28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
12 Ağustos 1937 CUMHURİYET Pedagojik Meseleler Çocuklar ve aşağılık hissinin sebebleri Viyanalı meşhur ruh hastalıkları mütehassısı ve psikanalizci Freud, ruhî hayatımızda mühim rolü olan bir hâdiseyi aydınlattı. Bu hâdise içe atma (refoulement) hâdisesidir ( 1 ) . Bir temayül, bilhassa cinsî temayüller, sosyal hayat, ahlâklıhk (moralite), adabı umumiye, terbiye gibi bazı sebeblerle tabiî akışlanndan mahrum edilir. Yani bunlar manevî bir fren vazifesi görerek temayüllerimizin seyrini durdururlar. Diğer bir deyişle bizde terbiyenin yarattığı bir kontrol fonksiyonu, bir sansür (la censure) vardır. Bu sansür temayüllerimize müdahale eder ve onların normal akışlarına mâni olur. Bu suretle temayiiller hapsedilirler, içe atılırîar ve gayrimeş'urumuza gömülürler ( 2 ) . Fakat onlar yok edilmiş, söndürülmüş de ğildirler. İçe atma yüzünden meş'urken gayrimeş'ur olan bu temayüller isteri, nevroz gibi ruhî bozukluklara sebeb olurlar. Tabiî mecrasında akamamış her temayül bir iç üzüntüsü, bir incinme do ğurur. Çocuklarda ise bir engelle karşılaşan bu temayülün enerjisi ekseriya bir hiddet halinde tezahür eder. Bazan da derin bir yeis ve ümidsizlik halinde görünür. Bununla beraber içe atılmış (re foulee) ve baskı altına alınmış olan bu temayüller kaybolmuş değildir. Onlar ruhta harekî ve bilhassa teessürî unsur lardan müteşekkıl psişik sistemler (sys temes psychiques) halinde, Freud'un tâbirile kompleksler (les complexes) halinde mevcud kalırlar. Fakat Freud'un psika nalizde tetkik ettiği ve ruhî hastahklara sebeb olarak gösterdiği bu içe atılmış (refoulee) cinsiyet (sexualite) temayülü yerine onun arkadaşlarından ve (ferdî psikoloji) nin müessislerinden doktor (Alfred Adler) başka bir sebeb gös termiştir ki işte biz bu makalemizde bunu inceliyeceğiz. Şimdiye kadar yaptığımız izahlar bir giriş mahiyetinde kabul edil melidir. Adler, Freud'un talebesidir ve psikanalizin meşhur mümessillerinden biridir. Valnız, 1911 de üstadından ayrılmıştır. Her iki psikoloğa göre de psikanaliz nevrozların iyi edilmesi için kullanılan bir metoddur. Her ikisi de bu metodla has tada nevrozu tevlid eden ve kendisi için gayrimeş'ur olduğundan bilinmiyen ha kikî sebebleri, onun şuuruna çıkarmak suretıle tedavi etmek isterler. Onlara göre daha önce şuurun sansürile içe atılmış temayullerin bu suretle gayrimeş'urdan hastanın şuuruna çıkanlması şifayı ya ratır. Fakat işte buraya kadar beraber düşündüklerini gördüğümüz bu iki psikanalizci, bu gayrimeş'ur makanizmalann men'şei meselesinde birbirinden ayrılır lar: «Freud» e göre bu ruhî rahatsızlıklar, tesevvüşler içe atılmış (refoulee) bir cinsiyet (sexualite) den, «Adler» e göre ise bir «aşağılık hissi» nden ileri gel mektedir ( 3 ) . Çocuk kendisile haricî âlem arasmda bir fark, bir aynlık olduğunu sezmeğe başladığı veya azçok bir vüzuhla ken dını duymağa başladığı anda yalnız başına yaşıyamıyacağmı, etrafmdakilere nazaran daha iktidarsız ve müdafaasız bir vaziyette bulunduğunu takdir eder. A;lesinin ve yaşadığı muhitin bütün yetiş kin insanları, maddî ve manevî üstüiîlüklerile çocuğa her an bu aşağı ve âciz halini ihtar ederler. Bu devamh ihtar, çocukluk hayatının esaslı bir temayülü olan büyük, kuvvetli ve müstakil olmak arzularile çarpışır. Çocuk büyükleri takhd eder; onlarla müsavi olmağa; onlann seviyesine yükselmeğe çalışır. Evde, sof rada babasına, ağabeyisine daha fazla yer verildiğini, ikram edildiğini gören bazı uyanık ruhlu çocuklann üzüntüle ri, dikkatli gSzlerden kaçamıyacak derecede açıktır. Fakat çocuğun bu büyük ve muktedir olmak arzusile bedenî ve ruhî iktidarı arasmda bir müvazenesizlik vardır. Bir ferd olduğunu anlıyan çocuk, diğer müstakil ferdler gibi olmak ister, fakat olamaz. Nihayet kendisinde (ha kikî veya tasavvur halinde olsun) bir uzvî aşağılık görür. Bu uzvî aşağılık ve âcizlik hissi çocuğun nefsine itimadmı ve kuvvetini azaltan umumî bir aşağılık hıssi halini alır. Bu ise gayrikabili tahammül dür. Çocuk bu halden kurtulmak için çahşır ve Adler'in tâbirile bir tazmin ve telâfi (compensation) arar ( 4 ) . Ve, bu suretle malik olmadığı, fakat erişmek istediği yüksek hali kazanmak; noksanmı telâfi etmek için cehdli bir gayret sarfeder. Lâkin işte bu csnadadır ki nevroz (la nevrose) da başlar. Çünkü bu arzusu ekseriya telâfi edilemiyecek bir arzudur. Meselâ kız çocuklar, erkek çocukların kendilerinden daha üstün bir iktidara malik olduklarını görerek erkek olmak isterler. Psikolok ve pedagok Charles Baudouin, Cenevre'de küçük çocuklar arasmda yapılmış bir ankette birçok kızlann, «Erkek olmak mı istersiniz, kız kalmak mı?» sualine erkek olmak cevabını verdiklerini bildirmektedir. Baudouin kadınların erkek olmak istemelerinin, ka dmlığın kendilerine bir aşağılık ve âcizlık yükledıği hissinden doğduğunu söyler (5). Adler de ekserisi kadın olan haslalarında erkek olmak arzusu bulunduğu nu bildirmektedir. Bu suretle çocuğun nevrozu artar ve hastada daimî bir kararsızlık ve endişe hâkim olur. O bu ıstırablı halden ancak bir emniyet ve itimad hissile kurtulabilir. Fakat nevrozlu (nevrose) nun kendine böyle bir itimadı hakıkî olarak yaratmasına imkân yoktur. Çünkü ruhî ve bedenî aşağılık ve âcizliği buna mânidir. Çocuk bu itimadı nihayet bir hayalin kucağına sığınarak temin eder ve kendisini kusursuz, tamam ve yüksek görür. Lâkin onun bu hayali, uydurma yüksekliği arttıkça nevroz da ar tar. Çocuk o zaman hayalî yükekliğini daha iyi yaşamak için şe'ni muhitten uzaklaşır; kendine sun'î bir muhit, bir inziva kucağı yaratır. Münzevî ve bedbin olur. Yavaş yavaş cemiyet hissi de azalır. Hatta çocuktan bu his çok defa tamamile silinir ve yerine bu hisse zıd bir temayül de kaim olur. Hasta cemiyete düşman kesilir. Çünkü aşağılık hissi, çocukta pek fena ruhî vaziyetler tevlid eden bir aşırı tenbih (surexcitation) halidir. Çocukta bu haller bazan da bir inadcılık veya bir muaraza merakı (l'esprit de contradiction) suretinde tezahür eder. Bu itiraz merakını ve inadcılığı, cemiyet hissinin azalmağa başladığını gösteren mukaddem tezahürler saymak icab eder. Çocuğu bu esnada incitmemek, bılâ kis cesaretlendirmek lâzımdır. Onu hır palamak merdümgrizliğini teşvik olur. Halbuki aile ve mektebin vazifesi, çocuğun fıtratında mevcud ve meknuz olan Yerli Mallar sergisi bugün kapanıyor Muhtelif paviyonlara dereceler verildi 9 uncu Yerli Mallar sergisi komitesi, sergide bulunan pavyon ve standların ayn ayrı karakterlerini gözönünde tutarak, her birini kendi şubesi dahalinde bir tasnife tâbi tutmağı, daha bitarafane ve salim bir usul olarak kabul etmiş ve sergi komiserliği sergiyi ziyaret edenler ara smda bediî görüşlerine itimad edilen zevatın da fikirlerini alarak bir tasnif yapmıştır. Serginin dahil ve haricindeki pavyonlar ayrı ayn nazarı dikkate alınarak şu neticeye vanlmıştır. Sergi dahalinde güzel dekor içinde teşhir birincisi Sümer Bank pavyonu. Sergi bahçesinde güzel dekor içinde teşhir birincisi înhisarlar pavyonu. Sergi içinde dekorculuk birincisi Iş Bankası pavyonu, bahçede dekorculuk birincisi Millî Reassurans pavyonu. Dekorasyon ve teşhiri bir arada meztederek rpaden istihsalâtının muhtelif safhalarını halka tanıtmak bakımından kültürel bir hizmet ifa etmiş olan Eti Bank pavyonu da kendi şubesinde birinci addedilmiştir. Sergi içinde Karamürsel ve Ibrahim Ziya pavyonu teşhir itibarile ikinci, bahçede Yalova kaphcalan ve çimento şirketi pavyonlan dekorasyon bakımm • dan ikinci addedilmişlerdir. Sergi komitesi bugün birinci ve ikin • cilere kupalarını verecektir. Dün akşam sergi filme alınmıştır. Sergi bu akşam saat 21 de kapana caktır. Tayyare piyangosu çekildi 50,000 liralık ikramiyeyi 33,494 nunıara kazandı 6750 numaraya 15 bin lira, 38522 numaraya 10 bin lira çıktı Tayyare piyangosunun yirmi üçüncü tertib dördüncü keşidesi dün Beyoğlunda Asrî sinemada çekilmeğe başlamış tır. Keşideye bugün de devam oluna caktır. Bu seferki en büyük ikramiye olan 50 bin lirayı 33494 numara kazan mıştır. Tayyare ikramiye$ini kmzananlar Tayyare piyangosunun 50,000 lirahk büyük ikrarniyesi Polatlıda posta ustası Mehmed oğlu Ahmedle Ankarada Aktepe bağlarında 34 numarada Bayan Sabahat ve kardeşi Sabire çıkmıştır. Bundan başka 15,000 liralık ikinci ikramiye Ankarada binbaşı Remzi kızı Aytenle İstanbulda Tarlabaşında Peş kirci sokağında Bayan Eleniye ve Marpuççularda No. 35 te Bayan Marike, 10,000 liralık ikramiye de Yavuz harb gemisinde kaymakam Abdi ile Kumkapı Patrikane sokak 17 numarada Ba yan Agavniye isabet etmiştir. 21586 22655 23558 25868 26770 28162 28818 30441 32290 33111 35101 36210 57020 38453 39596 101 891 1708 2616 3045 3861 4709 5243 5785 6392 6969 7506 8602 9317 9995 10845 11806 12441 13051 13960 15905 15552 15972 16563 17532 18439 19081 19835 20350 20856 21262 22366 22735 23482 24598 25478 26387 26969 27684 28371 28873 29647 30169 31567 32481 32918 33802 34365 35366 36401 37237 38607 39206 39991 21684 23138 23735 25899 26893 28223 29570 30521 32549 33209 35216 36297 37092 38594 39814 22138 23149 25112 26051 27606 28280 29928 31069 32581 33252 35218 36543 37123 38608 22247 23393 25187 26419 27980 28310 30063 31382 32698 33914 35672 36621 37223 39312 22358 23415 25401 26592 27992 28710 30255 31437 32765 34218 35699 36804 37495 39465 22608 23423 25422 26632 28002 28737 30283 31733 33034 34764 36090 36972 38314 39501 Makas ve çivi ersiz inadın zararlı neticelerini s belli etmek için dillere düşürül | müş şöyle bir fıkra vardır: İki • arkadaş kolkola verip kızgm güneş altında köyden kasabaya doğru yol alırlarken ' ; ekini biçılmiş bir tarlaya rasgelirler. Yoldaşlardan biri lâf olsun diye öbürüne so • rar: | Bu tarla orakla mı biçilmiştir, ma ' kasla mı? Makasla! Hayır, orakla. Çünkü makas, çok derinden biçer. Orak, üstten alır. Beriki, ısrar eder, illâ makasla di yip inada girişir ve münakaşa büyür. Ar tık dostça birleşik duran kollar ayrılmış, gülümsiyerek bakışan gözler kızışmış ve dudaklar küfür savurmaya hazırlanmıştır. İnad, hele körüklenirse, delihk getiren ruhî dalâletlerden olduğu için iki yoldaş da yavaş yavaş çıldırmak emareleri göstermeğe başlamıştır. Bu vaziyette makas ve orak yaygarasına «asarım, keserim», nakaratı karışıyor, «yaparsın, yapamazsın» iddialan yüz gösteriyor ve nihayet yarım saat geride kalmış olan tarlanra orakla biçildiğini söyliyen adamm gözü kararıyor, arkadaşım kolundan yakaladığı gibi üzerinden geçmekte bulunduklan köprüden fırlatıp suya atıyor ve arkasından bağırıyor: Nasıl makasla mı, orakla mı?.« Gene inad edersen seni kurtarmam, boğulup gebermene göz yumarım, yoluma giderim. Dalgalar arasında ecelle pençeleşen inadcı, o acıklı durumda gene ısrar eder ve su yutmaktan sesini çıkaramadığı için elini havaya kaldırarak açılıp kapanan makas işareti yapa yapa ölüme doğru sürüklenir, gider! Bir kısım İstanbul halkının sokakta yürüyüş, köprülerden geçiş, tramvaylara binip iniş, vapurlara giriş çıkış, tünel ve tren turnikelerinden süzülüş bakımından vaziyetleri bu makas hikâyesini hatırlatacak biçimdeydi. Belediyenin ikide bir yaptığı ilânlar, sık sık tayin ettiği kontrolörler ve cezalar, gazetelerin çıkarageldiği sert sesler, yolda yürüme, vapura girip cıkma, tramvaya inip binme kaidelerine riayetsizliği itiyad edınenleri bu kötü huydan bir türlü vazgeçiremiyor, belediye nizamlarına saygı gösterroek meselesi hercümerc içinde sürünüp gidiyordu. Sokaklarda sağı solu farketmemekte, tramvaylara asılmakta, vapurlar iskeleye yanaşmadan sıçramakta, gelip geçenlerin üstüne başına tükürmekte ısrar edenlerin suçunu belediyeye yükletmek büyük insafsızhktır, o müessese bu itiyadın kötülüğünü sık sık ihtar etmekle, sert murakabeler yapmakla ve kanun dairesinde cezalar koymakla vazifesini yapmıştır. Ihtisab Ağası Hüseyin Bey gibi davranıp tramvaylara asılanlan, sokağa tükürenleri falakaya çekemezdi. Suç hep, medenî icablara riayeti külfet sayanlardaydı. Fakat son günlerde, bilinmez nasıl bir değişiklikle, tramvay arabalarının üzüm salkımına benzemekten kurtulduğu, tükürüklerin mendillere bırakılmaya başladığı, vapurlardan atlama oyununa nihayet verildiği görüldü. Hele köprüde bir yandan bir yana geçmeler tamamile makul bir şekil aldı. Yürümekte, tramvaya ve vapura girîp çıkmakta, temizliğe riayet etmekte husule gelen bu mubarek değişikliğin sebeblerini kavramış değilim. Aklımız başımıza şelmiş olacak. Lâkin köprüde bir yandan bir yana geçiş tarzındaki düzgünlüğün sırrı çivilerde. Belediyenin bu çivileri bir kısım inadcılann makas, makas demelerine bir hamlede nihayet verdi. Kendi hesabıma çok memnunum. Belediyemiz, esnafın münasebetsizliklerini ve ihtikârını da bir yol bulup söyle çivilese ne iyi olur?. 30 lira 367 525 529 748 1009 1148 1313 1367 1831 1876 1907 2158 2664. 2689 2693 2798 3583 3668 3704 3718 3998 4045 4191 4296 4811 4869 4875 4932 5285 5288 5390 5544 5818 5819 5983 6271 6527 6338 6634 6685 6981 7199 7370 7462 7630 7738 7891 7920 8744 8745 8791 8983 9361 9368 9590 9635 10043 10051 10126 10523 11246 11450 1146611602 11942 12019 12049 12180 12477 12541 12787 12840 13165 13443 13582 13623 14034 14557 14622 14732 14953 15041 15107 15131 15674 15734 15877 15888 16050 16145 16302 16447 16716 16927 17098 17240 17600 17725 18025 18180 18448 18712 18785 19006 19089 19128 1919019624 19882 19943 19950 20176 20476 20577 20624 20685 20987 21006 2111221203 21651 21667 21780 22196 22459 22489 22506 22581 22779 22935 23040 23169 23523 23935 23946 24037 24804 25125 25174 25427 25509 25705 26232 26255 26444 26791 26827 26853 27082 27178 27233 27503 27983 28030 28069 28174 28480 28525 28529 28554 29113 29331 29333 29426 29669 29739 29742 29989 30235 30765 30957 31037 31773 31882 32008 32152 32501 32659 32708 32877 33271 33408 33447 33634 33969 34098 34105 34214 34885 34911 35186 35256 35680 35828 35975 36155 36862 36916 37095 37112 37446 37560 37634 38484 38652 38788 38831 38936 39281 39446 3961139677 755 1376 2359 2931 3736 4488 5172 5555 8388 6707 7468 8410 9054 9768 10656 11744 12189 13050 13902 14825 15387 15934 16561 17471 18369 19075 19676 20295 20689 21251 22239 22698 23218 24173 25543 26322 26939 27603 23362 28745 29550 30094 31524 32243 32909 33660 34221 35348 36250 37153 38549 33953 39865 50 bin lira 33494 6750 15 bin lira 10 bin lira Manisa meb'usları intihab yerlerini geziyorlar Soma (Hususî) Meb'usumuz Turgud Türkoğlu dairei intihabiyesini dolaşmağa başlamış ve Kırkağacdan sonra kazamıza da gelerek tetkiklerde bulunmuj, kahvelere giderek halkla konuşmuştur. Meb'usumuz belediyenin öğle yemeğinde bulunduktan sonra Manisaya dönmüş tür. cemiyet hissini kuvvetlendirmek, teşkil etmektir. Adler'in ferdî psikolojisi, çocuk ruhunun karanlık bir köşesini daha aydmlatması itibarile çok faydalı olmuştur. Haydar Tolun (1) Bu kelimenin almancası izdiham ve itilerek sıkışma manasına gelen (verdrângung) dur. Bazı ruhiyatçılarımız bu kelimenin karşılığı olarak (ihtibas) ı kullanıyorlar. Bız içe atmayı tercitı ettik. Zaten (refoulement) dan maksad sevkitabiıler den doğma bir temayülün şuur tarafından sıkıştırılmış (comprimee) bir temayül haline sokulmasıdır. (2) Gayrimeş'uru (L'inconscient) mu kabilinde isim olarak kullanıyoruz. (3) Aşağılık hissi (sentiment d'infgrio rite) nin ferdi psikolojideki manası: Kendini âciz, aşağı ve noksan görme demektir. Almanlar bu manada (Minderwertlgheitegefuhl> kelimesini kullanırlar ki aynen tercümesi: Aşağı kıymet duygusu, olur. (4) Telâfi tâbirini izah edelim: Sag ell çolak olan bir adam, bu kusurun kendine yüklediği aşağılıktan kurtulmak için bir cehd sarfeder ve sol elini öyle bir derecel mükemmeliyete getirir ki bu elle birçok kusursuz azahlardan daha iyi iş görür; meselâ. daha güzel yazı yazar. İşte bu bir telâficompensationdur. Hatta bu kusur ve noksan bazan o kadar mükemmel telâfi edilir ki Adler buna iki katlı telâfi (Übereompensation) adını verir. Bu şekllde telâfinln en güzel misali. kulakları kusurîu olan büyük musikişinas Beethoven'dir. Bu dâhi san'atkâr en meşhur eseri olan (Dokuzuncu Senfoni) yi, samiasını tamamile kaybettikten sonra bestelemlstir. (5) Charles Baudouin. L'ame enfantine et la psychanalyse, p. 119. îçeri, akşam, koridorda selâmlaştığı zayıf, hasta genc kız girmişri. Melike, yerinden fırladı: Buyurunuz. Genc kız, ona doğru yürüdü, elini u zattı: Bonsuvar. Hasta kızın kemikleri çıkık kuru eli, ateş gibi yandığı halde, soğuk soğuk terliydi. Melike, ona, yer gösterecekti; genc kız, gayet ahşkın ve tabiî bir tavırla: Zahmet etmeyin, dedi. Ve sezlongu gösterdı: Ben, şuraya oturacağım. Melike, bir iskemle aldı, onun karşı ına oturdu; lâkırdıya nereden ve nasıl başlıyacağını değil, ne söyliyeceğini bilmıyor; sadece, gülümsiyerek genc kıza oakıyordu. Genc kızın, genclikle, genc kızlıkla. kadmlıklâ, yaşla bir ilişiği kalmamış gibi} di. Gencdi, gencliği hatırlatmıyordu; genc kızdı, genc kız görünmiyordu; yaşlı da değildi. Soluk ince dudaklanna sür düğü ruj, hemen düşüverecek bir kabuk gibi duruyordu. Vücudünün derileri kemiklere yapışmıştı. Şakaklarındaki, boynundaki damarların atışları görünüyor • du. Sırtına, siyah ipek bir hırka giymişti, blüze ve iç çamaşırlarına rağmen vücu 38522 1000 lira 30913 34222 7641 9079 17959 19361 24144 27451 33496 33712 S3749 34188 1920 4620 5672 7018 8629 9306 11829 12081 12084 12658 14342 14449 17941 19389 22021 23204 23212 24327 24480 25071 25192 29972 30061 32337 423 3751 6683 9585 17149 19884 24304 26703 33336 444 4172 7434 10892 17439 21114 24505 28012 35974 394 1274 2504 3140 4328 5160 6612 7754 9314 10689 11949 12547 14208 15997 16907 18839 19863 863 1885 4661 5232 7529 8071 12387 12622 17467 17908 21384 21720 24866 24907 28022 28477 37784 38724 500 lira 200 lira | ; j J ] j | 100 lira 3255 5502 8227 12797 18190 22072 25240 28960 3365 6335 8298 16821 19270 22177 26522 30769 169 1125 2463 3132 4082 4884 6585 7513 9788 10487 11539 12546 13677 15152 16541 18526 19857 50 lira 410 1898 2682 3488 4517 5210 6961 7854 10064 10751 12015 12715 14316 16013 17282 19211 20464 441 2218 2928 3630 4585 5822 7335 8396 10189 10766 12091 12723 14596 16130 17958 19281 20880 515 2313 2981 3724 4628 6438 7449 9018 10323 11007 12117 12920 14626 16352 18175 19478 21189 1112 2413 3039 3824 4658 6582 7510 9549 10338 11327 12141 13163 15143 16487 18394 19635 21540 1 İlkmekteb talebelerinin kampı bitiyor tstanbulun muhtelif yerlerinde ilkmekteb talebeleri için açılmış olan kamplarda bulunan talebe, kamp müddetini ikmal ederek bir haftaya kadar evlerine döneceklerdir. Bu münjsebetle kamptan dönen talebenin Fenerbahçe stadında bir gösteriş merasimi yapması takarrür etmiş ve bunun için bir program hazırlanmıştır. mekte hiçbir fenahk olmadığını görü yordu: Evet, temiz, iyi bir gencdir. Genc kız, başmı eğmişti: Ben, Ziyaya dargmım. Melike, hiç sesini çıkarmadı. Genc kız, önüne bakarak söylüyordu: Şunu tekrar edeyim ki, ben, Ziya ile sadece arkadaşım, o kadar. Aramızda, başka birşey yoktur. Hem de, iki erkek arkadaş gibi... Ziya, gelip burada beni, bir kere bile aramadı... Halbuki, Ziya, beni çok sever... Biz, öyle samimi arkadaşızdır ki... Ziya, size hiç benden bahsetmedi mi? Melike, tereddüd etmeden cevab verdi: Kocamın akrabası olmasına rağ men, biz, Ziyalarla pek seyrek konuşuruz. Her nedense, bekârlarla evlilerin arkadaşlıkları, dostlukları, akrabahkları, biraz aksak oluyor. Bu cevabdan hoşjanmış görünen genc kız: Sık konuşmuş olsaydınız da, gene bahsetmezdi. Çünkü Ziya, çok diskredir. Ayni zamanda, bana karşı suçlu olduğu için de benden bahsetmeğe dili varmaz. Eğer buraya gelmeyişi; suçundan utan dığı içinse, suçunu büyülttüğü için, daha fena, değil mi? İArkast var) Edebî tefrika : 38 Mahmud Yesari Birden sesini yavaşlatmıştı; duyan var j onunla arkadaş olursanız, sıkılmadan vamı gibi, ikide bir dönüp kapı tarafına kit geçirirsiniz. bakarak anlatıyordu: Hay hay, niçin olmasın! Onun haline içim parcalanıyor... Melike, hemşirenin konuşuşundan içinBiliyor, öleceğini biliyor... Biz, onu te de bir ferahhk duymuştu; Melikeye, hasselli edemiyoruz. Öleceğini bildiği gibi, talıktan, ateşten, nabızdan, hatta ölümhastalığın seyrini de biliyor... Nabzını den bahsedebiliyorlardı; demek ki Mesayıyor, ateşini kontrol ediyor... Sene like, bu tehlikelerden uzaktaydı. lerdenberi hasta... Büyükadada yatmış.. Herhangi bir doktorun muayenehaneBir ara Erenköyde de yatmış zannede • sinde, herhangi bir dostun evinde, bu, nm... Bir yerde duramıyor... Oksürme kat'î misaller, hatta yeminlerle söy mek için ilâc alıyor... Ateşi düşürmek lense, Melikeyi bu kadar inandıramaz, için ilâc alıyor... Ateşin düşüp düşme ve bu kadar sevindiremezdi. mesinin de ehemmiyeti yok... Oyle gayMelike, evdekilerin lüzumundan fazrctli ki yavrucak... la açığa vurdukları korkuların, vehimleHemşıre, doğrulmuştu, uzun bir gö rin kurbanı olduğunu da anlamağa başğüs geçirişten sonra, derece kâğıdlannı hyordu. Evet, hasta idi; ağzından kan topladı, koltuğunun altına sıkıştırdı: da gelmişti; fakat, etrafında bir karan îçler acısı... tina havası yaratıvermeleri, hastalıktan Çıkıyordu, durarak Melikenin yüzü daha korkuncdu. r.e baktı: Melike, ruhuna dolan emniyetle, oda Niçin konuşmuyorsunuz, güzelim? ya, karyolasına, ve bahçenin yumuşak Melike, hemen anlamamıştı: karanlığına, gittikçe ısınan bir iç rahatlı Kiminle? ğile bakıyordu. Kimyager hanımla.. Sohbeti çok Kapı tıkırdamıştı, Melike: tatlıdır. Sizi, pek lâkırdıcı Drmüyorunv Giriniz, dedi. dünün zayıflığı, bir tül arkasında imiş gibi, göze batacak derecede belli idi. Yalnız gözlerinde, hastalığın ve zekânın ateşi yanıyordu. Genc kız Melikenin fazla ter döküp sıkılmasına vakit bırakmadı: Hemşire Seniha, söyledi, beni tanımamıştınız. Gülerken, az iri burnu, üst dudağını gölgelendiriyordu: Selâmımı alışınızın şeklinden anlamıştım. Sizinle, hem Büyükadada, hem de Suadiyede tanışmıştık. Yat Kulübde balo vardı. Fakat o gece sizin grup çok kalabahktı. Grup halinde tanışmalarda insan şaşırır. Amma, Suadiyedekini muhakkak tanıyacaksınız. Zevcinizin ak rabasından Ziya vardır. Melike, birden alâka ile başmı kal dırdı: Evet, bizim Ziya... Siz, onu tanıyor musunuz? Genc kız, gözlerini süzerek baktı, başjnı salladı; sonra, ayak ayak üstüne attı, ellerini dizlerinde kilidledi: Biz, Ziya ile ailece tanışmz. Ziya ile çok eski, çok samimî arkadaşızdır. Melikenin gözlerinin içine bakıyordu: Ziya, çok temiz, çok iyi çocuktur, değil mi? Melike, bu soruştakî asıl manayı anlamamakla beraber, kendi fikrini söyle M. TURHAN TAN Tıb kongresi gelecek seneye tehir edildi Türkiye Tıb Encümeni genel sekre terliğmden: Yedinci Mıllî Türk Tıb kurultajT toplantısının Cumhuriytimizin on beşınci yıldönümüne tesadüf eden 1938 senesine tehiri sayın Başvekılimiz tarafın dan münasib görülerek Sıhhat ve İçti maî Muavenet Vekâleti ve Kurultay | yüksek başkanlığından encümenimize tebliğ buyurulduğu muhterem üyelerimize bildirilir. Bir Musevi ihtida etti İspanyol tebaasından terazici Samuel Benbasad adlı bir Musevi, Beyoğlu Müftiliğıne müracaat etmiş, Ahmed Sami Bembeyaz adını alarak ihtida etmiştir. Suadiye kazinosunda kır balosu Türk Kadınları Esirgeme Derneğinin yazlık balosu 14 ağustos cumartesi ak şamı Suadiye kazinosunda verilecektir, Balonun çok eğlenceli olması için ter • tibat alınmıştır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle