23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
c 10 Şnbaf 1938 CUMHURİYET SPOR BAHÎSLERİ İnkılâbcı Türkiye Bir Türk genci ingilizce kıymetli bir eser yazdı Cumhuriyet Türkiyesini ve Atatür kün rehberliği saye sinde bu memlekette neler başarılmağa uğraşıldığını ingiliz ce konuşan millet lere ve bilhassa A merikahlarla Ingi lizlere tanıtacak in gilizce yazılmış bir eserin yoksulluğunu Evnerol Hilmi giderecek «tnkılâbcı Türkiye» nin bir nüshasını bize yollıyan Hilmi Malik Evnerola memleket namı na teşekkür borcunu ödemekle gazete miz ancak vazifesini ifa etmiş oluyor. İnkılâbcı Türkiyeyi esere mukaddeme olarak yazan Amerika sefiri Robert P . Skinnerin dediği gibi Kolombiya Üniversitesi mezunlarmdan olduğu için ingiliz ciye bihakkin vâkıf bir muharririn kale minden tanımak, bu memleket hakkında Amerikalılann öğrenmek istedikleri şeyleri bir Türkten öğrenmek; bu malumatı yabancılann yazdıklan eserlerden öğrenmeğe elbette müreccahtır. Bir yabancmın Cumhuriyet Türkiyesini tanımak için anyacağı bütün malu matı kısa olarak bir arada toplıyan «tnkılâbcı Türkiye» dokuz kısma ayrılmıştır. 1924 ten bu yana Atatürk Türkiyesinin geçirdiği inkılâblar, yenilikler, terakki ve teceddüd hamleleri veciz bir Iisanla izah edilmiştir. Amerikan pisikolojisine yakından vu kufu belli olan muharrir memleketi bu millete tanıtmak için çok iyi bir sistem takib etmiştir. Bir Amerikalı yahud bir ingiliz (bittabi münevverleri kasdediyo ruz) yapılan iş kadar yapılacak işleri, hangi gayelere irişilmek için çalışıldığını da öğrenmek ve bilmek istediği için li san, terbiye, kültür, edebiyat, musiki, aile hayatı, içtimaî hayat, tiyatro, fırka programı gibi mevzular kısa, fakat son Delilc büyük, yama Olimpiadlar 3 [*]• lan bu stad Avrupa stadyomlannın en mükemmeli sayılabilir. Futbol, tenis, sahalan, yüzme pistleri, atletik müsabaka yerleri, soyunma ve dıiş yerleri çok mükemmeldir. Bu stadyomun en büyük hususiyeti akustik cihetidir. Meydanda ses ne dağılır, ne de akisler yapar. En hafif sesle söylenen bir nutuk her taraftan pek gü zel işitilir. îsveçliler ekseri millî bayramlan orada yapıyor ve en güzel (Koro) ses musikilerini orada dinliyorlar. 1916 Olimpiyadlan Berlinde yapılacaktı. Onlar da fevkalâde bir stad yaptılar. Onlar adeta içiçe iki stad yapmışlar ortada insanlann etrafta ise atlan ya nştırmak istemişlerdi. Yüzme havzunu da stadyomun içine almışlardı. Umumî Harb bu Olimpiyadlann yapılmasma mâni oldu. 1920 de Anverste 1924 te Pariste Olimpiyadlann yapıldığı (Stade) nm hiçbir mimarî kıymeti yoktur. 1928 de (Amsterdam) da yapılan O limpiyadlar için vücude getirilen (Style modern) üzerine inşa edilmiş bir başmda yapılan kulenin tepesinde oyunlann de vamı müddetince sembolik bir ateş yanmıştır. 1932 de (Los Angeles) te tri bünlerine 100,000 seyirci alan dokuz büyük methalli (Stade) milyonlara mal olmuş ve şimdiye kadar yapılan (Stade) lann en süslüsü, en zarifi olmuştur. Ortada şehir plânı bile yokken asma köprü fikri lâftan ibarettir Bu şehir plânını ise doğrudan doğruya bir ecnebiye yaptıramayız, tarihî abideler şehrini bir yabancmın keyfine tevdi edemeyiz! Ötedenberi îstanbulun yıllanmış birkaç derdi vardır, bu derdler vakit vakit depreşir, gazetelerimizden efkân umumiyeye akseder, yayılır, aile meclislerine kadar sokularak birer ciddî mevzu halinde münakaşalara zemin olur, şu şekilde olacakmış, bu şekilde oluyormuş, diye haberler meydan alır. Fakat bu havadisler gazetelerimizde adeta tabiî seyrini yaşıyan birer kriz halinde unutulur, geçip gider.. Halicin temizlenmesi, Unkapanı köprüsü, İstanbul limanı, hep bu kabil derdlerden olduğu gibi son günlerde hayli banllandınlmakta olan asma köprü hulyası da şimdiye kadar kaç defa ortaya çıkıp gene kaybol muş şeylerden birisidir. Asma köprü için bir müteahhid bir teklif yapmış, bu hulyanın karşısında leh ve aleyhte faraziyeler, iki taraflı müta lealar, dedikodular aldı yürüdü. Bu işlerde memleketin hassasiyetine bakınız ki Ankarada, Kayseri ve Diyarbekirde bile beni yakalayıp fikir ve mütalea istiyenlere rasgeldim. Maalesef yekdiğerile hiç münasebetleri yokmuş gibi ayrı ayn birer mevzu olarak münakaşa edildiği görülmekte olan bütün bu saydığım şeylere bir kül halinde, tek bir ifade ile (İstanbulun müstakbel projesi) demek ve onu mutlaka bu umumî çerçeve içinde mütalea etmek mecburiyeti vardır. Bu esası unutup ta bunlardan yalnız meselâ asma köprü işini kendi çerçevesi içinde tartmağa, ölçüp biçmeğe kalkış mak doğru olamaz. Bugün bünyesi üzerinde sellemehüs selâm teklifler, mütalealar yürüttüğümüz istanbul topraklan üzerinden bütün sun'î beşerî varhklan süpürüp kaldmlmış farzederek baksak, tabiatin en güzel bir teşekkülü karşısında kalırız. Bu tabiî güzelliğin üstüne birçok asırlık insan emekerini, hele Türk artistlerinin san'at haritatmin edemiyeceği, isabetsiz ve büyük hatalarla dolu olacağı muhakkaktı. Çünkü bir masör önüne yatıp tamamile teslimiyet ve mutavaat gösterir gibi istanbulun bu muazzam maddî ve manevî bünyesini bir yabancı profesörün önüne serip onu istediği gibi doğrattıramayız... En basit bir misal olarak söyliyeyim ki yabancı bir berberin önüne oturduğumuz vakit bile saçımızı kesmesi için ona bazı esaslar hakkında talimat vermeden makası eline veremiyoruz. Nerede kaldı ki bu mühim şehrin bünyesi ve şekli hakkında bu lâkaydiyi gösterelim!.. Ama de necek ki biz bu profesörün yaptığı projeyi birçok mütehassıslnmızın gözünden geçirdikten sonra Ankaraya yolladık. Evet, böyle olduğunu ben de bilmekle beraber bunun da ikinci bir yanlışlık olduğunu iddia ediyorum. Zira sonradan hükmünü verecek ulusal mütehassıslann yabancı artistin, kuvvetine göre, tesiri altma gireceği muhakkaktı. Halbuki herşeyden evvel o yabancı artisti kendi tesirimiz altına almak ve bu haleti ruhiye içinde çahstırmaklığımız lâzımdı. îstanbul şehrinin müstakbel projesi meselesinde, bizde şehircilik profesörleri yetişmemiş olabilir, zaten bunun için değil mi ki haricden adam anyoruz, fakat yurdumuzun rüzgânnı, güneşini biz lıerkesten iyi bildiğimiz gibi onun tarihî kıymetini ve ulusal hususiyetini de en candan ve en olgun bir salâhiyetle gene mal sahibi olan bizler biliriz... Bununla beraber iktısadî rolünü de, bugünün ve geleceğin durumu yönünden hususî düşünce ve gayelerimize uygun olarak ancak ve ancak bizler kestirebiliriz. İstanbul şehrinin bediî durumuna gelince: Hiç şüphe yok ki bu güzel şehrin her köşesini yüksek san'at eserlerile süsleyip ona kendi şahsiyetini kazandıran Hayreddinlerin, Sinanlann, Davudların ve sair yüce Türk sanatkârlarının çocuklarından başka bu nazik keyfiyeti de &«bir milletin artistlerinin kavnyamıyacağını muhakkak olarak kabul etmeğe mecburuz» Nasıl dirildi? Stadiumlar meselesi Yazan: Sellm Sırrı Tarcan Eski Yunanîstan ve ondan evvelki devirlerden harabeleri ortada kalan (Stade) lerin şekli arkeologlann deme sine göre küçük dılılanndan biri büsbü tün kaldmlmış birine ise. nısıf daire şekli verilmiş bir müstatil imiş. ELski zamanda yapılan (Stade) ların hemen hepsi bu şekilde idi. Ortasındaki meydanda gü leşen, yanşan, tiirkü çağıran, şiir okuyan her ne şekilde olursa müsabakaya işti rak edenleri halk çepeçevre mermer kademelerden müteşekkil tribünlerden seyrederdi. 1894 ylında enternasyonal Olimpiyad komitesi toplanıp birinci Olimpiyadlann Atinada olmasına karar verince tabiatile yeniden yapılacak stadyomun Yunanlı lar (Perikles) devrinden kalan hara besi üstüne kurmağı düşündüler ve ma zisine hürmeten gene aynile bir dıl'ını açık bırakarak inşa ettiler. Dört yıl sonra 1900 da Paris sergisi içinde ve 1904 te Amerikada (Sen Louis) şehrinde yapılan Olimpiyadlar için yapılan (Stade) ların hiçbir mimarî kıymeti yoktu. Adeta direk ve tahtalardan yapılmış uydurmasyon şeylerdi. 1908 de Londrada yapı lan Olimpiyadlar muazzam bir te maşa sahnesi idi. Tam 80,000 seyirci nin oturmasına mahsus trrbünler yapıl mıştı. Yalnız bu (Stade) m Atinada yapılandan farkı müstatilin çepeçevre dört dıl'ı da kapalı idi. Yani tam bir kat'ı nakıs şeklinde idi. Bu şekilde yapılan bir stadm etrafındaki pist yaya yanşlanna daha müsaid idi. Ondan sonra 1912 Olimpiyadlarınm Stokholmde yapılmasına karar verilmiş ve 1912 Olimpiyadlannın Stokhalmde yapılmasma enternas yonal komite karar verince Belediye bu büyük mşaat için 1,190,000 Fransız frangı ayırmıştır. İhtisabağası daha şefkatli idi! Cumhuriyetin dünkü nüshasmda: «Bir hamal kaç kilo yük taşıyabilir?» başlı ğile çıkan resimli bir yazı vardı. Bu ya zıdan anladığımıza göre istanbul Sıhhat müdürlüğünce hamallann yüz kilodan fazla yük taşıyamamalan hakkında ve rilen karar, Hamallar cemiyeti tarafın dan haksız görülmüş ve bir hamalın yüz elli kilo yük götürebileceği ileri sürülerek o karann değistirilmesi istenilmiş! Hayvanlan Koruma cemiyetlerinin hanl harıl çalıştıkları, Belediye nizamna melerine ağır yük vurulan atlar, eşekler, katırlar için şefkatli maddeler konulduğu bir devirde hamallann iki deve, üç eşek ve bir buçuk at kadar yük taşryabieceklerini söylemek ve hele bu davayı haklı göstermek kaygusile «hamallann kaldırdıklan ağırlık derecesini anlama dıklarını» söylemek gerçekten garibdir. Hamallar cemiyeti başkanile üyeîeri «îsanın Hayatı» adını taşıyan filmi görselerdi, üstüne gerileceği çarmıhı taşır ken Tanrı oğlu olduğunu söyliyen bir adamın bile ne yaman ıstırablar çektiğini anlamış olurlardı. Her hamal arkalığı da aşağı yukan bir çarmıhtır ve hamalların hayatı o çarmıhta yavaş yavaş söner. Bu hakikati sezmemek, hele bu asırda, doğru mudur? Gene bu cemiyet, Şehremanetinin estci biçimi olan îhtisabağalığı nizamnameini ve hele îhtisabağası Hüseyin Beyi de bilmiyor galiba. 1826 da kaleme alınan o nizamnamede hamallar içm çok efkatli hükümler vardı. İhtisabağası Hüeyin Bey ise hamallara değil, hayvanlara da fazla yük vurulmasma müsaade etmezdi. Hatta onun bir gün Eyüb tarafarında teftiş yaparken bir esege ekmek dolu iki büyük küfe vurulduğunu görünce hemen küfeleri ekmekçiye yüklettiği, eşeğin önüne de birkaç okka saman koydurup hayvan bu yemi yiyip bitirinciye adar sahibini yük altmda beklettıği seksen yıldanberi söylenip durur! Eski devirlerin îhtisabağalan kadar da insafh görünmiyen Hamallar cemiyeti için yapılacak şey, Sıhhat müdürlüğüne eşekkür etmektir. O müdürlüğün kara nna karşı koymak ve şikâyet etmek de!.. 9 1936 da beş ay sonra Berlinde yapılacak Olimpiyadlar için Almanlar eski yaptıklan stadyomu bir kat daha büyü terek kendi tabirlerince kolosal bir şaheser vücude getirmişlerdir. derece iyi bir tarzda incelenmiş, tebellür Şimdi dünyanın büyük şehirleri kim ettirilmiştir. Ekonomik sahada, sanayi ve imar daha mükemmel (Stade) yapacak diye iddialı bir yanşa çıkmışlardır. Acaba programlarımız, bankacılığımız, demir " Stadyomun dış duvarlan menekşeye bu büyük stadlar bu oyunlann banisinin yolu siyasetimiz gene kısa, fakat çok çalan îsveç kiremidinden ve yontma gra fikrine uygun mudur diye bir gazeteci faydalı ve enteresan bir şekilde anlaül nit taştan yapılmış. 40,000 kişilik anfi (Baron dc Goubertin) den sormuş ve o teatri mafıalline on iki büyük merdivenle Amerika «efirinin mukaddemesinin da aynen fu sözleri »öylemiştir: çıkılır, fakat asıl müsabaka meydanına < Quand le Stade e&t 6difie, 11 faut le Son cümleiînde dediği gibr, «ser umumikubbeli dört kapıdan girilir. remplir et alnsi se multiplient ces reu yet itibarile halihazır Türkiyesini ve bu nions sportıves convoquees â grand renStadyom orta zamanın ilk asırlanndaki fort de reclame et qui ont pour effet de memleketin n«reye müteveccih olduğunu Îsveç mimarisi tarzında yapılmıştır. Bu corrompre doublement le sport en le anlamak istiyen samimî insanlar için kıyrada seyircilerin oturma yerleri Atinada transıormant en spectacle et en deve metli bir kitabdır.» loppant l'esprit professionnel chez ceux da olduğu gibi mermerden değildir. Ka qui prennent part a de telles manifestaBize sorulsa eser, yalnız yabancılara tions. > lın çam tahtasıdır. değil memleketin öz evlâdı için de bü tngiltereden sonra îsveçlilerin yaptıkVarakı mihri vefayı kim okur kim yük bir kıymet ifade etmektedir diyebidinler? liriz. [*] Blrinci ve ikinci yazılar 26 ikincikânun ve 1 şubat tarihll nüshalarımızdadır. SEÜM SIRRI TARCAN ş y Geçenlerde, gazetemizde «Umumî Kütübhanelerimiz» başlıkh bir yazı çıkmıştı. Buna Universite kütübhanesi müdürlüğü şu cevabı göndermiştir: «Üniversite kütübhanesine girmenin her seyden evvel bir izzeti nefis meselesl olduğunu söyliyen yazıcı burada açıktan açığa yanlış bir iddiada bulunmuştur. Şöyle ki: Universite kıtab sarayı, talımatnamesindeki sarih kayidden de anlaşılacağı üzere, umumî bir kitab sarayı olmayıp Üniversite profesör ve talebesine tahsis edilmiş bir müessese olduğu halde, haricden gelen mütalea ve tetkik erbabı sçeri çevrilmeyip istedikleri eserler kendi' e verilmektedir. yalnız her kitab saı ida olduğu glbi buranm da bir takım usul ve nizamları vardır. Bir okuyucuya bir defada ancak üç eser verilebilir. Bunları bitirip iade etmedikçe başka kitab verilemez. Memurlarımız gerek haricden gelenlere, gerekse Üniversite mensublarma son derece nazi. kâne muamele etmekle kalmayıp ellerinden geldiği kadar yardım ve kolayîık gos. termektedirler. Eğer kendisine kolayîık gösterilmemjsse niçin meseleyi Direktore Galatasaray kulübü tarafından evvelki gece Tokatlıyan otelinde verilen aile bildirmemiştir? Gene tekrar ederim ki kiziyafeti çok samimî ve eğlenceli olmuştur. Davetliler gece sabaha kadar danset tab sarayı memurlar: uhdelerindeki vazifeyi hiçbir zaman ifadan geri kalmamışlarmişler ve iyi bir vakit geçirmişlerdir. dır.> Yukanki resim bu ziyafette bulunanla rdan bir kısmmı göstermektedir. Benim. Sizi buraya biri mi gön derdi? Bu soruş, zaten kuşkuda olduğu için Ali Tuncu, büsbütün işkillendirmişti; fakat belli etmeğe korktu: Hayır... Kirahk apartıman anyorum, gözüme ilişti de... Kapıcı, çekildi, Ali Tunca yol gös terdi: Siz, birinci kata çıkın... Ben de anahtarlan getireyim... Hangi katı isterseniz, onu tutarsmız? Ali Tunc, duralamaktan kendini alamamıştı: Kaç kat boş? Kapıcı, merdivenin sağındaki karan lık dar koridora doğru yürümüştü, ba şmı yan çevirdi: Apartıman, beş kat... Beş katı da boş... Ali Tunc, eğer dişlerini dudaklarına geçirmemiş olsaydı, bağıracaktı! Gene mi j'BJUlmıştı? Bu kadar yanılmak, hesabda yvJLtu. îçinden, şoför Azize, küfürler yağdırıyordu: Galatasaray Kulübünün ziyafeti Üniversite kütübhanesi hakkında bir izah de t>ır varlık çıkar ki Tşte Tiugünkü îstanbuTolur,'ivet.. Bugünkü fğfarîbüT^SSuÎ! Ve tabiat güzelliği baüsinde bütün dünyayı kendisine secde ettirebilecek kuvveti taşıyan ve Türk mimarî tarihinin en yüce teknik ve san'at eserlerini altmda, bağ nnda taşıyan, bu ulu şehrin bünyesi üstünde indî hareketler, keyfî fikir ve isteklerle hareket etmek saygısızlıktan daha öteye geçer ki, bu kötü vaziyete düşmemek için herşeyden evvel İstanbulun müstakbel projesi üzerinde şuur ve zekâmızla bütün enerjilerimizi sarfetmek ve ortaya iyi birşey çıkarmak mecburiyetindeyiz. Bu proje İstanbul limanı, Halicin vaziyeti ve Halicdeki köprüler ve saireyi çok net olarak halledeceği gibi asma köprü meselesini de gerek mevzi, ve gerek şekil îtibarile o halledecektir. Sözümün yönünü bu neticede düğümledikten sonra şimdi bu mühim mesele, yani şehir projesi üzerinde biraz duracağım: Geçenlerde bir şehir projesi hareketi oldu. Hatta bu proje bir ecnebi tarafından yapıldı da... Fakat kabul mü edilmedi, yoksa tecil mi edildi, bilmiyorum... Ancak şunu biliyorum ki işe yanlış yoldan ş?irilmiştir, hem öyle ki İstanbul Belediye Reisi başta olmak üzere İstanbul Belediyesi ve bu projeyi jüje eden jüri üyeleri hep birlikte bu yanlış yolu hayli arşınladılar, bereket versin ki Ankaranın keskin görüşü imdada yetişti, iş durdu. O proje ister en yüksek bir Fransız profesörün, ister en yüksek bir Alman artist ve teknisyeninin düşünüşü olsun; bizim işe hatalı girişimiz yüzünden maksadı M. TURHAN TAN Ajk ve macera romant ahut Yazan: MAHMUD YESAR1 12Son ümidi, orada idi. Ertesi gün, tarif edilen apartımanı bulmakta güçlük çekmedi. Burası, evden bozma, büyük bir apartımandı. Katlann pencerelerine bakmadan, kapısındaki «kirahk aparb man» levhası gözüne ilişti. Zile bastı; biraz bekledikten sonra, küçük bir kız çocuğu, demir kapmın cammı açarak baktı: Kimi istiyorsunuz? Çocuğun konuşusundan, Ali Tunc, Rum olduğunu anlamıştı: ı, Apartunanı gezeceğim. Çocuk, Ali Tunca bakb: Biraz durun, dedi, çekildi vc camı kapadı. Ali Tunc bekliyordu. Taşlıkta, nal çalı kunduTalar öttü ve kapı, ağır ağır açıldı: Apartımanı mi gezmek istiyor sunuz? Ali Tunc, kapıyı açan adamı süzü yordu: Evet... Kapıcı siz misiniz? Bu, çiçekbozuğu, tıknaz, bodur bir adamdı; başını öne öne salladii Şu halde ortada kala kala işin teknik ciheti.kalıyor ki, işte biz yalnız bu ciheMaraşın kurtuluş günü tin halli için yabancı bir mütehassısa muhMaraş <Hususî) 11 şubat, şehrimi tac olabiliriz. zin kurtuluş yıldönümüdür ve herkes îstanbulun bünyesi hakkında bütün iş bunu parlak bir surette kutlulamak için lerin başı olan bu müstakbel proje işinde hazırlanmaktadır. Yapılan hazırlıklar arasında isgal zabiz herşeyden evvel teşriî mahiyette millî manında Kaleden indirilen sancağımızı bir heyet toplamalıyız. Bu heyette askerî zorla yerine çektirme hâdisesinin bir ve iktısadî mütehassıslarla beraber klâsik hatırası olarak tekrar edilecek bir mesan'at tarihini bilen mimarlar, teknik kud rasim de vardır. Bu merasim için îstanretile tanınmış mühendisler, arkeologlar bula iki büyük sancak ısmarlanmıştır. ve daha kudretli şahsiyet ve ihtısas sahibi Bunların biri kaleye çekilecek, diğeri de zevat bulunmalı ve ortada henüz hiç bir uzunlamasına çarşı bovunca gerile şey yokken îstanbul şehrinin müstakbel cektir. projesi hakkında herhangi bir şehir mimannın itaat etmesi lâzım gelen kat'î direk daha anlaşılıyor ki bugün İstanbul için herhangi bir köprü meselesi mevzuu bahtifleri hazırlamalıdır. solamaz, doğrudan doğruya bir şehir Böyle bir direktif bizim için mutlak projesi çerçevesi içinde bir cüz mevkii alâzım olduğu gibi işe başlıyacak herhangi labilecek olan asma köprü meselesini başbir ecnebi mimarın da çok işine yanya lıbasına bir iş olarak ele alacak durumcak ve ona ışık olacaktır. O mütehasMS da değiliz.. bütün teknik kudretini ancak bizim tesi (Delik büyük, yama küçük...) sö rimiz altmda işleterek ortaya bir eser çı zünün hikmetini en çok anladığımız şu karabilecektir ki her itibarla bizi tatmin zamanda asma köprünün milyonlanndan edebilecek olan bir projeyi de yalnız bu bahsetmek bana öyle geliyor ki biraz da suretle elde edebiliriz. Yoksa herhangi abestir.. Çünkü asma köprünün milyon bir yabancı mütehassısa (gel îstanbulu lanndan yalnız birisini harcasak Istan muza bak, bizi memnun edecek bir proje bul şehrinin tarihî ve asil çehresini ap yap!) demek o san'atkânn kudretini is açık meydana çıkaracak kuvvetli ve külraf edeceği gibi bizim için de bu yabancı türel hareketler yapabiliriz. Ve bu pa nın tesiri altmda kalmak tehlikesi daima rayı bir iki sene içinde yalnız yabancı mevcud olduğu için sonradan toplanan turistlerin kesesinden itfa edebiliriz. millî jürinin görüşleri de sakatlanacağı Eğer îstanbul Belediyesi ciddî ve hamuhakkaktır. yırlı büyük işleri başarmak istiyorsa ki Sözü bu kadar uzattıktan sonra bir buna samimiyetle kaniim, şu halde va kit geçirmeden, ne yapıp yapıp îstanbul Öğleye doğru güneş alır. Amma, serseme çatmışım!.. Boş daki tarihî abidelerimizin etrafını açarak apartımandan, nasıl çıkar? Yoksa, bu iş Dairelerin hepsi kullanışh. tecavüzden kurtarmalı ve turistlerin gözü te benim anlıyamadığım bir sır mı var? önüne çıkarmalıdır. Yalnız Köprübaşm Kullanışlıdır. Nilüfer, benim kendisinin peşine düşe Ali Tunc, sözü döndüre dolaştıra, is daki Yenicami değil, bütün kıymetli a ceğimi evvelden anladı da, mahsus şa tediği sona getirmişti: bidelerimiz Yenicamiden daha berbad şırtmak için numaralar mı hazırladı? Nibir halde, çirkin tahtaperdeler arasında Birşeye aklım ermiyor... Böyle lüferi, ilk defa o gece gördüm. boğulmuş kalmış bir haldedir. güzel, ferah, kullanışh apartıman, nasıl Ali Tunc, merdivenleri düşüne dü İşte bir milyon lira bu işi yapar ve buoluyor da, tutulmuyor, boş kalıyor? Gaşüne çıktı. Birinci katın sofasında, kapı nun masrafını da sayısı çoğalacak olan hba, sahibi biraz titiz... Tutmak istiyen cıyı bekledi. Kapıcı, elinde anahtarlarla kiracılar, sahibile uyuşamıyorlar olmalı? seyyahlar memlekete bıraktıkları para geldi. Ali Tuncla birlikte, boş katlan larla öderler. Bu mühim noktada Bele Kapıcı, gene sessizce dinlemişti; boygezmeğe başladılar. diyenin hatınna çok haklı olarak bir Ali Tunc, hakikî bir kiracı tavn al nunu çarpıttı: mahzur gelebilir. Onun da cevabmı so Sahibi, iyi adamdır. Gelgelelim, rulmadan vereyim ki: mış, odalara, sofalara, halâlara bakı yor; muslukları, zilleri, elektrik telleri son zamanlarda hastalandı. Oğlu bakı İstanbul şehrinin müstakbel projesini ni.havagazi borularını gözden geçiri yor... Oğlu, babası gibi değil, çok ge yapacak mütehassıs ister Alman olsun, yor, kararlar veriyor, fikirler yürütüyor çimsiz... Eski kiracılann hepsini gücen ister Fransız, ve ister modernci olsun, isdirdi... Kuntratı biten çıktı, çıktı Bir ter klâsikçi, bu abidelerin etrafını mu du. Lâf arasında, kapıcmın ağzmı arama aydan fazladır, böyle duruyor... hakkak açacak ve şimdiki tecavüzlerden ğı da ihmal etmiyordu: Ali Tunc, en nazik sualin sırası gel kurtaracaktır. Binaenaleyh İstanbul Be Apartıman çok güzel, doğnısu... diğini sezmişti: lediyesi bu işi şimdiden yaparsa herhangi Kapıcı, geveze bir adam değildi; ses Peki, yeni kiracılar gezmiyorlar bir mahzur varid olamıyacağı gibi işe sizce dinliyor, kısa cevablar veriyordu: mı? daha vuzuh ve kolayîık dahi verecek Güzeldir... Temiz de bakıhyor... Kapıcı, çok şaştığı birşey hatırlatıl tir. Odalar da ferah... Güne§ almı mış gibi kapaklan oyuk oyuk gözlerin Mimar SEDAD ÇETlNTAŞ yor da denmez....* açmışb: (Arkan var)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle