Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURİYET II Ağustos 1935 Karacabey harasında bir Yugoslavya bütcesi 10 milyar, toprakları üç misli Merinos çiftliği açıldı küçük olan Macaristanın bütçesi ise 17 milyar dinar! Foset usulünün iyi netice No. 273 A. DAVER Bursa (Özel) Ankara Yüksei (Baştarafı 1 inci sahifede) gizli tahsisatın yabancı memleketîerde Ateşe hedef teşkil eden bir fundalıkta bir sürü Ziraat Enstitüsü parazitoloji enstitüsü vermediği anlaşıldı müdürü Pr. Dr. Sprehn ile muavini dok 160,000 pengü fazladır. Triyanon muahedesile şimdıki Avrupa cesed karınakarışık bir surette yatıyordu. Bunların tor Hasan Şükrü; Merinos koyunlarına Bu seneki konuşmalarında bu tahsisa durumu aleyhınde propagandaya ve Lise, orta okul ve öğretmen okulla arız olan parazit hastalıklan ve bu hu tın yurddaki işsizlere yardım suretile sar Levente gibi ulusal jimnastik ve süel ter nnda okutulmakta olan lisan derslerin çoğu etleri dökülmüş kemiklerden ibaretti susta önemli rol oynıyan ara mihman fını teklif eden saylavlara Başbakan Jürklerle Süngü Süngüye Çanakkalede ^ Merinos koyunları Macaristan silâhlanıyor Lisan dersleri için açılan kurs Kannengisserin hatıratından Bu sırada zabit keşif kollan Kireçtepe ile Mestantepedeki her iki cenahta düşmanın ilk hattına taarruz etmisler ve şiddetli ateşle karşılaşmışlardır. Muha rebenin gürültüsü uzaktan işitiliyordu. Yalnız yöneyin ortasında (cephenin merkezinde) sessizlik vardı. Ihraç değil tahliye Emri altında bulunduğum grup ku mandanlığı şimdi harekete gelmiştir. Bu kumandanlık Mustafa Kemal Beyin yerine epey zamandır Feyzi Paşa tarafından idare edıliyordu. Grup kumandan Iığı düşmanın karaya yeni kuvvetler çıkarmakta olduğu kanaatinı edınerek sabah saat dört buçukta ihtiyatlann, ileri hattm müdafaasına sürülmesini emretti. Saat beşi yirmi geçe, düşmanm ileri hattını keşif için keşif kollan gb'nderilmesi emredildi. Halbuki bu tertibatı ben çoktan almıştım. Son emri aldıktan on dakika sonra, 12 nci fırka cephesinde mülâzım Mehmed Efendi, birbirine yakın olarak hazırlanmış İngiliz avcı siper hatlanndan ikincisine yetiştiğini haber vermeğe muvaffak oldu. Düşmanın hakikaten çekilmekte ol Huğuna artık şüphe kalmadı. Kolordu mun üç fırkasına birden piyadesile iler lemesini ve topçusunu da arkadan getirmesini emrettim. Sabah saat altı olmuştu. Ben de atıma binerek Tenkertepedeki kolordu muharebe merkezine gıttim. Maksadım ortalık ağardığı zaman durumu görebilmekti. Yolda giderken her zaman olduğu gibi anudane muharebe manzaralarına tesadüf ettim. İki cenahtan muharebe gürültüsü daha çok geliyordu. Sargı yerlerine ve seyyar hastanelere gönderilen yaralılar çoğalıyordu. Bunlar düşmanın şiddetle dayandığmı söy lüyorlardı. Acaba düşman Geliboluyu bilâkayd ve şart boşaltmak istemiyor mu? Yoksa bizim grupun ihtiyath davranmakta hakkı mı var? Yahud düşman basık arazide duran 12 nci fırkamızı aldatıp bir tuzağa düşürmek ve yanlardaki yüksek yerlerden hücum ederek oradaki kuvveti imha ettikten sonra burada taarruza geçerek bizim mükemmel ve yüksek mevzilerimizi mi ele geçirmek istiyor? Bu gibi düşünceler zihnimi tırmalıyordu. Atıma binip hareket etmeden 1 1 inci fırka kumandanile telefonda görüştüm. Kireçtepsdeki makinelitüfek ateşinin durmadan devam ettiğini söyledi. 9 uncu fırkadan Mestantepede tahrib ettiğimiz telörgü [leri tekrar yapmak için düşmanın faali yete geçtiği fakat el bambalarile püskürtüldükleri bildirildi. Bu haberlerin hepsi de boşaltmayı ima etmiyordu. man Lalababa Softatepe Karakol dağı ikinci mevziini hâlâ tutuyordu. Bu durum karşısında fırkalann deniz kenanna kadar takib edeceği mesafelerin tayinıni, genden topçunun çağırılmasını, düşmanm hazırladığı birçok lâğımların kıtaatımıza zarar getirmiyecek bir hale sokulmasını, İngiliz avcı siperleri cephelerinin tersine çevrilmesini emrettim ve ileriye doğru giden yolları taksim ederek yeni telefon hatlan kurdurdum. Açık tepede ilk defa serbest geziyordum. Düşman ateşıle rahatsız edılmeksizin rahat rahat gezmek insana ne kadar hoş geliyordu. Beygirleri getirttik. Su!h zamanında imişiz gibi açıkta binerek yoIa koyulduk. Yusuftepe üzerinden Mestantepe Lâlababaya doğru ilerledik. En ileri siperlerimizi hayvanlarımızı at latarak geçtik. Onümüzde her iki tarafın karşılıklı hatlan arasındaki kimsesiz arazi bulunuyordu. Lâğımlar etrafımızda mütemadiyen gürültü ile patlıyor ve bize lüzumsuz yere birçok kurban verdiriyordu. Yanıma beş Arab askeri almıştım. Bunlar Ingilizlerin koyduklan lâ°:ımWı bulmak için önümde gürültü ederek gitmeğe mecbur idiler. Erkânıharbiyem şimdiye kadar hiç yapmadıklan bir surette pek saygıh, durumda çok arkadan beni takib ediyordu. (Yani kendisinin cesaretini, erkânı harbiyesinin ise korkudan geride kaldı ğmı söylemek istiyor. A.D.) darların yayılışı etrafında araştırma ve incelemelerde bulunmak üzere sehrimize gelerek Uludağa çıkmışlardır. Bu tetkikat on beş gün kadar sürecektir. Bundan sonra Merinos yetiştirilen mmtakalardan Balıkesır Karacabey havalisinde de tetkikat yapılacaktır. Maksad, Merinosların iyi bir surette yetiştı rilmesini temin ve muhtemel teiefatm önüne geçmektir. Aynca Tarım Bakan lığmın Merinos uzmanı Fahri ile mua \inleri de Uludağda başlıyan sun'î telkıh ameliyatına nezaret etmektedirler. Uludağda Karacabey harasına aid 12,000 kadar Merinos koyunu yaylalarda bu lunduğundan Almanyadan getirilen yeıi koçlarla bu işin süratle başarılmasına çalışılacaktır. Merinos işine Bakanlığın verdiği önem çok büyüktür. Şehirde bir Merinos ye tiştirme müfettişliği ihdas edildiği gibi bir de Merinos sun'î telkih enstitüsü açılacaktır. Bu enstitü, ipekçilik enstitüsü yanmda olacaktır. Karacabey harasın da da bir «Merinos yetiştirme çiftliği» açılmış ve faaliyete geçmiştir. Gdmböş devlet ve ulus menfaatleri bakımmdan bu tahsisatın daha mühim yerlere sarfı lâzım geldiğini söylemiştir. Başbakanlığın iki milyar beş yüz kırk milyon, Dış Bakanlığın bir milyar altı yüz iki milyon, İç İşleri Bakanlığının da 270,000 pengülük ayn gizli tahsisatları vardır. Macar ordusuna da çok tahsisat ayrılmıştır. Jandarma kuvvetlerinin tahsisat! ise yirmi altı buçuk milyon pengüye ya kındır. Ratnik mecmuası, Macaristan bütçesi hakkında bu malumatı verdikten sonra biye cemiyetlerinin emel ve gayelerine sarfedılmekte bulunduğunu ve bugünkü Macaristanda on yaşından yetmiş yasına kadar bütün erkeklerin mükemmel talim görmüş modern bırer asker olduklarını, kadınların da hastabakıcılık ve saire gibi işler için yetiştirildiklerini söylüyor. Bundan sonra Yugoslavya hükumetile Küçük Andlaşmanın, Fransanın, Balkan Andlaşmasınm ve Uluslar Kurumunun dikkat nazannı cekerek Macaristanın yeniden Uluslar Kurumu finans komisyo nunun murakabesi altına konmasını istivor. Zehirli gazlerden korunmak için yeni bir usul İtalya ile ticaretimizi den iyi sonuclar elde edilebilmesi için iki sene evvel İstanbulda bir lisan kursu açılmış ve lisan muallimlerine foset tedris usulü gösterilmişti. Fakat bu kurslardan sonra devam eden iki senelik bir tedris zamanı içinde bilhassa fransızca tedrisatta foset usulile muvaffak olmanm zor olduğu sonuclarına varılmıştır. Gene bu denemelerden bu usulün tadılen almancaya tatbikının daha verimli olduğu anlaşılmıştır. Genel olarak lisan tedrisatının daha verimli olabilmesi için hangi tedris usulünün muvafık olduğu hakkında araştırmalarda bulunulmak üzere yakmda Ankarada bir komisyon toplanacaktır. Bu komisyonun mesaisine bir esas olmak üzere bütün lisan öğretmenlerinin bu husustaki noktai nazarları sorulmuştur. Komisyon mesaisini nihayetlendirip kararını verdikten sonra bu karar bir raporla Talim ve Terbiye heyetine bildirilecektir. Yeni Talim ve Terbiye heyeti de meseleyi iyice inceledikten sonra hangi tedris usulünün tatbikı doğru olacağı hakkm daki kararını verecektir. Yeni bir usulün tatbikı kabul edilirse, bu usulün dc öğretmenlere gösterilmesi için bir de lisan kursu açılacaktır. Italya hükumetinin İtalyada bloke Türk parasının süratle verilmesini temin edememesinden ö'türü İtalyaya çıkıda bulunan tecimenlerimizin İtalyaya çıkı (ihracat) yapmaktan vazgeçtiklerini yaz mıştık. Yapılan teşebbüsler üzerine İtalyadaki bloke Türk parasmdan ilk parti için vize verilmiştir. Diğer paralarımız da bunun arkasından ahnacaktır. Bunua üMüthiş ve feci manzaralar zerine tecimenler mukabele yapmaktan vazgeçmişlerdir. Küçük bir fundalığa geldik. Burada Öğrendiğimize göre ltalyadaki bloke aylardanberi süren oturuşumuzda bu Türk parası 2 milyon lira kadardır. fundalık ihtimal birçok gece keşif hare ketlerine hedef teşkil etmişti. Cesedler İnegölde 300 dönüm bağ yandı karmakarışık bir surette yatıyordu. Topİnegöl (Özel) Yeni göçmenlerin olanmasına imkân olmıyan bunlar, pek turduğu Cerrah köVünde bir yangm olfena kokuyorlardı. muş, havanın çok sıcak, otların kurumuş ve bağların da bellenmemiş olmasile Bunlardan uzun çeneli ve çıkık dişli otluk peyda etmesinden ateş kolaylıkla tam İngiliz tipi bir askerin cesedi hâlâ etrafa yayılarak 300 dönümden fazla gözümün önündedir. Bu İngilizlerin çok bağın yanmasına sebeb olmuştur. Yankurnaz olması muhtemeldi. Çünkü iki e gına sebebiyet vererüer sorguya çekillile önünde siper olarak koca bir kum mişlerdir. çuvalı tutmuş ve bu halde ölmüştü. Gcvdesi boyluboyuna yatmış ve kemikleri kalan parmaklan hâlâ kum çuvalına yapışmıştı. Bu gövdeden de kemikten başka birşey kalmamıştı. Glibolunun çakal lan, yırtıcı kuşları ve insafsız güneş kemıklenn üstünü tertemız yapmıştı. Bu Ingilızın yanmda çırçıplak taze bir cesed yatıyordu. Söylediklerine göre bir akşam evvel sersemin biri hattımızdan kaçmak istemiş ve arkasından atılan kurşun kalçasına saplanarak buraya devrilmişti. Ağustos muharebelerinde İsmailtepe den Mestantepeye giden bh irtibat yolu yapılmış ve sonradan bu yol iki tarafın ileri hatlan arasmda kalmıştı. Türkler ekseriya geceleri bu hendeğin yolundan \stıfade ederek Ingılızlenn mevzııne so kuluyorlardı. İri yan, uzun boylu İngiliz, kasaturasını çekip Türkün iki küreği arasına saplamıştı. Türk de kaması ile In gilizin barsaklannı deşmişti. Türkün ve İngilizin cesedlerini, biribirine sarılmış olduğu halde, dar hendek yolunun du varına dayanmış bulduk. Bu görünüş, Gelibolu yarımadasında göğüs göğse yapılan anudane muharebenin ve mer hametsiz boğuşmanın bir timsalıydi. Hicaz Veliahdi ve M. Musolini Roma 10 (A.A.) Hicaz Veliahdi İbnissuud, Cenovadan ayrılmadan ev vel, gazetecilere şu diyevde bulunmuştur: < M. Musolini, çok büyük bir adamdır. Üzerimde büyük bir etki yaptı. Ötedenberi onun büyük bir takdirkâ nvım.> Zehlrli gaz çadırimn îçi Nöbetçi eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun lardır: Şinasi (Büyükada), Tanaş (Heybeli), Lalih Necati (Bahçekapı), Sırrı (Çemberlitaş), Asadur Vahram (Gedıkpa şa), Ahmed Necati (Cıbali), İsmail Hakkı (Şehzadebaşı), Şeref (Cerrahpaşa), Kemal (Karagümrük), Merkez (Bakırköy), Arif (Fener), Yeni Türkiye (Hasköy), Merkez (Kasımpaşa), Rıza (Beşiktaş), Hilâl (Fındıklı), Şişli (Şişli), Galatasaray (Galatasaray), Vinikopulo (Yuksekkaldırım), Saadet (Kadıköy, Muvakkithane), Osman Hulusi (Kadıköy, Söğüdlüçeşme), Merkez (Üsküdar, İskelebaşı). Kızılay yazlık balosu Kızılayın yazlık balosu Sü Bakanı General Kâzım Özalpm himayesi altında 17 ağustos 935 cumartesi akşamı Bü yükadada Yat Kulübünde verilecektir. Balonun her sene olduğu gibi bu sene de eskisinden daha iyi ve mükemmel olması için lâzım gelen bütün tertibat alınmış+ır. Mevsimin bu en kibar ve eğlenceli balosunun biletleri şimdiden Büyükada Yat Kulübünde satılmaktadır. Biletlerin fiati bir bayan için bir, bir bay için iki liradır. Adalar, Kadıköy ve İstanbula dönmek için Büyükadadan tam iki buçukta bir vapur hareket edecektir. Sağda çadırın kapısı kapandıhtan sonra, solda çadır kurulmadan evvel Bugün hemen her memlekette müs takbel bir harbde hava hücumlarından ve zehirli gazlerden korunma çareleri aranmaktadır. Bütün bilginler var kuv vetlerini buraya vererek bu hususta çahşmaktadırlar. Fransız uçak (tayyare) mühendislerinden Kapferer bu yolda yeni bir korunma çadırı vücude getirmirftir. Bu çadırlar istendıği kadar büyük ve küçük imal edilebilmektedirler. İçlerine girilecek noktalar bir hortum ve kendileri yarım veya tam balon şeklindedirler. Girilecek noktalar istendiği vakit kapanıp bağlanmakta, içerıye gaz nu fuzunu menetmektedir. Çadırın içindeki hava ise iki türlü temin edilmektedir. Birincisi denizaltı gemilerinde olduğu gibi kimyevî tarzda, ikincisi ise kırk metro yükseklığindeki hava kuleleri vasıtasiledir. Zehirli gazler havadan ağır oldukları cıhetle daima aşağıya inmekte, yukarı noktalar zehirsiz kalmaktadır. İşte bundan istifade edilerek çadırın havası 40 metro yüksekliğindeki hava kulelerile pekâlâ değiştirilebilmektedir. DANS müsabakasıf TAKSİM bahçesinde 11 ağustos pazar günü saat 17 den itibaren jüri huzurunda Taarruz ve takib emri Lâkin gittikçe artan aydınhkta, kolorclu muharebe yerinden, havanın sisli ol masına rağmen, etrafı gözetleyip düşman tarafındaki büyük yangınları gördükten sonra hiçbir korkum kalmadı. Bu yan gınlar elimize düşmesi istenilmiyen ka rargâhlar ve ambarlardan başka birşey olamazdı. Biraz sonra 9 uncu fırka, piyadesinin Mestantepeye tırmandığını a paçık gördüm. Heriflerin hakikaten Geliboluyu boşalttıklan anlaşılıyordu. Ar kalanndan üzerlerine gitmek ve gemilerine binmeden düşmanı yakalamak icab ediyordu. Bu yolda bütün mevkilere a cele telefonla emir verildi. İhtimal düş"Cumhuriyet,, in bölemi: 1 (Arkası var) Vaşington 10 (A.A.) Dün senato, Viyana 10 (Özel) Hükumet, Viyaçok önemli bir kanun projesini onay Dans muallimlerinden Panos3 an Dan nanın Rapid adındaki futbol takimma telâ isimli bir dans icad etmiştir. Bü Sovyet Rusyaya gitmek için izin ver lamıştır. Bu kanuna göre, patronlar ve işçiler, tün dans muallimlerinden mürekkeb bir memiştir. ihtiyac halinde bulunanlara ve en önde heyet önünde oynanmış ve pek beğeanalara ve çocuklara yardım etmek suHicaz Kralı nilmiştir. Yeni dans şimdiye kadar görüp bil Mekke 10 (A.A.) Hicaz Kralı, tah retile işsizlere mecburî surette muavedıklerimizden başka tango ile fokstrot ta çıktığmdanberi ilk defa olarak Me nette bulunacaklardır. Kanun, ayni zamanda, sağlık işlerinin daha zıyade gearasında güzel bir salon dansıdır. dinede cuma namazı kılmış ve camiden liştirilmesini de gözönünde tutmaktaPanosyan dansmı 7 eylul 935 cumartesi gecesi Taksim bahçesinde Kızılay çıktıktan sonra evine yaya giderek ve dır. Bu kanun yakında Cumur Başkanı cemiyetinin kermesinde halka takdim zirlerle ve kendisini alkışlıyan halkla M. Ruzvelte imza için sunulacaktır. görüşmüştür. edecektir. Rapid takımı Rusyaya gidemiyecek Amerikada işsizlere mecburî yardım kanunu Dantelâ dansı 7 'ROFESöR PANOSYAN İDARESİNOE BÜYÜK DANS MÜSABAKALARI yapılacaktır. Kazananlara hediyeler verilecektir, davetlilere bazı oyun ve sürprizler hazırlanmıştır. HER A K Ş A M DiNE KONSER ve danslar davam etmektedir. basınm mezarından ayrılalı henüz üç saat bile olmamıştı. Fakat bu kısa zaman ona ebediyet kadar uzun gelmişti. Hava da ruhu gibi gittikçe krarmağa başlamıştı. Gece oluyordu. Hayır, bu başına gelenlerin doğru olması mümkün değildi. O fena, korkulu bir rüya görüyordu. Yoksa bu kadar felâketin ayni zamanda bir tek insanın başma gelmesi mümkün değildi. Tercüme eden: Ömer Fehmi Baskut Birinci kısım 1 Meçhule doğru •Kler, babasının cenaze merasimine gierken giydiği matem elbisesi arkasmda lduğu halde sokaklarda boşuboşuna doaşjyordu. Bu elbilseden matem elbisesi üiye aynca bahsetmek bilmem artık doğru muydu? Bir insanın siyah renkli bir tek elbisesi olursa.. Yorgun, çok yorgun ve mustaribdi. Ba Ne yapacaktı? Babasının evine mi Bir polis memuru ona doğru yaklaşh: dönecekti? Niçin? Açılmıyacağını bil Hey, genc kız, bana bak bakayım. diği kapıyı kırmak için mi? Uveyanası oBurada ne yapıyorsun? lacak kadın daha ölüm döşeği başmda, Namuslu insanlar polisten korkmazlar. babasının cesedi soğumadan biı daha bu eve dönmemesini, kendisine verecek Kler gayet tabiî bir tavırla: Dinleniyorum! dedi. birşeyi olmadığı gibi kapıyı da açmıya Haydi başka yere gidip dinlen. cağını söylemişti. Hayır, artık oraya aEvine nicin gitmiyorsun? Burada oturayak basamazdı. mazsın. Bunu pekâlâ bilirsin. Haydi Nereye gittiğini bilmiyerek mütema kalk. diyen yürüyordu. Biraz kendini toplıya Polisin tavrı ciddi idi. Fakat düşmanrak ne yapacağını kararlastırmak istedi. ca değildi. Kler zahmetle kalktı ve yaBirden beş parasız olduğunu hatırladı. va; yavas uzaklaştı. Bu hatırlayıs onun icin yeni bir darbe Burası büyük bir cadde idi. Bütün oldu. Arkasını bahçeli bir evin demir mağazalar kapanmıstı. Buna rağmen her parmaklığma dayayarak durdu. yer daha evvel gectiği sokaklara nazaran Yanmda bir erkek sesi birşeyler söy çok aydınlık ve kalabalıkh. lcindeki iilüyordu. Başını çevirdi. Hemen bir adım züntü ve ıstırab dakikadan dakikaya ar ötesinde kendisine bakarak teklifsiz bir tavırla sırıtan adamı görünce korktu. Koşarak uzaklaştı. Arkasından herifin kahkaha ile güldüğünü işitti. Bu kahkaha onu daha fazla koşturdu. Nıhayet o kadar halsiz düştü ki yol kenarına konmuş olan kanapelerden birine çöktü. Burası neresi idi? Böyle nereye gidiyordu? Hiçbir §ey bilmiyor, hiçbir şey düsünemiyordu. tıyordu. Aydınlıktan, kalabalıktan kurtulmak için ilk rasladığı sokağa saptı. Burası bambaşka bir âlemdi. Sokak yan karanlıktı. Gelen geçen de çok azdı. Bütün evler derin bir sessizlik içinde uykuya dalmış görünüyorlardı. Yoluna devam etti. Evet; «Evine git!» demek kolaydı. Hangi eve? Onun evi yoktu. Akrabası, dostu, ahbabı yoktu. Hatta parası da yoktu. Of nekadar yorulmuştu! Keder, yorgunluk, açhk... Onun hali ne olacaktı? Bulunduğu semtin neresi olduğunu anlıyabilmek için arkasını bir ağaca dayayarak düşündü? Bari nerede olduğunu bilse... Pek az yer tanırdı. Hele Bolonya ormanı civarına hiç gitmemişti. Bu lunduğu sokağın iki tarafında büyük büyük evler sıralanmıştı. Bunlardan tam karşısına gelenin numarası 33 tü. Bu rakamlar vuzuhla görülebiliyordu. Evin kapısı koyu yeşil renkte idi. Üzerindeki bakır tezyinatla cidden güzel görünüyordu. Kapıya çıkan basamaklar kar gibi beyaz ve temizdi. Basamaklara bakan genc kız birden duraladı. Bunlardan birinin üzerinde pa rıl parıl parlıyan bir cisim vardı. Kler yaklaştı. Iğilerek o parlıyan cis mi aldı. Bu altın tellerle örülmüş bir el çantası idi. Pek şişkin duruyordu. Düğmesine basarak açtı. İçi parlak ve kıy metli taşlarla dolu idi. Bir tanesini çıkararak baktı. Çok güzel bir gerdanlıktı. Nekadar da parlıyordu! Şüphesiz elmas Sonra hep o yarı uyuşuk halde kapıyı iyice açtı, içeri girdi. Karanlık koridor da henüz iki adım ilerlememişti ki kapi arkasından kendi kendine büyük bir gürültü ile kapandı. İşte bu gürültü Kleri içinde bulunduğu dalgınlıktan sıyırdı. Genc kız lüzumtı. Tuhaf şey, bu altm çanta burada ne suz yere pek ileri gittiğini anladı. 2 arayordu? Birisi düşürmüş olacaktı. Fakat bu birisi kimdi? Mavi peçeli kadın Kler gerdanlığı tekrar yerine koydu. Kapı ile ileride görünen taş merdiven Çantayı kapattı. Sonra etrafına bakındı. arasmda uzun bir koridor vardı. MerdiKimseler yoktu. Bulunduğu yerden geri ven hafifçe aydmlanmıştı. Koridor ise döneceği sırada ayağına madenî birşey tamamen karanlık içinde bulunuyordu. çarptı. İğilip aldı. Bir anahtardı. Daha Kapınm kapanma gürültüsü kesilince doğrusu anahtara benziyordu. İnce, u zun bir sapı vardı. Bildiği anahtarlardan ortalığı kaplıyan derin sessizlik onu korkuttu. bambaşka şekilde idi. Hiç şüphesiz evdekiler uykuda ola » Gerek altın çanta gerekşe anahtar 33 caklardı. Yaptığı hareket nekadar münumaralı evin basamakları üzerinde du ruyorlardı. Şu halde bunların sahibl"rini nasebetsiz birşeydi. Bir tuzağa düşmüş bulmak için ilkevvel o eve müracaat et olması korkusu onu büsbütün sıkıyordu. Geri dönmek, kapıyı açıp kaçmak ismek lâzımdı. Kler kapıya baktı. Bu sıtedi. Hayır, bu imkânsızdı. Kapı tekrar rada aklına garib bir fikir geldi. Bulduğu anahtarı kapının kilidine yaklaştırdı. açılmıyordu. Anahtar da dışanda kal Anahtar kilidde hiç te ümid etmediği bir mıştı. Kapıda reze, topuz filân hiçbir şey kolaylıkla döndü. Kapı hafif bir tazyikle yoktu. Evet, muhakkak bir tuzağa yakalanmıştı. Şimdi nasıl kurtulacaktı? açıldı. Kler asabî bir gülümseme ile güldü. *'Arkası oar)