19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1950 CUMHURÎYET BİR DAKlKA t "Camhuriyet,,in Anketi Baştarafı 1 ınci sahifede uçakla İstanbula gitmiştir. İstanbuldan bu gece Tokyoya gidecektir. Genelkurmay Harekât Dairesi Başkanı Korgeneral Yusuf Âdil Egelinin başkanlığındaki 6 kişilik heyet Tokyoda Birleşmiş Milletler ve General Mac Arthur karargâhında misafir olacaktır. Heyet ü yeleri arasında kurmay albay Cemal Aydınalp ve kurmay yarbay Niyazi Çelik de vardır. Heyet Sayaş Birliğimizin Japonyadaki karargâhına muvasalatına kadar Birleşmiş Milletler genel karargâhile temaslarda bulunarak lüzumlu işlerle meşgul olacaktır. Beyrut radyosu bugün hususî muhabirine atfen yaymladığı bir haberde heyetimizin Japonyadan sonra Washington'a gideceğini ve orada Akdeniz Pakü askerî konseyile temaslarda bulunacağını bildirnuştir. Haber şehrimizdeki ilgili çevrelerde tekzib edilmemiştir. K u r m a y heyetimiz hareket etti J dun akşam Tokyo yar arasında giffi Bir knrmay * l * * | T ü r k î y e j ] e bavunma raktı phocles Venizelos'un Türkiye ile Yunanistan arasındaki görüşmelerin Batıh devletler tarafmdan tasvib edilmiş olduğuna dair beyanatı hayret uyandırmıştır. Bugün İngiliz Dış İşleri Bakanhğınm bir sözcüsü kendisine bu mesele hakkmda İngiltereye bir ihbar vâki olup olmadığı sorulduğu zaman cevaben Ingilterenin bundan haberi yoktur, demiştir. Bu kat'î beyanat karşısında tabiatile İngiltere kendisine bildirilmemiş olan bir vaziyet hakkmda ne müsbet ve ne de menfi bir cevab vermemişür. Bununla beraber İngilterenin olduŞu gibi diğer demokratik batıh memleketler komünist tecavüzüne karşı alınacak her türlü tedbirlerden memnun olacakları ilâve edilmektedir. Pamuklulara yapılan zara Sümerbank Umıım Müdürü bunu doğuran âmilleri izah etti Ankara 4 (Türk Ajansı) Sümerbank Umum Müdürü bu sabah beraberinde İşletme Müdürü Hulki Yanat ve İnşaat Müdürü Adnan Öz yol olduğu halde tetkiklerde bulunmak üzere Sıvasa hareket etmiştır. Umum Müdür hareketinden önce kendisile görüşen gazetecilere pamuklu mensucat fiatlan üzerinde aşağıdaki beyanatta bulunmuştur. « Bankamız 1949 yılında muhtelif pamuklu fiatlanmız için Ego ve Çukurova bölgelerinde yaptığı mubayaalarda pamuğun kilosunu vasatî 220 kuruşa maletmişti. Bu sene ise Çukurova bölgesinde şimdiye kadarkı alımlarımızm vasatî fiatı 280 ve Ege bölgesinde de 340 kuruşu bulmuştur. Bu rakamlar geçen seneki fi'lî pamuk maliyetimize nazaran Çukurovada % 40 ve Egede %50 bir artış ifade etmektedir ki bunun da pamuklu dokumalara inikâsj kullanılan pamuğun cinsine ve mamul çeşidine göre % 2025 arasındadır. Buna mukabil ilgili müesseselerimizin teklifi üzerine durumu inceleyen idare meclisimiz 299950 tarihinden itibaren muteber olmak üzere vasatî ve yalnız % 12 ve pamuk ipliğine de % 15 nisbetinde bir zam yapılmasını zarurî görmüştür. Memleketimizde pamuk fiatlannm artışı bizim de tâbi olduğumuz dünya piyasasmda görülen inkişafm bir neticesidir. Filhakika Amerika başta olmak üzere dün/a pamuk müstahsili mem leketlerde pamuk fiatlan lumumiyetle yükselmiş bulunmaktadır. En onemli istihsal maddelerimizden biri olan pamuğun fiatrndaki bu gelişmeyi gelecek senelerin ekim sahasuu arttırma ve binnetice istihsal miktannı çoğaltma yönünden Bankamız memleketin en büyük pamuk müstehliki sıfatile ancak memnuniyetle kaşılamaktadır. Pamuk fiatlanndaki artıştan olan kazanclar pamuk alıcısına avans tevziatımızdan ve mubayaa faaliyetinden edindiğimiz intıbaa göre doğrudan doğruya müstahsile intikal etmektedir ki bunun aynca memnuniyeti mucib olacağı tabiidir.» İsfemem, senin olsnn! Eksik oltnasınlar. Tünel fiatlannda talebelere tenzilât yapmışlar. Fakat nasıl tenzilât? Birinci mevki 5 kuruş 20 para, ikinci mevki de 3 kuruş 30 para. Piyasamızda 10 ve 20 porahklann darltğı (hele kıymeti!) malum olduğuna göre, tabiî, gişelerde bir hercümercdir gidiyor. İti§ kakış arasında bu küçük parasından vazgeçip gişeden kendisini zor kurtaran talebenin «küljeti nimetinden büyük» düşünmesi haklı değil •midir? D. N. Zabıtanın salâhiyeti ve mesuliyeti arttırılmalıdır! Bastarafı 1 inci sahifede ve tedvini düşünülebilir. Fakat tatbikat gösteriyor ki, bir kanun ne kadar mükemmel olursa olsun ted vin ve tatbikında hassasiyet gözetılmezse çeşidli aksaklıklar ortayj çıkar. Onun için her şeyden evveı mevcud kanun ve nizamlan ehemmiyetle ve büyük bir titizlikle tatmik etmek lâzımdır. Yukarıda da işaret ettiğim gibi Ceza Kanunile. Ceza Usulü Muhakemeleri Kanunla rında bazı tadillere ihtiyaç vardır Bu değişikliklerin neler olabileceği, tatbikattan alman netıcelerin tayin ve tesbitile mümkün olabilecektir ki, bu da alâkalı makamlarcs etüd edilmektedir. Af Kanununun cürüm artışlannda âmıl olduğu tezi doğru değıldir Affa mazhar olduğu halde bu şefkat ve âtıfetin manasını idrak etmiyen bir kaç sabıkalının tekraı hapisaneye dönmesi (af müessesesinin) ma'şerî vicdanda ve cemiyti bünyesinde husule getirdiği ferahlıktan ve içtimaî tasfiyedeki müsbet rolünden hiç bir şey kaybettirmez. Bu âdil tezahürün topluluğumuza iyi vatandaşlar da kazandırdığını ve böylelıkle bir takım içtimaî ve adlî hataları bertaraf ettiği ni niçin kabul etmiyoruz?. Cürümlerin önüne geçmek için hapisaneleri tıklım tıklım doldurmak, suçludan intikam elmek zihniyeti, bugünün hukuk prensiplerile bağdaşamaz. Bütün dava ıktisadî ve içtimaî nizamlan vatandaş hayrına ayarlamaktan ibarettir. Ceza infaz sistemimizin dunyac» da takdir olunan iyi örnekleri vardır. Bilhassa iş esası üzerine kurulan cezaevlerimizden müsbet neticeler alındığı inkâr kabul etmez bir hakikattır. Fakat diğer cezaevlerini de birer tenbelhane ve kötü temayüllerin yuvası olmaktan kurtarmak lâzımdır.» Baro Reisi diyor kl Baro Reisi Haşim Refet Hakararır düşünceleri şunlardır: « Artışlann mevcud olup olmadığını kesin olarak bilmek, mukayeseli istatistikleri incelemeğe bağlıdır. Böyle bir inceleme yapılmadıkça ve suçlan işleyenlerin şahıslan üzerinde de durulmadıkça, içtimaî, iktisadî, siyasî ve ruhî esaslara bağlanabilecek türlü sebebleri tesbit ve tayin etmeğe imkân yoktur. Bununla beraber her şehirde olduğu gibi memleketimizin bell» başlı şehirlerınde de halkın huzurunu bozacak suçlar vuku bulmakta olduğu inkâr kabul etmez bir vâkıadır. Bu suçlan önlemek için alınabilecek bir çok tedbirler vardır. Bu tedbirler «önleyici» ve «ce • zalandmcı» tedbirler olmak üzere iki esasta toplanabilir. Önleyici tedbirler: Ana kucağında başlar, mezara kadar devam eder. Bu tedbirler, pedagoglar, psikoloğlar ve sosyologlar nezdinde malumdur ve izahı bu anketin çerçevesini çok aşar. Cezalandıncı tedbirlere gelince: Bunlar Ceza ve Ceza Usul Kanunlan şümulüne girerler ki bugünkü mevzuatımızın ihtiyaca cevab verecek durumda olmadığmı derhal ve tereddüdsüz söyleyebilirim. Ceza Kanunundaki ceza nisbetlerinin bir çoğunu yükseltmeK lâzım olduğu gibi Ceza Usul Kanununa da, cezanın müessir ohnasını sağlayacak sürati temin eden hükümler konulmalıdır. Bunun tatbıkatta misalleri çoktur. Bundan başka zabıtanın salâhiyetini genişletecek ve mesuliyetini o nisbette ağırlaştıracak müeyyideli hükümler de bir an evvel kanunlanmıza girmelidir. Cezaevlerimiz hakkındaki soruya gelince, bu müesseselerin bugünkü durumu beklenen neticeleri vermekten uzaktır. Bunun da sebebleri çoktur. Cezaevleri mevzuu azamî imkân dahilinde ele alınmaya, üzerinde durulmaya değer bir konudur.ı» Ferdi ÖNEB Istanbulun suyu ilmiyorum bu davayl kaç yüzuncü defadır burada mütalea ediyorum. Faydası var mı? Onu bilmem. Biz vazifemizi yapanz. Yazdıklanmızın kabul ve tatbikı otoritelere aiddir. Şimdi istifa etmiş muhterem bir Demokrat Parti Bakanı Sirkeci meydanında seçün propagandası yaparken: istanbula şakır şakır sular akıtacagız, mealinde vaidlerde bulunmnştu. Hoş, edilen vaidlerin en masumu bu idi ya! Istanbulda. şa ünlerde hüküm süren ve Anadola akasını hakikî bir kerbelâya çe•iren susuzluğu gördükçe bu va'di hahrlamamak kabil olmuyor. Ve kendi kendime soruyorum: Acaba bu va'di yerine getirmenin söylemesinden çok pek çok daha zor olduğunu muhterem sabık Bakan işbaşında görünce ne düşün müştür? Istanbulun suyu iki repheli bir davadır ve onun için halli iki ayn tedbir almayı icab erririr. Istanbul yakasının davası galeri mesetesi idi. Eski Terkos şirketi zamanmda ve o zatnanın ihtiyacına göre yapılmış olan su Iâğımı eskimişti. Zaten ugünkü ihtiyaclan karşılayacak genişlikte de değildi. Nihayet iki ıl evvel geçen Meclis tahsisat bul . u ve bir metre kutrunda demu? borularla ikinci bir galeri yapmaa imkân buldu. Bu borulann dösenmesi ve şehre kadar gelmesi bir kaç aylık davadır. Esasen IstanIUI tarafına verilmek üzere Çırpı:ıda açılmış olan Arteziyen kuyuları da giinde 20 bin ton su vermektedir. En fena tahminlerle 1951 i>aharında Istanbul tarafı bugünkü ldığının iki mislinden fazla su a[abilecektir. Bu da ihtiyacdan çok 'azladır. tstanbul tarafınm su davasmda en büyük nimeti. su deposunun bir tabiî göl oluşu ve Anadolu kıym gibi mukadderatını yağacak yağmura bağlamamış bulunuşudur. Anadolu kıyısına gelince; onun hali harabdır. Çünkü hayatı Ebnalı bendine bağlıdır. Bu bend gerçi bir? kaç metre yükseltilerek istiab haddi artmıştır; ama günden güne inkişaf eden ve yeni yeni evler yapılan Anadolu kıyısınm ihtiyacına ba bend kifayet ehnemektedir. Heie yaz mevsimi yağmursuz geçerseNitekim bugünlerde Elmalı bendinde ancak 1520 günlük su vardır. Esasen su bol da olsa bu tarafa daimi surette su vermeye mevcud eski ana bomnun genişliği ve mukavemeti kâfi geunemektedir. Binaenaleyh bir taraftan yeni bomlar döşemek, diğer taraftan da •eni bir bend daha yapmak yani kış mevsiminde saklanacak su mik tınnı çoğaltmak için depoyu büyültmek lâzımdır. Şahsî kanaatüne göre bu iş bu sene, gelecek sene yani çabucak yapılamaz. istanbula da yaz jıevsiminde yağmur yağmadığına göre Anadolu kıyısınm susuzluğu daha bir müddet devam edecektir. Ancak, bu susuzluk bir taraftan devam ederken öte yandan bir takım bahçelerin bu su Ûe sulandığını, otomobil istasyonlannda bu su ile arabalann yıkandığını görenler, evlerinde yüzlerini yıkayacak bir damla su bulamadıklannı düşünerek bu haksız sarfiyatın menedilmesini istemektedirler. Gerçekten, bir şehirde en iptidaî ve âcil temizlik icablaruıa yetecek su bulamazken aynı şebekeden bağ bahçe sulamak ^ıraba, kamyon yıkamak, hattâ gemilere su vermek ne dereceye kadar isabetli, hattâ insan! bir harekettir. Bunu yapanlann insafına havale ederiz. Binaenaleyh hiç değilse bu israhn önüne geçmek suretile asıl ev ihtiyaclarına tahsis edilebilecek su miktarı çoğaltılmış olacaktır. Bu satırları bitirirken şurayı işaret etmek yerinde olur ki; Istanbul artık yağmursuz bir şehir olmustur. Şehrin üstünden geçen ağu vağnıur bulutlannı, şehrin civarındaki ormanlar artık çekemez oldular. Bun dan sonra biz yazın yağacak yağmulara bel bağlayamayız. Onun için Anadolu tarafının ihtiyacını t e min için kırıp sanp ikinci bir bend yapürmak ve o yapıluıcıya kadar da artık Elmalı suyunu ev ihtiyacından başka yere sarfettirmcmek farzdu*. Yoksa bütün memleket susuzluktan yanar. B. FELEK Baştarafı 1 inci sahifede eden konsey, bu arzusunu, Türkiyenin mezkur plânlaştırma mesaisine iştirakinin Akdenizin müdafaasuıa mânah surette medar olacağı kanaatine istinad ettirmektedir. Bunu dikkat nazarına alan Türkiye hükumeti, zaten politikasını güvenliği ve barışı müessir şekilde korumağa hizmet esasında teksif etmiş bulunduğu için, konseyin arzusuna uyarak mevzuubahis mesaiye iştirake karar vermiştir.» İngilterede Londra 4 (Nafen) Nafen Ajansı muhabirine göre «Türkiye ile Yunanistan arasında aktedilmesi mutasavver emniyet anlaşması hakkmda resmî sözcüler hiç bir beyanatta bulunmamaktadırlar. Bununla beraber İngiliz resmî makamları Yunan Başbakanı M. So••" Dördiizler bugün tekrar hastaneye dönecekler Baştarafı 1 inci sahifede tetkikattan sonra ancak akşam üstü kararlaştırılabiimiştir. Dördüzlere yardım komitesi yarın sabab Doktor Behçet Uz hastanesinde top lanacak ve kat'î kararlannı verecektir. Gene yann Vilâyete müracaat edilerek dördüzlere yardım derneğinin teşekkül ettiği ve bunun bü cemiyet olarak tescili istenecektir Derneğin başkanlığmı Doktor Behçet Uzun deruhde etmesi kuvvetle muhtemeldir. Dördüzlerin hemen yarm hususî hastaneye nakline ve bu işin cuma gününe kalmamasına çahşılacaktır. Hastanede dördüzlerin sureti hususiyede tutulmuş bir hastabakıcılan, bir sütanneleri, biı de hademeleri bulunacaktır. B'i sütanne ile iktifa edilmesi ve çocuklann daha ziyade mama ile bes tenmeleri uygun görülmüştür. »ıınıııınııııtıımiinillllllllllllllUniIllllllllllllllllüllllllllHHiı "» Kore Savaş Birliğimizin durumunu ve ihtiyaclarmı yerinde görmek ve Birleşmiş Milletler genel karargâhile temas etmek üzere dün akşam Korgeneral Yusuf Âdil Egeli Baştarafı 1 inci sahifede nin başkanlığındaki kurmay heye savaşı açtıklannı, yapılan mezalitimiz Tokyoya hnreket etmiştir. me insan haklarına riayet eden hiç bir memlekette rastlanamıyacağını belirtmiştir. Türk delegesi, Bulgarların mevcud ahdî anlaşmalara riayet etmediklerini, göçmenlerin mallanru, anlaşmalara rağmen .beraberlerindo götüremediklerini, mecburî bir teh cire tâbi tutulduklarını sözlerine Baştarafı 1 incı sahifede ilâve etmiştir. nırında başta Vali olmak üzere KorBulgaristamn, en iptidaî insan general ve Bölge Komutanı karşıhaklarına dahi riayet etmediğinı belamışlardır. Günün erken saatlerinde baştan lirten Türk delegesi, meselenin Bireşmiş Milletler tarafından ele abaşa bayraklarla süslenmiş olar» ınmasının elzem olduğunu teknrşehirde büyük bir canhlık göze lamıştır. çarpıyordu. Hava yolu ile gelmeleri ihtimaline binaen çok kalabalık bir Bir Yugoslav gazetesi Bulgarlan itham ediyor halk ve karşılayıcı kütlesi hava alanına gitmiş bulunuyordu. BilâBelgrad, 4 (a.a.) (Afp): Bahare, havanın muhalefeti yüzünden ımsız «Politika» gazetesi bugünkü trenle gelecekleri haber ahnınca, başyazısım Türk azınlığmın Bulhalk, istasyon ve Civannda toplan ;aristandan çıkanlması meselesine maya başlamış ve trenin varış ssat hasretmekte ve bu hareketin «Sovlerıne doğru bu civar geçilmez bu yet usullerine» göre yapıldığına hal almıştı. İstasyonda Cumhur Baş işaret etmektedir. kanı ile Başbakanı, askerî ve mülki Diğer taraftan Politika gazetesi erkân ve parti mümessilleri karşı bu vesile ile, Sofya hükumetini, Jamış ve halk topluluklan sürekli Bulgaristandaki Türk azınlığı mesevgi gösterilerile karşılamışlardır. selesinde «Marksizm prensiplerinj Erzıncan halkının bu içten teza olduğu kadar devletlerarası hukuhürleri arasında güçlükle otomo kun ve insanlık ahlâkmın ana kaibillerine binen Cumhur Başkanımız delerini» ihlâl etmiş olmakla da ala Başbakan, refakatindekilerle bir çıkça itham etmektedir. Bundan likte doğruca Orduevine gelmişler başka, gazetenin ileri sürdüğüne ve şehir içinden geçerlerken yol ;öre Bulgarlar, memleketlerinde oboyunca sayısız kurbanlar kesilmiş turan Türkleri hudud dışına çıkartir. makla, bilhassa Pirine'deki MakeCumhur Başkanı ile Başbakana donyahlan Bulgaristana getirebilAnkara milletvekili Mümtaz Faik mek için «yer hazırlamak» ve BulFenik ile diğer zevat ve Üçüncü garistanda bulunan diğer Yugoslav Ordu Müfettişi Korgeneral Hasan azınhklarını, Yugoslav hududu yakı Atakan refakat etmektedir. nında oturmakta oldukları bölgeler Erzurumdan saat 13 de aynlmış den kaldırabilmek gayesini gütmeh bulunan Cumhur Başkanı Erzinca tedirler. Gene Politika gazetesinİD na kadar bütün hat boyunda is yazdığma göre, Kremlin idareciletasyonlarda toplanan köy ve ka rinin gayet geniş ölçüde kullandıksabalılar tarafından sevgi ile kar ları «Sovyet usullerine göre, taşılanmış ve uğurlanmıştır. hakküm yolu ile azmhklar meseCumhur Başkanımızla Başbakan lesini halletme şekli, 1946 da yageceyi burada geçireceklerdir. pılmış olan tehcir hareketlerini hatırlatmaktadır. Bilindiği gibi . bu hareketler, memleketleri yerli halkından mahrum bıraktığı için Dazı cumhuriyetlerin mahvtna sebeb olmuştur. Bulgarların siirdüğü Türkler meselesi Saraylardaki eşya eksik çıkmadı Baştarah 1 ınci "ahıiede Komisyonun sözcüsü Mardin milletvekili Mehmed Kâmil Boran, Ankara Ajansının bir muhabirine ortaya çıkan dedikodular ve teftişler neticesi hakkında şunları söy temiştir: « Biliyorsunuz ki iki aydanberi yedisi D.P. li, 2 si de CH.P. li 9 milletvekili millî saraylarda tef+'ş ve kontrollarda bulunmakta idı Bu yerlerde bazı kıymetli eşyanın çalındığına dair zaman, zaman ÜÎtaya atılan haberler vazifemizde çok hassas hareket etmemizi ıcab ettiriyordu. Acaba neler çalınmıs, ne gibi eşya ziyan edilmiş ve kaybolmuş? Işimize esas olarak 194] yıknda tanzim edilen demirbaş eşya defterlerini aldık, hiç bir daireyi, hiç bir odayı ve hiç bir kcşeyi ihmal etmeden tetkiklerimizi yaptık. 9 arkadaş bu işi bir parti davası yapmadan hüsnü niyetle ça lıştık. Tetkiklerimizin neticesi göğüs kabartıcı oldu. Millî saraylarımızda muhafaza edilmekte olan ve değeri milyonlan aşan kıymetlcrden bir kuruşluk dahi eksik yoktu. Buna mukabil defterlerde maden olarak kayıdlı bir kısım eşyanın ve çay takımlannın, gümüş ve altm olduklannı tesbit ederek kayıdlarıru düzelttik. Hiç bir zaman altın veya gümüş diye yazılı bir eşva adi maden çıkmadı. Ellerine mı.yarlan teslim ettiğimiz millî sarjylar müstahdeminine verilen azamî maaş 140 liradır. Millî servetımizi büyuk bir itina ve titizlikle muhafaza eden bu aziz Türk çocuk'an zaman zaman yapılan bu neşriyattan çok müteessir ve mahcub bulunmakta idiler. Teftişimiz onlan sevindirmiştir.» Gelâl Bayar ve Adnan Menderes Erzincanda Dün gece yapılan güreş seçmeleri yirci kütlesile tamamen dolmuştu. Günlerdenberi haklannda çeşidli neşriyat yapılan Yaşar Doğu ve Celâl Atik seçmelere geldiler ve ilk turda karşılanna çıkan rakiblerini yendiler. Yaşar Doğunun karşısına çıkan Orhan Kırkpmarda büyük orta sınıfında güreşmişti. Acemi olrnasına rağmen Yaşara 6 dakıka davandıktan sonra yenildi. Dün akşamki güreşlerin hususiyetlerinden biri de Kırkpınar başaltı pehlivanı İrfanın ağır sıklette Âdil Candemir gibi tecrübeli 'îir güâreşçiyi yenmiş olmasıydı. Dün akşamki müsabakalar şöyle neticelendi: 52 kilo Ali Yücel Ahmed Bileke tuşla galib. 57 kilo Muzaffer Işık Melih Yenere tuşia galib. 62 kilo Kemal Özcan Cemil Sanya sayı ile çalib. 67 kilo Mithat Baysal Ahmed Şenola sayı ile rr.ağlub. 73 kilo Celâl Atik Ahmed Kandemire tuşla galib. 79 kilo Bekir Yolcu Haydar Zafere sayı ile.galib. 87 kilo Orhan Cakar Yaşar Doğuya tuşla mağlub. Ağırda İrfan Otan Âdil Candemire sayı ile galib. 52 kilo Fehmi Büyükmutlu Ali Yücele sayı ile galib. Baştarafı 1 inci sahifede İslâm Diinyası ı Tehdid mekfubları Ekonomik Konferansı aldı yürüdü Baştarafı 1 incı sahıiede Demecine başlarken Endonezyayı bağımsızhğından dolayı tebrik eden Razmara, sözlerini konferansın büyük başanlarla neticeleneceğine inandığını belirterek bitirmiştir. Türk heyeti, milletvekili Kavalcıoğlu ve Halid Güleryüzden müteşekkildir. Müteakıb genel oturumda Kavalcıoğlunun söz alması beklenmektedir. Iran Millî Ekonomi Bakanı Dr Azmudeh, verdiği uzun demeçte, müslüman devletlerin kaynaklannm yüzde 60 ilâ 70 inin henüz işletümemiş olduğunu belirttikten sonra bu devletlerin umumî ekonomik durumunu gözden geçirmiştir. Müslüman Iktisadi cemiyeti başkanı Ghulam Muhammed bu konferanslann tarihçesini yaparak, geçen sene başlıca konferansm Karaşide ^oplandığına işaretle bu konferansta alınmış olan kararlan hatırlatmıştır. Nihayet söz alan tran heyeti başkanı Ali Asgar Hikmet büyük islâm ailesi üyelerinin müşterek men faatlerine işaret etmiştir. Baştarafı 1 incı sahifede çent ve asistanlar, telefonlarla iziç ve tehdid edilir olmuslardır. Bu cümleden olmak üzere Hukuk Fakültesi ceza hukuku asistanlarından Hikmet Turgud Söğüdlü de, iki ölümle tehdid mektubu almıştır Posta ile gönderilen bu mektublan n üzerinde Üniversite postanesinin damgası bulunmaktadır. Ba mektublardan birinde şöyle denilmektedir: «1 15 eylul cuma günü saat 11 de Taksım kapalı tramvay durağında bulun. 2 Asıstanlıktan derhal istifa et. Aksi takdirde seni bildiğimiz sekilde ayırmağa yemin etmiş bulunuyoruz. İmza Belâlı dostlann Diğer mektubda da asistan ölüm • le tehdid edilmekte, belirtilen tavsiyelere riayet etmediği takdirde. hesabının görüleceği ihtar olunmak tadır. Ciddî birer mahiyet taşımamakla beraber ılim adamlarımıza karşı eva görülen bu kabil hareketler Jniversite çevrelerinde teessür urandırmıştır. Hâdise aynca Emniet Müdürlüğü tarafından da eemmiyetle tahkik mevzuu olmak»dır. Dolmabahçe Sarayı halka açılıyor Dün Büyük Millet Meclisi Başkanlık divanı, Başkan Refik Koraltanın riyasetmde toplanmış ve 3Vvelce aldığı prensip karanna dayanarak Dolmabahçe saraymın halk tarafından gezilmesini temin edecek açağıdaki hususlan kararlaştırmıştır: 1 Dolmabahçe saravı 1210950 tarihinden itibaren her hafta perşembe günleri saat 14 ten 17 ye kadar halk tarafından gezilebilecektir. 2 Dolmabahçe sarayını gezmek istiyen vatandaşlara stadyom gişelerinde bulundurulacak vazifeliier tarafmdan pazartesi günleri saat 14 ile 17 arasında muayyen miktarda giriş kartlan dagıtılacaktır. 3 Giriş kartlan sahsa mahsus o!?cak ve ancak üzerlerinde işaret edilen günler için muteber bulunacaktır. 4 Bir hafta için giriş kartı talebinde bulunan vatandaşlann m ; iracaatinde o haftanın kartlan tamamen tevzi edilmiş olduğu takdirde istiyenlere müteakıb haftalara aid kartlar verilebilecektir. 5 Yabancı seyyahlarla mekteb liler eski usuJIer dairesinde haftanın di§er günlerinde de gezdirilebilecektir. Millî Eğitim Bakanı okulları ziyaret etti Viyanada komünisflerin hazırladıkları grev akim kaldı Viyana 4 (Nafen) Komünistlerin bugün işçileri umumî bir greve teşvik etmeleri Avusturya halkı nezdinde hiç bir müsbet hareket uyandırmamıştır. Sovyet işgali altında bulunan Avusturya kısmından gayri diğer mıntakalarctaki bütün fabrikalar çalışmakta ve bütün mağazalar açık bulunmakta idi. Muntazam olarak işlemekte olan tramvay'arın seyrüseferine mâni olmak istiyen bir komünist grupu halk tarafmdan dağıtılmış ve 30 komünist nümayişçi tevkif edilmiştir. Viyana 4 (A.P.) 1000 den faz'a komünist gösterici bugün öğleden sonra Avusturyanın Rus işgal bölgesinde kâin ve Viyananm cenubuna düşen Wiener Neustadt'ta merkez postane binasını işgal etmişlerdir. Ankara, 4 (a.a.) Millî Eğitim Bakanı Tevfik İleri, Müsteşar Reşad Tardu ile beraber bugün saat 9.30 dan 13 e kadar Atatürk Lisesi, Sarar ilkokulu ve kız hsesinı ziyaret etmiştir. Her okulda ders esnasmda 45 smıfa giren Bakan, öğrenciler'e ders mevzulan ve öğrencılik vasıfları üzerinde hasbıhallerde bulunmuş, aynca kız lisesinde son dersi Gazete, nihayet, Sovyet ve Yu müteakıb okulda mevcud öğretmengoslav komünist partileri arasında lerle kısa bir konuşma yapmıştır. ki münasebetlerin kesilmesi netiChurchill'in parlamento cesini doğuran sebeblerden birinin de, azmlıklar meselesi için Moskohayatının 50 inci yık vanın Yugoslavyaya dikte ettirdiğı Londra 4 (a.a.) (Lps) Churhal sureti olduğunu hatırlatarak chill bu hafta parlamento hayatıyazısma son vermektedir. nın 50 nci jübilesini kutlamaktadır. PROF. NIMBUS'UN MACERALARI: I Bir postane işgal edildi Baştarafı 1 inci sahifede Ankara 4 (a.a.) Yeni Yunanis bardımanının takbih edilmesini istan büyük elçisi ekselâns Mösyö temişlerdir. Alexandre Contoumas bugün saat İngiliz delegesi Kenneth Younger 15 te Atatürkün muvakkat kabrini ise Vichinsky'nin mutavassıt biı ziyaretle bir çelenk koymuştur. teklife dahi yanaşmadığını söyliyerek, İngiliz teklifine rey vermelerini delegelerden istemiştir. IngiJu delegesi, Kore meselesinin Avustralya, Şili, Pakistan, Filipinler, Türkiye ve Holandadan müteşekkil bir komisyona havalesüıi de tekııt etmiştir. Öğleden soiraki celsede Meksika delegesi söz almış ve 45 dakık» süren görüşmelerden sonra Kore meselesinin müzakeresi sona ermiştir. Genel sekreter Tryve Lie'nin kısa bir konuşmasından sonra oy verme işine geçilmiştir. İlk olarak Hind teklifi reye konmuştur. Bu tekUf bir özel komisyon teşkilini teklif ediyordu. Bu teklif 33 reyle reddedilmiştir. Bundan sonra İngiliz ve 7 devletin esasa mütealJik projesi oya konuldu. Türk delegesi Selim Sarper söz alarak bu teklifi destekliyeceğini Türk delegasyonunun bu projenin tatbikına elinden geldiği kadar yardım edeceğini bildirdi. ingiliz teklifi kısım kısım oya konuldu. Neticede ingiliz teklifi 47 lehte oyla kabul edildi. ingiliz delegesinin Kore meselesinin Avustralya, Şili, Pakistan, Filipinler, Türkiye ve Holandadan müteşekkil bir komisyona havalesine dair teklifi de tasvib edilmiştir. Kuzey Kore topraklannda Tokyo 4 (Nafen) Öğrenildiğine göre Güney Kore kuvvetleri 38 inci arzdan içeri olarak 110 kilometre ilerlemişler ve Kuzey Kore sahillerindeki Koson limanını işgal etmişlerdir. Güney Kore kuvvetleri, Kuzey Koreli olup çember içinde kalan askerî kuvvetleri temizlemekle meş guldür. Son 24 saat içinde 4.000 Kuzey Koreli esir alınmıstır. Amerikalılar da kuzey Koreye girecekler Tokyo 4 (a.a.) (United Press) MacArthur'e yakm bir kaynak United Press ajansı muhabirine Koredeki Amerikan kuvvetlerinin hazır oldukları zaman 38 inci arz dairesini geçeceklerini söylemistir Yunan Büyük Elçisi Atatürkün muvakkat kabrine çelenk koydu Birleşmiş Milletlerde Kore meselesi Şevkiye May, Şehir Tiyalrosundan ayrıldı Haber aldığımıza göre Atinadan şehrimize dönmüş olan Şehir liyatrosu artistlerinden Şevkiye May, lün Tiyatro Müdürlüğüne hitaben azdığı bir mektubla istifa ettiğini lildirmiştir. Şevkiye May, bir haftaya kadar İtalyaya gidecek, dönüşünde de mutabık kaldığı takdirde Yeni Ses operetinde çalışacaktır. p akistan radyosunda türkçe neşriyat yapılacak «CUMHURİYET» in TEFRIKASI: 2 5 Yazan: PERİDE CELÂL Damlann üzerinden sipsivri uzun bir minarecik, ahşab siyah çatılar ve cıvıl cıvıl mor güvercinler görünür. Büyük bir caddenin, yani medeniye tin bir kıvrımında birdenbire karşınıza nahn sesleri, salıncak gıcrrtılan, su şıkırtılan, kınlmış, kopmuş kafeslerile şark çıkıverir. Kocaman konaklann bitişiğinde beli bükülmüş, iğilmiş eski evler, kepenkleri çarpılmış, camlan renkli şekerler, turşu kavanozlarile dolu yere yapışmış dükkânlar! Istanbulun iç mahalleleri bir âlemdir doktor ve ben Fatihteki mahallemi çok severim. Zaman zaman ezan sesleri, güvercinlerin huhulan, köpek havlamalan ve eski türkülerle dolup taşmasma rağmen orada öyle vakarh, kendini bilir bir sessizlik vardır ki! Ne diyordum? Güzel bir bahar günüydü. Gökyüzü bulutsuzdu. Kadife uyuyordu ve ben karşı bahçedeki ağaçlann tath hışırtısmı, kuşlann sesini dinliyordum. Dizlerimm üzerinde renk renk ipekler yayılmış duruyordu. Elışi mod^ellerini etrafıma açıp sermiş$i Suzana düğün hediyesi, güzel bir şeyler işlemek istiyordum. Onun zevkine uygun bir şeyler s«rçmenin kararsızlığı içindeydim. Otomobilin sesini modellere eğitmiş bakarken duydum. Başınu kaldırınca da küçük siyah arabanın sokağın başından, bozuk taşlarda yalpa vura vura gelmekte olduğunu gördüm. Sokağımız birdenoırs gürültü ile doldu. Kafesler axalandı, Kadife yerinden fırlıyaraK havlamaya koyuldu ve bu esnpcia küçük siyah otomobil bizim kapının önünde durdu. Vedad Paşa konağı, mahallenin dedikodu mevzuudur bilirim. Konağa «perili ev», «büyülü ev» diyenler de çoktur. Suzanı sevmezler: «Vedad Paşanın kendini beğenmiş kızı» diye, bana acırlar: «Dedesinin yapmış olduğu zulümlerin kefaretini yavrucak bacaklan ile ödüyor!» diye, halama ise hürmet ederler, çünkü onlar için yırtık çorablarına, eski yeldirmesine rağmen daima «Vedad Paşa kerimesi Fatma Hanımefendi» dir. Ve komşularımız böylece kız olarak ihtiyarladı|ı için isminin etrafmda âdeta küçük bir efsane yarattıklan Vedad Paşanın kızı Fatma Hanımefendi, cumbasında çile dolduran küçük topal, nihayet sabahlan konaktan çatkın kaşlan, dünyayı umursamıyan, yolunun üzerindekilere âdeta «Bunlar da kim, bu köpekler ne diye ayağımın altında dolaşıyorlar!» gibilerden hakaretle bakıp işine giden, akşamları evi yıkarcasma zilleri çalarak, kapıyı kıracakmış gibi kapıyarak işten dönen, yüzünü onlara pek az gösteren Vedad Paşanın büyük torunu ile, yani Vedad Paşa ailesile, Fatma halayı sayarak, bana acıyarak. Suzana kızarak, fakat bir an bizden vazgeçmek istemiyerek meşguldürler. İşte bunun için küçük siyah otomobil sokağa girer girmez hepsi pencerelere, hattâ kapılara üşüştüler, çocuklarsa hemen dışan fırladılar. Hele son günlerde, Suzamn evleneceğini duydukları için heyecan ve meraklan son haddini buldu. Cesaret etseler Fatma halamı yoldan çevirecek, evden içeri gırip, cumbama kadar gelerek bana haber, havadis soracaklar, Fakat otomobil kapımızın önünde durunca ne yalan söyliyeyim onlarla beraber ben de heyecanlandım. Hele arabadan Nedim Erdalın çıktığını görünce ne yapacağımı şaşırdım. Onun böyle habersiz geleceğini nereden tahmin edeceğim? Olduğum yerde elimden geldiği kadar toparlanıp pencereye doğru eğildim. Otomobilden çıkan, kurşunî elbiseli, uzun boylu, kır saçlı adama hayretten büyümüş gözlerle baktım. O da başmı kaldırdı, bana baktı. Gayet sakindi. Yüzü güneşten hafif kızarmış, tel tel havada, kalın kumral kaşlann altındaki göz leri pırıl pınldı. Rahat bir gülüşle: « Merhaba!» diye seslendi. Şaşkın şaşkın, kendi kendime söylenir gibi «merhaba!» diye mırıldandım. O, duymadı bunu. Ağzım bir karış açık, dünyanın bilmem kaçmcı harikası karşımdaymış gibi ona bakıyordum. Her halde yüzümdeki budala ifadeyi görmüş olmalı ki tebessümü genişledi. Neden gelmişti, ne istiyordu? Bana neden öyle çok eski bir tanıdık gibi rahat rahat gülerek bakıyor, kapıyı açtırmamı işaret ediyordu? Hem komşular! diye düşündüm ve çok utandım. Kendimi biraz toparlamaya çalışarak ve gücüm yettiği kadar bağırarak ,işaretlerle evde kimse olmadığmı, kendisine kapıyı açamıyacağımı anlatmaya çalıştım. «Ne yapmalı, şimdi geri mi dönmeli?» gibilerden bir işaretle mukabele etti. Ben de «çok mahcubum, fakat elimden ne geür!» diye gene işaretle anlatmaya çalıştım. Sonra birdenbire sinirli sinirli gülmeye başladım. Çünkü pencerelerde komşular ve biz öyle işaretle, o kaldırımlarda, ben yukarıda camın arkasında, vaziyet sok komikti. O da gülüyordu. Bir otomobiline, bir yol başına bakarak, çenesini tutup kaşıyarak kapınm önünde bir kaç kere gidip geldi. Şu Nedim Erdal, Suzanın hayran olduğu, göklere çıkardığı büyük iş adamı! Kapımm önünde! Nasıl olsa içeri giremiyecekti. Orada cumbamda ondan uzak kendimi muhafazada hissediyordum. Hem macera beni eğlendirmeğe başlıyordu. Niçin gelmiş, ne istiyor? Artık bunlan düşünmüyordum. Ne güzel küçücük siyah otomobili var, saçlan kumral ama çok kırlaşmış, kül rengi olmuş, fakat yüzü gene, gözleri güneşe karşı adeta bulanık sular gibi ne mavi ne kurşunî. Boyu da o kadar uzun değilmiş, ama çok ince, ondan uzun görünüyor, diye yukandan, penceremden onu ölçüp biçiyordum. Tath tatlı kalbim çarpıyordu. Şimdi gidecek, bakalım o küçücük otomobiline binip, dar sokaktan çıkmak için nasıl manevra yapacak diye bekliyordum. Kucağımdaki ipekler, iş sepetim yere yuvarlanmış, dizlerimdeki örtü kayıp gitmiş, merakh bir çocuk gibi cama yapışmıştım. Komşulan, hattâ kendimi unutmuş, onu seyrs dalmıştım. Halbuki hiç de beklediğim gibi olmadı. Otomobiline bineceği esnada, otomobilin kapısma kadar gitmişken birdenbire başını uzatıp ileri doğru baktığım, sonra gülerek o tarafa doğru yürüdüğünü gördüm, Arhan vn* Bir müddettenberi şehiLTiizd bulunan Pakistan Basın ,Yaym Umum müdürü Dcramallah dün ak şamki Panamerikan uçağile memleketine dönmüştür. Ikramullah, ken disile görüşen bir arkadaşımıza, Ankarada yaptığı temaslardan mıi bet neticeler almdığmı ve Pakıs tan radyosunda yakmda türkçe neşriyata başlanacağını bildirmiştir. Sınema tar.feleri tasdık edilirken sinemaların hafta bir gun tenzilâtlı halk Tr.stinesı yapmaları esas rutulmuştu. Bazı sinemacılar buna itiraz ederek bunun bir gııne değıl bir matineye aıd olduğunu idd.a etmişlerdir. Dıtılâf Dâimî Komisyona sevkedılmıstir. Sinemacılar halk günü yapmak istenıiyorlar 1951 yılının 12 çekilişinden birincisi Ocak ayının ilk haftasında 25 talihliye Hesablanndaki para kadar para ikramiyesi (1 kur'a numarasma en çok 2500 lira) Bu hafta sonuna kadar hesabınızı arttırınız. Cüidanınız yoksa Bu hafta sonuna kadar cuzdan almız. YAPI ve KREDİ BANKASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle