25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
DENIZCILIK BAHISLERI Türk donanması Tazan: Âbidin Dav'er Son zamanlarda ban yeni gemilerin iltihakı ve İzmir seyahati, Türk dcnanmasında sık sık bahsedümesine vesüe teşkil etti. Bir çok aziz okuyucularımız, mektublar yazarap harb gemilerinrz ve donanmamız hakkmda malumat istiyorlar; hem de en küçük teferruatına kadar, bu suallere cevab vererek muhı terem okuyuculartmızı tatmin etmek için, donanmamızı teşkil eden gemikr hakkmda malumat vermek istiyoruz. Denizdüğe meraklı okuyucularımızm bu yazıları saklamâlarmı ve şu veya bu gemi hakkmda öğrenmek istedikl?ri seyler olursa, bu satırlara müracaat etmelerini rica ederiz. **# Türk donanması «harb filosu», «ihtiyat filo» diye iki kısrna ayrılm.ştır. Harb filosunda Yavuzla yeni gemiier, ihtiyat filoda da eski gemilerimiz vardır. Bu yazıda donanmamızın Amiral gemisi Yavuzdan başiıyarak harb iuo. muzu teşkil eden gemiler hakkmda malumat veriyoruz. Yavuz muharebe kruvazörü Yavuz, 1911 de denize indirilmiş, 1912 de hizmete girmiştir. Birinci Dün. ya Harbinde 5 aıayın yarası almıştı. 1926 . 1930 yılları arasmda tamir edilmiştir. 23,100 tondur. Boyu 186 metre, eni 29,5 metre, çektiği su 8;1 metredir. 10 tan« 50 çap uzunluğunda 280 lik ağır top 10 tane 45 çap tulünde 150 lik orta top, 4 tane 8,8 lik bsfif top taşır. 4 tane B,8 lik uçaksavar topuna, sonradan 12 tane 40 milimetrelik uçaksavar top ve 4 tane uçaksavar ağn makinelitüfeğine de müteaddid makineli ilâve edilerek havaya karşı müdafaası kuvvetlendirilmistir. Yavuzun 2 tane de 500 milirnetrelik torpido kovanı vardır. Makineleri 60000 beygir kuvvetindedir. Azamî sürati 27,1 mildir. 52,000 beygir kuvvetiîe 25,5 mü yapmıştır. Dört makineli ve dört uskurludur. Normal olarak 1000 ton, azamî 3050 ton kömür ve 200 ton mazot alır. Bu mahrukatla 14 mil feyretmek şartile 4100 mil mesafe katedebilir. Yavuzun zırhları şu kalınlıktadır: Güverte: 2550 müimetre, kumanda kuksi 250, kuşak 130270, tsretler 150230 milimetre. Mürettebatı 1300 kişi. Yavuzıın en büyük kusuru kömür Vakmasıdır. Halbuki artık harb gemüprinde kömür yerıne mazot kaim olnv.!?tur, Yavuz tam yo'îa seyrettiği zaman, kömürün cinsine göre, ssatte 6080 toa körnür yak?r, b.mun ne yoruıu bir iş olduğu meydandadır. Böyle gemilerde kömür yakmak, cdeta ir.san yakmak demektir. çünkü ateşçiler de yanıp kavrulur. Yavuzım tamiri sırasmda, ocaklarm kbmür yerir.e ma:ot yakaiak surette değiştiriîmesi bahis mevznu ıl. muş; fakat memlekette mazot olmadığı düşüncesile bu tadil yapılmamıştı. Bu düşünce yanlışt.'. Çünkü Yavurun tatr.irinden sonra aîdıeımıı bütün gerat. ler, mazot yakıyorîar. Bugünkü yüksek süratli harb gemikrj'nin yakıtı mazottur. O zsman, Yavuzun, hiç olmazsa yarı kazanları, mazot yakacak surette tadil edilmeliydt. Mukribler Donanmamızın 8 muhribi vardır. 1 Gayret: Bur.Iarın en büyüğü Ingiltsreden yeni gelen Gayrettir. Ingiliz donanmasında ilkönce Observer, sonra Oribi adile hizmet eden bu gerr.i 5 teramuz 1941 de hizmete girmiştir. Harb sonunda tamir edilerek îngiliz donanmaEinda hizmet ederken batan Gayret muhribinin yerine, 3946 haziranmda âonanmamıza ıltihak etmiştir. Tam teçhizatla 2200 tondur. 40,000 beygir kuvvetinde 2 makinesi vardır. Azamî süreti 35 mildir. 4 tane 120 lik top, 1 tane 10,5 luk, 4 tane 20 milimetrelik uçaksavar top, 1 tane 4 namhlı ponpon denilen uçaksavar makinelitüfek; 2 tane su bombası topu; ve dörtlü 533 lük kovanla mücehhezdir. Üç tane radarı, bir tane Asdic (Ezdik) denilen deniza'tı arama cihazı vardır. Mürettebatı 13 rubay, 220 erdir. 2 Sultanhisar, 3 Demirhisar. 4 Niimune: Bu gemüer, 1939 da İngiltereKadmlı erkekli soh bet meclislerinden çekınirim. Şunun için çekiniritn ki Iıanımlarm mizacîarı belli olmaz. O gün iç ierinde keyfi yerinde clrr.ıyan, keyfi yerine geıemiyen, keyfi kaç ırış olan ve keyfi fcaşmak üzere bulunsn'.ar vardır. Böyle'.eri lüfı tersiae anlar, adamı azariarderken varsa. kocarı, varsa dostu lâfa karışır. Al sana Arab saçı! Bu da benim hoşuma gitmez. Onun için böyle meclislerde bulunmayı pek bab tutmam. Üstelik erkek erkeğe görüşürken malik olduğamuz (hürriyet) in bir kısrmnı da edeb hesabma kısmak lâzım gelir. ye ısmarlanmış, ilk ikisl harb Içinde, İngiliz donar.mDSinda hizmet eden, üçüncüsü de, harb sonunda donanmatnıza iltihak etmişlerdir. Üçü de eştir. 1360 ton; 34,000 beygir kuvvetinde lki makine ile 34.5 mll sürat, 4 tane 120 lik, top, 7 tane uçaksavar silâh. dörtlü iki grup haljnde 8 tane 533 lük kovar; (Nümunede yainız 4 kovan) bu gemilerde de her türlü modern t<?çhiZ3t vardır Mürettebleri 150 kişidir. 450 ton mazot alırlar. 5 Zafer, 6 Tmaztepe; İtalyada iapılrnış ve 1932 de hizmete girmişlerdir. 1206 ton, tam teçhizatla 1610 ton; 50,000 beygir kuvvotinde 2 makino ile IÎO müden fazla sürat, 350 ton mazot alırlar; 15 mil süratle 3500 mil mesafe katedebilirler. 4 tane 120 lik top, 2 tane 40 lik uçaksavar top, 2 tane do ayni cinsten makinelitüfek. ücüzlü iki grup haljnde 6 tane 533 lük kovan taşırlar. 120 lik topları ikişer olarak baş ve kıç taretlerdedir. Mürettebleri 149 kişidir. 7 Kocatepe. 8 Adatepe: italyayapılmış ve 19".l de hizmete girnvşlerdir. 1250 ton, tam teçhizatla 1650 ton; 4 tane 120 1ik top, 2 tane 40 hk ve 2 t=me 20 milimetrelik uçaksavar top taşırlar. 120 lik toplan, üstüste birer tarette, baş \e kıçtadır. 52,000 beygir kuvvetinde çift makine ile 4142 mil 6Ürat yapmışlardır. 360 ton mazot alır ve 15 mil süratle 35O0 mil gidebilirler. Mürettebkri 149 kişidir. Denizaitlıar Donanmamızda 10 denlzaltı vardır. 1 Muradreis, 2 B';rakreis, 3 Orucreis: 1940 ta Ingiltercde yapılmış olan Reis sınıfı bu gemilerimizin ikisi harb içinde, üçün?:üsü harbden sonra donanmamıza iltihak etmiftir. Dördüncüsü harb içinde İngiliz donanmasmda hizmet ederkcn batmış, henüz yerine başka bir gemi verilmemiştir. 683 ton, dalmışken 856 ton; suyun yüzünde 15öO beygir kuvvetinde çıft motörle 13 75 mil sürat, dalmışkon 1300 beygir kuvvetinde elektrik motörlerile 9 mil sürat. 40 ton yakıt alırlar. 1 tane 76 lik top, 1 tane uçaksavar makfnelitüfek, dördü başta, biri kıçta olmak üzere 5 tane 533 Uik kovan taşırlar. Mürettebleri 40 kişidir. 4 Saldıray, 5 YıMıray: Ay sınıfı denilen bu denizaitılar 4 tane idi. Ikisi, Saldırayla Batırny 1M9 da Almanyada yapılmırlprdır. S'JİdiTEy gelmiş; 1044 tonluk bir mayin botu olan Batıraya hsrbin başında A'.manlar el koymuslardır. Bu gemi harb içinde batmıştır. Atılay i!e Yıldıray ise, Halicde yapıîmıştır. Atılay, harbde Çanakkalo Boğanr.da bir mayne çarparak bütün fedakâr mürettebatile beraber batmıştır. Yıldırayın da motörierini, Almanlar önce vermemişlerdir. Sonra, harb içinde gelen motörler, takılmış ve gemi yakmda filoya iltihak etmek üzere bulunmuştur. Bu iki gemi 9İ3, dalmışken 1210 tondurlar. 1 tane 102 lik top, 1 ta. ne 20 lik uçak=avar top, dördü bafta, ikisi kıçta olmak üzçre 6 tane 533 ıü!t kovan taştrlar. 3800 beygir kuv^'etiîc su üsitünde 20 mil, dalmıçken 9 mil sürat. 44 müre ttebat 6 Gür: Almanlar tarafmdan 193234 te İspanyada yapılan bu gemi, hüumetimizce satııı ahnarak 1935 başında donanmsmıza iltihak etmiştir. 750 ton, dalmışken 960 ton; 1 tane 102 lik top, 1 tane 20 lik uçaksavar top; dörüü başta, ikisi kıçta 533 lük 6 kovan, 14 torpido taşır; 2800 beygir kuvvetinde 2 motörle suüstü sürati 20 mil, dalmışken 1000 beygir kuvvetinde elektrik motörlerile 9 mü. Su üstünde 9,6 mil Eüratle 14900 mil, dalmışken 4 mil süratle 100 mil katedebilir Mürettebatı 42 kişi. ' 7 Sakarys: 1931 de İtalyada yapıU mıştır. 610, dalmışken 940 ton. 1 tane 102 lik top, 1 tane 20 Hk uçaksavar top. 6 tane 533 lük kovan; 1600 beygir kuv. vetinde 2 motörle suüstü sürati 16 mil, 1100 beygir kuvvetinde iki motörle sualtı sürati 9,5 mil. 10 mil süratle su üstünde 4000 mil gidebilir. Mürettebatı 42 kişi. 8 Dumlupınar: 1931 de italyada . hakkmda yapılan tahkikat ır haberleri Ölmek ve Öldürmek Bir imalâthane Hiç kimse nasıl ve ne vakit öleceğini bilmecliği için bir ölüm tehlikesile karşı karşıya gelmedikçe 61üm korkusunu duy muyor. Âni Slümlerde ise kendimizj toplamıya, bir şey duymıya vakit kalmıyor, kalsa bile bunun fecaetinden bir ders alarai hayata daha fazla saysı gösterme imkânı olmuyor: Sadece ölüp gidiyor, ölü:n azabmın bir sırrı varsa onu da beraber götürüyoruz, Hele çocuklıık ve gençükte ölüm aklımıza bile gelmiyor. Ancak kocadığımız zamanlarda sıhhatimiz yerinde olmaz, ıstıraph müzmin hastalıklar yakamızı bırakmazsa ölüm korkusundan ziyade ölüm vehimleri geliyor. Fakat ümit ve yaşamak arzusu bu vehimlerden gok daha kuvvetli olduğu için ihtiyarhkta da yaşamanın tadı devam edip gidiyor. Hattâ car.dan sevilenlerin kaybedilmesine rağmen hayattan vazgeçilemiyor. Çünkü hayat sevgisi bir şuur, bir irade işi değü. Hayata golişimiz şuur ve irademizle olmadığı gibi şuur ve irademizle de yaşıyor değiliz. Intihar gibi pek istisnaî vak'alarm kaideyi bozjcak kadar salgın bir hale geldiği de görüimüş değil. O halde hayat kıymeti istekle, takdirle kazanıîmış bir kıymet olmayıp terkedilemiyen ıstırarh bir kıymet olarak yaşanıyor ve ıstırarî olarak da terkediliyor: Âdeta haydan gelip huya gidon bir rey oluyor. Ona bakmamız, onu korumanıız da zorla oluyor ve böyle olduğu için de bütün ihtimarr.larımız sorumluluk duygusundan uzak bulunuyor. Hcttâ kendimizi sevmcmiz bile bir gülü veya bir sevgiliyi sevmek tarzında bir beğenme eseri olmuyor. Kendimizi beğenmesck bile yine sevmck, hiç olmazsa bağlanmak zorunda kalıyoruz. O halde ne ölmek, ne de yajamak bizim için objcktif bir kıymet olamıyor, her ikisini dc ister istemez ve sübjektif olarak idrak ediyoıuz. O halde ki bu idraki herkcs yslnız kendi nefsind* duyuyor; başkalarınm hayat ve ölümüne sadece şahit olabiliyor, kendi hayatına ancak pek yakınlarmı karıştırabiüyor. Fakat bu da bir kazanda kaynamak gibi olmuyor. Çünkü lıer koyı:n kendi b.ıcağından a?ıldığı gibi her insan de kendini yaşıyor, hakikattn ölcn de kendi oluyor. CUMHURÎYET 15 Eylul 1946 MIHINA Allah aşkına biraz sür'at! evlet Denizyollaruu idare eden sayın dostlarım darılmssınlar amma, bu müessese. modern bir işlctmeye yaraşan .sür'at^ zihniyet ve ruhundan mahrum bulunııyor. Daha evvel, birkaç defa bu sütunda bahsettiğim yeni alınacak ve ısmarlanacak vapurlann • sür'ati meselesini tekrarlıyacağınu sanmajinu. Gerçi, nifaayet Amerikadan »atm ahnması münasib görülerek oradaH DenUyolları heyetüıe mübayaa müsaadesi verilen motörlü şileblerin yalnız 11 mil yollu olması münasebetile bu bahsi tekrar tazeliyebilirdim amma, bu yazımda gemllerln sür'atinden değU, idarenin süratinden, daha doğrusu sür'atsizliğindea bahsedeceğim. lste size iki misal: 1 Geçen yaz, Köprüdeki şehir hatları iskelelerlnin tahammül edilmez izdihanıından, karıjıklığından ve bu yüzden halkın çektiği sıkıntılardan bahsederek Karaköy ve Sirkeci rıhtunlarıncia iskeleler yapılmasım teklif etmiştim. Bu Ukbaharda, teklifimin kabul edidiğini memnuniyetle gördiim. Galata nhtırn'nda ahsab bir iskele japılmağa başlandı. Fakat yaz ayları geçti; halkın sayfiyelerden dönmesine birkaç hafta kalöı; bu iskela hâlâ bitmeml?tir. Bütün yaz Kııprü iskelelerindeki kalabalık, karışıklık ve sıkuıtı devam etti. Her akşam Köprüdeki Boğaziçi isbelelerinde halkın ve yolcularla beraber meraurlann çektiklerini görüp de üzüntü duymamak kabil değildir. Halbuki Galata rıhtımında başlanan iskele çabucak bitirilefek ve Sirkecideki araba vapuru iskelesinden de istifade edilerek Köprii iskelelerindeki vapur ve yolcu kesaleü pekâlâ azaltılabilirdi. İskele, hâlâ «atfir endam fıstıkî makam. yapılıp durmaktadır, ve halk KöprUde birbirinl çiğncmektedir. Yazan: Mustafa Şekib Tunç luğuna düşmekte deliler gibi berdevamdrrlar. Çünkü gururlarına ve üstünlük iddialarına rağmen hayatın kıymetini hayvanlardan daha çok bilmiyoruz, kültürleri ne derecede olursa olsun dalaşmadan, öldürülp ölmeden yaşamaya yol bulamıyor; ve bütün bu facialar da nasıl geleceği ve nasıl olacağı bilinmiyen karanlık bir ümit içinde tekrarlanıp duruyor. Bunlan görmek, daha doğrusu görülen bu hakikatleri hatırlatmak kötümserlik olabilir mi bihniyorum. Olan bu ise kendi kendimizle yüz yüze gelmekten de korkarak fena yorumlara sapacaksak kötümserliğin kucağına düşmüş olmaktan daha iyi bir şey yapmış olmıyacağız. Kaldı ki insan ve hayat sayeısı hakkmda verdiğimiz nasihatlerin hiçbirinde tam bir insanhk duygusu görülmediği gibi rekabct ihtirasının gizlcdiâi bir kin de hiçbir zaman eksik olmuyor. Insanlık adına büyük dinleri doğuruyor, fakat rekabstsiz yaşatanııj'or; «Din şohid ister, âsu:nan k'jrban. nakaratüe yine ölüme ve öldürmeye koşuyor, kanla oynamadan bir yücelme yolu bulamıyoruz. Kanı görünce de ta içimizden vuruluyor, fakat ne için vurulduğumum bümiyoruz. Çünkü hayvanla insan arasmda nallanmadan gelen bir baş donmesi içinde bunaimış bir haldeyiz. Yainız bunalmış değil, bunamış gibiyiz. Felâketleri unutuyor veya birbirine karıştırarak geçmiş tecrübelerden kopmuş bir halde yalnız halin lâhzalık idrakleri içinde yaşamakla kalıyoruz. Hayatın kendi kcndini korumak ıstırarı olma Aleyhinde verilen raporlara rağmen işletme müsaadesi verilmiş Beylerbeyinde faaliyette bulunan ve basit şişc ve^aire yapan bir tmalâtane hakkmda Sağlık Müdürlüğünce incelemeler apılmaktadır. Bu imalâtan»nin, çalışanların sağlık durumlarına uyguıı olmaması hakkmda sağhk memurları ve yangın tehlikesir.e maruz buîur.duğu hakkmda da itfaiyenin verdiği Bİeyhteki raporlara rağmen, daimî encüraenin salâhiyeti dahüinde olmadıijı ha!de rmalitanenin ayni mahalde fanüyette devamına dair bir karar ittihaz ettiği anlasılmıştır. İstanbul Saglık Müdürlüğü bu durumu haber alınca bu işe aid dosyayı almış, tetkike başlamış ve Sağlık Müdlirii Faik imalâtane mahailine gid€Tek incelemolerde bulunm.ıştur. Belediye daimî encümeninin re.vn böyle karar ittihaz edemiyeceği iddia olunmakta, buna mümasil kararlara da itiraz çdilmcktedir. Bel<>{îlye, Iç Işlert Bakanll£ma mı'ırae»»tle Florra Takslm bahçelcrll* slnema b!naları glbl jeiıro aid müesscîelcrln İcar bedel'orinin dlÇer husıiFÎ emlft': Rlbl mlllt komnma hükDmlerlnden çıkarıima^mı ve çehrln mennfllne aid bu müe?s»splcrln kftr İRnn<1aıı belcdlyeılerln lstlfadoslnlu trmlnlnl t'itrtrüs hükuraet; de buna müsald cevab vermlştir, Bu suretle sen?liftt 30,000 llra olan Florya 1ıî.O(l(l Hra nlan Tak=tm bahçeslle klra bedellert bir kaç yOz llradan lbarct olan slnemalardan elde edl'.cn k»ranclar ) çunun ı bunun cebinde kalmı. ynrak Bcledlye vesnes!ne glrerektlr, BÖIRS' Çalıçma müdürlerinlrı iştlrakll* Ankaradn Çnlı^ma Bnkanlıjında yapılan ve tlç gün dfvam eden toplantt bltnılş. îstanbul Çalışma mildüü Kemal Tllklcloîlu diln çehrimlze dönmnştür Çalışma mtltîürtl bu toplantıda lş yerlcrlnln ve lşçllerln dururau etrafında bazı esaslnr hazırlandır'.nı, pcrçembe Ründ Ksnadada toplanacak olnn dünya 1j konferansmda mildafaa edllecke Türk te?;r!n hamlandıŞmı söylemlşttr. Beyoğlur.da İnglllz wfaretl karşısında tstanbul Tur.an cemlyetl salonlarında Yunan!st»nm Işgal zamanındakl en ion te'.lf ve terctlme esçrlerlnden müteşekkll büyüfc blr Yunan serglsl açılmlştır Clhanşümul mnharrltîerden seçme tercümelerle Yunan muhajTlrlerinin 'Jirı ve sanntn dnlr escrle. rlnden müt»şekkll 1 sersrl büyflk blr alftka toplamıştır, Serglc ? toşhlr edllen eserler satılıkur B."> klşlllk Yunanlı lzcl kafllesl bugün şehrlmlîe pelecektlr. Izcller Galatasaray ve Bpşlkîpş l'Pelerînde nı'.safir yapılmıstır. Maym botudur. 920, dalmışken 1150 ton; 1 tane 102 lik top, 1 uçaksavar makinelitüfek; 4 tane 533 Uik kovan; 40 mayin. (İngiliz yıllığına göro 6 kovanı vardır. 3C00 beygir kuvvetinde motörlerile suüötü sürati 17,5 mil, 1400 beygir kuvvetinde elektrik motörlerile Bualttı EÜrati 9,5 mil. su üstünde 17 mü 6Üratîe 3000 mil mesafe katedebilirMürettebatı 47 kişi. 9 Birinci İnönü, 10 Ikinci Inönii; Holandada 192/ de yapılmış olan bu iki denizaltı, 505, dalmışken 620 tondurlar. 1 tane 75 lik, 1 tane 20 lik uçaksavar top; 6 tane 456 lik kovan taşırlar. 1100 beygir kuvvetinde iki motörle suüstü süratleri 13,5, sualtı süratleri 9,5 mildir. Mürettebleri 29 kişidir. İhtiyat filomuzu teşkil eden gemilerle öteki yardımcı harb gemilerimiz hakkında başka bir yazıda malumat vereceğiz. Sehre aid müesseselerin icar bedelleri saydı çoktan yok olurduk. Tek blr ümid varsa onun zekft ve aidımızdan, zdyade kör blr kuvvet gibi satılan yaşama iç güdüsünde olduğu, yaşıyabiltnek için yaşatmak lâzungeldiği görülüyor. O halde dünyanın parolasj re bütün rejimlerih anayasası yaşatmakla yaşamak olmak ıstırarındadır ki, bu hakikati zamanımızda en iyi Yeni Dünya kavramış görünüyor. Eğer bu yolda kat'î bir azim ve uyanık bir çuurla devam ederse eski dünyalar da yenileşecek, barbarlık bir daha baş kaldıramıyacak bir hale gelmiş olacaktır. Dünyanın her türlü iyi ve kötü tecrübelerini yaşamış ve hemen bütün kıta larda nam almış minetimizm vardığı hayat tecrübesi de bu merkezdedlr. Yaşamak ve ölmek tabiatin bir kamınu olduktan sonra onun serbestce ve huzurla geçmesine engel olan her şey, ne nam ve maksadla olursa olsun, küstah bir barbarhktu, ve hiçbir barbarlık tabiate dilediği gibi meydan okuyamaz, okusa bile kendi başım yemekten başka bir şey kazanamaz. Demokratik rejimlerin «hürriyet» pren?ipine olan sıkı bağlıhkları öa bu hayatî tecrübeden geliyor. Dinî müsamahadan başlıyan hürriyet havası hayatın zaruret ve kanunlarını anladıkça genişlemi? ve gitgide bütün dünyaya yayılmak istidadım kazanmağa başlamıştır. Buna bütün dünyanın sevinmesi lâzımdır. Çünkü ne maksadla olursa olsun hürriyeti kaldırmak veya sakatlamak yolunu tutan ideoloiilerin tabiat düzenine aykırı olan yollarmda uzun müddet devam etmeğe takatleri olmıyacak, felâketten felâkete uğramaları d yanlarına kâr kalacaktır. Calışma Bakanlığındaki toolantı Yunan kitab sergisi Yunanlı izcilcr bugim geliyor ABİDİN DAVER Hayat ve ölümün çıplak hakikati herbirimiz için bu mahiyette olduktan Eonra insanlar yaşama ve ölmede birbirlerine kapalı olarak ancak kendi nefislerinde ya«ıyan ve ölen ve birbirlerine kar?ı yabancı kalan mahluklar oluyor. Artık birbirlerinin etini yiyemediklcri ve satılamadıkları için maddî bir kıymctleri de kalmamış bulunuyor. Mâr.evî kıymet ve şahsiyctlerine gelince bunlar da kuvvetli okluğu nisbette orta insanlarm çckcmedikleri veya gönül horrluğj!e kabul etmedikleri bir umacı tesiri yapıyor. Çoğunluğu teşkil eden orta..insftnla».i,se çohsiyetsizlikleri dolayısile kuvvetlilerin elinde yalancıhkla katmerlenmiş bir 2ünle dolu oldukları hald<; canlarmı korumak ıstırarile vurdum duymaz gibi görünen bir kayıtsızlar yığını olarak korku içinde yaşıyor, eevgiden uzak kalıyor, fırsat .çününü kollıyarak diş bilemeyi en tath bir zcvk biliyor. Içleri soğumuş olduğu için doğruluk, güzellik ve iyiliğin sıcakhğından ürküyor, mcftunluk ve şcfkati unutmu? bulunuyor; bütün muvaffakıyeti akıntıya kürek çekmekte bularak bir zamane adamı gibi yaşıyor; fakat bu muvazenesini bozacak umulmadık bir tahrik veya heyecanm tesirile kolaycacık ölüme atıldıkları gibi kolayca da öldürüyorlar. Çünkü kin ve intikam hislerile tıkanmış bir ruh taşıyorlar. Tiyatro, roman, sinema, şiirler de bu zevke uyarak hayattan çok ölme ve öldürmeyi terennüm ediyor. Çünkü felâketle beslenmek ekmek kadar aranıyor. Kanlı bir dövüş bir cünbüşten çok daha kuvvetli bir heyecan ve ihtiras uyandınyor; dünya kurulalıdanberi de bu böyle gidiyor. Bugünden bahsetmek artık neye yarar ki insanlar artık hep o insanlardır! Taşkınhktan durgunluğa, felâketlerle beslenmek ihtirasrndan nedamet mahzun Amcrikada, Karaköy nhhmındaki iskele nev'inden ahiab binaların 55 dakiTekel Umu mMüdürlüğündeki kada yapıldığını gören bir adam için, bu toplanh iskelenin 53 günde dahi bitirilemeınif Dün »aat 15 te Devlet IDemlryollarının Istanfcu'.dr.kt Tckel fabrlkalan müdürlcrl dün Tekılln merkez binasmcia Umum mü Hajdarpaşa Blrlncl Işletm» müdürlügün» olmasına üzülmenıck kabil olmuyor. dür HiisnU Kortelln ba^kanlığında toplan aid depoda Müsllm oğlu 1339 doğumlu re mışlar ve muhtclif me^elelerl konuçnıuş. (îrt!) slcU numaralı blr amele depoda bulu2 Dünkii gazetelerden blrinde Sovmrdlr Tckel Umıır.ı miidUrlUğüne dUn Te nan kanalda 15 ton çekerinds ve beş ytlz yetRomen kumpanyasının Ardeal vakcı Iinî.nıılıîından bir tebllg gelm'.ştlr, Ya kllo slkletinde blr kr'.koyu dlğer beş amele rın, Tekel grup müdürlerl topÎRnarak tcbllg İle beraber Kanalın sagından soluna geçlr purunun Amerikaya tahsile gideeek <actrafında gorüşeceklerdır. Bu tebllğln, Te mek İçin ugraçırlarken amele Fabrt çuku lebernizden 70 genci hâmilen, öğlcdea J:el maddclcrlnln flatlarını gösteren ve Is ra dü§m'.l^ bu sırada krlkoyu tutmafe lste. sonra hareket edeceşi baberini okudum. tanbuldR haaırlamp Tekel Bnkanlıftma ral;. fakat krlko amelenln Uzçrlne dUşmuj Belki de bu vapur daha başka yoleu da, nönderllrn raporla lliğl olduğu tahmln e VB zavallı amele fecl blr seklide Tücudüdllrnektedlr nün mulıtellf yerlerlnden ezllerek ölmüj yük de alacaktır. Buna mukbil, Amcritür. Kadıköy nöbtçl savcısı Nedlm Evllya ka seferleri Için tamir ve tadil edilen Sağlık Bakam vak'a nmhalllne glderek lşs el koymuçtur. Bakır, iki aya yakın zamandanberi HaŞehrim'.zde bulunan Knylık ve Sosyal Bu kazanın ldare taraîından pek lptldat licde yatıyor. Geraide, Amerlkalılaıırj i'ardım B»kanı Dr, B?hçet Uz dün hasta1 blr fcırzda yapılnn blr çalısmadan llerl ge!. istedikleri ban ufaktefek tadilier yapınelcrde tetklklerde bulunmuştur ' d'.ğl «öylenmektedlr Iacak ve gemi. tekrar sefere çıkarak İsviçre Otelcilcr Cemiyeti Reisi Aspirin yerine lublime îçmiş Amrikaya bakır ve yolcu götürecek. Isrlçre Otelcller cemiyeti bn^kanı yaklnBeyoğlunda oturan CemU kım 6enlna a oradan da gemi bekliyen devlet daireda şehrlmlze gel^cek Te Çırağan snrayının dında genc blr kadın asprin yerine yan lerine ait binlerce tonluk malzeme ile Imar ve lşletllmesl lçln Beledlye İle temasta Iıçlıkla supllme kotr.prlmesl yutmua r» kı\U dırıldıgı Beyoglu hastaneslnd» ölmüştür. yolcu getirecekti. bııiımacaktır Ce»edl muayene eden Adalet doktoru Kâml Bakır Aınerika seferi lçln geçen kış Çengelköy halkmın Belediyeye ünsalRn Morga kaldırtmıstır. tadil edilirken, Amerikahların bir yolmüracaati ı cu vapurunda ne gibi şartlar Utedikle1} Bankasının ikramiyeu Çengelköy LeKeclbozuğu halkı Belediyeye TOrklye fs Batıkasının küçUk taaarruf ; rini öğrenip gemiyi ona göre hazırlamak nıüracaatle yollarmın bozukluğunclan flkayet ve bu senekl tahslsatla bu yolun ya hesablsrı aras:nca tertlb eyledlğl lkramlye { lâzımken o zaman bunun yapılmamı? plmnın 27 agusto» çeklllslnde büyük lk. | olması, bir hata olmakla beraber, bunu pılmasıaı Istemljlerdır^ rcmlyeyl teşkil eden Istanbul Göztepeslndrkl arsa, E=klçehlrden Badeddln Duraia tamirde gösterilen bataet hatayı katBir mütecaviz mahkum oldu merleîtirmiştir. Topkopı Multepesindp oturan sekta ya Isabet etmlçtlr. şıuüa Alılfıhat adında blr kız çocuğunu Bu gemiyi, yılda iki sefer yapsın diye Uayranun blrlncl günü^ zorla fundalıklar mi yiiz binlerce lira sarfile tadil ettik? arasma göturerek tcca^ uz eımek istiyea Gemi, sefer yaprnak, iş görmek vo Htcml lsıuınde blrl emellne nıiivalfak olapara kazanmak içindir. Böyle olunca madi'n kızın feryadma yetljenler tarafından yakalaiımıştır Necmlnln birinci Agırda nıümkün olduğu kadar, çok ve munceza uıaiıkeme'jlııde yapılnıakta olan durustazam çalıjtırılması lâzım gelir. Yabancı dil bilginizi nıası ıluu Eona trm,^ ırz duşraanı, lkl eene ileri götürmeden geçFakat sayın dostlarunın müsaadeleriaıu ay lıapso m&hküm olmaştur. mesine müsaade ettile aricdeyim ld Devlet Denizjollan idaTapu dairesinde ölen kadın ğiniz her gün sizin resinde sür'at ve çabuk iş görmek mefTapu üairciinde blr lş takıb eden yaşlıca j için kaybolmuş bir hıımu, kırtasiyecilik ve onun yarattığl blr kadın ( blrdenblre dujüp ölmüştUr U1 kıymettir. Ltnguaphone bataete kurban gitmektedir. Verdiğiro Eerlnde lıuvlyet tesbltlne yarar blr jey bumetodumuzu incelebu ki misal bunun en büyük delillcrilunamıyan kadınm taUvlyetl araçtırıJmak | dikten sonra verecetadır. I dir. ğiniz bir kararla bu Yainız gemilerde değil, idarode d« Tramvay kazasmın kurbanı ziyanları kat kat çıBundau blr nafta evve^ Usküdarda blr sürat lâzundu, Bu gemi kıthğında ve karmak mümkürtdür. tramvay icazası olmuş ı Ibrahinı Açıikaya iş bolluğunda boşuna geçirilen günlcr, Parasız göndereceadinda b!r geno yaralanarak Nümune hassadece ziyandan ibarettir. Bu müesseseji ğimiz resünli bir taneslne kaldırılmıştı Ibrahlm Açıtkaya en ileri bir ticarî ve iktisadî zihniyetle broşür sizi bu dün ölmüş ı defnlne ruhsat verllmlştlr. isleUnek, kırtasi muamele bolluğu ycyolda etrafile ayMillî Piyango rine faaliyet ve hareket bolluğtı ikame dmlatacaktır. M111I Plyangonun 15 eylul çeklllşl Izmlr etmek, başarının ilk şartıdır. Fuarıncla saat l d de yapılacaktır. Ikramlye kazanan numaralar Ankara radyoslla bugün HAŞET KİTABEVt Beyoğlu 22,15, yarın da 12,15 haberlerlnden sonra yayınlanacaktır M. Şekib TUNÇ Haydarp?şa çannda ölümle biten kaza Vakit Nakiddir Ha! Siz mlsiniz? Ben sizin artiklilerinizi okurum. Falan fHân. •Otıirduk Yemekten evvel bir apereüf faslı oldu. Hanımlar maşallah, bekri Mustafaya rahmet okutacak kadar çekiyorlar. Şelıriye Hanım: Rakıyı hiç b:r şeye değişmem, diVor, Kolejli de: Vİ5ki.. hayır, sodasız olsun, diye sanki tevazu gösteriyordu. Bana gelince, kadmlarrn bile içki hakkmda mütaiea beyan .etükleri bu meciiste elimde tesbihle oturmaya sıkıldığım için vermut denilen pekmez rengi şarabdan bir parmak alıp üstüna soj da kariftırrnak suretile sulu viskiye benzer, gerçekte ne tadı, ne keyfi, ne hüviyeti olmıyan bir içki müsvedde?i bardağını elimde tutmakla erkekliğin na musunu kurtarmaya çalışıyorum. Şehriye Hanım, susuz rakıyı çektikçe gevezeleşiyor, gevezeleştikçe ağzı yaBununla berater insan her davetli yılıyordu. Ötekine gelinee, yaşlı kadıolduğu yere de, nın eski güzelliçini kıskanarak ona ta Kadm var mı? Kimlerdir? diye rize yelteniyordu. Şehriye Hanımm $r>ramaz ya! merakı fransızca lâflar etmek, ötekiIşte böyie ofradı meçhul olan bir dğle ninki de ingilizce.. yemeğine davetli olarak gitmiş buLâkırdı bir aralık kadın modasma îundum. îstanbulun güzel sayfiyelerİJi intikal edince, ben lâf olsun diye: den birinde büyük bir ev. Mükemmel Aman hanımefendi! Bu Japonez dekor ve âlâ bir sofra! Ev sabibindsn kolları beğeniyor m'.ısunuz?. başka on kişi kadarız. İçimizde iki de Yaşlı kadm: kadm var. Birsi eîliye yaklaşmış, ve İğrenc bir şey! Degutan, dedi. bu yakmlığın ?snıretlerinden hiç birini Efendim, bir kadmlık pürdörü (hicab tanımamağa karar vermiş bir sabık demek) vardır. Nedir o efendim. Bizim güzel. Şehriye Hamm diyelim buna. Adı de eskiden vücudlerimiz güzeldi. ona yakın bir şey! Aman efendim, estağfurullah.. Oteki otuzu biraz geçmiş, bir lâhik Şimdi, yani.. çirkin. Bayan Gevr«k diyelim buna da. O devam etti.., davetliler içinde bir de herze vekilliği, Böyle jey olur mu efendim.. Katuhaflığı, fakat pîsboğazlığile tarnn dm hiç bir şey göstermeden her şeyi miş arkadaş var. Üsttarafı benim yarım düşündürecek kılıkta giyinmeli. C'est yamalak tanıdığım kimseler. ça l'art (sanat budur) Sofranm iyi tertib edihniş olduğunu Boşboğaz arkadaş, (hadi adını söylebilmem söyledim rri". Ha bu hanım yeyim, An!.. Efendim çocuğun isml lardan gent ; Kolejde okumuş, yaşlısı da Ali Rıza. Baş harflerini okuyup ad tak. hususî madmaîelden fransızca öğren mışlar. Pek senli benli olanlar (eşek miş. CBu tafsilâtı sonradan aldım). arısı) da derler ama böyle mecliste saBizim kadınlar bu son seneler zar km onu bu isimîe çağırmaym! Derhal tnda ne kadar geveze oldular c?.n:m. mukabele eder ve iğneler.) Ne diyorHangi bahsi açsanız karışıyorlar. Ben dum, evet, boşboğaz arkadaş, yani bimeclise dahil olduğum zaman Şehriye zim An atıldı: Hanım lâf edivorda. Prezinta oMuk. Kim salar banımefendl? Şehriye KAY\\ Hanım, böyle cinaslı lâfları kavrayacak yaşta olduğu için gülümseyerek: Daha kimse salmıyor beyefendi! (diye bir oevabdan sonra devam etti;) Esasen bugünkü kadmlarda vücud guzelliği hak getire! Nedir o sıskalık efendim. Hepsin'n omoplatları çıkmış. Bir de bacaklarma pantalon geçiriyor!ar. Absürd efendim.. demeye kalmadı, Bayan Gevrek içerlemiş bir tavırla cevab verdi Hanımefendi, slz zamanmızda daha iyi mi glyinildiğini sanıyorsunuz. Zannederim. O Key.. O ne demek?. Ha, evet, siz bu sözu bilmezs'iıiz. Pekâlâ size sözüm yok! Çünkü elli sene evvel yaşamış blrisiniz Teessüf ederim. Size, benim yaşımı tayin etmek hakkmı kim verdi?. Quelle impertmance! (Ne küstahlık!) Ben gidiyorum beyefendi! Bu kadın.. Kadm sizsiniz. Rica ederim, Shakespeare'in bir sözü var« Ev sahibi işe karıştı. Aman hammefendiler. Biz sizsiz naparız.. Hayır öyle değil.. Aman bana bir parça kardiyozol. Taşıkardim başladı, Bayılacağım.. Biraz kolonya. Kolonyalar, sular... Öteki de sigarasmı yaktı, dut pestili gibi şeffaf b'.r maddeden yapıtmış bir kapak içind?ki kitabmı açtı.^ tîstelik, okuduğu şeyde tuhaf blr şeye rastlamış olmah, bir de (hıh!) diye güldii. U!an ne soğukkanlı şey be! Biçare Şehriye Hanıma suîor serptik. Ben yanma gittim.. Renginiz geîdi yerine! dedim. Aman ne de güzel kokuyorsunuz hanıtneferıdi.. Bu arpej roi, yoksa skandal ınî? Bayan Gevrek oradan: GEVREK r Burhan Feleh Skandal! diye lâf atmaz mı? Dayanamadım... Sizin kokunuzu sormadım hanımefendi! dedim. Bana da içerledi. Benim kokum yoktur. Demek ki kokmazsınız. Evet kokmami Balıkiar kokar.^ diye bir de taş attı. Devam etsek bir türlü, etmesek bir türlü. Nasıl edeyim yarabbi! Kulağına hafifçe: Lâf aramiBda hanımefendi! dedim, siz de pek sert konuştunuz canım, bakmiz zavallı ka Zavallı kadın mı? Neden? Kadın ve erkek ne farkımız var. Ben böyle şeyleri pek düşünmem. Her şey söylsnebilir. Her yerde, ber şey söylenebilir. AngloSakson.» Tam bu sırada.. ev sahibi: Haydi buyurun hanımlar! diye sofraya davet etti. Lâkin ne yalan söyleyeyim, hepimiz şu Bayan Gevrek dediğimiz hırpani karıya düşınan olduk. Yani yemeğin tadı kaçtı. Şehriye Hanıma gelince; o sofraya oturamadı. İçeri odada bir şezlonga uzandı.. Başladık yemeğe. Ben tanımıyorum. Davetlilerden biri doktor muymuş, cerrah mıymış.. Şöyle kısaca boylu, kösemsi bir adam.. O da Bayan (Gevrek) in yanma düşt'i. Sofrada yer yer Yazan: domates salataları, turşular, tarama eimeleri falan var. Herkes birer parça yedikten sonra suböreği geldi.. Lâkin ev sahibi orijinal bir adam olduğundan böreği gümüş gibi kalaylı tepsi ile olduğu gibi ortaya getlrdi Bizim pisboğaz arkadaşa buyur ettiler: Kes bakalrm An Bey! dediler. O itizar etti. Doktor varken bana düşmeı! O cerrahtır deyince benim içim bir tiksindi. Doktor, bir daha söyletmeye mahal bu rakmadan, çatah bıçağı aldı.. başladı kesmeye. Hem kesiyor, hem de: $ Şimdi suböreği keserken geçende yaptığım bir n>ide operasyonu akhma geldi. Efendim kestim, kestim, kestim. Adam çok yağb Imiş. (Derken Bayan Gevreğe dönüp) hanımefendi size yağlı bir parça mı vereyim? Hayır, onu siz yiyin! Peki, öyleyse şu kenarı da siı yiyin! diye doktor taşı gediğine ve parçayı (Gevrek) in tabağma koydu..Böylece taksimat yapılırken o blze mide ameliyatı anlatıyordu. Benim iştiham kaçtı. (An) aldırış etmiyor, ev sahibi biraz sıkıhyor, ötekiler doktoru pek dinler görünmüyordu. Biraz sonra herkes kendi yanındakile konuşmaya başlayınca ister İstemez doktor da Bayan (Gevrek) le başbaşa kaldı, ben tam karşılarmdaydım. Bir ara gözfl gözüme ilişen doktor (adı bir tuhaf, Bahadır diyeceğim geliyor) bana işmar etti ve devam etti: Lâkin hanımefendi! Bir *ere bir barsak düğümlenmesi ameliyatı vaptım. Hasta, bir haftadır dışarı çıkmam.ş, bıçağı vurur vurmaz... (Mevzuu değiştirerek) bir kıymalı parça vereyim mi? Hsyır, teşekkür edorim.. Yainız bu Ha! Hoşunuza gitmiyor aıu? De ğiştireyün. Bizim elimizden türlüsü geçmiştir efendim. Aman dikkatli yutu ııuz! Çok defa büyük lokma yutmak ta:ı dolayı nıeri tıkanması olur. insan nefes alamaz. Bir de su içerken nefes aîmamalı. Kadm, bunları dinlerken kızarıp bo zarıyor, pek de belli etmek istemiyor du. Ben işin farkına vardım. Doktoı berikinin intikammı almaya karar vermiş.. Börekten sonra bir karnıyarık gelince beriki, bunun isminden fırsat bularak: Vallahi hanımefendi, dün bir apandisit çıkardım. Allah sizi inandır sın, şu karnıyarık kadardı. Arzu buyurur musunuz? Apandisit mi? Hayır, karnıyarık. Teşekkür ederim, doydum. Arkadan fasulye, ondan yemedi. Daha sonra plâva elini sürmedi. Amma hep bu yemekler esnasmda doktor ona ameliyathanelerin içini, dışını, insanlann kaç türlü bayıltıldığmı, kimin nasü kesildiğini anlattı, durdu.. Maksadını bildiğim halde gönlüm bulandı. Gerçi bayan (gevrek) AngloSakson Soğuk kanlılığı göstermek istiyordu amma iç Işlerinin İyi gitmediğini muttasıl tükürüğünü yutmasrndan anhyord'j*n. Nihayet ortaya mükemmel bir karpuz geldi.. Doktor: Enfes bir karpuı.. Şu parçayı takdim edeyim! dedikten sonra onun cevabmı beklemeden en büyük dilimi tabağma koydu. Kadın karpuza büyük briı hışımla hücum ederek oynamış oîah gafrasını bastırmak için büyük lokmaJarla yemeğe başladı. Doktor bu sırada anlatıyordu. Karpuzu çok dikkatli yemek lâzımdır. Karpuz yerken lâf etmek teh"ikelidir. Çünkü nefes borusu açıhr. Karpuz kaçar.. O zaman. (Sözünü ke.sti vo kadma bakarak) burnunuzda bir siyah şey var, dedi. Kadın havlu ile burnunu eildi. Ben bir şey görmüyordum. Çıkmadı, müsaade edin (dedikten sonra kendi havlusu ile kadının bur ounu hafifçe sildl re) çıkü.. Dedi. Kaîın teşekkürden son ra karpuza tekrar sa nidı, bir lokma ağzma atmasile blr dea şetli aksırılc. Agzmdan çıkan karpuz çiğ nemikleri haydl benim gö&süme: Aman! diye hay luyu yüzüme tuttum. .O, muttasıi aksırıyordu. Kalktı. Bir adım attıktan sonra, karpuz genzine kaçmış olmalı, kuş gibi ötmege başlamaz mı? Kıpkırmızı oldu. Nefes a!amıyor. Doktor hemen kalktı. Bana da işaret etti. Kalktım. Kadını karşatu lumba içeri odaya aldık. Şehriye hamm. da biraz doğrulmuş. Etsuyu içiyormuş. A! Aman ne oldu? Derken dok tor, hâlâ nefes alamıyan ve öten baysn (Gevrek) i bir költufun arkalısma dayadıktan sonra ayaklarmı yerden ktsti. Ben de yardım ediyordum, Yani FIzin snhyacağmız kadını başaşağı ettik. Bir iki drfa daha öttükten sonra sesi kesildi. Nefesi düzeldi. Normal duru muna getirdik. Koltuğa oturdu. Gö£erinden yaş, şakaklarmdan ter, ağzm dan salyası akıyordu. Doktor: Biraz kolonya verin hanıma! Geçmiş olsun! dedikten sonra bıraktı. Dışarıda bana sordu: Nasıl Felek Bey! Yemekten memnun musunuz? Güldüm.. ve sordum: Doktorcuğum. Allah razı clsun amma anhyamadığım nokta, şu burun silmesi oldu. O ne idi?. Ay anlamadınız mı? Karabiberli havlumla bayanın barnunu sildim. Tabiî nefes alırken karabiber taneîeri bıırnuna kaçtı ve aksırık getirdi. 3en genzine kaçmasmı istememiştim. Korktum. Bereket biber kaçmamış ki çabuk geçti. dedi. Ayrı ayrı şezlonglarda yatan iki ha. nım, yarım saat sonra barışmış ve anIc.şmış olmalılar ki salona kolkola gel B.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle