28 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
18 Aralık 1930 CUMHURIYET Olu ka r I Kahraman tuşayır.uza nıensub bir nakli\ı» kolu yenme yolunda edilen terakkiler yaş yaşaması gerekmektefJir. Cemiyet hayatının insanm omrimu kısalttığmı iddia etmek abestir. Çünkü kableltarıh insanlarla vahşilerin medenî insanlardan çok az yaşadığı ispat edilmiş bir keyfiyettir. O halde ınsan neden diğer memeli hayvanlara nısbetle az yaşıyor? Bunun sebebi belki bir gün bulunacak. Şimdılik ihtiyarlığj durdurmak ve hayatı uzatmak için bir takım usul ve gıdalar keşıf ve tecrübe edılmıştır. Anlann beyi öldüğü zaman bu hayvanlar adi bir sürfeyi hususî bir gıda ile beslemeğe başlarlar. Tabıî şekilde beslendiği takdirde hayatı bir yaz mevsimi sürebilecek bir an verecek olan bu sürfeden çıkan bey an beş sene yaşar ve binlerce yumurta yapar. Asi'imızuı çok j aşıyanlarından meşhur Zaro Ağanın Amerikada çekilmiş bir resım Amerikalıdan 500 ü kalbden, 250 kat hayat ortalama 68 yaşına ka on sene uzatır. sı kanserden gıtmektedır. dar devam edıyor. Diğer hastaEsasen bunun içindir ki AmeEkseriyet Amrekida neden bu lıklardan ölüm nisbeti düştükçe rikada bulunan 174 sigorta kumkadar kalbden ölündüğünü anla kalb afetleri çoğalıyor. panyası bu yoldaki tahsisatlannı mıyor. Bunu iklime, toprağa, fazKalb hastahğı ileri medeniyete kalb hastalıklan üzerinde araşla mesaiye, dıdinmeye, süratle sey mahsus bir nevi lüks ölüm sebe brmalara hasretmişlerdir. Bu çareden asansdrlere, kokteyl bollu bıdır. Ortalama 27 yaşında öbür hşmalar bir netice verdiği takdirğuna ve sutün fazla miktarda dünyaya goç eden zavallı Hınd de «yüzlükler» in adedi 80 likleiçilmesine hamledenler çoktur. Bu liler kalblerini eksitmeye vakit rin sayısı kadar fazlalaşacaktır. düşüncenin saçma olduğunu söy bulamıyorlar. Kolera, açhk ve seBunun içın de şu veya bu haslemeğe hacet yok. 1910 senesınde falet onlara kâfi geliyor. Tıbda, tahkla, hattâ kalb rahatsızlıklarile Amerikanm iklimi ayru idi ve bu ilerlemenin bir delili de kalb has mucadele kâfi değil. Meseleyi hememlekette hayat belki de daha tahklarından ileri gelen ölümdür. yeti mecmuasile ele almak gerekhummah geçiyordu. O zaman da Hafif bir gecikme ile Amerikanm tir. Bütün hastalıklarm fevkinde verem ve zaturrie kalb hastahk vaziyetinı takib eden Avrupa bir hastalık var ki onun ismi ihlan kadar kurban verdiriyordu. milletleri için de durum yakında tiyarhktır. Şimdıye kadar bununŞimdi kalb hastalıklan çoğaldı. aynı olacak. la mucadele eden görülmemiştir. Çünkü diğer hastalıklar ve bılInsan hayatını uzatmanın en Bütün doktorlar ihtiyarlan tedavi hassa intanlar azaldı. Insanlann hir veya diğer şekilde ölmeleri müessir çaresi ölüm sebeblerini etier; onlarla meşgul olurlar. Hallâzımdır. Tifo, verem veya dizan bertaraf etmektir. Amerikada bu buki ihtiyarlık hastabğı üzerinde teriden ölmezlerse kalbden veya bahıste öyle bir vazıyet hasıl ol araştırmalar yapan yok! * * * kanserden öluıler. Yalnız arada muştur ki bir çok hastalıklarla Çoktandır âlimlerin hayretini bir fark vardır: Kalb hastalıklan mucadele artık randıman vermiyor. Bu memlekette veremin ta mucıb olan insana hâs bu* gayriınsanı çok daha geç öldürür. mamile bertaraf edıldıği farzedıl tabıilik var: At, kopek gıbi tekâBunun ispatı Kolay: 1910 sene se senede 40,000 kişi hayatta ka mül etmiş memeli hayvanlann sinde kalbden ölen Amerikalıların lır. Fakat yaşama vasatisi sadece yaşama haddi büyüme ve gelişme nısbeti beşte bir*İken yaşama va 3 ay uzatılmış olur. Halbuki kaib müddetlennin 67 mislidir. Büsatisi 52 sene idi. Şimdi Amerıka hastslıklarına karşı e'^e edilerek yümesi yirmi seneden fazla süren lılann yarısı kalbden gidıyor. Fa en küçük zafer bu ortalamayı beş insanın bu hesaba göre 120160 NewJersey'ü doktor Th. G*rdner mnların bu mucızesini bajka hayvanlara tatbik ederek harikulâde neticeler almaktedır. Aynı gıda ile besledigi btr takım haşarenin hayatı yüzde 16,5 uzayor. Gardner daha da ileri giderek anlann hanrladığı tabiî gıda yerine içinde bilhassa asid pantotetik bulunan bir bulamaç vucude getnmi? ve böylelikle aynı haşarenin hayatını yüzde 27,8 uzatmağa muvaffak olmuştur. Matebolismalan insanınkme çok yaklaşan fareler üzerinde yapılan tecrübeler bu hayvanlann hayatını yüzde kırk ilâ elli uzatmışfar. Gardner bu vadideki çalışmalann on sene kadar süreceğini ve üç yüz bin dolara mal olacağını tahmin etmektedir: Gardner "m maksadı insan hayatını bir mish uzatmakür. Bu ümid tamamıle tahakkuk etmese bile önümüzdeki seneler zarfında hayatı bir hayli uzatmanın mümkün olacağı anlaşılmaktadır. Son asır zarfında insan hayatı esasen bir mıslı uzatılmıştır. On sene veya yirmı sene zarfında bu hayata beş on yıl daha eklemek neden mümkün olmasm? Match'tan Önümüzdeki seneler zarfında hayatı bir hayli uzatmanın mümkün olacağı anlaşılıyor İhtibaslar ) «TÜRKKALESi» Kore'deki savaşlarda Birliğimizin gösterdiği kahramanlığı öven La libre Belgique gazetesinin dikkate şayan bir yazısı Türkiye Koreye mühim bir askerî birlık gonderen ılk memleketler arasındadır: Bırlikte 4500 muharıb var. Yardımcı servislerle 6000 kişiyi bulan tugay General Tahsın yazıcı gibi tecrübeden geçmiş bir kcmutanm emrindedir. Türkler bu hareketi yapmakla Birleşik Amerika üzerine açık bir çek çekmışlerdir. Muşterek güvenlik namına Kore seferme tereddüdsüz iştirak eden Türkler buna mukabil zamanı geldığinde Birleşik Amerıkanın vardımma güvendikle' mi açıktan açığa anlatmıslardır. Atlantık devletlerının Türkiyeye oHuğu gıbı Yunanıstana da kac'î bir temınat vermekte kararsız davranciıkları gozonunde tutulursa Turklerın bu hareketi bir kat daha manidar gorunur. General Bralley e, belki de yanlış anlaşılan fakat Ankarada nahoş akisler uyandıran bazı be nat atfedıldıSı hatırlardadır. Guya J Î neral, Türk hududlarında patlak verecek bir çatışmanın Washınçton'da «mahalı: bir hâdise» gıbi telikki edıleceğini söylemiş. Hakikatte Sovyetler Kafkasya veya Trakya hududundan yahud Çanakkale veya Karedeniz sahillerinden hücum ettikleri takdirde tehdid Akdeniz için de son derece vahim bir mahiyet alacağından, Birleşik Amerika ve İngiltere ister istemez müdahale etmek mecburıyetinde kalacaklardır. Son zamanlarda İngiltere ve Birleşik Amerika, Türkiyeye Yakınşarkın müdafaasını teşkilâtlandtrmak uzere teşebbüsü ele almasını ve İran, Efganistan, Arab Birliği ve Pakistanla bir dereceye kadar eski Sadâbâd Paktının ihyası manasına gelecek bir bölge ittifakı hazırlamasım tavsiye etmişlerdi. Türkiye hükumeti buna cevaben şimdiki sartII Çoğumuz geçen yüzyıllann asırdıde ihtiyarlarla dolu olduğunu sanırız; fakat bu inancın hiç de yerinde olmadığı muhakkaktır. 1900 senesinden evvel 800,000 uzun ömürlünün hayatını tetkik eden meşhur îngiliz istatistıkçisi T.E. Young bunlar arasında sadece 22 kışınin yuz yaşından fazJa % aşadığ.nı tevsik edebilmiştir. Bugun ise tarıhin her hangi bir devrınden fazla miktarda asirdideye maiik bulunduğumuz soz goturmez bir hakikattır. Birleşik Ame ikada 13G4 harbinden kalma bir kr.ç düzme «yüzlük» mevcuddur Buıların en kuçüğü 102 jpşındadır. Lincoln'u bir kaç kere görmuş olan Chicago'lu bir aktar geçen mart ayında tam 110 yaşınj da ölmüştür. Yüzlükîerin adedi süratle artıyor. Fılhakıka sigorta şirketlerinin istatistıkleri 100 000 kişiden 65 inın yuz yaşnıa kadar yaşadığını ve 14 kişinin 104 yaşmı tuttuğunu sarahaten gÖEtermektedir. Asıl terakki vasatî insan yaşında kaydedilmektedir. Olume karşı gıriştiği yarışta bc;eriyet daha az kurban veriyor. Fakat eskıden oldrğu gıbı gene bir hadde vannca duraklıyor. Acaba bu hal tabiatin değişmez bir kanunu mudur? Bir çok kimselerin kanaati hilâfına insanlar hıç bir zaman sebebsız ölmez. Onun için ölüm sebeblerinin bilinmesi mühımdir. Düşmanın nereden hücuma geçtığı malum olmalı ki o tarafı tak viye etmek mümkün olsun. Amerikada, ölümün altı mühim sebebı şdyle sırlanmaktadır. 1 Kalb ve kan cereyanı rahıtsızlıklan. 2 Kanser. 3 Kazalar, 4 Bobrek rahatsızhklan. 5 Verem. 6 Zaturrie. Fakat ılk sebebın ehemmiyeti diğer beşıninkine muadildır ve ilk iki sebeb birleşince geri kalan dört sebebden üç misli mühim bir rakam meydana getirmektedır. 1000 lar altırıda böyle bir ittıfakın faydadan zıyade mahzurları olacağını, hayalî bir kuvvet manzarasma karşıhk ameiî bskımdan kendisine askerî sahada ivazsız bir takım mcsuliyetler vükleyecoğini haklı olarak beüıtmişti. On bir senedir daimî bir seferberlık hahnde hulunan Turkıye içın kendıni mü'Hfea etmek dahi oldukça muşkülât arzetmekte ıkcn onu Iran ve Efganistan gibi en ufak yardımda dahı bulunamıyacak memleketleri dest^klemek mecburıj etmde bırakmak munasebetsız ve çocukça bir hareket olurdu, #*# Doğrusunu söylerr.ek lâzım gelirse Turk kalesı esastır ve gerek Bırleşık Amenka, gerekse İngütere içın onu ıhrnal etraek delılık olur. Bu kale duşerse butun doğu Akdeniz havzası Srvjetlerin tecuvıizune aclni'ş olur. Türkı\enın haklı olarak iııehği otomatık tcmınatı vermekte Bırlefik Amerıkanın gosterd.ğı ıste''.sizlık geçen mayıs aymda İrıgiltcıe. Fıansa ve Amerika tarafından yapılan beyanrtın kıymetını maalcsef zayıflatmış bulunuyor. Bu btyanutla üç devlet Yakınşarkın güvenlık ve istikranna matuf teminata iştirak ettıklerirıi bildiriyorlardı. Türk ler şimdi bunlan «boş lâf» olarak tavsıi ediyorlar. Bereket İngilizler, Amerikanın verdiği red cevabının sırf şekle inhisar ettiğini ve Türkiyeye karşı herhangi bir tehdıdin müttefikleri derhal ve kendılığınden harekete getireceğini söylediler ve bu suretle Türkıyenın haklı olarak duyduğu infıal ve endişeyi bertaraf edebildiler. * * * şamıyan yahud İn<»iltereye karşı haşin d3vr.ınan Arab mem' r 'cetlermi, Yunanistanı ve İram sınesınde toplayacak bir bo'ge anlaşmasına el atmağa şiTHılık pek teşvik eder mahiyette değıldir. Zaten Sovyet Rusyayı boş jere kızdırmak ve bu devletm mvkrbelesıne marjz kalmak istemedık'.eri anîaşılan ^fganistanla Iranın bövle bir ıttıfaka iştırakleri de Pjkıstanınki kad2r ıhtımal harıci gorunmektedir. Butun bu yazdıklarımız Turkiyanin kendı hududlarım muhafaza için ihtıyacı olan askerî kuvvetten bu tugayı Koreye göndermekle yapmış olduğu harekettekı âlicenab ve civanmerd manayı bir kat daha tebarüz ettirmektedir Türk as'.erlermin Korede kahramanca hareketlerıni ne Londranın, ne de VVashıngton'un unutmıyacağ m ümıd etmek ısteriz. Evvelce temizleme hareketlerıne iştirak eden General Yazıcımn emrindeki Turk Birhği ilk defa kasımın 28 inde cepheye gıderek P>oııyang'ın şimalinde kâin Kunu da 27 nci îngiliz tugayının yanında mevzi tutmuştur. Korenin kuzeybatı kesimini müdafaa eden 8 inci Amerikan ordusunun sağ kanadında Çm sürüleri tarafından açılan gediğin kapatılması için Türk Birliğine müracaat edilmisti. SunchonKunu yolu üzerinde Çinlilerin yandan hücumuna tnaruz kalan Türkler, tam on misll kuvvetli bir düşmanla, aslanlar gibi dövüşmüşlerdir. Tugay kendini kurtararak Kaesong'a ve sonra Pyongyang'a vâsıl olmuş, fakat çok rayiat vermiştir. Buna rağmen İngilizlerle Amerikalılar ricat ettikKore hâdiseleri ve bunlarm Ame leri halde Türkler' olduklan yerde rikanın prestijine indırdiği darbe, canlannı feda ederek gerilememişler Türkiyeyi «sasen aralarında anla. dir. Türklerin bu aralık mühimmat lan kalmadığmdan süngü takarak düşmana saldırmışlar ve böylelikle müthiş boğuşmalar cereyan etmiştir. Elinde silâh ve mühimmaü kalmıyan Türk askerlerinin yumrukla dövüştükleri görülmüştür. Ağır kayıblara uğrayan Birlik yaralı kahramanlan sıründa taşıyarak ricat etmiştir. * * * Nihayet Pyonyang'a ulaşan tugay muntazam bir geçid resmi yaptı. General görünmüyordu; kaybolduğu söylendi. Fakat iki gün müddetle bir dakika istirahat etmeden, karda, yiyeceksiz ve mühimmatsız harbettikten sonra gerileyen bu harikulâde aakerlerin bitkin bir halde olduklan farkv.'dilmiyor deSildi. General Yazıcının yaveri o da yaralı idi askerin, Amerikah, arkadaslannın kendilerini terkettiklerini sanarak çok üzüldüğünü söylemiştir. Anlaşılan 2 nci fırkaya mensub 38 inci alay, Türkleri haberdar etmeden ricat etmiş .. Ricatlerde böyle şeyler olur. Belki de Türklerle Amerikalılar arasmdaki dil farkı irtibatm iyi işleyememesine sebeb olmuştur. Her ne hal ise, İngiliz ve Amerikan çevreleri Türklerin göstermiş olduk lan kahramanlık karşısında hayranlıklannı gizleyemiyorlar. Müt. hiş sayıda Çinliler tarafmdan hetnen hemen çevrilmiş bulunan Türkler Kaesong şehrine yaslanmışlar ve her kanş toprağı kanlarile sulayarak gerek İngiliz, gerek Amerikah sılâh arkadaşlannm ricatlerini temin etmişlerdir. Onlar da .bilhassa Avustralya tugayı ve İskoçyalılar kahramanca harbederek Pyongyang'ın tahliyesini kolaylaştırmışlardır. Faciayı andıran bu gerilemenin akşamı cDaliy Herald» muhabiri gazetesine çektiği telgrafta Türklerin bu meşum günde askerin şerefini kurtardıklannı yazıyor, Manchester Guardian ve Times muhabirleri de Türklerin kıahramanlıklannı hayranlıkla belirtiyorlardı. Tarihin ne garib cüvesidir ki 13 üncü asırda Kafkasya ile Akdeniz arasına yerleşerek Osmanlı ımparatorluğunu kuran cengâverlerin ahiadı, Asyayı fethettikten sonra Anadolunun ücra köşelerinden buralara gelerek gene Mançurya dolaylannda harbe tutuşmuşlardır. Evvelce Koreden Frioul'e kadar imparatorluklannı kurmuş olan Ertuğnılun, Timurun ve Cengiz Hanın torunlan Gobi'den Altaya kadar ve Pentapole'den Kharezm'e kadar Asyayı fetheden ve Mançuryalıyı daima düşman bilen kahraman cedlerine lâyık bir şekilde hareket etmişlerdir. Tarih yedi asır ara ile tekerrür ediyor... La libre Belgique'den Birleşmiş Milletlerin yeni merkezi Birleşmiş Milletler Teşkilâtmın New York'ta Kırk İkinci caddede ve East River kıyısında yapılmakta olan yeni binası bıtmek uzeredir. 39 katlı olan binanın dışı tamamen mermerle camdan ibarettir ve 22 milyon dolara çıkacaktır. Teşkilâtın kadrosundan bir kısım ağustosta binanın biten kısmma geçmiştir. Önümüzdeki ocak ayında da bina tamamen bitecek ve Teş kilâtın geri kalan daireleri de oraya taşınacaktır. (CoUiers) Küçük Hikâye ^ Senin hesabın» çok memnun oldum Gino, dedim. Ama hani birax da fasırmadım değil. Buray» girerken ihtiyar Schwartz'm ••nin «vden çıkbguu gördfim d«... Bu baykusun klmseye ugur geÜrmiyeceğtni bilirim, tecrübem vardır. N« diyorsun! Sen de miT Hem dc nasıll Zaten seni bunun içln görmeye geldim ya! Hapisten çıktıktan sonra herifa boğazıma kadar borclandım. Bu sabah telefon edip parasını istedi. Halbuki vaziyetim berbad ve... Gino hemen sözümü kesti: Benden para istemeye kalkma, prensip olarak borc vermekten hoşlanmadığımı bilirsin. Yok, yok! dıye, bağırdım, mo sele bu değil! Bak, öyleyse iyi! Demek meteliğe kurşun atıyorsun ha! Ya sen? Yok canım, ben paradan yana sıkıntıda değilim, Schwartz'la işim başka benim. Schwartz, seni borcunu almak için sıkıştınyor, benim başıma ise param yüzünden belâ oluyor. Gino gülüyordu. Bir an susarak cebinden tabakasını çıkardı, bana bir sigara uzattı. Hoşuna gidecek her halde, dedi. Bunları Bruxelles'de bir tütüncü yalnız benim için hususî hazırhyor. Evet ne dıyordum? Hs evet, işte mesele böyle, Schwart7 benim son zamanlarda külliyetli miktarda para çarptığımı biliyor. Herif nasılsa, bu parayı hangi yoldan cebe indirdiğimi de öğrenmiş. Şimdi şantaj yaparak bir şeyler koparmaya bakıyor. Desene başına püsküllü belâyı almışsın? Bir çaresine bakacağım elbet te. Her neyse seninle şöyle bireı kadeh atmaya da mâni olamaz ya şu mel'un Schwartz! Senin eski, güzel günlerde elinle hazırladığın meşhur kokteylmden birer tane yuvarlasak ne dersin? Yazık, kötü yola düstün Raul, senin üzerine barmen bulunmazdı vallahi Köşedeki küçük portatif ban işaret ediyordu: Haydi, elinle senin kokteylden hazırla bakahm. Bütün içkiler emrine âmade. Buz dolabınH > da buz var. , Herifin keyfi yerindeydi. ha Yapılacak ilk iş Gino'dan bir randevu koparmaktı. Baskasına müracaat etmek belki daha akd kânydı. Fakat Gino ifine geliyordu. Telefonda sesimi duyunca }«şırdı. Böyle olacağını biliyordum, Son defa hiç de hoş sartlar altında aynlmamışük. Konuşmay* bag ladığun zaman sesi yumuşadı. Ba na yardımı dokunabilirse çok memnun olacağını söyledi. Öğleye doğru buluşmaya karar verdik. Gino para sahibi olalı Auteuil yakmlarmda, sakin bir mahallede, tam bir burjuva gibi yaşıyordu. Otomobil parasına kıyarak bir taksiye atladun. Taksi Gino'nun evinin karşısında durdu. Arabadan inmeye hazırlanarak kapıyı açtığım esnada evin eşiğıni aşmakta olan adamı tanıyarak kendimi, geriye, arabarun içine attım. Adam ihtiyar Schwartz'dı. Garib bir tesadüf doğrusu, hattâ komik, fakat benim gülecek halim yoktu. Bu esnada Schwartz'la karşılaşmak hiç de işime gelmezdi. Dada sabah telefonda baykuj sesini on dakika dınlemek felâketine uğramıştım. Neyse ki derin düşüncelere dalmış olan ihtiyar beni görmedi. Uzaklaşmasını bekledim, o köşeyi döndukten sonra arabadan çıkıp kapıyı çaldım. Kapıyı bizzat Gino açtı. Hiç değişmemişti. Hep o hilekâr bakışlar, sins; tebessüm. Elimi sıkarken öyle dostane bir tavır aldı ki adeta sıkıldım. Çünkü birbirimize diş bilememiz için binbir sebeb ve hâdise vardı. Gino salonda beni bir koltuğa oturturken: Senin gibi eski bir arkadaşla tekrar karşılaşmak hakikaten biı zevk Raul, dedi. Uzun zamandu ortalarda yoktun, neden hiç görünmedin yahu? İşleri biliyorsun, vaziyet kanşık, o kadar kanşık ki insan ahbaplarını ayıracak zaman bula mıyor. Evet, Tam an fena, çok fena Ama ben halimden memnunum doğrusu, ihtiyarlık günlerim için yetecek kadar param var. Bu sözlerle beni hassaten çatlatmak istediği meydandaydı. yaünı Intizama koyduğu, evine iyi yerleştiği her şeyden belliydi. Dişlerimi sıkarak kalktım. Mutfalt ta, demir buz kırıcı ile buzlan ufaîıyarak kadehlere doldurdum, sonra salona dönerek içkileri kanştınp kuvvetli bir kokteyl hanrlamaya koyuldum. Biraz evvel Gino'nun verdiği sigara bitmek üzereydi, dudaklarunı yakıyordu. Sigarayı tablada söndürdüğüm esnada birdenbire aklıma bir fikir geldi. Gino elindeki kokteyl kadehine baktığı esnada tablada ezdiğim sigara izmaritini sezdirmeden alıp cebime indirdim. Bu esnada içkisinden büyük bir yudum alan Gino dılinı şapırdatü, gülerek: Berbad herifsin, dedi, ama insan kokteylinin hatın için seni aff ediyor. Hemen atıldım: Şimdi bu sSzlerl bırak da beni dinle, sana bir iş teklif etmeye geldim. Biraz evvel Schwartz meselesini anlattım. Herif, parasını bir hafta zarfında ödemezsem başıma iş açacağıru açık ça söyledi. Bilirsin polisle, arası iyidir, bir şey yapacağım dedi mi yapar. Hapisten altı ay evvel çıktım, korkacak bir şeyim yok ama, Schwartz mazimi benden iyi bilir, yani demek istiyorum ki eğer isterse ,. Her neyse, mesele şu: En iyi çare ihtiyar baykuşun parasmı vaktinde ödemek tabiî.. Halbuki on param yok. Gino sahte bir merhametle mırıldandı: Zavallı dostum! Yok, hemen acımaya kalkma1 Bir iki güne kadar cebimi dolduracağım. Yeni bir vurgun peşindeyim. SaintCloud'da bir villâ keşfettim. Cecıle ısmınde ihtiyar bır karının. Kan dul, zengin. Ona Kurbağ Roger'lerde tesadüf ettim, elmaslarını görünce vuruluverdim tabiî... Bir kadeh şam panya, iki kadeh, üç kadeh derken kan omzuma yaslanıp ağlamaya koyuldu. Sonunda mücevherlerin başucundaki küçük dolaba kilidlediğini öğrendim. Şe BÂRMEN Yazan: Andre Paul Duchateau Nakleden: Bayburtluoğlu mamı Istemişti . Marin şaşınruş gibi yüzüme baktu Sana aksinl söyliyen kiml Gino seni itham etmedi Raul. Zaten villâda onun sigaralanndan bir izmarit bulduk. kü Gino'nun başkasının suçunu kabullenecek insanlardan olmadığını biliyordum. Komiser ağıı bir tavırla devam ederek: Hırsızhk vakasmdaki suçun, sahte şahadetten ibaret, dedi, zaten öbür işin yanında bunun sözü mü olur! Yanlış işittiğimi sanarak şaşkın şaşkın: Ne demek istiyorsunuz! dedim, öbür iş de neymiş? Komiser omzunu silktü Sen onu »öyle, dün akşam saat sekizle dokuz arası neredeydin? Neden bunu öğrenmek istiyorsunuz? Sen masum melek oyunlannı b m k da bana cevab ver. Titrek bir sesle: Anlamıyorunı. hiç bir sey anlanuyoruml diye, kekeledim ve ellerüni hemen ceblerime •oktum, çfinkfi titremeye başlamışlardı. Sana anla demiyorum, cevab ver diyorum. Peki, şeydeydim... Evdeydim... Yalnır mıydın? Evet, erkenden yattım. Güzel, anhyorum, kurtana delilin de yok. Delile neden ihtiyacım olsun komiser? Komiser içini çekerek cevab verdi: Mademki hilâ bilmemezlikten gelmekte ısrar ediyorsun anlatayım: Schwartz dün aksam saat sekizle dokuz arasında öldürüldü. Neyle öldürüldüğünü biliyor musun? Buz kıncı demirle. Demirin sapında bulunan parmak izlerine gelince.. tşi birdenbire çakarak: Benim parmak izlerim! diye bağırdım. Komiser: işte ağzınla söylüyorsun! dedi. Birinci hatan bu parmak izlerini arkanda bırakman oldu . Raul, ikinci hatan da kasadan | kendine aid olan borc senedini alman. Bu senedin bir ikinci kop yası olabileceğini hiç düşünmedin mi? Senin gibi kurnaz bir adamın bu hatalan nasıl yapmış olduğunu aklım almıyor doğrusu! Çünkü başlangıçta plânuıı gayet iyi kurmuş olduğun belli. Gino gelip pazar akşamı yapacağı hırsızlık için senden lüzumunda şahadet etmeni istiyor. İhtiyar Schwartz'in hakkuıdan gelmek için bundan istifade edebileceğini düşünerek kabul ediyorsun. Tabiî, bundan daha iyi kurtana delil olur mu? Bir kere Gino hırsızhk işinin meydana çıkmaması için beraber olduğunuzu söylemekte ısrar edecek. Gino'yu daha iyi elinde tutmak için Schwartzı öldürdüğün buz kıncı demiri de kaş göz arasında onun evinden alıyorsun. Hakikaten işi iyi kurmuşun. Bu güzel plânı tuzla buz etmek için iki hata kâfi geldi Gino, soyulan villâda sigara izmariti düşürdü, sen de cinayet âletinin üzerinde parmak izlerini bırakbn. Haydi bakahm Raul şim dl uslu uslu beni takıb et, seni cinayet suçu ile tevkif ediyorum. Deli gibi bağırmaya basladım: Komiser yalan, bütün bunlar baştan aşağı uydurma. Schwartz'ı ben öldürmedım. Bu müthiş bir oyun, Gino'nun oyunu! Hırsızhğı yapan benim, asıl katil olan Gino'dur. Komiser gayet sakin: Isbat edebılir misın? diye sordu. Tabiî! Gino madem ki «hırsızlığı ben yaptım» dıyor. sorun ona bakalım mücevherleri neıeye saklamış? Bu en son kozumdu. Fakat komiser alçak sesle: Talihın yok Raul, dedi. Gino çaldıktan sonra mücevherleri sana vermiş olduğunu daha evvel bize itiraf etti. Senin onlan ne yaptığını bılmiyor. Gorüyorsun ya başına geleni kabul etmekten başka çare yok Bu iş seni asıımaya kadar götürecek sanırım Sana her zaman, bir gün kapaklanacaksın demez miydım? İşte o gün geldi çattı dostum! Komiser bu sozleri sovlerken sert bir demir şakırtısı oldu ve ben ellerime geçen kelepçelere ağ zım bir kanş açık bakakaldım ker gibi iş. Parlak tarafı da şu: Kan hafta sonlannı akrabalarmda geçiriyormuş. Yani hafta sonlan villâ bomboş. Amma hikâye ha! Dinle, dinle! Evvelâ ben de işin içinde bir bit yeniği var diye, şüphelendim. Fakat kadınla kaç defa buluştum, işte polis kokusu olmadığını anladım. Emniyet getirmesem girişir miyim zaten? E, peki, devam et. Senin anlıyacağın pazar günü mücevherleri çalmaya karaı verdim. Taşları yerlerinden söküp satmak işten değil. Bir fenahk var: Poliste benim ihtiyar kan ile olan münasebetimi bilmemelerine imkân yok. Vakanın ertesi gün yakama yapışacaklan muhakkak. Doğru, tehlike büyük. İşte senden bunun için yardım istiyorum ya! Bak, dinle, vurgunu saat sekizle dokuz arası yapmayı düşünüyorum. Senden bütün istediğim polise bu saatte beraber olduğumuzu söyliyerek şahadette bulunman. Gino bir an düşünceli kaldıktan sonra: Fena iş değil, dedi. Ama ne de o!sa tehlıkeli. Sahte şahadetın tarıfesini biliyorsun her halde, en aşağı beş sene kodesı goze almak lâzım. Ama iş tehükeyi goze alacak kadar yağlı, bunu da itiraf et. Hem biliyorsun kâr ikiye taksim olacak. Karının elmaslan biı servet emin ol. Konuşurken onu göz ucu ile kolluyordum. Son sözlerimin tesir etmiş olduğunu memnuniyetle gördüm. Gene de biraz nazlandı. Sonunda ise tahmin ettiğim gibi işi memnuniyetle kabul etti Yarım saat kadar daha konuşarak vurgun işini en küçük teferrüatma kadar tesbit ettik. Sonra dostane bir şekilde ve gayet neşeli birbirimizden aynldık. Gino'nun evinden çıktığım eaman sevincimden ıslık öttürmeye koyuldum. Şu sigara izmaritini cebime indirmekle doğrusu pek akılbca hareket etmiştim. BundaD daha güzel bir delil bulunamazdı. Asıl tuhafı Gino'ya giderken ounu hiç düşünmemiş olmamdı. Nihayet pazar günü geldi, çattı Hava karanr kararmaz villânın yolunu tuttum. Gino'ya fazla emniyetim olmadığı için bir an kork madım değil. Gino bir an eski kinine kapılıp beni pekâlâ polise verebilirdi. Belki de polisler villânın kapısında pusu kurmuşîardı. Endişelerim boşa çıktı, iş istedığimden kolay ve temiz olup bitti. Mücevherleri oturduğum apartımanın yanındaki bir arsaya gömdüm eve dönerek yatağa girdim, on dakika sonra da derin biı uykuya daldım. Ertesi sabah saat dokuz buçukta uyandığım zaman yağmur yağıyordu. Öğleye kadar yataktan çıkmamaya karar verdim. Saa* on bire doğruydu, uzanmış tatlı hülyalar kuruyordum, kapım yı» kıkr gibi çahnmaya başladı. Polisin çalışını iyi bildiğim için kalbim gümbürdedi. Şaşılacak şey, hırsızlığın bu kadar çabuk keşfedileceğini feıhmin etmemiştim doğ rusu! Kapıyı açtiğım zaman eşikte ko miser Marinie iki polis arasında Gino'nun durmakta olduklanru gördüm. Komiser Marin odaya girip beni yatağa doğru iterek: Otur bakalım Raul, dedi. Seninle uzun boylu görüşeceğiz. Lâkayıd bir tavır almağa çalısarak mınldandım: Buyunın, emrinize âmadeyim. Komiser alay etti: '' Haydi haydi böyle haksızlığa uğranuş, namuslu adam tavırlan alma bakahm tosunum. Ama sizi temin ederim kl... Gevezelik yetişir, dün akşam saat sekizle, dokuz araaı ne yapıyordun, en onu eöyle? Gino'ya baktun, hareketsiz, taş gibi duruyordu. Komisere döndüm. Dün akşam biz bu saatte sinemadaydık. Biz mi, yani kiminle? Gino ile. Geceyi beraber geçirdik. Güzel filmdi, tize da tavsiye ederim, gidin görfin komiser. Komiser istihfafla yüzüme bak b: Hele, hele bak, bir de budalaca oyunlara kalkıyorsun! Vazgeç dolabiardan, Gino her şeyi itiraf etti. Mahvolduğumu anladım. Son kozumu oynamaktan başka çare kalmamıştı. Vurgunu yapan odur! diye, bağırdım, benim suçum yok. Benden şahid olarak kendisini koru
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle