05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 3 Kasım 1947 IKTIBASLAK Dünyayı açlıktan Yalnız Avrupada değil, bütün düıtyada gıda maddelerindeki eksiklik büyük nüfus kaybına sebeb oîuyor Dünyanın muhakkak bir açlık içerisinde sürüklenip gittiği hakkında o kadar lâf edilmiştir ki, bir çok nikbinler artık bundan usanmışlardır. Bu şekilde düşünen kimseler, iktisadî buhramn geçici olduğuna ve dünya iaşe vaziyetinin ergeç düzeleceğine kendilerini inandırmışlardır. Gerçi harbdenberi gıda bakımından umumi vaziyet biraz düzelmişse de, uzun harb yıllarının insafsızca yok ettiği istihsal kaynaklarile, tüketilen bir çok maddelerin eksikliği daha yıllarca tesirini gösterebilecek vaziyettedir. Açhğın kat'i surette hüküm sürdüğü Çinden başka Avrupada da durum hâlâ korkunçluğunu muhafaza etmektedir. Gıda maddelerinin eksikliği c'olayısile nüfus kaybı hâlâ harb içeri6İndeki rakamlarla atbaşı beraber gidiyor. Yugoslavya, YunanLstan ve Macaristanda çocuk ölümleri çoğalmıştır. Gıda maddelerinin eksikliği ile beraber 1946 kışının sert oluşu, dünya iaşe durumunu hakikaten güç bir vaziyete sokmuştur. Nikbinlerin nazariyelere istinad eden dü^üncelerine ve bütün dünya memleketlerinde istihsali arttırmak yolunda girişilen gayretlere rağmen, dünya korkunç bir açlık içerisinde sürüklenip durmaktadır. Bununla beraber, dünya durumunun kısa bir zamanda düzelmesini beklemek, açıkça hafiflik olur. Birinci Umumî Harbdenberi geçen çeyrek asır içerisinde, dünya gıda durumunu harbden evvelki seviyesine ulaştırmak için büyük gayretler sarfedilmiş ve bir çok iktisadi buhranlar atlatılmıştı. Bütün bu gayretler ve bir çok memleketlerde depo edilen gıda maddeleri, Ikinci Dünya Savaşı neticesinde tamamile tüketilmiş ve dünya yeni bir barış devresine, dağarcığında hiç bir şeyi olmadan, girmiştir. Bundan başka, altı harb yılının hem nüfus üzerinde, hem de sınaî bölgeler üzerindeki talıribatı o kadar derin olmuştur ki, Birinci Dünya Savaşile kabili kıyas değildir. Başta Almanya olmak üzere bütün orta Avrupa memleketleri kat'i bir yoksulluğa düşmüşlerdir. Açlıktan kıvrananlar yalnız bu harbin mes'ulleri olan devletler değildir. Ingiltere, Fransa, Çin ve Rusya da bu harbden müteessir olmuşlar ve bu memleketler ahalisinin aldıkları kalori mik' tarı hissedilii bir derocede azalmıştır. Gıda azlığı dolayısile bir çok memleketlerde cild hastalıkları (Ozima) sâri bir hal almış ve büyük nüfus toplulukîarını doyurmak zorunda olan Çin ve Hindistanda gıdasızhktan ileri gelen ölümler artmıştır. Buna mukabil bazı memleketlerde, gıda vaziyeti harbden evvelkinden daha yüksek bir dereceye varmış bulur.uyor. Bu mahdud memleketler Birleşik Amerika ve Kanadadır. 1946 yıhnda bu memleketlerde yağlı maddeler ve et sarfiyatı kaloriji ^43 ten 7; 46 ya yiikselmiştir. Haîbuki aynı devre içerisinde batı Avrupsda "^36 dan Tc26 ya, doğu ve güney Avrupada Tc26 dan %17 ye düşmüştür. Işte bunun içindir ki, henüz siyasî aulaşmalann bir türlü yapılamadığı bir devrede daha âcil bir tedbir olarak dünyayı açlıktan kurtarmak çareleri düşünülüyor. Dünyayı açlıktan kurtarmak için mılletlerarası teşekküllerin faaliyete geçtiği bir sırada, dünya Lstihsalâtına bir göz atmak lâzımdır. Hububat vaziyeti harb içerisindeki senelere nazaran hi=sedilir derecede düzelmiştir. Bununla beraber, henüz aç Avrupanın sarfiyatım karşıllyacak bir derecede değildir. Pirinç Utihsalinde de esaslı bir düşüklük vardır ve bu vaziyet, Uzakdoğudaki iki büyük memleketin (Çin ile Hindistanın) pirinç başlıca gıdasını teşkil etüği için çok mühimdir. Pirinç istihsalinin azlığı 1947 yıh başında en az 30 milyon Çinliyi kat'î bir açlığa mahkum bırakmıştır. Hindistanda da durum bundan iyi değildir. Ancak, hükumetin kat'î tedbirleri sayesinde müthiş bir açhğın önüne şöyle böyle geçilebilmektedir. Bu vaziyette dünya gıda durumunun düzeltümesi için bir çok memleketlere yardım yapılması icab ediyor, demektir. Birleşmiş Milletler iaşe ve tarım şubesinin omzuna yüklenen vazifeler cidden ağırdır ve bu ağırlık milletlerarasındaki düşmanca vaziyetler yüzünden gün geçtikçe içinden çıkılmaz bir lâbirente benzemiştir. Akla iik gelen şey iktisadî vaziyeti bozulmuş memleketlere gıda yardunı yapmaktır. Fakat bazı mahdud memlsketlerde hububat vaziyeti iyi bile olsa, bütün dünyanın açhğını kökünden silip kazıyabilecek miktarda değildir. 1947 yıh için tahmin edilen istihsal gerçi harbden evvelki derecesine varmıştır deniyor, fakat bu hububatın geniş mmtakalara sevki bir zaman meselesidir ve bir çok karışık sebebler buna mâni olmaktadır. Açlığa maruz memleketlerin kenrti kendilerini kalkmdırmaları da ancak hakikî bir barışın kurulmasile mümkürı olacaktır. Halbuki orta Avrupadan başlıyarak doğuda ve batıda yeni bir harb havası esiyor. Yunanistan dahilî bir harble uğraşıyor, Yugoslavya ve Bulgaristan rejim davaları yüzünden iktisaden kötü bir durumdadırlar. Hâlâ bir harb varmış gibi büyük ordular besleyen Rusya Ingiltere ve hattâ Birleşik Amerikanın bu hareketi küçük hükumetleri karşıhğı olmıyan büyük bütçeler yapmağa sevketmiştir. Komünist tehlikesi karşısında Türkiye, besleyebileceğinden fazla bir orduyu iaşe etmek durumunda kalmıştır. Şu halde huzursuzlukla beraber dünya iaşe vaziyeti birbirine muvazi gidiyor demektir. milletlerarasında kat'î bir anlaşmaya varılmamış olması gene milletlerarasındaki mübadelenin ve yardım şekillerinin hacmini daraltmış ve bunu muhtelif bölgelere ayırmıştır. Ba7i memleketler Rus iktisadî nüfuzu altına girmiştir. Bir nevi istismara uğrıyan bu memleketlerde iaşe durumu düzeleceğine kötüleşmektedir, Diğer bir kısım memleketler ise refah derecesi en yüksek olan Amerikanın yardımına muhtac bulunuyorlar. Halbuki para zorlukları ve mübadele hacminin daralmış olması bu memleketlere âcil bir yardım yapılmasına mâni olmaktadır. Başta Ingiltere olmak üzere bütün batı ve güney Avrupa ile Ortadoğu, Amerikanın yardımına muhtacdır. Dünyanın kat'î bir açhktan kurtulması yalnız Avrupa milletlerine yapılacak yardımlarla düzelecek değildir. Şarkın iki büyük ülkesi Çin ile Hindistan da yardıma muhtacdırlar ve bu memleketlerdeki huzursuzluk, istikrarsızlık da siyasî olmaktan ziyade iktisadidir. Acaba dünyayı açlıktan kurtarmak mümkün olmıyacak mıdır? Hakikî vakalara bak;lırsa dünyanın bugünkü durumunu düzeltebümek için milletler atasmda kat'i bir anlaşmaya ihtiyac vardır. Ihtiraslar ne kadar çabuk tasfiye edilirse, iktisadî buhran da o derece ko"ıaylıkla defedilebilir. Yoksa muhtelif bölge anlaşmalarile, emperyalist emellerle ve bühassa bugünkü n.übadele sistemile dünyanın açlığını gidermeye imkân olmıyacak ve milyonlarca insan açlıktan kurtarılamıyacaktır. (World Bulletin'cLeny Beyoğlunda yeni bir cinayet İki bar sahibi, sabıkalılar tarafından bıçaklandılar haberleri Yüksek tahsil gencliği ve meslek secimi Yazan : tine lüzumsuz bir yük olduğu gibi, ikinci sınıfa ve üçüncü sömestre geçen arkadaşlarırun daha iyi yetişmelerüıe, teşkil cttikleri kalabalık yüzünden, engel oluşları itibarile çok zararlı olmuşlardır. Amerikada Harvard Üniversitesi Hukuk fakültesinin geçen seneki pek kalabalık, yani 250 talebe mevcudundan şikâyet eden Amerikalılar, Türkiyedeki mümasil tnüesseselerde bu rakamın beş, altı mislini işitmekle kimbiiir ne kadar şaşacaklar! Diğer taraftan pahalı tedris malzemesi kullanan tahsil müesseselerinde boşuna sarfiyata yer verilmesi, mesken ve yurd işlerini karışık bir hale getirmesi de bu zararuı derecesini arttıracak mahiyettedir, Demek oîuyor ki genclerin meslek seçimi, ekonomik meselelerimiz arasında yer alması gereken mühim bir memleket davasıdtr. 1923 te sayısı beşi, onu geçmiyen mezunu yetiştiren liseler zamanında bu dava ehemmiyetli olmıyabilirdi. Fakat şimdi durum büsbütün bsşka. Lise mezununun başka memleketlere nisbetle lüzumsuz ve aşırı fazlahğı, bu mühim ekonomik meselenin yalnız mektebciler ve terbiyeciler tarafından değil, iktisadcılar tarafından da ele alınmasuu şiddetle gereküriyor. IV Bu iki grup bilgi mensublarından birincisini şimdiden harekete geçmiş görüyoruz. Geçen ders yılı esnasmda neşredilmeğe başlanan Muallimler Birliği mecmuası, bu meseleyi lâyık olduğu ehemmiyetle karşılamış olmah ki genc bir ilim adamının aynı meseleye aid çok alâka verici bir makalesini bugünlerde genclere ve aile reislerine sunuyor. Genclerin meslek seçimi işine dikkatimizi celbeden muharriri dinleyiniz: «Meslek seçimine aid suallerin cevablarını vermek, tahmin edildiği kadar kolay değildir. Dünyanın bir çok yerlerinde bu maksadla senelerdenberi kurulmuş müesseseler ve lâboratuarlar mevcuddur. Istikamet tayini ve meslek seçimi esaslarına dayanarak yapılan psikoteknik muayenelerde alâkalıların ruhî, bedenî ve meslekî kabiliyetleri aranmakta, bu kabiliyetlerin bugünkü çalışma şartlarına en iyi adapte olmalarına gayret edilmektedir (1).» Maamafih sanayi müesseselerinin ve işçi zümresinin son derece serpildiği yerlere mahsus olan psikoteknik, yani ilmî usullerle meslek seçme bilgisi, harsî mesleklere aynı kolaylıkla tatbik edüemez. Genc muharrir şcyle diyor: «Dimağ melekelerinin kabiliyetlerini ayrı ayrı muayene edip kaydedecek mihanikî aletlere henüz malik değiliz. Bundan dolayı muhakemenin tectübe esnasmdaki seyrini kaydetmek ve şifrelemek mümkün olmuyor.» Bu vaziyette şahsî, indî hükümlerle büsbütün ters neticeler hazırlamış, meselâ doktorlukta kendini gösterecek bir delikanlıyı hukukçuluğa sevketmiş olmak ihtimali de vardur. Henüz prikotekniğin hakimiyet sahasma girmemiş olan bu noktada, Maarif VekâletLnin bir senedenberi tecHer senenin yüksek öğretim yılı baş langıcuıda olduğu gibi bu senenin ayaı zamana karşıhk anlarında da gencUk, bilhassa aile reisleri meslek seçimi kaygısına düçtüler. Bu kaygının her sene arttığuıı, buna mukabil kaygı ve endişeyi azaltacak yol ve çarelerin aranmadığını teessürle görmekteyiz. Liselerin mahsul fazlalığl karşısında iki sene evvel olgunluktan başka olarak bir Üniversite müsabaka imtihahı açan Üniversitelerimiz, iki yıldanberi liaelerin birinci (bitirme) ve ikinci (olgxuıluk) imtihan derecelerini mikyas yapmağa başladılar. Neticede açıkta kalan liseli pek' kalmadığına göre mesele, rağbetin fazla olduğu fakülte vc müesseselerin kapısını biraz daraltmaktan ibaret kalmaktadır. Bu hal şahsî teşebbüs ve serbest meslek psikolojisinin yavaş yavaş husule geldiği bir zamanda gencliğin karşılaştığı güçlüğü bir kat daha arttırdl. Bir hafta ev\'el Ankara ve İstanbulda kısmen başlıyan, bugün de İstanbul Üniversitesinin katılmasile başlaması tamamlanacak olan yüksek tahsil ders senesi, mühim sayıda lise mezunu kafilesini açıkta bırakmıyacağa benziyor. Fakat her bakımdan ele alınması gereken bir mesele ile karşı karşıya ve gözgöze bulunuyoruz. Biz istediğimiz kadar görmemezlikten gelelim: Mesele, sivri taraflarile dikkatimizi çekiyor ve adeta gözlerimize batıyor. Acaba hangi bakımlardan? HÂDİSELER DÜSÜNCELER NALINA MIHINA Celâl Muhtarın aziz hatırası urban Bayramınm ikinci günü. milletimizin yetiştirdiği pek kıymetli) çok hayırsever bir iJim adamı hayata gözlerini kapadı. Ne elimdir ki onun gözleri, ölümünden bir kaç yıl önce kapanmış; fakat göılerinin ışığı sönmesine rağmen, ruhuııdaki meş'ale yanıp durmuşru. Bu ilim adamı. Dr. Celâl Mııhtardır. O, deri hastalıkları ve frengi mütehassısı ve bazı ilmi keşiflerile adı, dünya tıb edebiyatına girmiş bir profesördii. O, pek pratik fikirleri olan bir iktisadcı idi. <On paranın kıymetini bilmiyen Türk değildir.» ve «Yahudi gibi kazanıp Bulgar gibi yemeli» vecizelerile v°k kazanıp tasarru/a azami riayet ederek barcamak lüzumunu hepimize öğretmek istemişti. Kendi hususî hayatında tasarruf prensipine daima sadık kalmıştı. Onunla 1910 da beraberce Fransaya giderken vapurda tanışnuştım. Çok boşsobbet ve nüktedan bir adamdı. Sabahleyin Parise vardığırnız zaman, boynundaki haur bağlanmış modası geçmiş eski siyah kravatını bana göstererek: Senelerce evvel Pasteur müessesesinde staj gördügüm zamau bu kravatı takaıdım. Onunla Paristen arıldım; şimdi onunla Parise tekrar gcliyorum. Celâl Muhtar 20 yıl evvelki kravatile Parise girdikten sonra, indiğim otelin kapısında bana verîa etmiş, O zaman oturduğum ucuz pansiyona gidiyorum, orada oturacağım, demişti. Akşam üstü kendisini biziın otelde gördüğüm zaman, Oturduğum evi değil, sokağı bile bulamadım. Bu ev, eski bir dar sokakta idi. Şimdi orada geniş bir cadde açmışlar. Fransızlar çok muktcsid insanlardır ama siz onlardan ba^kın çıktınız. Bakınız, eski kravatınız boynunuzda; fakat eski Fransız evinin ve sokağmm yerinde ycller esiyor, demiştim. Celâl Muhtar, mükemmel bir idare adamı idi. Birinci Dünya Harbi yülarında o zaman Hilâliahmer dediğimiz, şimdi de bu hayır ve şefkat müessesesinf hiç yaraşmıyan «Kızıl» sıfatile Kızılay adını verdiğimiz müesseseyi. tamamile vatanî bir vazife olarak 10 para almadaru hayret edilecek bir tarzda idare etmişti. Onun ölümü münaseberile Vatan'da çıkan şu satırları lutfen okııyunuz: «Cihan Harbi esnasında Celâl Muhtar; Kızılayın umumî müfetüşi sıfatile harikalar yapmış ve iktisadi ve siyasî görüşünün inceliğine herkesi pes dedirtmiştır. Harbdeki iki tarafın mukavemet takatini hesabhyarak, harbin öyle beş, on günde bitmiyeceği, seneler süreceği kanaatine varmiş ve Kızılay ambarını ona göre erzakla doldurmuş, çiftlikler alarak işletmiş, hayvan sürüleri peyda etmiş, küllî miktarda pamuk fatın alarak küçük bir ücret rnukabilinde bunu Avusturya fabrikalarında beze çevirtmiştir. Bu gibi tedbirler sayesinde; on bin liralık sermaye ile işe •sarllan Kızılay dört harb yılında her tarafa malzeme ve yiyecek yetiştirdikten, binlerce can kurtardıktan, îstanbulun her tarafında aşhaneler işlettikten sonra harbin sonunda iki yüz e'Il bin altm liralık bir mevcud devretmiştir.» Celâl Mubtar, o harb içinde, bir gün Tasviri Efkâr idarehanesine gelmişti. Pek neş'eli idi: Hilâliahmere yenl bir gelir buldum. Nalband dükkânlarındaki eski nal parçalarile çivileri ve çivi kırintılarını toplatıyorum. Bunlardan bir kaç bin lira elde edeceğiz, Nalbandların kestiğl tırnak parçalarından da faydalanmağı unutmuşsunuz, dedim. Gülerek cevab verdi: Onu da düşündüm ama yazık kl tırnaklar bir işe yaramıyor. Celâl Muhtar, bu kadar tasamıfa riayetkârdı ama pinti ve hasis bir adam değildi. Bin bir tasarrufla biriktirdiği servetinin bir kısmını hayır işlerine »yırması, bunun bir delilidir. Mütareke başında İrzet Paşa kabinesinde, kısa bir müddet İaşe Nazırlığı et« miş, sonra îtibarı Millî Bankasmın başına geçirilmiş ve batmak üzere olan bu millî bankayı kurtarmıştı. Bayram günlerinde bu kıymetli ve lyi yiirekli insandan bahsetmeğe fırsat bulamamıştım .Adını hürmetle anmak vazifesini ancak bugün ifa ediyorum ve Celâl Muhtarlara ne kadar ihtiyacımız olduğunu söylemekten kendimi alamıyorum. Beyoğlunda oturan, sabıkalılardan Arab Osman, yanmda üç arkadaşı olduğu halde Havana Kokteyl salonuna gitmiştir .Barda çalışan Mehpare adındaki bir kadmdan harac almak istiyen Arab Osman emeline erişemeyince salonda gürültü çıkarmiş ve kendisine mâni olmak istiyen bar sahiblerinden Kemal Alkoç ile Mustafa Eseneri bıçakla muhtelif yerlerinden yaralamıştır. Yaralılar tedavi altma almmış, r:arih yakalanarak hakkmda kanunî takibata başlanılmıştır. | Prof. Fındtkoğîu Aksu kamarotunun koleradan ölmediği anlaşıldı Denlryolları İdaresinin Aksu vapuru, Dolu Akdeniz seferinden döndüğü Taman, mürettabatından beşinin kolera portörü oldugu {Upheslle bütün vapur yolcularının muajene edildiği ve bunların hiç birinde hastalık bulunmadığı anlaşılmış. yalnıı çüpheli görülen beş mürettebatın ihtiyat olarak Kavak tahaffuzhanesinde hiç kimse ile lhtilât etmelerine müsaade edilmemijti. Bunlar arasında bulunan kamarot Niyazi Arsevenin evvelki gün şiddetli bir mide sancısı ve ate;le yatağa düşerek İlk müdavatın yapılamıyarak ölmüş olması kolera füphesinl yeniden uyandırmıçtır. Ancak Sağlık Müdürü Dr. Faik Yargıcı, kendiîile görüşen gazetecilere Niyazl Arsevenin (Angine de poitrine) den öldüğünü föyleyereic bu çüpheyi bertaraf etmiçtir. Hacca gidcnlcrden 20 kişilik bir grup bugün uçakla geliyor Hacca gitmlş olan vatandaşlarımızdan Z O kl$ilik ilk grup bugün, «abah bir Lübnan uçağile Yeşilköye gelecektir. Kolera h«stalığının yurda girmemesi için tedbirler alan Sağlık Bakanlığı İstanbul Sağlık Müdürü. bugün gelecek olan hacıları Bakırköyde .^azırlanan iki paviyonda beş, on gün kadar bekletmeğe, bu arada portör muayenelerini yapmağa karar vermi'tir. n Geçen seneki derece usulü bu »ene de yüks«k öğretim müesseselerine talebe kabulü işüve tatbik edildi. Binaenaleyh meselâ Diyarbekir lisesile Edirne lisesinden İstanbula ve Ankaraya gelen iki g«nc birinci ve ikinci lise imtihanlarından bilfarz «pek iyi» ile gelmişlerse istedikleri herhangi bir fakülte ve müesseseye kolayca girdiler. Fakat meselâ Konyadan veya İstanbulun Kabataşmdan daha dun derecelerle gelenler açıkta kaldılar. Bu vaziyet içinde Konya ve Ksbataş liselerinden gelerek Diyarbekir ve Edirneden gelenlere nisbetle mesleklerini daha şuurlu ve isabetli olarak seçenler, eğer varsa, ailelerinin veya kendilerinin tesirile beliren meslek için yetişmek nimetinden mahrum kalacaklardır. Memleketin iki ucundan, Diyarbekirle Edirneden, gelenlerin girebildikleri meslekleri tamamile gelişi güzel kabullendiklerini söylemek lüzumsuzdur. Yalnız durumun manzarasını iyice çizebilmek için bunu böyle farzedelim. Faraziyemizi, Edirne, Diyarbekir, Konya ve Kabataş liselerinin bilfarz felsefe veya matematik hoc&larile mümeyyizlerinin menşeleri ve kültür seviyeleri, öğretim metodlan, derece biçmekteki n^bî telâkkilerini karşılaştırmak, yüksek tahsile her pahaya daha çok «pek iyi» dereceli talebe göndermeğe değil, iyi yetişmiş genc aktarmağa dikkat derecelerini ölçmek suretile genişletmek mümkün. Bu gibi hallerde sırıtan bir adaletsizlikle karşı karşıya kalmıyor musunuz? Halbuki iki sene evvelki Üniversite giriş imtihanı, istenen fakültenin aynı değer öiçüsünü, müracaat sahiblerine tatbik etmekle daha âdil sayılabilirdi. Lise öğretimi ile alâkası olmıyan yüksek öğretim mensubunun, orta öğretimden imtihan yapmakta ne derece haklı olduğu problemi pedagojik bakımdan mevcud olmakla beraber, lise ve üniversite hocalarmdan teşekkül edecek imtihan komitelerinin bu mahzuru kısmen telâfi edeceklerini düşünmek de kabildir. Henüz teşekkül,halinde olan üniversitelerimizin ortadan yükseğe geçiş ölçüsü aramakta olduklarını düşünmek suretile bu noktayı şimdilik burada bırakacağız. Knradenizde fırtuıa Karadenizde poyraz fırtınası devam etmektedir. Dün. büyük vapurlar Boğazdan dış«rı çıkabilmişlerse de ufak füepler ve 35 40 motör Boğazda fırtınanın yatısmasını beklemişlerdir. Belediye kadrosunda tasarruf imkânları aranıyor Geçenlerde Cumhuriyet Halk Partisinde toplanan Şehir Meclisi üyelerl Belediye kadro ve masraflarında tasarruf keyfiyeü üzerinde durmuşlardı. Kadro ve masraflar üzerinde yapılabilecek tasarruf ljlni incelemek üzere Şehir Meclist Başkan vekili Sadi Bekter ile Burhan Felek ve Ekrem Amaçtan mürekkeb üç kljilik bir heyet teskil edilmijtir. Bu heyet kadroları mahallen tetkik ederek tasarruf imkânlarını araştıracaktır. rübe ettiği, bazı akislere göre çok fay dalan görülen mekteb ve aile birliklerinden istifade edile bileceğini de zannediyoruz. Şöyle ki liseden yüksek tahsile geçecek gencin adı geçen birliklerdeki siciline bakmak, ona göre bir karar vermek, kabiliyet ve istidad enerjilerini israfı önleyecek bir meslek seçimi bilgisine doğru giden yolu hazırhyabüir. V Fakat Türkiyede maddî veya harsî işlere girecek olanların kabiliyetlerini yüksek öğretim eşiğinde beürtecek bir Türk psikotekniği, bütün davayı çözmeğe kâfi gelecek mi? Bir bakıma asla. Zira bugünlerde işlemeğe başlayan yüksek öğretim makinesi, Türkiyenin kültür coğrafyasile alâkalı bir başka meseleye bağh görünüyor. Meslekî istikametleri ilmî usullerle tayin edilmiş olan genclerimizin, bugünkü usulle girdikleri müesseseleri meşru gösterdiğini bir an için farzedersek vaziyette bir değişiklik ohnıyacak, yalnız dava «Türkiyede yüksek tahsil merkezlerini çoğaltma> davasile birleşecektir. Bu takdirde büyük ölçüde meselâ Van Üniversitesi nev'inden heyecanlı ve zarar verici tasavvurlarm çukuruna düsmeden tekbaşına bir «Konya Hukuk fakültesi» nin, bilfarz tekbaşına bir «Erzurum Tıb fakültesi» nin nüvelerini hazırlamağa koyulmahyız. İstanbul Üniversitesi, muhtelif kollarile, bu nüveleri hazırlayıp geliştirecek elemanların j'etişmesi için en elverişli kültür yuvasıdır. Bu itibarla her türlü bürokrasi kayıdlarından sıyrılarak her kürsü ve ders için bol sayıda asLstan almak, bunların kısa bir tasfiye devresine tâbi tutulmasından sonra «adam olmak» Istidadını taşıyanları çeşidli vasıtalarla beslemek, hattâ, Okşamak mecburiyetindeyiz. Bu mecburiyet, ilim nesiine katılmanın çok cazib olmadığı memleketimizde hususî bir hoca psikolojisine ihtiyac hissettirmektedir. Kanaatimce her ders eenesi başında Üniversitelerimizin bu psikoloji ile meşbu olması, yarınki kültür ve ilim Türkiyesini hazırlayacak ameliyenin esasını teşkil edecektir. Borsa kıraathanesinin 1200 lira kıymetindelv , vitrin canu parçalandı Bahçekapıda, Dördüncü Vakıf Hanının altında bulunan, Cemil Bingöle aid Borsa kıraathanesinde oturan Ali adında bir musteri. ansızın bir sinir buhranına kapılrmş ve eline geçirdiği sandalyeyi kıraathanenın 1200 lira değerindeki vitrin camına fırlatarak camı kırmıştır. Ali yakalanarak hakkınrta kanuni takibata başlanılmıştır. Dört ay önce dünyanın en eski Üniversitelerinden biri olarak Amerikadaki milletlerarası bir Üniversite toplantısına iştirak eden, geçirdiği ve geçirmekte olduğu reformlar yüzünden aynı zamanda en genc üniversite olmak vasfını da taşıyan Üniversitemiz, bir taraftan kendini besliyecek, diğer taraftan memleketin diğer köşelerine kuvvetli kültür elemanları dağıtacak ilim neslini yetiştirme işine ehemmiyet vercneğe baslamıs bulunmaktadır. (1) Bk. Dr. B. «Muallimler Birliği» nin «Bilgi» mecmuası, sayı: 3, 4. Bütün ailelere tavsiyeye değen bu yazı, bir müddet evvel «Akıl Hıfzıssıhhası Cemiyeti» nde veriltniş çok faydalı bir konferansın metnidir. «Çalışma» mecmuasında da bu bahse aid bazı etüdler intişar etmektedir. Ünivşrsitelerimizdeki tecrübf psikoloji enstitülerini bu davaya teveccüh etmiş ve bazı denemekre, rehberliklere başvurmuş görmek isteriz. Kalb sektesinden öliim Ajlen Uşaklı olup, ticaret için çehrimize fîelerek Meecan hanında misafireten kalmakta olan 310 dogumlu Osman Sorgol adında bir sahıs. doktora muayeneye giderken yolda fenalaşarak düşüp ölmüjtür. Cesedi muayene eden Beyazıd Belediye hekimi, ölümün kalb sektesinden ileri geldiğini teşhis ederek defnine ruhsat vermiştir. Krepsol ithali Krepsol ithalâtında hükumetin fazla gümrük resml alması bu maddenin fiatlarmda bir yükselmeye sebeb olmuştur. Hükümet henüz krepsol ithalâtını menetmemiştir. Hayvan ihracı meselesi Seni Bekliyeceğim, Ölüme Kadar, Aşk Yolculan şaheserlerini gölgeliyecek yılın en büyük dramı Bu Akşam L A L E ' de ÇETİN YOL (The Hard Way) İDA LITLVO DENNİS MORGAN JOAN LESLİE'nin yarattığı gözyaşlprile örülü bir hayat feciası, hayata mal olan bir sevginin sonsuz fedakârlığıdır. ^^i^^^^^l Bugün matinelerden itibaren AZAK Yeni SİNENASINDÂ filmi sinema mevsiminin ilk büyük CEHENNEMDE BİR TÜRKÇE SÖZLÜ ANNİE DUCAUX PİERRE MELEK BLANCHARD Yoksuzluk yüzünden aşkını feda ederek zalim ve gaddar bir kocanın kırbaç ve yumruk darbeleri altmda kı\Tanan temiz ve güzöl bir kızın gözyaşlarile seyredilecek yürekler parçalayıcı hayah ve sergüzeştleri. Senenin en acıklı dramı. AYRICA İLÂVETEN : SİNSİ P DÜŞMAN Japon casuslarınm bu harbde Amerikada yaptığı entrika ve sabotajlar ve onlara karşı gelen Amerikan casuslarınm heyecan dolu maceralan. Müziğin, Aşkın, Dansın, Sanatın Zaferi Olan Film Geçenlerde kasablık koyun ihracına müsaade edilip edilmemesi işinl ve dolayısile İstanbulun et meselesini görüşmek üzere Vali ile birlikte Ankaraya giden Belediye İktisad m Müdürü Emin ve Mezbaha Müdürü Servet Tatbik edilen usulle yüksek öğretime çehrimize dönmüşlerdir. İhrac müsaadesi işi Bakanlar Kurulundan mürekkeb dört kişıîik artık intisab eden gencler, şimdi çalışma bir heyet tarafından halen incelenmektedir. sıralarında yer almış bulunuyorlar. istanbul Universitesinin bu sabah senelik Cinayet vakalannın iLnıî Rektör nutku ile başlayacak olan bakımdan tetkiki Eon zamanlarda sıkîaçan cinayet vakalarını 494 üncü ders yıh, genclerin yetiştirililmi bakımdan tetkik ve bazı kararlara bağ mesi için her sene sarfedilen zahmet ve lamak ve clnayetler aleyhine bazı tezahü emeklere gene sahne olacaktır. Sabık ratta bulunmak üzere İstanbul Üniversite Üniversite Rektörünün yaptığı ince bir sinde bir toplantı yapılacaktır. Bu toplantl hesabla bir gencin 19451946 da yüksek hakkmda icab eden hazırlıklar bittikten sontahsil sonundaki maliyet masrafı, aşağı ra günü tayin olunacaktır. yukarı bu sene de miktarını muhafaza Eminönü Halkevi 7 nci yıl etmeli. Diğer taraftan 19471948 ders konferansları yılmda yüksek tahsile intisab eden gencBüyük bir alâka ile beklenen Eminönü Hal lerin sayısını 100 ile gösterdiğimiz takkevi konferanslarının bu senekl listesini Şevdirde geçen senelere kıyasla bu 100 ket Evliyagilin başkanlığındaki komite haveya üçüncü zırlamıj ve ilân etmijtir. Konferanslar her rakamının ikinci amıfa hafta pazartesi günleri saat 18.15 te ev 8alo sömestreye devredilecek kısmının Fanunda verilecektir. İlk konferans tarihi, Ata kültelerarası bir hesab neticesinde vatürkün ölüm gününe tesadüf ettigi için ayın satî olarak otuzu geçmiyeceğini düsün11 l n d »ah günü verilecektir. Liste aynen mek pek yersiz olmaz. Şimdi birinci sıfudur: nıfta yerinde sayacak veya tahsili ter11 kasım »47 salı Burhan Felek (Olimpiyadlar)'; 17 kasım 947 pazartesi Ord. Prof. kedecek bu 70 gencin kaderinden kim Şükrü Baban (İllm ve mantık), 24 kasım 947 mesul? Gencin bu kaderi, mukadder olpazartesi Prof. Dr. Ekrem Şerit Egeli (Bir madığına ve bilâkis muayyen sebeblere kış akşamı konuşması), 1 aralık 947 pazardayandığına göre üzerinde çok düşünütesi Prof. Dr. Necmeddin Hakkı İzmirli (Vitaminler), 8 aralık 1947 pazartesi Ord. lecek bir problem karşısındayız. BaşlıProf. Dr. Fahreddin Kerim Gökay (Şi ca sebeb, gencin geîişi güzel, ekseriya mal mejnleketlerlnden hatıralar), 15 ara barem merdiveni üzerinde yükselme lık pazartesl Ord. Prof^ Dr. Alfred İsaac maksadile herhangi bir yüksek tahsil (Para kıyınetlnin istikrarını temin edebilmesi lçin mevcud olan lmk&nlar), 22 aralık şubesine bağlanma, meslek seçimi tek947 pazartesi Prof. Hazım Atıf Kuyucak (Kal niğinden mahrum bir aile, bir mekteb kınmanın iktisadi şartları), 29 aralık 947 pa ve bir cemiyet içinde bulunma, nihayet zartesi Prof. Dr. Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu böyle bir tekniğin vazifesini meslek se(Bir seyahatin hlkâyesl), 5 ocak 948 pazarçimi bahsinde seziş ve arzunun yapması tesi Doç. Dr. Orhan Dikmen (Harb sonrasl kalkınma davamız), 13 ocak 948 pazartesi takdirinde istenen bilgi şubesine girmek Prof. Dr. Ahmed Ali Özeken (Smai kalkın jmkânsızlığı... gibi illetleri ihtiva eden mamız hakkında düşünceler ve teklifler). 16 büyük ve girift bir sebebdir. Böylece bir ocak 9İ8 pazartesi Prof. Dr. Sadi Irmak (Türiki senesi heder olan ve müessesesinden kiyenin sosyal meseleleri), 26 ocak 948 paolarak ayrılan zartesi Ord. Prof. Dr. Gerhard Kessler Terc. mecburî veya ihtiyarî Dr. Ekmel Zadil (Friedrich Nictszhe), 2 şubat genc, o müddet içinde ailesine, cemiye948 Ord. Prof. Dr. F. Neumark (1947 sonunda dünya ekonomisinin durumu ve Türkiye). 9 şubat 948 Cevad Fehmi Başkut (İçtimaî derdlerimiz ve tiyatro muharriri), 1 mart 948 Ord. Prof. Mazhar Nedim Göknil (Mevzuu ilânla bildirilecek). 8 mart 948 A:iz Tahsin Balkanlı (Amirle memur arasındaki münasebetler), 15 mart 948 Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil (Hürriyetin değeri). 22 mart 948 Prof. Dr. Tevfik Remzi Kazancıgil (Doğ.ım ağrısı ve ağrısız doğum), 29 mart 948 Hüseyin Sadeddin Arel (Türk musikisinin hüviyet ve kıymeti tatbiki), 5 nisan 948 Prof. Dr. Refii Şükrü Suvla (Dünya para hâdiseleri karşısında Türk lirasının durumu). 12 nisan 948 Hüseyin Cahid Yalçın (Günün lıâdiseleri), 19 nisan 948 İ. GalitJ Arcan (Tij a t r o i a dair tatbikiJ. Ptinkü maçlar Süleymaniye, Beşiktaşla 1 1 berabere kaldı. V e f a , G a l a t a s a r a y ı 3 0 y e n d i tstanbulun bellibaşlı futbolctıları İranda oldukları için, büyük kulüblerimizin kadroları adeta acınacak bir hale geldi. Nitekim dün Süleymaniye karşısmda oynayan Beşiktaşhlarm onbirine goz gezdirdiğimiz zaman görüşlerimizin sıhhati kolayca meydana çıkar. Süleymaniye, her maçta olduğu gibi tanınmış kadrosile sahaya geldi. Beşiktaşm genç ve B takımını karşısında buldu. Beşiktas takımında, Hakkı, Şükrü, Çaçi, Saim, Yavuz, Vedii, Etem; Süleyman gibi şahsiyet olmuş futbolcular yoktu. tirmişlerdir. İlk devrede Vefanın gollerini İsmet ve Hüseyin yaptı. ikinci devrede Ismet Vefanın üçüncü golünü yaparak bu hususî maçta Galatasarayı 30 mağlub vaziyetine soktu. Galatasaray, bilhassa, ikinci devrede mühim bir kaç fırsat kaçırmıştır. Oyuntın tempo ve ahengi bozuhnadan ve son dakikaya kadar sıkı oynanmıştır. Galatasaraydan, Isfendiyar, Musa; Vefadan Galib; Hüseyin; Ismet iyi oynamışlardır. BUGÜN ve 9 KASIM 1947 ye kadar Bu Akşam A R' da ÖTEKİ DÜNYÂDÂ «Out of this World» Eddie BRACKEN Veronica LAKE Diana LYNN Binbir güzelin dünyayı cennete çeviren kalblerile, BİNG C R O S B Y'nin altm sesile süslenen en güzel şaheserdir. ••••••• Şehir DRAM Tiyatrosunda Tahrandan hususî surette gelen İRAN BALE HEYETİ Zengin ve hakikî kostümlerle Tarihî TablolarRakslarŞarkılar HER GECE Saat 20 de Biletler gişede satılmaktadır. ilk devrenin yirml dakikası futbol bakımından ze^kli ve meTaklıları da İşte bu şartlar içinde dün Şeref sta tatmin etmi} gibiydi.. dında yapılan maçta Besiktaş, SüleymaÖmer Besim niye ile 11 berabere kaldı, ve avnı şartFenerbahçe: 3, t. Spor: 0 lar içinde bulunan Galatasaray da VeDün Kadıköyde yapılan hususf maçta faya (30) yenildi. Fenerbahçe (3 0) İstanbulsporu yenBesiktaş: 1; Süleymaniye: 1 miştir. Bu maça; Besiktaş takımı genc ve B Diğer maçlar takımı elemanlarile çıkmıştır.. Oyun taDün yapılan İik maçlarında Sarıyer mamile Beşiktaşın hâkimiyeti altında (7 . 0) Sümersporu yenmiş, Emniyet idi. Besiktaş, devrenin ilk dakikalarınRami (0 0) berabere kalmışlardır. Ada merkez muhacimleri Hamidin sütü nadoluhisan da, Beyoğlusporla (33) ile bir gol yapmışlardır. Bu sayıdan berabere kalmışlardır. sonra oyun daha cazib bir şekll almışFenerbahçe stadında yapılan maçlartır ve iki taraf zaman zaman karşılıkh da, Demirspor ( 2 1 ) Taksimi, Elektrik inişlerle kaleleri zorlamışlardır. Devde (3 0) Anadolu takımını yenmişrenin son dakikalarında Süleymaniyelerdir. den Zekeriya bir gol yapmış ve devre Avrupa takımlannın Beşiktaşa 11 berabere bitmiştir. yaptığı mühim teklifler ikinci devre sıkı bir çekişme ile başViyananın meşhur ve şehrimizin çok lamıştır. Beşiktaşlılar, merkee muhacimine Kemali aldılar ve bilhassa bu iyi tanıdığı Vinerspor, bir ay sonra şehdevrede Süleymaniyenin bariz baskısı rimizde üç maç yapmak için Besiktaş dikkati çekecek kadar fazla idi. Gerek kulübüne müracaat etmiştir. Ayni zamanda İtalyanın meşhur ToBeşiktaşlılar ve gerekse Süleymaniyeliler bu de\rrede bir çok fırsat kaçır rino ikulübü de iki maç için Besiktaş dılar. Maç da bu sureüe (11) berabere kulübünden (30) bin lira istemiştir. Muhafızgücü Altay maçı bitti. Izmir 2 (Telefonla) Bugün MuhaGalatasaray: 0, Vefa: 3 fızgücü ile Altay takımı arasında yapıGalatasarayın 30 kaybettiği bu maça lan maç 00 berabere neticelenmiştir. Vefalılar bu mevsimin en sağlam kadrosile çıktılar. Galatasaray takrrnı da Yunanlı güreş şampiyonu mağlub Tahrana giden dört mühim cyuncusunIzmir 2 (Telefonla) Yunan güreş dan mahrum olduklarından bu maça şampiyonu Melisavas bugün Tekirdağh Yunisbeten zayıf bir halde çıkmak zorun Hüseyinle tekrar karşılaşmıştır. da kalmışlardı. Vefalılar, her iki devre nanlı güreşçi ayağına kıramp girdiğinde yerden, toplu ve şuurlu bir oyun çı den güreşemiyeceğini «öylemiş ve mağkarmışlar ve maçı haklı olarak 30 bi lub sayümıştır. Ebediyen unutamıyacağınız ve bütün ömrünüz boyunca zaman zaman defalarca okumak istiyeceğiniz yegâne roman. ikinci baskısı yapılan bu eşsiz büyük şaheser şiradUik piyasada mevcud iken, derhal edinip kütübhanenize koymanızı tavsiye ederiz. ARİF Çıkaran: BOLAT KİTABEVİ Kadnı Terzisi Bayan Anjel, seyahatten dönmüş olup işe başladığını bildirir ve yeni getirdiği muhtelif modelleri atölyesinde görmeleri için sayın müşterilerini davet eder. ANJEL Beyoğlu Mısıı Han No. 5 Tel: 40195. CUMHURİYET Nüshasi 10 kuruştuı Abone Şeraiti 8ü aylıS Üç aylık A'tı aylık Srnelik ™I£yt 300 80U 1500 2800 fum IÇU) Ki • > . D I K R A T Gazftenıze GOnrıertlen evraK »e razılu negredilsıo edilrncsin lade olunmas. MOf > soe • <m Ki. ı6Ut «
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle