24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 Nisan 1938 CUMHURİYET SERBEST FİKİRLER iktısadî lıareketler Muamele vergisinde yapılacak değişiklikler Muamele vergisi kanununda lüzumlu olan bazı değişikliklerin yapılması mev zuu üzerinde tetkikler yapılmakta oldu ğu, Ankaradan gelen haberlerden anlaşılıyor. Maliye Vekâleti, geçen sene bütün esasları hazırlanan ve Meclise gideceği sırada geri bırakılan projeyi bu sene kat'î olarak Meclise sevketmek kararındadır. Tabiî bunun için de en münasib zaman yeni malî kanunların Meclisten geçeceği haziran devresi olacaktır. Çünkü muamele vergisi kanunu üzerinde yapılacak tadilâtın herşeyden evvel bütçeye taalluku olduğuna şüphe yoktur. Geçen seneden biliyoruz ki, muamele vergisi kanunu üzerinde yapılmak istenılen tadilât verginin sanayie müteallik kısmı üzerindedir. Ne garibdir ki sanayiciler muamele vergisinin ihdası gününden bugüne kadar yani tam on senedenberi bu tadilâtın yapılması için uğraşıp durmuşlardır. Bu arada müteaddid projeler, raporlar hazırlanmış, fakat Hazine menfaatile umumun menfaatini tevhid ede bilecek bir formüle varılamamıştı. Bil hassa teşviki sanayi kanununun hükümlerine dayanarak muamele vergisinin bir kısım sanayiden alınıp bir kısmından alınmaması ve bunun neticesi olarak muamele vergisi vermiyen sanayiin istihlâk vergisi dahi vermemesi göze battığı halde tadiline gidilemiyen bir cihet olmuştur. Maliye Vekâletinde eski projeler üzerinde tetkikat yapmak üzere bir komisyonun teşkil edilmiş olması bize Vekâletin eski projeleri dahi noksan bulduğu hissini veriyor. Düşünülecek ne gibi şeyler olduğunu bilmediğimiz için bunlar üzerinde mütalea yürütebilecek vaziyette değiliz. Yalnız sanayicilerin Ankaraya yeniden bir heyet göndermeğe kalkışmaları onların gene bazı şeyler söylemek iste diklerini gösteriyor. Temenni edeceğimiz şey, bu defa iyi bir neticeye vanlmasıdır. F. C. Mekteb terbiyesinden neler bekliyoruz? Yazan: TURGUD B1LSEL Okul denilen müessese medenî bir cemiyette yaşamaya namzed olanların u mumî terbiyesini daha plânlı bir surette vermeğe çalışan bir hayat lâboratuarı olarak telâkki edilebilir. Orada, içinde ya; şadığı ve yaşıyacağı cemiyet hayatına girerek muvaffak olmak istiyenler, muay yen bir müddet kalırlar, asıl hayat dediğimiz şeniyetler diyarına atılırlar. Terbiye ile uğraşan ve terbiye vasıtalarının rollerini tahlil eden mektebciler, okul terbiyesinin umumî terbiye vetiresinde muayyen bir merhale teşekkül ettiğinde müttefiktirler. Yani insan terbiyesi biyolojik bir inkişaf olarak ta küçükten başlar ve hayat mücadelesine girildikten sonra da devam eder, gider. Binaenaleyh, çocuk, birçok temayül ve intıbalarını dünyaya gözlerini açar açmaz ve hatta rahmi maderde iken iktisab eder. Terbiye dediğimiz yaşayış vetiresi beden ve dimağ itibarile iptidaî vaziyette bulunan bu insan yavrusunu kendıne ve cemiyete daha iyi hizmet edecek bir seviyeye çıkanr. Terbiyede en mühim basamak şüphesiz çocuğun aile ocağmda geçirdiği za mandır. Aile terbiyesi bazı cemiyetlerde çok mühim bir role malik olduğu halde diğerlerinde bu mühim rolünü gün geç tikçe kaybetmekte ve onu diğer müesse selere devretmektedir. Aile terbiyesi bil hassa basit bünyeli cemiyetlerde, hayat şartlan muğlak olmıyan topluluklarda terbiyenin temeltaşını teşkil eder. Orada çocuk bazan hiçbir mekteb terbiyesine lüzum hissetmeden hayatta muvaffak olur. Medeniyetçe ileri gitmiş, : 'Tiaî ve iktısadî sahalarda daha mu'~ bünyeler kazanmış sosyetelerde ailenin terbiyedeki rolü gün geçtikçe azalıyor. Bunun sebebi, kadının iktısadî zorluklar neticesi haricde çalışmıya mecbur olmasıdır. Ailenin ba şaramadığı terbiye işini mekteb üzerine almakta ve elinden geldiği kadar, çocuğa lâzım olan tecrübe ve itiyadları ver meğe çalışmaktadır. Türk aile hayatı Avrupa ve Amerika cemiyetlerindeki kadar bozulmamış ve çocuk üzerindeki tesirini oldukça muhafaza etmektedir. Fakat unutmamak lâ zımdır ki çok yakın bir gelecekte garbm karşılaştığı meseleler, bizimle de başbaşa bulunacaktır. Esasen beşer tarihinde eşsiz inkılâblara sahne olmuş memleketimizde ailenin verdiği terbiye, ulaşmak istediğimiz gayelerle mütenasib değildir. Binaenaleyh Türk mektebleri kafamızda yaşattığımız ileri Türkiyenin genc azalarını hazırlamak için, diğer cemiyetlerden daha fazla çalışmak mecburiyetindedir verildiğini gösteren misallerdir. Bünyece düşmüş şahıslar yaşadıkları cemiyete ergeç yük olmağa mahkumdurlar. 2 İçtimaî gaye. Mektebin terbiye gayelerinden ikincisi içtimaî gaye olarak ifade edilebilir. însanlar cemiyet âleminde yaşadıkları müddetçe içtimaî olmak zorundadırlar. İçtimaî olmak ise sadece cemiyet içinde bulunmak demek değildir. içtimaî bir insan yaşadığı cemiyetin şuurile şuurîanmış, onun zevk ve elemlerile yaşamış, meselelerinin hallinde rol almış bir şahsiyettir. Bunun için mektebde verilecek içtimaî terbiyenin hududu çok geniştir. Herşeyde olduğu gibi, içtimaî işlerde de iş bölümü vardır. Bu itibarla ailede, yaşadığımız şehir ve kasabada, havasını teneffüs ettiğimiz yurdda nihayet dünya camiasında bir takım vazifelerimiz vardır. İşte bu vazifelerin şuurlu bir tarzda yapılması an cak kuvvetli bir içtimaî terbiye ile beraber ve ahenkli bir surette çalısmayı, yaşamayı ve eğlenmeyi bilmekle kabil olur. 3 İktısadî gaye. Ferdler yaşamak için herhalde maddî ihtiyaclarını temin etmek zaruretindedirler. Modern cemi yetlerde bir ferdin maddî sahadaki mu vaffakiyetinin temini de ancak o şahsın bir meslek edinmesile kabil olur. Bir ferdin girebileceği bir çok meslekler vardır. Muvaffak olmayı bildikten sonra da her meslek insanı tatmin eden bir hayat hazırhyabilir. En mühim mesele, mesleği kendi kabiliyet ve alâkalanmıza göre seçmektir. Yoksa fılân veya filân meslek insana yüksek yaşama seviyesi temin ettiği halde diğerleri bunu yapamaz diye dü şünmek yanlıştır. Öyle şahıslar vardır ki, en müreffeh bir hayata kavuşacaklannı zannettikleri mesleklerde muvaffakiyet sizliklere düşmüslerdir. Çünkü onlar kendi kabiliyet ve temayüllerini nazara al maktan ziyade o mesleğin cazibesine kapılarak işe başlamış olanlardır. Bugünün mektebi iktısadî gayede rolünü yaparken terbiyesini deruhde ettiği çocukların meslekî kabiliyetleri hakkında esaslı tetkikler yapmak mecburiyetinde dirler. Hiçbir zaman bir muallimin talebesine sen şu mesleğe gireceksin veya girmelisin diye telkinlerde bulunmasmı arzu etmeyiz. Her ferd tutacağı işi kendisi seçmelidir. Muallimin vazifesi ço cuğu muhtelif meslekler hakkında tenvir etmek ve mesleklerin icab etrirdiği vasıflarda onu aydınlatmaktır. Yukarıda hulâsaten çerçevesini çizdi ğimiz üç terbiye gayesinin şimdiki mek teblerde tamamile tahakkukuna imkân yoktur. Mademki cemiyetler kendi ideal ve düşüncelerinin sonraki nesillere nakli için mekteb denilen müesseseyi kurmuş lardır, mektebler bu mühim ve mes'uli yetli işi muvaffakiyete isal için icab eden tertibatı alacaklardır. Bu gayelerin ta hakkuku, mektebin bünyesinde yapılacak değişikliklerle kabil olacaktır. Mekteb terbiyesinin bir belleme ve tekrar etme mihanikiyetı hududunu aşarak bunun yerine düşünme ve yapma sahasına girmesi şarttır. HADiSELERiN RESiMLER PENCERESİNDEN Yanlıslar smanlı Meb'usan Meclisinde riyaset divanına da dahil bir meb'us vardı. Kâtib sıfatile zabıt hulâsalannı okurdu ve daima «celse» yi celese diye telâffuz ederdi. Eğer o, geçen celse tabirini (geçen toplantı) biçimine sokacak kadar düşünceli olsaydı boyuna gülünc olmaktan elbet kurtulurdu. Gene bir kâtib tanırım ki Ereğli «havzai fahmiyyesi» şeklinde kullanılan kilişeyi «havzai rahime» suretine sokardı ve kömür demek olan fahmi dost devletlere eskiden sıfat olarak izafe olunagelen fa hametle değiştirirdi. O da «Ereğli kömür ocaklan» demek yolunu tutsaydı elbette böyle gülünc bir vaziyete düşmezdi. Bugün de hayli meşhur muharrirler arasında halefle selefi yanlış kullananlar ve kendinden sonra gelen bir adamı anlatmak isterken selef ve geçmiş bir şahsiyeti ifade için de halef diyenler var. Bu kelimelerin yerine önceki veya sonraki denilse şüphe yok ki hatadan kurtulunmuş olur!... Maarif Vekâleti tarafından on, on' ıki yıl evvel bir ilmî heyete tercüme ettirilen bir kitabı dün gözden geçiriyordum. Şöyle bir ibareye tesadüf ettim. «Nilin membalarından birinin üzerinde kurulan îskenderiye şehri!» Bir ilkmekteb çocuğu da Nil nehrinin nerelerden çıkıp nerelerde denize döküldüğünü ve Iskenderiyede ise membaı bu< lunmadığmı bilir. Eserin o parçasmı ter« cüme eden muharrir de, şüphe yok ki, ayni bilgiye sahibdir. Fakat halefle selef gibi membala mansab da özleri öğrenilmeden bellenmiş kelimelerden Ölduğu için mütercim bu gülünc hataya düşmüştür. Memba yerine kaynak, mansab yerine ağız kelimeleri kullamlsaydı elbette bu yanlış yapılmazdı v« Maarif Vekâletinin bastırdığı bir eserin güzelliği kirlentnezdi. Arabca veya acemce kelimeleri bilmeden kullanmanın gülünc akıbetlerinden nasıl korunulacağını öğretecek bir de fıkra yazayım: Anadolu beyzadelerinden üç genci, ikinci Sulta^n Mahmud îstanbula getirtir ve huzuruna kabul eder. Gencler okur yazar değil. Tam manasile ümmi. Fakat üçü de zeki, kavrayışlı, anlayışlı. Sultan Mahmud, en büyüğü henüz on sekiz yaşmda bulunan bu saf çocuklarla konuşmuş olmak için sorar: Berren mi geldiniz, bahren mi? Cevab vermek vazifesi tabiatile yaşça büyük olana düşüyor. Fakat o, padişahm ne demek istediğini anlamamakla beraber ber ve bahr kelimelerinden hangisinin kara, hangisinin deniz demek olduğunu bilmediğinden bir lâhza sıkılıyor, terler gibi oluyor, sonra kendisini toplıyarak şv cevabı veriyor: Karadan geldik efendim! Ben, yaşı sekseni aşmış olduğu bir sırada bu adamı tanıdım, Sultan Mahmudla yaptığı muhavereyi bizzat kendisinden dinledim. O gündenberi manasını bilmediğim bir kelimeyi kullanmamağa çalışı«ı yorum ve zannederim ki çok iyi yapryot rum. Çünkü o kıssadan hisse almamış ol* saydım vıllardanberi süren yazıcılık ha« yatmda kalemimden çıkan yanlışlann sa* yısı elbette şimdikinden on kat ziyade olurdu! Roma İtalya Hariciye Nazırı Kont Ciano ile İngilterenin Londja elçisi Lord Pört. Kıgi saraymda İngiliz İtalvan anlaşmasını imzalarlarken Briiksel Belçika Kralı, Gan şehrinde tertib edilen çiçek bayrammı küşad etmiştir. Resmimiz Kral Leopold'u, kardeşi Prens Şarl'ı ve kızı Prenses Jozefin Şarlot'u merasim esnasmda Kral arabasında gösteriyor. Petrol arama faaliyetlerinin neticeleri Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü, petrol arama işleri için yeni vesait al mıştır. 90 tonluk vinclerden başka ay rıca 200 tonluk büyük vincler de getir tilmiştir. Bu sene petrol araştırılacak mmtakalar arasında Siirdin Mahmud boğazı, Pikal, Espenaka ile Cezirenin şarkı, Kerdut, Alma mmtakaları vardır. Müreftede benzinli gaz bulunmuş, fakat sahasının küçük olduğu anlaşılmıştır. Vanda küçük bir galeri açılmıştır. Bir iki ton petrol bulunmuştur. Son arama faaliyetlerinin teksif edildiği Heronis kampmda ise. 910 metre derin likte hava gazi bulunmuş, bu gazle makineler bir müddet çalıştırılmıştır. Di yarbakırda kuvvetli mayi petrol emaresine raslanrmştır. Sondailar devam et mektedir. Kat'î vaziyet ileride anlaşılabilecektir. Berlm M. Hitler'in doğum günü yıldönümü münasebetile Berlinde yapılan geçid resmine iştirak eden genc bahriyelilerden bir grup. ler. Dünün mektebi elindeki çocuklara okuma, yazma ve biraz da hesab öğretmekle vazifesini yaptığına kani bulunu yordu. Çocuğun vazifesi, öğretmeninin karşısında diz çökmek, onun söyledikleri• ni dinlemek ve bellemekten ibaretti. Ço cuğun hayatta olup biten meselelerden haberdar edilmesi düşünülmezdi. Bugünün mektebi okuma, yazma ve hesab işlerini kadro harici yapmamakla beraber bunlara diğer yapıcı terbiye fa aliyetleri yanında tâli bir mevki vermekte tereddüd etmemektedir. O, çocuğun tam bir insan, şuurlu bir vatandaş ve aile azası olması için esash gayeler çizmiş ve bu gayelerin tahakkuku için icab eden tedbirleri almakta bulunmuştur. Bu yeni gayeler nelerdir? Bunlardan bir kaçını aşağıda mütalea edelim: 1 Sağlık gayesi. Nasıl bir motörün kıymet ve iktidarı onu teşkil eden parçalann sağlamlığı ve bu parçalann ahenkli bir surette çalışmalarile ölçülürse insan da fizikî bakımdan bir motöre teşbih edilebilir. Hiç şüphe yoktur ki, insan doğu şunda ebeveyninin fizikî ve ruhî yapılarından hissedar olarak yaşamağa başlar. Bilhassa fizikî sahadaki veraset inkâr edilemiyecek derecede göze çarpar. İşte, mekteb, muayyen bir fizikî bünye ile dünyaya gelen, ailede tahavvüller geçiren çocuğun sıhhî vaziyetini mütalea ederken inkişaf seyrindeki inis ve çıkışları ğözönünde tufmalıdır. «Sağlam bir vücudde sağlam bir dimağ bulunur» sözüne tamamile bağlanılamazsa da umumiyetle sağlam bir bünyenin zayıf bir bünyeye her zaman müreccah olduğunu kabul ederiz. Bunun içindir ki, bugünün mektebi terbiyesini deruhde ettiği çocukların beden inkişaf ve nemalarını dikkatle takib edecektir. Mekteb programlarına ilâve edilen oyunlar, jimnastik faaliyetleri, seyahat ve gezintiler, sağlık dersleri hep bu sağlık gayesine ulaşılmak içindir. Mekteb binalarınm gittikçe daha sıhhî bir şekilde insası, çocukların zaman zaman mütehassıs doktorlar tara^ndan muayenesi, sağlık gayesine ne dereceye kadar eherhmiyet Amerikaya giden İngiliz askerî heyeti Londra 21 (Hususî) Bir İngiliz askerî heyetinin tayyare mübayaası için Amerikaya hareket etmesi üzerine, Amerikan tayyare şirketlerinin hisse senedleri fiatı birdenbire yükselmiştir. İngiliz heyetinin binlerce bombardıman tayyaresile pilot yetiştiren kör uçuş makineleri satm alacağını haber alan tay vare fabrikalan şimdiden hazırlıklara ba^lamışlardır. Diğer taraftan, Amerikanm Avrupa işlerine karışmasına muhalif olan bir çok devlet adamları İngiltereye tayyare satılmasma mâni olmak üzere hükumet nezdinde teşebbüslerde bulunmuşlardır. Atina Eski İspanya Kralı Alfons (sağdan itibaren ön plânda ikinci zat) Atinada Akropolis harabelerini ziyaret etmiştir. Yunan Kralı Majeste Yorgi'nin yaveri Amiral Paparikopulos, eski İspanya Kralma refakat etmlstir. Yugoslavya ile Bulgaristan arasındaki hudud mukavelesi M. TURHAN TAN Belgrad 21 M. Stoyadinoviç, dün Bulgarıstanın Belgrad sefirı Popof'u kabul etmiştir. Bu münasebetle hudud işaretlerinin muhafaza, himaye, tamir ve rekzine ve Yugoslavya Krallığile Bulgaristan Krallığı arasındaki kat'î hududu gösteren diğer alâmetlere müteallik olan Romanya Kralının hastalığı ve 9 sontesrin 1935 te Sofyada imzaedilBükreş 21 Dün akşam Krahn sıhmiş bulunan mukavelenamenin tasdikına hati hakkında neşredilen tebliğ, gripin aid vesaik teati edilmiştir. iyi vaziyette inkişaf eylemekte oldu ğunu bildirmektedir. Sabah hararet 37,8, nabız 76 idi. Akşam hararet 38.2 ye ve nabzı 88 e çıkmıştır. Gırtlaktaki grip arızaları devam etmektedir. Öksürük hafiftir. Nefes normaldır. Kaçak yaprak tütünü satan kadın Galatada Necatibey caddesinde Akçe sokakta 11 numaralı evde oturan Stemata isminde bir kadının kaçak tütün sattığı haber almmış ve dün evinde ya« pılan araştırmada 560 gram kaçak yaprak tütünü bulunarak musadere edil miştir. Sarhoşluk yüzünden... Kasımpaşada Karaman mahallesinde oturan boyacı Yasar ile Üsküdarda Hayreddincavuş mahallesinden tavukçu Mustafa, dün. sarhoşluk yüzünden kavşa etmişlerdir. Kavgada Mustafa cebindeki sustalı çakıyı çekerek Yaşarm sol bösrüne saplamış ve yakalanmıştır. Yaralı hasta neye kaldırılmıştır. Bir Alman tayyarecisinin yirminci ölüm yılı Barlin 21 Mareşai Göring, Umumî Harbde Rihtofen avcı tayyare filo sunun son kumandanı sıfatile Rihtofen'in ölümünün 20 inci yıldönümü münasebe tile büyük Alman tayyarecisinin hatırasın: taziz etmiş ve mezarma merasimle bir çelenk koymuştur. Rihtofen 81 inci düşman tayyaresini düşürdükten sonra 21 nisan 1918 de Amiens civarmda bir Kanadalı tayyareci tarafmdan düşürülmüştür. Bu senenin ilkbahar modasma aid yenüikler İngılterenin her tarafında görülmeğe başlamıştır. Amerika bahriyelilerinin başlıklanna benziyen yan tarafta fazla bir kordelâsı bulunan bir şapka biçimi bilhassa rağbettedir. Paris Paskalye münasebetile Paris Kardinali meşhur Notr Dam kilisesincte an'anevî ayak yıkama merasimini yaparken Ustasınm tavyare biletini calmış Beyoğlunda Alyon çıkmazında bir ahcı yanmda çalısan Lâzari, ustasınm asılı duran ceketinin cebindeki 200 lira kazanmış olan Tayyare Pivango bile tini asırmış ve paraları da gişeden al ınıstır. İş cabuk anlasılmış, suçlu çırak vakalanmıştır. Çek ordusunun 20 nci yılı Prag 21 Çekoslovakya, 21 nisan 1918 de İtalyan hükumetile Çekoslovakya millî konseyi arasında Romada imza edilen mukavele ile bir gerçek haline gelmiş olan Çek ordusu teşkilâtının 20 nci yıldönümünü kutlulamaktadır. Şanghay Japonyanın himayesi altında olarak Nankin'de yeni bir merkezî Çin hükumeti teşekkül etmiştir. Resmimiz, bu münasebetle yapılan merasim esnasmda Nankin sokaklarında asılan bütün devletlere aid bayrakların hazırlanmasını göstermektedir. (Merkez Kumandanı Saffet Aksaray) ın ölümü Şeker şirketi heyeti teftişiye reisi Salâhaddin Kormaçm babası mütekaid kaymakamlardan İstanbul Merkez Kumandanı İsmail Saffet Aksaray vefat etmiş, 21/4/938 tarihinde Merkezefen' dide aile kabristanına defnedilmiştir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle