27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 16 Şubat 1937 Bir hava hücumunda y a ngına karşı korunma Yangın çıkaran bombalar, tahrib bombalarından daha fazla zarar verir Yangma karşı koruma: Yangın bombalarınm, en tehlikeli bomba olduğunu söyiemiştik. Yüksek hararet neşri, çok fazîa kullanılma imkânı, her şeyden ziyade de söndürülmesi usulünün halkça bilinmemesi cıhetınden tehlıkesi biiyük tiir. Bu sebeble buna çok ehemmiyet verilmelidir. Yalnız bu bomba bile, hava korunmasmm halka teşmili lüzumunu takdir etrirmeğe kâfidir. Eğer bir evler grupunda tek bir ev tedbirleri ihmal e derse bütün blok tehlikelidir ve bir ev halkınm bılgisızlıği veya ıhmali yüzün den hepsinin hayatı tehlikeye düşer. Bu sebeble yalnız kendi evinde tedbir almak kâfi gelmez, bilâkis muhiti de tenvire ve korunma işını başkalarına da öğretmeğe lüzum vardır. Tarihten Başantrenörün kunturatı bozuldu U. Merkezin davetine icabet etmiyen antrenör, memleketine gidecek yapraklar Duymadıklarımız ve bilmediklerlmiz yangın bombalannm cinsini yani fosforlu mu, yoksa elektron themitli mi oldu ğunu ev itfaiyesi tefrik edemiyeceğinden her halde su kullanmamalıdır. Zira bunMillî futbol ta dan daha büyük zararlar hasıl olabilir. kunımızı hazırla mak üzere üç dört Fosforlu bombalar Su serpildiği zaman tehlike atlahlmış ay kadar evvel İngiltereden getiril hissini verir. Fakat su tebahhur ettikten miş olan başan sonra bomba tekrar yanmaya başlar. Bu trenör Mist er bombayı bertaraf etmek için de gene Booth, umumî merkum kullanmak ve açık bir yere naklet kez tarafından Anmek lâzımdır. Bu bomba yandığı zaman karaya çağırılmışmavimtrak ve sıhhati bozan bir sis neşre tı. Antrenör, bazı der. sebebler göstererek bu devete icabet etMister Booth Elektron thermit bombaları. memiş, bu meyanda millî takımm ça Kapalı yerde de kumla zararsız ha le gelebildiği halde her halde açık hava lıştırılması hakkuıda umumî merkeze verdiği bir rapora iki aydanberi cevab da söndürülmek lâzımdır ki dümanı zaalamadığmı söylemiş, ısrar vaki olursa Yangın bombaları rar vermesin. Küçük fosfor yangınlan istifa bile edeceğini bildirmişti. Beton evlerde ancak çatıyı deler ve yüzde beş küpfervitriol mahlulü ile sönMister Booth'un, umumî merkezin çatı arasında yangın yapar. Geniş bir dürülebilir. davetine icabet etmemesi üzerine kunmuhitte bile mevcud şeyleri tutuştu Ev itfaiyesi için çatı aralığında mü tratı feshedümiştir. Keyfiyet bugün rur. «15» dakika devam eden tesirile en said bir yer aynlır. Ve burası kum tor kendisine tebliğ edüecektir. kalın hatılları bile yakar. Su ile söndü balarile küçük bomba parçalanna karş< rülemez, bilâkis daha fazla ve patlayıcı temin olunur. Arahktaki direklerin yaş Uçüncü futbol antrenörü de geldi tesirlerile şiddeti artar. Ahşap evlerde ise, bezlerle sarılmasının yangma karşı çok Futbol Federasyomı tarafından An bütün evi yakar. faydası vardır. Burada en az bir de gaz maskesi bulunmalı, ev itfaiyesinin elbi kara mmtakası için İngiltereden getiriBuna karşı çare lecek olan üçüncü antrenör dün şeh 1 Beton evlerde çatı arasında yan seleri vücude uygun ve yapışık olmalı, rimize gelmiştir. gma müsaid hiçbir şey bulundurmama hatta mümkünse yangından müteessir olAntrenör Cons eski Federasyon reisi lı, her halde çatı arasında bulunması za mıyan elbise giymeli. Hamdi Emini ziyaret ettikten sonra rurî olan eşya muntazam ve gözönünde Yangın bombalarına karşı, hafif gaz dün akşamki trenle Ankaraya hareket olacak tarzda konulmalıdır ki işlemeye maskelerile talimler yaparak yetişnıek etmiştir. ve harekete mâni olmasın. lâzımdır. Voleybol maçları 2 Çatmm ahşap kısımlarına husu Ev itfaiyesine kolayhk olmak için baT. S. K. Istanbul Bölgesi Voleybol Asile direklere yangma karşı dayanıklı dema çatı arasına kadar su borusu uzatjanlığmdan: maddeler sürmeli, yahud yeni binalarda mak ve bir hortum bulundurmak fayda 20/2/1937 cumartesi günü Galatasaray çatıyı yangma karşı dayanıklı ahşabdan lıdır. Fakat her ihtimale karşı ayrıca su spor kulübü lokalinde yapılacak yaptırmalı, yahud başka tarzda betonar dolu kova veya fıçılar da bulundurma • voleybol maçları me çatı yapmalı. lıdır. Aralık taksimat duvarları ahşap Topkapı Davudpaşa saat 14,30 ha 3 Daha ileri tedbir, çatıda kum, sız tel örgü ile olmalıdır. kem: Naim kürek, kova ve su bulundurmaktır. Ya Anadolu îstanbulspor saat 15 ha Tahrib bombalarına karşı nan bomba kumla bastırılır. Kürekle kalkem: Bürhaneddin korunma dınlır ve su ıle de tutuşan eşya söndü Galatasaray Ortaköy saat 15,30 haTahrib bombalannm esas tesiri patlarüîür. kem: Bürhaneddin mada husule gelen hava tazyikindedir. Eyüb Feneryılmaz saat 16 hakem: Ev itfaiyesî En ağır bombalar birkaç yüz metro muNaim (Elektron Thermit) yangın bomba hitinde şiddetli zelzele tesiri yapan sar lannı sondıirmek herkesten beklenemiye sıntılar hasıl ederler. Bütün tahrib bom Bir Bulgar takımı şehrimize ! ceği için her evde küçük bir itfaiye kıt'ası balarında en tehlikeli şey, bu sarsıntı ve gelmek istiyor • bulundurmak lâzımgeliyor. Bu kıt'acık parçalar olmakla beraber tesir sanası olGeçen sene Bulgaristan birinciliğini dukça mahduddur. Bunlara karşı korun kazanan Slâvya takımı şehrimizde iki ••kseriya yaşlı erkek ve kızlardan olur. Hemen işaret verilir verilmez çatı ara ma tedbiri ancak nadir ahvalde ve mü maç yapmak için müracaatte bulun •=ında \eya cıvarında bulunacak olan ev him müessesatta ittihaz olunur. (34 m. muştur. Slâvya takımmın müsabaka şartla ıtfaıyesı, yaneın bombaları düşer düşmez kalmlığında beton örtüler.) Tahrib bomrmı tetkik eden dört kulüb organizas daha azamî hararet derecesıni bulmadan balarına karşı en emin melce, evin en alt bulunduğu çatı aralığının tehlikeli kıs katıdır. Bodrumlar en müsaiddir. Eğer yon komitesinin yapacağı teklif kabul mından uzaklaştınlır ve bu suretle azçok evin bodrumu yoksa en yakın bodruma edildiği takdirde Slâvya takımı 6 ve 7 martta İstanbulda iki maç yapacaktır. zararsız hale getırılır. Bunun için cesa iltica çaresi aranır. Mümkün değilse o Lik maçlarının bitmiş olduğu bu taretle beraber esaslı talım de lâzımdır. zaman evin alt katına girilir. Bodrumlaı rihler boş olacağı için Bulgar takımı Bombaların bertaraf edilmesi usulü muh tahrib bombalarına karşı takviye edilmek nın getirilmesi imkânı daha kolay o teliftir. Birkaç tipik misalle izah edelim: şartile en iyi sığmma yeri olduğu gibi ga lacaktır. Eğer aralık geniş ve taksimatsız ve ya ze karşı hazırlanmak şartile de en iyi Güneş kulübünde konferans nıcı eşya da yok ise o halde ekseriya gaz sığınağıdır. Bolu meb'usu Cevad Abbas Gürer bombayı ortaya doğru sürerek üzerine Gaze karşı korunma bugün saat 6 buçukta Güneş kulübünkum atmak kâfi gelebilir ve böylece taBunun vasıtaları maske, elbise ve gaz de mühim bir konferans verecektir. mamen yanması beklenir. Bu ideal şekle Radyo ile de neşredilecek olan bu konaz tesadüf olunur. Fakat ekseriya çatılar sığınaklandır. Fakat herkese .bîr maske feransın mevzuu Atlet Atilla Atle çok taksimatlı ve basıktır. Bu sebeble ve elbise verilmesi fikri doğru değildir. tizmdir. bombanın yüksek hararetle yanması ve Esasen derin düşünülürse böyle bir şeyin Kulüb, aza ve dostlarınm bu toplanetrafa kıvılcımlar saçması yüzünden yan maddeten mümkün olmadığı neticesine tıya şeref katmalarmı rica etmektedir. gın tehlıkesi fazladır. Böyle halde ya varılır. Bir maske bir iş aleti gibidir. Obombayı tamamen çatı aralığından uzak nu taşıyan onun kullanılması hususunda yet vermeleri lâzımdır. Faal ve gayrifaal halk Iaştırmalı, yahud hiç olmazsa tehlikesiz amelî ve sıhhî cihetten tamamen yetişmiş bir tarafa almalı, yanan bombayı içinde ve müsaid halde olmalıdır. Halbuki halAktif halk cismen ve ruhan matluba kum bulunan bir kovaya kürekle koya kın mühim bir kısmı, çocuklar, ihtiyar ve muvafık olanlardır. Bunlar maske ve rak üstünü de kumladıktan sonra, dışarı hastalar, maske kullanamazlar. Bunun müvellidüllhumuza aletlerini kullanmaya götürmek ve yere döktükten sonra çabuk için kuvvetli ve tam sdıhatli olmak şart alışmış olurlar. Bu zümre: Ev itfaiyesi yanıp bitmesi için etrafa dağıtmak lâzım tır. ve emniyet ve yardım teşkilâtı ve diğer dır. Bu hal en gayrimüsaid ve fena bir Faal yardımcı teşkilâta maske verilme kıt'alardır. Bunlara korunma elbisesi de mecburiyettir. En çok tavsiye edilecek si zaruridir. Passif halka gelince ki bun verilir. Diğer halk harekete mecbur de usul çatı aralığında genişçe bir yerde ge lar büyük ekseriyeti teşkil ederler, faal ğildir. Hatta hareketten sakınmalıdır. niş ve açık bir sandıkla kum bulundura zümreyi sükunetle işlerini görmekten Sığmaklar her nevi tehlikeye, hatta belrak yanan bombayı bu kuma gömmek alıkoyamıyacak surette harekete ve on ki maskenin kâfi gelemiyeceği yeni gazve sönmesini beklemek lâzımdır. Düşen lan lüzumsuz yere yormamaya ehemmi lere karşı bile en emin yerlerdir. Kanuniden intikam almak istiyen vezir Mısıra sultan oldu ammal Bu beylik kısa sürdii ve sığındığı aşiret şeyhi tarafından kafası kesilerek Istanbula yollandı Kanunî Sultan Süleymana babasın dan koca bir ülke ile beraber bir de değerli vezir miras kalmıştı. Bu, Piri Paşadır. Genc hükümdar ona saygı gösterdı, jyi bir asker şöhreti taşıyan Ahmed Paşayı da ikinci vezir olarak kendis'ne muavin verdi. Fakat Ahmed Paşa çok haristi. Kubbealtına girer girmez Piri Paşanm ayağmı kaydırmak yollarını aramıya koyuldu. Hünkâr da biraz sonra ayni emele kapıldı, babadan miras kalan birinci veziri iş başından uzaklaştırmak fikrine düştü. Şukadar ki o, ikinci veziri birinci vezir yapmak için değil, kerdi gözdesi İbrahimi yükseltmek kaygusile bu fıkri besliyordu. Ahmed Paşa, Hünkânn ne düşündü ğünü sezemediğinden olanca hilekârlığile Sadrıazamın aleyhinde bulunuyordu. Bir iftira, iki iftira, üç iftira nihayet Kanunî Süleymanı harekete geçirdi ve bir gün o, Piri Paşayı huzuruna çağırdı: Lala, dedi, pek sevdiğim bir adam var. Ona büyük bir ikramda bulunmak istiyorum. Ne yapayım dersin? Dönen dolablan pek iyi kavramış olan ihtiyar vezir hemen yer öptü, şu cevab: verdi: O bahtiyar kişiye benim yerimi ihsan etmekten daha münasib bir ikram olamaz. Ya sen? Ben kocadım Padişahım, artık oturak olmalıyım. O gün Piri Paşa iki yüz bin akçe yıl* lıkla tekaüd edildi, yerine has odabişı Ibrahim getirildi, Ahmed Paşanın da suratı ekşidi. Hünkâr, kaideye aykırı olarak, birinci vezirliğe saraydan birini gehrmekle Ahmed Paşayı gücendirdiğini anladığından ve onunla yeni Sadrıazamın geçinemiyeceğini de sezdiğinden kendi sini, o gün için Kubbealtı vezırlîgirTcTen de mühim olan, Mısır valiliğine tayin etti. Ahmed, emeline eremediğinden doîayı fasid düşünceler içindeydi. Mısır valıli ğine tayin olununca hain bir inşiraha kapıldı, Hünkârdan iyi bir öc almayı ta sarladı, süratle eksiklerini tamamlayıp yola çıktı. O, Mısırda saltanat kurmak ülküsüne bel bağlamıştı. Eski Firavunlar diyannm tarihini pek iyi biliyordu. Bir çok Türk valiler orada kolaylıkla devlet kurmuşlardı. Dirayetli davrandığı tak dirde kendinin de Mısır Sultanı olması pek mümkündü. • Işte bu düşünce ile Mısırda çalışmıya koyuldu. Ellerindeki saltanatı pek ya • kında kaybetmiş, fakat o saltanatın ta dını damaklarından henüz gideremerniş olan Kölemenlerle çarçabuk anlaştı, hü kümdarlık kendisinde ve Mısınn bütün geliri onlann elinde bulunmak üzere mukavele yaptı. Lâkin Kahirede mühim bir Yeniçeri kuvveti vardı. Kale onlann elindeydi. Ahmed, bu cesur askerleri de elde etmek için birçok teşebbüslerde bulundu. Para verdi, umarlar dağıtmak vadine girişti, tehdidler savurdu. Fakat Yeniçerieri îstanbula ve Hünkâra sadık kalmaktan ayıramadı. on bin atlının ve altı bin siyah kölenin başına geçti, Ebnabede ordugâh kurdu. Kahire kalesini muhasara altına aldı. Yeniçeriler bugün bile Mısır yollannda masal gibi hikâye olunup duran emsalsiz bir şecaatle kaleden fırladılar, Türke yakışan bir hamasetle bu yüz bin kişilik orduya saldırdılar, bir günde dört bin kısi oldürdüler. Lâkin çokluğa galebe edemiyerek gene kaleye çekildiler. Âlimler çocuk mudur? 3 Ahmed Paşa, bu yiğit askerleri ka pandıklan yerden nasıl dışan çıkaracağmı gamlı gamlı düşünürken kölemen beylerinden Celâleddin adlı biri yanma geldi, kale içine gider gizli bir su yolu bulunduğunu haber verdi. Bu yol iki yüz yıldanberi terkolunmuştu. Mısıra gelısîeri henüz beş altı yıl olan Türklerin de ondan haberleri yoktu. Ahmed, işte bu yoldan istifade etmek istedi, Celâleddinı askerin başına geçirdi, kaleye bir gece baskını yaptırdı. Yeniçeriler, umulmıyan bu Dil bilen dilsiz! hücumu merdce karşılamışlar ve son neParis gazeteleri, bugünlerde bir în ferine kadar ölmüşlerdi. güiz muharriri namma dikilen abide nin açılış resminde bulunmak üzere Artık Mısır, Ahmedindi ve İstanbulda birinci vezir olamıyan hain adam, Ka Parise gelen Amerikalı bir kadının hahirede Sultanlığını ilân etmiş bulunuyor rikulâde macerasma aid bir yığın taf silât veriyorlar. Bundan daha tabiî ne du. Sikke kestirmişti, adına hutbe okutuolur diyeceksiniz amma, öyle değil. Isyordu. Uç vezirden mürekkeb bir Vekilmi Matmazel Helen Kelen olan bu ka ler heyeti kurmuştu. Mısın, kölemenler dının Parise gelmesi ve gazetelerin anden seçtiği valilere pay etmişti, ferih ve dan bahsetmesi nekadar tabiî ise, He fahur saltanat sürüyordu (1524). Fakat len Kelen'in, hakkındaki yazılara mevYavuzun Mısırda bıraktığı Türk korku zu teşkil eden hayatı da akıllara o kasu Ahmedin başına toplananlarm da yü dar hayret verici bir şeydir. Matmazel Helen Kelen, daha on doreklerinden silinmiş değildi. Bu korku nun ilk mümessili Ahmed Sultanın (!) kuz aylık bir minimini iken bir hastavezirlerinden Mehmed Bey oîdu. He • lık neticesinde gözlerini kaybetmiştir. rif, zeki bir hamle ile kendini Padişaha Kulakları sağırdır. Bu iki müthiş illet sevdirmeği düşündü, gizli tertibat aldı ve yetişmiyormuş gibi, biçare kadmcağız Mısır Sultanı Ahmedı bir gün hamamda dilsizdir de. Fakat değme gözü gören, kulağı işiten, dili söyliyen insandan bin bastîrdı. Sabık Osmanlı veziri, Kanunî kere daha zeki, daha malumtalıdır. İnSultan SüleyrnaQin adını haykırarak ha gilizce, lâtince, yunanca, frensızca, almama hücum edildiğini duyunca tıraşmı manca, italyanca ve ispanyolca konuşuyarım bıraktı, çınlçıplak hamamın üstüne yor. Yüksek tahsil görmüştür. Birçok çıktı, oradan ata binmek imkânını b'ildu, eserler yazmıştır. Müteaddid ilmî ce kaleye kaçtı. Fakat Mehmed Bey de as miyette azadır. On, on iki millet ede • kerleri ardında olarak onunla beraber biyatmm üstadlarını tanır. Dünyada mevcud birçok ha\ir cemiyetlerine inkaleye girmişti. tisabı vardır. Sporcudur. Yüzer, kürek Mehmed Bey Sultan hazretîeriVm iç çeker, ata biner ve dans eder. kaleye kapanması ve kölemenleri yardıTahsilini Harvard Üniversitesinde bima çağırması halinde işin sarpa varaca tiren, diyar diyar dolaşıp ilim dağarcı» ğını düşündü, hazinelerin yağma edile ğmı mütemadiyen dolduran, dünyanm bileceğini ilân ettirdi. Bu ilân, on bit. en büyük âlimlerile ilim münakaşaları yapacak derecede fikren yükselen bu lerce fellâhın kaleye hücum etmesini tekör, sağır ve dilsiz kadm acaba göriir, min eyledi ve Mısır sultanı hazretleri bu işitir ve konuşur normal bir insan ol sefer kaleden de kaçmak mecburiyetine saydı ne olurdu? Belki bunun tam zıddı. düştü. Şimdi o, çöllerde at koşturuyordu. Sakarya nehri kabarıyor Beni Bekir aşiretine sığınmıya savaşıyorAdapazan (Hususî) Sakarya nehdu. Beni Bekir, Ahmedin Kahireye girmesini kolaylaştıran aşiretti. Lâkin Meh rinin, lodosun süratle erittiği karlar yüzünden kabardığı haber veril med Beyin Istanbuldan gelecek tehli mektedir. Haber buraya gelir gelmez keyi anlatarak verdiği öğüd ve üç bin Beledıye reisile alâkadarlardan mürekmükemmel süvari ile de yapüğı bir nü keb bir grup nehirboyuna kadar git mayiş üzerine aşiret şeyhi, kaçak sultanı mişlerdir. Sularm mecrayı aşması için zincire vurdu, Mehmed Beye gönderdi. yarım metro daha kabarması lâzım geldiği ve buna pek az ihtimal verildiği O da hemen kafasını kesip îstanbula sövlenmektedir. k yolladı. Amerikada ilmî bir cemiyet, New Jersey eyaleün de Atlantic City'de senelik kongresini akdetmiş, Kongre birkaç gün devam edecek, bütün bir sene içinde ilim ve fen sahasmda gö rülen terakkiyat hakkında müzake reler, mubahaseler, münakaşalar yapılacak, fennin ilerlemesine yardım hu susunda karar ittihaz edilecekmiş. Fa kat daha ilk gün, kongrenin toplanacağı salon adeta bomboş denecek derecede tenha bir manzara arzediyormuş. Bunun sebebini araştırmağa lüzum görmüşler. Fakat, ikinci gün de ayni vaziyet devam edince, bir gazeteci bu i§i merak etmiş, sağı solu dolaşmış ve ni hayet, işi anlamış. Meğer, kangre azasından birçoğu, toplantmın yapıldığı binanın holünde teşhir edilen elektrıkli bir oyuncak şimendıferin etrafma toplanmış, onu seyrediyorlarmış! Saçlı sakallı âlimlerin elektrikli ooyuncak karşısında hayran hayran duruşlarmı, bu gazeteci, çocukların oyuncağa meftun oluşlarma benzetiyor ve «âlimler birer çocuktur» diyor. Yalnız âlimler değil, her büyük, az çok çocuktur. Hakikisinden farkı olmıyan minimini bir elektrikli şimendifer karşısında hayran kalmıyacak kaç kişi gösterebilirsiniz? îşte Osmanlı tarihinde «Süreksiz ?aldevirdi tanat» diye anılmıya hak kazanan hâdise Bolu (Hususî) Çıkan şiddetlL bir Bunun üzerine onlan silâh kuvvetile ezmeği kararlaştırdı. Ibrahim Ömer adlı budur, Ahmed Paşanm beş on günlük fırtınadan bazı ağaclar yerlerinden sökülbir şeyhin getirdiği seksen bin kişi ile İbni beyliğidir!. müş ve Tabaklar camisinin minaresi devBekir adlı diğer bir çöl şeyhinin verdiği M. TURHAN TAN rilmiştir. Nüfusça zayiat yoktur. mak, kaçmak istedi. Fakat mantık galib geldi. Bu hareketleri onu daha ziyade şüphe içinde bırakacaktı. Sesini kesti, vaziyeti sükunla karşılamağa karar verdi. Büyücek bir odada beyaz önlüklü doktorlann muayenesini içini çekerek ve hıçkırmamak için dişlerini sıkarak takib etti. Tepeden tırnağa kadar onu muayene ederlerken çoktan kararlarını vermiş gibi şüpheli bakıyorlardı. Hepsi kalbin, ciğerlerin, midenin mükemmel olduğunda karar kılıyorlardı. Fakat arkasından başından geçen şeylere dair onu isticvaba başladılar. Birisi not alıyor, diğerleri hem soru yor, hem birbirlerine bakarak hastahğı teşhise çalışıyorlardı. İstediklerini verdiler, bir de kurşunkaIemi getirildi. Muayyen zamanlarda bahçede ve hastabakıcısmm nezareti altmda dolaşjmak hürriyeti de kendisinden esir genmedi. bileceğini tetkike koyulmuştu. Buradan kurtulmak için muhtelif yollar olduğunu takdir ediyordu. Evvelâ Hasan Azmi olmadığını söylemek. Bu çocukça bir fikirdi. Çünkü o takdirde kim olduğunu soracaklar, ona cevab bulamıyacak, gene sapıttığı kanaatine saplanacaklardı. Kaçmak, duvarlann üstünden atlamak ta kabil değildi, sonra bunu yapsa bile bu bilmediği, tanımadığı memlekette meteliksiz nasıl sığmacak, saklanacak bir yer bulabilirdi?.. Onun için Hasan Azmi sabretti ve artık kim olduğu hakkında hiçbir iddia serdetmeksizin günlerce sakin ve asude bir hayat yaşadı. Hiçbir coşkunluk eseri göstermeden, haline ve haksızca hapse dildiğine kızdığını bile belli etmeden hastanenin disiplin sahibi bir zavallısı olduğunu ispat etti. Yalnız hastaneye faydalı olmaktan da mahrum edilmemesini rica ediyordu. Filhakika muvazenesi biraz yerinde olan hastalardan bir kısmmı orta hizmetçisi, bir kısmmı ahçı, bahçıvan, kâtib olarak kullaruyorlardı. Başhekime: faydalı olabilirim efendim!.. Dedi. Çok güzel... Düşünelim. Mektubları temize çekebilirim, îcabında rapor yazabilirim... Lâstikten küçük bir çekiçle refleksleri muayene eden başhekim, gayet tatlı bir dille: Birçok günler hafızanızı kaybettinız, öyle mı? Tamamile kaybettim, doktor bey.. Amma gösterilen itina ve tedavi neticesinde hafızam yavaş yavaş avdet etti. Evet... Bu suretle nihayet Hasan Azmi Bey olduğunuzu da hatırladımz, değil mi? Öyle efendim... r Sakın hâlâ hafızanızın bir kısmı ve şuurunuz muhtel olmasın?.. Hayır, doktor... Ben kat'iyyen dell değilim. Hafızam tamamile yerinde. Sizi temin ederim ki kazadan, daha doğrusu suikasdden ev\el hafızam ne halde idiyse, şimdi de o haldedir. Ya... Vah, vah... Demek siz bir Boluda fırtına bir minareyî Köşe minderinin esrarı Zabıta romanı : 53 Alnımdan soğuk terler dökmeğe baş lamıştım. Dün gecedenberi ortada yok ta onun için soruyorum. Dün gecedenberi mi? Evet, hatta dün geceyansmdanberi. Dün gece saat birde bizim komiser Nedim Beyle buluşacaklardı, mühim bir iş için... Halbuki gelmemiş. Evine adam gönderilmiş, kimseler yok... Bu sabah ta gelmedi. Kendisine bazı işler havale olunacaktı.. Hem ortada yok, hem de izini bulmak mümkün değil, acaba siz kendisine bir iş verdiniz mi? Takib edeceği bir mesele var mıydı? Hiç görmediniz mi?... Öyleyse muhakkak başına bir şey gelmiştir... Fenalaşmıştım; adeta başım dönüyordu. Meseleye vâkıf olmıyan Nigâr Se mahat bile gayriihtiyarî sararmış, masaya dayanarak: Ne var yavrucuğum, mi? Nekadar bozuldun? Diye telâşa düşmüşrü? Ah, sorma... Son derece mühim bir iş için derhal gitmcğe mecburum. Sahi mi? Nigâr, görüyorsun ya, nekadar çok işkn var. Son derece sıkışık bir haldeyim. Bu sabah seninle görüşmem kabil değil, fakat akşama gelirim. Söz mü? Akşam yemeğine geleceksin değil mi ?Yemin et bakayım. Söz veriyorum . Ah, sevgilim... 4 Oh... Ondan birkaç saat kurtulmak bile ne mutlu... Adeta sevinc içindeydim. Fakat Ferdi aklıma geldi ve Hasretin «zavallı Ferdi!» dediğjni hatırladım.» Bir deli Ne hastanenin başdoktoru, ne de o nun arkadaşı olan doktor Fuad hergün kendilerine «ben Hasan Azmiyim!» diyen hastayı şifayab edecek bir çare bulamamışlardı. Buna rağmen onun iddia bir felâket lannı kemali sükunla dinliyorlar; hak verir gibi gö'rünüyorlar ve birkaç güne kadar pansımanlan çıkanlınca artık tama mile serbest olacağını temine mecbur oluyorlardı. Bir sabah kendisine temiz elbise getirildi, giydirildi ve arnk ijileştiği için merkeze kadar giderek orada izahat verdikten sonra îstanbula sevkolunacağı haber verildi. Ondan sonra iki hastabakıcının yanında bir arabaya bindirildi. Araba yürürken bu iki hastabakıcı onu sabır ve sükunla dinliyor, ağızlarını açmıyorlar, bütün iddialannı sanki haklı buluyorlardı. Bu yol nekadar sürdü? Onu Hasan Azmi pek farkedemezdi. Fakat bir hayli yol almış olacaklar ki hasta etrafma bakındı ve sabırsızlıkla: Daha gelmedik mi? Diye sordu. Erkek hastabakıcı onu teskin etti ve «şimdi geliyoruz!» dedi. Filhakika biraz sonra yüksek duvarlı bir binanın önünde durdular. Kapı açıldı. Hasta, iki erkeğin arasında kollanndan tutularak binaya sokuldu. Hasta içeriye girip te kapılar üstüne kapanarak burada başka adamlarla karşılaşınca vaziyeti anladı. Kendisini tımarhaneye getirmişlerdi. Hasan Azminin ilk hareketi isyan etmek oldu. Haykırmak, bağırıp çağır Bu hayata alışmak, bu ıstırabı da neşe ile karşılamak için kendisini bir hayli zorladı. Fakat buradan savuşmak fikri yavaş yavaş kafasında yer ediyordu. Şi Şüphe etmeyiniz ki müessesenize fahanenin etrafmda, bahçede dolaşmıya suikasde maruz kaldınız, öyle mi? başlar başlamaz nerelerden, nasıl kaçıla muhasib veya alelâde kâtib olarak çok lArkası var]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle