelerek raporunu verir. Raporu müsbetse ona göre hareket edilir. değilse geminin çıkanlmasından vazgeçilir. Tek adamın kendi mesuliyeti altında yapabileceği işleri heyetiere, komisyonlara havale etmek faydasız, hattâ bazan zararhdır. Tek adam ve tek mesuliyet prensipine ahşalım. S O H B E T L E R U I T M N LN AI A n i l l 1 MHN I IA Bayrağa hürmet böyle mi olur? Harblerin çoğu niçin çıkar, milletler neden boğaz boğaza gelir, şüphesiz bilirsiniz: Nüfus, bizim Karadeniz kıyılan gibi, kalabalık nisbetine göre dar, Bu yüzden arabacılar ve verimsiz ve çetin bölgelerde busütçüler miişkül durumda nalmıştır. Taşıma toprakla mısır tarlası kurar. Yahud, gündelik geçimini sağhyabilmek için, orkaldılar manlığa göçer. Ağaçları yakar. İstanbulda kepek, 14 buçuk ku Kazançlı bir kaç mevsim geçirir. ruşa çıkrmştır. Evveıce kepek fial Sonra, toprak tutunamıyarak lan 8 kuruşa idi. Hububat satışı kayar. Konduğu tabiat parçası serbest bırakıldıktan ve fiatlar düş çöle döner. Yeniden göçmek, yatükten sonra, değirmenciler fiatları hud, gurbet gurbet dolaşmak lâelbirliğile 12 kuruşa çıkarmışlardır. zım gelir. Akdenizin öbür yakaEdirne şilepi tahkikatım yapanBugün ekmeklik unun fiatı. serbest sında, İzmir körfezinden İskenların, bilmem haberi var mı? Gepiyasada 29, 30 kuruştur. Yani on derun körfezine doğru uzanan minin kaptanı, kışın ortasmda bilkuruş kadar bir düşüklük olmuş Akdeniz kıyılarımız gibi, az nümediği, tehlikeli denizlere gitmek tur.. Buna rağmen kepek fiatı 14.5 fuslu, zengin topraklar vardır. istememiş: fakat icbar edilmiştir. kuruşa cıkanîmıştır. Bir dönüme yetm:ş ağaç sığar. Bana veriler bu haber doğru ıse, Kepeğin bu suretle arttınlmış Her ağaç üç yılda yemiş, sekiz genc bir kaptanı, itizarına rağmen, olması, arabacıları müşkül durums yılda kazanç, ve yaşlı olanlar on küspe gibi değersiz bir yük ile sokmuş, süîçüleri, çocukların ye beş bine kadar limon, dört bine böyle bir sefere gönderenlerin megâne gıdası olan süt fiatlarını art kadar portakal, dört yüze kadar suliyeti daha ağırlaşır. tırmağa sevketmiştir. Keyfiyet 3e kreyfurt verir. İki üç dönümde lediye İktisad Müdürlüğünce tetkık mesud bir aile ocağı tüter. Ka3 u yazınıın mevzuu başkadır, ona edilmektedir. geliyorum. İşittiğime göre Devlet raden'z kıyılarında veya ormanDenizyollan İdaresi, Edirne şilepilar içinde yoksulluk çeken haiBir Fransız turist kafilesi geliyor kı, Akdeniz kıyılarında yerleşnin çıkanlıp çıkarılamıyacağınj tet11 nisanda Mesajeri Maritim kumkik etmek üzere mahalline üç kişitirerek rahat geçindirmek için ponyasının La Marseülaise lüks gemisl lik bir heyet göndermeğe karar verile tstanbuia ta>nben 400 Fransız sey. ordular, hava ve deniz filolan miş. Bu heyetin kimlerden mürekyahı gelecektir. bir şafak vakti engine doğru akeb olduğunu bilmiyorum, yalnız Gemi akşam yzeri limana girecek ve çılıp gider. Bazan bu harb, bubirüıin deniz subaylanmızdan ÖnBoğazda bir gezinti yapacaktır. Sey laşıcıdır: Önce Avrupa, arkasınyahlar gece şehre çıkacaklardır. Kafile yüzbaşı Vedad Dora olduğunu Öğertesi gün abideleri ve müzeleri zlya dan dünya birbirine girer. On rendim. Yüzbaşı Vedad Dora Alret edecek, öğ!e yemeğini şehirde binlerin ocağı tütmek için, yüz manyada ve Amerikada batmış geyiyecektir. Gemi. limandn ikinci bir binlerin ocağı söner. Bir harbin mileri çıkarma ve modern dalgıçlık gece geçirerek ertesi sabah, erkenden binde bir fedakârlığı ile, yokhareket edecektir. ihtisası yapmış çok kıjmetii bir desullarımızı iyi geçime, açları niz subayımızdır. Onon Çanakkale Seyahat programına Marsilya'dan başlıyan gemi, Messina, Beyrut ve Rodos doyuma kavuşturabilecek bir vaboğazı ağzında mayine çarparak pamuk tan sonra İstanbula uğrıyacak. daha tanımız var. Antalyada batmış olan Aülay denizaltımızı çısonra Pireden doğru Marsilya'ya dö yetiştirmeyi daha üç yıl önce karmak için hazııladığı projeyi, necektir. denemişiz. Sordum: Kimi Çuvaktile Cumhuriyet sütunlannda kurovanın üç, kimi beş misli bahis konusu etmiştim. Vedad DoABtDİN DAVER mahsul alındığını haber verdi. Küçük Haberler ra o zaman henüz Amerikaya gönYazın güç yaşanabilen bu topderilmemişti. Amerikada ihtisasını + İSTANBULDAKİ Çocuk mütehas.1 raklar, üstelik yakın ve serin Herkesin sabırsızlıkla beklediği bir kat daha arttırmış ve Amerikan sifları Beyoğlunda *Urk Tıb Cemiyeti yaylaların hemen eteğindedirler. emsalsiz Roman deniz mskamlanmn takdirini de Lokalinde toplanarak senelik kongreleÖz, doğu vilâyetlerinin yolsuz, kazanmış olan bu değerli genc surini akdetmişler ve yeni seçim yapmışlardır. Birinci reisliğie Dr. Ali Şükrü okulsuz, demiryolsuz köylerine bay, batmış gemileri çıkarmak huŞavh. ikinci reisliğe Dr. Sezai Tümay. gittiğiniz vakit, köy kalkınma susunda tam bir ehliyet ve ihtisas genel kâtibHlğe Dr. Metin e Bilger, vez davasım üç nefes alışta halledip sahibidir. Onun Edirneyi çıkarmak nedarlığa Dr. Şemsi Mutver ve celse kabil olup olamıyacağım tetkike tatibliğine Dr. Cihatl Gürson secilmis çıkarsınız: Hele bir yol, bir de okul yapılsa, hele demiryolu lerdir. memur edilmesinde büyük isabet vardır. Buna hiç bir diyeceğim • GENC Türkler Cemiyetlnin ilk buraya da ulaşsa dersiniz. Ben bir köye götüryok. Fakat yanına iki kişinin daha nın 2 nci cildi çıktı. Kapışılıyor. kongresi yapılmış ve idar e heyeti tesbit sizi başka Almakta acele ediniz. 3 Lira edllmiştir. Başkanlıga Celâl Erçıkan, mek istiyorum: Asfalt sokaklaterfik edilmek istenmesindeki hikBaşkan vekilliğlne Remzi Sakarya, geRafet Zaimler Yayınevi İSst. nel sekreterliğe Nihad Mındıkoğlu, sek rından geçiyor. Demiryolu, tarreter yardımcıhgına Zahirlddin Yılmaz, lalarının içindedir. Bundan başmuhasibliğe Abdülmecid Doğru, aza ka bir kaç kilometre ilerisinde lıklara Feridun Altan Ünlüyurd ve 350 bin nüfuslu bir de istihlâk Mehmed Erdoğan seçilmişlerdir. merkezi kurulmuştur. Hattâ, her • DENİZYOLLARI İdaresine aW köylü ailesine âdeta birer köşk Sıvas ve Kocaeli tankerieri Petrol Oflsi hesabına akaryakıt yüklemek üzere yapılmıştır. Okulu da çoktan var bugünlerde Abadan'a hareket edecek dır. Fakat bu köyde ziraat de, l 1 hayvancılık da çeşidlenmemişt r, eraır. Yenipostane karşısmda ilerlememiştir. Bu toprak, verebi Cemaziyelevve 23 Pazar • leceği bahtiyarlığın onda birini Bankamızda bir tasarruf hesabınız var mı? Şayed henüz yoksa, vermez. Doğu köylerinden far15 MART AKŞAMINA KADAR M K kı, tavuğunu, yumurtasını ve V c En az 100 Lir ayatırınız. Böylece X buğdayım daha kolay satabilmeU Ö *" 14NİSAN 1950 sinden ibarettir. Siz köy kalkınV. 6.17 12.24 15.43 18.12 19.42 4.3S ması meselesini, işte, bu asfalt de Bankamız tarafından çekilecek olan bu yılın ikinci ikramiyesine E 112.05 6.11 9.30 12.00 1.30 10.26 yol üzerindeki, şimendifer uğB iştirak edebilinsiniz. Fazla tafsilât gişelerimizden alınabilir. • bir misli yiikseldi PARADOX Falih Rtfkı Atay rağı, okullu ve zengin pazarlı köyde halledeceksiniz. Bir köylüden, radar cihazını kullanabilen motörlü ordu askeri yetiştiren b:z değil miyiz? Aynı köylüden, kendi toprağında, hiç olmazsa bir Balkan köylüsü yetiştirmek bundan daha mı güçtür? Aynı köylüye, eğitim sıkısı altında bir iki yılda Chopin'in mar şını çaldırıyoruz. Ona fennî tavukçuluğu, zerzevatçılığı, hayvancılığı. yemişçiliği öğretmek daha fazla mı kabiliyet ister? Kömürümüz var, demirimiz var, bakırımız var, kromumuz var, bol, ucuz elektrik verecek sularımız var. Yalnız Kırıkkaie fabrikaları için 400 milyon lira sermaye dökmüşüz. Son Amerikan gaz sobalarını görmüşsünüzdür. Bu sobalar, bizim fabrıkaların yaptığı, meselâ otomat:k tabancalar yanında, çocuk oyuncağı gibi şeylerdir. Karabükte saçın kilosu 65 kuruş, Amerikan sobalarında bir kilo saça ne veriyoruz, bilir misiniz? 30 lira :1e 60 lira arasında döviz! Hayalımizi kısmışız, kısmışız. Acaba Perşembepazarının hırdavatlarını yapıp yapamıyacağımızı, yedek parça ihtiyacından kendi kendimizi kurtarıp kurtarmıyacağımızı düşünüyoruz. ttalyanın demiri yok, kömürü yok, Amerikaya otomobil satıyor. Pan car çiftçilerini koruyarak halkımıza şeker, pamuk çiftçilerini koruyarak köylerimize pamuklu vermek için yalntz iç piyasa hesabları :1e başladığımız endüstri ile demir ve çelik endüstrisinin ne münasebeti var? Ne demir ekilmiştir, ne de kömür biçilmektedir. 1938 yılında idi. Ali Fuad Cebesoy heyetile beraber Almanya ya gitmiştim. Essen'de Krupp'un şatosunda yemek yiyorduk. Arkadaşlardan biri demir cevherimizin zengin vasıflarını söylediği zaman, büyük Krupp endüitrısinın başında bulunan efendi buna ınanmadı. Arkadaşlar birbirlerini deste'.liyerek nisbetin doğru olduğunu anlatmağa çalıştılar. 1944 yılında idi. Ankarada bir dostumun evinde, Yakındoğu piyasalarını incelemeğe gelen İsviçre devlet müşavirlerinden biri ile tanıştım. Bana dedi ki: Tuhaftır,' İstanbula geldiğ'mdenberı Türkiye bir ziraat memleketi mi, bir endüstri mem leketi mi olmalıdır, diye bir tartışma ile karşılaştım. Bizim ne toprağımızın altında, ne de üstünde madenlerimiz ve kömürümüz var. Endüstri ile yaşıyoruz. Sizin memleketinizde ise başlıca endüstrileri besliyecek bütün ham maddeler vardır. Tür kiyede böyle bir tartışma nasıl olabilir? Biz gerçi eskiden canımız çok yandığı için kapital ile kapitülâsyonu birbirine karıştırıyoruz. Hattâ, bu memlekette bile, imtiyazlı imtiyazsız bütün ecnebi sermaye eserinin tek mirasçısı Yazan ir kaç giin evvel. «Süruri mahallesi. Sultanmektebi sokağı numara 1012 de Varis Demir» imzasile şöyle bir mektub aldım. Bu mektubu biraz rötuş ederek aynen neşrediyorum: nihayet kendimiz olduğunu unu«Bayrak ve şanlı ordumuzla alâtuyoruz. Acaba, bu kömür ve de | kalı işlerdeki hassasiyetinizi her mir memleketi, kömürsüz ve de zaman takdir eder ve arasıra bu mirsiz, fakat milletlerarası tica konuya dair yazılarmızı zevkle ve ret münasebetlerini bilen, tek derin alâka ile okuyarak içten donik ve sermaye sahibi milletler ğan bir saygı ile sizi le işbirliği yapsa, veya başka Bu defa evimizin tam karçısında bir yolunu arasa ve bulsa, Kay bulunan resmî bir dairenin bayraseri otomobillerinin veya Sıvas ğımıza karşı göstermekte devam etbuz dolablarının dünya piyasa tiği saygısızlığı rize duyurmak lüsına yayıldığını görmez miyiz? zumunu hissettim. Acaba bu, pek güzel kurup İlişik olarak sunduğum üç resim işlettiğimiz bankacıhktan, sigormuhtelif tarihlerde al:nrru?t:r ve tacılıktan, madencil'kten, dokumacıhk ve şekercilikten, on do Çahşma Bakanhğma bağlı İşci Senkuzuncu asrın çeyrek sonuna ka dikalarına aid binanm resmidir. Dört aydanberi bu binanm baydar rüyamıza b ; le girmiyen sanatlardan daha mı güç, daha mı rak direğindeki ufak bir ârıza dobayrak erişilmez bir şey, bir tılsım mı Ipyısile şanlı bayrağ:mızı dır? Türk mühendisleri ve tek. direğinin dibine pencere önüne yınisyenleri, memleket imkânları ğıh olarak toplu ve buruşuk bir nı artık dünya ölçüsünde gör halde bırakıyorlar. Bir defa binameğe başlamahdırlar. Kanadlan ? m kaP«ı*:nı gorup bayragm dıre°d]r]a4r jge çekılme^ı lazım geldıgmı bir va r L r f TIRRIVE KREDİ BANKASI A.O. 23 dekı ilerleme hedeflerı• D , . . . . . . ,. . , • i J • Bakanhğı daıre mudurune soyliyemızı, ş m d ı yeni devrın eşiğınae ^.. . s UJUJC hayal göründüğü kadsr bugün, . I k i h a f t a den hayal görünsn mesafelere ! sonra.bayrağı gene ayaktarmahyız. Vatan sevgisi, boy j n ı vaziyette görünce bir pazar gün ü le bir B e n e b i r arkadaşımla binaya maz. ilerleme askından ayrılauğrıyarak kapıcıdan neden hâlâ Geçenlerde Keskinden dönüşte tren yolcularından bir iki An bayrağm direğe çekilrneyip pencevaben: kara avcısına rastladık. Kafes reye konduğunu sordum. Bize ce Ne yapayım. daire müdürüne lerinde turaç denilen bir av kusöylenim cevabını verdi. şu vardı. Aralarında bahsi açtıBen kendilerini şahsan tanımam lar. Türkiyenin yer yüzünde bellibaşlı av cennetlerinden biri ol ve bu zatların şahıslarile hiç bir duğunu belki duymuşsunuzdur. alâkam da yoktur. Dört beş ayMacaristan turizminin temelle danberi her pazar günü bayrağırinden biri de, avcılık olduğunu mızı direk dibine koyuşlannı, bayihtimal bilirsiniz. Ama Türkiye rağımıza açık bir saygısızlık telâkM de av nesillerinin tükenmeğe yüz ettiğimden bu vaziyete son veriltuttuğundan haberiniz var mı mesi hususunda alâkamzı bilhassa dır? Onu da benden öğreninız. rica ederim. Bu vaziyetl ispat için Ankara etrafı, avcılar için ne çahid lârımsa bütün mahalleliyi sizo kadar itibarda idi. Şimdi o da Isimlerile birlikte şahid olarak gösçöle dönmek üzeredir. Çünkü terebilirim.> nizamlar, tatbik etrniyoruz. Tagönderdiğl o k m u n k i bu ormanlarm da tukenışte oldugunu her gun ışıtıp duruyor b l , sunuz. Dınamıtle balık kaynak , e k e Üstün Spor Gazetesi. Yarınki çıkacak Fenerde bilet karaborbir d l I rmaktad,r ve larını kuruttuğumuzdan da ha , l c sası için Vali ne diyor? İsrail maçının tafsilâtı, Yaşar Doğu mebayrak s ö v lediği berıniz vardır. Bana soyleyınız: selesi ve bir sürü enteresan yazılar. Fiatı 15 kuruş. ", . . . Bu milleti kendi yurdunu tahrib etmek gibi bir günah altında bı m V»u n T M *r a k l 1 4 e r . d ı r n ı e !f " " 1 < . *™u« Cumartesı gunu rakmağa hakkımız var mıdır? Hazırdan yemek ve yarın için °« l e ! î e " l t l b a r e " ***? a k f n " <»: hiç bir şey hazırlamamak: Eğer i n c ? b a ü n c ı v a k a d a r b a y r a k ç e k l l ı r yanılmıyorsam, bunun adl miras amma me?elâ direk kırılmışsa bayİstanbul Üniversitesi Fen Fakültesımn davetlisi olarak şeh yediliktir. ! r a k '•"' y ' S ' n b e z halinde pencererimizde bulunan Göttingen'de Max Planck «Eski Kaiser Wilhelm» ' " nin önüne konmaz. Bu müessese Cemiyeti başkanlanndan ve Nobel mükâfatını haiz Prof. Dr Kırdar C. H. P. Izmir müfettişi bayrak direğini dört aydanberi taoldu Heisenberg, aşağıda yazılı gün ve saatlerde Fen Fakültesi Umumi mir rttirmekten âcizse biç bayrak Eski tsUnbul Vali ve Belcdlye BaşFizik Enstitüsünde «Lâleli» konferanslar verecektir. Giriş serve mesele de saygısızlık kanı. Manisa millelvekili Dr. Lütfi besttir. (2771) Kırdar C. H. Fartl»i İzmir bolgesi mü çeklini almazdı. 1 6.3.1950 Pazartesi saat 16 Pazartesi saat 16 Dalga sahalarının kuvantateo fettisllğlne Uyin edilmiştir. Dr. Kırrisinde yeni inkişaflar. dar. yeni vazifesine başlamak üzere blrkac güne kadar İzmire hareket ede2 7.3.1950 salı » 16 3 8.3.1950 Çarşamba » 16 4 9.3.1950 Perşembe » 16 ESKÎŞEHİR GECESİ » 16 5 13.3.1950 Pazartesi » 16 6 14.3.1950 S a h Ayrıca: | Felâketzede yararına 13 Martta 10/3/1950 cuma günü saat 17 de «Modern Atom Fiziğindeki ••i öksürüğü keser. •§• I Taksim gazinosunda Tel: 82016 felsefî esaslara dair» umumî bir konferans verecektir. ! j lfa i!e ettim E ]\ İstanbul Üniversitesi Fen Fakültesi Dekanlığından: I TURAL. F O T O ılndl atsı M. Ö Z E N Karşı yakadan Kabataşa bir oda takımı naklediyoruz. yük araba ile birlikte olmasam içim rahat etmez, diye araba vapuruna bindim. Şimdi araba vapurlan eskisi gibi hem ileri, hem geri işleyen mekik biçimi vapurlardan değil, kıçı başı bellidir. Onun için yanaşması, kalkması pek kolay olmuyor. Ama ne çare. Yüzerek geçemeyiz ya! Etrafımızda hu susî otomobiller, otomobiller içinde güzel güzel hanımlar, afili bcyler var. Şu Amerikan arabalan da artık dudak ruju gibi bir hanım süsü oldu. Bunsuz hanım, hanım bu bir şeye yaramıyor. Yani insan bir güzel araba görünce, içinde ve bilhassa şoförün yanında bir de dilber çehre arıyor. Yahud bir güzel hauım görünce, aftmda neden otomobili yok diye yadırgıyor. Ve ben bu güzel otomobiller arasında arabasını kendi kullanan bir kumral güzeline bakark°n birisi koluma dokundu. Döndüm. bizim Şeyh Nurullah olduğunu gördüm. Efendim, nasılsınız. İnşallah hoşsunuz. Teşekkur ederim Şeyhim. Siz nasılsmız?. Efendim, ajkı niyaz ederim. Lehülhamd iyiyim. Biraz hâşâ minelhuzur böbreklerimden mustarib isem de Allahın inayetile o da geçiyor. Nereye böyle? Efendim, fakirhaneye gidiyorum. Yaa! Üsküdardan taşmdınız mı? Evet beyefendi! Halilem cariyenizin ibram ve ısrarı üzerine Beşiktaşta Akaretlerde kayınvalidenin nezdine naklihane ettik. Oh, Allah âfiyet versin. Nasıl r efikanız tianiTr; gene keman calımu? Hayrr beyefendi, çalmıyor. Neden, bıraktı mı? T ayır, keman çalmasını bilmez an beyefendi. ! Nasıl bilmez sultanım. ı dinledim. dinlediğiniz sabık zevcem lim.. an Şeyhim. Başmız sağ oliat mı etti? ıyır beyefendi. Kendisini :ttim. eden?. sndenizi istemedi, mahkeme ye müracaat ederek guya vazifemi ifadan âciz bir zevc olduğum iddiasında bulundu. Fakirin de haysiyeti recüliyeme dokundu. Huzuru hâkimde kendisini talâkı selâse ile tatlik ve mahkemeyi yevmi âhâre talik ederek ayrıldım. Sonra?. Sonra efendim. Bendehanenizde ne kadar mefruşat varsa hepsini bir gün toplayıp nabedid oldu. Vah vah vah!. GeTniş olsun.. Eşyanızı aramadınız mı? Hayır beyefendi! Başımız dinc olsun diye aramadık. Kendisinin ötedenberi âvâre bir gence meyli olduğunu söylemişlerdi. Safdilliğimizden dolayı inanmamıştık. Talâkı müteakıb anınla izdivac etmiş olduğunu öğrer.dim. Ne ise, kısmet böyle imiş.. Şimdiki?. Şimdiki ise efendim bir helâl süt emmiş. gayet ev kalını. temiz, pâk, pişirme, kotarma, çamaşır, ütü yani beyefendi her parmağında bir hüneri var. Kaç yaşında? Vallahi beyefendi kendi ifadesi kırk, nüfus tezkeresini ;kinci kocası zaptetmiş.. Anlamadım.. İki kocadan mı aynlmış? Efendim. Bizden evvelkiler hakkmda pek sahih m=lumat cemedemedim, Ama ağzmdan işittiğime göre zannederim. fakir beşinciyim.. Birincisi denizde boğulmuj, ikincisi mahkum olmuş. hapse girmiş, badehu boşanmış, üçüncüsü.... Dur bakayım, üçüncüsü ne idi. I*h, efendim üçüncüsünün başkaca bir menkuhası olduğu anlaşılıp hem kendisini nahkum etmişler, hem nikâhı feshetmişler. Dördüncüsü de iflâsı müteakıb pencereden düşerek fevt olmuş.. Ha, bir şey değil.. Yani bakire gibi bir şey.. Öyle beyefendi. Çok becerikli. çok... Oh, oh... Demsk rahatsınız?. Hamdoîsun.. Büyük bir rahatsızlığunız yok. Daha da düzelecek inşallah.. Nereden böyle?. Efendim, Hazreti Piri ziyaret ettim. Hangisini?. Aziz Mahmud Efendi Hazretlerini. Firdesin yenıenisini salâda sallandırdım. Firdes kerimeniz mi? Hayır beyefendi, yeni halilem... Hasta mı? Efendim, hasta değil, değil ama nasıl arzedeyim? Biraz celâlli.. Hani olur olmaz şeye hiddet ediyor.. da biraz süku.ıet bulmaa için. Haa! Demek biraz sinirli.. Evet efendim, kendisi biraz asabiye... Zatıâliniz nereden böyle beyefendi! FİRDES HA\HI!\ Efendim, bir oda takımı vardı. Köşkten onu naklediyorum.. Şu arabada. Güzel beyefendi. ^llah âfiyet versin. Demek ki şu koltuklar ve sandalyeler... Evet. Beyefendi, bu sandalyeler dörder ayaklı olurlar değil mi? Öyle.... Acaba neden üç ayaklı olmaz diye bazan tefekkür ederim de.. Kimbilir. Belki... Yani... Öyle ya üç ayaklı da olabilir ... Ama iki ayaklı olamaz.. değil mi efendim? Olamaz tabiî, hiç iki ayakla nasıl durur?. .Ama beyefendi insan'ar üç ayaklı mı?. İki ayakta nasıl duruyor? Öyle ya! Insan nasıl duruyor? Demek ki... Demek ki iki ayaklı sandalyeler olabilir. Olabilir!. Peki beyefendi, iki ayaklı sandalye olur da iki îyaklı masa olmaz mı?. Vallahi Şeyhim ben bu ayak işîerini pek iyi bilmem. Sen bunu pek merak ediyor musun? Hayır bçyefendi! Bendeniz Cenabı Hakkın ihsan ettiği iki ayâğımdan başka ayak istemem... Efendimiz ne düşünürsünüz?. Benim de ayaklarımı arttırmak ihtiyacım yok.. gibi.. Onun için doğrusu bu ayak iskemlelerini... Yani VEI»1E\İSİ Burhan Felek lar. Hiş, bana bak moruk! Kime sıpa diyorsun?. Size değil evlâdım, beyefendiye söylüyorum. Tebrik ederiz bayım... Estafurullah, teşekkur ederim. Lâkin amca bey, affedersiniz ama sıpanın yaşhsı sıpa kalmaz ki! Nurullah Efendi lâfa kanştı. Öyle değil oğlum, biz mahallebici sıpasından bahsedivoruz.. Mahallebicinin eşeği doğurdu mu?. Orasını bilmem evlâdım.. Vapur Kabataşa geldi. Çıktık. Bizim araba yolu tuttu.. Ben de yavaş yavaş Dolmabahçe tarafına giderken, Şeyh arkamdan yetişti.. Beyefendi, ne tarafa?. Şuradan Beşiktaş otobüsüne binip Maçkaya gideceğim.. Oh ne âlâ... Bendeniz de beraber gelirim. Müsaade eder misiniz? Şüphesiz... Siz nereye? Arzettim ya! Bendehanenize gidiyorum.. Akaretle"'e... Âlâ.. Şimdi ne ile meşgulsünüz?. Efendim, malumu saminiz bendeniz Hazinei Evrakta çalışıyordum. Tekaüd oldum. Şimdi hususî aileler nezdinde ulumu diniye okutuyorum. Hamdoîsun bir kaç kuruş kazanıyorum.. Hem cvlâdı vatana hizmet, hem tamini maişet.. Malumu zarafetiniz huz ma safâ da' makeder buyurmuşlar... İzaha hacet yok.. İnsan haü bu.. Tabiî.. Hayır onu iemek istemiyorum.. Bendeniz uy>:u esnasmda pek rahat durmam.. Tekme falan mı atarsmız? (Gülerek) yok beyefendi. Horiarım... Sabık zevcemin mahkemeye arzettiği esbabı talâktan biri de bu idi. Onun için ayrı odal^rda yatarız. Pekâlâ, iki taraf razı olduktan sonra tabii rahat olur. Ama hiç beraber... Yooo.. Gündüzleri beraberız. Yemeği beraber yeriz.. Hattâ beraber şarkı söyleriz, oyun oynarız.. Vay, Şeyhim demek siz de oyuna... Öyle oyun değil beyefendi... Eveleme, develeme, devekuşu, ovalama, çenki çember, miski amber... diye hani oyunlar vardır ya! Ben onları pek hatırlamam... . Bendeniz de hatırlamıyordum, bizim Firdes bana hatırlattı. Sonra çimdik çimdik makarna oynarız. Elel üstünde kimin eü var.. Sonra efendim. şapşup oyunu.. Oyun çook beyefendi. Âlâ, âlâ! Pek memnun oldum Şeyhim.. Allah mesud etsin. Bana müsaade, şuradan otobüse... Beyefendi, istirham ederim, niyaz ederim. Ayak tura' nız olayım, ne olur?. Aman estafurullah Şeyhim. Ne var?. Ne olur beyefendi. Bir zahmet buyursanız da.. Ne zahmeti... Şurada, valkhi. iki adımlık yer.. İstirhara ederim. Peki kardeşim, ama ne?. Bendehanenize bir uğrayalım. Hem bir acı kahvemizi.. Ben kahve içmem. Bir ıhlamur, bir limonatamızı içersiniz, hem de zevcem cariyenizi takdim ederim. Kendisi sizin yazalarınızı daima takib eder. ne olur beyefendi hâkipayınız olayım. Peki Şeyhim, peki.. Ama ben fazla kalamam.. Eve eşyalar gidiyor, Boşaitrken orada bulunmalı Ev uzak mı?. Yok efendim, şur3cıkta.. Yokuşa çıkmadan evveL Çok kolay bir yerde. Dört odamız var.. Gerçi biraz dar geliyor. Çünkü kayınvalideye bir oda, zevcem cariyenize bir oda, bendenize de bir oda... Bir i?kemle ayaklarını o kadar şey bulde yemek odası. mam. Zaten bir iskemlenin dört Anlamadım. Siz zevcenizin ayağı olmazsa devrilir.. mi dersiniz? Devrilmez Beyefendi, Kıiçük odasında yatmıyor musunuz?. lüğümüzde simidcilerin, mahalle Hayır beyefendi, ne o bendebicilerin hâşâ huzuru âlini^den sı nizin odamda yaüyor, ne de bendepaları vardı. Malumu zarafetiniz niz onun odasında. Çünkü şimdi bu sıpalar... modern hayatta böyle imiş. O seBiz lâkırdıyı yüksek edlyormu beble böyle yapıyoruz. (Kulağıma şuz.. Karşımızda birbiriİ3 şakalaşan eğilerek) söz aramızda beyefendi iki genc bu lâiı üzerlerine aimış rahat oluyor. Çünkü bendenii. köşe kış köşesi••. diye konusup arkadan bir kahkaha attığım işittik. Şeyhe baktım, zoraki gülerek: Bizimki beyefendi! Tekerlemelere çok merakı vard:r.. da. Gıcırdıyan tahta merdivenlsrden çıktık. İçeriden kadın seslendi: Anne, kimmiş gelen? Şeyh cevab verdi: Firdesçim.. biz geldik. Kaç kişisiniz siz? İki... Beyefendi de beraber. yım.. Çünkü bu... Kapı açıldı. Elinde bir yumurta Şüphesiz, şüphesir beyefendi çalkalayacak tel.. İriyarı, kaşlar Beş dakika... yoluk.. perişan saçları lepiska saYürüdük... Akaretler yokuşurısı, göğsü bağrı açık bir kadın nun basmda bir evin kapı göründü. Beni görünce; smı çaldık.. Ses yok. Bir delikten Aman pardon.. Kim bu Nuri? çıkan telin ucuna bağlı makarayı bir kere daha kuvvetlice çekti.. Ge Felek Beyefendi. Hani pazarne ses yok. Yalnız içeride bir kö ları yazısuıı okursun! Ha! Bu bey mi? İlâhi beyepek muttasıl havhyor. Üçüncü çefendi, siz ölmeyin! Aman nereden kişte bir kadm sesi geîdi: • Aman ayol, patladın mı? Geli buluyorsunuz? Buyurun! Dedi. Bizi bir odaya aldtlar. Yeyorum işte.. İşimi yarıda bırakürmek odası dedikleri yer olacak. dın... Dur.. Kadın başladi; Şeyh seslendi: Bu akşam Nuriye bir revani Validem, biz geldik. Köpek yapacağım da onu çalkalıyorum. havlıyor, (kadın herhalde köpeğe olacak) hoşt! dedi ve kapıyı açtı.. Naapiyim.. mutfak çok soğuk... Aman Felek Bey.. siz tekerleme İri yarı, yaşh bir kadın. Buyur bakalım damad! Ayol sever misiniz? Bayılrnm, hele incir çekerlene oluyorsun! Ağrın mı tuttu? mesine. Beyefendi var da valideciğim. Aman ne tuhafsınız Felek Kendisini kapıda bekletmiyeliro Bey. Tıpkı yazılarınız gibi.. tekerdiye... leme dedim ayol, şekerleme değiL Kim bu bey, hekim mi?. Hayır, Burhan Felek Bey.. Ga Ha, evet severim ya!. Öyle ise bakiynn söyleyebilezetecü. Ha! Aman iyiki geldin oğlum. cek misiniz? Şu tesbihi imameleBizim kapmın' önünden sizin bir meli mi, imamelememeli mi? Şu gazeteciniz geçiyor.. Ayol daha tesbihi imamelemeli mi, imamelealaca karanlıkta bağırıyor. Ne uyku memeli mi? Söyleyin bakayım. Ha ha! Söyleyemezsiniz ki • • var, ne durak... Şu tesbihi imalemeleme... İçeri girdik.. Şeyh hemen kenar Söyliyemedlniz. Yaşasm Firda duran, iki çift terlikten birini des.. Vallahi!. Haydi Nuri sen söyçevirdi. BeyefendiBizimkiler biraz le! Şu tesbihi imame... melemeli titizdir, müsaade ederseiiz ayakkami... bılarınızı çıkarayun. Clmadı.. sümsük herif olmadı. Ne münasebet, ben çıkarınm. Kadın bir taraftan gülüyor, bir Kayınvalide lâfa kanştı. taraftan önündeki tenceredeki yumurtayı çalkalıyordu. Derken kapı çalmdı. Anne! İn bak bakalım. Hangi münasebetsiz. Amaaar?.. pek yoruldum. Beyefendi! Allah rızası için şunu biraz dövsenize!. Bu beceriksiz herife veririm.. yüzüne gözüne bulaştırır. Lâf aramızda ben ona adı için vardım... Hani evli kadının itibarı vardur da ondan.. yoksa... beyefendi.. bu şeyh efendinin p8» Melek Bey, malum ya! Biz tekisi çıkmış.. sanduka gibi bir çey. hamdoîsun Müslümanız. Şartımız Çalkala beyim, çalkala.. öyle, manşurtumuz vardır. Sokak kundurala gal karışürır gibi yumurta dövülmez.. ha şöyle.. çabuk çarbuk... rile içeri girmeyiz... Vallahi eliniz pek yaraş:yor, anneee! Dilimin ucuna geldi: Ya bu it ne olacak? diyecek Kim geldi?.. Aşaâıdan bir ses: tim, sustum... Müzeyyen Hanım şeldi.. IğMerdivenden çıkarken içeriden neci. bir kadının yüksek sesle: Haaa! gelsin.. gelsin!. Aman Şu köşe yaz köşesi, şu köşe kış köşesi.. fu köşe yaz köşesi, su ondan da bıküaı vallahi! Öyle bir canımı yakıyor ki... Eşek arısı gibi sokuyor alimallah!. Nuri... Hadi bir nefes et de çok acımasm! Olur nurum! Bismillâhirrahmanirrahim.. Bir kere şu salâda okunmuş yemeniyi başına ört! Ver şunu! Vallahi abdestliyim. Bismillâhirfahmanirrahim... Kırk bin evliyalar, enbiyalar.. siz imdadıma yetişin!. u Ben bu hale bakarak yumurta çalkalamayı unutmuştım. K a n birdenbire: Hadi bakalım! Felek Bey! Çalkala, yoksa vallahi kesilir. Nasıl yan yazmaya benziyor mu? Ne duruyorsun? Hayır durmuyorum.. Durur muyum hiç! İşte bakınız.. Caf, caf vaf, caf, caf! Nasıl içi? Bu sıra içeri giren kadına: Bak Müzeyyen Hanım! Çırak tuttum.. Revani yaptırıyorum! diye beni gösterdi. Ben farkında değilim, kadın görünce; Aaa! Beyefendi siz misiniz? dedi. Bakt:m ki ne göreyim. Biziın evin iğnecisi. Fena halde bozuldum. Evet, yaa! Şey şediyorum. Bizim şeyh efendi, şey etti de... Kadın katılıyor gülmekten... Halimin gülünclüğünü ben de farkettim ama ne çare bir kere yakalandık. Firdes Hanım içeri gitti. Şeyh Nurullah da beraber. Ben yalnız kaldım. Şu revaniyi bırakıp kaçayım dedim. Tam gideceğim sırada aklıma geldi. Müzeyyen Hanıma tenbih etmezsem eve geldiği zaman işi falso eder, diye kadını beklemeyi tercih ettim. Tam bu esnada içeriden... Aman Allah! Yapamıyacağım. Aman canım pek yandı. Hani ya! Sümsük herif, okunmuş yemeninin tesiri.. sana nefes et demedim mi? Yapamam.. ben bu iğneden vazgeçtim... Telâşla çeyh geldL Aman beyefendi ne olursa slzden olur. Şu hatunu tutar mı« sııuz? Aman şeyhim, benim işim var. Yumurta çalkalıyarum, birakamam. Bir dakika beyefendi! Çünkt t»«yefendi, doktor Ahmed Şükri Bey verdi. Bu iğneleri yapmazsall geceleri uyumuyor malumu âlini* biraz ainirli. Ne olur, pek rica e< derifli. Arkan Sa: 5, Sü. 2 de ~c
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle