05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURÎYET 25 Bitfncikânun 1938 Kaçaklar Saat gecenin onu vardı. Dehlizin sonundaki höcrelcrden hafıf bir gürültü işitildi. Duvarm içine oyulmuş olan ocaklar, içerisini artık ısttmıyor, dışandan, demir parmakhktan, kı$ rüzgân, mütehevvir hamlelerle uğuldayarak hücum edıyor du. Once, bu ışitilen gürültü o kadar hafıfti ki, ağustosböcekleri kavga ediyor sanılabıhrdi. Gitgıde daha barizleşli ve saat on buçuğa kadar devam etti. O zaman, 111 numaralı höcre ışıkla doldu ve köşede, 110 numaralı mahpusun, yere çömelmiş, soluk, aşınmif ve abus şekli belirdi. Bakıştılar. Sılkindıler ve ilk an geçtikten sonra, sanki yaptıkları işten korkmuşlar gibi, karşılıklı gözlerini uğuşturdular, höcrenin zeminini gözlerile ara$tırdılar. Kış so?u§u, iliklerinde, ganb bir humTna ile, firar fikrinin yaraıtığı o sinsi humma ile çarpısıyordu. Scnelerdenb«ri içlerin<k taş kesilip kalmış olan bu fikir, yeknesak hareketlerle hamlaşan kollanna birden bire elâstıkiyet, bukagıların kötürümles. tirdıği ayaklanna, fcrsahlar ajacak kuvvrt vermi?tL Hapishanenin şimal kısmmda, tam büyük yolun kenarma tesaduf eden cephede idılcr. Firar teşebbüsündeki muvattakiyetlerini, bu yolun yakınlıgmdan umuyorlardı. Şimdi, başka giyecek »ey tedarik edemedıkleri için, sırtlarında muhafaza etmek mecburiyetinde bulundukları külrengi dimiden gömlekle, tüylü, kaba panta'.ona bakıyorlardı. 111 numaralı mahpus veremdi; mütemadiyen öksürmek ihtiyacmdaydı. Fakat, bu sefer, öksürmeğe cesaret edemiyordu. Bogazmı bir gıcık kaplryacak olsa, ötcki, gazub nazarlarla yüzüne bakryor; oksürüğünü zaptedemeyip de, Defe» borusunu tıkayan mel'un gıcığı, inilti halinde derindcn derine duyarsa, tıraşı uzamı? suıatına bir yumruk indirmem«k için kendini zor zaptedıyordu. Bir iki dakika böylc geçtı; sonra bksürüklü mahpus: Bu i<i teceremiyecegiz, dedi. Yerimizde kalalun daha iyi! Yahud... istersen sen git... Ben kalayım. Öteki, ıslık gibi k«skin bir sesle mukabele etti: Alçak! Beni ele vermek istiyorsun değil mi? Beni yalnız bırakusan, Allah bilır, seni ikiye biçerim. Behey kokmuş., miskin herif! Kac gecedir, duvann arkasından aglayıp sızlayan sen degil miydin? Karının saçlarını, kollannı, güzelliğini aklına getirip bana yalvaran sen değil miydın?. Gidi akjak köpek! Bir tüfek kursunu yer, geberirinı diye korkuyorsun değıl mı? Ya ben seni şimdı şuracıkta haklarsam? Onu düşünmüyor musun? Bu sözü sÖylerken, sırtmdan geniş ağızlı, uzun bir bıçak çıkardı. Senin kahpelik edeceğin aklıma geldi de, bunu dıin mutfaktan aşırdım, dedi. Ne alçak oldugumı anlamıstım zaten! Haydı, yallah! Ne titriyorsun be? YaSmur oluğuna tutur.up üç kat ajağıya ineceğız. Eğer oluk yerinden koparsa, bir kelime söyliyeyim, yahud haykırayım deme. Kendini asağı bırak, ya kurtulur, ya geberirsin. Senîn yüzünden belâya giremem. Bütün gece, pencereyı yıkacagım diye imanım gevredi. Simdı, yolu açtık. Böyle zamanda düşünmek kahpelıktir. Yağmur oluğu sol taraftadır; unutma ha! Geoe, zifir gibi karanlık. Ayağımız yere deyince sağa sapacağız. Koşmak yok. Hızlı adımla yürüyeceğiz, o kadar. Üst tarafını bana bırak.., *** Muhafız efradm bulundugu yere kadar güçliik çekmeden geldiler. Yağmur oluğu, vücudlerinin ağırlığı altında esniyordu; fakat, duvara gömülü kancalı demir çiviler, oluğu inanılmıyacak derecede sıkı tutuyor, bırakmıyordu. Kürek mahkumlannın biri üstte, öteki altta, bu tehlikeli isi hayretle seyrediyorlar, isin yolunda ve kolay gidişine hayran oluyorlardı. Mırhafız kulübesi yakınında, iki İandarma, süngü takmıs. bekliyordu. Yan'arında, bir asker kaçağı vardı. Bu asker kaçağı, münevver bir adama benziyordu. Sapkasmı yana eğmiş, bir elile, jandarmalardan birinin omuzuna yaslanmışh. Birbırlerine hıkâveler anlatıyorlardı. îandarmalarm serpuslannda takıh horoz b'ivleri, gece rüzgârile sallanıyordu. Bu üç kişi, ahpablıgı haylı ileriletmişlerdi. 1ki mahkum, olduklan yere sinmege çaİ!«ıyorîardı. Bacaklarınm adaleleri, ıstı rabla srerıliyordu. Kavaklı yolda, soğuk rüz^ârdan çeneleri biribirine çarptı. Birden bire, tâ ıleride, yaklaşan trenin, kırmızı iki gözü andıran fenerleri göründü. Lokomotifin düdük »esini duydular. Bu ses, gecenin sessizlığini baştan basa doldurdu. 111 in, nihayet ferah ferah savurduSu öksürük, düdük sesine karıştı, lavalandı, kavak dallarının ara«ından ger'p, kış gecesinin karanhgı içinde kayboldu. îki mahkum, birden bire, kendilerine doğru yaklaşan iki gölge gördüler. Bunlar, koşa koşa gelen iki askerdi. Izinlerini geçirmek için civar köye gitmişler, sehre dönmek üzere trene yetişmege çalışıyorlardı. Kaçak mahpuslar, karşılıklı iki ağacın arkasına gizlendiler. Birs«y konuşmamışlardı. Hatta, göz göze bakmamnlardı bile... Nefeslerini tutmuş, bekliyorlardı. îki saniye geçmeden, koşan askerler, nefes nefese, onlann hizasına geldiler. Mahpusların ikisi birden, ayni dakikada askerlerin üstüne atıldı. Kısa bir mücadeleden sonra, neye uğradıgım anlamıyan iki askeri de bogazlayıp öldürmü^, üniformalannı kendi sırtlanna geçirmişlerdi. * * * iki askerden biri çavuş, öteki neferdi. Renkli yakalar, kaçak mahkumlann ikisine de yakışmış., üniforma, karanlık yüzlerini açmıştı. Vaktile, ikisi de askerlik ermişti. Karanlıkta, üniformalan seçecek vakit bulamadıklan için, öksürüklüye çavuş üniforması düşmuştü. Azametli adrmlarla yürüyen öteki, istikamet değiştirmiî olmak için, donmuş, süriilü tarlalardan gecmek teklifinde bulundu. Vâkıâ, şüpheli görünmekten artık korkulan kalmamîştı. Lâkin, kabil oldugu kadar uzaklaşmak daha iyi idi. Tarladan geçerek ileriledıler; şafak sökerken, epeyce uzaklaşmış bulunuyorlardı. Uzaktan, donuk bir sisin havaya dognı yükseldigi görülüyordu. Onlara, hapishanenin muazzam duvarlan bu sisin ortasında b«liriyor, koca bina kendilerine dogru yaklaşıyor, korkunc kapılan açılıyor gibi geldi. Gündüz ışığı yüreklerine biraz hüzün verdi. Karanlık, ümidle dolu idi; fakat gün aydmlığı, insafsız bir çiylikle, vücudü ve ruhu uyandırryordu. Durmadan ileriliyorlar, nereye gittilclerini bilmiyorlardı. Nerede bulunduklannm farkında bile değillerdi. Bu halde, uzun müddet dola$tılar, durdular. Karşılarında, soğuk semaya doğru yükselen, bir köy kilisesinin kırmızı çan kulesi, etraflannda, tıkır tıkır buz tutmuş sürülü tarlalar vardı. Kuvvetleri tamamen tükenmişti; onlan yürüten ancak martevî kuvvetti. Nıhayel, yüz metre kadar öteden bir çan sesi geldi. Köyde, vakit öğle idi. Bu, serb«st yaçadıklan ilk öğle vakri idi. Veremli, oldugu yerde durmu$, elini göğsüne, her ikisi de ıstırab veren ciğeriU kalbi arasma kuvvetle bastırmış, ötekinin gözlerine, meyus nazarlarla bakıyordu. İki yanağından, mütemadiyen yas akıyordu. * * * Köyde, onlara ekmek ve süt verdiler. Genc kızlar, bu iki askeri sevincli haykırışmalarla karşıladılar. Yorgun olduklarının farkma bile varmryorlar, ayaklarınm tutukluğunu görmüyorlar, onlan s.uraya buraya davet ediyorlardı. İhtiyar bir nine, penceresinden askerlere baktı ve ağlamağa basjadı. Torunu aklına gelmışti. Gece kendi evinde misafir kalmalanm rica etti. Onlar bu tekhfi reddedince, bari sarabmdan olsun içmeîerini söyledi. Önce, ikisine de, pencereden birer bardak şarab uzattı; sonra, onlan, eve girmeğe ikna etti. Büyük toprak sobadan tatlı bir hararet intişar ediyordu. Ateşin yanı başına oturdular. Göz açıp kapayıncaya kadar, îçen'si genc kızlarla doldu. Göz ucile, kahraman askerleri süzüyorlardı. K<> yu mavi üniformalara bakan genc ve samimî ifadeli gözlerinde, hakkmda birçok güzel şeyler dinledikleri, günün birinde kavuşmağı tahayyül ettikleri uzak bir âlemin hayalini görmek mümkündü. En Büyük Kaybımız Atatürkün ölümü karşısında milletin duyduğu ıstırabm destanı Yunus Nadi, Falih Rıfkı, Hasan Âli, Abidin Daver, Peyami Safa, M. Turhan Tan, Fazil Ahmed, Nadir Nadi, Mithat Cemal, îbrahim Alâeddln, Behçet Kemal ve daha birçok muharrir ve şairlerin en güzel, en müessir yaztları ve şiirleri. Ebedî Şefın dldüğü günden defnedlldiği güne kadar tarih sırasile yazümış olan bu yazılar ve şıirler, gene tarih sırasile ve bu matem günlerıne aıd birçok resimlerle kıtab halmde neşredılmiştir. Nesilden nesle intikal edecek olan bir matem n canh destanı olan bu eser 75 kuruş fiatla bütün kitabcılarda satılmaktadır. RADYO Filimlerde vals modası Strauss ailesinin hayatını tasvir eden ve onlann musikisinden mülhem olan üç film birden vücude getiriliyor Parîsten yazılıyor: Sinema âlemini müthiş bir «vals» ve bir «Strauss» merakı sardı. Burada yapılan «üç vals» A mukabil, Amerikada «Büyük vals» vücude getiriliyor. Keza, Londrada da gene bu mevzuda dığer bir kordelâ çevriliyor. Holivud'da çevrilen «Büyük vals» ın baş rolîerini Fernand Gravey ile Louise Reiner oynadılar. Mevzuu Büyük Strauss'un hayatı.. Muslkisi de onun nağmelerinden mülhecn.. Buradaki «Üç vals» filminin baş. rolîerini Pıerre Fresnay ile Jvonne Printemps tem^l edıyor lar. Mevzu üç Strauss'un hayatlan. Bü yük Strauss, oğlu, ve Oskar Strauss.. Musikisi de gene bu üç bestekârın eserlerinden alınma.. 1860.. 1900 ve 1938 tarihlerindeki vaziyetler ve melodıler.. «Üç vals» ın muharriri Fransızdır. Bes tekârı Oskar Strauss.. Eser sahnede u zun zamandanberi büyük muvaffakiyet kazanmış bir operettir. Gerek Pariste, gçrekse Fransız vilâyetlerinde ve ecnebi memleketlerindeki temsillerinde gene baş rolleri, filmin kahramanlan o namıştılaı. Turkaye Radyodıfuzyon Postaları DALGA UZUNLUGU 1639 m. ı83 Kcs. 120 Kw. T. A. Q. 19,74 m. 15195 Kcs. 20 Kw T. A. P. 31,70 m. 9465 Kcs. 20 Kw. 12 30 Münık (kuçuk orkestra) 13.00 Saat, ajans haberîeri, Meteor Ankara. 13. 45 Konusma (Ev kadmı saati) 14 00 14 30 Türk müziğı. 17.30 Müzlk (cazband) 18 00 Konuşma (Çocuk saatı) 18,15 Muzik (cazbandın devamı) 18,30 Saat, ajans, meteorolo]i, zlraat borsası Iıaberleri. 18.45 Turfc muzi|i 19,15 Muzık (bir melodı) 20 00 Türk muziği. (Klâsık program) 21.00 Saat ve sonbahar at yarıslarmm son gunu neticeleri 2110 Turk muziği (Lnce saz faslı Ferahnâk (üç faslı) 22.00 Müzik (varyete Pl) 22 45 23. Son haberler ve yarınki program. P C J nin Türk gecesi 27/12/938 sah günü akşamı bizim saatımızle 21 30 da başlıyacak loan Holandadaki Phil^ps P C J (metre 31,28) istasyonu neşriyat programının münteharJ parçalardan ibaret olduğunu kemall memnunivetle haber aldık. Ç TEŞEKKÜR NÖBETÇİ ECZANELER tvonne Printemps «Üç vals» filminde ri de benimdir. Bunlardan birisi Maurice Chevalier ile Claudette Colbert'in çevirdıkleri «Şen Mülâzim», dıgeri de gene Maurice Chevalier ile Jeantte Mac Do nald'ın vücude getirmiş. olduklan «Seninle bir saat» tir.» Bu gece şehrimizm muhtelif semtlerladekı nobetçl eczahaneter şunlardır: îstanbul clhetl: Emınönünde (Salıh Necatl), Kuçukpazarda (Yorgı), Alemdarda (Esad), Bakırkoyunde (îstanbul), Fatihte (Hamdl), Fenerde (Vitali) Eyubde (Arlf Bçşer) eczahanelerl. Beyoğlu cihetr Istıklâl caddesmde (Kanzuk), Dairede (Gtmeş), Oalata Topçular caddesinde (SporidLs), Taksimde (Nizameddln), Tarlabaşmda (Nıhad), Osmanbeyde (Şark Merkez), Haskoyde (Sadık Akduman), Kasımpaşada (Müeyyed), Besiktaata (Vidin) eczahaneleri. Kadıköy Modada (Nejad Sezer), Altıyolda (Merkez), Sarıyerde (Osman), Buyıakadada (Şlnası Rıza), Heybelide (Halk), Üsküdarda (Ömer Kenan) eczahaneleri. Te$«kkür îstanbul ikinci sorgu hâkimı Mahir Verdıgılm aramızdan üfulünu muteakıb gerek cenazesinde lutfen bulunmak ve gerek telgraf ve mektub göndermek ve telefon etmek suretile kederime iştirak eden zevata ayn ayn şükran hıslerimi sunmağa kederlm mâni bulunmakta olduğundan bu hususta sayın gazetenizi tavsit ederim. Kardeşi Beyoğlu 1 inci Noteari Bahir Verdi DiKKAT... | YILBAŞ1 gecesi L NOVOTNi'de Yenl neşrlyat Masalarınızı şlmdlden tedarik edlniz. Kadın Aşkı Fransanm en meşhur romancılanndan Akademi azasından M. Prevo'nun eseridir. Belâ olmu? canh bir aşkı çok ince tahlillerle tasvir eder. Haydar Rifatın en muvaffakiyetii tercümelerinden birldlr. Hararetle tavsiye ederiz. 60 knnış. I Vak'a 1867 d« ikind imparatorluk Biraz sonra beni terkeden üstad kırk devrinde balşamaktadır. Orta kısimlarda Rokoko devrinin bUtün zarafetini ve in kişilik orkesrradan esrarlı değneğile ılâhî celıklerini görüyoruz. Nihayet 1938 de nağmeler çıkarbnağa başladı. Güzel sesh Ivonne Printemps da saza refakat edikendi zamanrmızı temaşa ediyoruz. yordu. Strauss ailesinin en son rüknü olan ~jf Meşhur Fransız edıblerinden bazıOskar Strauss bu filmin musikisini tanzim lannm eserleri olan «Madam SansGeiçin büyük bir gayret sarfetmıştir. Bizzat ne» ile «Geceyansı an'anesi» ve «Sonrakendisile görüştüm: » Bu operetin, musikisinin bir bsmı dan görme» roman ve piyesleri filme alını, dedi, Viyanada hazırlamıştım. Geçen nacaktır. BunlaTdan bir kısmında baş kaMartta Viyanayı terketmek mecburiye dın rolîerini Viviane Romance oynrya tinde kaldım. Sinema ile ilk temasım bu cakh. •Jc Prenses Bıbesco'nun «Genc hz rada olmamışhr. Viyanada da bazı fılimlerin musikisini tanzim ermiştim. Sonra pazarı» ismindeki eseri fılme çekilecek Holivud'da çevrilen iki filmin musikile tir. Cenaze meraslmine davet Güzel San'atlar Akademisinderr Güzel San'atlar Akademisi Mimari şubesi şefı prof. Bruno Taut 2324/12/ 938 tarihinde vefat etmiştir. Cenazesi bugün saat 13,30 da Guzel San'atlar Akademisinden kaldınlarak Edirnekapı mezarlığına defnedilecektir. Merasime iştirak etmek istiyen dostlarının, me9lektaşlarınm ve talebelerinin mua3ryen saatte Akademıde bulunmalan rica olunur. TARAKANOWA PIERRE RICHARD W1LLM Esad îhsan Küçük Sahlebcioğlu han Cumhuriyet gazetesinin îzmir başbayileridir. tzmirde Güzel Aşk Filimlerile CLARK GABLE MIRNA LOY ve SPENCER TRACY gibi üç büyük yıldızın yarattıklan Fransızca sözlü SARAY sinemasında Büyük ve Ihtiraslı maceralan sevenler FER\ANDEL ELVIRE POPESCO veDLVILLES ıle berader temsıl ettıkleri en büyük kahkaha muvaffakiyeti iki Açıkgöz Fılminde sh.e IGNACE'ı unntturacaktır. Bu çarşamba akşamı Mukemmel iilminı görmelidırler FOKS JURNAL da: Halihazır dunya hayadisler 1939 mücevherleri Yaralı Kartal Bugün saat 11. ve 1 de tenzllfttlı matineler SÜMER sinemasında Bugün M E L E K S A K A R Y A ' sineması BugUn bOtün kfjrtık ve bnyüklerfl MiCKEY'in en guzel hediyesıni takdim «decektir WALT DISNEY'in emsalsiK şahesen GÖRÜLMEMİŞ YILBAŞI MÜNASEBEriLE 1ŞHiRLEY ZEV.C EGLENCE ve UCUZLUK HAFTASI 2 bilyUk filim birden sinemasında TEMPLE tarafmdan Franızca sözlü olarak varatılan harikulâde güzel ve müessir MİCKEY'in 1500 metrellk renkli K IR 1939 ŞEN HAFTASI EĞLENİYORLAR 2 rVki Mausların Mucidi ve babası ÇiÇEGi D i S N E Y ve mevsimin en müthiş kahkaha tutani W A L T Genc kızların esmer yüzlerinde bakış^ larınî dolastıran veremli mahkum, bir aÇocuklar için fiat 10 kurnş. Ba»ün saat II ve I de tenzilfltlı DıKKAT: Bu hafta çocuklar için her seansta tenzilât vardır. Bugün saat 11 ralrk silkindi. Beş senedenberi yüzünü Halk ve Talebe matinesi ve 1 de tenıılâtlı iıatlarla halk v e t a l e b e matinelen rmediği kansı aklına gelmişti. Şu genc kızlarla onun arasmda hayalen mukayeERTUĞRUL SADÎ TEK TAKSÎMDE seler yürütüyordu. 9 n Bu gece Arkadası, çok fazla içmiş, etraftan zive yarm 16 da matine vade kadehinin dıbini seyretmişti. Hapisgece 21 de hane, firar, kavak ağaclan altında bırak(ÜÇÜZLER) l d i l k hayatlarını gösteren tıkları iki cesed, şimd; çok uzaktaydı. Amerlkan halk düşmanlarının korkunc maceralarlle Ibretle seyredilecek h t l Vodvil 3 perde Yorgunluk, sarab ve bu genc kızlar, ha(Fransızca sözlü) Yakmda: Büyük yallerine daha genis ufuklar açmış, habir temsil hâdısesi, (İNSAN MABUD) yati ve mechul âkıbetlerini unutturmuştu. Biraz sonra, basları masaya doğru egildi ve üzerinde oturduklan uzun tahta karışını tfkrar aklma getirdi. Kansı, oŞaheserler şaheserini görmelidirler. nun vcr«m oldu|unu henüz bilmiyordu. sırada uykuya daldılar. Fılme ilive olarak FOKS dunya haberleri ve Walt Dısney'in renkh Miki Mavs filmi Dudaklanna doğru aci bir?ey yükseldi. ihtiyar kadm onlan rahatsız etmedi ve BuaUn fia<ıl 11 ve 1 de ucuz matineler vardır. Arkadasile ihtiyar kadının uyanmamalauyuduklarım gbrünce içini çektı. Sonra, n için, ölü gibi sessiz, yerinden kalktı. Em^mm^^mmmmam^* DIKKAT EDİNİZ! aaa«BaBaaBBBBaB«^genc kızlara, evlerine gitmelerini söyledi. lini yakasma götürdü; dört sert hareketWALT DISNEY'nin 10 kısımhk tamamen renkli ve FRANSIZCA SÖZLÜ ve şarkılı yegâne şaheseri olan Kendisi, her zamanki gibi, soyunmadan ler, yakadaki dört yıldızı, çavuş alâmetyatagma uzanmış; fakat, yatmadan evlerini »öktü. Bunlan masanın üstüne, arvel, ayaklannın ucuna basarak petrol lâm kadasmm gözü 5nün« bırakrı. Sonra, ırıbasının yanına gelmis, uyuyan askerlerin tiyatlı adımlarla evden çıktı. Sinema harikasım gösteren yegâne sinetralar rüyasını bozmasm diye, onu bir üfleyişDışanda lâpa lâpa kar yağıyor; a te söndürmüştü. 111, geceyarısına doğru uyandı. H a dam, gözlerini güçlükle açabiliyordu. pishanede alıştığı karanlık, gözlerini bu Gündüz, arkadasile birlikte geldikleri Sinetnalandır. 3 gündenberi binlerce seyırci tarafından takdirle alkışlanmaktadır. rada da acıttı. Etrafında, ölüm ıssızhğı volu aramak üzere, bir kere etrafma baÇ o c u k l a r için tenzilâtlı fiatlar. Bugün saat II ve I de tenzilfltlı matineler. kaplamıs bir çöl var gibiydi. Karanlıkta, kındı. Ve 111 numaralı maKkum, tekDikkat : Bu sabah saat 9,30 ÇUCUKLARA MAHSUS hususî bir matine vardır. biraz evvelki genc kızı gördügü noktaya rar hapisane yolunu tuttu. 3 AHPAB ÇAVUŞLAR MiKiNiN 1938 ŞEN HAFTASI tarafmdan tamamile renkli olarak yazılan . p p ı# Müthiş Muazzam ve son derecede heyecanlı bir film g görmek istiyenler SON GANGSTER Pamuk Prenses ve Yedi Cüce Takslm ve Duhulıye 10 ve 15 Kr. Sttmer baktı. Son defa, be$ sene evvel gördügü HAMD1 VAROĞLU
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle