Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
20 Şııbat 1936 CUMHURİYET Ede bî etüd Boııırg Yazan ' izzet Melih Bourgetnin edebî ve fikrî hayahnda mühim bir «merhale» addolunan kitabm ismi, garib bir tesadüfle, «L'Etape» tır. Bu Bourgetnin en muhafazakâr fıkir lerini ispat etmeğe çahjan romanıdır. Muharrir bir ailenin ancak zamanla büyüyebileceğini, asırlarca «merhale» leri takib etmek lâzım olduğunu iddia ediyor, ve bu fikirlerinde aynen (muhacir) «L'Emigre» de yaptığı gibi, fazîa mubalâğalı ve fazla sun'î bir tarzda ispata uğrasıyor. Dünyada herşey ölçü ve miktar meselesidir. Bir romanda fikir, felsefe ve kanaat, vak'anın tabiî ve canh olmasına mâni olmıyacak derecede olursa, eserin manasını yükseltir ve «güzel» liğine yardım eder. Lâkin felsefe ve ahlâk iddiası birinci sıraya geçerek hikâyenin yiirüyüşünü idare ederse, yani ispat etmek istenilen bir «these» şeklini alırsa, şüphesiz san'ata zarar verir. Bundan dolayıdır ki Bourgetnin otuz senedenberi yazdığı romanlar genc nesillerce «eskimiş, modası geçmiş» addolunmuştur. Bourgetnin dığer bir kusuru, hayatta ve san'atta ekseriya lâzım olan şüphe, tereddüd ve müphemiyetten uzak kalmasıdır. Bütün bunlara rağmen Bourgetnin hikâye san'atı o kadar tecrübeli ve kuvvetli idi ki «Le Demon de Midi» (Orta yaşm şeytanı), «Le Sens de la Mort» (Ölümün manası), ve seksen bir yaşında yazdığı «Une Labörantine» bile son sahifeye kadar merakı ve arzuyu uyanık tutan kitablardır. (Une Laborantine, meshur bir doklprun lâboratuannda çalışan bir kızm hikâyesidir. Gencliğinde merak ederek profesb'r Dieulafoy ve Duprenin derslerini takib etmiş olan Bourget, bu eserile tıbdaki vâsi malumatmı gösterir.) Bugün Bourgetyi beğenmiyen birçok muharrirler de onun eserlerinden ders ve ilham almışlardır: Meselâ François Mauriac ve Andre Mauroisnın romanlan Bourgetninkilerin daha sade, daha hafif, daha «yeni» nümuneleri değil midir? Bahusus «La Fin de la Nuit» (Gecenin Sonu) «Les Anges Noirs» (Siyah Me lekler) gibi bedbin ve acı eserler yazan Bursaya 3 gündür yağmur yağıyor Nilüfer çayı taştı, ovayı su bastı Tembiende Habeşler çok kahramanca döğüştüler Habeşîer, modern ve teknik Avrupa tabiye usuîle' Büyültme ve küçültme rile iptidaî harb tarzını birbirine karıştırıyorlar Habbeyi kubbe, pıreyı deve, dereyi derya yapmak, yılana fil yutturmak bir kısım insanların ezelJenberi hoşlanagel dikleri bir iştir. Edebiyat nazariyecileri, Adem oğullarının yaratıhşmda mevcud olan bu temayülün önüne geçemıyeceğını görerek, pireyi deve gösterenler kadar bu gösterilişe bayılanlar bulunduğunu da gözönünde tutarak tuhaflığı edebî san'at diye kabul etmek zorunda kalmışlardır. Mübalâğa adı verilen bu san'atın ifratı vardır, igrak derecesi vardır, memduhu vardır, makduhu vardır. * Fakat kubbeyi habbeye, deveyi pireye, deryayı dereye çevirenlere kıymet veren yoktur. Çünkü insanlar, küçülmekten ve küçültülmekten değil, büyümekten ve büvütülmekten hoslanırlar. Galiba tabiat ta ayni zevki taşıyor ki, mahluklarına «duyguda ifrat Hyperesthesie» ve yemekte ifrat Polytrophie gibi haletler verir de bunlarm zıddını pek seyrek gösterir. Halbuki habbeyi kubbe yapanlar gibi kubbeyi habbeye cevirenler de bir soydan ve bir boydandırlar. * * * Vaktile iş bulmak için İstanbula gelen bir köylü ümidinde husrana uğrıyarak yurduna döner. Konukomşu başına üşüşerek İstanbulun ne bicim sehir olduğunu sorarlar, herıf şu cevabı verir: Ne sehri canım. Orası da bir köy. Komşular, merakla sorularını sıralarlar: Orada deniz var diyorlar, yalan mı? Yalan değil ama dile alnmağa değmez. Küçük birşey, öyle mi? Eh, bir gölcük işte. (Köylerdeki büyücek su birikintilerine gölcük derler). Suyu nekadar gelir? Köylü düsünür, İstanbul denizini kücük gösterecek bir ölçü arar ve bir havır sahibi tarafından köy düğünlerinde pilâv pişirilmek üzere vakfedilmiş olan kazanı hatırlar: Bizim köy kazanıle, der, ben diyeyim üç, siz diyin dört bölüm!... * *¥ 3 [*] Bursa 19 (Hususî) Şehrimize ve civara 24 saattenberi yağmur yağmaktâFransızca Temps gazetesinin Roma ve idare edilen bir düşman bulunsaydı, •\iX. Ayrıca Uludağ eteklerindeki karlar mvhabiri M, P. Gentizonım bir ay evvel son teşebbüsleri muvaffakiyetle neti Ja erimeğe başlamış olduğundan Nilufer vuku bulan Tembien muharebesi hak celenirdi. Mareşal Badoglionun bilgili cayı taşmış ve ovanın garb kısmını su kındaki yazısının ilk kısmını dün yaz idaresi ve İtalyan ordusunun taarruzu mıstik; son kısmını da bugün neşredi ' karşısında bu teşebbüs akim kalmıştır. ja?mıstır. Habeşler, her zamanki gibi mükemmel Buna sebeb: Nilufer kanalının henüz yonız: muharib olduklarmı burada da ispat et» işlemeğe tamamen açılmamış olmasıdır. Tayyarelerin rolü mişlerdir. Bütün hücumlarında, fevkaBu kanalın Mihrablıköprü üzerindeki Bütün bu muharebelerin devamı muazzam su deposunun demir kapısı ta müddetince, tayyare çok büyük rol oy lâde bir şiddet göstermişlerdir. Mitral kılmamı.ş bulunduğundan Nilufer çayı namıştır. Makallede bulunan filotillâ yözlerin bir noktaya tevcih edilen kenın getirdiği sular olduğu gibi kanalın lar şafaktan guruoa kadar faaliyetten sif aleti, topçunun ve tayyarelerin durıSzından ovaya geçmektedir. Mihrablı kalmamışlardır. Yalnız 22 kânunusani madan yağdırdıkları mermiler ve bomvoprünün iki tarafındaki toprak bendieri günü. tayyarelerin yaptıkları uçuş müd balar altmda birçok defa hücuma gec mişlerdir. Hatta, topların ağzına kadar dahi sular tahrib etmeğe başlamıştır. Ni detinin mecmuu 200 saattir ki, bu rakam, bugüne kadar hiçbir; harbde elde yaklasanlar olmuştur. Zabitlerden bir lufer kanalının noksan kalan kısmı daha edilmemistir. Makalledeki kücük tay kaçının üzerinde, «carpısmak ve ölün yeni ihale edilmiş olduğundan şimdiki feyare meydanma, her beş dakikada bir, ciye kadar mukavemet etmek» emri yayezanın önüne geçmek için tertibat alınbirkaç tayyarenin indiği veva meydan zılı kâğıdlar bulunmuştur. Fakat bu, mış değildir. dan havalandığı görülüyordu. Habeşlerin tabiyesinde, gözü kapalı ile Paul Bourge ihtiyarlığında zam lâkaydile veren tabiatin nihayetsiz esrarı karşısında hâlâ nekadar zayıf! * * * Arkadaşım Abdülhak Şinasi «Varlık» ta çıkan güzel bir makalesinde Paui Bourgetnin bizim neslimize yaptığı tesiri hatırlatıyordu. Evet, gözümün önüne geliyor: Galatasaray Sultanisinde Ahmed Haşimk Abdülhak Şinasi, Orhan Şemsettin, hatta nadiren roman okuyan Hamdullah Suphi, Bourgetnin falan eserı münasebetıle üslubunu ve fıkırlerıni heyecanla münakaşa ediyoruz... Ben, kendi hesabıma, on beş yaşımdanberi Paul Bourgetnin hemen bütün yazılarını okuyarak hikâye san'atı v* tahlil usulü cihetlerinden pek çok istifade ettim. Sonra da üstadın uzun hayatı, edebiyata, san'ata ve fıkre karşı derın ve ciddî bir vefanm en asil mısalidir. Onun nazannda edebiyat ve san'at milletlerin hakikî medenıyetını, manevî yükselmesını temin eden kuvvettir. Seciyeli bir muharrir kendi kalemine hürmet etmeli, san'atınm istıklâlıne ınanmalıdır. Edebî çalışmalarını daima sefkatle himaye ettiği genclerden biri olan Gerard Bauere demiş ki: «Bir delikanlı ve yahud bir genckız yahuz kaldığı aksamlar eserinizin dosâuguna, onun refâkâtine ihti» yac duyârsa, san'atmız yasıyor demektir. Evet, bizler bu dünyadan çekildıktea sonra da, yazılarımızı arıyacak bir kimse kalmalıdır. Aşk ve şüphe anlarında kütübhanesinden Pascal, Musset ve Baudelairei alarak odasına kapanan bir genc bulundukça bu dehalar yaşıyacaktır yani daima yasıyacaktır.» Diğer bir dostuna da: «Fikren daima yükseliniz, manen daima asil olunuz.» nasihatini verırmiş. Uzamış olmakla beraber eksikliğini bildiğim yazımı üstadın bu pek şümullü sözîerile bitirmek istein. İZZET MEÜH Belki basit tedbirlerle Mihrablıköprüdeki regülâtörün vaziyeti takviye edilebilecektir. Diğer taraftan ovanın şarkında yapılan tesisat muntazam bir surette işlemeğe açılmış bulunduğundan buradan akan Deliçay ve Aksu dereleri ovada hiçbir tahribat yapamamaktadırlar. Ovanın garb kısmında çok geniş bir sahayı kaplıyan sular şehirden birer göl çibi görünmektedir. Ovada ve ova köylerindeki hasarat hakkında henüz merkeze malumat gelmemıştır. Son dakıkada haber aldiğıma göre; İzvat köyünü su basmıştır. Karacabeyle Bursa arasındaki Irfaniye köprüsünü sular aldığından Karacabeyle münakalât kesilmiştir. Mihrablıköprü de suların tehdidi altındadır. Karakösede fırtınamn tahribatı Karaköse 19 (A.A.) Bu sene kış Karakösede bir hafta evvele kadar çok hafif geçti. Kânunlarda ve şubatın haftasında havalar ilkbahar gibi sıcaktı. 10 gündenberi fasılasız kar yağmağa başla mış ve müthiş fırtınalar devam etmiştir. Bu yüzden postalar bir haftadır teahhura uğramıştır. Bugün öğrenildiğine göre Dahir geçidmde şiddetli bir tipi yüzünden dört yolcu ve dört koyun iki gece dağda kalarak boğulmuşlardır. Sarfedılen birçok gayretlere rağmen yollar bugün açılmıştır. Postaların gel mesi beklenmektedir. Kasîomonu • İnebolu yolu açıldı İnebolu 19 (A.A.) Son fırtına ve kardan kapalı bulunan Kastamonu İnebolu yolu bugün açılmış ve nakliyat eskisi gibi yoluna girmistir. CEMİYETLERDE: Fakirleri Koruma cemiyetleri nin yardımları İtalyan pilotları için bundan daha iyi antrenman olamazdı. Filotillâlar, bomba veya mtiralyöz kullanmak suretile. Habeşlerin hücumunu, birçok defa durdurdular. Fakat tayyarenin bilhassa faydalı hizmet gördüğü saha, menzil hizmetleri sahası olmuştur. Bazı pivade kuvvetleri, Habeşlerin kuvvetli ateşi ne durmadan mukabele etmek mecbu riyetile mühimmatsız kalmağa başla mışlardı. Halbuki. katırlar vasıtasile cepane göndermeğe kafiyyen imkân yoktu; vaktinde yetiştirilemiyecekti. Tay vareler, cephe üzerinde uemağa ve mühimmat taşımağa basladılar. İtalyan ve Habeş hatları birbirine o kadar j'akmdı ki. paraşütle indirilecek olan cepanenin rüzgânn tesirile, Habeş tarafma gitmesi ihtimali vardı. Başka bir sistem düşünüldü. Mühimmat paketleri, içi samanla dolu büyük cuvallara konarak tayyareden asağı atıldı. Tatbik edilen diger bir yenilik te havada elbirliğile çalışmak olmuştur. En büyük bombardıman taj^yareleri Makalle tavvare mey danmdan havalanamıyorlardı. Üstelik bunlarm pilotları harb mmtakasını tanımıyorlardı. Bunlar. geride bulunan başka bir tayyare meydanmdan havalanı yorlar, Makalle üstüne geliyorlar, orada kendilerini bekliyen küçük bir avcı tayyaresi onlara yol gösteriyor, İtaiyan hatlarma bu suretle bomba torbalarını indirmeleri temin ediliyordu. Makalleden yazdığı bir mektubda, tayyareci meb'us Pavolini, Habeş cep hesindeki bombardımanın, Avrupadaki büyük mane\T*alarda takib edilen şe madan büsbütün başka türlü olduğunu anlatarak diyor ki: «Buradaki hedef çok müteharrik, çok dağmık ve saklanmakta mahirdir. Bu hedefi bulduktan sonra da on, yirmi. otuz metroya kadar sokulup, ekseriya bizim müfrezelerimizin içine karışmış bulunan düşmanı bombalamak iktiza ediyor.» ri atılmaktan başka bir şey yok demek değildir. Bazı ahvalde, Avrupa tabiye usullerinin tamamen ayni olan usuller kullandıkları gSrülmüştür. Hulâsa. Tem bien harbinde. Habeşler, körü körüne ileri atılmak gibi iptidaî bir harb usulile modenr teknik usulleri birbirine karıştırarak bir garibe yaratmıslardır. İtalyanlar tarafmda, Eritre kolu, çok yararlık göstermiştir. Habeşlerin. tes lim olacak Askarilere arazi ve para vadetmelerine rağmen, hiçbir uygunsuz luk çıkmamıstır. Lata dagında şayanı dikkat bir hâdise olmuştur. İki hüeum hareketi arasında, Habes seflerden birinin sesi yükselmiş ve Habeşlerin sade İtalyanlara kaşı silâh çektiğini söyliye rek, yerlilerin silâhlarını bırakmalarım istemiştir. Fakat Askariler buna kulak bile asmamışlardır. • Paul Bourge villâstmn bahçesinde Mauriac, aynen Bourgetnin inamşlarını ilân eder. O da, ruhlann ancak itikadla temizîenip yükseleceğine kanidir. O da, insanların tesellisini ve felâhmı katolisizmde görür. Bourget ve Mauriac gibi, beşerin tarihini, döğüşmelerini ve felâketlerini bi len, fennin keşiflerini anlıyan adamların mutekid olabilmesi, hele dinin sekillerine ve hurafelerine inanabilmesi bir muammadır. Öyle ganb bir muamma kı benı daima mahzun eder, dehşet işinde bırakır: Maddî ve manevî harikulâde eserler yaratabilen insan zekâsı, aşk ve kini, hayatı ve ölümü, cicesi ve tufanı ayni muaz(*) Bundan evvelki yazılar 18 ve 19 şubat tarihli sayılanmızdadır. Eyüb Fakirleri Koruma cemiyeti her yıl Eyüb fakırlerine yapmakta olduğu yardımı bu yıl daha faydalı bir şekilde ve gecen yıllardan daha fazla olarak tekrarlamıştır. Cemiyet Eyüb fıkarasma geçen fırtmadan itibaren kömür tevzi etmeğe başlamıştır. Tevziata devam edil mektedir. Bu yıl 15 bin kilo kömür verilecektir. Çengelköy Fakirlere Yardım cemiye ti de muhitinde bulunan fakirlere kömür Ankara 19 (A.A.) Hava tehlikedağıtmıstır. Fırtmadan devrilen ağacları sini bilen üyeler listesi: B.B. Hacı Kerim (Turgutludan) 25, da kestirerek odun diye dağıtacaktır. Mustafa Köroğlu 20, Sıtkı Özaydm 20, Kurban derileri Şerif Cumalı 20, Mustafa Süleyman ogKurban bayramında kesilecek kurbanIu 20, Mehmed Demirhisarlı 20, Süley ların hasılatı Hava kurumu, Kızılay. Ço rrin oğlu Nebi, 20, Süîeyman oğlu Ne cuk Esirgeme cemiyetleri arasında taksim bi Oelinoğlu 20, Mustafa Yusuf oğîu edilecektir. 20, Mustafa 20, Abbas 20, İbrahim Bu münasebetle kurban deriîerini satMusa oğlu 20, Kurtis Şevket 20, Nev mak üzere Hava kurumunda müzayede zad Vahid oğlu 20, İsmail 20, Jak ve açılmış ve deriler geçen yıla nazaran daİsak Saba 20, Osman Sümer 20, Paşo ha yüksek fiatle satılmıştır. 20, Osman Nasuh oğlu 20, Mustafa İdŞoförlerin isteği ris oğlu 25, Arif 20~ Murad (EdremidŞoförler cemiyeti, şoförlerin son gün den) 20, Necmi 20, Hilmi Çemili (A lerde para kazanmadıklarmı göz önün danadan) 20, Osman Emin oğlu (Hay de tutarak seyyah nakli işlerile meşgul manadan) 300. olmağı düsünmektedir. Hava tehlikesini bilen üyeler Muharebe üç gün devam etmiş ve bu üç gün zarfmda daima çetin, daima kanlı olmuştur. Her iki taraf ta birbirlerine lâvık şekilde yararlıkla vurusmustur. Habeşler silâh noktai nazarından asa ğı derecede idiler. Fakat bu noksan, araziyi çok iyi tanımaları, daha müte harrik olmaları ve belki de sayıca üs tünlüklerile telâfi edilmişti. Buna rağ men, çok müsaid olan mevzilerini ter ketmeğe ve maksadlarmdan vazgeçmeğe mecbur kaldılar. îtalyanlara da tayyareler yardım ediyordu. Top olarak katır sırtmda nakle dilen dağ bataryalarından başka bir şey yoktu. Arazinin sarplığı yüzünden tanklar çahşamadı. Bütün harekât, kamyon kullanılmadan idare edilmiştir. İtalyanlar, muvaffakiyeti, harekâtın âkilâne idare edilmiş olmasına, tayyarenin yardımma ve kendi yararlıklarına medyun durlar. Cephenin genişliği. harekâtın devamı, bu harekâta iştirak eden kıt'alarm sayısı itibarile, müstemleke harbleri tarihinin en büvük muharebelerinden biri dive zikredilecek olan TembiHabeşlerin muharebe tabiyeleri en muharebesi işte böyle cereyan et Birçok hâdiseler, Habeşlerin, sak miştir. lanma san'atmda süratli terakkiler elde P. GENTİZON ettiklerini göstermiştir. Meselâ, ilk zamanlarda olduğu gibi, muharebe esnasmda sırtlarına beyaz esvab giymi DENİZ ÎŞLERİ yorlar. En ufak bir motör gürültüsü duyar duymaz, beyaz esvabı çamura bulaYumurta yüklemek için yıp yere uzamyorlar ve kımıldamadan •• vatıyorlar. Öyle ki, ilk bakışta, toprakYumurtaların kırılmadan vapurla.T tan ve taştan farketmek imkânsızdır. Tayyareci çok cür'etkâr ise, arazi üze yüklenmesini temin için Liman Idaresı rinde çok alckatan uçmağa başladığı za birçok plâtformlar yaptırmağa karar verman. bu taşlarm yerlerinden kımılda miştir. Bunlar yakında ikmal ecîılerek dığını ve etrafa dağılıp kaçıştığını gö yerlerme konacaktır. rür. Habeşlerin diçer bir tabiyesi de, Mersinde karaya oturan yukarıdan tarassud edildiklerini hisse vapurlar der etmez başka bir istikamete doğru Geçen günkü fırtınada Mersın c;va yol almağa başlamalarıdır. Bu suretle, tayyare. İtalvan ordusunun bütün hare rında karaya oturan Alman vapvjrlarının kâtına devamlı surette iştirak eden bir kurtanlmasına başlanmıştır. Gemi Kur unsur olmuştur. tarma şirketinin Hora ve Alemdar tahlisiye gemileri kaza mahallinde çal'smakMuharebeden alınan dersler Tembien muharebesinden almacak tadırlar. Her iki vapur sığ ve kayalık bir muhtelif dersler vardır. E\T\ıelâ, Habeş yere oturduklarından tekneleri yaralan kıt'aları, tabiye bakımından iyi idare e mıştı. Kaza yeri sığlık olduğundan tahlıdilmektedirler. Taarruz noktalannm in siye gemileri kazazede vapurlara pek yatihabı, hedef tayini gibi cihetler çok naşamamaktadırlar. Bu yüzden kur'.ar mükemmeldir. Karsılarmda fena sevk ma işi uzun ve müşkül olacaktır. Bu, onun, kararsız anlarında birden dalıverdiği jestlerden biri idi. Her zaman sigara içerken, kararsız düşünce zamanlarında, ağır ağır yanan piponun dumanına bakar ve çubuğun ucunu diş'erile kemirirdi. Çubuğu, dişlerinin arasına geçirdi, kibriti çaktı: Ne mi yapacağım? Piponun dumanım havaya savuruyordu: Ne mi yapacağım? Bu, hakikaten düşünülecek mesele... Beni, nasıl bir tehlike tehdid edebilir? Atılmak üzere ol duğum uçurum, nedır? Ve nasıl bir uçu rumdur? Bu, yanlış, muvazenesiz hareketlerin sonunda umumun düşebileceği bir uçurum mudur? Yoksa, mahsus benım icin kazılmıs, kazılan veya kazılacak olan bir kuyu, bir uçurum mudur? Bu kuyuyu kimler kazıyor? Solmaz, nişanhsının tane tane söylediği sözlerı, içer gibi dınliyordu: İste bunlar, hep ayrı ayrı düşünülecek, düşünülmesi lâzım gelen mesele ler... Ali Tunc, pipoyu ağzından çekti ve yorgun yorgun güldü: Düşünmekle de bulunur meseleler değil ki.. Bir kere bu mektubu kim yazabilir? Bunu yazmakta, kimlerin menfaatleri olabilir? Takib ettiğim kadın mı? Genc kız, sordu: Takib ettiğin kadm, kim?Ali Tunc, piposunu tekrar dişlerinin arasına yerles.tirdi ve omuzlannı kaldırdı: Bana, inanacağını zannediyorum. O kadmı tanımıyorum ki... Mektubun her satırı doğru... Ben, bir arkadasla, kumar oynatılan bir .eve gitmiştim. Bu kadmı, orada gördüm; her hali, bana merak oldu. Kımdir? diye anlamak ıstedım. Solmaz, dudaklarında, sahtelığı, zorakiliği kıvrılısındcn belli olan bir gülümsayişle bovnunu bükmüştü: Bu, nasıl bir kadın? Ali Tunc, yarı kapalı gözlen, pıposunun dumanlarında, hayalini, yesil gözlü kadının hayaline kaptırmıstı; sesi, adeta uzaklardan aksediyor gıbiydi: Habeş diyarındaki savaş haberleri de aşağıyukarı böyle. Adisababadan gelen telgraflar, haberleri kendi hesablarına kubbe yapıyorlar. İtalyan umumî karargâhından yapılan teblığler ıse Habe«!iler aleyhıne deveyi pireye çeviriyor, deryayı gölcük göstermeğe savaşıyor. Bu iki oyun arasında hakıkatı bulmak kolay olmasa gerek. M. TURHAN TAN Zavallı baba! 11 nüfusa bakmakta müşkülât çekiyor Bursa (Hususî) Resminı gönderdiğim kalabalık aile Bursada Yeşil mahallesinde oturan hallâç îsmailin dördü kız, dördü erkek olmak üzere sekiz çocuğu ve karısile annesidir. 11 nüfusa bakan bu aile reisi bana gelerek çocuklarının cahıl kaldığını, kendilerini okutacak parası ve vakti, hali olmadığını söyledi. Bu zavallıların mektebsiz kalması bu baba icin bir azab olmaktadır. Nasıl bir kadın? Bilsen... Bir görsem... Devam edecekti; fakat Solmazın elâ gözlerinde yanıveren şimşek, Ali Tuncun hayal ufuklarında çakıvenru'şti. Ali Tunc,, sustu, yutkundu ve kekele^' Garib bir kadın! Kekeliye kekeliye güldü: Gazetecilik merakı... Solmaz, gözlerini kapamıştı, gülumsedi: Doğru... Ve ağır ağır ayağa kalktı: Gıdelım. Otomobilde, hiç konuşmadılar. Yalnız apartımanın önünde Solmaz, ayrıîırken: Ali Tunc, dedi. Tehlikeyi habeı vermek, benim boynumun borcu idi. Baska nişanlılar gibi, bunu bir kıskanclık ve^ilesi yapm'vorum. Sana, tehlikeyi haber verivorum. Mektubda yazılanlann bir hakikat olmamasını temenni ederdim; cünkü seni, tehlikeden uzak ?örürdüm. Ask ve macera romanı like nerede? Ve ne olabilir? Fakat bu yazıîanların hepsinin doğru oluşu, tehlikeli.. Solmaz, nişanhsının ağzına girecek gibi iğilmişti: Bu yazılanların hepsinin doğru oluşu mu\ tehlikeli? Anlamadım!.. De mek, bu mektub, benim tahminimden, daha kuv^'etli! Ali Tunc, mektubu Solmaza uzatmıştı: Al, sende dursun. Genc kız, mektubu zarfa yerleştirdi; tekrar tayyörünün iç cebine koydu: Nekadar ihtiyatlı davrandığımı görüyor musun? Çantama koymadım; çantamı bir yerde unutmamm, yahud çarptırmamın ıhtimallerı var. Koynumda iken bile, acaba düşürdüm mü, düşürür müyüm? diye ikide birde elimi göğsüme götürüyordum. Peki, Ali Tunc, şimdi, ne yapacaksın? Ali Tunc, ceketinin yan cebinden biı pipo, bir de podüsüed tütün kesesi çıkarmıştı. Pipoyu ağır ağır doldururken, hafif gülümsedı. Yazan: MAHMUD YESARt 22 «işte küçük hanım, size ve ailenize acıyoruz. Nışanlınızı, kendisinin haberi olmadan koştuğu uçurumdan kurtarınız. Çünkü o biçare, bilmiyerek, hakikaten kendisini bir uçuruma atacaktır. «Siz, münasib bir şekilde, ona, bu işten vazgeçmesini söyleyiniz, anlatınız. «Sizi seven bir dost» Ali Tunc, mektubu okuduktan sonra, Solmazın yüzüne baktı ve imzayı tekrar etti: «Sizi seven bir dost»! İmzasız mektublar, daima böyledir. Aşağıyukan, bu şekilde imzalarla biter ve sureti haktarı görünmek istedikleri araya mutlaka bir dostluk ve merhamet karıştırırlar. Solmaz, birden hırçınlaşmış gibi başını silkmişti: Şimdi, imzasız mektubları bırak... Yazıhşa ve tehlikeye bak! Ali Tunc, tekrar okuyormuş gibi mektuba bakıyor, yutkunuyor, duruyor, mektuba bakmaktan kendini alamıyordu: Bu yazılanların hepsi doğru... Teh (Arhası var)