25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 Ağnstos 1935 CUMHURÎYET f Baltık kıyısmda yeniden Yeni kültür Bakanından Hâkimin takdirine dair doğan Leton devleti bir konusma neler bekliyoruz? Yazan : Ağaoğlu Ahmed Zekâsmın inceliği herkesçe müsellım olan Saffet Arıkan Kültür Bakanlığı na gelir gelmez parmağını bu Bakanlığın can damarı üzerine bastı: Program ve sistem! Bugünkü Kültür Bakanlığı hangi amacı gütmekte ve hangi alan üzerinde yürümektedir? Amacı, teknik bilgilerle cihazlanmış insanlar yetiştirmek midır? Yoksa. yüksek fikirler, düşünceler arkasından koşabilecek vatandaşlar ha zırlamak mıdır? Ve yahud bu iki amacı birleştirerek hem teknik bılgıler ile cihazlanmış ve hem de yüksek fikirler kovalıyabılecek yurddaşlar hazırlamak mıdır? Doğrusu şudur ki bugün var olan mektebimiz, (bu kelimeyi ben burada iptidaî mektebden başlıyarak üniversiteye kadar bütün dereceleri içine alan bir mefhum manasında alıyorum) bu suallerin hiçbirisine cevab verecek durumda değildir. Ve bu mektebin muvaffak olamamasmın başlıca ve belki de tek sebebi budur! Neden (süel) askerî mektebimiz muvaffak oluyor? Her ikisi de ayni ulusun, ayni kabi liyette çocuklarını talim ve terbiye etmiyorlar mı? O halde neden birisinin verdiği mahsul bu kadar bereketli, ötekisinınki bu derece kısırdır? Bu suale yegâne verilebilecek makul cevab şu olabilir: Askerî mektebimizin amacı da, yürüdüğü alan da malum olduğundan, mektebi yürütenler nereye doğru yürüdüklerini ve nasıl yürümek lâzım geldiğini bildikleri için! Halbuki sivil mektebde ne bu amac ve ne de bu alan malumdur. Bütün kıBirlık buradan geliyor. Sebebi başka taraflarda aramamalı dır: Kusuru, ne muallimin ve ne de talebenin üzerine atmamalıdır. Bizde muallim yoktur diyenler, ben•. o «' • m \. HÂDİSELER KARŞISINDA = / bufikirde 700 sene esareüen sonra ... GUNDE Nikâhın kerameti âinatın, her fırsat düştükçe a * leyhinde bulunduğu evlilik, Fransada doktor Moris Löbon adında, hararetli bir müdafi bulmuş. Doktor Löbon evliliğin yalnız ahlâkî cihetten, sosyal faydaları yüzünden müdafii değildir. Evliliğin faydaları hak kındaki kanaatini, bu asra yakışır bir surette, istatistikler ve rakamlarla isbat e diyor. Doktor Löbonun sıraladığı bu rakam•*rdan öğreniyoruz ki, bin kişiden albsı deli ise, bu altının dördü bekâr ve yalnız ikisi evlidir. Bir yılda intihar edenler içerisinde bekârlann sayısı, evlilere nisbetle 28 fazladır. Buna mukabil, eşini kaybedip te dul kalan ve bu ayrılığa daya namayıp kendi canlarına kıyanlar hep sinden ziyadedir. Böylece, sayın doktor, evlenmenin bir nevi hayat ve sıhhat sigortası olduğunu isbat etmek istiyor. Düşününüz bir kere: Bin kişide evlilerden topu iki kişi delirmiş, çok mu? Bu ne cesaret verici nis bettir! İnsanın bekâr kalmakta ısrar et mesine sebeb bırakmıyor. Atalanmız, tevekkeli nikâhta keramet olduğunu id dia etmemişler. Görüyorsunuz ya? Hiç durmadan, kendinize bir eş bulup, dayanın evlen dirme memurluğuna! Vakit geçirmeden, kendinize bu bir nevi delilik serumunıı yaphrtın. Ne olur, ne olmaz? Dünya nın bin türlü hali vard:r. Lâkin, doktor Löbonun iddialarınî beraber okurken, bedbin bir arkadaşı mın dediğini de pek yabana atmıyaca » ğım. Arkadaşım, bu iddiaları ve bu is tatistikleri dinledi, dinledi.. ve: Tabiî! dedi. Delilik demek akhnı kaçırmak demektir. Evlendikten, çoluk çocuğa karıştıktan sonra insanda akıl, fikir kalmaz ki kaçsın! Bak, doktor Löbon cenablan, kitabında, hiç erken bunayanları hesaba katmış mı? Baktım: yoktu.. Sahiden, bunlardan bahis allimliğe şeref veren bütün karakte ristik çizgilerde meselâ bilgi, fedakârlık, kanaat, vazifeşinaslık, çalışkanlık, mesleğe bağlılık teşekkül etmiştir. Fakat bu mallim ne yapacağını, nereye doğru yürüyeceğini bilemiyor; hemen ayda bir değişen talimatnameler ile, emirnamelerle, kararnamelerle durmaksızın şaşırtılıyor, sersemletiliyor; ve ekseriyetle bütün bu «name» ler birbirine zıd, birbirini inkâr eden mahiyette olduğundan dün alınan bir istıka met ve yoldan bugün ayrılmak ve kırk beş dereceli bir zikzak yaparak tama men başka yoldan gitmek lâzım geliyor! Bu yeni sistem nasıl kurulacak? Bu hal kimi şaşırtmaz, kimi sersemletYol göstermek haddimiz değildir. mez? Şaşıran. sersemliyen yalnız mual Yalnız şu kadarını hatırlatırız ki bütün lim değil, ayni zamanda da talebedir! medenî beşeriyet bugün üç dört sistem O da yolunu alamıyor. arasmda dolaşmaktadır. Bizim için bu Bundan başka vekillerimiz arasında sistemleri yakından tetkik edip memleen çok değişen de Kültür Bakanıdır! ketimize en uygununu kabul etmek kaDokuz senede sekiz vekilü Amma di lır. Fakat mesele zâhirde kolay görünüyeceksiniz ki müstakar ve daimî bir talim ve terbiye encümeni vardıü Vardı yorsa da, hakikatte karışık, ve güçtür. amma unutmayımz ki ta ecdaddanberi Bizde muhtelıf sistemleri hakkile kavbizde her yiğitin kendine mahsus bir rıyacak, aralarındaki farkları ayırd ede. yoğurt yeyişi vardır. Bilhassa ki bu en cek, bilhassa bunlardan hangis^nin cümeni devam ve istikrarma bakmıya memleketimize uygun olduğuna hüküm yapıp rak mekteb için ne bir amac ve ne de verecek, yahud değişiklikler bir yol çizebilmiştir. Onun için yiğitle memleketin şartlarma uygun yapacak, beraber kaşık ve yiyiş tarzı da değişi bir otorite bulunduğuna kani değiliz. Bu işi yapabilmek için ecnebi mü yordu. Ekseriyetle birbirine zıd olan bu ka tehassıslarm yardımına muhtacız. Böydar değişmelere ve zikzaklara uğrıyan le bir mütehassısm yanma bizim ün alsivil mekteb tabiatile ürün (mahsul) mış pedagoğlarımızdan da birkaçı verilerek mesele etrafhca tetkik edildikveremiyordu! Saffet Arıkan ince zekâsile hasta lığm ta kaynağı üzerine parmağını basmıştır. Şimdi onu tedavi etmek lâzım. dır] Bize göre, mesele çok önemlidir. Kültür her şeyin esasıdır. Her memleketin bütün varlığı maddî ve manevî varlığı ona dayanır! Kültürdür ki insanları yetiştirir ve insanlardır ki memleket leri yaşatır. Böyle bir meslede acelenin yeri ol mamalıdır. Eğer biz on sene evvel meseleyi etraflı düşünüp, her şeyin anası olan bu kurumu asrî bilginin verdiği temeller üzerine kurmuş olsaydık, bugün kurum yolunu alıp gitmiş olacaktı, meyvalarmı da vermeğe başlamış bu lunacaktı. Binaenaleyh acele tecrübeler ile geçirılecek her sene kaybedil miş ofacaktır. Kültür işinde her şeydenn evvel is tikrar, devam ve sebat şarttır: Bir ter biye ve talim usulü kendi mahsulünü verebilmek için en az yirmi sene is ter. Yani ilk mektebden üniversıtenin sonuna kadar lâzım olan bir zaman! Ondan evvel usulü değiştirmek hıçbir mahsul almamak demek olur. İşte bu nun içindir ki Fransa, Almanya, İngil tere gibi memleketlerde usuller sık sık değiştirilmez. Fakat gene bunun içindir ki yeni usul kabul ve vazedilmeden evvel de uzun uzadıya ve etraflı düşünülür, bazan senelerce araştırmalar yapılır! İşte bizim de Saffet Arıkandan bek . lediğimiz büyük iş, böyle uzun müddet devam edebilecek bir usul ve sistemin hazırlanıp tatbik edilmesidir! Bizim kesin kanaatimize göre bugünkü Kültür Bakanlığınm korkunc resmî evrakı arasma sığınmış olan çerçeveler içinde dolaşmak, bozuk bir çevre içine girerek sıkışıp bunalmaktan ibaret kalacaktır! Sayın, Saffet Arıkan bütün bu ev rakı yokmuş gibi telâkki ederek yeni den bir kurum yapmakla memlekete en büyük hizmetini yapmış olacaktır. Fakat cHğf>r taraftan da yeni bir talim ve terbiye sistemi kurmanın ne ka dar çetin bir iş olduğunu biliyoruz: Fakat Saffet Türk devriminin durumu içinde pişmiş ve bu devrimi ya pan şeflerden doğrudan doğruya ilham ve kuvvet almış bir şahsiyettir. Hiçbir müşkülün onu yıldırmıyacağına kanaatımız vardır. Zaten yapılmış olan devrimin erdemli olması. açılıp meyvalarını vermesi, kültür kurumunun esaslı ve feyizli olmasma bağh değil midir? O halde bu kuruma lâzım olan kuvvet ve metaneti vermek devrimin icabı değil midir? Deniz kenarında, güzel bir bahçede, küçük bir masada, tanınmış bir avukatla konuşuvorum. Bana diyor ki: Geçen günkü yazmıza itirazım var. Bozulan yuvalarda çocukların hangi tarafa kalacağı, hâkımın takdırıne bıra kılmalıdır, divorsunuz. Usulü muhake mat kanununda bu hak zaten hâkime verilmiştir. O yazıda bunu demek istemedim. Sahidleri dinledikten sonra takdir hak kının hâkime verildiğini biliyorum. Fa kat hâkim takdir hakkını kullanmak için sadece şahidlerin ifadelerine dayanıyor. Ben, bu kâfi değildir diyorum. Bugün Amerikada, îngilterede, Almanyada mahkemelerin ayrıca bir içtimaî depart manı vardır. Hukukun bu içtimaî şu besi, vâkıaları kendisi tetkik eder. Bu şubede çalışanlar, amelî içtimaiyat mektebi mezunlan, veya içtimaî sây tahsil etmiş hukuk talebeleridir. Bunlar vâkıa hâkimin karşısına çıkmazdan evvel faaliyete ge çerler. Bozulan evi, anne ve babayı, çocukları ayrı ayrı tetkik ederler. Ailenin sıhhî, içtimaî ahlâkî, iktısadî muhitlerini hususî bir metodla tetkik ederler. Bu tetkikten sonra ailenin monografilerini. si cillerini, tetkik raporlarını hâkimin önüne getirirler. Şahidler bu dosyada mevcud olmıyan malumatı tamamlıyabilırler. Hâkim bir taraftan şahidlere, bir taraftan mahkemenin hususî tetkikatma dayanarak hükmünü verir, takdir hakkını kullanır. Bu teşkilât her yerde var mıdır? Her yerde olup olmadığını bilmiyorum. Yukarda saydığım memleketlerde vardır. Ben Amerikada okurken, mahkemelerde içtimaî teşkilât kursunu aldım. Mahkemelerde bizzat bulundum. Hâkimin aile hukuku meselesinde şahidlerden ziyade bu kültürü yüksek, tetkikatı iîmi usulle yapan memurlarına itimad ett'ğinı gördüm. Bu faydalı bir teşkilât.. Bunun bizde de yapılmasında kanunî bir mahzur yoktur. Ben de onu dedim. Fakat makale vazih değil. Bu maksad anlaşılmıyor. Küçük bir fıkra hududu içinde lüzumu kadar ızah edemedığım bu fikri avukata ızah ettığım gıbı, tereddüde dü.şenler varsa onlara da burada izah etmeği faydalı buldum. Asırlar süren Rus ve Alman işgallerîne rağmen millî benliğini kaybetmiyen Letonya nihayet istîklâline kavuştu Rigada bir törende Cumhur Başkant A. Kviesis ve Dr. Karlts Ulmanis ve Basbakan tribünde... [Letonyalı Türk gazetecilerinden mal şehirlerinin en önünde gelir. Orta Abdullah Hüsnettin İstanbula gelmiş Rusyadan çıkan Daugava nehri Let tır. Arkadaşımız evvelce şehrimızde bu tonyadan geçtikten sonra Riganın birkaç lunmuş ve burada okumuştıır. Ş'.mdı kilometro ötesinde Baltık denizir.e döküyeni Türkiyeyi etüd ederek ınkuubla lür. Rigadan denize olan kısım gemilerımız hakında Riga gazetelerine yazı rin işlemesine elverişli bir su yoludur. yazacaktır. Bu vesüe ile bize, AvTupa Diğer mühim şehirlerden Liepaya beyda doğan yeni Leton cumhuriyetini de nelmilel bir ticaret limanı ve ayni zamantanıtmak istemi§tir, ilk yazıstnı bugün da Le/onyanın harb limanıdır, mükemneşrediyoruz.'] mel bir de plâjı vardır. 7 yüz sene vakit, vakit Rusya, AlmanDaugavpils, Rezekne, Yelgavo, ve ya, Polonya ve Isveç hükumetlerinin ida Valmira ticaret ve ziraat mahsulâhnı isresi altında kalarak nihayet istiklâlini ka tihsal eden birçok fabrikaları olan birer zanan Lettonya, Baltık denizinin şark büyük şehirlerdir. sahillerinde küçük bir cumhuriyettir. Bu Lettonya arazisi düz bir ova üzerin küçük Baltık cumhuriyetinin çevresi dedir. En yüksek yeri 314 m. olan Ga1690 kilometrodur. Rusya, Estonya, izinkalns tepesidir. Arazisinin yüzde 28 :Polonya ve Litvanya ile hemhududdur. nı kaplıyan ormanlarından sânayi ve ticaLettonyanın toprakları, komşusu olan retre çok istifade edilir. Litvanya ve Estonyadan hatta Isvıçre, Rigadan trenle yarım saat uzaklıkta Danimarka, Belçika ve Holandddan da olan Plâjları asrî ve her türlü konforu ha genıştır. haiz olup gelen seyyahların sayısı her Lettonya Vidzeme, Kurzeme, Lat sene artmakta ve dünyaca meşhur olan galı ve Zemgale namında 4 vilâyete ay bu plâjlara «Baltık Rivyerası» namı verılmıştır. Bunlardan ilk ikisinin tabiî gü rilmektedir. zelliği ve sularının bolluğu, ormanlarmm Yüz sene evvel tesis olunan Kemeri çokluğu ve temiz havasile Kurzeme ve kurortu da madence çok zengin, roma Vidzeme îsviçreleri ismini alır. Yazınjtizma ve dahilî birçok hastalıklara faymemleketin her tarafından birçok kimse dalı icmeleri ve kaplıcalarile meşhur ler tebdili hava için buralara akın eder dur. Bııraya mevsiminde her sene etıafler. tan binlerce hasta gelir. En büyük nehri olan Daugavanm deLettonyanın nüfusu 2 milyona yakmnize döküldüğü yerde bulunan Riga, dır. Bunun c'c 73 ü Lettondur, c,'c 12 si Lettonyanın en büyük şehri ve idare Rus, c'c 5 i Yahudi, ^o 4,5 Alman ve merkezidir. 380,000 nüfusu olan bu tajsair milletlerdir. Lettonyalılar komsu'U rihî şehrin Ruslardan kalan iki büyük olan Litvanya ve eski Pru«yalılar gibi operası, müteaddid tiyatrolan, altı üni (bu Prusyalılar 1 7 nci asırda Almanlarversıtesi, tarihî birçok binaları, zengin la kanşarak millî varlıklannı ve ırklanmi' '=ri ve kütübhanelerile Avrupa şi nı kaybetmişlerdir.) Baltu ırkına men Kasid mi dersiniz, yoksa zühul mü?. Artık onun orasını Allah bilir! Ercümend Ehrem TALU Hah antrepo ücretleri öğrendiğimize göre transit tran hali antreposunun ardiye ücretlerini tetkik eden karışık komisyon ücretlerdeki indir meyi yüzde elliye çıkarmağa karar ver • miştir. Bu karar Başbakanlığa bildiril > mistir. subdur. Baltu ırkı 8 inci ve 9 uncu asırlarda AsyaJan gelıp Baltık sahilinde yerleşmişlerdir. 13 üncü asrın başlannda Almanlar Lettonyayı zapta başladılar ve 1201 senesinde Alman piskoposu Albert Riga şehrini tesis etti. Lettonyalılar Almanlarla 100 sene uğraştılar, fakat muvaffak olamıyarak istiklâllerini kaybettiler. Tam 700 seneden f azla Alman, Rus ve diğer devletlerin esareti altında kaldıkları halde millî varlıklarını ve lisanlarını kaybetmiyerek 1918 senesinin 18 teşrinisanisinde senelerce süren pek çok kanlı istiklâl savaşlarından sonra istiklâllerini kazandılar. İlk Reisicumhur Yanis Çakste ve Bajbakan Dr. Karlis Ulmanistir. Lettonyalılar sakin tabiatli, çok ça lışkan, zeki ve eski bir kültürle yetişmiş çok zengb lisana sahib bir millettir. Rusyanın büyük inkılâbından sonra istiklâllerini kazanan kardeş millet Lit vanya ve asırlarca dost olan Estonyalı lar da cumhuriyetlerini ilân ettiler. Bu üç küçük Baltık cumhuriyetleri Baltık antantını kurup siyasal ve iktısadî bir birlik içinde dostça yasıvorlar. ABDULLAH HVSNETTlN O halde bu paralar sizindir ve sizin olacaktır.. Hiçbir şart koymadan ve gütmeden.. Benim gibi liyakatsiz bir adamın sizin gibi benzersiz bir varlığın yetişmesine, yükselmesine yardım etmiş olması, dünyanın en büyük mükâfatı olacaktır. Bu, benim hesabıma ne büyük şereftir, ne kadar büyük şeref.. Ancak sizi kaybedeceğimi düşündük çe kederden titriyorum.. Sıhhatimin iyi olmaması Petersburg veya Moskovada oturmama müsaade etmiyor. Beni unutmıyacağınızdan emin olmak isterim.. Evet, her sene tatilde buraya gelip bana, bir hastaya, zavallı bir malule bakar gibi, bakacağınızdan emin olmak isterim.. Ben bir hastayım Aryan Nikolaevna; fakat çok büyük bir şey istemiyen; sadece sizi her hafta biraz görmek istijen biçare bir hasta... Bilmezsiniz, Aryan Nikolaevna, yasadığım günler yalnız sizinle konuş tuğum, benimle görüşmek lutfunda bulunduğunuz günlerden ibarettir. Fikirlerinizin tatlıhğı, güzelliği benim bütün acılaKm için bulunmaz bir ilâcdır. (Arkaaı vat) SABİHA ZEKERİYYA Vapurculuk kumpanyasında Vapurculuk kumpanyası üyeleri yann bir toplantı yaparak merhum Sadık zade Ruşenin yerine yönetim kurulu başkanlığma birisini seçeceklerdir. Bundan başka şimdiye kadar sosyete direktörlüğünü yapmakta olan Sadıkzade Mustafa hasta olduğundan şirkete başka bir direktör tayini de görüşüie cektir. Bunun için sosyete müdürünün bugünlerde istifası beklenmektedir. Diğer taraftan sosyete aksiyonerleri tonaj nisbetinin hükumetçe kat'î suıette tesbiti için başlıyan teşebbüslere devam edilmesini istemektedirler. ten sonradır ki yeni sistem kurulabilir. Amma bu yüzden daha bir iki sene kaybedecekmişiz. Varsm kaybolsun! Fakat buna mukabil kültür faaliyetimizin devrimle ahenkli olan amac ve istikameti taayyün eder ve Kültür Ba kanlığı da içinde bulunduğu keşmekeşten kurtulmuş olur. AĞAOGLU AHMED hi getirmemişti, yahud öyle görünüyor du. Genc kız, o akşam da mühendisi taraçadan alıp uzak ve karanlık bir yola çekti. Ne pahasma olursa olsun arkadaşınm kolunu bırakmamağa azmetmiş olan Olga Dimitriyevna da onları takib etti. Aryan kendine vergi açıkkalblihkle, kafasını dolduran meseleyi derhal anlattı: Biliyor musunuz? dedi, belki de size ihtiyacım olacak. Tamamen emrinize amade olduğumu bilirsiniz. Eğer size bir hizmette bulunabilirsem, ne mutlu bana! Evet ihtiyacım olacak. Üniversiteye gitmek istiyorum. Lâkin ailem bir sürü zorluk gösteriyor. Ah bu aileler ah! Çekilmez bir boyunduruk... Hakikî br kölelik... Sizin kafanızda bir kız için Aryan Nikolaevna, ne ıstırab, ne tasa!.. Beni hatırladığınızdan dolayı size çok teşekkür ederim. Bundan çok, cidden çok mütehassis oldum. Fakat bir noktayı düşündünüz mü? (Sözün burasında genc Leton kadınlart millî kıyafetlerile törende kızın elini avuclanna aldı) sizi kaybet mege ben nasıl razı olacağım? Siz de olmayınca bu barbarlar şehrinde benim halim ne olacak? Bana verdiğiniz o kıy metli dakikalardan mahrum kalmak.. Buna tahammül edemiyeceğim. (O kadar Aryanın yüzüne yaklaşarak fısıldı yordu kı Olga Dimitriyevna sözlerini güc duyabiliyordu.) Herhalde bu işi uzun uzun düşünmek ve sizinle çok etrafh konuşmak lâzım. Beni telefonla çağınrsı nız, olmaz mı; kararlaştıracağınız saat te.. Derhal gelirim, hiçbir şey beni gelmekten alıkoyamaz.. Emin olunuz.. Size kalbimin en derin duygularile tekrar tekrar teşekkür ederim. şünmedim bile.. Belki de hazzediyorum. Fakat ben açıkkalbliliği severim, onun için samimî olarak görüşelim. Üniversiteye gitmek için paraya ihtiyacım olacak.. Bana borc para verebilir misiniz? Borc diyorum, çünkü annemden bana birkaç bin ruble kaldı. Lâkin bunlan ancak reşid olduğum zaman alabileceğim. Bana bankerlik edebilir misiniz? Size bir iş teklif etmiş oluyorum. Sadece tecimsel (ticarî) bir iş.. Rica ederim, başka bir teklifte bulunmayınız. Hiç kimseye, ebediyyen hiçbir şey borclu olmak istemem. O halde, bunu ya benim anladığım manada alarak yapmalı, yahud hic yapmamalı... Hemen cevab veriniz: Bana ö Aryan elini çekti. Bir saniye kadar dünc para verebilir misiniz? Ve ikraz eduraladıktan sonra Olga Dimitriyevna deceğiniz para için nekadar faiz istersiniz? ya dönerek: Beni burada bekle, dedi, bir dakika sonra gelirim.. Şaşkınlıktan bakakalan arkadaşım o rada bırakarak mühendisle beraber karanlıkta kayboldu. Mişel îvanoviç, diyordu, bilmem niçin size müracaat ediyorum. Bunu dü Fakat arkadaşım, aziz arkadaşım, anlamıyorum. Hakikaten anlıyamıvo rum.. Sizinle benim aramda tecimsel (ticarî) bir iş yapmak imkânpızdır. Bu nu düşünmüş olmanıza bile hayret sdiyorum. Sizin, Aryan Nikolaevna, birkaç bin sefil rubleye ihtiyacmız var, öyle mi? 11 Yazan: Klod Ane Cumhuriyet „ in edebî romanı: 12 Çevirenler: F. Varal ve F. Osman kıyordu. îşin bütün ince tarafı; para ve bir kadına para ile hizmet teklifi gibi hayatın en pratik ve maddî dalaveresinde, menfaat kokularından uzak, sanki mesele bir fikir alış ve verişi imiş gibi, ince ve havaî kelimeler örgüsü içinde yapılan anlasma ve kaynaşmada idi. İki tarafın da kurnazlığı, buna adeta fevkalâde hissi bir düşünce birliği rengini vermişti! Aryanın şaşmaz sevki tabiisi kendisini aldatmamıştı. Lüzum gördüğü dakika da Mişel İvanoviç onun emrindeydi. Hizmetlerinin ödenmesine gelince; bu, tabiatile bahse mevzu bile edilmemişti. Mişel İvanoviç kendisini, her zaman için, Aryana o kadar bağh gösteriyordu kı genc kız bu hizmetlerin ödenmesi lâzım geldiğini, ve nasıl ödeneceğini aklına da Bir gün gelir ki herkes para der dine düşebilir, para aramak mecbu riyetinde kalabilir ve yeryüzünde hiç kimse talihin bilinmiyen darbelerine karşı korunmuş, mahfuz değildir. Eğer bu dar beler günün birinde Aryan Nikolaevnayı yere vuracak olursa o (mühendis Boğdanof)bütün servetini genc kızın emrinde tutmakla pek bahtiyar olacaktır. Ancak mühendis, bunlan böyle apaçık değil; Aryanı kınp incitmeden, sozlerinden başka manalar çıkarıp lâfmı ağzmda bırakmağa sürüklemeden ustaca söylemiş ve yanlış anlaşmaya yol açacak tek kelime kullanmamıştı. Amma tekmil görüşmelerin hulâsası olarak Mişel îvanoviçin Arya na hizmet teklif ettigi, genc kızın da buDU pekâlâ anlayıp kavradığı manası çı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle