27 Aralık 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
I I Şubat 1950 CfMHUKIYET BİR DAKtKA ; Atom casıısu ngilterede aslan Alman. ruhan komünist bir ilim adamı olan ' Klaus Fucks'un yabancı bir devlete, yani Rusya>a. atom aıaştırmalarına aid malumat sızdırmış olmak trihmetile tcvkif oiunması, gcrck İngilterede. gerek Amerikada geniş ve dcrin bir tecssur uyandırnuştır. Demek ki demokrasi cep hesi, elindcn geldiğini yaparak Sovj e t Rusyaya kar.şı silâh üstünlüğünü temin etmek istediği halde bütün çalışmalarınm ve biitün fedakârbklaruıın verimleri boşa gidiyor, karşı taraf, yani Rusja, bu verimleri kolaylıkla elde ediyor ve bu verimlerden faydalanarak mukabil tesebbüslerde bulunuyor, yani kazanılması istenilen neticeleri clde ediyor ve bu sayede demokrasi cephesinin gayretlerini baltalamak imkanını kazanıyor. Hâdisenin ifade ettiği mana bu mahiyctte olduğu için gerek İngilterede. gerek Amerikada çok derin alâka uyandırmış ve herkes bu casııstın muhakeme safhalannı. yakından ve içten takibe baslamıştır. Mesele tngiltere ve Amerika için her şeydcn önce bir iç emniyet meselesidir. Dcmek ki bu memleketler içlerinden emin degillerdir ve her mühim tedbirlerinde. her gizli teşebbüslerinde tam bir itminan ile hareket imkânından mahrumdurlar. Bu isc, her çahşmayı ve her çalışmanın scmeresini baltalayacak bir mahiyettedir. O halde her şeyden önce ahnması gercken tedbir, iç emniyeti sağlamlamak ve bu gibi tehlikeli sızıntılara yer vermiyecek kuvvetli bir teşküât viicude getirmektir. Daha geçenlerdc cle jçeçirilen ve b?slıbaşına mühim bir rezalct teşkil eden Kanada casusluklarının bıraktiğı lesir zail olmadan bu yeni hâdisenin vuku bulmasi ve onun hem İngilteredeki çalışmalara, hem Amerikadaki gayretlcre şamil olması. iç emniyet teşkilâtının gevşekliğine dair geniş bir şüphe uyan dırmış bulunmaktadır. Bu yüzden bu yeni casusun muhakemcsinden sonra, hcr şeyden once ahnacak tedbirin, iç emniyet teşkilâtını sıklaştırmak olacağı muhakkak sayılıyor. Hcftld Tribune bu bahse dair tahsis ettiği bir başyazıda bu hâdise dolayısile bu nevi hıyanetlere aid kanun maddclerinin değiştirilmesi ihtimalindcn bahsetmekte ve bu isin şimdiyc kadar ihmal olıınmasının doğru olmadığını açıklamaktndır. Halhuki buna mukahil, Sov>etlcr nezdinde bu gibi istihbaratla meşgul olanların encamı hakkuida hiç bir şey öğrenilememektedir. P Sovyctler .bu derece scrt davrandıkları ve kuş uçurmamağa ehemmiyet verdikleri halde buna mukabil İngiltere ve Amerikanın bu dunıımı ihmal ctmeleri. son derece mücssif hâdiselerin tevali etmcsine sebeb olmakta ve hâlâ gözlcr lâyıkile açılmamış bulunmaktadır. Bu yüzden Klaus Fucks hâdisesinin her tarafı uyandırması ve kesin bir azimle harekete sevketmcji beklenmektcdir. Işin azamî ciddiyeti gerekleştirdiği zerrc kadar şüphe götürmez. Omcr Rıza ÜOĞKL'L n Başbakanla Bayar arâsında mülâkat Baştarafı 1 inci sahifede Eğer bu rivayet doğru ise. âsayiş ve emniyet kaygüarile, muhtemel taşkınhkları ö'nleyici bazı noktalan bulunan 43 üncü madde, karşı partinin kuvvetle bel bağladığı bazı emellerini suya düşürmüş gibi görülmktedir.> Günaltay Bayar mülâkatına dair tafsilât Diğer taraftan Günaltay Bayar mülâ\atı etrafmda Ankaradan dünkü tarihle şu malumat verilmektedir: Büyük Millet Meclisinde secim kanunu muzakereîerinin en kritik bir safhaya girâiği sırada, diın hükumet şefile Demokrat parti lideri arâsında bir mülâkat vukubulmuştur. Bu mülâkat; 43 üncü maddeye kadar çok nikbin bir hava içinde cereyan eden müzakerelerin istikbali hakkındaki endişeyi nisbeten yatıştîrmıştır. Mezkur endişe, muhalefetin itirazlarına rağrr.en dün 43 ve 44 üncü maddelerin kabulunden sonra baslsmıştır. Evvelce co bildirildiği gibi Demokrat ır.illetvekilleri bu maddelerin kabulü üzerine birer ikişer Meclis müzakere salonunu terketmişler, fakat bilâhare müzakerelere yeniden katılmıslardır. Bu katılmacan evvel Celâl Bayar, Başbakan Şemsedcin Günaltayla görüsmüştür. Bayar, konuşma sırasında Günaltaya yüksek seçim kurulu hakkındaki görüşünü sormvMur. Günaltav fia eski görüşlerinin deği=mediğini, kendi verdikleri tasarıdaki hususları müdafaa edece'.ılerini söylemiştir. Dişer taraftan Ankarada dolaşan şayialara göre, Günaltay Bayar mülâkatında seçim tarihinin erkene almacaaı yolunda çıkan haberler de bahis mevzuu olmuş ve Bayar bu husustaki görüşünü bildirmistir. Meclisten Basfaraft 1 inci sahifede rinci müzakeresi tamamlandı. Bu neticede hükumetin gösterdiği iyi niyet kadar maharet .ve kiyasetini de hesaba katmak icab eder. Günaltay hükumeti, seçim emniyeti gibi, her bakımdsn nezaket arzeden bir mevzuda bilhassa seçimler arifesinde, muhalefet kadar, hattâ muhalefetten önce iktidarı tatmin etmek mevkiinde idi. Bugünkü oturumun enteresan taraflarından biri de, bazı milletvekillerinin, memleket hakkındaki görüşlerini açığa vurmuş olmalarıdır. Maraş milletveküi Emin Soysalın köylünün cehaleti ve münevverlerin durumu hakkında anlattıkları da bu arada ibret vericidir. Soysal Şükrü Saracoğluyu Cumhur Başkanı zanneden ve milletvekillerinin kendisile Necmeddin Sadaktan ibaret olduğunu söyleyen köylülerle hasbıhallerinden bahsetti. Böylelikle dolaştığı havalide, o dairenin milletvekillerinin bile tammadığm anlatarak, muhalefete hak verdirmekle kalmadı: «Koylü efendimiz» vecizesinden itibaren, bu mevzuda söylenenlerin tersini üeri sürdü. Bu köylülerin, her halde kendisile lâtife ettiklerine kanaat getirmiş olacaklar ki, Emin Soysalm acıkh sözleri C. H. Partili sıralarda hiç bir aksülâmel uyandırmamıştı. Secimler hakkında itirazda bulunacaklardaıı depozito almmasmı teklif edenler arâsında, Ekrem Oranın, fıkaranın esasen falan veya filânm intihabı ile ilgili bulunmadığım itirazm bir zengin işi olduğunu, ileri sürmesi de hayli merak uyandırdı. Bu depozito meselesi, Mecliste bir arttırma ve eksiltmeye yol açtl. 500 den 5000 e kadar yükseldi. Her itirazmı 5000 lira teminat akçesine bağhyan Necmeddin Sahir Sılanın kanaatine bir gün bütün Türkiye halkınm iştirak etmesi temenniye şayandır. 1000 lirayı azımsıyan Sılan âdeta. böyle ehemmiyetsiz bir paranın kolaylıkla bulunacağı fikrinde idi. Nihad Erirryn çok güzel konuşmasından sonra önergeler birer birer geri alındı. Fakat Ekrem Oran inad etti. Ve oya koymadan önce »500 ü 25 liraya indiriyorum» diye bağırdı ise de bu eksiltmede de talib zuhur etmediğinden itiraz hakkının bedava olması temin edildi. Mekki Said # Mal meydanda Son resmî konuşmalardan şunu anhyoruz: Ticaret Baknnı, ihracatimız yolundadır, diyor. Gümriikler Bakanı da, ithalattmızın fevkalâde olduğıı jikrhıde. Maliye Bakanı ise diyor ki: Para vaziyetımiz mük'emmeldir. ... ve büti'tn salâhiyet sahibi zevat böylece idarei kelârn edip duruyorlar. Peki amnıa şu ortada çekilen sıkıntı, acaba halkın sadece bir hiisnü kuruntusu mudur? D. N. 22 sanayi müessesesi iflâs tehlikesinde! Bastarah 1 inci tahifede Ekonomi ve Ticaret Bakanmın ifadesine göre, yüzde elli serbest ticaret rejimi dahilinde Türkiyeye bir senede yapılacak serbest ithalâtın normal tutarı 156 milyon lira olarak hesablanmış, fakat bu miktann 200 milyon lirayı aşacağı da takdir edilmiştir. Yüzde 75 nisbetindeki serbest ithalât sayesinde ise memlekete bir yıl içinde takriben 300 mılvon liradan fazla emtianm serbestçe girebileceği hesablanmaktadır. Bu miktar. geçmiş senelerin en fazla ithalâtının yapılmış olduğu 1949 yılı umumî ithalât tutarınm yüzde 37 sini teşkil etmektedir. Buğday gibi her zaman iç piyasadan tedarik edebildiğimiz maddeleri bile dışarıdan getirmek zorunda kaldığımız duşunülürse 1949 yılında yapılan ithalâtın normal olmadığı anlaşılır. Bu itibarla 30 milyon lirayı aşan bir ithalât tutarı, bizim yıîhk ortalama ithalâtımızın yarısını aşmaktadır. İşte sanayicıler bu yüzden endişelenmişler ve serbest ıthal listesine girecek maddeler arasına yakın bir zamanda. kendi mamullerınin de katılabıleceğini düşünerek vazıyetlerinden korkmağa başlamışlardır. Umumi vazıyeti gözden geçiren tanınmış bir sanayici, yak n günlerin muhtemel hâdiselerine işaretle sanayicilere şu ihtarda bulunmuştur: « Avrupada ticaret'n tamamile serbest hale get.rileceği gün uzak değildir. 1951 yılında ithalâtın y«zde 100 serbestiye kavuşması muhtemeldir. Hükumet, Avrupa Ekonomik İşbirliğinin makul teklifleri karşısında fazla mukavemet edemıyecek ve (yüzde yüz) serbest ticareti kabul edecektir. Necmedd:n Sadakın da dün belirttiği gibi hükümet şimdiden buna mütemayildir. Serbest ticaretin bahşedeceği serbest rekabetin bir neticesi olarak p.yasamıza dışarıdan ucuz emtia gelecekhr. Bunlar arasında bizim istihsal ettiğımiz mamuller de bulunabilir. Aynı rekabete bizim de katılmakl'ğır~ z lâzımdır. Aksi 'takdırde bu rekabet karşısında erır gider»z. Arada bir sene gibi uzun b:r zaman var. Masraflarımızı k'sıp maliyeti ucuza elde etmek imkânlannı bulmah ve bunu b:r an evvel tatbik etmeliyiz. Yaînız ucuz mamulün •> bir mâna ıî ' de etmiyeceğini takdir etmek lâzımdır. Avrupadan gelecek da ha zarif ve sağlam emtianın aynısı da burada yapılmalıdır. Hükumet, koruyucu kanunlarıle ilelebed bızleri koruyacak değildir. Serbest ithalâtın doğuracağı zorlukları gimdıden hesab edıp tedbırlerini almahyız.ı» Çok taraflı tediye anlaşmalarıle bırlıkte yürüyecek olan serbest ticaret rejımı Avrupanın 19 memleketi içinden, arzu edilenden arzu edıldıği kadar emtia ıjhalıni mümkün kılmaktadır. Borçlanmak suretıle yapılan bu ithalâttan hasıl olan borc, gene bu 19 memleketten bırıne tamamile transfer edilebilmektedir. Böylece iyi bir tanzım ve tertıb sayesinde ithalât tacırler. de me selâ nsterlin», i'Belçıka frangı», «İsviçre frangı» tahsısi beklemekten kurtulacaklardır. Dığer taraftan yerli sanayide krız devam etmektedir. İstıhsallerıni oldukça kısan fabrıkalar, satışsızhk karşısında daha kö t ü duruma düşmektedırler. Hükumetin dışarıdan gelen mamuller. tercih etmesi de yerlı sanayıe cıddî darbeler ındırmektedir. Son bir kaç ay içinde yeniden 22 fırma âciz duruma düşmüştür. Ancak alacaklıların anlay:ş göstermtleri karşısında bu fırmalar henüz ıflâslarını taleb etmemişlerdır. Hiisameddin POLAT İsfanbu! Radyosu nce. bir milyon 200 bin liraya çıkacağı söylendigi halde senelerce devam eden insaattan sonra şehritı en güzel arsasına 45 milyon sarfedüerek yapılmış ve verici cihazları denizaşırı bir yerde tesis edilmiş olan İstanbul Radyosunun «aklamak istemiyoruz bizi hayal sukutuna uğrattığını soylememek halkın ve umumi efkârın tazjikına karşı artık mümkün olamıyor. Her gün bizim sahsî kanaatlcrimizi de takviye eder mealde aldığımız mek tublar bizi bu vadide ciddî konuşmaya mecbur etmiştir. İstanbul Radyosu acılmadan evvel, bu kuv\'etli ve pahalı istasyonun bilhassa İstanbulun bu husustaki zenginliklerinden istifade ederek Türk müziği babında çok zengin ve seçkin bir programı olacağı vadedilmişti. Hattâ bu va'din tahakkuku için sarfedilen emeklere tesadüfen biz de şahid olmuştuk. Daha «tecrübe yayınlan» devrinde başlamış olan bu mesai, tecrübe devri bitrikten sonra hiç bir netice vermedi ve alaturka demekten utandığımız bizim musiki tamamen basıboş ve tesadüflere bağlı ve gayrikâfi şekilde yajinlandı ve yayınlanıyor. Buna mukabil. devlet merkezinin daha ziyade sözlü neşriyata ehemmiyet vereceğl söylenmis olan Ankara radyosu ise gerek program. gerek icra bakımmdan ?ayanı dikkat bir tekâmül arzediyor. Neresinden başlayalmı • Ev\elâ İstanbul Radyosunun her türlü neşriyatında bir istikrar ve istikamet belirmiş değildir. Tamamen hercaî bir arzu ile yanâr döner kumaşlar gibi değişiyor, değişir gibi oluyor. Spikerlerin dil ve konuşma edalarını hâlâ difzeltememiş obnalarınl onlara aid bir kusur saymıyorum. İdarenin spiker seçişinin bir isabetsizliği olarak förüyorum. Söz neşriyaüntn günü giinüne sürprizlerle dolu oluşu da ayn hir dava, radyoda konuşmak bir hünerdir. Esasen konuşmak da şarkl okumak gibi bir hünerdir. Her önüne gelen şarkı okuyamadıği gibi. herkes de konuşamaz. Mutlaka konuşması lâzım gelenleri bile antrene ederler. İngiliz Krahnın yılbası nutuklarını kimbilir haşmctmaaha kaç defa tekrarlatıyor ve plâğa çelsiyorlar. Biz ise her önüne geleni mikrofon başına getiriyoruz. Böyle olmaz, Bu lâubaliliktir. Karavana yemeği gibi herkes önüne sürülen bu konuşmaları dinlemez ve dinlemiyor. Spor neşriyah ise artık bir mizah mevzuu olacak şrkil aldı. Onun hakkında ayrıca bir yazı yazmak ta<a\vıırundayım. istanbul Radyosunun mua>yen bir programı, bu programın mıuvyen artışları olmadığı gibi bu prn^ramı ihtiyaca göre tanzim. icral"rı kontrol edecek elemanları da yok.. Yahud var.. da bu işe kâfi gclmiyor. Bu sözlerim hilhassa alaturka musiki içindir. Şu giinlerde büyük bir mebnıliyet arzeden plâk nesriyatında olsun seçilen eserler ve artistler biraz daha itinaya nail olsjlar... Yani hulâsa edeşim: 1 tstanbul Radyosunun bir mi'takar programı olsa; 2 Bu programın tam ciddiyctle tatbikı mümkün olsa; 3 Söz neşriyah ciddi bir kontrola titiz bir murakabeye tâbi tutuha; 4 Alaturka musikiye kâli zaman verilebilse; 5 Alaturka musikinin başında (Batı müziğindeki gibi) salâhiyctli bir mütehassıs bulunsa; 6 Alaturka parçaları ve bunInn icra edenler çok ciddî bir selekijona tâbi olsa... Bu istasyondan halk memnun ol a c k . Ama şimdiki hali adeta bir tuluat kumrnnvası man?arası arzetmektedir. Bu radyonun pek «ev d ; ;inı mü' 1 ' mna bu hususlan Hirrrr'lerimle arzetmeyi vazife bildim. B. FELEK Seyyar satıcıyı öldiircn kahveıcinin muhakemesi Eundan dort ay e ^ e l Vefada bir cmsye> ışlenmıç 7?ynel sdmda bır kahvecı Mahmııi ı«:mırdç bır sey>=>r satıcıyı tabanca ile vurarsk oldurmüçtu. Dun 2 ncı Agır Cszsda bu cınayet 03vasının muhakemesme bişlanmiftir. Sorgruya çekılsn fcatıl. seÇyar sahcı Mahmudun. oğlu Kadri ile bırl.kt» kendisine hücum «tHklenn:. hattâ bır aralık kendisine tabanca İle ateş etmeğe kalkıştıklarını soylemış ve ncf . nı mudafa kasdıle Mahmudu oldurdu. ğunu ıfade etmıjtır Duruşmanın devamı. hâdıse sahidlerır.in cağırılıc dinlemn"l?rı ı:n bir başka gune bırakılmiftır. Gemil Said Barlasın gazetecilerle görüşmesi Devlet Bakanı Cemi! Said Barlas, dün Etibank İstanbul şubesinde gazetecilerle bir görüşme yapmıştır. Cemil Said Barlas Karadenize yaptığı sevahate temasla şunları söylemiştir: ' • Karadeniz bölgesinin mısır ihtiyacı tamamen temin olunmu?tur. Bu bölgede il ve kazaların deniz ve kara ile on beş gün irtibatı kesüdiği halde, herhangi bir yerde mısır olmadıSına dair en ufak bir müracaat vâki olmadı. Giresundan hareket ettiğim gün mısır fiatlan 26 kuruştan 25 kuruşa düştü. Ka, radenizin mısır ihtiyîcı önümüzdeki ayın on beşinden itibaren başlar. Fakat Ofis. şayanı takdir bir gayretle bu ihtiyacı temin ettiği için ellerinde mısır bulunduran tacirler, bunları piyasaya dökmüşlcrdir. Karadeniz ha'kı kısın şiddetli olması dolayısile hayvan yeminin azlığmdan şikâyette bulundu. Keyfiyeti Başbakana arzedeceğim.» Cemil Barlas, bundan sonra memlekette geçim ve sosyal refah mevzulanna temasla demiştir ki: Aiom casusu Dr. Fuchs'un dikkale sayan itirafları Baştarafı 1 inci $ah>1ede Kendisi, tam iki şahsiyetli bir adamdı. Fuchs. 1949 ekiminde. emniyet memurlarından Arnold'u ziyaret ederek, Almanyanın Sovyet işgal mıntakasında yaşayan babasına Leipzig Üniversitesinde bir kürsü teklif olunduğunu, bunun kendi durumunda bir değişiklik yapmamasını ümid ettiğini söylemiştir. Fuchs'un Ruslarla temasından haberdar o'.an İngiliz emniyet memurları, kendisini takib etmiş, fakat Fuchs, ihanetini daima gjzli tutmuş, ancak 26 ocak 1950 de hakikati itüaf etmiş, Sovyet Rusyaya geniş malumat verdiğini ve Rusyanın bu malumattan faydalanabileceğini açıkça söylemiştir. Fuchs, 1942 de İngiliz tabiiyetine girmiş ve atom üzerınde araştırmalara iştirak ettiği zaman kendısinden bir güvenlık vesıkası alınmış, İngiltereye tam sadakat yeminini ifa etmiştir. Fuchs, İngilterede atom işlerinde çalıştığı gibi Amerikadaki ikameti sırasında da atom bombasmın imâlile alâkalı fabrıkalan müteaddid defalar ziyaret etmiştir. Kendisi îngılteredeki Harwell atom takati lâboratuarında nazarî fizik şubesi şefi sıfatile atom takati hakkında İngilterede fjilinen son gelişmelere vakıf bulunuyordu. Resmî devlet sırlarını ifşa suçundan mahkum edilmesi takdirinde kendisine verilebilecek en ağır ceza on dört yıl ağır hapistir. İaşe Bakanlığına bağlı Harvvell fabrıkasını muhafaza eden emmyet memurlarından Arnold, bugün şahıdlık etmiş ve Fuchs'un Rusya için son derece mühim gizlı malumatı vermiş olduğunu söylemiştir. Londra Başyargıcı Sir Lawrence Dunne, duruşmanın 27 şubat günü başlıyan devrede yapılmasını kararlaştırmıştır. Doktor Fuchs mevkui olarak muhakeme edilecektir. Hükumet Harwell'de atom lâboratuarını muhafaza için en sıkı emniyet tedbirleri almıştır. Eisenhower'in beyanatı NewYork, 10 (a.a.) Mühendisler Birliğinde bir nutuk söyliyen General E.senhower şöyle demiştir: «Karşımızda dinsiz bir düşman olduktan sonra ben hidrojen bom basının dehşetini saklamak gerek tiğ.ne inananlara «iltihak edemem.» Amerikanın atom âlimlerinden Vannevar Bush, bugün şöyle dem.ştir: "Atom bombasına karşı savun ma yoktur. Bu bombanın veya hidrojen bombasının tesirinden kurtulmanın yegâne çaresi, onu taşıyan uçağın hedefine ulaşmasına mâni olmaktır. Uçak hedefe doğru yol alırken, bu bombaları uzak mesafeden patlatacak bir usul bilmiyorum..> Rusya, iktisadî piânlarsnı taîbikte zorluk çekiyor BaştaraH 1 tnci sahifede Başkanhğı, İshkov'un yerine Konstantin Rusakov'u tayin etmiştir. S yasî müşahidlerin beİTttiklerıne göre, son aylar zarfında tesbit edılen istihsal hududuna varamamak suçu ile itham edilip azledilen Bakanlarm sayısı artmıştır. Fakat alınan şiddetli tedbirlerin bilhassa «gıda maddeleri» iie ilgili branşlara dokunması geçen sene hazırlanan "üç senelik gıda maddelen toplama plânının» daha şimdiden muvaffakıyetsizlıkle sona ermeğe mahkum olduğunu göstermek tedir. Aynı müşahidler, Beş Senehk Kalkınma Plânı Bakanı ve Politbüro üyesi Voznesensky'nin azli ile başlıyan bu «Bakan tasfiyesi» nin çorap söküğü gibi gitmekte olduğunu ve bu hareketin de Rusyanın içinde bulunduğu feci iktisadi durumu gösterdiğini belırtmektedırler. 50 sene sonraki hayat NewYork 10 (Nafen) Gerald Wendt isminde Amerikalı bir âlim, 50 sene sonraki hayat hakkında şu izahatı vermıştir: «Elli sene sonra işlerimizin ve hattâ düşüncelerimizin çofu makmeler taraiından yapılacaktır. Haftada yalnız 24 saat çalışacağız ve senelik kazap"cımız takriben 4000 İngiliz lirası olacaktır. 85 ilâ 89 yaşına kadar normal olarak yaşıyabileceğiz. Hayatirmızın mühim bir kısmı istirahat, spor ve kültürle geçecekhr. Ahmed Şükrü Esmerin Amerikan radyosunda konuşması 9 , Bir deniz faciası Haştarafı 1 inci sahifede törü imnada yetişmiş. Yanmakta olan İnci motörünün kaptan ve tayfalannı kurtarmıştır. Inebolulu SaJih adındaki tayfa bülün aramalara rağmen bulunamamış, Remzi kaptan bir rnüddet sonra ölmüştür. İnci motörü yeni yapı'mıştır. İçındeki malların değeri 20 bin liradır. Bu dcniz faciası umumi bir tecssur uyandîrmıstır. Nevv'York 10 (a.a) Marshall yardımından favdalannan meroleketlerin turizm konferansına Türkiye adına iştirak eden BasınYayın ve Turizm Genel Müdürü Ahmed Şükrü Esmer. bugün American Broadcasting Company radyosundn on beş daHka sualli cevablı İmar ve Kalkınma Bankası bir müsahabe yapmış, Turkiyenin turizm imkânlannı izah etmiştir. temsilcilerinin basın Bu arada Türkiyede siyasî rejimin toplantısı çok partili demokrasi gelişmeleri İsviçre yolile şehrimize geldi'; ve iktisadi sahalarda atılan adımlerıni bildırdiğimiz Mılletlerara lar hakmda etrafh bilgiler versı İmar ve Kalkınma Bankısı miştir. temsilcilerınden Johnson ve 3000 kibrit çöpü ile Diamand dün Amerika Başkonyapılan keman solosluğunda bir basın toplantısı yapmışlardır. Toplantıda Bordcaux, 10 (a.a.) Bir İJohnson, sanayicUerimiz tarafın talyan duvarcısı olan Gotano dan kurulması istenen bankaya Saccoccia ile Portekizli dok aMılletlerarası İmar ve Kalkın melesi Ferraria Dacosta, boş ma Bankasının sağlıyacağı kredi zamanlarında vâkit geç;rmek iesaslarını tetkik ve tesbit işı üe çin çahşarak 3000 kibrit çöpile meşgul olmak üzere memleketı bir keman yapmışlardır. mıze geldiklerini söylemişlerdir. Bu keman çahndığı zaman olTemsilciler bu akşam Ankara dukça iyi ses verdıği görülmüşya hareket edeceklerdir. tür. PROF. NI.MBUSUN MACERALARI: « Tüccar, çiftçi ve serbest meslek erbabmın refahı 1938 e nisbetle 1 inci »ahifede artmıştır. Ekmek e s « tutulursa bu midiye caddesinde bir dükkânda refahın seviyesinin vükselmekte manifaturacıhk yapan Yontof adınolduğu görülür. Yalnız şeker ve da bir Musevi zabıtava müracaat ' yağı bu refah ölçüsünde ayn tut ederek şunlan sö>lemiştir: • 1 şubat günu akşamı eve gelmak icab eder. Refahm artmadığını iddia edenler bunu isbat etmeli diğim zaman 7 yıldanberi evli bulunduğumuz karım Bekinin. 6 yadirler.» şındaki yavrumuzu da bırakarak Devlet Bakanı. daha sonra Avru kaçtığını anladım. Aynı zamanda pa memlekstlerinin iktisadî vaziye 3000 lira değerindeıti mücevherletine temas etmiş ve bu memleket rini de yanına alan karımın bu lerd» de işsizliğin hâkim olduğunu, gaybubeti etrafında soruşturmalaBelçikanın, gemi inşa tezgâhlarını ra başladım ve Bekinin o gün Yeçalıştırmak için taliblere genış şilköyden hareket eden bir uçakla kredi açmak zorunda kaldığını, is BiPzilyaya firar ettiğini öğrendim. tihsal ettiği mamulleri satmak için O gece ve ertesi günü yaptıBatı Almanyanın Yugoslavyada İnğım soruşturmalar neticesınde giltere ile muazzam bir yarışa çıkkarımın halen Brezilyada bulutığını, bunu kazandığını söylemişnan İzmirlı Danyal adında bır tir. şahısla seviştiklerini ve bu aBarlas, dün akşamki ekspresle damın sözlerine kanarak ve uyarak yuvasını ve memleketini Ankaraya dönmüştür. terkettiğıni tesbit ettim.» Fındık du.umu Musevi manıfaturacı, bu meDevlet Bakanının verdıği malumata göre, 1949 yılı fındık mahsu yanda karısı Bekinın sahte palünün üçte ikisi ihrac olunmuş ve saport çıkartmak suretile kaçtıbu sayede memlekete 15.5 milyon ğını da iddia etmiştir. Bu şıkâyet ve müracaat üzerine hâdiliralık döviz girmiştir. seye zabıta elkoymuş, genc kadının iddia olunduğu gibi 1 şuİtalya, eski Kral Emma bat günü uçakla Brezilyaya haettiği anlaşılmıştır. Ancak muerin servetini alamıyor reketaşk macerasına kend sinı bir Londra, 10 (A.P.) İtalya, kaptırarak yavrusunu ve kocamüteveffa Kral III cü Viktor sını terkeden kadının usulü daiEmmanueFın İngilterede bulu resinde pasaport aldığı tesbit enan 4.200.000 dolar tutarındaki dilmiştir. Bu hâdiseden çok müservetini istırdat maksadile İn teessir ve muztar'b olan manigilterede açmış olduğu davayı faturacı Yontof. kendisine ihdnet eden karısı Bekin n Brezilkaybetmiştir. yadan iadesini istemekte ve ?1Bildirildiğine göre. îtalyan lerine kelepçe takılmasını taleb hükumeti aleyhine şimdi bir taz etmektedir. mınat davası açılacaktır. Dedikoduya sebeb olan bir hâdise Ticarî temaslar için maruf bir Amerikalı sanayici Türkiyeye geüyor RÇA (Radıo Çorporation of Amenca) firmasının idare heyeti üyesi ve dış ticaret idare müdürü Mr. Meade Brunet. Tür kiyedeki ticari durum hakkında yakından bir tetkıkat yar>mak üzere bugün İstanbula gelecektir. Turkiyenin iktisadi inkişafı ile alâkadar olan Mr. Brunet bz zat memleketin ticari durumu ve piyasa imkânlannı mütalea edecektir. Radyo sanayiinin muhtelif sahalarında çalışmış ve çok tanınmış bir şahsiyet olan Mr. Brunpt, RÇA firmasının bütün dış ticaret faaliyetlerini ve mezkur fırmanın Arjantın. Brez'lya. Ş'li, Çin, Meksıka. Kanada. Avustralya. Hındistan ve Büyük Britanyadaki RÇA'ya bağlı teşekküllerinin çalışmalarını tedvir etmektedir. RÇA, îstanbul radyo istasyonunun bütün teknik teçhizatını temin eden müessesedir. Mr. Brunet Vırginia'da doğmuş ve Schenetady Union Çollege'nın Mühendis kısmından mezun olmuştur. Kendisi. Radyo Mühendisleri Enstitüsünün, Amerikan Denız Mühendisleri Sosyetesinin ve Pohtık İhmler Akademjsinin üye&ı bnTunmaktadır. Zeytincilik kongresine iştirak ediyoruz Madrid 10 (a.a.) Zeytincilik konşresi genel kurulu 13 üncü yıllık toplantısı müzakereleri bugün fcaşlamıstır. Toplanhya Fransa, İtal ya, Türkiye, Portekiz ve Yunanistan iştirak etmektedir. «CUMHURİYET» in edebî romanı: l'azan: Concordia Merrel Ceviren: HAMDİ VAROĞLU nüp ofkeye kapılarak, kâh dokto Aman, rica ederim, Ronald! Beni bir kere, babanızın araş run. babasmm deliliğini ondan giztırmalanndan elde edilecek kân be lemeğe çalışmakla gösterdiği ı.vıliği nimsen)eğe çalışmakla itham etme hatırlayıp rikkat duyarak rahatsız bir gece geçirdi. diniz miydi? Birbirine zıd bu duygualrın kâh Ben böyle bir şeyi asla düşünbiri, kâh öteki zihnini kaphyordu. medim... Başkası zihnimi çeldi. Genc kadın kocasımn çiçkin bir Duan'm gözleri, çelik gibi pırüdahareket yeptığını itiraf ediyordu! mağa başlamıştı. Esas fikir belki sizin değildi, fakat öte yandan da. bu hareketi ona yaptıran sebeblerin asilliğini kaama onu benims'edimz. Size güceniktim. Babamın e bul etmek zorunda kahyordu. Aynı mevzııu kocasma kahvaltıda vinde bana cariye muamelesi ediyordunuz. Sizde bir takım kusurlar tekrar açmak kararını verdikten bulmak beni belki memnun bile et sonra uykuya daldığı zaman gün mişti. Bu telkinlere kulak verdiği doğuyordu. İskoçyadan döndükleri tarihtenberi, doktor işten öyle bume şimdi nadimim. Demek ki Belford, JacQueline'i o nalmış vaziyette idi ki, Jacqueline nun aleyhine çevirmeğe daha o za onu, beraber bulunduklan kahvaltıdan başka zaman gormek fırsatını man kalkışmıştı! ele geçiremiyordu . Doktor, bir tehdid edasile: z Belki günün birinde o züpf>e Ne yazık ki cok geç uyandı. YeBelford'la hesablaşmak fırsatını el mek salonuna indiği zaman doktsr de edarim. çoktan gitmisti. Doktor, böyle dedikten sonra, Jacqueline'in luna çok canı sık'lJacÇueline'i gamlı düsüncelerilp bas dı. Zili çaldı. Kcnişi «eldi. Genc Vabasa bırakıp odadan çıktı. dın ona, doktorun hâlâ muavenehaBiraz sonra genc kadın da yatma ne'irde olup olma J '':ını sordu. ğa çıktı, fakat Uyuyamadı. Kâh. safDuan sok?s* çıkal; ayrım saatten dilce kurbanı olduğu desiseyi düsü ] fazla oluyordu. Demek ki yalnız başına kahvaltı edecekti. Dirseklerini masaya dayamış. çenesini avuçları içine almış, gözleri, karşLsındaki boş sandalyeye dalmış, düşünüyordu. Tortop edilip tabağın yanına bırakılmış peçete ile koca bir yığm mek tub, doktorun biraz evveline kadar orada bulunduğunu gösteriyordu. Kahvaltmın sonunda. Konişi, mektubları alıp efendisınin masas:nm üstüne bırakmak için yemek salonuna girdi. Doktor o gün tekrar gözükmedi. Zaman Jac<îueline'e çok uzun gözüktü. Kocasımn avdetini hiç bir LRman bu kadar sabırsızlıkla beklemiş değildi. Aksam geç vakit, birinci katta Konişi ile karşılaşh. Hizmetkârın elinde havlular vardı, kolunda da bir burnuz a5ih idi. Doktor geldi mi? diye sordu. Konişi, bir işaretle «hayır» demek istedi. sonra cevab verdi; Saym efendimin banyosunu hazırlıyorum; çünkü çocukların ç'ünü oldu muydu. eve hep çok yorgun gelir . Jacaueline hayretle sordu: Çocukların günü mü? Evet, çocuk hastanesinde... Saym bayan, oraya hiç gitmediler mi? Jacqueline, sadece. hastaneye hiç citmerrekle kalmamıştı. doktorun bir çocuk hastanosi idare ettiğinin faıl;mHa bile değildi. Doktorun uşağı, bu hususta, kansuıdan daha fazla şey biliyordu. Konişi devam ediyordu: Sayın efendimin hastanesinde çok çocuk var. Sonra, parmağını alnına götürdü, ilâve etti: Hepîüıin de aklından zoru var. JacQueline, Konişi den ziyade ken di dü c üncelerine cevab vererek; Bir akıl hastalıkları kliniği, dedi. Çok acıkh şey!. Kücük oğlan çocukların da, küçük kız çocukların da tahtaları eksik. Ama. sayın efendim onlan görmeğe gittiği zaman ne kadar seviniyorlar! Oraya doktorla beraber gittiniz mi hiç, Konişi? Evet. çok gittim. Sayın efendim diyor ki. güldüğüm zaman ağzım koskocaman açıldığı için çocu:<lar bana bak;p gülüyorlarmış... Çocuklara çok iyi gelir bu, diyor. Kendisinin gülecek vakti yok, ama başkalarmın gülmesini 'istiyor. Jacqueline daha fazla dinlemeğe tahammül edemedi. Akşam yemeğine hazırlanmak için kendi bölüğüne çıktl. O aıkşam, tuvaletine fcilhassa itina etti, salona indi. Birdenbire, doktorun, birinci kattan gelen sesini işitti; sonra ayak sesleri merdivenden duyuldu. Kendisi. sahanlığın öbür ucundaki odasında iken o gelmiş olsa gerekti. Genc kadın, göz açıp kapayıncıya kadar aya«a kalktı. Heyecanla koca sının yolunu beklemeğe koyuldu. Fakat, ayak se^leri hafiflemişti. Duan, salonun kapısı önünden. durmadan geçmişti. O sırada, Jacqueline otomobil motörünün gürültüsünü duydu. Hole çıktı, methalden geçti, merdivenin demir üarmakhğından eğildi: Ronald! diye seslendi. Sesi karanlıklarda kayboldu. Ağır ağır salona döndü. Duan acaba nereye gitmisti? Meslekî vazifesinin icabı olarak mı bir yere gitmisti. yoksa onu dışarjya çeken, eğlenceye düşkünlüğü mü idi? Kalbi çathyacak gibi çarpmağa başladı. Frida Beaumont un hayali gözünün önünde canlandı. Aradan üç gün gectiöi halde. >Tacqueline doktorun adını bile işitmedi. Evli idiler .aynı dam altında yaşıyorlardı: halbuki o, kocasımn j ü zünü üç gündür görmüyordu! Bu üç gün, ona haftalar. aylar gibi, bir ebediyet gibi gelmişti. Üçüncü günün akşamı, doktor geç vakit eve geldi, salona girdi. Jacqueline'i orada görünce şaşırdı. Genc kadının elinde bir kitab vardı, fakat daha bir sahifesini bile çevirmemişti. Hızla ayağa kalktı, bir hayret nidası koparmaktan kendini s rnadı. Doktorun yüzü sapsarı idi, yo/gunluk alâmetleri taşıyordu. Karısına, ancak bir marhaba diyebildi, sonra kendini sedire bıraktı. gözlerini yumdu. Biraz sonra tekcar açtı, sordu: Niçin hâlâ yatmadınız? JacQueline. kitabım hâlâ elinde tutuyordu; fakst bu bahaneyi i.ne sürmek istemedi. Ona hakikati söylemeği tercih etti. Kitabı bir koltuğun ü=tüne fırlattı: Sizi bekliyordum, diye ;evab verdi. Duan cevab vermedi. Genc kadın, halsiz halsiz: Sizi üç gündür görmemiştim. Ronald. diye ilâve etti. Demek ki bunun farkına vardınız, öyle mi? Jacqueline ağır ağır konuştu: Garib bir boşluk hissettiır. dedi. O sırada Konişi elinde bir tepsi ile içeri girdi. Tepside sıcak sütle bir miktar bisküvi vardı. Tepsiyi, doktorun yanında duran küçük bir masanın üstüne bıraktı. Gidip yatabilirsiniz. Konişi. Adam. yerlere kadar eğilerek selâm verdi, çıktı. Duan iki fincan süt içti. boyluboyunca sedire uzandı, gene gözlerini kapadı. Jacqueline bir şeyler söylemek istiyordu. Ona söyliyecek ne çok özleri. so racak ne çok sualleri vard:! Fakat kocasımn yüzündeki gayritabH solEurluğu görünce bu arzusunu yen ' di. Nezahet Soydaner | ile \ Mahmud Sucuoğlu Nikâhlandılar. Beyoğîu 10 2 950 İnönü bulvannda yapılacak po^tane Posta ve Telgraf Idaresi Beledıyeye muracaatle. Inonu bulvarıMa buyuk bır postane in;ası için arsa îîtemıştır. ÖLÜM Şadıve Dermanın ej; Yuksek Mühendıs Haluk Derman '"e Gar.?v Dermanın babaları. Ezel Dsrmanm kavınbaba^ı. Hevbelıada Sari*' ryomu Ba;hekımı Dr, Tevfık Ismaıl GokjeniT enijtesi. Cerrahoaşa hs:tnesı Be"lıys mutehassiFİıiından emfkıı SIZIN SÖKAK OPERETİNİN inci temsüi bugün ve bu akşam. yarın ve yarın aksam binlerce sayın halkın alkışları arâsında devam edecektir. MAKSİM : MTJAMMER İ B KARACA OPERETI M 50 kuruşluk posta pulu yollayınız 85 Dr. İHSAN ARİF DERMAN 102'950 cuma sabahı Hakkm ranmetıne inükal etmiş'ır. Cenazesı 11,'2950 cijmartesı gunu oğle naiıazır.ı rrmteakıb Be>a/ıd camundtn kaldırılaraic Edırnekapı Şehıdhğındekı ebedi istirahatgahına tevdı edilecektir. AHah rahmet eylıye. * * * Sadrı esbak K4mıl Pajs mahdumu Mıflet Partısı Baskanı Hıkmet Bayurun amca5i, Na:rr.e Ercıyej, Zahide Ber. ker, Selma Bayur. Neriman Uzcanın babaları ve Muazzam Bayurun eşi, FaUh Dairesi Zabıtaı Belediye MufeL tisliğınden emekli Isfediğiniz Kitabı gönderivoruz. Ticaret Dünyası Mecmuası P. K. 324 îstanbul FAHREDDİN NİHAD BAYUt vefat etmıstır Cenazesı 11 şııbat cu« martesı gunu Ortakoy Dereboyu Mej» rubat sokak 23 numarah hanesınden ka'dırılarak Edirnekapı ŞthidUJine defnedılecektir. Mevlî rahmet eylesin. (Arkası var) *
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle