28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET 14 İkincikânun 1937 f Şehlr ve Memleket Haberlerl ) Soruyoruz! Tarihf tefrika : 1 Yazan : M. Turhan Tan Kırım Sultanmm yolladığı güzel cariye Genc Osmanlı Padişahı bu perişan kıyafetli, vahşi Rus kızma baktı, b a k t ı . . . v e . . Kırım armağanı Hafasa Sultan, oğlunun yanıbaşında oturuyor, Haseki Mahidevran ayakta duruyordu. Ortada birçok eşya yığılıydı. Genc Hünkâr, isteksiz bakışlarla uzun bir lâhza bu eşya yığmlarını seyretti, sonra yüzünü anasına çevirdi: Valide, dedi, şu samurlan Hazi nedara yolla. Kakumları sen al, zcrda vaları Mahidevrana ver, ipeklileri halayıklara pay et. Ve yerinden kalktı, kapıya doğru yürüdü. Geniş ve ileriye doğru çıkık alnı kırışıkh, esmer yüzünde karışık düşüncelerin izleri seziliyordu, gözlerinin üstüne kadar inen iki balıkçıl kuşu tüyile süs lü yusufî kavuk bu sert çehreyi enikonu korkunclaştırıyordu. Hafasa Sultan, uzunca boyuna mağ rur bir eda ile bambaşka bir irtifa vererek uzaklaşan oğluna hayran hayran baktı ve seslendi: Arslanım. Kırım Hanından gelme bir de canlı armağan var. O, durdu ve yürüyüşünü sendeleten bu haberden hoşlanmadığını hissettirmek ister gibi ters tefs baktı: Bir halayık değil mi?.. Görmeğe değmez. Kime dilersen bağışlıyabilirsin. Fakat güzel kız. Hele alımına hiç diyecek yok. Bir gören bir daha görmek ister. Haseki Mahidevran kıpkırmızı kesildi, hiddetten titriyen bir sesle Valide Sultanın sözünü kesti: Çirkinlere güzel denildiğini de yeni işitiyorum. Neresi güzel o Moskof tutsağınm? Gözü paslı, yüzü yaslı. Ustelik burnu da eğri!.. O güzel sayılırsa size, bize ne demeli bilmem? Genc hükümdar yavaş yavaş geri döndü, gözdesi ve ölü, diri birkaç çocuğu • nun annesi olan kıskanc Hasekinin yanına geldi, bir elini onun omzuna koydu: Elması, dedi, kuyumcu, altını sarraf anlar. Validemin gözü de güzelliğin mehenk taşıdır. Ne şaşar, ne aldanır. Ve annesine döndü: Kırım Hanınm canlı armağanını görmek isterim. Emret te getirsinler. Terbiye hududunu şuursuz bir küstarr lıkla aşmış olan Hasekiyi cezalandırmak fırsatı yüz göstermişti. Hafasa Sultan, bir kaynana insafsızlığıle bu fırsartan istifade etti ve Mahidevranın kıskandığı kızı gene ona çağırttı: Yavrum, dışan çık ta şu Urus kızını istet. Bizi de biraz yalnız bırak. Darbe ağırdı, güzel Haseki iliğine kadar titriyordu. Fakat ne yapabilirdi?.. Kendisi, birkaç şehzade doğurmuş olmasına rağmen, nihayet bir halayıktı, Burada, bu sarayda ise söz söylemek hakkı ancak Padişahm ve sonra anasınındı. Onlar dil birliği yapınca kendisine susmak, kalbini de susturmak düşerdi. Bununla beraber yese düşmüş değildi. Padişahm Kırımdan gelen kızı beğenmiyeceğini, şöyle bir görüp geri çevirece ğini ve geceleyin gene kendine geleceğini umuyordu. Işte bu ümidle ayaklarını sürüye sü rüye odadan çıktı, kapı önünde nöbet bekliyen haremağasına Valide Sultanın emrini tebliğ etti. Hani Kırımdan bir murdar kız gelmişti ya, işte onu istiyorlar. Git, başkalfa ya söyle, alıp buraya getirsin, fakat kahbeyi süsleyip püslemeğe kalkışmasın, ne kılıktaysa el değdirmesin, öylece iletsin. Zenci hizmetkâr, cariyeler kovuşuna doğru yürürken ilâve etti. Başkalfa odasına dönmeden beni de görsün!.. Şimdi yüreği çimdiklenmiş, idraki yumruklanmış gibi garib bir eza içinde kendi dairesine gidiyordu. Duyduğu azab, yüreğinde ve beyninde kanayan ıstırab büyüktü. Bununla beraber, ana sından dayak yerken isteyip te elde edemediği şekerlemenin hayalini nemli gözlrinden uzaklaştıramıyan hırçm çocuklar gibi, Kırımdan gelme halayığın yüzünü göz bebeklerinden kovarmyodu, onunla birlikte yürüyordu. Odasına da ayni hayali taşıyarak girdi ve bir köşeye yığılarak hüngür hüngür ağlamıya koyuldu. Kaynağını anlıyamadığı bir duygu, on yıldanberi kendinin olan erkekten artık uzaklaşacağını sezdi riyordu ve bu seziş onun gür siyah saç larının her teline terden birer dizi inci işliyordu. Bir aralık, yaş dolu gözlerinin önüne oğlu Mustafanın sevimli çehresi geldi ve benliğini altüst eden ıstırablar azalır gibi oldu. Henüz beş yaşında bulunan bu çocuk, elinden kaçacağını sanarak iizüldüğü tacidar erkeğin veüahdı idi. Babası Amatör sporculara tazminat diye para verilir mi? Bürhan Felek, dün imzasız bir yazı neşretti. Atletizm Federasyonunun eski reisi sanki kendisine spor teşküâtından para almış di yen varmış gibi bunun aksini ispat ve kendini müdafaa bahane sile temeddüh ve tefahür edip durduğu bu yazısmda hulâsaten şöyle diyor: *Bundan on beş ay kadar evvel ve Altıncı Balkan Oyunlannın İs tanbulda yapıhşından on, on beş gün sonra, spor teşkilâtımızın muhasebe işlerine bakan Bay Zekâi geldi. Ben o vakitler daha Atle tizm Federasyonu reisi olduğum için bir hesab işi görüşmeğe gel miş sandım. Aramızda şöyle bir muhavere cereyan etti: Teşkilât reisi Bay Aziz Akyürek gözlerinizden öptü. Balkan 0yunlannın tertibindeki gayretinizden dolayı çok müteşekkirdir. Yorgunlnğunuza mukabil nekadar tazminat istediğinizi sormağa beni memur etti. Kendisi gelemedi. Ne isterseniz size bir çek olarak ve • rilecek! Ben bu teklif karşısında şaşır • dım ve şu cevabı verdim: « Ben amatör bir adamım. Çok teşekkür ederim, fakat ben para almam > Felek Bürhan, esasmı hulâsa ettiğimiz bu muhaverenin altmda *ayağıma kadar gelmiş olan bu paranın 500 liradan aşağı olmaması çok mııhtemeldiy diyor. Bu yazı, Türkiye îdman Cemi yetleri İttifakı eski reisinin, fahrî çalışan bu amatör teşkilâtın içinde, önüne gelene bol bol paralar dağıttığı zehabmı verecek mahi yettedir. Spor teşkilâtmın eski reisinden, amatör olarak fahriyen bu işi yapan adamlara, Bürhan Feleğin iddia ettiği gibi tazminat namı al tında ve 500 lira gibi yüksek pa ralar verip vermediğini, eski Atletizm Federasyonu reisine böyle bir para teklif edip etmediğini, ettiyse fahrî çalışan amatör bir a dama nasıl böyle bir teklifte bulunduğunu; Lâstik fabrikaları niçin tatili faaliyet ettiler Alâkadar makamlar, bu kapanışın vergi fazlalığile alâkadar olmadığını söylüyorlar Siyasî icmal Fasta Alman Fransız mücadelesi S spanya işleri az kalsın Almanya ile II Fransanın arasını açarak bu iki büyük devleti çarpıştıracaktı. Fransada vaziyete ve parlamentoya hâkim olup kabineyi dahi ellerinde bulunduran sol parliler, İspanyada, Fransada olduğu gibi müfrit sol partilere dayanan hükumetin üstün gelmesi ve General Franco'nun askerî ve siyasî bozgunluğa uğnyarak meydandan çekilmesini can ve gönülden diliyorlar. Bunun için Fransa, İngilterenin zorüe ve 15lerin fenalaşarak Fransanın mevcudiyet ve selâmeti tehlikede kalmaması düşüncesile zâhirde bitaraflığı muhafaza eder gibi görünmekle beraber, hakikatts İspanyol hükumetine türlü türlü vasıtalarla yardım etmekten geri durmamaktadır. Meselâ daha geçen ağustosta, Almanya ile İtalya, İspanyaya Fransadan ve diğer memleketlerden gönüllü gitmesi bitaraflığa uygun olmayıp dahilî harbin uzamasına ve ileride beynelmılel müşkülâtm artmasına sebeb olacağını ileri sürerek sılâh ve mühimmat gibi gönüllü gitmesinin men'ini istemişlerdi. Ayni zamanda iane suretile yapılan para yardımınm da yapılmasına müsaade edilmemesi icab ettiğine işaret etmişlerdi. O zaman, Fransada müfrit sol partiler ve bunların nüfuz ve tesiri altmda bulunan bütün amele teşekkülleri, gönüllü ve para yardımının men'ı teklıfine karşı ayaklanmışlardı. Neticede İspanyol hükumeti hesabsız gönüllü ve para almış, bu sayede beynelmilel alaylar teşkıl etmiş ve askerî harekâtta ağır basmıştır. Almanya ile İtalya da, İspanyadaki faşist davasmın, Fransanın ve mütlefıki Sovyetlerin yardımile kaybolacağım anladıkları zaman alelâcele birçok gönüllü göndermişlerdi. Bu suretle son zamanlarda General Franco ağır basmıştır. Büyük iki fasist devletle küçük bir faşist devlet olan Portekizden yardımın arkası kesilmediği takdirde General Franco'nun nihaî zaferi kazanacağı muhakkaktı. Bu vaziyet karşısında Fransa, bir taraftan Londradaki bitaraflık işlerine bakan beynelmilel komisyonu ihmal ederek ve İngiltereyi dahi zorlıyarak Almanya ile Italyadan gönüllü gönderilmesinin men'i için bu hükumetler nezdinde diplomasi teşebbüslerde bulunurken diğer taraftan îspanyaya tâbi bulunan «imalt Fası askerî işgal altına almağı kararlaştırmış ve Fransız Büyük Erkânıharbiyesi lâzım gelen hazırlıkları yapmıştır. Şimalî Fas General Franco'nun başlıca üssülharekesidir. Buradaki mevkii sayesinde Cebelüttarık Boğazına ve İspanyanm hükumet kuvvetlerinin elinde bulunan Akdeniz sahillerine hâkim bulunuyor. Dünyanın en muharib bir unsuru olan Rifli Müslümanlardan asker topIıyarak İspnayadaki ordularını takviye ediyor. Ş'malî Fasın Fransızlar tarafından herhangi sebeble işgali, General Franco'nun belkemiğini kırmağa müsavi olacaktır. Vaziyetin vahametini Almanya ile îtalya birlikte tetkik etmişler ve Fransanın İspanyol Fasını işgalinin önüne geçecek tedbirleri düşünmüşlerdir. îtalya daha yeni İngiltere ile Akdeniz üzerinde bir anlaşma yaptığından bu denizin ağzma hâkim bir mevkide harekete geçmeği muvafık görmemiş ve bu işi Almanyaya bırakmıştır. Almanya dahi harb gemilerils gönderdiği mühim askerî kıt'alan sivil kıyafette karaya çıkarmıştır. Bu kuvvetler şimalî Fasın müstahkem mevkilerini ve sevkülceyş cihetinden mühim olan noktalannı tutmuşlardır. Bu suretle Fransa, şimalî Fası harbsiz ve kolaylıkla işgal plânının suya düştüğünü gördükten başka, Almanların burada yerleşip kalmalan endişesi hasıl olmuştur. Fransa bir taraftan şimalî Fasm merkezi Tetuan'daki mümessili vasıtasile General Franco'nun valisini tehdid etmekte, diğer taraftan da İngiltereyi harekete getirmeğe çalışmaktadır; fakat İngiltere işin içyüzünü bildiğinden telâş etmemektedir. M. Hitler de Berlinde elçileri kabul ederken Almanyanın, İspanya idaresindeki toprakların tamamiyetine dokunmak niyetinde olmadığını temin etmiştir. Bu vaziyet karşısında Fransız Büyük Elçisi dahi, îspanyanın tamamiyetine ve şimalî Fasın mevcud ahidlerle tayin edilmiş olan vaziyetine, Fransanın tamamile riayet etmeğe kat'î karar verdiğini hükumeti namına temin etmiştir. Bu suretle iki büyük devletin İspanya işleri dolayısile Fas üzerinde çarpışmalarına meydan kalmamıştır. Şehrimizdeki lâstik fabrikalarından birinin haricden görünüşü Şehrimizdeki lâstik fabrikalarının tatili faaliyet ederek birçok amelenin işsiz kaldığını yazmıştık. Bu kapanışın vergi cihetinden münasebet ve alâkası olduğundan keyfiyeti dün malî cihetten de takib ve tahkik ettik. Alâkadar bir zat bu hususta bir muharririmize şunları söyledi: « Lâstik sanayii bazı kısım sanayide olduğu gibi senede yalnız iki mevsim iş ler, kış ve yaz.. Kışın kauçuk yazm da yazlık ayakkabı imal eder ve kışlığı yazdan, yazlığı da kıştan yapar. Bu fabrikalar yeni bir intikal devre sinde mutlaka tatili faaliyet ederler. Bu tatil esnasında temizlik ve hazırlık yapılır. Binaenaleyh zahiren başka bir şekil verilen bugünkü tatili faaliyet ise bu nevidendir. Geçen sene gene bu mevsimde bu fabrikalar tatili faaliyet etmişler, yalnız büyük bir fabrika hazırlık işleri için beş, on amele çalıştırmışh. Meselenin ikinci safhası da fabrikalarda kullanılan amele adedidir. Biliyorsu • nuz ki bu kabil fabrikalarda ameleler devir, devir çalıştınlır. Bize verdikleri vergi listelerine göre en yüksek çahştırdıkları amele miktarı 1200 ile 1500 arasındadır. Ya işaa ettikleri kadar amele çalıştırmı yorlar ve yahud gizliyorlar. Işin vergi ile olan alâkasına gelince; yazlık ayakkabılardan kilo başma 150 kuruş istihlâk vergisi alınır. Bu verginin ki* lo üzerinden alınması da kunduracıları himaye maksadiledir. Bu verginin yukarıda söylenen nisbetinin istihlâkât üzerinde bir miktar müessir olması mümkün dür. Fakat bu, kunduracılıkla geçinen birçok aileleri himaye maksadile yapıl mıştır. Bununla beraber istihlâk vergisinin satış üzerindeki müessiriyetini nazan dikkate alan fabrikaların da kendilerine göre bazı kurnazlıklara sapmış oldukları gözönünden kaçmamaktadır. Az amele ile çalışmak, yahud ayni amele ile az çalışmak suretile bu tesiri hafifletebilecekleri gibi beş beygirden aşağı kuvvei muharrike kullananlar muamele ve istihlâk vergilerinden muaf olduklanna göre parçaları büyük fabrikada yapıp mamul kısmını bu kabil istisnaiyetten istifade e den küçük imalâthanelere göndermek suretile vergiden istifade etmek işi bu meyandadır. Haricden ithal edilen mallann bunlarla rekabet etmeleri ihtimali de yoktur. Çünkü gene lâstik imal edenlerin müracaatleri üzerine haricden geleceklere burada imal dilenlerden alınmakta olan 150 kuruş istihlâk vergisine 40 kuruş ilâvesile vergi alınması bir kanunla kabul edilmiştir. Binaenaleyh lâstik fabrikalarının gösterdikleri sebebler varid olamaz ve makul değildir.» Kanuni Sultan Suleymanm, bıı ecnebi ressam tarafından yapılmış resmi ölünce tacütaht ve bütün devlet, saltanat, kudret onun eline geçecekti. Şu halde istikbal, valide sultan olacağı için, kendi sinin demekti ve o mes'ud günü sabır ile, tahammül ile, tevekkül ile bekleyip şimdi ses çıkarmamak gerekti. Haseki Mahidevran bu düşünce ile biraz geniş nefes aldı, er veya geç valide sultan olduğu gün, kendisine şu acı da kikaları yaşatan ve kimbilir daha ne ağular yutturacak olan Rusyalı kızdan hıncını çıkarmayı kurarak gözlerini sildi, dudaklarına fütur ile ümidin birleşmesini temsil eden gamlı ve tatlı bir tebes süm işledi, oğlunun odasına geçti. Hain görünen hali kendi odasınm eşiğinde bırakıp çok şeyler vadeden istikbalin ku cağına koşuyordu. Artık memnundu ve kalbine yayılan sıcak heyecandan saçla rınm teri bile kurumuştu. O, sekiz on yaşlarında yavru bir zenci halayığı yere yatırarak ve kendini harem ağası yerine koyarak kamçılamakla, arada sırada da: «Seni satılık et seni! kapı dinlersin, söz uğrılamaya çalışırsın ha» diye haykırmakla meşgul olan oğlunu, azad kâğıdını kucaklıyan yorgun bir cariye şevkile kolları arasma alırken keli meleri çılgm buselere kanştırarak deli deli söyleniyordu: Sen yaşa oğlum yaşa, beni de yaşat. Varsın, baban kucaktan kucağa dolaşsın. Bir gün olur, o da yorulur, şu bulanık sular durulur, yeni yeni meclisler kurulur, şimdi vuranlar o gün vurulur! O sırada Hafasa Sultanın odasında da başka bir sahne görülüyordu. Başkalfa, Kırım Hanından gelme canlı armağanı odaya getirmiş ve ana ile oğul ta rafından soru yapılmayı beklemeden harıl harıl şikâyete girişmişti: Kız değil sultanım, bu bir âfet. Dün geldi, ayağınm tozile koğuşu fesada verdi. Deli desem bühtan olacak. Çünkü gözlerinde us ışığı yauıyor. Akıllı de sem yakışmıyacak. Çünkü yaptıklarını hiçbir akıllı yapmaz. Boyuna ağlıyor, boyuna çırpmıyor. Göz yaşlarım sil diye mendil uzatsak alıp yırtıyor, yanağını okşıyacak olsak elimizi ısınyor, koğuşta tırmalamadığı yüz, tekmelemediği ba cak bırakmadı. Hani, konuktur, yurdundan ayn düşmüş bir zavallıdır diye dü • şünüp acımasam ağalara yalvarıp kam çılatacaktım. Yirmi dört saat içinde a namdan emdiğimi burnumdan getirdi. Ya geceleyin yaptıklan?.. Hepimiz tatlı tatlı uyurken onun boğazlanıyormuş gibi acı acı böğürerek bir sıçrayışı, kapıya pencereye bir saldırışı var ki Edirne tı marhanesindeki zincirli deliler yapmaz. Ferman sultanımın, şevketlu efendimin dir amma cariyenize kalırsa bu kızı bir baltacıya filân verivermeli, saraydan uzaklaştırmalı. Adam olacağını ummuyo rum. Bu sözlerî o, Hafasa Sultanı muhatab tutarak söylüyordu ve kendini dinliyen de gene o idi. Padişahm bu gevezelikle alâkalandığı yoktu, kulağmı sağırlaştırarak bütün hassasiyetini gözlerine topla • mıştı, Kırımdan gelme canlı armağanı süzüyordu. Kız, şu soyu sopu belirsiz kız, İstanbul Fatihinin düşüremedıği Belgrad kalesini tahta çıkar çıkmaz zapteden bu genc hükümdarı, Osmanlı împaratorlu ğunun henüz yirmi yedi yaşında bulunan bu yegâne hâkimini derin derin meşgul edecek, oyalıyacak ve hatta sağır bıra • kacak bir değerde miydi?.. [Arkası var] Ticaret Odasımn vardığı netice Diğer taraftan lâstik fabrikalarının vaziyeti etrafında Ticaret Odasınca da tetkikata devam olunmaktadır. Şimdiye kadar yapılan tetkikat neticesinde bu mües"seselerin ileri sürdükleri hususlarda haklı olmadıkları kanaatine varılmıştır. Maa mafih; fabrikalar da faaliyetlerine yeni bir istikamet vermek üzere tedbir almaktadırlar. roruz! Soruy< Çanakkalede f eci bir kaza oldu Bir İngiliz şilebi bir motörü batırdı, altı kişi boğuldu Evvelki gün, Çanakkalede altı vatandaşın ölümile neticelenen feci bir deniz kazası olmuştur. Çanakkaleden dün şehrimize gelen malumata göre, kazaya sebebiyet veren Vanduvara isminde bir İngiliz şilebidir. îngiliz gemisi Köstenceye gitmek üzere Çanakkaleden geçerken Maydostan on altı yolcu yüklemiş olan Hasan reise aid Ticaretibahrî motörile karşılaşmıştır. Sür'atle seyretmekte olan İngiliz şilebi, kısa mesafede karşılaştığı motöre çarpmamak için manevra yap mak istemiş ise de muvaffak olamamış ve motöre çarpmıştır. Çarpışma çok şiddetli olmuş ve motÖr parçalanarak bat mış, içindeki on altı yolcu denize dökülmüştür. Müsademe gürültüsü ve denize dökülenlerin acı çığlıklan etraftan duyulmus ve Çanakkalenin 12 numaralı gümrük muhafaza motörü hâdise mahalline ye tişerek sert denizde boğulmak üzere olan yolcuları toplamağa başlamıştır. İngiliz şilebi de hâdise üzerine tevakkuf ederek tahlisiye sandallarını indirmiş, kurtarma ameliyesine iştirak etmiştir. Motör ve kayıklar denize dökülen yolculardan ancak on tanesi kurtanlabilmiştir. Hâdise derhal duyulmus, Çanakkale Müddeiumumisi ve liman reisi tahkikata başlamışlardır. İlk tahkikatın verdiği neticeye göre, Ticaretibahrî motöründeki 16 yolcudan altısınm boğulduğu anla şılmıştır. Bu feci hakikat, muhitte büyük bir teessür uyandırmıştır. Çanakkale Müddeiumisi kazada mes'uliyeti görülen İngiliz şilepinin süvarisi Hesi Tokuhor'u tevkif etmiştir. Transit olan şilepe müsaade verilmiş ve gemi dün saat dörtte limanımızdan geçerek Köstenceye gitmiştir. Hâdiseyi haber alan Deniz Ticaret Müdürlüğü Çanakkale Liman reisliğin den kaza etrafında malumat istemiştir. Icab ederse buradan bir mütehassıs heyet giderek mahallen tahkikat yapacaktır. Çöp meselesi ortadan kalkıyor Belediye işi esasından halletmeğe karar verdi Belediye, ilkbahardan itibaren çöplerin imhası için yeni bir usul tatbik etmeğe karar vermiştir. Beyoğlu cihetindeki çöpler için şehirden daha uzak yeni imha istasyonlan yapılacaktır. Martlan itibaren çöpler Darülâceze yolunun kenarına ve Mecidiye köyü yanındaki taşocaklanna değil, yeni istasyonlara dökülecek ve büsbütün yeni bir usulle imha edilecektir. Belediye, bu usulün tatbikına başlayınca İstanbul halkının artık' çöpten ve çöp kokusundan şikâyet etmiyeceğini temin etmektedir. Şehir dahilinde yapılacak olan toplama ve sevk istasyonlan için de plânlar hazırlanmıştır. Fakat bu istasyonların semtleri henüz tesbit edilmemiştir. Bu istas yonlarda toplanacak çöplerin imha istasyonlarına nakli için yeniden kamyonlar ahnacaktır. İkinci kâğıd fabrikamız Inşaata ilkbaharda başlanacak îzmit (Hususî) İkinci kâğıd fabrikamızla, sellüloz fabrıkasınm inşaatına önümüzdeki ilk yazda başlanılacaktı. Fabrikaların makineleri sipariş edil miştir. İzmitte bir nikotin fabrikası da inşa edilmek üzeredir. Bu hususta yapılan tetkikat sona ermiştir. Hayat pahalılığt îzmitte hayat çok pahalıdır ve gün geçtikçe de daha korkunc bir manzara arzetmektedir. Havayici zaruriye fiat ları hergün değişmektedir. Meselâ sa deyağın kilosu bir bakkalda 100 kuruşsa, başka bir bakkalda 150 kuruştur. Kışm şiddetle devam etmekte olduğu şu günlerde kömür fiatlan da çok yükselmiştir. Kilosu 2 kuruştan 6 kuruşa çıkmıştır. Et, ekmek, şeker, tuz, yoğurt, süt, gaz, zeytinyağı fiatlannda da ayni yükseliş vardır. Bılhassa sebzeler hiçbir kontrola, kayde, şarta tâbi değildir Sebzeciler, istedıkleri ve dilediklerı gibi hareket etmekte serbest bulunuyorlar. Şehirde ev kiralan da çok paha lıdır. ÎNHÎSARLARDA İnhisarların teşkilât lâyihası İnhısarlara aid yeni teşkilât lâyıha smın esaslarını hazırlamak üzere davet edilmiş olan mülhakat başmüdürlerile müfettişleri dün de Umum Müdürün KÜLTÜR tŞLERl riyasetinde toplanmışlardır. Muallimlere Yardım Sandığı Bu toplantılar daha bir iki gün sü Resmî mekteb muallimleri gibi azlık recek, ondan sonra bir heyet takarrür ve ecnebi mekteblerindeki Türk mualedecek esaslara göre teşkilât projesini limlerinin de muallimlere ve ailelerine hazırlıyacaktır. yardım etmek maksadile teşekkül et miş bulunan Yardım Sandığma aza o neticelenen bu feci hâdiseyi, Izmirde vu labılecekleri alâkadar mekteblere ta ku bulan bir deniz kazası haberi takib et mim edilmiştir. miştir. Antakya Tarihi Sancağm bütün mazisini canlandıran bu tefrikamızı, bugün 5 nci sahifemizde bulacaksınız. Bir kaza daha Çanakkalede altı vatandaşın îzmir Mendereğinde bulunan Yakub lerinde de bayrak merasimi Muharrem Feyzi TOGAY Reise aid Hüdaverdi motörüne limandan yapılacak hareket eden bir Rus şilepi çarpmış ve Resmî mekteblerde olduğu gibi, az VtLÂYETTE motörün yelken, direk ve bastonlarını lık ve ecnebi mekteblerinde de pazar prçalamıştır. Bu ikinci hâdisede nüfusça îmha edilecek eski evrak tesi günleri sabahleyin derse girmeden zayiat olmamıştır. İmha edılmesi lâzı mgelen eski evrae\rvrel, cumartesi günleri de son dersi İzmir Liman riyaseti bu hâdise etra müteakıb bayrak merasimi yapılması, kı tefrik etmek üzere vilâyet ve kazalarda birer komisyon teşkıl edilmiştir. alâkadar mekteblere bıldirılmiştir. ölümile fında tahkikata başlamıştır. Ecnebi ve ekalliyet mekteb
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle