14 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHUKTSET S~ 18 Aralık 1950 Paris Hfektubları inci arz dairesi Yazan: Metin Toker Paris faralık) Haftalar var ki, güneş yüzüne hasretiz. olşık şehir» e geleli bir ayı geçti, bir teV defa ne güneşi görebildik, ne de ayı. Günler hep kapalı ve '•ağmuılu geçiyor. Durmadan çiseleyen smsi bir yağmur. Havalar da oldukça scjuk gidiyor; her sabah karı nihayet damlarda, sokaklanfa pcreceğiz diye kolkıyoruz; daima eynı ıslak caddeler, nera lekelerile cr!u duvarlarla karşılaşıyoruz. Sine nehrinin iki tarafındaki af ı c ı i l ı rıhtımlar tenha ve haz*n. Korkulukların üstüne yerleştirilmiş msshur «eski kitab meşherleri» bi'e, tek tük mera'dıdan başka kimseyi çekemiyor. Bu, yapraklan c/:külmüş ağaclar neşeli, hareketli «î;Jt Şehir» le ne büyük bir tezad terkil ediyorlar. Kışın Seine nehrinin sahilleri, bir Fransız romantiğinin fiir kitabı sahifeleri arasmdan çıkmış gibi hüzün verici. Güneş geç doğuyor, erken batıyor; gün o kadar çabuk kararıyor ki... Ee, 48 inci arz dairesi bu! * * * Bir aydanberi güneşe de, aya da b etiz; bir ay var ki ne birincis.nin parlak ışığmda içimizin ısıncığını hissediyoruz, ne ikincisinin conuk aydınhğında hayallere da» labiliyoruz. Ama senede iki hafta taMIim olsa ve bunu nerede geçirmek istediğimi soran bulunsaydı < 48 inci arz dairesinde» derdim. Paradoks yapmıyorum; bu, 3,020,000 insanın fikridir. 1950 yılı içinde Parisi ziyaret eden 3,020,000 insanın... Evet, şu 365 gün içinde Fransaya S müyondan fazla turist gelmiş ve bu 3 milyon turist 350 milyon dolar bırakmışlardır. 350 milyon dolar... Yani resmî kurdan bizim büt çemiz kadar döviz. Geçen seneki hasılat sadece 290 milyon dolar olduğu için Fransızlar pek memnunlar; hele komşu memleketlerle mukayeseler yapınca büsbütün gurur duyuyorlar. Hakikaten bu yıl Italya (mukaddes seneye ragmen) 190, Isviçre, 105, Ispanya 30 milyon dolarlık turist dövizi toplamışlar. Fransaya gelen turist miktarı, heı yıl muntazaman artıyor. 1938 do 1 milyon imiş, 1948 de 2,028,000 olmuş, 1949 da 2,800,000, bu sene de 3 "20,000. Uç Istanbul kalabalığı. 1947 denbcri ecnebilerin barcadıkları para 1 milyar doları buluyor. Uç cdalı 200 bin tane apartıman d":a3İ inşa etmeye yetecek kadar para. Bir servet değil mi? T'ekı ama, bütün bu ecnebiler niın Fransaya akın ediyorlar, dünyada başka yer mi yok? Kvvelâ itiraf etmeli ki yok. Sanat eseri m) isuvoısunuz? Sadece Luvr müz = eini şöyle adamakılh gezmeye kalkışsanız, bir ayınızı alır. Müzikten mi hoşlanıyorsunuz? Dünyanın en biiyuk müzisyenleri, vakitlerini memleketlerinden çok Pariste geçiriyorlar. Geçenlerde meşhur «Salle pleyel» de, Ispanyol danslan ve Ispanyol şarkılan vardı. «Git, dediler, baııkulâde şeyler göreceksin». «Yılbajinda îspanyaya geçeceğim, orada görurüm» diye cevab verdim. Güldüler. Güldüler ve anlattılar ki en iyi truplan, en tanınmış artistleri yalnız Pariste gör mek, Pariste dinlemek kabildir; çünkü bu en iyi truplar, en tanınmış artistler en dolgun hasüatın Pariste yapıldığını, en büyük şöhrete Pariste kavuşulduğunu bildikleri için memleketlerine pek seyrek uğıarlar. Tiyatro mu hoşunuza gidiyor? En güzel piyesleri, ama 6adece en güzellerini görmeye niyetlenseniz, iki hafta her akşam, tiyatro tiyatro dolaşmamz lâzum gelir. Canınız neşelenmek, dans etmek, «biraz delilik yapmak» mı istiyor? Paris sizin için biçümiş kaftandır. Yoksa tabii güzellikler âşığı mısımz? Bulonya ormanından Eyfel'in altındaki küçük havuz adacıklarına, Alplardan Cote d'Azur'e kadar her yer emrinize amadedir. Başka ne iatiyorsunuz? Başınızı mı dinlemek? Çıkın, şöyle Seine sahilleri bolyunca, kitabcılara baka baka, ağzınızda bir sigara, elleriniz cebinizde, aklmız göğün yedinci katmda dclaşımz. Kumarbaz mısımz? Monte Carlo iki adım ötede. Demek istediğim şudur ki, hayale kapılmamak lâzımdir. Sadece tabiî güzellik, sadece tarihî abideler, sadece sanat yahud sadece eğlence yeva kumar, bir turist endüstrisi meydana getirebilmek için gerekli seyyahı artık celbetmiyor. Cebinde, ancak bir tek tatıl geçirmeye yetecek kadar parası bulunan, bütün aradıklarını bir arada bulabileceği memleketi tercih ediyor ve niçin itiraf etmemeli, böylece de en akıllı hareketi yapıyor. Bütün bunların yanında tertemiz oteller, sevimli lokantalar, turistlere bütün kolaylıkları gösteren idare mekanizması, onlara bütün malumatı veren bürolar, döviz temini imkânlan, dünyanın her tarafına gönderilen milyonlarca broşür, prospektür, reklâm, reklâm, reklâm... ve netice 3 milyon turist, 350 milyon dolar hasılat . Işte, 48 inci arz daircsinin küçük sım! ' Metin OKER Piyasaya sahte ofis yağı sürülüyor Toprak Mahsullerl Ofislnin bir yıldanberı piyasada satılan «Ofis yağları» nın, 8on günlerde bozuldugu görülmüştür. Alâkalılar tarafından yapılan trhkikatta, yağların ucuzlamasından ır.uğber olan blr kaç firmanın Ofis yağlarını taklld ederek aynı islm ve aynı etikette piyasaya bozuk yaglar surdüklerı tesbit ed;lmlstlr. Bu hususta yetkili bir sahıs kendisile göruşen Türk Haberler Ajansı mihabirine şunları söylemiştir: . Ofis yaglarının terkibl bozulmuf değildir. Bu ancak bir İki firmanın, yağ piyasasında Ofisin fiatları düsürn:e=>nden muğber olarak girişükleri çck kötü bir hareketten başka bir şey değıldir. Bu glbi sabotajrılar lçln de geveken kanunl takibatın yapılacağı pek tabiidlr.» D. P. Pendik ilçe Jkongresi D. P. Pendik llçe kongresl yapılırken D. P. ye kayıdlı 122 üyenin isüfa ettığıne dalr bazı gazetelerde görülen haber D. P. ll tdtr* Kuruhı Bajkanı Enver Safder tarafındaa resmen tekz.b edilerek mevzuubahls kongrenln tuzük hükümlerlne Röre usulü dairestnde yapıldığını iüylemlştlr. D. P. Bakırköy llçe kongresl D. P. BakırkSy llçe kongresl dün taat 14 te yapılmiftır. Mllletveklllerlntn, ll tdar* Kurulu b«fkan v« üyelerlnln bulunduju toplantı bajtın sona kadar «lektrikll bir hava İçinde geçmlstlr. Kcngre gece fç vakte kadar devam etmijür. =haberifiri Yeni otelin inşaat hasırhkları ı c 1 F 1 K t R L E R I C 1417M NALINA l l t l i 1 M1HINA Millelvekillerimiz Kore'ye gönderilmeli eğerli ve gene bir Türk denizcisi olan Kırşehir milletvekili Amiral Rifat Özdeş. erlik de dahil olmak uzere münasib görülecek bir rütbe ile ve fahri olarak Koredeki kahraman Birliğimizin saflannda yer almak üzere Büyük Millet Meclisi Başkanlığına ve Milli Savunma Bakanlığma müracaat etmişti. Amiralın bu müracaati tetkik edilmektediı ve bir haftaya kadar kendisine bir cevab verilecektir. Ankaradan verilcn yeni bir habere göre, Amiral Rifat Özdeşle beraber Koreye gitmek için 810 milletvekilinin daha müracaat edeceği söylenmektedir. Bu milletvekilleri, Amerikan senatörleri nasıl Kore cephesinde bulunuyorlarsa Türk milletvekillerinin de bulunması lâzım olduğunu, erlerimiz ve subaylanmızla aynı safta bulunmak vazifesinden mahrum edilmemelerini söylemektedirler. Milletvekilleri arasında bu müracaatler artacak olursa, 0 vakit işin sıraya ve nöbete konulacagı tahmin edilmektedir. Ancak milletvekillerinin, herhangi bir askerî rütbe ile veya muharib sıfatile cepheye gönderilerek savaşlara iştirak ettirilmelcrine mevcud mevzuat müsaid değildir. Bu dilekler kabul edilecek olursa ancak bir ziyaret mahiyetini aşmıyacaktır. Milletvekillerimızin gönüllü olarak Koredeki Birliğimizin saflannda savaşa iştirak etmek istemeleri takdire değer bir harekettir. Onlann Kore kahramanlarma katılmalan, manevî bakımdan büyük bir kıymet ifade eder. Kendi milletvekillerinin de, elde silâh ateş hattında dövüştüklerini görünce, onların es?.sen yüksek olan maneviyatlarmın büsbütün artacağuıa şüp he yoktur. Türk milletvekillerinin Korede kızıllara karşı gönüllü olarak harb etmeleri, bütün dünyaya, milletimizin hürriyet ve medeniyet uğrunda dövüşmek için nasıl büyük bir azim beslediğini göstcrmesi itibarile de eibette pek yerinde olur. Mevzuatımız, miiletvekillerine askerî bir rütbe ile Kore harbine iştiraklerine müsaid olmıyabilir. Fakat Amiral Özdeş, bir er olarak dahl savaşlara iştirak etmek arzusunu izhar etmiştir. Koreye gitmek isti>en diğer milletvekillerimizin de onun gibi birer er. birer Mehmedrik olarak Birli£imize iltihak. etmek arzusunda oldukîanna şüphe yoktur. Bu itiberla dile)derinîn kabul edilmesine mevzuat bir mâni teşkil etmer. Fikrimizce Koreye gitmek istiyen milletvekillcrimizin bu arzu'an yerine getiri'.mcUdir; yalnız bir noklaya i^arct etmek isteriz. Koreye sidecek m'letvekiHerirn'z arasında Amiral Rifat Özdeş gibi insilizce b'lcnlerin buTunması çok yerinde olur. Bu gönüllü m'1>'vt'sii!eri, Korede Mehmedcikler ve subaylarile omuz omuza bir müddet savaştıktan sonra, Amcvikiya gönderilmeli; orada. Amerikan basını ve Amerikan konsıesile temas cdetek Türkiyeye yspı'an askeri ve iktisadi yardımın arttırı! nasna çalışmalan temin edilmelidir. Böyle >?pılırsa milletvekillerimiz. Korîdc KIzıllaıa kurçun atmaktsn çpk d?h« mühim, çok daha kıymetli bir vazife yapmış olurlar. Maziyi yani beşeriyetin gelip ge:ci binbir çeşid oluş ve akışlarım aksettiren tarihî bir artist gözü ve bir filozof kafasile idrak etmek arasındaki farka dikkat edenler pek İnşaatı yapacak şirketm miman azdır. Artiste bakılırsa tarih, canlı, çeşidli müşahhas vakıalann, tipık dün otelin yapılacağı sahayı örf ve âdetlerin, türlü kıyafetlerin, tesbit etti oluş ve bozuluşların, yapılış ve yıYakında inşaatına geçilmesi ka kılı^ların, ikbal ve idbarların, şevrarlaştmlan ve İstanbulun 500 ün ket ve satvetlerin değişken, eğlencü yıldönümüne yetiştirilecek bu celi bir panoraması gibidir. Düşünlunan 300 odalı büyük turistik ote mekten ziyade duyma kabiliyetile lin, projelerini Türk ve Amerikan yaratılmış olan artist için tarihin mimarları müjtereken hazırhya doyum ve duygularına sunduğu bu zengin çeşidlikkr arayıp da bucaklardır. «Skeetmore Ovins and Meroille» , 'amıyacağı tükenmez bir ilham inşaat müessesesinin mimarlann hazinesidir. Resim, mimaıi, dekodan Mr. Bfown, bu münasebetle, rasyon, roman, şiir, tiyatro, kısmen de müzik daha çok ve hâlâ bu hadün ucakla şehr'.rnize gelmiştir. Mr. Brovvn, halen şehrimizde bu zineden istifade etmektedirler. Her lunan «Hilton Otclleri Müessesesin şeyden çok tenevvüe düşkün olan ikinci başkanı Mr. W. İrwing ıle bu sanEtbrm tarih panoramasmı derhsl temasa geçmiş ve otelin ya zevk gözile temaça edip estctiğini tazeleştirmek isteme'erinden daha pılacağı sahaları gezmiştir. Plânlar, dört beş ay zarfında ha tahii bir şey olamaz. zırlanmış olacaktır. Otelin 14,000,000 Aynı panoramımn filozof kafaliradan fazla bir paraya ihtiyac sında yaptığı akisler ise büsbütün gösterdiğı anlaşılmaktadır. Bu pa başkadır ve ötedenberi de başka ra kısmen hükumetimiz ve Mar olmuştur. Onun bu panoramada shall plânı, kısmen de Hilton mü gördüğü eğiencedpn daha çok akla, essesesi tarafından temin edilecek mantığa, ahlâk ve adalete bir ketir. lime ile «beşerî birliğe» aykırı giAmerikalı otelcilik mütehassısları cKşlfr, rczaletler, fitne ve fesadlar, şehrimizdeki tetküclerine bugün ve r.e kadar abes olursa olsun emriyarın da devam edeceklcr ve yr.nn vakilerin kutlulaştırılması, geçmiakşam Romaya hareket ec>:cekler sin kanun ve ahlâkı teşkil etmesi, dir. Otelciler, bilâhare, tekrar şeh gelenek ve ecdada bağlılığın asırrimize geleceklerdir. larca temadi ettirılmfsi, komşu mil lctlerin ezüme yahud azablara soGenelkurmay Başkanı bu akşam kulması gibi daha çok acıklı sahnelerdir. Saf ve salim bir zekâ büAnkaraya dönüyor Şehrimizde bulunan Genelkurmay Baş tün bu acıklı sahneler karşısmda kanı Orgeneral Nuri Yamut, bu okşam tlini şakağına dayayarak hayret ve Ankaraya hareket edecektir. G«ne'.kur şüphe içinde kalabilir. Bunlan nak may Başkanı. Türk Haberler Ajansı leden eski ve yeni meşhur müvermuhabirine şunları söylemiştir: rihlerin sadakatleriı.den işkillene» Normal prosramlarımız lçlr.tie tulunan Anadolu ve Rumelı yakasın rek muasırlarına iftira ettiklerini dakı blrllk ve müesseseleri teftij edi zanneder. Fakat arşivler (hazinei yonım. Trakyaya gidecek degilim. Bu evrak) ta saklanan vesikalar bütün .adan Anknraya dbneceğim.» bu şüpheleri izale edecek kadar İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü zengindir. Tarihin bu lâbirentleri 6 yıldanberl İstanbul MilH Eğ.î.ır. içinden geçenlere de sorarsanız hiç Müdürlüğünü yapan Murad Urnzm \"a bir şüpheye imkân kalmaz. zifesinden ayrılması ögretmneler araBütün bu haller yalnız olmakla smda teessLrü muc b olmu^îıır. Muvad Uraz, kendisile göru;en gazsleciljre. kalmamış, yığınların tabiî zekâ ve Idarl işlerden çok yorıılduğunu. ogret i'U'aklerini kararttıktan başka eski, menlik yaparak knltür hizrr.etîr'.c devam rıta ve hattâ yeni zamanın en büedeceğini söylemi=tir. Söylendigine göre Murr.d Uraz 'dari yük mütefekkirlerinin zihinlerine vazifcsnden ayrılmasını kendisi :*.e. yaptığı baskılarla bazı meselelerde salim düşüncelerini bulandırmış, miştir. ayaklarını kaydırmış, akıllannı çelYeni dcniza'iılarımız yarın gelijor Askerî yardım p^inı mucibince Arr.eılkanın bize dcv.etmiş olduğu iki deniz.iltmm yarın lirr.anımıza gclmesı beklenmektedir. ' Dün gelecegl bildirilen «Dumlupınar^ ve iÇanakkale» adlı denizaltılarıınız, r, erasimle karşılanacnktır. Kaynanasını bıçakladı Doîabdcrede oturan Artin dün k^rı 1; kavgaya turuşmuj ve ayırmağa ge'c kayınvalideslni bıçağı ile karnından yaralamıştır. Yaralı, hastaneye kaldırılmış, sanık tutulmuştur. Tarih ve fe!sefe Prof. M. ŞEKİB TUNC miştir. Bugün bunlan görünce kendi düşüncelerimizden, bir çok meselelerde peşin hükümlere, bunların görünmez zincirlerine kapılmış olmak ihtimallerinden ürkmemek kabil değildir. Mazi insanlann üzerine o kadar ağır basmıştır ki bizde olduğu ,zibi garbda da matbaanm ilk bastığı eserler bu baskıyı arttıracak, hiç olmazsa devam ettirecek eserler olmuştur. Öyle ki eski beşeriyete aid bir inanc, bir pratik gösterilemez ki dünyanın bir köşesinde, hattâ medenî milletlerde bi'e bugün hâlâ bulunmasın. Nitekim doğum, evlenme ve ölüm merasiminde daha çok hep eski inan: ve pratikler hâkimdir. Son zamanlara kadar fikir ve ;anat eserleri görenek ve geleneklerin, eski inancların ve bunlara uyan hükumetlerin kontrol ve sansüründen geçiyor, karanlıklar aydınlıklara yol göstermek küstahlığının ne kadar kötü bir «idarei maslahat» olduğunun farkında bile olmuyorlar, çünkü insanlan idare etmek meselesi «geviş getirtmek» gibi basit bir iş samhyor; bunu yapamıyanlar, «asi, hain» gibi vasıflarla kolaycacık damgalanıyordu. Ha'buki mazinin devamh karanlıkları içinde aydınlığa doğru yapılan gayretler de vardır. Tabiat ve tarihin köstekleyici bağlarile lanlmış olan insan hep bu gayretler sayesinde ilerliyebilrmiştir. Aileler, fratriler, aşiretler, kastlar, tarikatler, partiler, korporasyonlar, mezhebler, sendikalar, trösler, aşılmaz çöller, dağlar, deryalar tarih ve tabiatin yarattığı engellerin başında geliyor. Bunlara isyan eden insan aklına, filozof kafasına tarihin verdiği cevablar Bir takım şartlarla mukaveleler, imtiyaz'.ar, gelenekler, hanedanlar, eşrafiar, muharebe ve muahedeler olmuştur. Bütün bu engellere rağmen insan tarihinin hikâyesi zaman ve mo'.:ânın çi'te mahbesinden kurtulmak ve ban"acağı yerleri rasyonel bir plânla inşa etmekte toplamr. Tarihin görü'mesi lâzım gelen tarafı zaman ve mekânlar içindeki çeşidli akıslarının muhtevası değil, müşterek istikametleri, başlangıc noktasile erişilen nokta'ardır. Gerisi hafızaya devredilecek teferruat ve dolambaclardan ibarettir. noktalardır. İçinde yaşadıkları r aranlıklann baskılarile ayaklarının kaymadığı, akıllarının çelinmed^ği noktalarda dün olduğu gibi bugün de aynı yolun yolcusu olarak ıstikbali maziye feda eden tarihin panoramasındaki abesliği gösterm«!k olmuştur. İlim henüz cıhz, takatsiz bir halde iken ondan daha cüretli bir halde bulunan felsefe insanlar arasmdaki birlik duygusunu muhafaza ediyor. İnsanlar arasmdaki bpnzerliklerin farkUra, kaidenin ıstisnalara, bütünün teferruata, miicerredin müşahhasa üstün olduğunıi gösteriyor. İllüzyjnlar, ihtiraslar, inanclar, menfaatler. bazan da sanatm güzel yalanlan bu yüksek birliği tehdid eUiği vakit bu tarihî phvat ve icabların insanlar ve >cavimler arasında açtığı uçurumlan doldurmağa çalışan daima felsefe oldu. Görünüş ve yalandan ibaret realitelerden bizar olan filozof bunların yerine daima bir «haicikat» ve «adalet» ikame etmek ıstemiş, o kadar ki artık tarihin olmad:ğı bir dünya, geçmişe aid şeylerin hatırla^nryacağı yeni bir gbk ve yer hayal etmiştir. Çünkü filozofun diğer bütün vakıalan hu'âsa cder gördüŞü büyük tarihi v?.kıa ı.beşerî birlik» vakıasıdır. Tarihin akış'nda zekânın kavraması. yakalaması lâzım ge'.cn şey. vakaların, müesseselerin umumi gidi^idir. Geçiri ahval ve icabların kalaba'Hi bu umumî 2İdişi çok kere kamute etmekte, dikkat etmesini, geçici engellerin mahivetine nüfuz eylemesini bilmiyenlere göstermez olmaktadır. O Zamanımız'a taoiî encîeller pek çoğu yenilmiş, zaman ve mekân hemen hemen fethedümiş gib'dir. Fakat buna carrl'k ferdî ve ma'serî ihtiras ve m»nfaat!er. çeşidli Weolojiler, sendika ve trösler gibi ruhî, içtimaî, iktisidi ve zihnî engeller son derecede çeşidlenmiş ve En kıymetli kanşılıklı çatışmalar. peşin hükümlcıle arp.bsaçı halini almıştır. Bu kfumaş'kllğın içinden çıkarak isül>met göstermek ilrti 'an son deİkramiyeli "code ihtısaslara tynlmış ve prça görü>:!ü olan ilimîerden hiç bir>nde olamıyyca^ı aik?rd:r. Bunun için istikamet tayini dür olduğu gibi bueün de ielsefeye, filozof kafasına dümektedir. Tarihçi veya parçacı bir ilim zihniyetine ötedenGömleğidir. beri nazari, farazî veva hayalî gibi GSmle'tle beraHer n«ra»M; verilen ha TAKVİM ve İXRA»TİYE kuponunu Filozof kafasının ilgilendiği, gör görünen g mek ve göstermek istediği de bu kikati halde en nüfuzlu ve isabetü lst«yîniz. bir tarih görüşü ve tarihe nüfuz olduğunu gene tarihin geçirdiği tekâmüller göstermektedir. Nitekim din, devlet, ahlâk ve hattâ sanat ve edebiyatm geçirip de bugün eriştiği tekâmüle bakarsak bu erişme noktalannı çok evvelden sezip düşünenlerin başında filozof ve mütefekkirlerin geldiği görülür. Filozoflann bu büyük rolüne dik kat etmeden beylik felsefe tariflerile filozofa atfedilen roller çok «athî kahyor. «Bütün» ve «birlik» halinde görmek, teces;süs ve melekesi olarak vasıflandınlacak olan «felsefe kafası» nın bir bütün olduğu halde birliğini idrak ve tahakkuk ettirmek için hâlâ engellerden kurtulamamış olan insanlığa ne kadar lâzım olduğunu takdir etmek artık kolaydır, zannederim. İstikamet kavranıp gösterilmedikçc parçacı ilimlerin verileri ne kadar olağanüstü olursa olsun insanlık gemisi içinde herşey mükemmel olduğu halde pusula*ı olmıyan sajtanath bir gemi olarak kalır. Tarihin hakikî istikametini gördükten sonra maziden nelerin hâlâ bir bag, bir .layanak olması lâıım çcîdiğini hestirmek kolaylaşır. 5vlerin yüzünü ?üsleyen sarma?ı!Jan andıran mazi ziyaya, hayata açılan pencereleri kapatacak gibi olmamalıdır. Cok kıymetli bir çok sanat eser'.eıi, şefkat müesseseleri, asıriar görmüs âdetler mazinin miraslandır. Dine, dile, siyasete, sanatlara h^lâ hükmü geçen odur. Ferdier ve millc:'?r arasmdaki bütün mün.^ebstlerde tesirleri eksik değildir. Yalnız bütün bun'ann içinden geçsrek dünyayı birliğe, bütünlüğüna idrake götürcn beşerî bir hamlenin mevcud olduŞu da artık görülmiyseek gibi c"c*ildir. Tarihi insanlığ'n kenHi kerdini yaratmak için geçirdiği safhaların bir hikâyesi olarak okumak onu en iyi ve doğru anlamak clacaktır, sanıyorum. Yılbaşı Hediyesi SÜEPRİZ GELİR VERGÎSİLE ilgisi bulunan TÜCCAR ve SERBEST MESLEK erbabı için KENDİ KE^IMIZE DOGRU Cemiyotte saadeti ancak birbiıimizi sevebilmekle buluruz. Onu kusurlanndan dolayı se\miyordunuz. Bu kitab size onun suçsuz olduğunu göstererek sevdirecektir. C Küçük Haberler J NEBİOkU EMSAIS/Z 8/fi BİLSİ Fiatı 100 Kuruş Satış yerleri: İstanbul, İNKILÂP Beyoğlu HAŞET, Kadıköy S A L O N Kitabevleri. Yarın akşam Suareden itibaren Yıldız ve Sümer Orljlnal Tan (Pangaitı) T tt r k ç • •k VEFA Lisesinl Bitirenler Demeğinln tertibledlgl «eri konferanslardan ikinclsi 20 aralık 950 çarsamba günü saat 18 de Eminönü Halkevl konferans •alonunda Dr. Süheyl tjnver tarafından Ajka dair vcr lecektir. Giriş serbesttir. * İSTANBUL Şehir Mecllsi, Meclls grupu 18 aralık pazartesl günü saat 15 te toplanacaktır. * İSTANBUL Ünlver»itest Rektörü Ord. Prof. Dr. Ömer Celâl Sarç bugün saat 15 te Rektörlük binasında gazetedlerle blr görüjme yapacaktır. Rebiülevvel 8 Pazartesi İŞLETME hesabı ve SERBEST MESLEK DEFTERLERİ ' nin En son En basit En k"îay usulle kayıdlarını yapr^ileceklerı defterler hazırlanİNKILAP KİTABEVİ İst. Ankara Caddesi No. 155 adresine uğramadan defter lerinizi alıp tasdik ettirmemeniz menfaatiniz icabıdir. Bu Akşam MAKSİM'de itoi MUAMMER KARACA Tiyatrosunda Muzaffer Hepgüler < Ali Süruri Gecesi Siı de bir Nebioğlu Takvimi PERİHAN ALTINDAĞ SÖZER1 Şükrü Tunar ve îsmail Şençalar ve Arkadaşlan V. "E. 1 7.20 12.11 14.30 16.42 18.21! 5.33 I~2J8! 7Tİ8I 9AS 12.00j 1.39j 12.51 İTURALI • • öksiirüğü keser. ••§ Cemile Gevher. Karadeniz havaıan bestekârı Hssan Sözeri. Sabahat Karaman ve Karadeniz milli oyunlan ekipi Kân kadim orta oyunu KARACA OPEPETİ Sanatkârlan ve bâlesi. SKEÇLER, CAZ ŞARKILARI SOLO KONSKHI ve.ORKESTRA Not: Perihan Altındağ Tepebaşı seansından sonra. Millet Partisi Hasköy ocaipnın müsumeresi * Mıliet Partisi Hasköy Scmt Ocağının senei devriyesi. dün ?aat 18 de HasV.oy Irkele gazinosunda yapılan törer.le kutlarjmıştır. Bu münasebstle birçok hat^bıer soz slmış. iktidarı tenkid etm şler v« Hp. sinin muhalffet bakımır.dan rc^ u belirtmiîlerdir. Toplantıya bir rm:^~e ile son verilm!:'.!?. dönüp dolaşmaya başladığı ana.. Eh, demek bazı masallarda da bir takım hikmetlerin gizli olduğu gerçeği âyan beyan tezahür etmek üzere.. Çünkü kale duvarlarmdam birinin dibinde sonuncu maymun can çekişiyor ve SS ler Akdenize mesetalann üstünden akmaya hazırlanıyor.. Fakat, ertesi sabah ihtizar halindeki şampanzenin akıbetini derin bir merak ve heyecan içerir 71de seyre seyirtenler, bir de ne görsünler.. Maymunların sayısı yeniden bir düziyeneye çıkmış.. Hayret! Tahkik, tetkik.. Sırrı çözüimez gibi görünen muamrıanın mahiyeti güçbelâ meydana çıkanlıyor.. Cebelitank'taki İrgiliz kıtaları ku Güç olan hangisi? Halk Partici yazarlar son günlerde garib bir terane tutturdular: Muhalefet yapmak güçleşti! • Neymiş, son hâdiseler dolayısile oZafer» in başyazan Mümtaz Faik Fenik arkadaşımız kendilerine biraz fazlaca yüklenmi».. Bundan dolayı da dünkü muvafık bugünkü muhalif zümrenin çalışmalan, tenkid yapmalan müşkülleşmi»!. Muhalefet yapmak gerçekten xor bir iştir: Önce tenkid edecek zayıf icraat bulmak, bunlan gayet mantık! ve makul bir maharetle «üzgeçten geçirerek memlekete ,millete zararlı olan noktalannı hisslyata kapılmadan teker teker umumî efkâra arzetmek gerektir. O da, her babayiğitin kân değildir. Yoksa uluorta her yapılaru beğenmemek I VİTTORİO SILVANA MANOANO GASSMAN RAF VALLONE Muhteris kadmların hayatı, para ve aşka hasret çeken insanlar... Numaralı yerlerinizi evvelden aldırınız. muhalefetten ziyade garazkârlık şüphesini hemen her dimağda birden uyandırabilir. Bugünkü muhalefet grupu garazkârlık şaibesinden kendilerini uzak görüyorlarsa muhalefetin güçlüğü ile birlikte şerefini de, kuvvetini de idrak etmişler demektir. Fakat öyle değil de, mutlaka iktidarı kötülemek gayesini güdüyorlarsa bu, hakikaten itiraf ettiklerinden çok daha güç, çok daha ağır bir yükün altına girmelerini, umumî efkâr mu vacehesinde derin bir cehalet uçurumuna yuvarlanmalarmı ve sonsuz bir vicdan azabı işkencesine maruz kalmalarmı intac edebilir. Hem, kuzum, bugün muhalefet yapmamn güçleştiğinden bahseden ler neden baılannı çevirlp yakıa bir maziye bakmıyorlar.. Otnlarm saltanat sürdükleri devirde muhalefet kolay mıydıî Hattâ yirml şu kadar yıl muhalefet var mıydı? Kelleyi koltuğa kıstırmadan, yahud ebediyen aç kalmayı göze almadan kim hükumetin en küçük icraatın* dan birini tenkid edebilirdi? Resmî bir mevkide bulunmak, memur olmak şöyle dursun, »iyasetle ilglsi olmıyan bütün kurullarda, baştan aşağı neşriyat fileminde, iktidar sandalyesinde bulunanlann yaptıklarını itirazla değil, kayıdsızlıkla karşılıyanlar bile günahkâr sayılırlar, olan biteni alkışlamıyan, şakşakçıhk yapmıyan her insan» f hain» nazarile bakılırdı.oEv liyayı umur» un nabzına göre şerbet vermedikleri için hükumetin emrile gazetelerden kayıdlan silinen muharrirler bile blliriz. Ya, bugün, ekseri resmî ve hususî kurllann başında çok şükürhâlâ muhalifler bulunuyorlar, iyi kötü hükumetin bütün icraatı hakkında akıllanna esen mütalealan yazıyorlar ve ağızlarma geleni söylüyorlar.. Gene de muhalefet yapmak güç, öyle mi? Böyle bir vaziyette muvafık olmak, iktidarda bulunmak daha mı kolay.. Eski kötülükleri temizlemek istersiniz, derhal «devri sabık» yaratıyorsunuz, hitabına maruz kalırsınız.. Aksaklıklan düzeltmek istersiniz, teskilâtı bozuyorsunuz, me murlan yerlerinden ediyorsunuz, feryadı.. Yeni prensiplerle yeni teşekküller vücude getirmek hevesine düşersiniz.. Eski hayratı da berbad ettiniz, avazesi.. Peki, siz söyleyin, iktidarda bulunanlar ne yapsınlar?. . Yazan AHMED HİDAYET REEL Anlaşılan bir tek çare van Bu durumda bizim iş yapmimıza imkân yok.. Siz efendilerimit, gene eski makamlarınıza buyurun.. Memleketi hususî çiftliğinla gibi lsletin, milleti özel ijçilerinlz gibi çalıştırın! Tabi! siz geçince Jktidar makamlannı idare meselesi de bir çetin dava olmaktan çıkar. Hemen muterizlerin ağızlarma mühür vurur, muhaliflerin dilini kesersiniz.. Olur biter.. Muvafıklıkta da, muhaliflikte de herhangi bir müşküle tesadüf imkânı da ortadan kalkar.. istikamet dinlemeden bütün hızlarile vızır vızır seyredip duruyorlar. Bu arada çok feci kazalar yapıp bazan yayaların, bazan da kendllerinin canlanna kıyıyorlar. E, bu vaziyett« ther ikiii de bedava!» dememek mümkün mü? Fakat, derhal şunu ilâve edelim ki mevzuun lâtifeye hiç tahammülü yoktur. İktisadî tiyaaetimizde yıllardanberî irtikâb olunan sayısız hatalar yüzünden memleketinizin bünyesinde işsizlik ve sefalet tedavisi çok müşkül yaralar açmıştır. Bu halin kurbanı tek değildir, Kadri Alaca ile aynı akibete uğramışlann sayııı hayli kabank bir yekun te;kil eder «anınm. Seyrüsefer iflerindekl kayıdsızlık. ve müsamaha da böyle devam edip giderse onun kurbanlan da ifsizlik ve sefaletinkilerle atbaıı yanşacak kadar artacakUr. Bu hayat ve memat bedavacılığma son verip dünyanın öteki mem leketlerindeki gibi normal sartlar altında yaşamanın ve ölmenin çarelerini sağlamanın zamanı geldiğine hâlâ inanamıyor muyuz acabaî İkisi de bedava! Bir de gazeteler, zaman zaman hayat pahalılığından sikâyet edeı dururlar.. Halbuki bazı vatandaşlar havadan yaşamanın, bedava geçinmenin yolunu bulmuslar da haberimiz yok. İstanbulun ücra semtlerinden birinde oturan bir isçi, Kadri Alaca, arkadaşlarımızdan bazılarına uzun zamandır işsiz kaldığı ve para kazanamadığı için karısı ve çocuğile birlikte dağlardan topladığı otlan kaynatıp yiyerek kannlarını doyurduklannı, yatak olarak da birer pösteki kullandıklarını söylüyor.. Bu, hayatın bedavalığına bir misal.. Yaşamanın meccaniliğine karjılık ekseri «ehirlerimizde, bilhassa İstanbulda ölüm için de kimse para almıyor.. Başıboş binlerce otomobll, Bizam kanun gözetmedeıı, yasak Maymunlar ne oldu 7 Doğrusu Franco da tam zamanı nı buldu. Urak Şarkta ateş bacayı sarmıs, Amerika galeyan, bütün dünya heyecan içinde.. Herkes: Üçüncü cihan harbi ha koptu, ha kopacakl Diye tekbir getirip dizini döverken İspanyol diktatörü basına beyanatta bulunuyor: İngiltere artık modası geçmiş ve kıymeti kalmamış bir silâhından, Cebelitank kalesinden ve boğazından vazgeçmelidir.. İspanyanın dost luğunu, avuç içi kadar arazinin sahibi olmaya tercih etmelidir.. Kendisine göre belki de haklı ve doğru bir mantık.. Londra hükumeti, buna ne cevab verecek bilmiyoruz.. Bizim kurcalamak istediğimiz, i|in biraz da «aka tarafı.. Çünkü ne yana baksanız gönül ferahlatacak bir manzara, hangi canibe kulak verseniz hoşa gidecek bir haber yok.. Onun için bari kendimizi biraz oyalamaya çalısalım.. Efendim, İspanyollarda ötedenberi yerleşmiş bir Inanç var.. Bir gün, muhakkak Ingilizler «Cebelitank» 1 terkedip gidecekler.. Ama, ne zeman?.. İşte, o belli değil.. Daha doğrusu, belli, lâkin, bir sarta bağlı.. Ne vakit oraya fetiş olarak Ingilizler tarafından yerleştirilmif maymunlann nesli tükenirse.. Bazı İspanyol vatanseverlerl bu efsaneyi isitir iiitmez derhal faaliyete geçiyorlar.. Maymunların, tesiri ağır bir zehirle öbür dünyaya göç etmelerini temin yoluna başvuruyorlar.. Biri, ikisi derken maymunlar iıra ile hayata gözlerini ebediyen yumuyorlar.. Tesadüfe bakın, hem de bu hâdise hangi devre rastgeliyor biliyor musunuz? Hitler ordularının Fransayı işgal edip Pirene hududlarına dayandüclan ve İspanyollarla birlikte «Cebelitank a 1 İngilizierden temizlemeğe karar verdikleri söylentüeri ortada mandanının, hayvanlar teker teK*r ölmeğe başladıkları günden Hibaren ihtiyat olarak Büyük jjrita 1yanın Afrikadaki sömürgeh.m .n birine ısmarladiğı maskaralar, o* şükür öteki «on nefesini teslim etmeden müstahkem mıntakaya vas.l olmuş.. O zaman anlaıılıyor ki bu mayo mun hikâyesine İspanyollar kaUp İngililzer de bağlı.. Onun için, Ga neral Franco'nun Cebelitarığuı Imparatorluk kıtalan tarafı a lan boşaltılm?sını istiyen demectni okuduğumuz zaman ihtiyams Maymunlar ne olduT Sualini ağzımızdan ka .mi.!an kendimizi men edemedik. Ycksa, gene bir suikaıde mi kurban lerl
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle