21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 Kasnn 1950 CUMHURİYET Memnıı Ülke: Esrarengiz Tibet Dalai Lama'yı ziyaret ettim Yazan: Lowell Thomas Çeviren: M. Kenan KAN Dünyanın En Garib Adamı: Santo Bey : Pek yakında «Dünyayı kurtarjmak ısterken^) isimli gayet merakh :bir kitab basılacak. Üç ay kadar îevvel ölen eserin müellıfi Santo Jbey de Semo dünyada eşine nadir jrastlanan harikulâde insanlardan jbiridir. Bazı diplomatlann söyleJdiklerine göre Santo bey Almanya •İmparatoruna, Klemanso'ya, Dou•merque'e ve Hitler'e, Leon Blum'a, •Roosevelt'e, de Gaulle'a, Truman'a •ve Stalin'e tavsiyelerde buluna•rak 40 sene müddetle barışa hizmet •etmiştir. • Bazıları da bu adamın bir mec;zub, dünya ölçüsünde bir hayal İperest ve sergüzeşt merakhsı olduİğunu iddia etmektedirler. İ Hakikatte Santo bey yaşadığı Imüddetçe etrafındakilere birbiri'e :zerre kadar alâkası olmıyan iki şe:kılde görünmuştür: Santo bazan îakıllı, halim ve selim idi. Onun jiçın de Ingiltere Kraliçesi Mary • 1905 senesinde bu adamı çocuklajrının tahsıline ve terbiyesine ne•zarete memur etmişti. Bazan da •kendisinden hiç beklenmedik EÖZ•ler sarfetmek ve hareketler yap•mak suretile etrafmdakileri şaşır•tırdı. Krallann dostu, diktatörlerin akü hocası, bazı kimselere göre peygamberlerden üstün adam, bazı kimselere göre de dünya ölçüsünde bir hayalperest ve sergüzeşt meraklısı kaddes şehirler Türkiyede flort Ruhr komurü Allah ve mantık.» Yorulmak bilmiyen bu adam üç saat müddetle irticalen konuşurdu Sonra da sorulan bir sürü suale cevab verirdi, hem de 18 dilde. Konferanslan pek kalabalık ve harikulâde başarılı olurdu. Santo'nun Duff Cooper, Dük de Windsor, Ağa Han. Albert Lebrun Georges Leygues, Sarah Bernhard Goring, Paul Reynaud gibi şahsiyetlerle devamlı münasebetleri var dı. Bütün cumhur başkanları, hattâ Parıs Başpiskoposu ve Hahambaşısı kendisini kabul ederdi. Davetlerinde İspanya Veliahdi Yunan Kral ve Kraliçesi, meşhur: Cecile Sorel, Âyan Başkanı, muharrır Andre Maurois, Rotchild'ler kordıplomatık bulunurdu. *** 1940 da Parısin Almanlar tarafından işgali üzerine Santo, merkez komutanı muavıni Prens Ratibor'a giderek Hitler'e bir mektub yollar. Mektubda Almanyanın Türkiye, Irak ve Suriyeyi çığnemek suretile Japonya ile irtibat tesis edemiyeceğini halisane bildirmekte idi. Bu suretle Almanyanın o zamsr.ki büyüklerile bir hayli mektub'aşır. 1941 de Hitler'in ıtimadım l>.azanmağa muvaffak olan Santo, ker disini bir gaf yapmağa teşvik eder: «Führer, ne duruyorsunuz, dtr, Rusyaya hücum ediniz. Boylelıkis; Japonya ile irtibatı sağlarsınız » Günün birinde Hitler kendısme şu teklifte bulunur: «Türkıyeyi davamıza kazanmağa muvaffak olursan sana şu kadar mılyon veririm». Santo, teklif i reddeder. Santo harbden sonra da bir çok konferans verdi. Fakat seçtiği mevzular gittıkçe garib mânalar alıyordu. Bu harikulâde adam son zamanlarda çocuklaşmış gibi idi. Belki de böyle görünüyordu. Gayet zeki, fevkalâde bilgili ve şakacı olan bu adam hakikatte ne idi Bır gün Almanya İmparatoru kendisine «dört peygamberden üstün» olduğunu söylemişti. Fakat; Santo bunu kabul etmemişti. Bu adamın neyin nesi ve kim olduğu hiç bir zaman anlaşılmıyacak. (Noir et Blanc'dan) Yating'den sonra, bir kaç giinlük bir yürüyuşle Tibet'in ucuncü büyük şehri Yangtse'ye ulaştık. Şkndi kervan yolumuz Himalayalrın iç silsilelerinden mukaddes Çmalbari (Kar İlâhesi) dağlarına muvazi bir mecraya girmişti. Tibet yaylası sert rüzgârlar yuvası. Seyahatimizi yaptığımız yaz aylarmda dahi, öğleden sonraları fırtma süratine uiaşıyor. Kışlan soğuk ve rüzgâr o kadar şiddetli imiş ki sarı renkli ftiongulların derileri yanip kavruluyor, âdeta simsiyah. kesiliyormuş. Bu irtifalarda hemen hiçbir şeyin yeüştiği yok. Daha aşağüarda bu şiddetli iklim şartlarına dayanabilen hububat olarak sadece arpa ekili yor.. Alçak irtifalarda yol aldığımız zamanlar, bazı bazı tash tarlalarını iptidaî pulluk niyetile demır uç lu tahtalarla süren köyliıler g o rürduk. Bu sapanları Tıbet'linin başhca derd ortağı, gelir kaynağı, giyecek, yiyecek, içecek kaynağı yak öküzleri çekiyor. Yak öküzıeri Amerikanm «Buffalo» larının uzak akrabalarmdan. Kolaylıkla ehlileştirilen bu öküzler, orada burada bulabildikleri otlarla, ısırganlarla kannlannı doyuruveriyorîar. , Şehre Kyi Çu nehri üzerindeki Bu yüzden rüzgân bol, ziraati' klt modern çelik köprü üzerinden aşaTibette ideal bir yük ve taşıt hay rak girdik. Halen orta asrın masal vanı vazifesini görüyorlar. Aynı za dünyasına benziyen Tibette bdyle manda Yak'tan süt ve bu sütten de modern bir mühendislik eseri göreher yerde karşılaşılan yağ çıkarı ceğimizi aklımızdan geçirmemiştik. lıyor. Bittabi hayvanın eti Tibet Sonradan öğrendiğimize göre, köplinin başhca gıdasını teşkil ediyor. rüyü Tibetin en zengin ve en üeri Yunünden adeta kopmak bilmez bir fikirli adamı olan Trang Şape 1930 yün ve bununla da göçebelerin yır da kirişlerini, cıvatalarını, somuntılmak bilmez çadırlan yapıhyor, lannı hamal ve katır sırtında HinYak yunünden yapılan elbiseler he distandan taşıtmak suretile yaptırmen bir ömür boyunca sahibine biz mış, inşaata da bizzat kendisi nemet ediyor. Hayvanın derisinden zaret etmiş. de elbiseler, çanklar, nehir kayıkKöprünün üzeri, bir hafta süren lan ve daha nice faydah mamuller senelik dans festivali için mukadyapıhyor. Oküzün boynuz ve ke des şehre akın eden kalabalıkla miklerinden inşaatta faydalanıhyjr. dolu idi. TannKral Dalai LamaHayvanın kuyruğu bile işe yanyor, nin sadık tebealanndan her b'ri hattâ Yak öküzü kuyruğunun Assenede hiç olmazsa bir defa Lhasayada «sinek koğucu» olarak büya hacca gelir. Bu hac ziyaretinin yük şöhreti var, Bu kuyruklardan Amerikada bizler bile faydalaruyor, eskeriya yazın dans festivali veya Makiyaj, sakal bıyığı için bunlar şubatın üç hafta süren senebaşı dan kıl ahyormuşuz. En nihayet ve kutlaması gibi bir bayram devresine en mühimmi yak tezeği, kömürsüz isabet etmemesine çahşıhr. Fakat hac ve hemen hemen ormansız denıle ziyaretini sadece bir eğlence ziyabilecek olan Tibetin yegâne yakı retinden ibaret sanmayın. Yüzlerce kilometre uzaklardan gelenler aratını teşkil ediyor. sında bütün yolu dizleri üzerinde Çamalbari eteklerinde Lhasa yo kateden «dize gelenler» veya her lundaki ikinci büyük geçid olan adımda bir secdeye varan müteasTangla'yı aştık. Dağ eteği deyin sıblar da var. Bunlann arasında ce yanılmayın: Gene de irtifa 4775 ybllannın uzaklığı yüzünden üç semetreyi buluyor. Tangla'dan sonra ne yolda kalanlar dahi varmış. Hacbir sıra vadiler boyunca üerliyerek cm son merhalesi Potala'nın tavafı münbit bir ovaya ulaştık. Ileride Hacılar ellerinde meşhur dua debir tepe üzerinde bir kale ve tepe ğirmenleri, sekiz kilometre kadar boyunca surlar görülüyordu: Seddi süren bu tavaf vazifesini, sağdan Çin bakiyesi surlar. Nihayet iki sa sola doğru yürümek suretile, her atlik bir yolculuktan sonra Yangt sene bir kere tekrarlamakla müse'ye vardık. Yangtse, mukaddes kellefler. şebire, Lhasa'ya ulaştıran yolun Bizi köprünün başmda ingilizce yarısmda. Burası aynı zamanda Tibetin dış âlemle temasının münteKüçük Hikâye hasını teşkil ediyor. Hindistandan posta hizmeti burada sona eriyor. Bahçıvan Mihail Karloviç her Buradan bir yol Lhasa'ya, bir yol işi daima tek bagma görür, kimda Tibetin ikinci büyük şehri Şigat senin yardımına lüzum göstersiye ayrılıyor. Fakat buradan öteye mezdi; fakat kendisine «BahçıLhasa'ya hacca giden, Buddhistvanbaşm dedirtmesini de pek selerle bir kaç malum Buddhist taverdi. Bu onun kimseye zararı cirden başka kimsenin müsaadesiz dokunmıyan ufak bir hevesiydi: geçmesine imkân verilmiyor. Muhakkak mühim bir adam gibi görünmek isterdi. Sonra, bir âYangtse'den sonra demir cevheri deti daha vardı: Pek ciddî ve aadeta göze batar zenginlikte, el değ zametli bir tavırla konuşurdu. memiş maden yataklarile kaph zir Çok zeki, bilgili ve iyi kalbli veler aştık. Bunlardan bir nümune bir adamdı. Bunun için de herkes dahi almağa cesaret edemedik. Zikendisini çok severdi. Oldukça ra, evvelce de söylediğim gibi, Tiyaşhydı; fakat gücükuvveti ve betlıler dağlan kötü ruhlann, şeyneşesi yerindeydi. Her sabah mun tanlann yuvası sayıyorlar. tazaman traş olur, bunu bir gün Nihayet bir akşam üzeri, gün baolsun ihmal etmezdi. Babası Rus tısına doğru Tibetin Vatikanı Poanası İsveçliydi. Rusça, isveççe, tala'nın altm kubbesi, son ışıklar almanca büirdi. Çok kitab okualtında parıldıyarak sanki bizi damuştu, mütemadiyen de okurdu. vet eden bir heybetle. uzaktan göBir huyu daha vardı: Bir şey anründü. Artık emelimize ve menzilatmaya başladı mı, isterdi ki heı limize ulaşmıştık. Fakat, biz daha kes onu dikkatle dinlesin. b yük bir hızla ileri atılırken rehO nisan sabahı, komşularımdan b imiz bizi durdurdu. Dalai Lamabir arazi sahibile beraber, N nın başkenüne gündüz girmemiz kontlarmın bahçesine limonlukta lâzım geliyormus. Tibet an'ane ve yetiştirilmiş turfanda çiçek almaitikadmca bir seyahati öğleden evya gitmiştik. Köylüler arabalara vel sona erdirmek hem uğurlu safidanlan, saksılan yüklerlerken yılıyor ,hem de muaşeret kaıdesi biz de durmuş, konuşuyorduk icrbı telâkki olunuyormuş. Etrafımızda kuşlar cıvıldıyor, keBöylece, yola çıktığımızın 23 ünlebekler uçuşuyordu. cü günü, hedefimizden 10 kilometBahçeye çiçek almaya bizden re kadar ötedeki bir köyde mola başka biri daha gelmişti. Kereste verdik. Ertesi sabah. yağmura rağ ticaretile uğraşan bir gencdi bu. men erken erken yola koyulduk. Bir dönemeci alır almaz, HindistanKomşum bir aralık ihtlyar bahmeği hayallerinde yaşatarak bir çıvanın kulağma doğru eğilerek, dan aynldığımız gündenberı goruzaktan bırini gosterdi: türlü nıuvaffak olaroadıklan içia Lahasa'nın umumî görünüşü gıpta Ue bıze bakan kimselerden her yerde her an bahsini duyduğumuz muazzam sarayı, yahud mabedi, yahud manastın veya isterseniz bunların üçünü bir araya getiren muazzam abideyi karşım'.zda gorduk. Altın kubbeli Potala bir dağ eteğinden, kat, kat zeminden itibaren 300 metreyi pşarak goklere yükseliyor. El'an Jünyanın mimarî şaheserlerinden biri sayılan Potala 300 kusur sene evrel inşa edilmiş. 1641 de, Mongol istilâsmda tahrib edilmiş olan eski sarayın yerinde beşinci Dalai Lama tarafından inşasma başlamlan Potala muhakkak kı eski Mısırın ehramları kadar güç ve en az onlar derecesinde muazzam bir mimarî zaferi. Taşların her biri teker teker insan veya hayvan sırtında ıızak mesafderden taşmmış. İnşaatta ne çelik ne demir kullanılmamış. E J nunta beraber eser o derece mükemmel ki, Lhasa'ya girebilmiş olan Ingiliz seyyahlanndan birisi: «Potala insan eli ile ınşa edilmiş bir bına tesiri bırakmıyor. Sankı oracıkta bitmiş ve büyüye büyüye yükselmiş bir tabiat eserine benziyor. Zeminle, etrafile' ahengi o derece mükemmeîdir» diye yazmı;ttr. • Ispanyol babanın ve İtalyar bir konuşarak kendisini Dorje Çang: nanın çocuğu olan Santo bey Türk vaba olarak takdim eden ve bizi :1er tarafuıdan 1878 de tahliye edi«mukaddes Dalai Lama adına kar:len fakat henüz Ruslann işgalinşıladığını» söyleyen kırmızı ve morjde bulunan Balkanlarda doğmuşipekten cübbeli, başında kanaryatur. Tevellüd mahalli bilâhare Ber sarısı renginde uzun bir külâhlı hü jlın muahedesi gereğince Bulgariskumetin resmî mümessili karşıladı. jtana geçtiğinden Santo'nun bizzat Dorje ingılizceyi babasından öğjkendisi hangi millete mensub oldu renmiş imiş. Babası ise Tibetten jğunu anlıyamamıştır. Bu adam İtal Avrupaya tahsile gcnderilmiş topujyan mı idi? İspanyol mu idi? Türk topu dört kişiden birinin oğlu. Bujmü idi, yoksa Bulgar veya Rus mu dort talihli İngilterede Rugby Kojidı? Malum değil. lejınde okumuşlar. Fakat bunlardan: Tahsilinin bir kısmını Fransada üçu, memleketlerin.. döndükten son.yapan Santo, hem mühendis mekra, nisbeten gene denilecek yaşta.jtebine, hem siyasi ilimler mekteesrarengiz bir şekilde ölmüşler. Riîbine yazılmak suretile ne derece vayete gdre Batı tarz ve âdetleriniâlemşümul bir zekâya malik oldin devletlerinde yayarlar korkujduğunu göstermiştir. sıle bu zavalhlann ölümüne kıskanc • Santo, otuz yaşında iken HürriLamalar sebeb olmuş. Dördüncü »yetin ilânı üzerine İstanbula dönen ise daha talihli, başını kurtarabilPrens Sabahaddin ile birlikte Tür•kiyeye gelerek siyasete dplmıştır. miş, elân yaşıyor. Lhasa'ya vannca. an'ane icabı IJöntürkler kabinelerinde kendisiehemmiyetli başka hiç bir kimseyijn e bir nezaret teklif ederek ileride görmeden Dalai Lama'ya ihtiram veziriâzam ohnası ihtimal harici buvazifesini ifa etmek gerekiyor. Fa:lunmadığmı söylemişler. Fakat b hemen sadece J d kat, gene an'ane icabı, h jSanto nezareti kabul etmek için Çinden, Blutan'dan, Sıkkım'dan," Nepal'den ve Hindistandan gelmelerine müsaade olunan hacıları takdis ve getirilen hediyeleri kabul eden TanrıKrahn nüfuzuna girebılmek için şehre gırdıkten sonra en az üç gün geçmek lâzım geliyor. Tibet taribınde ilk defa olarak bu an'ane bozuldu. Biz Lhasa'ya yazlık dans festivalinin fon gününde girmiştik. Bu vesile ile Dalai Lama bütün Lhasa halkına izaz ve ikram etmekteydi. Asırlar boyunca değişmiyen bu efsanevî orta Asya meSon uunlerde Fıladelfıya'da toplanan rasimini görebilmemizi arzulayan Dalai Lama bizi ertesi sabah Nor Krjın Doktorlar Kongresinde bir Ingılız delege aıle kadınlürından yuzde bu'daki yazlık saıayma davet etti. yetnıiş beşının yorgunluktan. sınır za Ertesi sabah biz 34 kilometre f ndin ve çarpıntıdan mustarib olduiuzunluğundaki insan dizisine katı İLrını iddıa etmlştır. Doktora gore malarak Norbu'nun yolunu tuttuk. salar, mutfaktakı musluk taşları çok Memurlar ve eşleri nefis, murassa alçak olduğundan kadın lş gorurken yonıcu vazıyetler almakta Maamafıh eğerli at veya katırlara binmişlerdi. Amerıkalı kadının Avrupadaîu hemAsıller rengârenk ipekli cübbeler cınslerı kadar yorulmadığı kabul edılgiymislerdi. Çoğunun başmda uzun mıştjr. Amerikada ıra'tfaklar daha uysarı külâhlar vardı. Cübbelerin ren gun ve kuîlanışlı oldugundan kadını gi ise rütbeye, mevkie göre değişi fazla yormamaktadır. Dlğer taraftan bu nemlekette otomatik cihazlar da bolyordu. Bunlarm kimisi mai ve sarı, dur. kimisi kauniçi kırmızı renkte idi. Euna mnkabil başka bir kadın dokKöylülerin kıyafeti dahi göz alı tor da şu iddıada bulunmuştur: "Ev İ51 bilerek yapıldığı takdırde cıydı. Onlar da bu çeşid merasimaile kadını bir ler için sakladıkları zarif, ipekli cüb yerme geçer için mukemmel olan idman Evile raeşgul kadın belerini giymislerdi. guzellık maesseselerine gitmeğe thtlyaç Biz yolda ilerlerken, ellerinde duymaz. Çunku bu ijler onu esasen dua değirmenli dilencıler yanımıza gı^elleştirir.» Fronce Dimanche yaklaşıyor, avuc açıyorlardı. Tibet*** te dılencilik resmen kabul edilmiş bir meslek. Buddhist'lerin itikadına Almanyanın teslihi ve Almanlar gore dilenciye para vermemek uAlmar.yada silâhlanrna meselesi ılk ğursuzluğu davet etmekür. plânı ısgal etmektedw. Bu tasarı $ıddetli munakaşalara meydan veriyor. Bize saraym resmî tercümanı Rimsi Kyipup ile bizi misafir eden Maamaflh Almanyada bir kaç gun kaldıktan sonra tımuml efkârın ve devlet Dorje Çangvaba refakat ediyordu. adamlarının bu hususta ne dujundukHer ikisi de kırmızı, san ipekten lerıni anlamak kolaylasıyor. Şundıki halde umumi efkâr silâhlancübbelerini giymişlerdi. Her ikisinin de kulaklannda on on beş san ma aleyhinde. bılhassa son harbde satim uzunluğunda türkuaz küpeler varanlarla gencler bu fikirde. Bu ruhî halet sadece hezimetle nıhayetlenen vardı. Türkuaz ziynetler saç örgü uzun bir mucadelenin hatırasından, Arkası Sa. 6, Sü. 5 te ağır kayıblardan, çoküntulerden ve Al (Solda) Santo Beyin Hürriyette Türkiyede ahnmış resmi, sağda yirnıi sene sonraki hali bir şart koşmuş: Osmanlı Impara man imparatoruna harbe bu saf kendısıne bıldırır. Boyle olmakla torluğu, hazırlıyacağı plân muci hada son vermenin doğru olacağını beraber Fransayı zafere ulaştıran bince federal bir imparatorluğa in söyler ve İmparatora mucadeleyı çarenin Santo tarafından tavsıye kazanmasına imkân bulunmadığmı edildiği henüz subut bulmuş biı kılâb etmeli idi. bu keyfıyet değıldır. İttihad ve Terakki komitesi plâru açıkça isbat eder. Wilhelm'in 1920 de Santo'yu Versailles'da gö reddetmiş. Anlaşılan Lenin'le Sta Bozlere kulak asmadığı hatırlardalin on iki sene sonra Rusyayı aynı dır. Hayli inadcı olan Santo, ikinci ruyoruz. Orada, Muttefıkler yükşekilde federal cumhuriyet rejimi defa olarak İmparatorun huzuruna sek konseyinde Wilson'un meşhur ne tâbi kılmakla Santo beyin tav çıkmağa muvaffak olur ve bu se 14 maddesıne karşı kendi beş madfer Mareşal Hindenburg ve Luden delik teklıfini sunar, fakat kabul siyelerine uymuşlar. Dış İşleri Bakanhğı fahrî müdür dorf'un yanında imparatora, harbi ettırmeğe muvaffak olamaz. 5P * # lerinden Navailles gibi dıplomatla kazanamıyacağını, bunun için OsHayal kırıklığma uğradığı halde ra bakıhrsa Osmanh İmparatorluğu manlı İmparatorluğuna güvenmekle cesaretini kaybetmiyen Santo, bu Santo'nun tavsiyelerini dinlemiş çok yanıldığıru hatırlatır. olsa idi 191418 ve dolayısile 1939 Santo'nun hayli serbest olan ko sefer de konferansçılığa başlar. Bu harbine mukaddime teşkil eden nuşma tarzına sinirlenen Imparator adam Avrupada yüzlerce konferans Balkan harblerine lüzum kalmıya bu adamı hapse attırır ve harb bi vermiştir. Gayet değişik mevzulara caktı. Bu suretle dünya en az 45 tinceye kadar orada bırakır. Maa dokunan bu konuşmalardan bazısenelik bir barış devresi yaşıyabi mafih Santo hapiste olmaama rağ larının baslığmı şuraya kaydedelim: lec'ekti. men Klemanso'ya tam 102 muhtıra Almanyanın borclan Semiramis'in 1914 de Santo, Marne muzafferi yolhyarak Almanyayı alt etmek asma bahçeleri Bedevîlere kenyetinden sonra Berline giderek Al için takib edilecek hareket hattıru dimizi sevdirmenin, çaresi Mu DİJl^YA BASININDAN Ev kadınının durumu manyanın siyaseten ezllmeslnden mulhem değıldır Mutteflklerın mılı.'ar vn aleyhinde yap*ıkları propaganda da meyvalannı vermağe baslanııştır. Askeri meslek ıtıbarım kajbetmıştır Bir takım generallerin mahkum olduğu, n.uvazzaf subayların beş parasız kalaığı goruldu Buniardan bazıları çalış:vor. blr çogu da sefalet ıçinde. Fakat umumun hısslyatında gozonunde tutulacak bazı noktalar daha var Hirb sonrasının Mmanı şoyle dusunuyor' cZaferi sız kazanmadınız mı» O balde sımdi işin içinden çıkmak size cuşer. Tehdide maruzsanız kendlnızl mudafaa edinlz. Hattâ bizleri miıdafaa etmek bile slze dtıjer. Çunku memleketi işpal eden sizlersiniz. Nasıl olsa yenlldik. Barl mağlubiyetimizin temin ettlği bu menfaatten utifade edelim » L* Monde *** Son günlerde resm! gazetede Bakanların ımzasile çıkan bir kararnameye göre Sovyet yuksek mekteb ve unıversttelerince verılroış bulunan butun dıplomalar Polonyada makbul ve muteber o'.acaktır. Demek oluyor ki Rus doktorları, dışçileri, avukatları ve muhendisler hiç bır tahdide tâbi tutulmadan Polonyada icrayı sanat edeblleceklerdır. Asıl goze çarpan cihet Polonya universıtelerinden dlploma alanlara Rusyada aynı hakların tanınmamıs olmasıdır. Le Populaire *** NewYorklu bir kuyumcu deriye yapışan mucevherat yapmaga başlamıstır. Bundan boyle guzel kadınlar alınlarını veya sırtlarını elmatla susleyebileceklerdir. Taslar altında bulunan bir lâstih sayesınde havs boslugimdan istifade ederek deriye yapısmaktadır. Bu çesld mücevheratı sivllce. et benl gibi cildl çlrkin gosteren pürüzlerin üzerıne yapıştırmak kadınların bir kat daha ca. zib görünmelerlne yirdım edecek. hiç bır karar verecek durumda deiüdır Macar Munakalât Bakanı da Konov ve Kaplun ısımlı iki Rus generalınln goz hapsındedır. Üç Rus generali kontrol ettiklerı Macar Bakanlarının hareketlerınden Mareşal Rokosowskı'ye karşı mesuldurler. Bıhndiği gibi Mareşal Rokosowski hakikatte Komınforma dahıl butun memleketlerın musellâh kuvvetler başkomutanıdır. Le Populaıre *** 393 rece muazzam ki kolayc» basarılması ırıümkun değil Fakat işçinın koyluden rvvel rejlmden İstifade edeceği muhakkak. Le Monde * * * NewYork 8 (Nafen) Washmgton şehrı ajağı yukarı tamamen hukumet memurları taraimdan iskân edilmiş olduğu halde Bırleşık Amerikanm 6 ncı buyuk ve kalabalık sehrl mertebesıne yukselmış bulunmaktadır. Şehlrde bulunan memurların adedı sabit kaldıgma razaran dogus nlsbetinln çok buyük oldugu meydana çıkmaktadır. Böylece bundan 10 sene evvel 1.000 000 dan az olan bu şehrin nufusu son yapılan istatistıklere gore halen 1.452242 ye yukstlmijur. *** Washingtonun nüfusu Çinde kövlünün durumu Bır yabancı için Çinde ve bılhassa Çin koylerlnde neler cereyan ettigınl ar.lamak imkânsız gibi bır jey. Bilınen bır cıhet varsa koylerde bir çok maddelere el kondugudur. Cenubl ve merkezi Çinde köylunun elindeki pirinc ahnıyor. Şimalde buğdaya el konuluyor. Bütün bunlar çiftçınin memnunıyetsızhğinl mucib olmaktan geri kalmıyor. Buyük ziral devıimin slmdillk geri bırakılaığı anlaşılıyor. Bazı bolgelerde yapılan toprak tevziatımn halka ho; görunüp gorunmedıği henuz malum değil. Fakat bundan vazgeçı'miş olması hükumetm drha ziyade ışçi sınıfı üzerine dikkatini çevirdigıni gostermek. ttdir. El konan maddelerin buyuk bır kısmı piyasaya surulmustur. Bu sayede fiatlar ısükrar bulınu; ve hayat bir dereceye kadar ucuzlarr.ıştır. Kdylunun sımdıye kadar rejim değiîiklijjinc'en buyuk irtıfsdeler elde ettıği zannedilmıyor. E'asen bunda şaşıUcak bir cihet yok. Yr.pılacak ış o de Yeni ziynet eşyası Polonya parlamentosu rubleye müsavi olan yeni zloty'yı kabul etmljtir. Kanuna gdre bir zloty 0.222168 gram saf altın değerınde olacaktır. Polonyada maaş ve ücreüerde lcab eden ayarlama yapılacaktır. YUz eski *** zloty'ye karjılık devlet 3 yeni zloty veTecek. Dizğinleri tutanlar Devlet Bankası da plyasay» yeni paPolonyada ve Bulgaristanda olduğu ra surmektedir Eski paraların 10 gün gibi Sovyetler Macaristanda da orduyu zarfında değiştinlmesı mecburidlr. kontrol altına almiftır. Le Populaırc Sovyet Generali Ivar> Bayev. Maca* * * ristan Mudafaa Baksnı Mihaly Farkas'ın her hareketıni kontrol edebıleBir tarafb hak Polonyanın «Ruslaîtınlması» yolun cek bır mevkie getirilmig biılunuyor. Bakan, Bayev'in musaadeslni almadan da yeni adımlar atılmıstır. Yeni Leh parası Fransada içkiye karşı mücadele açıldı Parıs 8 (Nafen) Fransada içkiye karşı şiddetli bır savas açmış olan profesor Derobert ajağıdaki lbret verici rakamları kaydetmektedir: 1948 senesinde 1 303 Franıız dellıium tremens'den olmuştur, 4298 kişi karacığer sirozundan hayatlarını kaybetmişlerdır. Ijlenen einayetlerın yuzde 30 u alkol yuzunden olmııştur. Seyriisefer kazalarının yuzde 50 sl ve 1; kazalarırın yuzde 25 i de aynı sebebe mustenıddir. *** İkisinin ortası yok Herkes bılıyor kı tarafsızlık hem pahalıya mal oluyor, hem guvenlik yaratn ıvor Harb olaeaksa askeri mecburıvet ve ihtıjaclar ı;e karıjmak ıstemıjtnlerın çe^ıngenlıklerındcn elbette ustun gelecek. Yoksa eski mukavemet taraftarları mukavemet etmekten bıktılar mı' Neden beklemeyi barıja yahud harbe tercıh ediyorlar? Bizce mücadele eskıden ne ise gene odur. Şuphesiz duşmanın yuzu, jekli ve üniforması değıştı. Fakat sırtında gene dıktator olduktan sonra bızce degişmlş bır şey yoktur. insan hakaret ve cinayet karşısında nasıl tarafsız kalablhr? A\iupa Robenson gıbı yaşayabılır mı? Bu tasavvurun ciddi tsrafı ncede' Elbette ki çalışarak yaşamak, harbederek olmekten ıvıdır. Fakat burada maksad ölmek değil, hur yaşamaktır. Le Populaıre * * * Yazan: A. Çehov | Çeviren: Vahdet Gültekin halkı gene: «İmkânı yok!» dıyorlar. «Olam?z' Bu işte bır yanlışlık olsa gerek!» «Muhakeme başlıyor. Adam in kâr ediyor. Hem o kadar büyuk bir ısrarla, inadla inkâr ediyor ki hâkimler tereddude düşüyorlar. Delılleri bir daha gözden geçiriyorlar, adamı tekrar tekrar sorguya çekiyorlar. Kanter içinde kalıyorlar, bardak bardak su ıçiyorlar. «Karar için celseye fasıla veriliyor. Tekrar toplandıklan zaman reis kararı okunıaya başlıyor .. Fakat tam: «İdam karan verildi» demek üzereyken kâğıd elinden düşüyor. Reis ter dökmeğe başlıyor. Sözünü değıştırerek: «İmkânı yok!» diyor. «Bütün bu zahirî delillere rağmen, yeryüzünde bu kadar büyük bir alçaklık işliyebilecek bir insan bulunacağına inaomıyorum!» diyor. Diğer hâkimler de onun bu kanaatine iştirak ediyorlar, sanık hakkmda beraet kararı veriliyor. «Neticeden halk memtundur. Ondan sonra da bir tek kişinin mahkeme heyetmi haksızlıkla, adaletsizlikle itham ettiği göriilmüyor. «Dadım bunu anlatırken derdi ki: «İnsanların köpeklerden alçak olabileceğini düşündüğümüzü görünce Allah muazzeb olur ..» IMKANI YOK! «Bak şurada, fıçınm üzerine oturmuş, serseri kılıklı biri vaı ya? Ona dikkat et. Geçenlerde bir hırsızlıktan dolayı mahkemeye veriknişti ama, beraet etti. Bugünlerde mahkemeye verilip de beraet edenler pek çok. Vaktik Shakespeare'in dediği gibi, ahlâkın ahlâksızlıktan özür dilediğı bir devirde yaşıyoruz.» Kereste tüccan başını sallıyarak bu sözü tasdik etti: «Çok doğru. Adalet cihazı iyi işlemedıği zamanlarda suçlar artar.» Ihtıyar bahçıvan evvelâ hafifçe gülümsiyerek baktı. Sonra: «Hayır, beyler.s dedi. «Ben sizin fikrinizde değilim. Bir maznun beraet edince o kadar sevinirim kil Hattâ vicdanım bana, bu adam suçludur, dese bile, hâkimlerin yamldığını bilsem bile gene sevinirim. Çünkü ortada insan denen bir şey vardır, beyler. Hâkim ler, ortadaki delillerden ziyade. insana, insan rohuna inanırlarsa bence manevî kıymetler zafer kazanmış demektir.» «Güzel bir fikir» dedim. Bahçıvan: «Evet ama, yeni biı fıkir değil,» dedi. «Bundan yıllarca evvel benim İsveçli bir dadım vardı. O bana bir masal an den biri ölmüş gibi ağlar ve mulatmıştı.» hakkak cenazesine gidermiş. Mihail Karloviç çubuğunu yavaş «Kasaba halkı kendilerine böyyavaş doldurdu, bahçede çalışan le bir derd ortağı gönderdiği için lara baktı, etrafına göz gezdirdi. Allaha dua ederlermiş. KasabaSonra, anlatmaya başladı. nuı kedi, köpek, »t ve inek gibi * * * hayvanlan bile doktoru tanırlar «Bir gün küçük bir kasaba mış. Doktor da herkesten görya yaşlı bir adam gelip yerleş düğü sevgi ve saygıdan memnun miş. Adı Tomson muymuş, Vil rahat ve huzur içinde bir hayat son muymuş neymiş, pek hatırım yaşar, evinden çıkarken kapısuu da değil. bu adam doktormuş. kapamaya bile lüzum görmezmij Pek dalgın ve münzevî bir hali Hattâ bir gece, gene hastadan dövarmış. Mecbur olmadıkça konuş nüsünde, korudan geçerken karmaz, kujrseyle ahbaplık etmezmis şısına haydudlar çıkmış. Haydud Kendini ilms vermiş, keşiş haların maksadı, tabii, adamı soyyatı yaşarmış Ahali de onun ilınakmış. Fakat kendisini tanır tamine hürmet eder, kendisini rarunıa« hürmet!e selâmlayıp af hatsız etmemeye fahşırmış. dilemişler, arkalanndan kendi «Adam da hakikaten {ok muk paltnlarmı cıkanp ona giydirmijtedir bir hekimmiş. Bundan baş ler, sonra da kasabaya kadar beka, yabancısı olduğu bu kasaba raber getirmisler. nm halkını pek sever, onlar için * * * bin parça olurmuş. Gece uykula(îşte, beyler, bu son derece iyi rını feda ederek her hastaya kor şar, fakirlerden para almazmış adam, bu mubarek insan bir gün 1 Yağmur demez, çamur demez; »o ölü bulumryoi . Evet, öidürülmü} ğuk demez, kar demez tâ köyle' Koruda başına vurulmak ı>uretire kadar yürüye yürüye gidermiş. le, öldürülmüş bir halde buluyorHem de hiç bir karşılık falan bek lar. Kasaba halkınm hayretini dU lemeden. O kadar da iyi kalbli şünün! Herkesin sevdiği, saydığı insan canlısıymış ki hastalarından bu temiz insanı kim öldürmüştü biri ölünce sanki kendi ailesin acaba? Kim öldürebüirdi? «Tabü, adliye tahkikata başlıyor. Ortada cinayetten şüphe ettirecek bir takım deliller vardır. Fakat yeryüzünde doktoru öldürebilecek bir adamın bulunabileceğini akıl almadığı için, bunların hiç biri üzerinde ciddiyetle durulmuyor. İhtiyann, karanlıktan ve yorgunluktan dolayı, bir ağaca çarparak öldüğune hükmediliyor. «O mubarek adam büyük bir merasimle gömülüyor ve kimse de cinayeti akhna bile getirmiyor. Öyle ya, yeryüzünde böyle bır insanı öldurebilecek kadar alçak bir mahluk tasavvur edilebilir mı? Her jey olur ama, bu derece vahşet olur mu? Olamaz! İmkânı yok! Her seyin bir hududu vardır. «Fakat, talihin cilvesine bakuı ki, bir müddet sonra bir sabıkahdan şüphe ediliyor ve bu adam bir gün zavallı doktorun saatile tütün tabakasını satmaya çalışırken yakalanıyor. Evini anyorlar, yatağının altında kollan kan içinde bir gömlekle bir de altın saplı ustura bulunuyor. Hasılı, deliller tamamen adamın aleyhindedir. «Fakat, buna ragmen, kasaba Suyun içinde resim çeken fotograf makinesi NewYork 8 (Nafen) Blrlesık Atnerıka bahriyesı taratından hazırlanan yeni bır fotograf makinesinın suyun içinde resım çekmekte olduğu bıldırılmektedır. Eskilerınden tamamıle farklı olan bu fotograf makinesi dışarıdan ıdare edılmektedır Bu yeni makine tayyareyı andırmakta, kanad ve kuyruk taşımaktadır. Bu makınenln ağırllğl elh kilodur. Yalnız çok derınlerde resim çekmek icab ettiği takdırde dalgıçlann da beraber inmeleri icab etmektedir. *** Londra 8 (Nafen) ingilterede b'r kaç senedenberi hizmetçi bulmak gayet zor bir ıştir. Şimdl Buckingham Sarayında da aynı zorlukla karşılaşıldığı anlaşılmaktadır. Hizmetçi bulmak için tskoçyamn koylerlne kadar gitmek 1». zım gelmiştir. Buckingham Sarayında 200 hizmetçt çalışmaktadır ve bunların yarısı kadın, yarısı da erkektir. Buckingham Sarayı için hizmetçi bulunamıyor
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle