Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
11 Mavıs 1938 <ÎUMHDBÎYET Belgradda îlk gün Fakiı r ı z m Fakirlerin marifet diye yaptıkları hünerli şeylerin içyüzünü bir Fransız muharriri meydana çıkarmıştır Kiminin şarlatanlık diyip geçtiği, ki minin, dili varmadığı için mucize diye mediği, kiminin de, ikisi arası bir mana vermeğe çalışıp başaramadığı fakirizm, şarkm ve hassaten Hindistanın, garblı gözünde büyüdükçe büyüyen esrarındandır. Hindistanda, sokak ortalarında, gelene geçene avuc açan ve fevkattabia denecek kadar harikalı hünerler gösteren bir takım dilenciler bulunduğu çok eskidenberi malumdu. Fakat, Hind fakirlerinin mevcudiyeti, ancak Onsekizinci asır başlarında bütün garbın kulaklarına yayılmıştır. O tarihtenberi, fakirizm, bütün dünya a limlerini işgal eden, çözülmez bir mu amma halinde yaşayıp gidiyor. Hindlilere hâs gibi görünen ve uzun müddet, Hindistanın esrarh muhitinden harice çıkmıyan fakirizm, kırk sene ka dar evvel, yavaş yavaş Avrupaya yayılmış, büyük şehirlerde kendini göstermeğe başlamıştı. Fakat, fakirizm tezahür leri yaptıklarını iddia ederek garb tiyatro sahnelerinde ortaya çıkanlar, bir ikisi müstesna olmak üzere şarlatandan başka birşey değildi. Hindistana vaktile seyahat edip, Hind fakirlerinin akıllara hayret veren hüner lerini gözlerile görmüş bir çok kimseler, bu hünerlerde, el çabukluğunun, gözbağcılığının hayli büyük rol oynadığma kanaat getirmişlerdir. Fakirizm hünerleri, Avrupanın büyük sahnelerine intikal ettiği zaman, itimadsızlıkla karşılanmasmı icab cttirecek imah mütalealar daha evvel gelmiş, zihinlerde, şüpheye müsaid bir vaziyet hazırlamış bulunuyordu. İlk fakirizm tecrübelerini müteakıb, Donato, Dikson, Pikman ve emsali gibı, devrin en hezarıfen hokkabazları, ayni tecrübeleri, hiçbir gizli kuvvetin yardımına ihtiyac duymadan, harfiyyen tekrar ettiler. Âlimlerden mürekkeb medisler kuruldu. Uzun uzadıya tetkikat yapıldı ve neticede, fakirizmin mucize ile alâkası olmadığı meydana çıktı. Lâkin, faki rizmi, «mtlaka dilenci kılıklı H b d fakirine mahsus bir imtiyaz telâkki eden saf kütleye, kanaatini değiştirtm«lt imkâaı bulunamadı. Avrupada, fakirizme merak eden, bunun yüksek bir ilim değil, sırf hokkabazlıktan ibaret olduğunu ispata uğraşan kimseler çoktur. Fakat, bunların en hararetlisi ve en sebatkârı hiç şüphesiz, Fransız muharriri mütevaffa Paul Heuze idi. Paul Heuze, fakirizmi yere vurmak icin hayatının sonuna kadar uğraşmıştır. Esasen, fakirizm düşmanlığile şöhret bulan bu muharrir, iddiasını yalnız nazariyatla, kuru lâfla değil, bizzat nefsinde yaptığı tecrübelerle ispat etmiştir. Fakirizmin hokkabazlıktan başka birşey olmadığı kanaatini kuvvetle telkin etmeğe, âlimlerden, mütehassıslardan fazla muvaffak olan Paul Heuze'dür. Hind fakirlerinin hünerlerini iki büyük sınıfa ayırmak kabildir. Birisi, gaibden haber vermek, fikir telkini filân gibi ruhî tezahürler; öteki de binefsihi telkin yo lile vücuddeki hislerin iptali, nefes almadan uzun zaman yaşamak, eşyayı el sürmeden harekete getirmek nev'inden bedenj hünerlerdir. Bu ikinci nev'e dahi! olan hünerler arasında, artık klâsik hale gelen birkaç tanesi vardır ki, yalnız Hindistandaki fakirlerin değil, Avrupa sahnelerinde numara yapan sözde fakirlerin bile harcıâlem hünerlerinden olmuştur. Havaya atılıp kaskatı duran ipe bir çocuğun tırmanması, yerden, kendi kendine ot bitmesi, el sürülmeden kaynıyan su, sepete girip kaybolan çocuk hünerleri bu nevidendir. Hind fakirlerine sorarsanız, bütün bunlar, seneler senesi tatbik ettikleri riyazatin neticesinde ulaşılmış ruhî bir mertebenin semeresidir ve bütün hedefi, beş on para ekmek parası kazanmaktır. Hindictan hakkında pek doğru olan bu kanaatkâr ifade, Avrupada da «servet yapmak» manasını taşır. Usul ve gaye ne olursa olsun, iki büyük kısma aynlan fakirizm hünerîerinin, başkasının aklından geçeni okumak, gaibden haber vermek, telepati gibi birinci kısma ayrılanlan, Avrupa âlimlerinin inceden inceye yaptıkları tetkikat neticesinde mükemmel surette izah ve ispat edildiği için, tatbikat sahası bütün Almanyaya yayılan bu hünerleri, münhasıran fakirizme maletmeğe lüzum yoktur. Esas itibarile gene hokkabazlık nev'inden olduğu halde izah edilemiyen ve bu itibarla fakirizme hâs olarak kalan bir tek hüner vardır ki, o da telkin meselesidir. Havada duran ve tepesme kadar tırmanıldısı halde yere düsmiyen ip hünerini, Hindli fakir, bu telkin sayesinde ta lakkuk ettirebilivor. IBaştarafı 1 inct sahlfede] rüşmeyi yaptılar. Uzun süren bu mü!âkat esnasında, son siyasî hareketler üzerine tahaddüs eden Avrupa vaziyeti ve iki memleketi alâkadar eden meseleler gözden geçirilmiştir. Bu mülâkatı müteakıb Başvekilimiz refakatindeki zevatla Vidini sarayına gitmiş ve Naib Prens Pol tarafından kabul olunarak öğle yemeğine alıkonmuştur. Prens Pol'ün ziyafetinde Majeste valide Kraliçe Mari, Altes Ruvayal Prenses 01ga, Bayan Celâl Bayar, Yugoslavya Baş vekili ve Hariciye Nazırı Ekselâns Stoyadinoviç ve refikası, Türkiye Hariciye Vekili Ekselâns doktor Rüştü Aras, Münakalât Nazırı M. Spaho, Harbiye ve Bahriye Nazırı General Mariç ve refikası, meb'usan meclisi reisi M. Çiriç ve refikası, Türkiyenin Belgrad elçisi Ali Haydar Aktay ve refikası, ile daha bir çok mümtaz zevat hazır bulunmuştur. Bu vesile ile Prens Pol Ekselâns Celâl Bayara Yugoslavyanın Beyaz Kartal nişanmın büyük salibini vermiştir. Celâl Bayar ve heyetimiz öğleden sonra Güzel Sanatlar müzesini, hayvanat bahçesini ve şehrin diğer şayanı temaşa yerlerini gezmişlerdir. . Bayan Celâl Bayar, Belgradda açılmış olan elişleri sergisini gezmiş ve akşam üzeri Bayan Pol'ün verdiği çay ziyafetinde hazır bulunmuştur. Saat 20,30 da Ekselâns Stoyadino viç tarafından Başvekilimiz şerefine Kral muhafız alayı Subayları mahfilinde bü yük bir ziyafet verilmiş ve bunu evvelâ bir konser sonra baletler ve en sonra danslı bir suvare takib etmiştir. MÎLLETLER CEMİYETİ TOPLANTISI Fransız muharriri Paul Heuze İp hünerini ve ona benzer diğerlerini, ispat değil sadece izah etmeğe yarıyan bu telkin meselesi, en ziyade, kollektif telkin keyfiyetinde çapraşık bir hal al maktadır. Zira, bir tek kişinin, kendisine yapılan telkini benimsemeğe müsaid ruhî halet içinde bulunması, veya bu ruhî haletin onda gene telkin yolile tevlid edil mesi pekâlâ mümkün olmakla beraber, bir insan kalabahğını, heyeti umumiyesile, istenilen haleti ruhiyeye koymak imkânının nasıl elde edilebildiği, cevabstz bir sual halinde kalmıştır. Hind fakirlerinin, izah veya isbat edilmiş hünerlerini birer birer saymak zamana muhtac bir iştir. Fizyolojik ve maddî fünerlerden en şayanı dikkat olanlan arasında, ateşe girip yanmamak keyfiyetini zikredebiliriz. Nan beyza haline gelmiş demir çubukları, ellerinde kurşun kalem gibi çeviren, alev alev yanan ateşte, gelincik tarlasında seyrana çıkmışçasına fütursuz dolaşan Hind fakirleri, bu «mucizeleri» vücudlerinin ateşe maruz kalacak kısmına sürdükleri şap, amonyak ve saire nevinden kimyevî maddelere medyundurlar. Maamafih, fakirlerin, bu çok tehlikeli oyunları göze alırken çok büyük bir cesaret gösterdiklerini de itiraf etmeliyiz. Fakirizme imrenen bir Ispanyolun, içinden dipdiri çıkacağı iddiasle, gözünü kapayıp girdiği fırmdan, kül halinde kürek kürek çıkanldığı, işitilmiş vak'alardandır. Fakirizm düşmanı Fransız muharriri, fakirlerin hünerlerini ilcffefîlde tasnif e£ miştir. Fakirin, keridi üzerinde icra ettîği tesirle yaptığı hünerler; haricî eşya üzerindeki tesirile yaptığı hünerler. Esas itibarile hokkabazlıktan ibaret, fakat çok meraklı ve dikkate değer şeyler olan bu marifetleri birer birer sıraya dizmek ve bunlann mekanizmasını, muhtasaran olsun izah etmek, maalesef, bir gazete sütununun tahammülile mütenasib değildir. Bu marifetlerin hemen hepsini, teker teker tatbik ve inceliklerini izah eden Paul Hauze, Katalepsi denilen adale katılaşması sayesinde, kann üzerinde yüzlerce kilo ağırlık taşıma hünerinin, meIeke ve mümarese neticesi, adaleleri çok şiddetli surette sıkma kabiliyetinden başka bir sırra istinad etmediğini; vücuddeki hassasiyeti izale etmek suretile yanaklarına şiş, boğazma bıçak saplama hünerinin, her anatomi mütehassısınca malum olduğu üzere, vücuddeki bazı kısımlarda kan damarlarının ve adalenin diğer kısımlara nazaran daha az bulunmasından, Hind fakirlerinin de bu ciheti mükemmelen bildikleri için iğneden hançere kadar, vü cudlerine sapladıkları âletleri tercihan oralara sokmalarından ibaret bulunduğunu, kendi vücudündeki tecrübelerile isbat etmiştir. Hind fakirlerinin, akla en uzak görünen diri diri gömülme tecrübesini de, gene ayni Paul Hauze, sıkı sıkı kapalı bir tabut içinde yetmiş beş dakika kapalı kalmak suretile tatbik etmiş, bunun da şarlatanlıktan ibaret olduğunu göstermiştir. Lâkin, bütün bu tatbikata; âlimlerin tetkikatı neticesinde, mucize iddialarının, sabit olan boşluğuna; meşhur hokkabazların bilfiil ayni hünerleri yaparak fakirleri tekzib etmelerine rağmen, hâlâ, Hind esranna sıkı sıkıya sarılmış eller, ve kanaatlerinden dönmiyen kafaiar vardır. Bunun sebebi de, bu gibi hünerlerin gözbağcılığı tarafını meydana çıkarmak üzere ortaya atılanların bu işte erbab olmamasından ıbarettir. Hastayı doktora muayene ettirmek, bozuk makineyi makiniste göstermek, san'at işlerinde san'atkânn fikrini almak âdettir. Fakat, fakirizm mucizeleri mevzuubahs olciuğu zaman, nedense, bir hokkaba?, yâni çekirdekten yetişme, mesleğin bütün inceliklerine vakıf bir kimse çağırılacağı yerde, bir ruhiyat akademisi toplanır gibi, psikoloji mütehassıslarına müracaat etmek moda olmuştur. Esasen, «fakir» geçinen hüner erbabının, «icrayi lubiyat» ederken, her hangi bir hokkabazm kontrolıı altında marifet göstermesi teklifini şidJetle reddetmeleri, bu hususta en salâhiyetll rey sahibinin hokkabazlar olduğuna kâf! bir delil teşkil etmez mi? NADtR NAD1 İki Başvekilin nutukları Belgrad, 10 Bu akşam Yugoslavya Başvekili tarafından Türkiye Başvekili ve Hariciye Vekili şerefine verilen ziyafet sonunda B. Stoyadinoviç aşağıdaki nutku söylemiştir: « Bay Başkan, Aziz ve güzide misafirim, Türkiye Cumhuriyeti Başvekili ile Hariciye Vekilini bugün Yugoslavyanın hükumet merkezinde büyük bir memnuniyetle selâmlamakla şeref duyuyorum. Kraliyet hükumeti ve Yugoslav milleti, bu ziyaretle kendilerine bahşettiğiniz şereften dolayı size teşekkür eder. Onlann namlarına, size samimî surette hoş geldiniz derim. Belgradı ve Yugoslavyayı ziyaretiniz, yalnız memleketlerimizı arjftsjnda mevcud samimî münasebetlerin bir bürham değil, fakat bizi alâkadar eden bütün meseleler hakkında faydalı bir fikir tsatisine de vesiledir. Bu ziyaret ayni zamanda Balkan antantının, memleketlerimizi dost ve komşu Romanya ve Yunanistan Krallıklanna bağlıyan bu kıymetli enternasyonal teşekkülün yapıcı ve sulhçu zihniyetinin yeni bir tezahürüdür. Türk Yugoslav dostluğu bugün Balkan antantı çerçevesi içinde bir an'ane ve memleketlerimizin tesanüd hislerinde olduğu gibi hükumetîerimizin kararlarında da müemmen bir mevkii vardır. ne, diğer müttefik memleketlerle tam anlaşma halinde samimî surette çalışmaktadır. Kadehimi, Türkiye Reisicumhuru Ekselâns Kamal Atatürk'ün şerefine, aziz dostum Başvekil, sizin sıhhatinize, bayan IBattaraft 1 tnct saMedei Bayar'm sıhhatine, dostum B. Rüştü ARomanya Hariciye Nazırı M. Komrasm sıhhatine ve dost ve müttefik Tür nen de Balkan Antantı ve Küçük An kiye Cumhuriyetinin terakki ve tealisine tant devletleri namına söz alarak, İngikaldırıyorum». liz İtalyan anlaşmasının Balkan An Celâl Bayarın Cevabt tantı tarafından bir sulh eseri olarak telâkki edildiğini, Küçük Antantın da bu Türkiye Başvekili Celâl Bayar aşa kanaate iltihak ettiğini söylemiştir. ğıdaki nutukla cevab vermiştir : Belçika ve Lehistan murahhasları da « Bay Başkan, ayni şekilde beyanı mütalea etmişlerdir. «Büyük bir belagatle tercüman oldu Sovyet murahhası ise anlaşmayı takdir ğunuz fevkalâde dostluk hislerinden do etmekle beraber Cenevrede henüz muâtlayı derin minnettaıhğımı arzetmeme mülâkta bulunan meselelerin de halli lüzusaade buyurunuz. munu ileri sürmüştür. Hakkımızda lutfen ibzal eylediği geBu mesele hakkında baska söz söyliniş misafirperverlikten dolayı Krallık hü yen olmadığından, Cin meselesinin mükumetine, mümtaz şefinin şahsında teşek zakeresine geçilmiştir. Çin murahhası M. kül etmek ve bize gösterdiği bütün dost Vellington Ku uzun bir nutuk irad edeluk nişanelerinden dolayı da asıl Yugos rek, Japonların Çin mukavemetini kır lav milletine şükranlarımızı bildirmek be mak üzere vasi mikyasta zehirli zaz kulnim için çok zevkli bir vazifedir. Asil Yu lanmağa başladıklarını söylemiş ve Mil goslav milletinin misafirperver toprakla letler Cemiyetinden acele yardım ve mürında bizi kabulde gösterdiği samimiyet dahale istemistir. ten dolayı derin bir heyecan duyduk. Konsey Habeş işinin müzakeresini yaEn aziz dileği kardeş milletin saadet ve rına tehir ettiğinden bugün öğleden sonra refahını daima daha yüksek görmek olan akdi mukarrer olan içtimadan sarfınazar bütün Türk milletinin sadık dostluk his edilmiştir. Buna mukabil konsey azası aklerıne tercüman olarak bu anda güzel şamüzeri hususî bir toplantı akdederek, memleketinizde bulunduğumdan dolayı yarınki ruzname hakkında müdavelei efduyduğum derin sevinci söylemeğe lü kârda bulunmuşlardır. Habeş meselesinin müzakeresinde hazum yoktur. zır bulunmak üzere Cenevreye geleceği Bay Başkan, haber verilen sabık Habeş İmparatoru Hemen hemen beş sene oluyor ki, hü bu akşam buradan îsviçreye müteveccikumetlerimiz memleketlerinin mutlak a hen yola çıkmıştır. zimlerine tercüman olarak, bugünkü saFransız Hariciye Nazın M. Bone, mimî münasebetlerimizin mukaddemesi okonsey reisi Litvanya Hariciye Nazırı lan Türk Yugoslav dostluk devresini M. Munters şerefine bir öğle ziyafeti resmen teyid eyliyen dostluk muahedesivermiştir. Ziyafette murahhas heyetleri ni imza ettiler, mes'ud hâdiselerle dolu oreisleri bulunmuştur. lan bu maziye bir göz atacak olursak. Hususî celsede neler görüfülmüs memleketlerimizin mukareneti sahasın Cenevre 10 (Hususî) Milletler da gidilen yolun na kadar büyük ve milCemiyeti konseyi bu aksam kâtibi umumî letlerimizin ateşli aşkı sayesinde başarılan M. Avenol'ün odasında akdettiği hususî eserin ne kadar güzel olduğunun müşahetoplantıda yarın sabah İsviçre murahhadesile iftihar hisleri duymaktan kendi sını dinlemeğe karar vermiştir. İsviçre mızı alamayız. murahhasından sonra, raportör M. SandMilletler, bizim milletlerimiz ler raporunu okuyacaktır. Öğleden songibi böyle bir mukaddes idealle raki celsede de İspanya meselesi tetkik hareket ederlerse barış ve ahenk edilecektir. İspanya Hariciye Nazırı M. Konsey dün ilk umumî celsesini akdetti Del Vayo hükumetinin noktai nazarınî anlatacaktır. Perşembe sabahı saat 10,15 te de Habes meselesi müzakere edilecektir. Konsey bu hususta kat'î bir karar ittihazına karar verdiğinden icabında perşembe gecesi de toplanmak suretile bu meselenin müzakeresini bitirecektir. Eski Habeş împaratoru, Milletler Cemiyeti umum kâtibliğine çektiği bir tel « grafla bu akşam Londradan hareket ettiğini, çarşamba akşamı Cenevreye mu vasalatla perşembe günkü celsede Habeş davasını konsey huzurunda bizzat müdafaa edeceğini bildirmiştir. Şili Cemiyetten çekiliyor muLondra, 10 Siyasî mahfiller $ilinin büyük bir ihtimalle yakında Milletler Cemiyetinden çekileceğini beyan etmektedirler. Ayni mahfiller Süi'nin Cenevre mümessili Augüstino Edvards'ın aşağıdaki iki şart yerine getirilmediği takdirde memleketinin Milletler Cemiyetinden çekileceğini bu içtima devresinde bildirmesi için hükumetinden talimat aldığını tasrih etmektedirler. Bu şartlar şunlardır: 1 Millet Cemiyetinln âlemşümul olmasını temin edecek surette mukavelenamede tadilât yapılması. 2 Zecrî tedbirlerin kaldınlması. Siyasî mahfiller şimdiki ahval içinde 5üi'nin bu iki şartınm kabulüne imkân olmadığmı kaydetmektedirler. Bununla be« raber talebleri iki senelik bir mühlet içinde terviç edildiği takdirde Siü Milletler Ce» miyetine avdet edecektir. Çünkü bu memi leket, sureti kat'iyede Cemiyetten çekilmeden evvel iki senelik bir mühlet verecektir. Haile Selâsiye'nin zevcesi Marsilya, 10 Haile Salâsiye'niri zevcesi, bu sabah Mariyet paşa vapurile buraya gelmiştir. Necaşi'nin zevcesi, Londraya gitmekte olduğunu ve orada zevcine mülâki olacağını beyan ve şu sözleri ilâve etmiştir. «Cenevre'ye gid/'p gitmiyeceğimizi bilmiyorum. Her halde kat'î olarak İngilterede yerleşeceğiz». yolu zannedilebileceğinden daha az çetin olur. Bu hususta en güzel misale malik bulunmuyor muyuz? Milletlerimizin şayanı tak dir kurucusu oldukları dostluğun remzini teşkil eden ve içinde Türk Yugoslav dostluğu tam inkişafım bulan Balkan Antantı, bu yekpare kütle buna misal değil midir? Memleketlerimizin, diğer Balkan antantı müttefiklerimizle, Yunanistan ve Romanya ile teşriki mesai eylemesi ve onları birbirlerine bağladığına şüphe olmıyan dostluğa tâbi olarak komşularımızla münasebat idame etmek suretile takib ettikleri müşterek siyaset, milletlerimize sulhun ve refah duygusunun teminini istihdaf eden ayni ideal sevkile de, en mes'ud ve en objektif neticeleri verecektir. Kendi azası arasında mütemadiyen artan bir tesanüdü temin etmekle beraber onlara diğer devletlerle de en iyi münasebat idame etmek imkânını veren küçük antantın bariz vasıflarmdan biri de işte budur. Böyle berrak bir hava içinde milletlerimiz istikbali ancak emniyetle derpiş edebilir. Kadınlar için bahar , ve yaz modelleri Yolsuzluk yolsuzluk' üstüne IBaştaraft 1 tnci sahîfedei Keyfiyet haber alınınca, Beyoğlu mütevelli heyeti reisile azalan ve kâtibi sorguya çekilmişlerdir. Sahte vesikanm tanzimi zamanında mütevelli heyetinde aza bulunan iki kişi de dün ayrıca isticvab edilmiştir. Sahte varis lehine şehadette bulunan ların da malumatma müracaat edilmi^tir. Diğer yolsuzluklar Diğer taraftan, Beyoğlu Ermeni kilisesi mütevelli heyetinin diğer bazı iş lerinde de mühim yolsuzluklar mevcud olduğu anlaşılmıştır. Bu meyanda 150 lira maaş alan me murlann maaşı 40 lira gösterilerek mühim bir vergi kaçakçılığı yapıldığı tesbit edilmiş ve mütevelli heyeti 27 bin lira para cezasına mahkum olmuştur. Bu hüküm kesbi kat'iyet eylediğinden, Beyoğlu kilisesi akaretinin varidatına haciz konulmuş ve 27 bin üra tutan cezanın 6000 lirası derhal tahsil edilmiştir. Millî toprahlar dahilinde vahdetlerini bulmuş olan milletleri miz, bugün ayni politika, ayni sulh ve ayni geniş ve realist en ternasyonal iş birliği zihniyetine tnalik bulunmaktadır. Bütün komşularımızla olan dostane müna sebetlerimiz, enternasyonal muahedelerden çıkan garantileri takviye etmekte ve Avrupanın bu kısGüzel memleketinizde kısa ikametim tnında nizamın idamesini temin esnasında, Yugoslav milletinin kiyasetli eylemektedir. Milletlerimiz, kendi emniyetleri hissi ile müteharrik olarak ve istikballerinc tam bir emniyetle bakarak, gayretlerinin bü yük bir kısmını refahlarını artırmıya ve devamlı servetlerini fazlalaştırmağa tahsis edebilmektedir. Bu derece güzel ve bu derece misafirperver memleketinizde yaptığım son seyahatim esnasında, Reisiciimhurun enerjık ve hâkim önderliği ve ekselânsınızın riyaset ettiği hükumetin münevver idaresi altında Türk milletinin ne derece muhteşem neticelere varmış olduğunu görmek fırsatını elde ettim. Gene o zaman, Türk milletinin Yugoslav milletine karşı ne derece dostluk hisleri beslediğini ve sulha ve Balkan işbirliğine ne derece teşne olduğunu da çok iyi hissettim. Yugoslavya ve Yugoslav milleti bu hâdisede, milletlerimizin ayni hedefleri gütmekte olduklarının başka bir bürhanını daha müşahede etmektedir. O hedefler ki, bunların başarılmasına milletlerimiz, bütün Balkan milletlerinin menfaati lehibir hükumetin iyi idaresi sayesinde millî serveti artıracak eserler elde etmeğe muvaffak olduğunu görmek fırsatını buldum. Keza, Yugoslav milletini Türk milletine bağlıyan dostluğun ne kadar samimî ve derin olduğunu müşahede etmek sevincine de nail oldum. Ermeni gazetelerinin neşriyatt Ekselânsmız, memleketimize yaptık lan son seyahatin intıbalannı burada çok dostane bir ifade ile temin etmek lut funda bulundular. Emin olunuz ki, bü tün Türkiye, dost memleketin mümtaz devlet adamının bu ziyareti hatırasmı hâlâ canlı olarak muhafaza etmektedir ve size gösterilen kabul Türkiyenin Yugoslavyaya karşı duyduğu hislerin hakikî ve samimî bir ifadesinden başka birşey değildir. Kadehimi Yugoslavya Kralı Majeste İkinci Piyer'in şerefine, Naib Altes Ruayal Prens Pol'un ve Rejans meclis' a zası Ekselânsların sıhhatine dost ve müttefik asîl Yugoslav milletinin itilâ ve refahına kaldırır, sizin ve nazik Bayan Stayadinoviç'in şahsî saadetlerine içerim.» Şehrimizde çıkan Ermeni gazetelerî Beyoğlu mütevelli heyeti aleyhine şiddetli yazılar yazarak, yolsuzlukları te barüz ettirmekte, cemaati binlerce lira zarara sokan mütevellilerin uzaklaştırılmasını, 27 bin liralık para cezasmın kilise sandığından değil, doğrudan doğ ruya mes'ul mütevellilerden tahsilini taleb etmektedirler. Mütevellilerin faaliyetini murakabeye memur olan Evkaf idaresi, bu yol suzluklar etrafmda tahkikata başlamıştır. Vefat Anadolu Çimentoları Türk Anonim şirketi veznedarı Ahmed Rıza Göksel'in babası doktor Melek ve Manhaym sigorta şirketinin sabık müdürü merhum Hasan Tahsinin kardeşi Manifatura tüccarlarmdan Mehmed Tevfik Göksel, uzun müddettenberi müptelâ olduğu hastalıkDantel tarzmda dokunmuş yünlüden tan kurtulamıyarak dün gece vefat etçok şık bir öğleden sonra elbisesi miştir. Cenazesi bugün saat 14.30 da Şişli Osmüddet kalarak ajans arkadaşlarile gö manbey Afitab sokağı 13 numaralı harüşmüşler, bilâhara tesisatı ve bilhassa a nesinden kaldınlarak namazı teşvikiye camiinde kıhndıktan sonra Üsküdardajansın radyo istasyonunu gezmişlerdir. ki aile makberesine defnedilecektir. Bugün Yarın Oplenatze giderek kahraman Kral Aleksandr'ın mezan ziyaret olun duktan sonra Avalaya geçilecek ve orada yeni yapılmış olan meçhul asker âbidesine de bir çelenk konularak öğle yemeği orada yenilecektir. Akşam Türk elçiliğinde ziyafet vardır. Hindistana mahsus bir hokkabazlıktan başka şekilde görmek, safdillik olur. Büyük medenî şehirlerde marifetini sahnede gösteren hokkabazlar, Hirdistanda dünyaya gelmiş olsalardı, belki, sokak ortasında dilenerek, garbharı hünerlerine hayran bırakan ve bütün ilim dünyasını «fakirizm» teranesile aldatan yarı çıplak biEsrarına nüfuz edilemiyen fakirizmi, rer Hind fakiri olurlardı. Gazeteciler Avala ajansında Belgrad 10 Başvekil Celâl Ba yarın ziyareti münasebetile Belgrad'da bulunan Türk gazetecileri bugün öğleden sonra Avala ajansım ziyaret etmiş lerdir. Türk gazetecileri, genel direktör M. Yovanoviç tarafından karşılanmış ve şereflerine bir çay ziyafeti verilmiştir. Türk gazetecileri Avala ajansında bir Konferans Beyoğlu Halkevinden: 13 mayıs 938 cuma günü saat 18,30 da Evimizin Tepebaşındaki merkez bina smda doçent Dr. Bay Nureddin İrdelp tarafından «Çarpmtı» mevzuunda bir konferns verilecektir. Herkes gelebilir.