19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 Birinciteşrin 1938 CUMHUFİYET Meşhud cürümler kanunu bugün tatbika başlanıyor Adliyede bütün tedbirler alınmış, yeni Asliye ve Sulh Ceza mahkemeleri kurulmuş, sorgu hâkimlerinden ikisi kaldırılmıştır [Bastarafı 1 inci sahifede) menîn reisliğine birinci hukuk azasindan Fazıl Soruçbay, azahklarına da beşinci sorgu hâkimi Mes'ud ve ikinci asliye ceza azasindan Atıf muvakkaten tayin edilmişlerdir. Bu mahkemenin aza mua vınliğine de yeni hâkimlerden Necati getirilmiştir. Merkezde meşhud suçların sulh mevaddına bakmak üzere mevcud iki mahkemeye ilâveten bir üçüncü sulh ceza mahkemesi teşkil edilmiştir. Bu mahkemenin muvakkat hâkimliğine de Sul tanahmed üçüncü sulh hukuk hâkimi Osman Tevhid tayin edilmiştir. Bugünden itibaren hergün biri asliye diğeri sulh olmak üzere iki mahkeme sabah saat 7 den akşam saat 20 ye kadar muntazaman meşhud cürümlere baka caklardır. Pazar ve tatil günleri de biri asliye diğeri sulh olmak üzere iki mahkeme nöbet tutacaklardır. Sorgu hâkimlerinden iki tanesi lâğ vedilmiştir. Lâğvedilen sorgu hâkimlerinden açıkta kalan altıncı sorgu hâkimi Muhiddin birinci hukuk mahkemesine aza tayin edilmiştir. Bu iki sorgu hâkimliğinin kâtibleri yeni teşekkül eden mahkemelerin kadrolarına alınmıştır. Mer kezde teşekkül eden asliye dördüncü ceza ve üçüncü sulh mahkemesi, yenileme bürosunun bulunduğu ikinci katta teşkil edilmiştir. Büronun duruşma yaptığı kr sım dördüncü asliye ceza mahkemesine ve yanmdaki kalem de üçüncü sulh mahkemesine verilmiş, kalemleri ise müşterek alt katta levazimin işgal ettiği odada tesıs edilmiştir. Henüz faaliyeti tatile uğramamış olan yenileme bürosu da yukarıda üst katta lâğvedilmiş olan iki istintak dairesinin odalarına biri mahkeme, öbürü kalem olmak üzere yerleştirilmiştir. îstanbulda teşkil edilen bu iki mahkeme, Sultanahmed, Yeniköy, Bakırköy, Adalar, Fatih, Eyüb sulh mahkemelerine aid bulunması lâzım gelen gerek asliye ve gerekse sulh işlerine muvakkaten bakacaklardır. Bir müddet sonra kadroya ilâveten îstanbul Müddeiumumiliği emrine verilecek olan beş Müddeiumumî muavini bu kazaların sulh mahkemelerine tayin edileceklerdir. Bu suretle merkezdeki işler hafiflemiş bulunacaktır. Dördüncü asliye mahkemesine Müd deiumumî muavinlerinden Sadreddin Berk, ve gelen suçluların sorgulannı yapmak üzere Müddeiumumî muavini Hikmet Sonel memur edilmiştir. mevaddmı rüyete başlamaları keyfiyetidir. Dün bu hususta alâkadar sulh mahkemelerine salâhiyet verildiği bildiril miştir. Bu sulh mahkemeleri, kendilerine icab eden Müddeiumumiler, memurlar verildikten sonra meşhud cürümlere ta alluk eden asliye mevaddını da rüyet edebileceklerdir. Yeni ceza mahkemeleri usulü kanunu sulh hâkimliklerine iddianame ile iş verilmesini âmir bulunduğundan suça aid her evrak behemehal Müddeiumumiliğe gelecek ve iddianame serdinden sonra muhakemesine başlanabilecektir. Ece ovasmda pamuk ziraati • •• • Bu mıntakada zeriyat ıslah ve tevsi edilecek Hükumet, Türk müstahsilini yeni satış teşkilâtı Çanakkale (Hususî) Ece ovasa paetrafında toplamak kararını tatbik ediyor muk yetiştirmekle meşhurdur. Yalnız saha itibarile mahdud olan bu mınta kanın pamukları ıslah edilecek ve vi lâyetin pamuğa elverişli kazalarında pamuk dikme işi genişletilecektir. Bu sene vilâyet Nümujıe bahçesinde denemesi yapılan Ziraat Vekâleti Islah Enstitüsünden gönderilen tohumluklar içinden iklim ve toprak şekillerine uygun olanı ayrılıp daha geniş sahada ektirilecektir. İzmir (Hususî) Yeni ziraî satış kooperatifleri teşkilâtı başlamış gibidir. Hükumet, her vesile ile anlaşıldığı veçhile. satış işlerini teşkilâta bağlamak ve Türk müstahsilini bu teşekküller etrafında esaslı surette birleştirmek ar zusundadır. Bundan beklenen netice de, hiç şüphesiz, büyüktür. Çünkü, başıbozuk. dağınık ve az sermayeli teşekküllerin ve münferid ça Iışmalarm verdiği randıman çok azdır, müstahsilin aleyhinedir. Bu yüzden her sene Türk çiftçisi hükumet kapısına başvurarak yardım istemektedir. şanların mal sahibi, kiracı ve istihsal hacmi bakımından büyük, orta ve küçük olmak üzere nisbetleri nasıldır? Her bir tipin vasatî istihsal miktarı nedir? 5 Bu mahsuller ihracat tacirlerine gelinciye kadar ne çeşid mutavassıtlar elinden geçmektedir? Müstahsilin ve mutavassıtlarm satış fiatları arasında büyük farklar var mıdır? 6 Bu gibi mahsuller ihracat mer kezlerine ne suretle nakledilmektedir? Vekâletin bu suali etrafında alâka darlar tetkikata başlamışlardır. Suallerden de anlaşılıyor ki, hükumet, müs takbel teşkilâtını kurmak isterken is tihsalden ve müstahsilden, yani tarla ve ağacdan başhyarak ihracat kapısına ve ihracatçıya kadar olan bütün vaziyeti tetkik etmek ve bu işin, muhtelif saf ha ve eller arasındaki irtibat ve temaslarını da tanzim eylemek fikrindedir. Izmir mıntakasında satış kooperatifleri Alkazar spanyada birkaç aydanberi sürüp gitmekte olan kanlı boğuşma, o pek meşhur boğa güreşlerini çoktan gölgede bıraktı. Şimdi faşizm bir boğa olmuştur. Koca bir ülkenin altını üstüne getirmektedir. Öbür taraf, elinden kar gısı, sırtından kırmızı pelerini düşmüş cılız bir toreador durumundadır, Boğanın keskin boynuzlarına karşı tırnağile korunmağa çalışmaktadır. H D Köy kalkınması Beyoğlu tarafındaki teşkilât Beyoğlunda yeni meşhud suçların yalnız sulh mevaddına bakmak üzere bir üçüncü sulh ceza hâkimliği tesis edilmiştir. Bu mahkemenin hâkimliğine muvakka ten Galata ikinci sulh ceza hâkimi Hayreddin Şakir ve Müddeıumumıhğine muavinlerden Cemal Köseoğlu tayin edil miştir. Bu mahkeme, Beyoğlu, Galata ve Beşiktaşa bakacaktır. Bu mıntakada asliye mahkemesinde görülmesi icab e den bir suç işlenirse bu, merkezdeki as • liye mahkemesine gönderilecektir. Her üç mahkemenin kâtib ve müstahdemin kadrolan tamamen ihzar edilmiş oiup icab edenlere tebligat yapılmıştır. Memurlar bugün saat 7 den itibaren vazifelerine başlıyacaklardır. Usküdar mur takasmda da lâzımgelen tertibat yapıl mış, orada da kanunun tatbikatına bugün baslanmış olacaktır. Meshud cürümlerin tatbikatmın en mühim neticelerinden biri de bazı sulh mahkemelerinin hem sulh, hem de asliye Vilâyette köy kalkınma işine çok ehemmiyet verilmektedir. Bılhassa fennî arıcılık, tavuk ve tavşan yetiştirme, iyi cins tohum ekme, köy yolları yapma, köye gelir kaynakları bulmak işine çok Müstakbel satış teşkilâtınm hakikî Beyoğlunda teşkil edilen yeni sulh ehemmiyet verilmektedir. Teşkil edilen mahkemesine tayin edilmiş olan Galata (Köy bürosu) kalkınma işlerini müte şeklinin ne olduğu bittabi şimdilik tahmin edilemezse de üzüm teşekkülünde, ikinci sulh ceza hâkimi Hayreddin Şa madiyen takib etmektedir. şimdiki Üzüm Kurumunun bir temel kirin vazifesine vekâleten diğer sulh ceMekteblerin vaziyeti vazifesi görmesi ve ona göre bir orga za hâkimi Cevad bakacaktır. Bu sene vilâyette ilkmektebler 15 ey nizasyon yapılması ihtimali vardır. Muhakemeler nastl cereyan edecek lulde açıldı. Talebe tehacümü çok fazHükumet, tasavvurlarını tatbikten Meşhud cürümlerin tatbikatına dair ladır. Bilhassa ortamekteblere kayid ievvel, bazı mühim ihracat mahsulleri Fikrimizce, senelerdenberi müstahsili okuyucularımıza bir fikir verebilmek için çin talebenin gösterdiği tehalük şayani üzerinde malumat almak istemiş ve Ti sızlandıran sebeblerden biri de budur. kayiddir. Biga ve Gelibolu ortamektebbir misal gösterelim: caret Odamızdan şunları sormuştur: Bir tarafta müstahsil hiç mesabesinde lerile merkez ortamektebinin her yıl îstanbulun herhangi bir semtinde bir 1 Vilâyet dahilinde yetişen ve ih bir para alarak çekilirken, diğer tarafzabıta vak'ası olur olmaz, polisler vak'a verdiği mezunları okutmak için Çanak rac bakımından teşkilâtlandırılması zatan ihracatçı veya mutavassıt nisbetsiz ya el koyacaklar ve mücrimi suçüstü ya kalede bir lise açılmasını halk, büyük rurî görülen ziraî mahsuller, ehemmibir kazanc temin etmektedir. Yani, bir arzu ile beklemektedir. kalıyabilirlerse şahidlerle birlikte hemen yet sırasile, hangileridir? ortada hakka ve adalete tamamen ay Adliyede sabah saat yediden akşam 20 2 Bu mahsullerin vilâyet da kırı bir çalışma şekli vardır. Çalışıp yeye kadar hazır bulunacak olan meşhud hilindeki istihsal miktarları ve istihsal tiştirenle onu satan arasındaki bu kacürümler Müddeiumumisi Hikmet Sonele sahası nekadardır? zanç nisbetsizliğinin tanzimi zarureti getireceklerdir. Müddeiumumî hepsinin 3 Bu mahsullerin istihsali, vilâyeti vardı. Yeni organizasyonda muvaffak birden sorgusunu yapacak ve şikâyeti veya cürmü sabit görürse hemen oracıkta niz kaza, nahiye ve köylerine ne şekilde olunduğu takdirde müstahsilin en esashazır bulunan nöbetçi mahkemeye bir lı derdlerinden birini de kaldırmak imve ne nisbette dağılmaktadır? iddianame ile sevkedecektir. Mahkeme 4 Bu mahsullerin istihsalile uğra kânı doğacaktır. Dünkü nüshamızda bazı ecza depo • derhal suçluyu mahkeme edecek ve ka Iarı sahiblerinin Sel dö Karlisbatı Sülfat rarını hemen verecektir. Bu suretle bazı dö sud gibi göstererek gümrükten çıkar müstesna ahvalde bir suçun cezası iki sadıkları ve piyasaya da Sülfat dö sudu at zarfında verilmiş olacaktır. Sel dö Karlisbat diye arzettikleri güm Müddeiumumî suçu varid görmezse rük idaresi tarafından tesbit edilerek; maznunu hemen serbest bırakacaktır. Şa keyfiyetin Sıhhat müdürlüğüne bildiril yed doktora gösterilmesi icab eden bir diğini yazmıştık. vaziyet hasıl olursa meşhud cürümler Sıhhat Müdürü Ali Rıza, dün, bu Müddeiumumisi hemen pek yakında olan mesele etrafında kendisile görüşen bir arTıbbı Adlî odasından nöbetçi doktoru kadaşımıza şunları söylemiştir: çağırtacak ve işin uzamasına kat'iyyen « Evet gümrük idaresinden burada müsaade etmiyecektir. Meşhud cürüm ismini zikredemiyeceğim bazı ecza depo ler kanununun en büyük hususiyeti Müddeiumumilere tevkif etmek salâhiyeti ver sahiblerinin Sülfat dö Sudu Sel dö Karlisbat diye. piyasaya çıkardıkları bildirilmiş olmasındadır. miştir. Bu şayani teessüf hâdise etra " Şayed zabıta bir suçun meşhud olup f.nda derhal tahkikata giriştim ve sıhhiye olmadığında tereddüde düşerse derhal müfettişlerini mezkur ecza depolarına Müddeiumumiye telefon ederek vaziyeti göndererek vaziyeti tetkik ettirmeğe başsoracak ve alacağı cevaba göre hareket ladım. Mesele bir iki güne kadar tavazedecektir. zuh edecek ve işin hakıkî şekli meydana Ağır cezaları müstelzim suçlarla, si çıkarılmış olacaktır. Eğer suç tesbit ediyasî kabahatler, matbuat suçları, kaba lirse mezkur depo sahibleri hakkında tatasyonda yapılan gar... İzmir (Hususî) Halkapınardaki muamelesini bitirmek üzeredir. Burası, hat sınıfına dahil olup ta kanunun zık * kanunî yollara maalesef tevessül oluna tayyare istasyonu hazırlıkları devam Havayolları müessesesine 2500 liraya retmiş olmadığı fiiller ve kaçakçılık vak'a rak mahkemeve sevkedilecekhr.» dadır. Burada yapılması zarurî görülen verilebilecektir. lan meşhud cürümlerden madud değıl " ımlâ ameliyesinin devlet yardım ve veİzmirliler, Havayollarının açılmasını dir. Meşhud cürümler, cezası 5 sene hasaitile mi, yoksa müteahhide ihale su alâka ile beklemektedirler ve görünüşe pisten aşağı olan yaralama, hırsızlık ve retile mi yapılacağı henüz tekarrür etsair suçlardır. nazaran, tayyareler işlemeğe başlayınmemiştir. Birinci şekilde 50 60 bin, Adliye! Veküi tatbikata ikinci şekilde ise 150 bin lira kadar har ca İzmir İstanbul ve İzmir Ankara Birkaç gündenberi devam eden lodos arasında hava yolculuğu faaliyeti epeycanacağı tahmin ediliyor. nezaret edecek fırtınası dünden itibaren dinmişti. îstimlâk heyeti de, sahanın istimlâk ce fazla olacaktır. Adliye Vekili Şükrü Saracoğlu daha Lodos yüzünden havalar gayritabiî bir birkaç gün şehrimizde kalarak yeni kasurette ısınmış, adeta yaz geri gelmiştir. nunların tatbikatı ile meşgul olacaktır. Elişleri sergisi 28 teşrinievKahve ithali münakasası Lodos fırtınasında limanda ve Mar Adliye Vekâleti kalemi mahsus müAnkara 14 (Telefonla) Kahvenin velde açılacak marada üç kaza olmuştur. Yedikuleden dürü Şakir dün Ankaraya gıtmiştir. bir elden idaresi münakasası 7 teşrini kömür yükliyerek îzmite hareket eden 29 teşrinievvelde Ankarada açılması evvelde yapılacaktır. îçe başlıyan yeni hâkimler Bayram kaptanın idaresindeki Nimet momukarrer olan el ve ev sanayii sergisiAsliye ikinci ceza aza muavinliğine ta törü gece, Büyükada açıklarında 1 7 ton Yeni şekle göre bu işi taahhüd ede nin açılış günü değiştirilmiştir. 29 teş cekler 200,000 lira teminat gösterecek yin edilmiş olan yeni hâkimlerden Cihad luk Bozcaada motörile karşılaşmış, iki rinievvelde hükumet erkânı çok meşgul ler, kahveyi bir elden getirmeyi üzeri Hikmet ile Aydından gelmiş ve Üs motör dalgalann tesirile çarpışmıştır. Bu bulunacakları için açılış merasimi 28 ne alacak tüccara veya grupa kahve küdar sulh ceza hâkimliğine tayin edil çarpışma neticesinde Nimet motörü iki birinciteşrinde yapılacaktır. îlk iki gün mukabilinde hiçbir suretle döviz veril miş olan Nail dün vazifelerine başla • parça olarak batmı§, tayfaları kurtanl miyecektir. sergiye girenlerden 25 kuruş duhuliye mışlardır. almacaktır. Diğer günler sergi serbest miştir. Müteahhid grup. kahve buhranma seKadıköy rıhtımında bağlı duran pa bebiyet vermemek için en az 10.000 çu olacaktır. Sergiye nümunelerin gönderilmesine zar motörile büyük bir sovan kayığı da val kahve stoku bulunduracak, getire iplerini kopararak kayalara düşmüş ve ceği mala mukabil harice Türk malı ih başlanmıştır. Bu ayın onuna kadar büraç edecektir. tün nümuneler sevkedilmiş olacaktır. parçalanarak batmışlardır. Ilâc sahtekârlığı Sıhhiye Müdürlüğü hâdiseyi tahkik ediyor Bu kanlı sahnenin haliklarına sorarsanız yeni bir tarih yaratmak istediklerini söyliyeceklerdir. Fakat hâdiseler, İspanya şehirlerinin her yerinde tarihten bir sahifenin yandığını gösteriyor. Alkazar, bunlardan biridir. Islâm tarihinde Tulayüle diye adı geçen, frenkler tarafından da Tolede suretinde anılan şehrin en büyük süsü, hiç şüphe yok ki, bu Alkazardı. Onun Gotlardan kalma olduğunu söyliyenler zühul etmişlerdir. Çünkü Alkazar, arab" ca Elkasrın, frenkleştirilmiş şeklidir, kasr da malum olduğu üzere köşk ded mektir, saray demektir. Tolede şehri 714 te, islâmların eline geçince bir müddet payitaht yapıîdı, bu kasır da hükümdar sarayı olarak inşa edildi. Şehrin üç yüz yetmiş bir yıl sonra Ispanyollar tarafından geri alınması üzerine Elkasnn damına bir haç dikildi, adı Alkazara çevrildi, kilise olarak kullanılmağa baş landı. Işte o binanm ateşe verilmesile üç yüz sene pınltılı, 851 yıl da sönük bir hayat temsil eden önemli bir tarih sahifesi küle çevrilmiş oldu. Şimdi sıra Kordobadaki Alkazara geldi. Bu, Toledodaki adaşından daha kıymetli bir eserdir. Dâhil lâkabını taşıyan Abdurrahman tarafından dokuzuncu asırda temeli atılmış, uzun yıllar çalr şılarak bitirilmiş bir san'at harikasıydı. Ona, Toledodadki Elkasrdan ayırd edilmek için «Elkasrülkebir Büyük saray» deniliyordu. Tek bir yapı değildi, 340 parçadan mürekkebdi. Bu yüzlerce zarif yapı içinde Kâmil, Mücedded, Hâir, Ravza, Maşuk, Mubarek, Sürur, Bedi gibi adlar taşıyan bir sürü saray daha bulunuyordu. Elkasrülkebiri, Kortuba Alkazarraı teşkil eden binalann hepsi birer hazine değerindeydi. Altın, gümüş, mermer, tunc, o yapılarda çakıl bolluğıle göze çarpıyordu. Sarayların süsüne, inanılmaz derecede ihtimam edilmişti. Her birinde sayısız havuzlar, sarnıçlar, şadırvanlar vardı. Uzak yerlerden, yüksek dağlar dan akıtıhp kurşun borularla getirilen sular, bu sarayları birer su şehri haline koymuştu. Şurada altın bir musluk, ötede gümüş bir ağız, beride tunc bir aslan, daha ileride mermer bir kaplan boyuna havuzlara su dökerdi. Ağaclara iliştiri " len, sun'î mağaralara yerleştirilen atmacaların, akbabaların, maymunların, fil Ierin de gagalanndan, dudaklarından, hortumlarından şırıl şırıl su dökülürdü. Bu hayvanların bir kısmı altından, bir kısmı da tuncdan yapılmışh. Toledoda yakılan Alkazar, eski güzelliğinden, eski servetinden on binde birini taşımamakla beraber gene görenlere parmak ısırtacak kadar canlı duran Kortuba Alkazarmın akıbetini de şimdiden hissettirmektedir. Demek ki fikir mücadelelerinden nur doğduğu gibi bazan felâket te doğabilr yormuş. İspanyada yeni bir tarih devri açılmak iddiasile yakılan şerefli tarih abidelerinden direk direk yükselen alevli dumanlar bu ağır hakikati gösteriyor. İzmir tayyare istasyonu hazırlanıyor Lodos fırtınasında üç motor battı Yarım Adam M. TURHAN TAN Artık, düşmana iyiden iyiye sokulmuş* tuk. tşi süngülerin halledeceği mesafeye girmiştik. Harb sarhoşluğile başım dö " nüyor, gözüm karşıdaki düşman hatla • rından başka birşey görmüyor, dimağım onlara süngü saplamaktan başka birşey düşünmüyordu. Elimdeki tüfeğin ucuna baktım. Bir tarafı testereli yeni kasatu ralardan biri takılı idi. Kafamdan şu nükte geçti: Yiyene afiyet olsun! Yerimizden fırlryarak, o korkunc, Allah Allah! Naralarile düşmanın üstüne saldırdık. Öyle durdurulmaz bir hızla ileri atıldık ki sanki ölüm bile önümüze çıkmağa, yolumuzu kesmeğe cesaret edemiyordu. Biz düşman piyadelerine cepheden ilk süngüleri saplarken, düşman hattını so * lundan çeviren başka bir bölük te, el bonr balarile geriden ve yandan onlan haklıyordu. Hücum ettiğimiz kıt'anm, Yu • nanlıların meşhur Efzun alaylarından biri olduğunu gördük. Bu dağlı adam lar, cesaretle süngü hücumumuzu kabul ettiler. Fakat, o gün, Türkün savletine Efzunlar değil, onların geldikleri Olemp dağları bile dayanamazdı. lArkası rar] "Cumhuriyet,, ıo tefrikası 82 Ben de müthiş bir ateş etmek arzusile yanıyordum. Mesafe arttığı için taban camı doldurduktan sonra bu kanlı bo ğuşmada şehid düşmüş bir neferin tüfeğini yakahyarak ateşe başladım. Düşman gözümüzden kaybolunca, toplandık ve karışan kıt'amıza biraz çeki düzen verdikten sonra taarruza devam ettik. Sırttan aşağı inince, kaçan Yunanlılarm bir dere kenannda, toplanmağa çalıştıkları görülüyordu. Bir kısmı, hâlâ kaçıyor, bir kısmı da zabitlerinin etrafına toplanıyordu. Takriben 150 metro me safede idiler. Tekrar ateş açtık. Tüfe ğimle iyice nişan alarak tetiği çektim. Kurşunu yiyen, iki kat olarak yere çöktü ve bir daha kımıldamadı. Şiddetli bir ateş deredekilerin yarısını olduklan yere mıhladı. Otekiler tabanlan kaldırdılar. 1leri! Fakat bu kumandayı, mafevklerin ağ Bir arahk, o kadar fazla ilerlemişiz ki düşmanı ateşlerile takib eden kendi topçumuzun atış sahasına girmişiz. Beyni mizde birkaç mermi patlayınca aklımız başımıza geldi. Fakat geri dönmek bizden o kadar uzaktı ki olduğumuz yerde kalarak bekledik. Biraz sonra, topçumuz ateşini daha uzattı da tehlikeden kurtul" Abidtn Daver DAV'ER zından işitmeğe lüzum yoktu. Her nefe duk. Şimdi, önümüzdeki dar vadiyi geçip rin, hepimizin dimağında bir ses müte karşiki sırtlara taarruz etmek emrini almadiyen ayni heceleri tekrarlıyordu. mıştık. Düşmanı bu tepeler silsilesinden İleri! İleri! de sökersek ordumuz taarruzun ilk adı Saniha heyecanla sordu: Yorulmuyor muydunuz Ercümend mını muvaffakiyetle atmış, Yunan mü" dafaa hattını yararak Afyon yolunu açBey? Elbette yoruluyorduk amma yo mış olacaktı. Yunanlılar, sağdan soldan rulduğumuzu duymuyorduk ki... Sinir getirdikleri ihtiyatlarla buna mâni olmalerimiz çelik bir yay gibi gerilmişti. Öyle ğa ve yolu kapamağa çalışıyorlardı. Düşmanın kaçan askerleri, yeni mev harikalı bir heyecan içinde idik ki manevî kuvvetlerimiz maddî kuvvetlerimize ira zilere yerleşmiş olan ihtiyatları tarafın de ediyor; sadece ilerlemekten mütema dan durdurulmuştu. Aramızda 500 metdiyen, durmadan ilerlemekten başka, relik bir mesafe vardı. Biz, taarruza yeni hiç birşey düşünmüyorduk. Hepimiz, bi bir hızla devam için derenin içinde biraz rinci gelip te çatlıyan cins atlar gibi idik. nefes alırken sahra ve dağ topçumuz, ilk Yalnız ılerlemek, öldürmek ve yenmek işgal eüiğimiz mevzilere gelmiş, oradan heyecanı içinde yorgunluğumuzu hatırı düşmana ateş ediyor, bize yol hazırlıyor mıza bile getirmiyorduk. Herkes dosdoğ du. İki taraf arasındaki beş yüz metrelik rtt ileri gidiyor, yürüyerek ve koşarak mesafede, bizim kısa düşen top mermile düşmanın istikametine saldınyordu. rimiz pathyor, düşman topçusu da, bizi taarruzdan men için, bu sahayı şiddetli bir mania ateşi ile tarıyordu. Yunan makinelitüfeklerinin yağdırdığı kurşunlar, an sürüleri gibi vızıldıyordu. Fırka kumandanı, bir aralık, ta ileri hatta kadar gelerek bize: Karşiki sırtların bir saate kadar işgalini isterim; haydi marş evlâdlanm! Dedi. Yaradana sığınarak, bu cehenne min içine atıldık. Arazinin vaziyeti düşmana müsaid, bizim aleyhimize idi. Fakat maneviyatımız o kadar yüksekti ki hepimiz kahramanlık harikalan yarat makta birbirimizle yarışıyorduk. Ben de elimde tüfek, tıpkı, bir nefer gibi harbediyordum. Palaskam ve kütüklerim ol madığı için boynuma bir ekmek torbası takmış, içine fişek paketlerini doldurmuştıım. Arazinin en küçük dalgasından, y e r lerdeki taş ve toprak kabartılarından bile istifade ederek kısa sıçramalarla yata kalka ilerliyorduk. Düşman, taarruza geçtiğimizi görünce, azamî şiddetle ateşe başladı. Topçu, ağır, hafif makinelitü fek ve piyade ateşi, etrafımızdaki top raklan kaynatıyordu. Müntehası, mu • hakkak ölüm olan bir yarışa tutuşmuş tuk. İlk muharebelerdeki muvaffakiyetin verdiği galebe sarhoşluğu ve biraz evvelki süngü mücadelesinin yarattığı kızgın heyecanla maneviyatımız bir kat daha yükselmişti. Düşmana hitaben: «nekadar ateş edersen et; gene tepeliyeceğiz seni!» diyorduk. Apaçık arazide, delice bir cesaretle yaptığımız bu taarruz, düşmanın mane* viyatını fena halde kırmış olacak ki, biz yaklaştıkça, karşı tarafta bazı yılgın neferlerin kalkıp kaçmak istedikleri, hatta bazılannın kaçtığı bile görülüyordu. Bunları gördükçe içimden kendi kendime: Dayan, diyordum, harifler kaçı • yorlar. Etrafımdaki askerlere «dayanın ço cuklar» demeğe lüzum yoktu. Onlar, bugün fevkalbeşer bir kahraman kesil mişlerdi. Hafif yaralananlar, yaralarmdan kanları sızarak sıçramağa devam ediyorlardı. Biraz daha ağırca yarala nanlar, sargı paketlerile yaralarıni sar dıktan sonra, geri dönmüyor, avcı hattını takib ediyorlar. Eminim ki şehid olanların ruhu da bizimle beraber süngü hücumuna hazırlanıyor, bizimle beraber sıçramalar yapıyordu.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle