Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
19 îkincikânun 1936 T'MHURIYET Beyaz perdenin sun'î JohnGilbert İzmirde yakalanan haydud neler anlatıyor? çiçeği: Jean Harlow Sinemanın dünkü sevimli siması eski hatıralarıSarışın yıldız muvaf f akiyetini tabiî meziyetlerinden mızı da alıp götürdü ziyade makyaj ve ziya oyımlarma borçludur John Gilbert genç denecek bir yaşta Holivud yıldız larının en fotejeniği olması dolayısile şirr« diye kadar gazete lerde en çok resmi çıkmış olan artist Jean Harlovvdur, denilebilir. Yüzün de ve vücudündeki muhtelif tezadlar, herkese nasib olmı yan bir fevkalâde lik temin etmekte, çok mükemmel bir ahenk vücude ge tirmektedir: Saçla n sapsan, teni saten gibi, gözleri koyu mavi, vücudü fazla girintili çıkıntıh ol makla beraber son 3erece mütenasib.. Bütün bunlar b'yle bir yekun teşkil ediyor ki alışmamiî gözler yadırgasalar( bile, alışmışlar çok güzel buluyorlar. öldü. 38 yaşında.. Fakat doğrusunu is terseniz o, seksen yaşına ermiş olanlardan daha çok çalışmış ve daha çok eğlenmiş olarak bu diyarı terketti. Holivudda yirmi sene ömür sürmek ne demektir, tabiî tahmin edersiniz. Hem yıpranmak, harab olmak, hem de zevk ve safa sürmek.. John 1915 senesinde Holivuda geldiği vakit henüz on yedısine basmıştı. Hırçın, muhteris bir çocuktu. Haftada an cak 15 dolar kazanıyor, Kovboy fılim lerinde figüranlık edıyordu. Beş altı sene bu müşkül ve fakirane hayatı geçirdıkten sonra figüranlığı bıraktı, senaryoculuğa başladı. Kendisini yükselten zatı bu su retle tanıdı. Fransız rejisörü Maurice Tourneur o zaman Amerıkanın sinema merkezinde mutlak bir hâkimdi. John Gilberti tekrar artisthk silkine geçirerek ona ilk hakikî rolünü veren o oldu. Bilhassa iki fılim «Büyük resmi geçid» ve «Şen dul» Johnu bütün kadınların sevdiği, bütün dünyanm takdir ettiği bir jönprömiye haline koydu. İpekiş mağazasmı RASPUTIN NA5İL OLDÜRÜLDÜ? da soyacakmış! Prensvs Angelika anlatıyor Zengin, meşhur, mağrur delikanlı, Amerikaya henüz gelmiş tecrübesiz bir r genc kızla ayni filimde karşılaşacaktı. Bu genc kız İsveçli Greta Garbo idi. Bir defa değıl, birkaç defa oynadılar ve seJean Harloıvun güzel bir pozu viştiler. O hodbin, mağrur, hoppa genc Fakat emin olun ki, Jean Harlovv be adamın kafasına fırlattı. Sonra evine Gretanın dizleri dibinde dünyanın en yaz perde üzerindeki muvaffaluyetini ta döndü, bir duş yaptı, oldukça sakinleş sadık, en ciddî ve en sabırlı insanı olmuşbiatin kendisine vermiş olduğu meziyet mişti. Lâkin artık Holivudda kalması bir tu. • lerden ziyade, sun'î olarak iktisab ettiği rezalet olurdu. Hovvard tabiatile artık Gretayı Amerikada gördüsü müşkül şeylere borçludur. Onu bugünkü mevkii suratına bakmıyacaktı. Filim amilleri ise ne eriştiren boya, masaj, jimnastik, ziya zaten ona aldırmıyorlardı. Eşyasını topoyunlan ve sairedir. Maamafih bu sözler lamıya başlamıştı. Tam o sjjada bir te mükâlemesi herşeyi halletti. fe Jean aslında güzel değildir, demek is lefon temryoruz. Bilâkis, güzel, hem de fazla Howard o hızla kendisine MGM şir güzeldir. Yalnız, onu boyasız ve stüdyo ketinde arzu ettiği rollerde oynamak ü îâmbalan olmaksızın çıplak plâjda gördü zere mükemmel bir kuntrat temin etmişti. ğümüz zaman muhakkak ki bir kadından E.. Amerikalılar enerjik kadınlara bayılırlar!.. tiyade bir heykele benzetiriz. ' Jean Harlowu yakından tanıyanlar, 6nun tapmılmağa layık bir Havva kızı oldugunu söylüyorlar. Hele imza ve resim istiyen sinema merakhlannın, hayır cemiyetleri menfaatine müsamareler ter tib edenlerin pek sevgilisidir. Çünkü koskoca bir albümü imza etmek için dakikaJarca meşgul olmaktan, bizzat kendi çekmecesinden çıkardığı resmini hiç tanı madığma bile vermekten, yetimler, maluller menfaatine hazırlanan eğlencelerde hazır bulunarak o içtimalann cazibesini artırmaktan kat'iyyen çekinmez. Bu nezaketi yüzünden Jean Amerika halk tabakasınm sevgili bir bebeği olmakta devam ediyor. Lâkin bu sevimli bebek stüdyo işlerinde bazan ateşler saçan bir inahluk haline girmekten de geri kalmaz. filme ilk intisabı esnasında kendisine mütemadiyen uğursuz kadın rolleri verili yordu. Bu vaziyetten kurtulmak için hamisi Te menajeri, taıunmış «Cehennem Melekleri» kordelâsmın amili milyoner Howard Hughesle birçok defalar münakaşaya girişti. Howard her defasında: Canım ben senin istikbalin için e nmden geleni yapıyorum.. Sırasında rolkrini de değiştireceğiz! Cevabım yeriyordu. Jean bir sabretti, Sci sabretti. Üçüncüsünde dehşetli bir si nir buhranı geçirerek hamisine söylemediği lâkırdılan bırakmadı. Hatta masa sının üstündeki telefon makinesini kapıp Jean simdi şÖhret ve muvaffakiyetinin en yüksek basamağında.. Uç izdivacın ikisinde kocalarından kendi muvafakatile ayrılan ve bırınde de zevcıni feci bir surette kaybeden genc kadm ötedenberi çok sevdiği derd ve neşe ortağı annesile oturuyor, onun dizinin dibinden küçük bir mektebli kız gibi hiç ayrılmıyor.. Başından bu kadar felâket geçen bir kadının böyle sakin ve mes'ud oluşu doğrusu şaşılacak şey! İlk ve üçüncü koca lan Chuck ve Hal Rosson ile ayrılışlan sade Hohvodu değıl, bütün Amerikayı altüst eden birer skandal olmuşlardı. I kinci kocası Paul Bernle ise ancak iki ay beraber yaşamıslar, üçüncü ayın haftasında adam banyoda ölü olarak bulunmuştu. Hayır, Jean bunlann hiçbirinden çok fazla müteessir olmamıştır. Belki kalben olmustur da sureta kimseye birşey sezdırmiyor.. Orasını Allah bilir. Keza aley hinde bulunanlara, san'atını tenkid edenlere karsı da böyledir. Onlara ehemmi yet vermemeği en büyük bir cevab addeder. receğimi telefonla söyledim. Mehmed Mustafa aslında hammaldır. Hâdiseyı bilmiyordu. Ona bir arkalık bulduk. Ben o akşam biraz şarab da içtim. Bundan sonra Ahmedi de yanıma aldım.. O. mektubdan haberdar değildi, fakat ne yapacağımı biliyordu. Onu köşeye dik tim. Sonra David Sidi ile telefonda tekrar konuştum. «Şimdi gelecek, şimdı gelecek» diyor ve muhavereyi uzatıyor lardı. Bundan şüphelendim. Hammal mağazadan çıkınca David, mağaza ka pısından: Çok yıllara! Diyerek alay edince büsbütün kuşkulandım. Biraz sonra siviller etrafımı sardılar. Ben onları, David Sidinin adam ları sandım. Yoksa teslim olurdum. Ahmedle bu gibi işler üzerinde evvelce de konuşmuştuk. Hatta İpekiş mağazasını soymaklığımızı bile bana teklıf etmişti!» îfade bundan ibarettir. Telgraflanmda da bildırdiğim gibi, mevzuubahs demir çekmece bulunamamıştır. Komiserin yaralan da iyileşmektedir. Hayreddin, hapisaneye gönderilmiştir. Izmir (Özel) Hayreddin namında bir gencin, îzmirde David Sidiyi mektubla tehdid ederek beş y'ut lira kopardıktan sonra ikinci defa olarak iki bin lira istediğini, mektubunda Davidın Çerkes Etemle olan münasebetlerinden, gizli Musevi teşkılâtından ve saireden dem vurduğunu ve iki bin lirayı alacağı [Bir arkadaşımız senelerce evgece, zabıta tarafından çevrildiğini, aravel Cenubî Rusyada Prenses larında musademe geçtığıni ve haydudun Angelik Nikolayova ile tesadü komiser Lutfiyi vurduğunu bildirmiştim. Hâdisenin dedikodulu mahiyeti ve hay fen tamşmış ve Rasputin vak'adudun cür'etkârlığı burada büyük bir «mı, hâdisenin bizzat kahramanakis bırakmıştır. Çünkü haydud, Davide larından olan bu kadının ağzınyazdığı mektubda bu ithamları yapmak dan dinlemiştir. Prensesin hikâla beraber, zabıtaya da, bomba ve ta ysini a*avıv<ı vazıyoruz.^ Elma dağının 300 kılometro şimalin banca dolu bir çekmeceden bahsetmiş ve bu çekmecenin Davide aıdıyetını ilen deki küçük (Taldı Kurgan) kasabasında münzevi bir hayat yasamağa mec sürmüştür. Fakat iddiası boş çıkmıştır. bur olduğumuz bir zamanda. (Anjelita Adliye, tahkıkatını bitırmış ve kendi Nikolayova) namındaki bir kadınla tasini Ahmed, Mustafa, Mehmed namm nısmıştım daki şahıslarla birlikte sulh ceza hakye Çdkmuş Petrograd aristokrasisininma rıne vermiştir. Hâkım, yalnız Hayreddı ruf prenseslerinden olan bu kadm günni tevkif etmiş, dığerlerini, delillerı kâfı düzleri resim muallimliği ve akşamları da kasabanm yegâne kuçük sinemasıngörmediğinden serbest bırakmıştır. da pivano çalmakla geçiniyordu. Hayreddin mahkemede şunları söyleTaldi Kurganın buzlu kısa gecelerini miştir: geçirebilmek çok zordu. Hemen her ak« Bir müddet debağlık yaptım. şam sinemadan sonra, daha birkaç ar Sonra Tuzlada ahçı olarak çalıştım. Da kadaşla Anjelina Nıkolayovanın evinvid Sidi hakkında, debağlık yaparken de toplanır, onun gitarasma refakat emalumat edinmiştim. Kaçakçılığını ileri den çok tatlı sesini dinlemekle vakit gecirirdık. Çok şen ve şuh bir kadmdı. sürerek kendısinden evvelâ beş yüz lira Bir aksam, sade ona has gördüğüm kopardım. Sonra iki bin lira istedim. tuhaflığıle: Kendisine saat yedıde bir adam gönde Her akşam gitaramm tangırdısile başınızı ağrıtmaktan ben de usandım, dedi. Onun için size bu akşam bir yı lan hikâyesi anlatacağım. Sonra gülerek ilâve etti: Siz benim nekadar tarihî bir kadın olduğumu bilseydiniz. bana karşı olan hürmetinizi yüz defa daha çoğaltır dınız. Bu eller, (Rasputin) e ölüm ge cesi yedirilen zehirli çörekleri bizzat hazırlamıştır! (Rasputin) vak'ası kahramanlann dan olan bu kadını dinlemek için he pimiz de kulak kesilmistik. « Büyük biraderim Prens Yusupofun en aziz arkadaşlarındandı. Birbir lerini bir dakika görmeseler kat'ivyen rahat edemezlerdi. O zaman ben de genc, ciddî, çok itimad edilen genc bir kızdım. Benim yanımda her gizli şeyi konusabilirlerdı. O aralık bende de Rasputini görmek ve tammak merakı hâsıl olmuştu. Fakat validem buna bir türlü muvafakat etmivor, Rasputinle karşılasmamam için elinden gelen her şeyi yapıyordu. Bir gün şöhreti âfaki dolduran bu kövlü papazile, bilmeden karşılaştım. Hiç tanımadığım bu adam lâübali bir vaziyette birdenbire elimi tutarak. iri siyah gözlerile gözlerimin içine bak mıya başladı. Ben bu derin. esrarlı ba kışların altında tamamile kendimi kaybetmiş. onun emrine amade, istediği vere gitmeğe amade bir hale düsmüştüm. Bereket versin birdenbire biraderim içeriye girdi, beni feci bir akibetten kurtardı. Tesadüfen karşılaşıp, tesadüfen elinden kurtulduğum bu kaplana karşı kalbimde büyük bir nefret duymağa baş lamıştım. Onunla tekrar karşı karşıya gelmekten korkuyordum. Bu sırada Rasputin yeni bir aşkm pençesine düsmüştü. Son günlerde en büvük meşgalesini Prens Yusupofun güzel karısı teşkil ediyor, ve bize de sık sık gelmesine, Prensesin daima bizde bulunması se beb oluyordu. Prens Yusupof. meseleye vâkıftı. Bunun için karısını bir dakika bırakmak istemivor ve onu bir nöbetçi gibi bek liyordu. Bir akşam kardeşi Prens Yusupofla beraber oturduğu bir sırada beni ça ğırdı: «Angelına akıllı bir kızdır, de diklerimizi yapar» dedi ve sonra ke tum olduğumu gayet iyi bildıkleri için her şeyi bana serbestçe söylemekte tereddüd etmediler. Kararlanna göre tayin edilecek yakın bir günde Prens Yusupofun evine gidecektim, orada ze hirli çörekler yapacak ve bunları da Rasputini öldürecek zehirli çöreği biz hazırlamıştık O Prens Yusupofa âşıktı. Bir taraftan kafayı çekib bir taraftan çörekleri atıştırıyor ve Prensi beklivordu Rahib Prens Yusupofa âşıktı Ödemiş Cezaevinde mahkumlar çahştırılıyor Ödemiş (Özel) Şehrimiz Cezaevinde, müdür Ziya Sürmelioğlunun aldığı tedbirler ve yaptığı hususî teşkilât, bu Evi, âdeta bir terbiye, bir intizam ve çalışma müessesesi haline getirmiştir. Mahkumlar, derecelerine ve suçlarına göre koğuşlara ayrılmış, bu ko*uşlarda yemek, çamaşır, temizlik için hususî şekilde elemanlar ayrılmış, başlarına ça vuşlar verilmiştir. Cezaevinin dört atölyesi mütemadiyen çalışmaktadır: Marangozluk, kunduracılık, fanilâcılık ve çorapcılık.. Bu dört atölyede 60 işçi vardır. Bir de Halkevi tarafından kurs açılmıştır. 150 mahkum kursa de vam etmektedir. Aralarında kimsesiz ve fakir olanlar için bir de içtimaî yardım kolu yapılmış tır. Her hafta, bu gibilere, imkân dairesinde yardımlar temin edilmektedir. Berberler nezaret altında ve haftanm muayyen günlerinde bütün mahkumlan traş etmektedırler. Keza, çamaşır kollarile bahçıvanlık ta büyük bir intizam içinde devam etmektedir. Muztarib, meyus, harab.. Kendisini iç kiye verdi. Greta eski dostunu «Kraliçe Kris tin» i çevirmek üzere iken hatırladı. Si nema kumpanyasına baş erkek rolünü onun oynamasını âdeta zorla kabul ettir di. Heyhat, bu rol de devam etmıyen bir muvaffakiyetten başka birşey olamadı. John artık unutulmağa mahkumdu. Nitekim zavallı, ıstırab, yeis ve alkolden harab, yalnızlık ve kimsesizlık içinde öldü. Onunla sinemanın mazideki en sevimli bir siması, on sene evvelkıne aid hatıralarımızdan bir kısmı kayboldu. John Gilbertin muvaffakiyetinı temin eden filimlerden bazıları bugün gene beyaz perde üzerinde alkışlanıyor. Heyhat ki, «Şen Dulun» Prens Danilosu, Maurice Chevaliers, «Anna Karenin» in Vronskisi Fredric March.. John Gilbert ebediyete kanşü. Evet Jean Harlovv saten gibi teni, alJohn Gılbertin en son tın sansı saçlan, makyajlı yüzü ve ebedî resimlerinden biri gencliğile sun'î bir çiçektir. Fakat, hakikî ere dayanmağa teşvik eden o idi. Nihaçiçeklerin çarçabuk solup gitmelerine mu yet «Şehvet ve şeytan», «Şehvet kurbakabil sun'î çiçekler daha fazla dayanmı nı», «Anna Karenin» gibi fılimlerıle ideyorlar mı? al bir çift teşkil ettiler. Seyircilerin nazannda sevgi ve vefanın birer timsali oldular. Hatta evlenecekleri şayiası uzun müddet dillerde dolaştı. Johnun bütün ısrararına rağmen Carbo onun kansı olmağı kabul etmedi. Delikanlı buna kızarak Brodvayda tesadüf ettiği genc ve güzel bir yıldızla İna Claire ile evlendi. İna, Johnun üçüncü karısı oluyordu. İlk defa Olivia Bruvel isminde tasralı bir kızla evlenmiş, sekiz ay sonra aynl mışb. lkinci defa Leatrice Joy namındaki partb'nerini aldı. Onunla yedi sene oturdu. Bütün bu, mazi Gretaya, Johnun iyi bir koca olamıyacağmı anlatmıştı. Nitekim üçüncü izdivacını, hatta Virginia Bruce ile olan dördüncü izdivacını da hep ayrılmalar takib etti. Sesli fılim meydana çıkmıştı. Johnun hiç sahne tecrübesi olmadığı için stüdyolardaki yeni terti bat onu şaşırttı. Fakat o şöhret ve zen ginliğine güvenerek bu şekli yeneceğini zannediyor, kendisine bu yolda muvaffak olması içm neler yapması lâzım ge'dığı hakkında nasihat verenlere ukalâlık ediyordu. Bu yüzden rejısorlerıle birçok kavgalar çıkardı. Halbuki Brodvvaydan yeni yeni jö'n prömiyeler Holivuda akın Annab«lla ile Jean Murat «Otomobil de Izdivaç» kordelâsında seviştiler, ediyorlardı. George Brent, Clark Gable, «Sözde Kanm!» filminde evlenmeğe karar verdiler. Izdivaç onları hayatta bir Herbert Marshall.. Bunlar John için çok leştirmiş olduğu gibi şimdi san'at âleminde de yekdiğerinden aynlmamakta de tehlikeli birer rakibdiler. vam ediyorlar. «Son Uçuş» da da gene birlikte oynuyorlar. Hususî hayatı unuJohn Gilbert burnunun doğrusuna gitarak kansile veya kocasile tıpkı bir yabancı ile oynuyormu§ gibi kar§ılaşmak, derek birkaç fılim yaptıktan sonra bir kömüşkül şey doğrusul şeye çekilmek mecburiyetinde kaldı. Karı koca bir filimde Rasputine yedirecektik. Tayin edilen gün geldi. Yusupof köşkünü tamamile boşaltmış, içeride hiç kimse bırakmamıştı. Rasputini de bu raya anî olarak davet etmişlerdi. Pa paz geldi ve içki masasının başına geçti. Arka arkaya votkasım içerken, Prenses Yusupofun gelmesini sabırsızlıkla bekledıği belli oluyor ve daha güzel kekliğin geleceği hulyasile benimle meş gul olmuyor, mütemadiyen Prensesin neye geciktiğini ve ne için gelmediğini soruyordu. Artık zehirli çöreğin verilmesi za mam gelmişti. Hamurda çok kuvvetli zehir vardı. Çöreği kardeşim benim e limden alarak, kendisine ikram etti. O da kemali iştiha ile atıştırdı. Bir aralık biz dışarıya çıktık. Prens Yusupof ta karsmı bulmak behanesile bize iltihak etti. Bes dakika sonra Rasputinin ölmüş olacağmdan tamamile emindik. Hatta on dakika sonra tekrar içeriye girerken bu iriyarı keşişin cesedini nasıl kaldıracağımızı düşünüyorduk. Fakat hayret!. Herif masanın başında sapa sağlam oturuyordu. Tamamile şaşır mıştık. Kardeşim onun zehirsiz bir çörek yemiş olacağına zahıb olarak bü tün çörekleri ikram edivor, korkunç papaz da bir taraftan votkasım içerek bir taraftan çörekleri yutuvordu. Zehirin şiddeti onu arasıra geğirti yordu. o kadar... Arada sırada Prensesi soruyor ve mütemadiyen onu istiyordu. Nıhavet beni odadan dışarıya çıkar dılar. Artık burada bir şeyler geçeceği anlaşılıvordu. Gene müthiş bir hale canda idim ve kapıdan içerisini seyre diyordum. Yusupof, zehirle ölmiyen papazm kafasına iri bir demir indirdL Rasputin bu demir darbesinden de hiç müteessir olmamış, kendisini bu üç delikanlıya karşı şiddetle müdafaa ediyordu. Demir darbeleri ise mütemadiyen kafasına iniyordu. Buna rağmen Rasputin odadan çıkmağa ve merdivenin başına kadar gelmeğe muvaffak oldu. Hiç şüphesiz buradan sokağa inecek ve kurtulacaktı. Tehlike bütün manasile baş gös termişti. Zehirin ve demirin öldüreme diği kuvvetli rahibi temizlemek lâzım geliyordu. Prens kendisine rövelverle ateş etmeğe başladı. Rasputin kalbin den aldığı varadan 'sonra merdivenin yukarısmdan aşağıya kadar yuvarlandı. Polise karşı silâh seslerine bahane bulmak için Yusupof, ba;ka bir kur nazlık düşünmüş olacak ki gajret güzel ve son derecede sevdiği güzel köpeğini de bir kurşunla öldürdü. Hakikaten biraz sonra silâh sesleri üzerine köşke gelen polislere köpeğin ha linden şüphelenerek onu vurduğunu söyledi ve polisler de çekilip gittiler. Zifir gibi bir karanlık vardı. Papazı bir çuvala koyarak, içine de ağır taşlar doldurarak ve sonra götürüp Neva nehrine attılar. (Arhası var) Üniversite Rektörünün çayları Üniversite Rektörünün, sömestr müna sebetile fakülte talebelerine çay ziyafetleri verdiğini yazmıştık. Dün de Eczacı ve Dişçi mektebleri talebelerine ziyafet verılmis ve bir arada hasbihal edilmiştir. Resim bu esnada alınmıştır.