Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHUR1YET 11 Mayıs 1938 RADYO Bir yolculuk C E V İ R E N : HAMDİ VAROĞLU Ben Ohyo'da, Klevland şehrinde o Merhum dostlannızdan biri mi idi? elimle tutuyordum. Biraz sonra kendine tururum. Bundan iki sene evvel bir kış akDiye sordu. Içimi çekeıek cevab ver geldi. Sordu: Siyah saçlılar, kızıl saçlılardan ve sarışmlardan şamı, tam ortalık karardıktan sonra, bir dim: Epey uzağa götürdük mü bari? kar fırtınası içinde evime avdet ettiğim za Evet. Ne gezer, dedim, ancak yerinden daha fotojenik oluyorlar amma, onların da man, eski dostum ve kollej arkadaşım Con Haylice içi geçmişe benziyor değil kımıldatabildik. Haket'in, bir gün evvel vefat ettiği haberi mi? Pekâlâ. Bu fikirden vazgeçmek lâhakikisi güç bulunuyor le karşılaştım. Cenazesinı, Viskonsin'deki Ikimiz de bir müddet, derin düşünce zım. Yerini sevdi galiba. Başka bir çare ihtiyar ana ve babasının evine götürmemi lere dalarak sustuk. Sonra, Tompson, ya düşünelım. vasiyet etmiş; son sözü de bu olmuş. Bu vaş ve korkak bir sesle: Deli gibi esen rüzgârın ortasında duhaber beni çok müteessir etti. Fakat tees Bazan, insan, cenazenin hakika ramazdık. Soğuktan ölecektik. Tekrar içesiirle kaybedecek vakit pek yoktu. Derhal ten ölüp ölmediğine emin olamıyor. Ol ri girmeğe, kokuya tahammül etmeğe, nöhareket etmek mecburiyetindeydim. Adre müş görünüyor da, vücud ılık kalıyor, betleşe pencereye yanaşmağa mecbur olsi yanıma aldım ve kar tipisi ortasında is mafsallar yumuşaklığını kaybetmiyor. Öl duK. Bir aralık, tren, ufak bir tevakkuftasyona koştum. müş zannediyorsunuz, fakat kat'iyetle bir tan sonra bir istasyondan ayrıldığımız sıBana tarif edilen, çam tahtasından ya şey söyliyemiyorsunuz. Ben böylelerini rada, Tompson sevinçle haykırarak furpılmış uzun sandığı orada buldum. Adres taşıdım. Çok korkunc oluyor. Çünkü ne gona girdi. kartım sandığın üstüne mıhladım. Sandı zaman. ayağa kalkıp da yüzünüze baka Işimiz oldu, dedi. Allah bilir amma, dığm trene götürülmesine nezaret ettim, cağmı bilmiyorsunuz. bu sefer elimizden kurtulamaz. Onu mağTompson, gene bir parça sükut ettikten lub edecek silâhı akibet ele geçirdim. scnra büfeye geldim sandviç ve sigara aldım. Bekleme salonuna avdet ettiğim za sonra kolunu tabuta doğru uzatarak ilâTompson bir teneke asidfenik yakalarr.an, bizim sandık gene oradaydı. Yanıba ve etti: mış, gelmişti. Bunu etrafımıza, tüfek sanşında, elinde bir kart, bir kaç çivi, bir de Amma, bunun için tehlike yok. İyi dığına, peynire, her tarafa alabildiğine Yabancı merkezlerden çekic bulunan bir delikanh durmuş, etra den iyiye ölmüş olduğuna bahse girerim. döktü. Sonra oturduk, ümid içinde beklemüntahab parçalar fa bakınıyordu. Fena halde şaşaladım. O, Bu sefer, daha uzun müddet sustuk. dik. ıntizar fazla sürmedi. Çarçabuk, iki Operalar kartını sandığa çivilemekle meşgulken, Düşünüyor, rüzgârı, trenin gürültüsünü koku birbirine kanştı ve biz, kendimizi dı20,35 Budapeşte: Opera binasındaki ben tarife sığmaz bir haleti ruhiye içinde dinliyorduk. Tompson, birdenbire, daha şarıya dar attık. Tompson, mendilile altemsilin nakli. trene koştum, işi tahkik ettim. Baktun, bi heyecanlı bir tavırla söze basladı. nının terini silerek: 21,05 Britis Naşyonel: Uçan Holandalı zim sandık, vagona yerleştirilmiş, ve uslu Hepsi boş, dedi. Ne yapsan nafile. (Vagner'in). Adam sen de! Hepimiz günün biuslu oturuyordu. Yerinden kımıldamamıştı. rinde o yolun yolcusuyuz. Buna çare yok. Hangi çareyi tecrübe etsek bozuyor, kenBüyük konserler Holivudun makyaj krallarından P. Stanhope yıldızlardan Meğer, ben farkına varmadan, garib bir Nekadar düşünürsen düşün, nafile! De di ıtrını ona ilâve edip bize gönderiyor. birini istediği renklere boyarken 20,15 Layipzig: Cenub güneşi altmda. kanşıklık olmuş. Ben, o delikanlınm, Oh ğişmez bir kaide bu! Sırası gelen gide Şimdiki koku başlangıcdakinden yüz 21,35 Viyana: Brükner (Senfonl E = Holivud'dan yazılıyor: lığa heves etmelerinin sebebi sade bir dur). yo eyaletinde Beoria'daki karabinyelere cek. Dipdiri yaşayıp dururken (sözünün misli daha müthiş. Bu kadar ateşli 21,35 Königsberg: Çaykovski ve Mu Sinema merkezınde vaktile pek çok te zevk ve bir moda meselesi değildir. Bu, gönderilmek üzere bekleme salonuna ge burasında yerinden kalktı, pencere cam faaliyet hiç kimsede görmedim. Hayır esorgski'nin eserleri. tirip bıraktığı içi tüfek dolu sandığı almı larından birini kırdı, bir iki dakika burnu fendim, bu hat üzerinde çalışmağa başla sadüf olunan sarışın artistler bugünlerde sinemacılığm gittikçe tekâmül eden tek 22,05 Frankfurt: Mozart'm eserleri. fim, o da benim tabutumu almış! 22,05 Berlin: Brückner (Senfoni numanu dışarı çıkardı, sonra geldi oturdu; o o dığım zamandanber; hiç kimsede buna pek azalmış, buna mukabil kırmızı saçlı nik kısmının icab ettirdiği bir mecburiyetra 9 D = moll). rastgelmedim. Demin de söylediğim gibi, kadm san'atkârlar dört beş misli artmış tir. Çünkü sinema merkezinin makiyaj turunca ben kalktım, ayni yerden burnuKondüktör: tır. Meşhur Amerikah kadm muharrir kralı Stanhope'un fikrine göre kızıl saç, Oda musikileri mu dışarı uzattım; böylece, konuşa konu ben az cenaze taşımadım! Yolcular! Arabalara binelim! Anita Loos'un vaktile yazmış olduğu bir sarı saçtan daha ziyade fotojeniktir. Bişa, nöbetleşe, kırık camdan dışan uzan18,05 Berlin: Muhtelif parçalar. Diye haykırdı. Trene bindim, furgona Vücudümüz, soğuktan tamamile dondık) ot gibi biçilip gidersiniz. Amma, ça madan tekrar vagona girdik. Fakat dur kitab vardı. Bütün dünyadaki dillere ter naenaleyh sahiblerine de bu hasleti verAskerî bandolar girdim ve eşya denklerinin üstüne yan gecüme olundu. Eserin serlevhası gibi içinde mektedir. Fakat siyah saçın hepsinden lip oturdum. Elli yaşlarında kadar, baba re yok işte. Hep gelmişiz, gideceğiz. mak kabil değidi. Artık, o andan itibaren, 20,35 Prag: Muhtelif havalar. Uzun bir sükut daha oldu. Tompson, işimiz gücümüz dışarıdan içeriye, içeri de «erkeklerin sarışın kadınları tercih et daha fazla muvaffakiyetle fotografı çecan, kendi halinde, güleryüzlü bir adam o22,20 Doyçlandzender: Nefesli sazlar ortikleri» iddia olunuyordu. Eğer bu iddia kilebilmektedir. Yeter ki Dorothi La kestrası. lan kondüktör, orada, hanl hanl işe dal bir aralık sordu: den dışanya dolaşmaktan, dona, ısına, \ doğru ise son zamanlarda ya burada er mour gibi hakikî siyah saçlılar istendiği Şarkı konserleri mıştı. Tren hareket ederken, vagona bir Neden öldü? öle, boğula dolaşmaktan ibaret kaldı. Bir keklerin zevkine ehemmiyet veren kal kadar bulunabilse!.. 20,15 Layipzig: Grif. Brecht, Ça Turli yabancı adam girdi ve bizim tabutun (yani Vallahi bilmiyorum. saat sonra, bir başka istasyona geldık. madı, yahud da zevklerde değişiklik baştaki, B Argiris. silâh sandığının) ayak ucuna, boyu bosu Öleli çok oldu mu? Son dört senelik istatistikler HolivudTren buradan kalkarken, Tompson, elingösterdi de bizim haberimiz yok!. ve kokusu hürmetlice bir paket Linburger Vaziyeti daha mâkul göstermek için de bir torba ile içeri girdi: daki sarışın, kızıl, siyah saçlılarla dığer Yapılan istatistiklere nazaran bug'Jn renk saçlara sahib artistlerin adedini şu NÖBETCÎ ECZANELER peyniri bıraktı. Daha doğrusu, o pakette hâdisenin vukuunu eski bir tarihe atmağı Bir de şunu tecrübe edeceğim, deHolivud'daki kadın artistlerin ancak şekilde göstermektedir. 1934 te yüzde 15 Bu gece şehrimizin muhtelif semtlerin • ki şeyin Linburger peyniri olduğunu, şim muvafık buldum. di. Bu son tecrübedir. Eğer bu da işe yayüzde 1 1 i sarışındır. Buna mukabil kı sarışın, yüzde 12 kızıl saçlı, yüzde 51 deki nobetçi eczaneler: dı biliyorum. Dediğim tarihte, bu peyni iki üç gün oluyor. ramazsa uğraşmaktan vazgeçmek lâzım. Istanbul ciheti: zılı saçhlarm sayısı yüzde 44 e baliğ ol kumral ve yüzde 22 siyah saçlı vardı. rin adını ömrümde işitmemiştim. Hele evDedim. Fakat bu zahmetim beyhudeye Torbanın içinde, bir kâğıda doldurul Eminonunde ıBeşir Kemal), Alemdar safı hakkında kara cahildim. gitti. Tompson, inanmadığmı gösteren bir muş tavuk tüyleri, çürük elmalar, tütün muştur. Geri kalanlar da tabiî siyah ve 1935 te sarışmlar yüzde 20 ye, kızıl saç da (Sırrı Rasim), Kumkapıda (Asador), kurnral .sajçlıdır. Hulusi), lılar yüzde 27 ye çıktı ve kumrallar yüz Kücukpazarda (Hüseyin Fenerde ŞehzadeIssız gecenin ortasında, tren, olanca tavırla yüzüme baktı, bu bakışta: yapraklan, paçavralar, eski pabuclar,başında (Universite), (VitalU, Sarışınların başmda Carole Lom «İki üç sene demek istiyorsun galiba?» kükürt, şeytan tersi ve daha bir sürü şey süratile gidiyordu. Etrafımızda, fırtma de 39 a, siyah saçlılar yüzde 14 e indi. Karagumrükte (Kemal), Şehremininde barde, Virginia Bruce, Sonja Henie, kuduruyordu. Yüreğimi derin bir elem suali açık açık okunuyordu. Yerinden vardı. Bunlan, vagonun ortasına koydu1936 da sarışmlar yüzde 28 e çıktı. Kı (•Nâzım^, Aksarayda fŞeref), Samatyada Joan Bennett, Alice Fay, Mac Vest bu(Teofilos). Bakırköyde (Merkez), Eyübde kapladı. Içimde yaman bir ezginlik vardı. kalktı, sandığa doğru yürüdü, bir saniye ğu bir demir tabla üstüne yerleştirdi, ateşzıl saçlılar ve kumrallar yüzde 27 ve yüz (Arif Beşer) eczaneleri. lunmaktadırlar. Halbuki kızıl saçlıların Kondüktör, fırtınaya ve içinde bulundu orada durdu, tıpış tıpış pencereye giderek, ledi. Bu yığın tamamen alev aldığı za de 39 olarak sabit kaldı. Siyah saçlılar Beyoğlu ciheti: listesi oldukça kabarıktır: Myrna Loy, ğumuz mevsimin kutublara lâyık bir mev bana şu mütaleayı yürüttü: Maçkada (Feyzl), Takslmde (Kemal man, çıkan kokuya, bizzat ölünün nasıl Joan Cravford, Luise Beiner, Barbara yüzde 6 ya indi. 1937 de sarı saçlılar sim olduğuna dair, pek yerinde bir iki Bakıyorum da, geçen yaz defnet tahammül edebileceğine şaştım. O ana yüzde 17 ye indi. Kızıl saçlılar yüzde Rebül), İstiklâl caddesinde (A. Cevad), Posta sokakta (Garih), Galata Topçular Stanvıck, Ann Shırley, Gınger Rogers, mütalea yürüttü. Sonra kapılan sıkı sıkı selermiş daha iyi olacakmış gibi geliyor. kadar duyduğumuz koku, bunun yanında 35 e çıktı, kumrallar da yüzde 41 e yük caddesinde (Hidayet), Kasımpaşada (MüKatherin Hepburn, Binnie Barnes, 01Yerine oturdu, yüzüne büyük, kırmızı bir şiirdi. Fakat, şunu da söyliyeyim ki, çekti, kapattı; kilidleri vurdu, pencereyi seldi, siyah saçlılar yüzde 7 oldu. Bu se eyyed), Hasköyde (Nesim Aseo). Beşlktaşta via de Havilland, Mauren O' Suiiivan, kemali itina ile örttü. Furgonun içinde a bir mendil örttü ve tahammülfersa bir şe öteki koku, bütün şiddetile hâlâ devam ene sarısınlann sayısı yüzde 11, kızıl saç (Vidin), Ortaköy, Arnavudkoy, Bebek ec zaneleri. Jean Parker, Merle Oberon, Mari Asşağı yukan dolaşarak, bagajlan istif etti, ye tahammül etmek için bütün kuvvetini diyordu. Hatta, bu kokular, ona yeni bir lılar yüzde 44, siyah saçlılar yüzde 39, Kadıköyde Söğüdlüçeşmede (Osman Hutor, Janet Gaynor.. ilâh.. paketleri yerleştirdi. Bir yandan da hafif sarfeden bir kimse gibi sallanmağa basla çeşni veriyorlardı. Bu mülâhazalan orasiyah saçlılar yüzde 6 dır. lusi), Üsküdarda (Ömer Kenan), BüyükaFakat bunların hepsi hiç şüphesiz dodada (Halk), Heybelide (Tanaş>, Beykoz, sesle şarkı söylüyordu. Bu esnada, buz dı. Bu müddet zarfında, koku, eğer ko da yürütmedim. Vaktim olmadı. Kendi ^ Fransız muharrirlerinden Andre Pasabahce. A. Hisar eczaneleri. ğuştan kırmızı saçlı değildirler. Makiyaj gibi havayı dolduran fena. keskin bir ko ku tabiri kâfi ise, boğucu, öldürücü, bir mi sahanlıkta dar buldum. Dışarı fırladıBirabeau'nun piyesinden iktibas edilerek ku duymağa başlamıştım. Bu kokuyu, mü hal alıyordu. Tompson mosmor kesilmiş ğımız zaman Tompson, baygın bir halde sayesinde bu hale gelmişlerdir. ÖLÜM «Göğsün harareti» isminde bir filim çevHalbuki 1936 senesinde sinema merteveffa arkadaşıma atfettiğim için, daha ti. Benim yüzümde renk namına bir şey yere serildi. Hayata avdet ettiğimiz varilmektedir. Bu kordelâ fransızca olarak Sabık Köprüler mühendisi ve Nafıa kezindeki sarışın kadm artistlerin sayısı fazla müteessir oluyordum. Kendisini ba kalmamıştı. Tompson, alnını sol avcuna alkit, mecaîsız bir sesle: Umum müdürü İbrahim Etem vefat etyüzde 28 e baliğ oluyordu. Müteveffa Berlin stüdyolarında yapılmaktadır. na böyle hazin bir şekilde hatırlatmasmda dı, sol dirseğini dizine dayadı ve mendili Dışanda durmağa mecburuz, dedi. Jean Harlov sarışınlıktan çıkıp koyu kırT^" Polonya devlet operasının basdan miş ve cenazesi dün Yakacık sanatoryokasvetli bir mahiyet vardı. Gözyaşlarımı ni öteki eliyle, tabuta doğru savurarak: Yapacak başka hiç bir şey yok. Senin mızı ile siyah arası bir saç rengi intihab sözü Toni Noviska Amerikada bir fılim mundan kaldırılarak namazı Beyazıd güçlükle zaptettim. Fazla olarak, kon Ben alayla ö!ü taşıdım; hem de bir camiinde kılmmış, Merkezefendi kab düktörden dolayı telâşlamyordum. Ko kaç tanesi adamak'lh geçkindi. Fakat, bu ki, yalnız başına seyahat etmek istiyor. edince bu moda birdenbire gözden düş çevirilmek üzere angaje edilmiştir. No ristanında ailesi efradı yanma defne viska şimdilik Holivud'da ingilizcesini dilmiştir. Kederli ailesine taziyetlerimikuyu o da hissederse, iş fena idi. Fakat, o zat, onların hepsini geride bırakıyor val Bir kere bunu kafasına koymuş, çıkara tü. mayız. Fakat Holivud artistlerinin kızıl saclı ilerletmekle mesguldür. hiç oralı olmadan, şarkısına güzel güzel lahi! Hem de hiç zahmetsizce. O dedikzi sunanz. Sonra şu sözleri ilâve etti: devam ediyordu. Buna memnun oldum. lerimin en geçkini bunun yanında mis ko Hem size birşey söyliyeyim mi) Lâkin gene rahatsızdım ve rahatsızlığım kuyordu, mis! Mevlidi Şerif Zehirlendik. Bu son seyahatimizdir. Hadakikadan dakikaya artıyordu. Zira, koBiraz sonra, bu işin bir çaresine bakVefatını teessürle bildirdiğimiz Bay ku, dakikadan dakikaya daha tahammül mak artık farz olmuştu. Yaprak sigarası pı yuttuk. Bu işin sonu tifodur. Ben hasMustafa Çanakçılının ölümünün 40 ınNefis bir aşk Genclik Musiki ve Dans tilmi büyük fersa bir hale geliyordu. cı günü münasebetile ruhuna ithaf ediliçmeği teklif ettim. Tompson, teklifimi talanıyorum bile. Bak görürsünüz, dedi mek üzere mayısın on beşinci pazar gürevüler Zevkli, Eğlenceli bir mevzu muvafık buldu. Bir müddet, sigaralarımı ğim nasıl çıkacak. Kondüktör, istif işini bitirince sobaya nü öğle namazmdan sonra saat bir buBir saat sonra, ikimizi de, öteki istas odun yerleştirdi ve bir cehennem ateşi tu zın dumanını kuvvetle savurduk ve kokuçukta Beyazıd camiinde Mevlidihan yonda, kaskatı kesilmiş bir halde sahantuşturdu. Sobanın yanması, tarif edilemi nun azaldığına kendimizi iknaa yeltendik. Hafız Kemal ve Hafız Rıza tarafların lıktan kaldırddar. Şiddetli bir hummava yecek kadar canımı sıktı. Kondüktörün Nafile! Çok geçmedi; birbirimize bir şey dan Mevlidi Şerif okunacaktır. Arzu ebu hareketi çok yanlıştı. Bunun, mütevef söylemeden, elimizdeki sigaralar, gevşi yakalandım; üç hafta kendimi bilmeden denlerin teşrifleri rica olunur. yattım. İyi olduktan sonra haber aldırr fa biçare dostum üzerinde pek fena bir yen parmaklarımızdan düştü. Merhum Mustafa Çanakçılının ailesi ,, A 1* 17 Amerikanın en meşhur orkestra n ki, o korkunc geceyi, bir tüfek sandığının Hayır, dedi. Koku hiç de azalmatesir yapacağına emindim. Tompson ve cazları ve Ispanyol Balesi efradı ve alelâde bir peynir paketinin yanında kondüktörün adının Tompson olduğunu dı, bilâkis arttı. Ne yapsak acaba? Ş Ayrıca Paramount dünya haberleri ^ m m ^ m m m Hiçbir fikrim yoktu. Yutkunmakla geçirmişim. Fakat, hakikati çok geç öğo gece öğrendim vagonun içinde dolaşmağa basladı ve yarabilecek ne bulursa meşguldüm, canım lâkırdı söylemek iste renmıstim. Hayal, yapacağını vapmıstı. Sinemamızın bu mevsim için Bugün matinelerden itibaren topladı. Dışanda hava ne kadar fena o miyordu. Tompson, homurdanmağa ve bu Vücudüm, ebediyen yıprandı. Simdi son angaje ettiği son iki Inedi lursa olsun, bizim, içeride rahat etmemizi gece başımıza gelenlerden fena fena şikâ seyahatımi yapıyorum ve ölmek üzere büyük filim birden yuvama dönüyorum. istediğini, işitilmemiş bir hıkmet savurur gi yete basladı. Ceviren: Altın değerinde kıymetli ve zengin bir program : bi söyledi. Hiçbir şey demedim, amma, bu Aklıma bir sey geldi. Tabutu tutHAMDİ VAROĞLU yaptığı işin pek doğru olmadığını kendi sak, vagonun öte ucuna götürsek, istanbulda ilk defa olarak kendime düşünüyordum. tesiri bu kadar fazla olmaz zannederim. Dogum O, bu müddet zarfında, boyuna şarkı Ne dersiniz? Baş rollerde : Büyük artist Gazetemiz Keçiburlu muhabiri Bay Bu fikir bana pek mükemmel göründü. smı mırıldanıyordu. Ve yine bu müddet En şen ve en parlak büyük ViCTOR Mc. LAGLEN Şeref Erduranın 3/5/938 sah günü bir zarfında, soba gitgide daha fazla kızıyor, Sonuna kadar dayanabilmek için, kınk operet filmi. Çındeki siîâh kaçakçılığı hakPRESTON FOSTER soba ile beraber vagonun havası da ısm camlı pencereden bol bir hava yuttuk. oğlu olduğunu memnuniyetle öğrendik. Baş rollerde: Yavruya sıhhat ve hayatta muvaffaA.merika donanmasının iştirakile kında parlak bir terraşa dıkça ısınıyordu. Sarardığımı hissettim ve Sonra, o mühlik peynirin üstüne doğru eyapılmış baştan aşağı lıüyük ğilerek, sandığı altmdan yakaladık. kiyetler, rahatsız bulunan validesine de Ateş... Aşk... midem bulanmağa basladı. Fakat hiç sekahramanlık filmı Tompson, bir kere sallandı. «Yallah!» âcil şifalar temenni ederiz. Baş rolde : Rus aktörü simi çıkarmadım, ıstıraba; sükut içinde katlandım. Biraz sonra, şarkı sesi azaldı, dedi ve bütün kuvvetimizi sarfederek sanAçık teşekkür sonra büsbütün bitti. Korkunc bir sükut dığı sürükledik. Fakat, Tompson, ayağı Kızım Grönülün sağ kolunda forseps o'.du. Aradan bir müddet daha geçti ve kaymasile peynirin üstüne kapanıvermiş neticesi teşekkül eden (Erp tipi paralize ti. Adamcağızın nefesi tıkandı. Çırpına Tompson: Thenodes) den muvaffakiyetle ameli çırpma, boğuacak gibi haller geçirdiğini yat ederek elinin düzelmesini temin e Hımmm! Sobaya attığımız şeyler Baş rolde : GEORGE O'BRiEN Umuml arzu üzerine senenin ŞAN ve ŞEREF ŞAHIKASI gördüm, sonra kapıya hücum etti, onu den Cerrahpaşa hastanesi birinci cerpek mis kokulu değilmiş! dedi. Heyecan dolu dehşetli sergüzeşt tilmi TUrkçe SözlU ve Şarkılı ilâhî bir güzellik içinde Bir iki nefes aldı; sonra, tabuta... şey, sarstı. Hava almak istiyor, bir yandan da rahî kliniği doçenti Bay Fahri Arele ve Asisten Bay Saide amelivatta ve amesandığa doğru ilerledi. Linburger peyni boğuk sesle bana haykırıyordu: Yol ver geçeyim! Çabuk, yol ver! liyattan sonra ki3'metli yardımları olan rnin yanmda bir sanıye durdu ve gene yaGeorges RaftCarol Lombard Tıb Fakültesi gene stajyerlerine derin RAMON NOVARRO nıma gelip otürdu. Bir iki dakika düşün Ölüyorum! Bugün matinelerden itibaren tekrar basladı Müjdelenz. teşekkürlerimi arzederim. Sahanlığa kendimizi dar attık. Buz gi• °li düşünceli durdu, nihavet eliyle sandı. sinemasında başhyor M Topçu binbaşısı Sıtkı Buran Geceleri saat 9 da 2 filim birden bi rüzgâra oturduk. Tompson'un başını / jı göstererek: Holivudda bir kızıl saçlılar saltanatı tıiiküm sürmeğe basladı aksamki program J ANKARA: 12,30 karışık plâk neşriyatı 12,50 plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları 13,15 dahilî ve harici haberler 17,30 Halkevinden naklen Inkılâb dersi (Hıkmet Bayur) 18,30 karışık plâk neşriyatı 19,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Leman ve arkadaşları) 20 saat ayarı ve arabca neşriyat 20,15 Türk musikisi ve halk şarkıları (Hikmet Rıza ve arkadasları) 21 konferans: (Selftn Duru; Gazi Terbiye Enstitüsü talebesinden) 21.15 stüdyo salon orkestrası 22 ajans haberleri 22,15 yarınki program. ISTA^IBUL: 12,30 plâkla Türk musikisi 12,50 havadis 13,05 plâkla Türk musikLsi 13 30 muhtelif plâk neşriyatı 14 son 17 Inkılâb tarihi dersi: Üniversiteden naklen, Yusuf Kemal Tengirşenk 18,30 spor genclik bayramı: Konferans, Ekrem Özelmas, Yüksek İktısad ve Ticaret mektebinden 18.45 playa dans musikisi 19.15 konferans: Eminönü Halkevi namına: Doçent diştabibi Feyzullah (Diş ve vitaminler) 19,55 borsa haberleri 20 Nezihe Uyar ve arkadasları tarafmdan Türk musikisi ve halk şarkıları 20,45 hava raporu 20 43 Ömer Rıza tarafından arabca söylev 21 klâsik Türk musikisi: Nuri Halil ve arkadasları tarafından, saat ayarı 21,45 orkestra 22.15 ajans haberleri 22,30 plâkla sololar, opera ve operet parçaları 22,50 son haberler ve ertesi günün programı 23 son. Puakşam M E L E K'TE UYAN ve U U Ba roide: A l ı c e v a y e •• Mevsim sonu münasebetiîe SUMER SİNEMASINDA ŞANGHAY ESRARI İNKİJİNOFF 1Deniz Devi NAIİHUSLU KADIN HENRY GARAT MEG LEMONNİER RAiMU Pangaltı K U R T U L U Ş sinemasında 2 Uçan Kovboy BUGUN Şeyh AHMED SON RUMBA ALKAZAR