04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
'Cumhnriyet' Ml* Cengiz Han TEFRİKA 83 Jozefin Beyker ıı Maruf zenci dansöz çarşambaya geliyor r '14Kânumısanil934; iktısat Yazan: M. TURHAN Yumurta ihracatımız thraç mallarımızın en mühimlerinden biri olan yumurtalarımızı nasıl satabiliriz? Türkiyenin haricî ticaretinde yumurtanın mühim bir mevkii vardır. Medenî memleketlerin en mühim bir gıda maddesi olan yumurta, tiitün ve üzümden sonra Türkiyeye en çok para getiren bir metadır. Bir kısım Anadolu vilâyetlerile Trakya ve havalisinde Türk köylüaünün yumurtada olduğu kadar emeğinin mukabilini alabildiği hiçbir mahsul yoktur. 1931 • 1933 »enelerinde 650 • 700 bin sandık yumurta ihracatımıza mukabil memlekete giren 23 24 milyon Hranın lâakal 14 15 milyon lirası doğrudan dbğruya köylümü • zün eline geçmiştir. Türkiyede hangi mahsul gösterilebilir ki istihsali uğrunda sarfolu • nan emeklerle mütenasip olarak böyle bir karşıhk temin etmis bulunsun. Hakikat bu merkezde iken yu • murtalarımıza karsı kâfi derecede hassas bulunmuyoruz. Halbuki, bu maddenin diğer ihraç maddeleri • mize nazaran derdine deva bulmak d*aha müst»cel ve daha ziyade ehemmiyeti haizdir. Tiitün, üzüm, incir, fmdık, afyon, zeytinyağı gibi ihraç maddelerimiz nihayet ica • bında uzunca bir zarnan da bekliyebilir. Bunlann kıymetlerinde husule gelebîlecek farklar, olsa olsa bekleme yüzünden bazı munzam masraflarla piyasa harekâtından mütevellit temevvücata münhasır kalır ki, normal zamanlarda bu farklar tahammül edilemiyecek bir dereceyi bulmaz. Fakat yumurtada vaziyet böyle değildir. Avrupaya »evkerfilmek üzere dahilden gelen yumurtaların beklemeğe tahammürü yoktur. Aksi takdirde hem dahilî piyasanın altüst olması, hem de müıuru zamanla çabuk bozulacak yumurtaların mühim bir millî gelir kaynağım kurut • masından bihakkm endişe edilebi • lir. Tazeliğini kaybetmis yumurta • Iarın gün geçtikçe satılmasi imkânlannın azalacağına v e kua bir za man içmde bu imkânlann büsbütün kaybolacagına süphe edilmemelidir. fstihsalâtm çok olduğu aylard'a 40 • 50 bin sandık yumurtayı hâmil vapurların Boğazlardan geçtiği yaz aylannda ise bu tehlike daha bü yüktür. Onun için yumurta müsterisini evvelden elde tutmak ve müsteri memleketlerin kapılannı mev sim başlamadan evvel açmak lâ zımdır. tspanya, Türkiyenin en büyük yumurta müşterisidir. Geçen sene umum yumurta ihracatımızın yarı smdan fazlasmı çekmiştir. tspanya ile aramızda iki aydanberi bir ticaret anlaşması mevcut olmadıği için biz tspanyol emtiasın<?an azamî gümrük alıyoruz. Onlar da bizim mallarımızdan ve ezcümle yumur • talanmızdan ağır resim aldıkları gibî dövizlerini de serbest bırakmı yorlar. Bu halin devamı iki tara fın da aleyhinedir. 2 teşrinisani 1933 tarihinde biten eski muvakkat ticaret itilâfnamesi sayesinde tspanyol malları memleketimize kontenjan harici girebiliyordu. Buna mukabil tspan • ya da yumurtalarımızı ve sair ihracatımızı asgarî gümrüğe tâbi tut makta ve bedellerini döviz olarak serbestçe ödemekte idi. Bu itilâf sayesinde Türkiye tspanya tica retinde 1933 senesinde büyük inki • şaf husule gelmiş, ihracatımız 1,5 milyon lira artarak 5 milyon liraya yükselmiş, ithalâtımiz ise 16 • 17 misli çoğalarak 1.7 milyon liraya çıkmıstı. tki aydanberi devam eden itilâfsız vaziyet dolayısile iki memleket te zarar görüyor. Halbuki, her iki tarafın menfaatlerini birlestirmek için ortada çok kuvvetli esbabı mucibe vardır. Tarafımızdan evvelce ahiî tarifelerle tenzilâta tâbi tu tulmus bazı ithalât maddelerinin yeni gümrük tarifemizle tesbit edilmis olan resimlerinin 1 mart 1934 tarihind'en itibaren mer'i olacağım nazari dikkate a!;n tspanya, mez kur tarihten evvel bi'imle anlaş mağı çok arzu ediyor. Diğer taraftan yumurta istihaslâtımizın en fazla olduğu mevsim nisan ortalarında bashyacağı cihetle tspanya ile biran evvel anlaşmak bizim de menfaatimiz iktizasıdır. Bu itibarla tspanya ile pek ya kında bhr itilâf zemini bulunarak tarafeyn menfaatlerinin daha ziyade haleldar olmatına meydan ve rilmemesini ehemmiyetle temenniye sayan görüyoruz. Uludağda bir vak'a Kayak sporcuları bir tehlike atlattılar Bursa 13 (A.A.) Dün sabati Bursa dağ kulübünden içlerinde ka yakçı bir hanım dahil bulunan 14 kisilik bir kafile, Dolubaba civarın» kadar otobüsle çıkmıs ve orada mevziî ve çok siddetli bir b'pi üe karşılasmıştır. Bu vaziyet karşısmda kayakçılar sığmaşa iltica ederel havanın sükunetini beklemişler, hava biraz açılışmdan tstifade ede « rek bir saat on dakika sıkı bir yü» rüyüsle Karabeler imdat evine vâ« sıl olduklarmı telefonla Bursaya ve Uludağ oteline bildirmişlerdir. Kayakçılar burada bir saat istirahati müteakip sis ve tipi gibi miiskül ha« va seraitî içînde meyilli arazide kayıslar yapmışlar ve hiçbir tehli keye maruz kalmadan büyük bir muvaffakiyet ve nes'e içinde 14 ün cü kilometredeki çiftlik binasına. kadar kayarak inmişlerdir. Ancak kendilerıni yukarı götürmüs olan otobüsün gelmed'iğini ve aksam karanlıgınm Çöktüğünü gören kayak çılar, aralarından üç kisilik bir imdat heyeti ayırarak tekrar dağa çik mıslardır. Bu heyet otobüsün kar • lara saplanıp, battığmı görerek içinde bulunanları alıp çiftliğe ge tirmisler ve orada bekliyen kafile ile birlikte muayyen mesafeye zincirlenerek ve cep fenerlerile yol ay dınlatılarak saat 11 de Bursaya vâsıl olmuşlardır. Beri taraftan dün kü yürüyüsü alâka ile takip eden Bursa kayakçıları saat 2,30 da imdat evinden aynldığmı haber almı olmasına rağmen 8 sattenberi donmediklerini görünce bir kazaya ma ruz kaldıklannı tahmin ederek miralay fsmail Hakkı Bey kumandasında bir otobüsle sıhhî malzeme. elektrik sobası, proiektör ve jan darma kuvvetlerile tdman Yurdundan birkaç sporcu Uludağa müte • veccihen harekete baslamışlardır. Fakat kafile geceyansma doğru neş'e içinde Bursaya dönünce bu • na bittabi lüzum kalmanus ve ka yakçılar Bursa sporcuları tarafından samimî bir surette karsılanmısIartFır. Uludağ oteli ile imdat cr! mülâkatına telefonla bağlanmış ve her taraftan muhabere açılmıştır. Cengizin seyyar sarayındaki kadmlar, nikâhlı ve odalık olmak iizere, beş yüzden fazla idi! Avrupalılann Söbütaya karşı çıkardtklan ordular, onunkilerden çoktu. Fakat kumandanları cahildi, askerler de disiplin yoktu. Söbütay, harp san'atini çok iyi bilmek ve her biri bir barp kurdu olan cesur bir ordunun başında bulunmak dolayısile daima galip geldi, daima mozaffer oldu. Onun yaptı ğı çevirme hareketleri, birer şaheser • dir ve mutlaka müsbet neticeler ver • raİKtir. tşte bu büyük Türk kumandan, ni hayet siyasî zaruretlerle Macaristanı bıraktı, ordusile beraber öz yurda döndfi. Kendmi kovalıyan yoktu ve ola • mazdı. Macarlar, içinde kendilerinden bmlerce kız da bulunan orduyu ancak selâmlıyorlardı, selâmetliyorlardı. Sö biitay, Karakuruma vanr varmaz dinlenmedi, dmlenemedi, Cenubî Çin taraflanna gitti, dönüste «Mavi Irmak» boyunda yeni bir zafer daha kazandı, sonra kendı koyüne çeidldi. T»l» su " yu kenannda ve sukun içmde öldü. Bir müverriK Söbütay için ştı sahrları vazıyor: «Bu knhramana ne eski Ytmanm Minvatür Bahadırlan, ne Makedonvanm !«kenderi, ne Kartacanın Anibali. ne Roma kumandan] an, ne Sultan Yavuz, ne Naoolvon benziye mez. O, Koreden Frioule kadar biitiin Kr dünvavı ciğnedi. 32 büviik milleti yendi. 65 bövuk muharebe kazan dı, ömründe bir kere yenihnedi, inhi zam acın tatmadı!» Tam bir hakikat ifade eden bu hük • rtıe biz tek bir cümle ilâve edecegiz: Söbütay ve Cebe, o sayılan tarihî kahra • manlarm hepsinden büyüktüler. Fakat Attüadan bir numara küçüktüler. Gene bir Turk olan Attilâ, yer alıs ve mületler yeni? yolımda Cebe ile Söbütaym feüyük kardesi sayılabüir. Emmiz ki ©nlar da, Attilânm sakirdi olmakla ifti • bar ediyorlardı ve öyle bir ustanın çı ragı olarak tarihte yükseld'klerini se • vine sevme söylemekten çekinmiyor lardı. *** Türk orduları böyle Avmpanuı ta gobeğinde dolasırken Cengiz Han ne ya • pıyordu?. O, yüreğînde yarahp yaşat tığı büyük emelin artık tahakkuk etti • ğini görerek bahtiyardı. Bazan Pekm de, bazan Karakorumda oturuyordu. San denizden Adriyatiğe kadar sesini ifktiriyordu, emrini dinletiyordu. Fa • kat bu bahtiyarlık, bu büyük kudret, onda yavaş yavas beliren bir içftikmtamı gideremiyordu, koca cîhangir kadsı bolluğundan rahatsızdı! Evet. Cengizi arasıra somurtkan yapan, dalgınlastıran kadın boUuğu idi. Siyasî kudreti büyüdükçe, ülkesi genisledikçe, söhreti ve azameti arttıkça o • nun evi de büyümüs, genişlemiş ve bir saray oluvermisti. Fakat bu saray, bil • diğimiz mermer sütunlu, altm yaldızla süslenmis kubbelerle örtülü bir bina değildi. Gene seyyar otağlardan tesekkül ediyordu, bozulup kuruluyordu, ülkeden ülkeye götürülüyordu. Fakat ibtiva ve temsfl ettikleri ha yat ttibarile bu otağlar, hep toptan bir saray vücude getiriyorlardı. Sanki o otağlar birer paviyondu ve bir yere toplanmca birkaç yüz daireli bir saray teşkil ediyorlardı. Her olağ, o kadar süslü ve canh idi. Eskiden olduğu gibi büyücek birer çadır olmaktan çıl'mışlardı, ipekten yuva halini almıslardı. Bu yuvalarm içinde Çinden, Hintten, Bizanst&n, Venedikten, Fransadan gelme çesit çesit eşya bulunuyordu. Cengizin bütün dünyayı kaplıyan hasmetine gore bu süslerin, bu debdebenin ehemmiyeti yoktu. O, küçük bir işaret ile dilediği yerde ve düediği gibi saraylar, hatta sehirler kurabilir di. Kimse de bunu kendisine çok gör mezdi. Fakat onu üzen, somurtturan, sık sık dalgınlığa düşüren seyyar sa raydaki kadınlardı. Bunlar, nikâhlı ve odalık olmak üzere, beş yüzden fazla bir yekun tutuyordu, her birinin onar, on ikiser hizmetçisi bulunduğu için saray kadınlannm miktan altı bini ası • yordn. Bunlar, bu kadmlar nereden ve ne suretle gelmişlerdi, Cengiz Hanın sa de ve basit hayatım nasıl bir efsunla birdenbire değiştirmislerdi?.. Bizzat hakan, bu hâdisenin sırruıı keşfet • mekten belki âcizdi. Etrafım saran ve her biri kendisine nisbet iddia eden bu yüzlerce kadm, onu karifik bir muanuna gibi üziip duruyordu. Doğruumu söylemek lâzım gelirse Cengiz, bu kadın dolu sarayuı vücut bulmasında amil olmamıştı. O saray, hâdiselerin tabiî bir neticesi gibi kendiliğinden doğuvermişti. Ev damlanndan sezilmeden içeriye sızan su damlalan vardır, ilkin minünini bir katre iken yavas yavaş gölcük olurlar. tşte Cengizin kadmları da böyle sezinmez bir stzışla onun hayatında köpüklü, renk renk dalgalı bir göl yaratmışlardı. Bunlar,hatun denilen beş, altı ta nesi müstesna olmak üzere hep armağan olarak gelmiş mahluklardı. Her zafer sonımda, şu veya bu prens, şu veya bu kral, şu veya bu kumandan hulus çakmak, teveccüh kazanmak, suç bağiflatmak, yer tutmak gibi emellerle Ulu Hakana böyle canh hediye • ler yolluyorlardı, yahot getiriyorlar • dı. Cengiz gibi bir cihangire sunulacak armağan, kendi nev'i içinde seçilmiş ve kıymeti ölçühnüş takundan olacağı için bu kadınlarm hepsi müstesna güzellikler taşıyordu. Türk türesinde hediyeyi reddetmek en büyük hakarettir. Çünkü hediye ler muhabbeti, hürmeli ve gönülbağlılığını gösterir. Onu kabul etmeyip geri çevirmek hediyeyi gönderenin sev gisini, savgısım tekmelemek demek tir. Bu «ebeple Cengiz, dört taraftan boyuna gönderilen bu kadmlan îster istemez kabul ediyordu ve onlar, pek güzel şevler olduğu için bir tarafa atılamıyarak iltifat ta gördüklerinden •hakanın dileği olmaksınn kendiliğinden bhr kadm boHugu yüzgöstermiş oIuyordu. Gene doğrusumı söylemek lâzunsa Cengiz, ilk devrede bu canlı armağanlardan haz almıyor da değildi. Çin güzeh', Tibet güzeli, Hitay güzeli, Kâsgır güzeli, Iran güzeli adım taşıyarak huzururcda diz çöken eşsiz güzellikler onun yüreğinde engin iştahalar uyandınp duruyordu. Her güzel bir ülkenin, bir kıt'anm güzelUklerini onun kuca ğında canlandmyor gibiydi ve o, bu canlanış içinde siyasî hakimiyetten, askerî zafer hakkından daha tatlı bir zevk bularak uzun sarhoşluklar geçi riyordu. Fakat yıllar geçtikçe bu zevk, bir nevi sıkıntı oldu. Çünkü Gebenin, Sö bütayın m^.ğlup ettikleri sayısız beylerin, prenslerin, krallartn birbiri ardm ca gönderdikleri bu çesit armağanlarla seyyaı saray, güzeUer mahserine döndü. Cangiz bu mahşerin içinde ne yapacağmı şaşnmıştı, hangi çiçeğe konacağını b'lmiyen bir kelebek vaziye tinde idi. Kanatlan bir goncaya de ğerken gözü Laşka bir çiçeğe akıyor • du, yüreği de daha bir başkasına takı Jıyordu. ttfatmazei Jozefin Beyker Meşhur dansöz Jozefin Beyker çarşamba sabahı şehrimize gelecek ve perşembe gecesinden itibaren Beyoğlunda Saray (eski Glorya) sine • masında tetnsillerine başlıyacaktır. Orijinal danslarile âlemşümul bir şöhret sahibi olan bu zenci dansözün şehrimize gelmesi daha şimdiden büyük bir alâka uyandırmıştır. Jozefin Beyker trupu, bir Amerikalı, beş Fransız, üç Italyan, 2 İngiliz, sekiz B«lçikalı, bir tsviçreli, üç Holândalı, bir Arjantinli, bir Kübalı, iki Avusturyalı ve bir Macar olarak, ceman, 29 kişiden nıürekkeptir. Henüz 27 yaşında bulunan Mel. Jozefin, tjtanbu'.a ilk defa olarak gelmektedir. Saray sineması artisti büyük fe • dakârlıklarla celbetmiştir. Maama fih halkın göstereceği büyük alâka bu fedakârhği kâfi derecede mükâf«tlandıraraktır, sanırız. BU akşam Tstanbul Belediyesi s a a t 19,30 d a ŞehİpTı'yatrDSU LÜKÜS HAYAT Büyük operet Yazan : H krem ve Cemal Reşit Bevler UMUMA ,„„„„ Bugün saat 17 maüne olarak FRANSIZ TİYATROSU MARİKA KUTOPULİ heyeti tarahndan ^ • DEMOİSELLE Bu aksam saat 20,45 te LA F E M M E N U E Pek yakmda: MA SOEUR DE LUXE GNORtSSATE OTÎ.. Bir ihtiyar yandı Yalovanın Çetgiler köyünde 70 yasında Yusuf oğlu Abdi, kuliibe sinde çikan bir yangın neticesinde kulübe ile beraber yanmıstır. Yan gının kaza eseri olduğu anlasıl • mıstır. RAMON NOVARRO ve MYRNA LOY Metro GoldvvynMayer'in franzızca mükâlemeü fevkalâde bir film< SARAY (Eski Gforya) sinemasında Tütönlerimizin har ce saiışı Ecnebi memleketlere sigara ve tütün satmak için bir Limitet şirketi teşkilî hakkındaki kanun Iâyihası dün VİIâyete tebliğ edilmistir. tnhisar idaresinin sigara imali için Mısırda muazzam bir fabrika insa ettireceği haber alınmıştir. Petrol f'atlerı yüksektir Nil Şarkısı herkes kemali takdirle sevredıvor. akşam Mısır maîumat istiyor Mısır konsolosloğu, Ticaret Odası na bir tezkere göndererek, Türkiye den ihraç edilirken gerek resmî, gerek gayriresmî surette doğrudan doğruya yardun gören ve ileride yardım görecek olan mahsulât çeşitleri hakkında malumat istemiştir. Benzin ve petrol fiatlerinin yüksekliği dolayısile yapılan şikâyet lere karşı petrol kumpanyaları beynelmilel petrol fiatlerinin yüksel diğini iddia etmislerdi. Ticaret OMÜESStF BİR İRTİHAL d'ası bunun üzerine Köstence mu Taksimde Stadyom kapısmda Mil • habiri vasıtasile tahkikat yapmış lî şoför ve ziraî makinist mektebi sa • ve petrolün beynelmilel fiatinin art hip ve roüdürü bahriye çarkçı kıdemli madığını anlamıştır. yüzbaşılığından mütekait ve Beiedi • ye fen isleri makine ve sanayi »ubesi müdürii Şef'k Beyin biraderi Mchmet Şehrmuzdeki bir kısım tacirler yu • Ali Beyin dün aksam irtihali dariKeka murta kongresinin tstanbulda toplan eyledi^i esefîe haber alınmiştır. Mağfurı masını istemişlerdi. İktısat Vekâleti, mumaileyhin cenazesi bugün öğle na kongrenm Samsunda topIanmasuH mumazından sonra tngiliz sefarethanesi ar vafık bulmuş, keyfiyeti alâkadarlara kasında kâm Kamerhatun camiiserifinbüdirmtştir. Kongreyi açmak ve me • den kaldınlarak Edimekapı sehitll^insaisini taldp ebnek üzere Vekâlet tadeki makberei mahsusasma defnolu rafmdan da Samsuna bir murahhas nacaktır. Tanndan rahmet diler, bi • gönderilecektir. rader ve ailesine taziyetler bevan ey • leriz. (12164) Yumurta kongresi MıLLET tiyatrosunda (Mabadi var) Bu akşam saat tam 9 da: Sinemasında Bütün Istanbulun ay ardanberi bekledigi şaheser, mu. zzam bir şrala müsameresi ile başlıyor: [Gazelhan Haf z Bfir [han Bev saz konser saat 8 de başlar. iki oyun birden ( Bekârlar Oteli ) taklitlı komedi 2 perde (Yobaz Inıam") I perde dans bale varyete II NAŞiT Bey Belçika Türkiye t ; caret mukavelesinın feshi Belçika ile Türkiye arasındaki ti caret mukavdesi 25/11/933 tarihinde { feshedilmiş olduğundan, 25 mayıs 934 j tarihinde mer'iyetten ka'kacaktır. Keyfiyetten alâkadarlar haberdar edilmistir. Operatör Cemil Paşa Doktor Cemil Paşa dün akşam Simplon Ekspres azimet etmiştir. trenile Parise (12140) üskOdar HÂLE sinemasında llâreten Dünva havadisleri ve komik Demir pençe MELEK sinemasında haftanm en güzel ve müessir filmi B UG0 N JOSE MOJlKA'nm bütün filimierini I görenier, onun en püzel fîlmi Bugün İ P E K Sinemasında ÇiNGENELER KRALI ROSiTA MORENO ile beraber mükemmel Çıgan musikili tiüm CLARK 6A8LE KAROL° LOMBARO A S R I S NEMADA <* 14 Yıldız ve 200 genç kız tarafından temsil edilen Boğaziçi Şarkısı Mümessilleri: Sevimli artist FROtHLlCH JAMİLA olduğunu tasdik edebilirler. Güzel Meksikalı dansöz HAYATlM Senindir C.USTAV (Back Street) fransızca sifzlü aşk ve itıtiras filmi: Oynıyanlar Berlirt operası muganniyesi NÜVÜTNA IRENB DUNE JOHN bOLES nca Paramount Dünya haberleri 1933 senesinın en tnühim vakayii Yerleriniz evvelden temin ediniz. CHRİST1ANE GRANTOFF cazibedar ve narin yildız Btıgfln ELHAMRA sineroasmda MAURICE CHEVALIER M Ö S Y Ö BE BE tiiminde tı kemali muvaffakiyetle devatn ed yor. llâveten • FOX lOCRN'AI. ' I A R T i S T i K sinamasında KADIN KUMA R Fransızca söz'U tarafından temsil edilen Büyük Sahnede suvarede mukallidi ralar, 42 Sokak genç ve sevimli Jönpromye revü (peretini görünüz. 16,5 matinesile her akşam meşhur Maurice Chevalier SKRENO tarafmdan numaC2I72) Bötün büyük sehirler halkının mahbubu, GAZiNO DE PARiS osephine BAKER gazinosunun meşhur yıldizi önümüzdeki perşembe akşamı saat tam li de Mflşfiik ve hassas ANNABELLA 6USTAVFROEHLICH Memleketimizde bugüne kadar yapılan en güzel türkçe fiiim S A R A Y 2 saatlik ( G ^ a ) sinemasınm v e N E Ş E Milyon Avçıları İPEK ve lîayramin birinci Ç a r ş a m b a matinelerden i tibaren sahnesinde bizzat gorünecek ve muganniyeler, dansörler ve fantezistler ile (BAKER BOYS) tabir edilen caz atraksiyonlann iştirakile numaralar gösterecektir. Giineş Doğarken filminde Oynıyanlar: FERtHA MKLEK NRCLÂ FERDÎ MUAMMhR MAH.MUT * e H A 2 I M ELHAMRA sinemalarında H E Y E C A N Biletler, yarından itibaren SARAY sineması gişelerinden alınabilir. Fiatler: 100200 ve 300 kuruştur. Sinemasında (duble değil) Artistik Pek yakmda Fransızca konuşuyorlar.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle