05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 Temmuz 1937 CUMHURİYET EDEBİYAT Alman Fransız dostluğu Fransanın Berlin elçisi bu vesile ile mühim bırnutuk söyledi «Iki memleket arasındaki rejim farkı, iki memleket arasında dostluk temenni etmemize bir mâni teskil edemez» Berlin 15 (A.A.) 14 temmuz Bilâkis onun izzzeti bayramı münasebetile Fransa büyük elçisi FrançoisPoncet irad ettiği bir nu tukta Fransanın hüsnünıyetini ispat için birçok deliller göstermiş olduğunu kaydettikten sonra Schacht'ın ve General Beck'in Parisi ve Fransız kruvazörü Jeanne d'Arc'ın Kiel limanını ziyaretîerini mevzuu bahsetmiş ve Fransız Alman eski muhariblerinin pek yakın za manda Friburg'daki kardeşçe musafa halarını ve Fransanın Berlin büyük el çiliğinde açılmış olan resim ve heykel traşlık sergisini ve nihayet en geniş bir anlayış ve uzlaşma fikrile dört gün ev Vel imza edilmiş olan Fransız Alman ticaret muahedesini ileri sürmüştür. Poncet sözüne devam ederek demiştir ki: « Bu jestler adavet ve kin hislerinin mevcud olmadığına ve yakın komşuluk ve iyi anlaşma fikirlerinin hâkim bulunduğuna birer delildir. Bu jestler ispal eder ki, biz bir ideoloji mücadelesi peşinde koşmuyoruz. Herkes kendi memleketini istediği şekilde idare edebilir fikrindeyiz. İki memleket arasındaki rejim farkı, iki memleket arasında dostluk temenni etmemize bir mâni teşkil edemez. Almanya tarafında da bizim hissiya tımıza uygun hisler buluyoruz ve bizim karşılıkh münasebetlerimizi iyileştirmek ve bu münasebetlerin havasını düzeltmek hususundaki gayretlerimiz şüpheye hiç yer bırakmıyan hararetli ve saminıî bir tehalükle karşılanmaktadır.» Büyük elçi, buna rağmen en küçük bir hâdise zuhur ettiği vakit gazete mü nakaşalarının çok sert ve acı bir şekil al masına tessüf etmiş ve demiştir ki: « Tesanüde şiddet, ihtirasta taş kınlık ve sözlerini ıtıdal dahılınde tutnıağa ademi kabiliyet kuvvete delâlet etmez. Bunlar hiçbir vakit karşı tarafı kor kutacak ve çekindirecek şeyler değildir. • • • ıınıılllllllllllllllll Şaheser beklerken Atatürkle Roosevelt arasında telgraflar Ankara 15 (A.A.)Amerika îstiklâlinin yıldönümü münasebetile Reisi Cumhurumuz Atatürk ile Amerika Reisi Cumhuru Roozevelt arasında aşağıdaki telgraflar teati olunmuştur: Ekselans Franklin D. Roozevelt Amerika Birleşik Hükumetleri Reisi WASHINGTON Asîl Amerika milletinin bu millî bayram günü, ekselânsınıza en hararetli tebriklerimle birlikte şahsî saadetleri ve Amerikanın refahı hakkındaki samimî temenni lerimi arz ile bilhassa bahtiyarım. ı K. Atatürk , ı Ekselans Kemal Atatürk " Türkiye Reisi Cumhuru ı ANKARA ' Amerika Birleşik devletlerinin ' istiklâl gününün yıldönümü mü ' nasebetile gönderilen güzel te ı mennileri havi çok samimî telgra ı fınız benim ve Amerika halkınm ı derin takdiratmı mucib oldu. Ge ı rek vatandaşlarım gerekse kendi , namıma size teşekkürler eder ve ( şahsınızla Türk mileti hakkında ( ayni güzel temenniyatı arzeyle rım. Franklin D. Roozevelt [HEM NALINA MIHINA Peyami Safa tayı tekzib edecek tarzda, itibarlarını ezeldenberi kaybetmemiş, büyük ve ebedî ahlâk kıymetlerinin mahsulleridirler: Kahramanlık, fedakârlık, âlicenabhk, adalet ve saire... İçinde bulunduğumuz devir gibi her devir bu kıymetlerden şüphe buhranı gecirmiştir; çünkü ahlâk, ferd ve cemiyet menfaatleri arasındaki ihtilâfa nizam veren bir muvazenedir ve bu muvazene her devirde bozulmak tehlikesi içine düşer. Ahlâk ideallerinin sarsıldığı, fazilet müeyyidelerinin zayıfladığı buhran zamanlarında, şaheser, yeni bir incil gibi imdada yetişir ve sarsılan imanlara kuvvet verir. Hatta, içinde adaletin muzaffer olmadığı, fedakârlığın budalahğı andırdığı, kahramanlığın gülünc olduğu eserler bile, menfi bir tesir yolile, bizde zulme, namerdliğe, kahpeliğe, hotkâmlığa ve cebanete karşı nefret uyandırırlar. Shakespeare'in, Schiller'in, Tolstoy'un, Balzac'ın ve diğerlerinin tek bir eseri var mıdir ki bu çerçeve dışında kalsın? Sarsılmış kıymetleri yerine oturtan şaheser, böylece bir muvazene unsuru olur, vicdan ve iman krizlerini ortadan kaldırır, Bu asrın büyük dünya şairlerinden de, beşerî ahengi bozan ahlâk düşkünlüklerişaheserlerden de mahrumiyeti vâkıası bir nin yerine fazilet aşkını yeniden koyar. hakikatse, bence, ayni sebebden ileri gelBu asır, buhranların her türlüsile bemişe benziyor: Umumî Harb, asrımızı raber, bir fazilet buhranı da geçirdi. Mebüluğ çağında iken bastırdı ve evi yanmakta olan bir adamm gözünün eşyasm deniyetin insandaki barbarlık tohumlarıdan başka birşeyi görmemesi, muvakkat nı ezebileceğinden şüphe ettiren Büyük ve fani kıymetlerden başka birşey üstün Harb, nefsin açgözlülüklerini doyurmakde düşünmeğe vakit bulamaması nev'in tan başka birşey olmıyan mütereddi bir den maddî endışeler ortasında, beşerî te epikürizm ruhunun yayılmasına meydan fekkürün etrafına sedler çekerek onu ha verdi. Aşkm inkân, cinsî hürriyetin bir zin bir ihatasızhk içinde bıraktı. Bu dar azgınlık halini alması ve zümre ahlâkmın insan ahlâkından üstün tutulması, bazı lık, insanm tekâmül şartlarını bizatihi inihtilâl nazariyelerinin programına da uysanlığm temel davaları içinde aratan begun düşüyordu. Fakat yapılan kanh tecşerî sempatiler yerine, Büyük Harb nevrübeler aksi neticeler verdi: Her yerde inden felâketlerin kırbacladıklan şiddetli klâsik ve beşerî ahlâka açık bir dönüş kendini koruma insiyaklarile, «millet» ve var. Payen devirlerdenberi asla değişmi«sınıf» gibi daha hususî menfaatlerin yen ahlâk kıymetlerinin yeniden tahkimimüdafaası aşkını koydu. ne doğru sarfedilen bu cehd gecikmiş olBu bir zarurettir. Gemisini kurtaranın duğu için şaheser de gecikti. Fakat önükaptan olduğu büyük felâket ve mahşer müzdeki yıllar ona gebedir. günlerinde umumî endişeler yerine husuŞaheseri mukaddeslere açılan yolda siler geçer: Organize milletlerin ve heselâmlıyacağız. Zira her devirde o (şanüz taazzuv etmemiş sınıfların birbirlerile mücadeleye hâlâ devam etmeleri, hususî heser), ötekinin (mukaddesin) Öz çocuve şiddetli müdafaa insiyakları uyandıran ğu olmuştur. PEYAMI SAFA bir ana baba gününün tabiî neticelerindendir. Böyle devirlerde, san'at eseri halinde kulağa gelen insan çığlıklan, ancak zümrelerin ihtiyaclanna tercüman olur. Bu nevi san'at eserlerinin, yalnız, içinden çıktıkları zümreye (bir millete veya şöyle böyle bir sınıfa) sevimli olmalan ve büyük bir cihan sempatisi kazanamamaları şaşılacak birşey değildir: Son zamanlarda bazı fırınlann bozuk Modern Almanyada bir Faust dünyaya ekmek çıkarmakta olduklanndan yapı gelememesi, almanlığın insanlıktan üstün tutulmasından ve Faust'un Alman değil, lan şikâyetler çoğalmıştır. Bu şikâyetleri insan olmasındandır. Zamanmda Anna gözönüne alan Belediye evvelki gece, saKarenin de işçi ve Rus olmaktan evvel at bire doğru İstanbul Belediyesi hu • insandı; Paul ve Virginie mutlaka Fran dudlan dahilindeki bütün fırınları anî sız değildiler, bunlara kolayca Ali ve bir kontrola tâbi tutmuştur. Mevcud on Ayşe, Karabet ve Hayganuş, Niko ve kazada fınnların geceyansından sonra çıkardığı ekmekten nümuneler almıştır. Fofo isimleri de verilebilirdi. Alınan bu ekmek nümunelerine un nüKlâsik eserlerin çoğu, «iyi hislerle iyi muneleri de ilâve edilerek tahlilhaneye eser yazılamaz» düsturile Yirminci asır gönderilmiştir. Verilecek raporlara gör* AvruDasında epey tesir yapmış bir safsa icab eden tedbirler alınacaktır. Aylık bir mecmuada, bu devirlerin büyük bir dünya şairinden mahrum olduğunu yazmış ve hiçbir asrın Goethe, Hugo ilâh... kıratında bir şaire kavuşmak için otuz yedi sene beklemediğini hatırlatmağa çalışmıştım. Bu asır, dünya şairlerinden mahrum olduğu kadar henüz klâsik eserlerini de idrak edememiş görünüyor. (Klâsik tabirıni burada klâsısızm mektebının sıfatı olarak değil, şümullü ve devamlı bir hayata namzed eserlerin vasfı olarak, serbest bir manada kullanıyorum.) Bazı eserlerin şümullü ve devamlı bir hayata namzed olup olmadıkları evvelden kestirilemez; fakat şaheser kategorisine dahil eserlerin çoğu, alınlannda büyük bir istikbali fethe çıktıklarını haber veren parlak bir yıldızla dünyaya gelmişlerdir. Bunlar bir sürü meşhur isim sıralamak an'anesinden bizi kurtaracak kadar çokturlar. Doğar doğmaz kazandıkları büyük mertebeyi, geçen asırlardan beri muhafaza ederler. İçinde yaşadığımız devir şaheserler kataloğunu zenginleştirecek mahsuller vermedi. Paris sergisi arise vardığımın ertesi günü, güzide Büyük Elçimiz Bay Suad Davazı ziyarete gitmiştim. Sefarethanede bulduğum îstanbul gazetelerinde, Paris sergisinin medihlerini okudum. San'at harikası, fen mucizesi gibi muhteşem sözlerle Fransız gazetelerinden naklen, sergiye reklâm yapıhyordu. Tabiî, hemen o gün sergiyi görmeğe gittim. Saatlerce dolaştıktan sonra yorgun argın kira ile verilen iskemlelerden birine oturduğum zaman, sırf bu sergiyi görmek için dünyanm dört tarafından ve bu arada bizim memleketten Parise koşanlara acıdım. Kısaca söyliyeyim ki Paris sergisi, sadece bir inkisarı hayaldir. Bu yaz sergiyi ziyarete gidenler, orada muhteşem bir fen ve san'at harikası değil, ucsuz bucaksız bir yapı görüyorlar. Sanki, Fransızlar, Parise çağırdıklan yüz binlerce insana hazır ve noksansız bir sergi değil, böyle beynelmilel bir ser« ginin nasıl yapıldığını göstermek istemişlerdir. Müsaadenizle biraz anlatayım. Serginin henüz boyaları kurumamış ve biraz dalgm adamlann üstünü başını boyayan gişelerinden bilet alıp da içeri girdiniz mi karşınıza, bir takım küçük barakalar çıkar. Bunların içinde, bizim Yerli Mallar sergisinin bazı barakalarında ve Mahmudpaşadaki dükkânlarda çığırtkanlık edenlere taş çıkaracak kadar geveze satıcıların bağrıştıklannı görürsünüz. Bunlardan bir tanesi o kadar yılışıktı ki yolun ortasına kadar ilerileyerek yanıma geldi. Elindeki küçük bir şişeyi burnuma sokarak: , . ' Size, zarif bir esans şişesî takdim ediyorum. Korkmayınız; para verecek değilsiniz. Tamamile bedava, dedi. 5işeyi elime sokuşturdu. Sonra koluma girdi; beni adeta zorla barakarun önüne çekti. Şişeyi tekrar elimden aldı. Nasıl açılıp kapandığını göstereyim; dedi. Bakınız, kat'iyyen dökülmez, sızmaz. Güzel bir bayana hediye edersiniz. Fakat güzel bir kadına boş bir şişe hediye edilmez. İçine biraz da esans koyalım. Korkmayın, çok para verecek değilsiniz. Gramı, üç frank. Bizim Cote d'Azur'dan hiç geçtiniz mi? Güzel çiçeklerinin güzel kokusunu kokladınız mi? Hele muhakkak Bulgaristanın enfes gül yağlarmı hiç koklamamışsınızdır. Hangisinden doldurayım? Tereddüd e» diyorsunuz. Karar veremiyorsunuz değil mi? İki şişe vereyim. Biri ondan, biri ötekinden... Hiç sesimi çıkarmadan bu ytlışık çı* ğırtkanı dinliyordum. Nihayet iki şişeyi de doldurdu. îşte size bedava iki tane şık şişe. Yalnız, esanslar için onar gramdan 60 frank vereceksiniz. Çok kârlı bir iş yaptınız. Bu iki şişe esansla iki kadın , kalbi fethedersiniz. Şişeleri herifin elinden almadan şöyl« kokladım. Bulgarlan sevmem. Onun için onların gülyağım istemem. Öteki esans da cok ağır kokuyor. Midemi )»?.'üd::İ. lkisi de sizin olsun. Kadın kalblerini siz fethediniz. Amma şişeleri doldurttunuz. Şişeleri ben doldurtmadım. Siz doldurdunuz. Ben sade sizi dinledim ve seyrettim. Allahaısmarladık. Siz çok akıllı bir mösyö imişsiniz. Herhalde sizin kadar değil! Yılışık çığırtkanı ağır kokulu şişelerile başbaşa bırakıp yürüdüm. Sergi ile bu ilk temasım bende çok fena bir tesir husule getirmişti. Bu, beynelmilel Paris sergisine dçğil, en bayağı bir panayıra yaraşan bir girişti. Haziranın on beşinci günü sergide bitmiş olan kısımlar Almanya, Sovyet Rusya, İtalya, Holanda, Macaristan, Mısır, İsviçre paviyonları idi. Diğerlerin| de komünist kafah Fransız amelesi iş görmekten ziyade alay ederek çalışıyordu. Meşhur Trocadero'daki tadilât da bitmemisti. Serginin en güzel kısımlan, eski sergilerden kalan Eiffel (Eyfel) kulesile Grand Plais idi. Her tarafta çıplak, boyasız tahta köprüler, iskeleler, yarım insaat, yollarda toz toprak, çukurlar, camurlar, elektrik kablolan, kireç, kum ve harç ygınları uzanıp gidiyordu. Fransız gazetelerinde gördüğüm reklâm yazıIarına inanarak gece serginin tenvıratıni görmek istedim. Saat ona kadar bekledim. Bu tenvirat da alelâde idi; hiçbir ihtisamı ve güzelliği yoktu. Sergide eğlence namma da hiç birşev görmedim. Fransız dostlanmız, Paris sergisinî bitmeden açmakla büyük hata işlediklerini, bilmem, anlıyabildiler mi? Türkiyeden sergiyi görmek için Parise e;itmek istiyenlere, bu sene değil gelecek vaz gitmelerıni halısane tavsiye ederim. Cünkü bitmemis bir sergiyi görmek için simdiden dehsetli pahalanmış olan Pariste benden daha fazla inkisara uğramamanın tek çaresi budur. nefsini kırdıkları için kendi noktai nazarında sebat etmeğe icbar edici vasıtalardır. Halbuki herşeyi hakaret etmeden söylemek kabıldir. Gazetecilerin. bütün san'atları ve bütün şerefli vazifeleri bunu teminde temerküz etmek icab eder. Bugün ayni gazetenin ayni sahifesi nin ilk sütununda ticaret muahedesini imza ettiğinden dolayı Fransaya teşekküı edilirken dördüncü sütununda bize karşı en şiddetli muahezeler serdediliyor ve yanlış nakledilen veya yanlış tefsir olunan bir komünikeye istinad edilerek evvelce Fransa tarafından tavsiye edilmiş olan ademi müdahale siyasetinin, bütün Fransa hududu harb levazımına açılmak suretile baltalandığı ileri sürülüyor. Halbuki hakikati halde Fransanın yaptığı bundan evvel Almanyanın da muvafa katile Portekiz hükumeti tarafından yapılmış olan hareketin tekranndan başka birşey değildir. Ve yalnız hududlarda ecnebi kontrolunu bertaraf etmektedir. Bu suretle bir taraftan tebrikler, bir taraftan hakaretler yapılırsa bunlar birbirini izale eder ve ortada yalnız acı bir ademi memnuniyet havası kalır. Ispanya meselesi nazik ve tehlikeli bir mesele olduğu için bütün Avrupayı ateşe salma masına dikkat etmek icab eder. Her memleket bu hususta bazı mükellefiyetler altındadır. Alelusul iki otoriter rejimlerde gazetelerin lisanı daima hüku met düşüncelerinin bir aksi gibi telâkki olunabilir. Bu suretle büyük ve uzun gayretler neticesinde kazanılan muvaf fakiyet sahalan lâzım olan bir anda bir hiçe inkılâb edebilir. Eğer uzun zaman danberi bu gibi sıcak ve soğuklara karşı hazırlanmış ve pişmiş olmasaydık büyük ümidsizliklere kapılmamız icab ederdi. Halbuki şüphe yok ki, memleketlerimiz yanyana ve tam bir sulh içinde yaşamağı ciddî bir ideal edinmişlerdir.» nilllllMMIt ıı.ı Sovyet Ajansı Bir Ingiliz gazetesinin neşriyatını bazı maksadlara hamlediyor Moskova 15 (A.A.) Tass Ajansı bildiriyor: Tass Ajansı tarafından Nevvs Chronicle gazetesinin mefruz Stalin memo randumu hakkındaki neşriyatı iki defa tekzib edilmiş olmasına rağmen bu gazete, sekiz generalin muhakemesi hakkında bu yolda bir memorandum mevcud ol duğu noktasında tasavvur edilemiyecek bir şiddetle ısrar etmektedir. Gazete, guya kendi tarafından yapılmış olan bir tahkikata istinad ederek manasız ve uydurulmuş bazı tafsilât neşrediyor. Tass Ajansı Nevvs Chronicle tarafından ya pılan bütün bu müteakıb neşriyatı baş tanbaşa ve üçüncü defa olarak tekzibe salâhiyettardır. Bu neşriyat yalnız heyecanlı havadıs vermek gibi bir maksadla da tevil olunamaz. Bu sebeble gazetenin şöhretile gayrimütenasib bazı gayelerden şüphe etmeğe de mecburiyet hissedilmektedir. Fırınları kontrol Istanbul fırınları teftişten geçirildi Ingiltereden mal getirecekler Iktısad Vekâletine müracaat edecekler Ankara 15 ( A . A . ) Iktısad Veka letinden tebliğ edilmiştir: 2/9/1936 tarihli Türkiye İngiltere ticaret ve klering anlaşmasının 13 üncü maddesi mucibince Türkiye ile klering veya benzeri anlasması olmıyan memle ketler menşei mallar Ingiltereden transit suretile ve hususî takas yolile Türkiyeye ithal edilebilir. Mezkur madde mucibince ithalâtta bulunmak istiyen tacirlerin ithal edecekleri maddelerin isimlerile miktar ve krmetlerini en geç 2 ağustos 1937 tarihine kadar İktısad Vekâletine tahriren bildirmeleri lüzumu ilân olunur. ((Saadâbad Paktı bir şaheserdir» Bir Belgrad gazetesinin şayanı dikkat yazısı Belgrad 15 (A.A.) Samo Prava gazetesi yazıyor: Moskovada Litvinof'la ayni masaya oturmadan evvel Türkiyenin kıymetli ve muktedir Hariciye Vekili Rüştü Aras Tahranda Yakınşark için büyük ehemmiyeti olan geniş mesaisini bitirmiştir. Saadâbad paktı usanmak bilmez bir surette sulh işini takibden fariğ olmıyan Türk Cumhuriyetinin müdafaasını temin edecek bir şaheserdir. Bu pakt mevcud vaziyetlere riayet ettirecek teşkilâtlı bir sulh manasını tazammun ediyor. Bu münasebetle Atatürkle Şehinşah arasında taati edilen telgraflar bu paktın ehem miyeti hususunda tam bir anlayış mev cud olduğunu göstermektedir. ourıyenın uç buyiık gazetesi kapatıldı Şam 15 (Hususî) Yalan ve heyecan verici neşriyatta bulunduklanndan dolayı burada çıkan Elâkabes, Eleyyam ve Elcezire gazeteleri bilâmüddet kapatılmıştır. Suriyenin bu üç büyük yevmî gazetesinin birden kapatılması bundan böyle daha temkinli davranılması için alınmasına başlanan tedbirlerin birincisi addedilmektedir. Kaymakamlar arasında Belediyenin Istanbul sayın Halkına ricası Şehrin sağhğını ve temizliğini korumak ancak herkesin her yerde ve her işte temizliğine son derece dikkat ederek Belediyenin bu yoldaki çalışmalanna var kuvvetile yardımcı olmasile kabildir. Belediye bu sahada sayın halktan ilk yardım olarak hiç bir vatandaşın şehri kirletecek, pisletecek bir hareket yapmamasını dilemektedir. Belediye zabıtası talımatnamesinin 8, 15 ve 24 üncü maddeleri aynen aşağıya yazılmıştır. Hamidiye mektb gemisi Trabzonda Trabzon 15 (A.A.) Bu sabah Ha midiye mekteb gemimiz limanımıza gelmiştir. Gemi komutanı, Vilâyeti, Bele diyeyi ve komutanlığı ziyaret etmiştir. Vali, bu ziyareti isde etmiş ve döner ken 17 pare topla teşyi olunmuştur. Bu gece komutan ve subaylar şerefine kale parkında bir gardenparti verilecektir. Almanyanın yeni bir kararı Berlin 15 (A.A.) Kauçuk kontrol ofisi neşrettiği bir emirname ile atlı arabalarda pnömatik kullanılmasını menetmiştir. Japonyanm Ankara elçisi Atinada Atina 15 (Hususî) Japonyanm buradaki elçiliğinin lâğvi üzerine Ankara elçisi Tosıhiko Taketomi hükumetini Yunanistanda da temsile memur edil mişti. Yeni elçi buraya gelerek dün Başvekil General Metaksası ziyaret etmiş ve uzun süren bir mülâkatta bulunmuştur. EJçinin itimadnamesi Kraım Kor fudan buraya avdetinden sonra verilecektir. Almanyada mahkemeye verilen yeni bir papaz ! Berlin 15 (A A.) Yarı resmî su rette bildırildiğme göre. geçenlerde tevkif edilmiş olan papaz Niemöller, parti ve devlet erkânı aleyhinde iftirada bulunmak suçile yakmda fevkalâde mahkemeye sevkedilecektir. Ankara 15 (Telefonla) Malkara kaymakalığma Tuzluca kaymakamı Kerim, Haraç kaymakamlığına Fatsa kaymakamı Kemal, Fatsaya Kemaliye kaymakamı Mazhar, Kemaliyeye Akçadağı kaymakamı Cemal, Ferike Arabgir kaySovyet Rusyada meserret makamı Celâl, Ürgübe Boğazlıyan kayMoskova 15 (A.A.) Gromov tayya makamı Necmi, Andirine Yeşilova kayresinin muvaffakiyeti ahalinin meser makamı Sırrı, Yeşilovaya Kesenni kayretli nümayişlerine sebebiyet vermiştir. makamı Bedri, Kesenniye Nüfus umum Tayyareci mehafil, bu suretle Sovyet müdürlüğü memurlarından Müştak, SeRusya ve Birleşik Amerika yolunun küve Kargı kaymakamı Salâhaddin, Yukat'î surette açılmış olduğu kanaatin sufeline Haymana kaymakamı Sadı, Mazgiride Akseki kaymakamı Haydar. dedir. Aksekiye Gölcüş kaymakamı Fahri, Tahvil edilen sıhhiye Bingöle Anamor kaymakamı Necati, memurları Paloya Yüksekova kaymakamı Osman, Ankara 15 (Telefonla) Yozgad sıh Yüksekovaya Salihli kaymakamı Ke hiye müdürü Ferid Tunceli sıhhiye mü ma,l Tuzlucaya Kars mektubcusu Fahdürlüğüne, Kırklareli müdürü Gafur reddin. Kırkağaca Ankara İskân direkÇoruha, Gazianteb sıhhat müdürü Na törü Nazmi, Eşmeye Şirvan kaymakafiz Yozgada tayin edildiler. mı Kemal, Şirvana Simav kaymakamı Filistinin taksimi ve Irak Fahri, Çarşampaya Palo kaymakamı Bağdad 15 (A.A.) Filistinin parça Halil Rifat, Kâzımpaşaya Gümüşhacıköy kaymakamı Kemal. Harrana Kadmlanmasına karşı galeyan gittikçe art r maktadır. Başvekil bu babda matbuata han ka} makamı Sadi, Bartma Turgudlu yeniden şiddetli beyanatta bulunmuş • kaymakamı Said, Turgudluya Kâzım paşa kaymakamı Kemal, Seyidgaziye tur. Gazeteler, cuma günü Haydarhan ca Ankara maiyet memurlarından Sürey ya, Bozkıra Dereköy nahiye müdürle misinde Filistinin parçalanması aley hinde bir protesto toplantısı yapılaca rinden Edib, Kargıya Yusufeli kaymakamı Süleyman, İzmir Seferberlik müğını yazıyorlar. dürlüğüne eski Mülkiye müfettişi Said tayin edildiler. Paris 16 (Hususî) Paris borsasınm Yugoslav limanlarında bugünkü kapanış fiatları şunlardır: Londra 128,05, Nevyork 25,68, Berlin ttalyan gemileri 1036, Brüksel 434,12 1/2, Amsterdam Belgrad 15 (A.A.) İki İtalyan mek1420, Roma 135,65, Lizbon 116,14, Ce • teb gimisi Kotor limanına gelmiştir. nevre 591, bakır 61 63, kalay 267,17,6 altm 140,01 1/2, gümüş 19,15,16, kur Bunlar harbdenberi bir Yugoslav limaşun 24,8,9, çinko 22,16,10 1/2. nına gelen ilk İtalyan harb gemileridir. Madde 8 Cadde ve sokaklara hiç bir şey atılamaz ve dökülemez. Tükürmek ve sümkürmek yasaktır. Süpürüntüler temizlik arabasmın gelip alması için madenî bir kab içerisinde sabahları dükkân veya hane ö nünde bulundurulur. Madde 15 Dükkân veya ev sahibleri veya kiracıları dükkân veya evleri önündeki yaya kaldırımlarını her zaman temiz tutacaklardır. Madde 24 Boş yerlere ve arsalara süpürüntü, gübre ve paçavra ve saire atılamaz ve yığılamaz. Sekizinci maddeye göre herkes tarafından tedariln mecburî olan çöp kab'arımn devrilip çöplerin kapı önlerıne dökülme sine mâni oimak ve binaenaleyh sokağa çöp atmak suçu karşısında kalmamak için bu kaplarn kapaktı olması lâzımdır, Belediye nizam ve yasaklarına daima riayetkâr bu'unan Jstanbulun sayın halkınm bu maddelerde yazılı hususlara da çok dikkat ve riayet etmeleri rica olunur. (4194) PARtS BORSASI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle